AKHENATON ! Mısır Tanrılarına Savaş Açan Firavun ve Gerçek Hikayesi
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=KG7MeeBiQhk.
Oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo Piramitlerin gölgesinde bir firavun. Akenato. Kimileri onun Yusuf peygamber döneminde yaşayan firavun olduğunu söylüyor. Kimileri helikanlı bir diktatör olduğunu. Peki aslında kim? Efsanenin arkasında yatan gerçek ne? Devrimci hükümdarın Akenato’nun anlatılmayan hikayesini.
Hadi birlikte izleyelim. Burası Mısır’daki Karnak Tapını. Tapınak, dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en büyük ve dikkat çekici dini komplextir. Tapınak, Amon rahiplerinin, cennetin en büyüğü, dünyanın en eskisi diyerek
her gün ilahiler okudukları Tanrı Amon inancının merkezi olan Tepkent’inde tarihi bilinmeyen çok eski bir yapıyla başlamış, 2000 yıldan fazla inşaatı devam etmesine rağmen hiçbir zaman tamamlanamamıştır. 9 metre kalınlığında duvarlar, 20 metre yüksekliğindeki dev su tunlarla muazzam bir kompleks. En önemlisi ise burası hem Tanrı Amon’un rahı merkezi,
hem de Firavunların makamı. Amon, tüm Tanrıların kralı, rağ güneş tanrısıydı. Ancak sürecin ilerleyen zamanında birleşerek Amon rahi oluşturdu ve bu tapınağın merkez tanrısı oldu. İçerisi dış dünyadan gizli tutulan ve hâlâ tamamı ortaya çıkarılamamış olan labirentler ve özel tapınma odalarıyla dolu, hatta labirentler ve gizli geçitlerle ulaşılan tapınak çalışanlarının ve üst sınıfın toplumdan ayrı olarak yaşadığı küçük bir şehir bile var. Hem Firavunların saltanat merkezi olması, hem de Amon tapınağı olması, rahiplerin gücünü arttırmış, ayrıca Firavun’u etki altına almalarına neden olmuştu. Amon rağ dini o kadar güçlenmişti ki, İslamiyet’teki Amin, Hristiyanlıktaki Amen kelimesinin Amon’dan geldiği birçok otorite tarafından kabul edilmektedir. Zaten bakarsanız Kur’an-ı Kerim’in içerisinde Allah’a birçok dua ve yakarış bulunmasına rağmen Amin kelimesi bir kere bile geçmez. Amon yani izlenen ya da kabul edilen anlamına gelen sözcük, önce Mısır’daki İbranilere,
oradan da Hristiyan ve Müslümanlara geçmiş bir dua sonlandırma kelimesidir. Kendinden sonraki dinleri bile bu kadar etkilemiş olan bir gücün, Firavunlar üzerinde oluşturabileceği etkiyi düşünürseniz, devrimci bir liderin bu otoriteye başkaldırmasının kaçınılmaz bir son olduğunu da daha rahat anlayabiliriz. Ve o Firavun Akenoton olacaktı.
Asıl adı dördüncü Amenotep olan Firavun Akenoton, milattan önce 1300’lü yılların ortalarında dünyaya geldi. O küçük bir çocukken babası Mısır’ı ihtişamlı bir güce ulaştırmış ve ülkeyi tek çatı altında birleştirmişti. Fakat Akenoton için değişmesi gereken bazı şeyler vardı. O tüm bu tanrıların yarattığı karmaşadan ve rahiplerin yönetimdeki etkisinden kurtulmayı, kafasına koymuştu. Saltanatının 5. yılında kendisi ve tebaası, merkezden yani Tep şehrinden çok uzağa Amarna’ya gelip, yeni bir şehir kurdular. Hayali kendi tanrısına adanmış zengin bir şehir yaratmaktı. Bu muazzam bir değişim hayaliydi. Amarna’da kurduğu şehrin sınırına şu yazıyı yazdırdı.
Beni buna bir asil yönlendirmedi. Topraklarımdaki hiçbir adam beni buna yönlendirmedi. Beni buna yönlendiren babam tanrı Atom’du. Onun için inşa etmemi söyledi. Bu plan eski Mısır krallığını temellerine kadar sarsacaktı. Binlerce insan mutlak hüküm ve emir sahibi olan Firavun’u takip ederek Amarna’ya geldi ve şehri inşa etmeye başladılar.
Hepsi tanrı Aton’a tapınmak için oradaydı. Ama bu hayalin ömrü pek uzun olmayacaktı. Yeni şehir kuruluşundan 20 yıl sonra tamamen terk edildi. Peki neden ve iddia edildiği gibi o tek bir Allah’a inanıyor ve Yusuf Peygamber’in döneminde mi yaşıyordu? Birçoğunuzun hayalleri yıkılabilir ancak gerçek çok daha farklı. Akenaton’un inandığı tanrı Aton, bizim algımızdaki Allah değil aksine Güneş’in kendisiydi. Aton zaten eski zamanlardan biri Mısır Pantiyonu’nda bulunan tanrılardan biriydi ve uzun zamandır popülerliği gittikçe artmaktaydı. O zamana kadar Aton, Güneş diski tanrı Ra’nın parlak, gözle görülebilen, cisimleşmiş şekli olarak görülürken artık Ra’nın ve diğer tanrıların önüne geçmişti. Keza Akenaton’un tanrı olan Güneş’e yazdığı ilahiler ve metiyelerde bunu sıkça görüyoruz. Sen çok uzakta olsan da ışınların yeryüzünde, sen insanların yüzlerinde olsan da izlerin görünmez. Akenaton’a göre Güneş her yerde görüldüğü için bütün insanlar ona hizmet etmek zorundaydı. Güneş’e yazdığı başka bir ilahi şöyledir. Göklerin ufkunda belirmen ne kadar güzeldir. Ey hayatın esasında yaşayan Aton! Sen doğunun ufkunda doğduğun zaman bütün memleketi güzelliğinle doldurursun. Ayrıca Akenaton tanrısı Aton için Amarna şehrinde devasa boyutlarda bir tapınak yaptırmıştı. Bu tapınak tüm Mısır’dakilerden çok daha farklı bir mimariye sahipti. Çünkü üzeri açıktı ve Aton’un yani Güneş’in ışınları buraya vurmalıydı. Bulunan tasvirlerde ve tapınağın kalıntılarında açıkça görüldüğü üzere, tapınaklar sayısı binlerle ifade edilecek kadar çok sunak taşı vardı. Bu sunak taşlarına her sabah Güneş’in doğumuyla beraber ilahiler eşliğinde yüzlerce ton et, meyve, sebze, şarap konuluyor ve Güneş’in kutsal ışıkları bu yiyecekleri çürüterek özüne alıyordu. Arkeologlar böylesine muazzam miktarda gıda ürünün tanrıya ikram edildiği bir şehirde halkın da refah ve bolluk içinde yaşıyor olacağını düşünselerdi, Amarna şehrinde yapılan kazılarda çıkarılan kemikler bize korkunç bir despotluğun kabusu nasıl gerçeğe çevirdiğini gösteriyor. Öyle ki tanrı Aton’a adanan bu şehirde gıdanın insan ihtiyacını karşılamasından daha önemli işlevi Aton’a sunulmasıydı.
Bulunan hemen hemen bütün kemiklerde açlık kaynaklı anemi rahatsızlığı ve eksik fiziksel gelişim ortaya çıkarıldı. Bu insanlar Mısır’ın yeni başkentinde yaşamalarına rağmen Firavun Akenaton tarafından muazzam bir açlığa terk edilmişlerdi. Ayrıca şehri inşa etmek için Firavun tarafından çalıştırılan işçiler tüm Mısır tarihinin en dramatik işçileriydi.
Kemiklerde yapılan analizler henüz 18 yaşına bile gelmemiş işçilerin bedenlerinde tüm Mısır’dakinden 5 kat daha fazla travma keşfettiler. Tüm bu baskı açlık ve işkencenin de etkisiyle Firavun’un tanrısı Aton’a olan inanç ve devrimin getirdiği heyecan yavaş yavaş solmaya ve şehir terk edilmeye başlandı.
Zaten Aton’a tapınmak ancak Firavun-Akenaton aracılığıyla yapılabiliyordu. Firavun kendisini ve karısı Nefertiti’yi bu bağlamda bir tanrıya yükseltmiş, tapınaklara kendi heykellerini de yaptırarak tanrı Aton’un yanında şahsına da tapınılmasını sağlamıştı. Kendisini tanrının oğlu olarak görüyor ve bunu şiirlerinde, hierogliflerde sıklıkla dile getiriyordu. Zaten Akenaton’un hayallerini gerçekleştirebilmesini sağlayan da tanrıya ulaşmak üzerindeki bu kontrolüydü. Hz.Yusuf dizisi gibi tarihi kaynaklardan tamamen kopuk bir dizinin neden olduğu Akenaton düşüncelerinizi yıktıysam kusura bakmayın. Ancak bir diziyle tarihi yorumluyorsanız bu zaten sizin hatanızdır.
Saltanatının 17. yılına gelindiğinde artık Amarna, Firavun’un tüm hayallerinden uzak, terk edilmeye yüz tutmuş bir şehirdi. Firavun milattan önce 1332 yılında şüpheli bir şekilde öldü. Ancak yine de kendi vasiyetine göre orada Aton’a adadığı bir mezara mumyalanarak gömüldü.
Ölümünden kısa bir süre sonra zaten güçlenmekte olan rakipleri tarafından mumyası lahitinden çıkarılarak sonsuza dek bir bilinmeze götürüldü ve kaybedildi. Nerede olduğunu belki de hiçbir zaman bilemeyebiliriz. Kendisinden sonra izini kaybettiğimiz bir kişi daha var. Tüm Mısır’ın en güçlü ve gizemli kadınlarından biri, Akenaton’un karısı Nefertiti. İsminin anlamı bile güzelliğin gelişi. Onun adına yazılan hierogliflerde güzel yüzlü, mutluluğun hanımı, Firavun’un sevdiği kadın ve birinci karısı olarak tamamlanan Nefertiti’ye ne oldu, izi nasıl kaybedildiği bilmiyoruz. Güzel Nefertiti, bedenin Mısır’ın hangi sıcak kumlarının altında sonsuz uykusundan uyandırılmayı bekliyor. Bir teoriye göre krallar vadisinde mezarı bulunmuş ve başına sert bir cisimle vurularak öldürüldüğü tespit edilmiştir. Ama kesin bir bilgiye henüz sahip değiliz. Çeşitli teorilerle birlikte araştırılmaya devam ediyor. Fakat onunla ilgili bulunan en önemli eser, tüm antik dünya kadınlarının sembolü olacaktı. Bu da şu an Berlin’de sergilenen Nefertiti’nin büstü. Akenaton’un ölümüne yakın zamanlarda artık kralliyet ailesinin bile birçok üyesi Amon Ra’ inancına yeniden bağlanmaya başlamıştı bile.
Hatta kendisinden çok kısa süre sonra Firavun olan çocuk kral Tut kendisine Amon’un yaşayan görüntüsü anlamına gelen Tutankamon adını almış ve Amon Ra tapınaklarını yeniden onarmış eski dini tam olarak geri getirmişti. Eski dini yeniden canlandırdığı için elit sınıf ve halk tarafından kahraman ilan edilmiştir.
Akenaton ise sonsuza kadar Mısır’ın düşmanı ilan edildi. Akenaton’un despot karakteri ve dönemine göre sıra dışı kabul edilen inanışının dışında onun döneminde sanat Mısır’da zirveyi görmüştü. Öyle ki yaptırdığı kendisinin ve önceki Firavunların heykellerinde büyük realizm uygulanmış,
bu sayede Mısır Firavunlarının en azından bir bölümünün görünüşü daha net anlaşılabilmiştir. Özellikle kendisinin heykeline baktığımızda huzurlarının normalden daha farklı göründüğü ve doğuştan gelen bazı sağlık sorunlarına sahip olduğu belirlenmiştir.
Bu sağlık sorunlarının Mısır Hanedanındaki kutsal kanın bozulmaması amacıyla gerçekleşen kardeş evliliklerinin genetik bir sonucu olduğu düşünülüyor. Ve bir Firavun’un hikayesi de Mısır Piremitlerinin altında kayboldu gitti. Tarih büyük insanların yaptıklarını bize anlatmıştır. Neye inandıkları, iyi birer insan olup olmadıklarının hiçbir önemi yoktur.
Akhenaton da onlardan biriydi. Bir despot, bir diktatör, güneşe tapan bir adam. Fakat hayalleri ve amaçları uğruna mücadele etmekten vazgeçmemiş bir adam. Eğer binlerce yıl önce yaşamış bir adamın hikayesini dinlediysek ve onun hakkında fikir yürütmek istiyorsak, saygı duymayı hak eden bir adam olduğunu bilmeliyiz. Küçüklüğünden beri yetiştiği sarayda tek bir dinin empoze edilmiş olduğu, fakat bu dine başkaldıran bir adam olduğu için ona saygı duymak zorundayız. Ve bu bütün inançlar için geçerli. İnsanlara baskıyla kendini kabul ettirmek isteyen bütün inançlar için geçerli. Ben Engin Deniz. Kanalıma abone olmayı ve içeriklerimden daha erken haberdar olmak için Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.
Görüşmek üzere.
İlk Yorumu Siz Yapın