"Enter"a basıp içeriğe geçin

Arda Kural ilk defa anlattı: Annem uyarmıştı

Arda Kural ilk defa anlattı: Annem uyarmıştı

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=GNIuX-z1_Ng.

Dikaprio. Benim. Sevgi beni yaktı yani öyle. Çok yandım yani. Aşk oldum, yandım. Öyle vasıtalık yani. İngiltere’ye bir şey yoktu ama baştan aşağı incinmiştik zaten. O yüzden hatırladığım bir şey yok. Ben baştan aşağı inciniyorum yani. Yıldız. Yıldız… Güneş mi desem? Yıldız asyalı mı desem? Güneşlerim. Birçok insanın çocukluğunda, gençliğinde veya yetişkinliğinde var olan, hatırlandığında insanları eski günlerini hatırlatan ve kötü günleri geride bırakıp iyileştiğini görünce hepimizin iyi olma şansının olduğunu aklımıza getireniz. Arda Kural. Hoş geldiniz. Hoş bulduk. O zaman içten bir soru ile başlayalım. Nasılsınız? Aslında iyiyim derim yani. Çünkü deşarj oldum, rahatladım. Tekrar geri döndüm. İstediğim ilgiye ulaştım. Hak ettiğimi düşündüğüm bir sevgi vardı çünkü karşılık veriyordum.
Ona ulaştım. Halkın ilgisi, sevenlerimin o yoğun davranışları falan beni çok iyi hissettirdi. O geri dönüşüm çok güzel oldu. Keyfim çok yerinde yani. Çok güzel. Ve geçmişte yakınlık duyduğumuz, beğendiğimiz insanlara aslında bir yandan çekiliyoruz. İnsanlar sizi gördüklerinde nasıl tepkiler veriyorlar? İnsanlar beni gördüklerinde dürüst ve samimi oluyorlar. Yani hemen içlerinden geldikleri gibi davranıyorlar. Yani bir savunma mekanizması kurmuyorlar ya da bir tavır geliştirmiyorlar.
Çok ilginç bir çekim. Yani nasıl yaklaşırız sana diye bir sorun yok belki de ortada. Hani öyle bir mesele yok. Nasıl yaklaşırız gibi bir kaygı yok. Ya da hani ne söylesek sana gibi bir düşünceleri yok. Çünkü ne söylesek arlıdır falan. Bu çok güzel bir şey yani. Ama herkes de bunu yaşayamaz tabii ki. Ama benim sevenlerimle, hayranlarımla, halkla ilişkim hep o düzeyde.
Yani içinden geldiği gibi samimi gülerek belki yer yer kendi içinde ya da aklında kafasında benimle dalga geçerek. Ne bileyim bir şeyden hoşlanmış, bunu bildirmiştir falan. Benim öyle bir tarafım vardır çünkü. Yani bunu bilirler, güldürmeyi de severim, eğlendirmeyi de. İnsanlar da bunu bildiği için bana açık görüşlü, samimli, içlerinden geldiği gibi yakınlaşarak davranıyor. Aslında bugüne kadar oluşturduğunuz Arda Kral profilini biraz daha derinden bakmak istiyoruz şu anda.
Bu yüzden çocukluğunuzla ilgili birkaç sorusu olmak istiyorum size bu bölümde. Çocukluğumuz kişiliğimizin şekillendiği en önemli dönemlerden biri. Ve bu dönemde siz kendinizi küçükken dönüp baktığınızda nasıl bir çocuk olarak tanımlıyorsunuz? Küçükken nasıl tanımlıyorum? Kötü şeylere baş kaldıran, asla ezilmeye tahammülü olmayan, bu sebepten bazen popüler olan, bazen de öne çıkan bir tip olup,
korumacı bir tavrı, o öne çıktıktan sonra sahip çıkan, her şeyin önünde kendini feda edebilen de bir çocuk. Ama kıskanırımlar hep yani. Ama onların ilgisini çekmeyi başarıyor, önde dururken bu. Ama bazen de ondan öne çıkıyor ve o geride kalıyor. Fakat bunda anlamlısız değil, kendi halinde falan böyle bir çocuk. Aslında çocukluk dediğimizde aklımıza ilk gelen kavramlardan biri de ebeveynler. Ebeveynlerinizle aramızda mısınız? İyidir yani annemle aramayı babamla da iyiydi.
Babam vefat etti ama her ailede yaşanacak, yaşanabilir olan sorunlar gibi benim ailemde de vardı. Yani çok mutlu bir çocukluğum yok diyemem. Ama çok tamamen baştan sonradan mutlulukla dolu bir çocukluk da diyemem. Özgür bir çocuktum yani ailem beni özgür bırakabiliyordu. Benim isteğim buydu yani ne bileyim 9 yaşındayken motor sikete binebilmiştim mesela. Onu nasıl aldıysam aldım. Şimdi mesela düşünmüyoruz ama o motor siketi tamircisinin kiralığı da o motor siketi bana nasıl verdi? 9 yaşında tasvir edemiyorum yani kafamda oluşturamıyorum. Ben olsam aslanamıyorum yani çocuk bu motordan düşebilir, ölebilir, her şey olabilir ama öyle özgür bırakılan bir çocuktum yani. Bir şekilde alıcıydım onların üstünde. Sempatik de bir tarafım var beni seviyorlardı yani annem de benim özgür bırakırdı, babam da özgür bırakırdı ama onlara çok müdahale ederdim yani. Annemle babama çok karışırdım. Onlar da beni hep dizginlerde tutardı. Sen karışmaya kadar getirirlerdi ama çok severlerdi yani.
Babamın üzerinde hep böyle baskıcı olmayan sen ne diyorsan o dinleyelim bakalım. Sen bize akü ver, sen bize fikir ver. Senin düşüncelerine değer verelim bakalım. Ne düşünüyorsun aile içinde? Yine 8-9 yaşlarımdan baskılıyorum çocukluk derken orası geliyor aklıma. Annemle babama karşı onu dinleyen bir tabırla hani düşüncelerime değer verirler, konuşmamı engellemezler, gülerler falan eğlenirler.
Öyle bir çocukluk hatırlıyorum ebeveynlerle ilgili. Sevgi vardı hep sevgi var, değer de var yani çok değer görmüş bir çocuğum, çok şımartılmış bir çocuğum. Şımarığımdır yani ama bu benim artık doğam olmuş yani yapım ayarlayışmış. Ailemi seviyorum yani ebeveynlerimden memnunum ben. Tabii çatışmalar yaşadık yani ama ben onları hep kendim sevdirmişim. Annemle babam kendi aralarında çok sorunlar yaşadı ama onların sorunları hayatla ilgiliydi yani hayat zorluyordu onları.
Ben çocuktum sadece ama onları hayat zorluyordu. Bir sürü şey yaşadılar bana da yansıdı. Ben de hepsini gördüm geçirdim. O açıdan acılı bir çocuk olabilirim hani çok üşümüş, bir yer yer üzülmüş, mutsuz olmuş bir çocuk olabilirim ama annemle babamın benden uzaklaşması, beni sevmemesi, bana kötü davranması gibi bir şey çocukluğuma dair hatırlamıyorum yani. Üzgürlükçü bir ailede aslında sizin de sesinizin çıktı. Belki de birey olma yolunda önemli adımlar attığınız bir aileden yetişmişsiniz. Ama biraz önce söylediğiniz bir kelime bir cümle benim dikkatimi çekti. Anne ve baba arasında bir çatışma zaman zaman oluyor demiştiniz. Peki siz bu çatışmalardan nasıl etkilendiniz? Kişinizle bu çatışmaların nasıl bir etkisi oldu sizce? Ya o çatışmalar kavga ediyorlardı, tartışıyorlardı ama ben karışmazdım. Sadece iyi hatırladığım babamla çok doğru konuşan biri. Ben babama baktığım zaman hep doğru gördüğüm için karışmazdım yani anneme kötü davrama falan dediğim olmadı hiç.
Annem ise haklıdır, babam doğrudur annem haklıdır o yüzden o çatışmalar hep olur ama ikisi de annemle babamdır ve sorun yoktur yani. Birbirlerini yine çok severler. Onların birbirlerine olan çatışmalarından ziyade o sevgili tavırları evde güldürmesi falan, kemansoyaltakledi yapması falan. Annemi de güldürmesi, annemin en güldüğü şeydi çünkü babam mesela hata yaptığı zaman hemen kemansoyaltakledi yapıp annemi güldürüp gönlünü almaya falan çalışırdı.
Yani babamdan yanına çok mutluydu annemden yanında çok terbirli ve onurluyum diye düşünüyorum. Şu son yaklaşık 10 yıllık sürece bir bakalım bu bölümde. Bu süreç içerisinde sizi ekranlarda göremiyorken neler yaptınız? Nasıl geçti zamanınız? Nasıl bir süreçti sizin için? Ya düşün sadece işte ben her şeyi biraz farklı yapmıştım popüler olduğum dönemlerde. Halk mesela sayılır, halkı saymaktır hani yıldızlığın bir parçasıdır halkı sayman halktan kork falan.
Ben öyle bakmazdım sataşırdım falan yani halkla uğraşırdım çünkü ne bileyim aşkla bakıyorlar bende de aşk oluyor. O aşkın karşılığı oluyor yani o his oluyor o his olunca o aşık yaşıyordum yani. Sonra attılar beni işte attılar atınca da bir daha işte gittim gidince yıllar sürdü bir inziva. Ama senaryo menaryo yazdım öne teklif ettim düşüşsal olarak kendimi değiştirdim.
Psikolojim biraz bozuktu biraz kötü şeyler yaşadım atıldığım dönemde halkla ilgili değil de düşmanlarımla ilgili falan üst üste geldiği bir dönemdi. Onlarla ilgili içsel çatışmalara falan yoğunlaştım çünkü bana akıtsızmışım ya da terbiyesizmişim ya da hani söyleyebileceğim her türlü örnekte bir bakış getirdiler. Beni her türlü kendimi sorgulamak ve yeniden bakmak zorunda bıraktılar.
Çok fazla yoğundu yani ben kendi özbilincimle bunu söyleyebilirim ki çok fazlaydı. Sürekli savaşan bir taraf olduğum için sürekli o baskının fazla fazla arka arkaya gelmesi biraz psikolojimi bozuk yani mutsuz hissettim. Ama ona dediğim gibi önde olmayı çok iyi taşıyorum diye yaptılar çünkü ben öne geçerim ama ona hakkımda veririm.
Yani lider olma yönümüm vardır taşıma yönüm de vardır ama en öne geçip en geride duran bir tip olduğum için bence kıskanıldım yani öyle bir red yemiştim ama o süreçte her şey düzeldi toparlanmış. Ama yaratıcıydım projeler tasarladım bir gün işime geri döndüm de halk alınca alacaktı bir gün bekliyordum işte bir gün geri dönünce yapacağım şeyleri tasarladım. Planlarımı, geleceğimi neler yapacağıma dair şimdi o yolda ilerliyor. Biraz önce düşmanların bana ardı arkası kesilmeyen şekilde bir nevi zorbalı aslında maruz var. Zorbalıktı yani tavır bakış hep üstümde böyle artık yan yana olmadığım halde bile hani yan yana zaten onu yapıyorlar sana bakıyorlar o gözle bakıp o davranışı uyguluyorlar ama. Hatırladığınız bir anı var mı?
Anlatmak istemem yani şöyle ki işte dışlamalar falan çok güzel ya çok güzel davranıyor hani meziyetleri de var. Onu işte hak ettiği şeyi vermezsek ne yapacak yani onların yaptığı şey bana olduğum şeyi vermemeleri oldu. Onun tam tersi dışlarsak ne yapacaksın falan gibi bir şey oldu. O koyu bir konuydu onu yaşadım bunu göstere göstere yaptılar sonra bakışları kaldı bir şekilde zihninizde kalıyor.
Yani onları aşmanız gerekiyor gücünüze de gidiyor alınkanlık da oluyor canınız da yanıyor acı da çekiyorsunuz. O düşünceler yüzünden yitirmek zorunda kaldığınız şeyler de oluyor. Mesela işinizden oluyorsunuz bu da o düşüncelere ulaştıktan sonraki tavırlarınız davranışlarınız eskisi kadar yaratıcı eskisi kadar popüler eskisi kadar düşündüren ilgi çeken şeyler olmayacak olabiliyor o düşüncelerle. Çünkü düşünceleriniz değişmiş oluyor şimdi öyle bir şey olunca da tabi ki bunlar sorun oluyor psikolojide buluşunca falan.
Geçirdim süreç böyle. Sizi sevenler bu hastalığı birçok uzmandan dinledi. Açık kaynaklardan yararlandı. Sizin neler yaşadığınızı öğrenebilmek adına. Bilmeyenler için psikozu bir de sizden dinleyebilir miyiz? Psikoz yani benim psikozum çok acı çeker. Yani ne bileyim sevgiden, aşktan, değer görmekten, bırakılmamaktan, sahip çıkılmaktan falan yanan ve sanki insanları kurtarmak için ya da bütün insanlara faydalı olmam. Beni seven, o duyguları veren tüm insanlara nasıl fayda olurum diye kafayı biraz değiştirmiş bir hastalık oldu. Yani psikoz bende o. Ben evet işten ayrılıyorum, sektöre bırakıyorum falan filan gibi ortaya çıktım zaman mecbur kaldığımda. Çünkü o halimle o haliyle ruhiye ile insanların karşısında olmamam gerektiğine inanıyordum. Yani dediğim gibi yoğun hissettiğim duygular yüzünden bunun işte sevgi çok var. Değerli gerçekler de çok var.
Ben seyirciyle, halkla, seven insanlarla, arkadaşlarımla, sektördeki tanıyanlarla falan öyle şeyler yaşadım. Bu beni psikoz yaptı yani. Peki bu hastalığı nasıl tanımlıyorsunuz? Hiç bilmeyen biri için. Çok güçlü olabilir insan bu psikoz hastalığında. Yani çok güçlü hissedebilir ama çok zarar da görebilir. Yani her şeye göğüs gelebilirdim yani o sevgi, o sevginin bana gerçek değerleri hissettirdiğinde, bana sahip çıkıldığında hissettiğim duygu.
Ben neyim yani her şeye göğüs gelebilecek kadar güçlü hissedip ama bir o kadar agresif olup savaşmaya, kavga etmeye asaliyetimden doğdu derim her zaman ama tabii ki iyi düşünceler, doğru düşünceler. Ama haklıydım ama hastalığımı o haklı olarak değerlendirebiliyorum. Hani sevgi beni yaktı yani öyle. Çok yandım yani. Aşk oldum, yandım öyle. Öyle bir hastalık yani. Öfke de vardı. O öfke yine sevdiklerim ve bana değer verenler için onlar adına falan olunca bir anlamda doğru olmadı. Yani zaten hani kötü şeyler yaşamıştım. O psikoz da öyle başladı yani. Beni bırakmadıklarında, sevdiklerinde bende de bir kopukluk oldu yani bende varım. Bırakmıyorum savaşacağım falan gibi fevri durumlar oldu. Hastalık oydu. Ne kadar süre tedavi? 20 gün. İlaç tedavisi sonra. Siz hastanedeyken bildiğim kadarıyla fotoğraf çekilme gibi bir durum söz konusuydu.
İtki Arda Kuralı’nın hastanedeki ilk fotoğrafı gibi bir manşetle vermişlerdi. Bunu gördünüz mü daha sonrasında? Gördüm. Nasıl hissettiniz? Kendimi nedense işte psikozdan kaynattım. Şimdiki bakış açımına beğenmezdim yani. Keşke bu olmasaydı falan derdim. O dönem nasılsın? O dönem hissettiğim şey memnunum yani. Şimdi ki düşüncelerimde buradan baktığım zaman hem gülüyorum hem aslında beni memnun değil.
Yani o kayıtsız kalamayışı hissi bende oturmuş bir konu. Hastalıktı tabi ki yani. Sonuçta toplumun uygunluğunun içinde oluşması gereken bir davranış biçimi oluşamıyor o kafalarda o düşüncelerde. Çünkü ya da bana kötü bakmayın falan gibi bir yandan da komik bir yandan da gülüyorlardı insanlar. Çünkü bir yandan da seviyorlar. Yani atılmışım batılmışım kendi kendime kopuyorum yani. Hassas bir dönemdi sizin için. Çok fazlasıyla. Zevkliydi. Bir yandan zevkli bir yandan hassas. Ama sizi o dönem en çok inciten şey neydi hatırlıyor musunuz? İncitan diye bir şey yoktu. Ama baştan aşağı incinmiştik zaten. O yüzden hatırladığım bir şey yok. Ben baştan aşağı inciniyorum yani. Her şeye incinmiyor değil ama çok güçlü bir tavır gösteriyordum. İşte insanların aslında gerçek olmayan tavırları. Ya aşık atmamdan onlarla sataşmamdan ötürü kaynaklarla.
Yaşadığınız zorlu süreci ve kişiliğinizin şekillendiği dönemi konuştuk aslında bir bakıma. Şimdi hayatınızı değiştiren anlardan bahsedelim istedim. Yaşadığınız en büyük kırılmayı ne olarak kırılmarsınız? Kendine gel artık. Halktan hissettiğim yeter artık bu kadar. Kendine gel artık. Hadi işte geri dön falan hislere. Bir olay var mı peki? Olay yok. Ben kendi işimim. Ben evden dışarıda çıkmıyorum yani. Topluma da karışmıyorum. Sadece evde bütün odasında takılan müzik bile. Sürekli her şeyi anan, hep düşünen böyle oldu şöyle oldu. Keşke böyle yapsaydım, şöyle yapsaydım gibi. İşte başarısızlıkları mı, başarıları mı, kendimi, çocukluğumu, geçmişimi, neler yaşadığımı. Yer yer transa girdiğim ne oldu? Trans yaşadım yani. Kafamda böyle uçtum gittim ve geçmişte yaşayıp da anmadığım şeylere geri dönüp anıp. Aslında sandığım gibi değil de başka türlü yaşanmış olduğunu fark edip. Ne bileyim kendi içimde böyle bunları yaşarken o adamla tek başıma müzik dinleyip falan takılıp artık bunlarda neyse o duyguları yaşarken birden bire halkın artık kendine gel geri dön hissi bende oluşmuştu yani. En iyisi sen kendini değiştirdin, düşüncelerini değiştirdin. Psikolojisiyle kendimi değiştirdim. 2-3 yıl öyle sürdü.
2-3 yıl sonra bambaşka bir insan yapıp kendimi tekrar ışıma dönüyorum dedim, çıktım sonra ilaçları falan da bıraktım falan öyle. 40 yıllık bir serüven, hayat serüveni. Biraz önce çocukluktan bahsettik. Birçok dönemden geçiyoruz. Burada kendinizi en dipte hissettiğiniz bir olay ya da en yukarıda hissettiğiniz bir olay var mı? Çok kötü bir anda bu benim için. Gerçekten ciddi manada kendimi kötü hissettim. Halk atınca oldu yani. Halk atınca oldu. Herkesi böyle attığı için umursamadı gibi oldu bana.
Öyle olunca dibe bulmuş gibi oldu. İşte bu yaşadığım serüven o. Başka da yok. Şu an olumsuz duygularınızdan aslında dibe batıştan bir olumsuz kırılmadan bahsederken gülerek anlatıyorsunuz. Olumsuz bir şey yok. Bu durumla barıştığınızın en büyük göstergesi belki de burada değil mi? Hastalık bile şaka gibiydi bana. Yani belki de kendim aradım bu serüvenleri. Tüm bunları yaşamasaydın sizce kariyeriniz nasıl şekillendi? İmkansız bunları yaşamam gerekiyor. Çünkü benim aslında ne yaşadığımı istedim kişisel tercihim yani. Şimdi böyle olunca kariyerime yeni başlıyorum ben. Ama işte o dönemlerde insanlar kim mi oldu falan diye bakmışlar. Yani biraz ilgi çeken ya da değişik bir tip oluşturmuşum, olmuşum. O yüzden aslında 24 yaşında bir film çektim sahne diye. Bugünlerde yine YouTube kanalından bildiğim kadarıyla tekrar verilmiş film ortaya çıkarmışlar.
Çok güzel bir filmdi. Yani onu inci gibi dizdim böyle. Çok iyi hatırlıyorum. O kadar zevk alarak yazdım ki. Çok düşünsel bir filmdi. O filmi çekip kariyerime çok ilginç başlamayı düşündüm. 24 yaşında o dönem 24 yaşında bir film çeken bir tip olsam seyirci ne hisseder diye düşünmüştüm yani. Ve bu çok iyi bir film olursa, çok ilginç ya da çok sır dışı bir film olursa ki izleyenlerin mesela hayatları değişmişti. Yani hayatını değiştiren başarıcı filmi diyenler oldu. Senaryo için sette oyuncu arkadaşlarım, senaryo da oyuncak olan insanlar, set ekibi. Ya bu senaryo sen nasıl yazdın ya? Ne alaka? Ne düşündün ki sen bunları yazarken? Falan gibi tepkilerini alıp yani o yüksek ilgi odağı olma halini yaratıp 24 yaşında film çektiği olarak gündem yaratmak popüler olmak için bu eylemde bulundum. Filmi çektim ama o dönemde önüme geçtiler. Konuyu kapattılar. İstemiyoruz asla. Sen bu yaşta bu filmi çekemezsin gibi oldu. Filmi vermedik. Vizyona sokamadım. İstediğim olmadı. O yüzden kariyerim oradan farklı bir yöne seyrenmeye başladı. Çünkü o yüksek bir çıkıştı galiba. İnsanlar böyle şeyleri aslında sever diye düşünürsün ama belki de sevgi iyi şeyler yaptırmıyor. Kariyerim orada işte oradan sonra seyretmeye başladı zaten. O çeşitli olay da oldu falan. Hepsi bugünkü duruma geldi. Artık sanatımı yapmaya çalışıyorum. Kendimi ifade ediyorum işte. Bunu halkı olarak halkıma başlamak istiyorum diyorum. Ve şimdilerde oluyor. Annemin dediği doğruymuş. 24 yaşında çok gençsin 35 yaşından sonra falan diyordu. Dinlemem diyordum ama nitekim öyle oldu. Peki şöyle bir soru sorayım o zaman size. Daha önce sordular mı bilmiyorum. Sanırım kariyerinize 1998 yılında başlamıştınız değil mi? Yanlış hatırlamıyorum. Daha bile erken oldu bir. Ben 15 yaşındaydım. 98 diyebiliriz evet. 1998 yılında kariyerinize tam bugün başlıyor olsaydınız. Nitekim öyle. Bugün başladığımı düşünüyorum. Çünkü olmadı bir türlü. Beni hala tanımayan insanlar var. Peki bugün gerçekten hiç kimsenin tanımadığını düşünelim. Yeniden başlıyorum derim. Yeniden başlıyorum çünkü. Yeniden başlıyor olsanız diyeyim o zaman. Neyi yapardınız neyi yapmazdınız? Geçmişte yaptığınız veya yapmadığınız için pişman olduğunuz şeyleri aslında sormak için. Yok aynı şeyleri yapacağım işte. Sadece izin verilmediği için. Bu sefer kendimi ifade edebildiğimi düşünüyorum. Bir şekilde tecrübelerimden faydalanarak güçlü olduğumu.
Artık karar mekanizmanımın ve bunların o gerçekleşmesi için istediğim uyuma doğru olan davranışlarım. Gelişmiş bir davranış şekli oluyor. Kariyerime yeni başlıyorum diyebilirim. O zaman dizim vermedi. Olmadı işte. Sadece popülerdim. Birkaç dizide rol aldım. Kariyer olarak henüz bir basama ulaşmamıştım. Hala gözlemliyorum ve takılıyorum. Yabancı kalıyordum seyirciye. Televizyon programlarına çıkmazdım. Kendimi görünmek istemezdim. Uzak kalıp gözlem yapayım falan derlerdi.
Herkes popüler olma yarışındayken ben geride durup oradan bakan bir tiptim. Bu ilgi çekiyormuş. Bunu o zaman içinde aldım. Ben insanlığımın tanıdığını sevdiğini bilirdim ama gerçekten değerli hissetmeye bu dönemde başladım. O dönemde ben değer verirdim seyirciye. Yani ne bileyim, halk beni tam benim isteyecek yer, yıldız yapacak yer hani ben de basama katlayacağım dediğim tam o dönemde siz yükselin ben iniyorum falan dedim bu sefer kafamda.
Yani onlar beni yıldız yapıyorken ben hayır siz olsunuz ben değilim ben sizi seviyorum falan gibi garip aşk triplerine girdim. Öyle olunca da işler karıştı yani. Duygusal her şey. Size birkaç kelime söyleyeceğim. Aklınıza gelen ilk cevabı verin bana. Doğru cevabı vermek zorunda da değilsiniz hiç önemli değil. Aklıma gelen. Sadece sizde oluşturduğu hissi merak ediyorum. İnanç. Kavram. Açabilir misiniz isterseniz?
İnanç kavramakla ilgili bence ve inançtan doğan kavramlar insan hayatına katkıda bulunan şeyler. Çünkü bakıyorum ki evet bilinçsiz bir şey değil yani evren. Tamamen bilinç üzerine kurulmuş. Tam her şey doğru orantıda. Dokunmak için elim var, görmek için gözüm var. Bir erkek bir kadın var. Üçüncü bir cinsiyet yok.
Yani bilinçsiz bir düşün kendini yaşıyor olduğunu bilsem, düşünsem o zaman hiçbir şey bu kadar orantılı ve uygun olamayacak şekilde şaşırması gerektiğini düşünürüm. Ya sapması gerektiğini düşünürüm. Ama bu kadar uygunsa bunun bilinç olduğunu düşünüyorum ki insanlar zaten bilinçli. Yani insan genişlemeli, açabilmeli. Çünkü bir kere geliyoruz bu dünyaya. Yani her şeye de ilgilenmiştim ben.
Namazda kıldığım, İslam’a yani İslam’a felsefik açıdan da ilgilenmeye kalktım. Sosyalist bir tarafı olduğuna da bakmıştım. İslam’ın sağadır ama yani her şeye de ilgilenmek, şimdi oğlum şeye bir oyun gibi bakmak. Güneş bir yıldız, evet o gücün içindeyiz, o enerji. Çok eğlenceli, çok keyifli. Her şey mükemmel yaşıyor diyebilmemiz gerekiyor. Yani psikolojimizi bozuk falan öyle şeylerin de zevkli yanları var. Her şey yaşanıyor, her şey doğru. Savaşmak da doğru. Kavga etmek de doğru. Ama netice itibaren olumsuzsa uzaklaşacaksın. O yüzden bilgiye falan ihtiyacın var yani. İnanmak önemli. İkinci kelime, öfke. Öfke. Bağlı olmak. Neden? Çünkü öfkeyle ilgili öfkeye bağlı kalmakla ilgili bir şey yaşadım. Aslında öfkeye bağlı kalınmaması gerekiyor ama o kadar haklıydım ve bir türlü haklılığımı ortaya koyamamanın verdiği öfke beni çok uzun yıllar meşgul etmişti yani. Ama o öfke iyi de gelmişti. Yani öfkelenmesem, içime atsam falan o zaman da işin içinden çıkamayacak hallerdi. Ben hep tepki verdim, rahatladım. Emret komutanım. Emret komutanım. Sarp Leventoğlu. Seda Akman benim kız arkadaşımdı. Ben sana aşık oldum falan demişti açıkça gelip.
Biz güzel bir şeye başlamıştık. O da araya girmişti falan. Onunla ilgili o gibi haklı. Zaten o dönemde yaşadığım emret komutanım da o sıkıcı şeyler taburlar falan o zaman başlamıştı. Bugünlerde de hep bunu konuşuyoruz o yüzden aklıma o dismi geldi. Yani yaşadığınız sürecin başlangıç noktalarından biri emret komutanım dizisi diyebilir miyiz? Tabii tabii orası da var. Yani genel aslında bir yerde başlamıştır mutlaka ama tamamen emret komutanımda başladı değil mi? Öncesinde de öyle şeylerde. Hayatta hep vardı. Bir sefer yoğun oldu, böyle kalabalık oluştu falan. Yani aslında bunların üzerine de çok durmak istemiyorum. Yani ben bilerek açıkladım ki hani cevaplar karşılıklı olsun insanlar düşünebilirsin. Yoksa tek tarafta konuşulduğu zaman senin hakkında fikirleri olmadığı zaman o zaman yerine bir şey koyamıyorlar, bir düşünce oluşturamıyorlar. O zaman da bu sen yoksun demek oluyor. Benim bunları anlatmak… Bunun nedeni bu zaten. Kimsenin üzerinden prim yapmak ya da böyle olaylar olsun da insanlar beni yeniden hatırlasın gibi bir kaydım yok. Sadece beni yeniden bilsinler ben de ne olduğumu anlatabileyim. O yüzden dürüst olmak benim için zaten çok önemli. Ortaya kendimi koyayım, insanlar da benimle ilgili bir karara varsınlar. Yani düşünsel olarak Arda neydi, ne yaşadı, bunu anlasınlar. Hepsi buydu o yüzden çok üstüne durmayayım. Bir sonraki kelimeye geçiyoruz. Tabii. Yıldız. Yıldız… Güneş mi desem, yıldız, asyalı mı desem? Güneş derim. Asyalı kısmına çok dokunmak istemiyorsun zaten.
Peki, anne. Anne sevgili, değerli. Anne aşk. Annem çok güçlü bir kadın. Ben çok zor bir çocuğum ama hep başıma abuk sabuk şeyler gelir. Yani çok da her şeyi kurcalayan, uğraşan bir tip olduğum için her şeyin içinde kendimi sokuyor. Bir şekilde çıkarmaya da çalışırım ve çıkarırım da… Çünkü doğru davranmışım. Hani geriye dönüp baktığımda mücadele ederken haklı olabildiğim zaman güçlü olabilirim. Öyle olunca annem çok mücadele etti benimle ilgili. Çocukluğumdan da hep güçlü olmaya çalışırdı benimle ilgili. O yüzden annem, anneme derinlerde bir aşk duyuyordum. Bu bölümde geçtik. Son bir bölümümüz daha var. Onda tek soru, tek cevap. Yani ben size bir kelime soracağım. Siz de bana tek kelimeyle cevap vereceksiniz. Dikaprio. Benim. Lise defteri. Lise defteri, saygı. Müzik.
İlgi. Acı. Keder. Para. Zevk. Önce programın sonuna gelmiş bulunmaktayız. Vaktinizi bize ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Ben de teşekkür ederim. Söylemek istediğiniz ya da iletmek istediğiniz bir mesajınız varsa sevinin bize, hayranlarımıza. Saygılarımı, hayranlarımı karşılarında olduğum için teşekkür ederim. İlgilerinden ötürü de beni şımarttıkları için de samimi oldukları için de çok teşekkür ederim.
Fotoğraf çektirmekten asla bıkmam. Çünkü benim için bir milyonuncu kez de olsa onlar için ilk defa. O yüzden bu benim için çok büyük bir zevk. Çok büyük bir keyif. Ulaşmak, göz önünde olmak, ilgilenerek, sevgi, aşk. Bu bir tip duygular. O yüzden bence kalıplara göre yaşamamak gerek. Ne hissediyorsan olur yani. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Saygılar.
Bu içerikte Arda Kural’la konuşma, onu dinleme ve anlama fırsatı buldum. Hem uzman hem de editör kimliğimi sergilemem gereken bir iş oldu diyebilirim. Arda Bey yaşadıklarıyla her iki alan içinde bulunmaz bir fırsattı benim için. Onu anlamaya çalışmak, günlük hayatta basit gibi görünen zorbalıkların nelere sebebiyet verebileceğini görmek de fazlasıyla öğreticiydi. Onun da sohbetimizden keyif aldığını öğrendiğimde benim için görev tamamlanmış oldu zaten. Birçok açıdan öğretici ve düşündürücü notlar aldığımı da söylemeliyim.
Herkesin yakından tanıdığı isimlerle konuşmaya, onların görünmeyen yönlerini görmeye çalışmaya devam edeceğiz.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir