1 Milyon Yıl Sonra Türkiye Nasıl Bir Yer Olacak ?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=5A3X6QZXKqI.
Bir milyon yıl sonra Türkiye… Çoğumuzun hayal edebileceğinden bile çok daha ötesi. Bu konuda çeşitli iddialar var. Araştırmacılardan bir kısmı, yakın zamanda savaşlarla nüfusun çoğunun yok olacağını, insanoğlunun kendi sonunu getireceğini söyleseler de, biz bir başka iddiayı komplo teorilerini katmadan en iyi ihtimalleri değerlendirerek bilimsel gerçekliğin ışığında ülkemizin ve insanımızın ne durumda olacağını inceleyeceğiz. Şimdi Türkiye’nin bir milyon yıl sürecek olan yolculuğuna başlayabiliriz. Arkanıza yaslanın ve bu yolculukta hayal dünyanızın kapılarını sonuna kadar açın. Şu an 2017 yılındayız. Teknoloji hat safhada. Fabrikalar çalışmaya devam ediyor. Fakat bir farkla.
Birçok işçinin yerini artık robotlar aldı. Ama hala insan gücüne ihtiyaç duyuluyor. Robotlar birçok ihtiyacımızı görseler de henüz müthiş bir zekaya sahip değiller ve bize ihtiyaçları var. İstanbul Boğazı üzerinde yer yer zengin iş adamlarına ait uçan arabalar görebiliyoruz. Bu nedenle trafik bayağı rahatlamış. Arabalar da petrolle değil güneş enerjisiyle çalışıyor.
Gelişen teknoloji sayesinde suç oranları ve trafik kazaları neredeyse sıfıra inmiş durumda. Fakat bazı sorunlar da var. Nüfus 200 milyon. Hava sıcaklığı eskiye nazaran 10 derece daha fazla. Tarım alanlarımız oldukça azaldı. Fırat, Dicle, Kızılırmak gibi nehirlerimiz artık küçük bir akars olarak kaldılar bile. Çok yakında kurucaklar.
Erzurum, Kars gibi her yıl yoğun miktarda kar yağışı alan şehirlere artık tek bir kar tanesi dahi düşmüyor. Bu nedenle soğuk bölgelerin hayvanı olan kurtlar ve ayılar artık yok. Çoğu iklimin daha soğuk olduğu yerlere göç etti. Kalanlar da çoktan öldüler. Onların yerini daha sıcak iklime alışkın yeni yılan türleri, çakal, sırtılan gibi hayvanlar aldı.
İç Anadolu bölgesi ise en sert değişimi yaşıyor. Buzulların erimesi, atmosferin incelmesi nedeniyle artan sıcaklıklar zaten gün geçtikçe küçülen tuzgölünü tamamen kuruttu. 10 yıldır ise bir damla yağmurun dahi yağmadığı İç Anadolu tamamen çöle dönmüş durumda. Üretim kıtlığı ve çölleşme nedeniyle Konya, Kayseri gibi İç Anadolu’nun büyük şehirleri nüfusunun yarısından çoğunu dışarıya vermek zorunda kaldı. Her şeye rağmen güneş enerjisi, teknolojiyi geliştirmeye ve hayat kaynağı oluşturmaya devam ediyor. Yıl 3017 Günümüzden 1000 yıl ilerideyiz. Buzullar artık yok denecek kadar küçük. Hollanda tamamen sular altında.
Tüm dünyada sahil şeritleri 50 metre içeriye girdiler bile. Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyıları oldukça daralmış durumda. İstanbul Boğazı kenarında artık hiçbir yalı yok. Hepsi sular altında kaldı. Ve deniz canlıları için yeni yaşam formları oluşturmaya başladılar. Sularımızda ise köpek balıkları kolonilerine rastlamak mümkün. Bu nedenle denize girmek artık çok tehlikeli. Yollar boş. Çünkü güneş enerjisi ile çalışan ve uçan arabalar bizim için sıradan hayatın parçası oldular. Bir dakika. Orada yeni bir çocuk dünyaya gelmek üzere. Ama bazı farklı yönleri olduğunu görüyoruz. Herhangi bir aşı ihtiyacı ya da genetik rahatsızlıklar ortadan kalktığı için günümüzden çok daha sağlıklı doğacak. Fakat eskiye nazaran biraz daha esmar. Ve 18 yaşına geldiğinde günümüz insanından ortalama 10 santim daha uzun olacak. Artan radyasyon oranı ve sıcaklık nedeniyle Türk insanı artık daha esmer ve uzun boylu. Kısaca vücudun sıcaklıktan kendini koruması ve bedenimizin serinleme mekanizmalarının daha iyi çalışabilmesi için DNA’mız, uzun boy ve esmerleşme yolunda küçük değişimler yapıyor. Artık seks yapmak için birbirimize dokunmamıza da gerek kalmadı. Beynimizin sinyallerini kullanan teknolojik ürünler sayesinde iki insan ilişkiye girmek istediğinde bunu uzaktan da yapabiliyorlar. Bu sayede nüfus da kontrol altına alınmış oldu. Nüfus bu dönemde çok önemli. Çünkü gelişen teknolojiye rağmen bozulan iklim sonucunda yaşanan yiyecek kıtlığı ve buzulların erimesinden dolayı deniz sularının yaşam alanlarımızın çoğunu ele geçirmesi, yağmurların azalmasıyla gerçekleşen çölleşme ülkeleri nüfus kontrolüne itti. Zaten bir çocuktan fazla doğurmanın yasak olduğunu düşünürsek ülkemizin nüfusu artık 20 milyon civarına sabitlenmiş. Yediğimiz gıdaların ise büyük bölümü mısır ürünlerinden oluşuyor. Bunun nedeni, mısırın çeşitli ve zorlu iklimlerde dahi üretilebilmesi ve besleyiciliğinden kaynaklanıyor. Günümüzde bile süper market ürünlerinin %70’i içinde mısır barındırıyor. Zaten 3017 yılında yediğimiz gıdaların çoğu vitaminli içecek ve haplardan meydana geliyor. İş sektörlerinin neredeyse tamamında robotlar var. Özellikle inşaat gibi beden gücüne dayalı çoğu göre ileri zeka boyutundaki robotların elinden çıkıyor. İnsanlar ise sadece bu robotları kontrol etme işini üstleniyorlar. Bu dönemde Karadeniz’de artık ormanların yerini çalılık araziler almış. Anadolu’da akarsu ve göller yok denecek kadar az.
Vangölü ise yarı yarıya kurumuş olmasına karşın bölgede hala önemini koruyor. Yıl 102.017. Günümüzden 100.000 yıl sonra Türkiye. En büyük değişim dilimizde yani Türkçe’de meydana geldi. Büyük ihtimalle 102.017 yılına gidersek neler konuştuklarını anlayamıyor olacağız.
Hayatımıza giren yeni teknoloji ürünleri ve ırklar arası karışıklıklar dünya üzerinde yeni bir dilin yayılmasına neden oldu. Ve bu dil bütün insanlığın ortak dilini oluşturuyor. İstanbul’un %80’ini artık Marmara Denizi’nin bir parçası olarak deniz canlılarının yaşam alanına dönüşmüş. Ama bunun bizim için pek de önemi kalmadı. Çünkü artık yeryüzüne çok fazla ayak basma gereği duymuyoruz. Arazi kısıtlılığından ve sıcaktan dolayı evlerimiz yerden birkaç yüz metre yükseğe yapılıyor. Yeryüzüyle tek bağlantımız ise üretim tesislerimiz. Günümüzde inşa edilmiş olan bütün binalar, metrolar, büyük yerleşim yerleri artık doğanın gücüne yenik düştüler. 2000’li yıllarda gördüğümüz her şey bir tek izleri dahi kalmadan toprağa karıştılar bile. Ülkemizdeki sönmüş volkanlar zaman zaman tekrar patlamaya başladılar. En büyük değişimlerden biri ise Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da yaşanıyor. Asya kıtasının Anadolu’ya doğru sürekli ilerlemesinden kaynaklanan etkiler bölgede sıkça depremler meydana getirdi. Hatta İran sınırındaki bazı şehirlerimiz İran topraklarının altında kalarak yok oluyor.
Asya kıtasının bu itme gücü nedeniyle çöken Anadolu yarımadasında irili ufaklı birçok yeni dağa yükseldiğini görüyoruz. Fakat artık ülkemizde tek bir ağaç bile yok. Aşırı sert iklim ve havadaki karbondioksit oranı elverişli tarım ürünlerinin bile yetişmesine izin vermiyor. Biz de başka gezegenlere kurduğumuz üretim tesislerinde mısır gibi birkaç sebze yetiştirmeye devam ediyoruz. Bunlar hak ve içecek şeklinde dünyaya getirilerek hayatta kalmamız için gerekli enerjiyi elde etmemizi sağlıyor. Ama bazı lezzetlerin tadı hala unutulmadı. Günümüzdeki yerli yiyeceklerimizin tadını sanal alışveriş mağazalarında yine sanal olarak yiyerek algılayabiliyoruz. Artık tam olarak esmeriz. Genetimiz bu ölçüde baya değişti ama bedenlerimizde ilginç bir değişiklik daha var. Beden gücümüzü neredeyse hiç kullanmadığımız için günümüz insanına göre daha zayıfız. Ama hayatımızın tamamını beynimizle yönlendirdiğimiz için de beynimiz bununla birlikte de kafalarımız daha büyük. İnsan bedeninin kullanılan uzuvları zaman içinde büyür ya da küçülür. Atalarımızın elleri, kollar ve dişleri daha büyükken artık eski işlevlerini yitiren organlarımız çok daha küçükler.
Ama neredeyse hiç hastalık yok ve çocuklarımızın dış görünüşünü doğumdan önce biz belirleyebiliyoruz. Turizm sektörü ise büyük değişiklik gösterdi. Artık Ege ve Akdeniz kıyılarına kimse gitmiyor. Zaten kıyılar su altında ve yeni türemiş değişik canlıların yerleşim yerleri olduğu için denize girmek artık pek de sağlıklı görünmüyor. Ama ilgi çekici aktiviteler hala var.
Mars turistlerin ilk tercih ettiği yer, Ay ise turistik açıdan önemini getireli çok uzun zaman oldu. Yıl 1 milyon 2017. Günümüzden 1 milyon yıl sonra Türkiye. Denizler gittikçe yükseldi. Hem Afrika hem de Asya’nın Anadolu’ya doğru hareket etmesi ise çoğu şeyi olumsuz etkiliyor.
İç Anadolu tamamen sular altında. Bu kadar da değil. İstanbul, Yalova, Adapazarı gibi denize kıyısı olan birçok yerleşim yeri de tamamen sular altında kaldı bile. Ama Marmara Denizi’nde bir değişiklik daha var. İstanbul gibi şehirler sular altında kalmış olsa da kıtalarda yaşanan kaymadan dolayı artık Anadolu ile Avrupa birbirine geçmek üzere.
Bu nedenle de Marmara Denizi bugün göründüğünün yarısı kadar da küçüldü. Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de ise yükselen deniz suları dağların arasındaki geçitlerden yollar bularak İç Anadolu’yu bir iç deniz haline çevirdi. Türkiye’de Akdeniz, Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun dağlık bölgeleri birer adaya dönüştüler.
Bir zamanlar Türk insanının ayak bastığı bu topraklardan artık torunlarımızın bile haberi yok. Geçen 1 milyon yılda öyle çok olay yaşadılar ki 1 milyon 2017 yılına geldiklerinde bizim yaptıklarımızı, savaşlarımızı, yaşantımızı, konuşmanın gereğini bile duymuyorlar. Zaten bu yaşlı gezegeni bırakıp kendilerine yaşamak için daha uygun bir dünya bulalı çok oldu. Artık vücudumuzun bir kısmı mekanik sistemlerden oluşuyor. Bu zarar görmemizi ve kemik kırılması gibi durumları da engelliyor. Bilim adamlarının araştırmalarına göre önümüzdeki birkaç milyon yılda meydana gelecek olan değişiklikler, ilk başta dünyamızı sonrasında da güneşin enerjisini kaybederek sönmesi ile galaksimizi terk ederek yeni güneşlerin çevresindeki gezegenlere yerleşeceğimizi gösteriyor.
Bu her birkaç milyon yılda bir yaşanacak. Gezegenimizde bir tek izimizin dahi kalmaması, isimlerimizin, yaptıklarımızın unutulması düşüncesi insanoğlunu ürpertse de bu bir gerçek.
Er ya da geç karşılaşacağımız bir gerçek.
İlk Yorumu Siz Yapın