"Enter"a basıp içeriğe geçin

Asyanın Kandilleri-Musa El-Harezmi

Asyanın Kandilleri-Musa El-Harezmi

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=uSYWX9bvOeI.

…durduğu akademinin kapısında şu ibare yer alır. Buraya matematik bilmeyenler giremez. Bundan yüzyıllar sonra Müslümanlar arasında da evreni tanımanın……ve hakikate ulaşmanın en emin yolu olarak matematik görülecek.
Bunu tıp ve astronomi takip edecektir. Eski Mısır, Mezopotamya, Yunan ve Hint medeniyetlerine ait eserler……Müslüman muhayyilesinde harmanlanacak…
…ve Eflatun akademisinin yıkılan sütunları doğudan yükselecektir. Bağdat’ta ilk taşlarını Halife Mansur’un taşıdığı……Harun Reşit döneminde sütunlarının görülmeye başlandığı……Memun devrindeyse bütün ihtişamı ile beliren yapı……Beytül Hikmet’ir.
Yani bilgelik evi. Beytül Hikmet ne sadece bir kütüphane ne de bir çevre bürosudur. Araştırmaların, gözlemlerin yapıldığı, telif eserlerin yazıldığı……büyük tıp bilginlerinin, astronomların, kimyacıların, fizikçilerin…
…felsifecilerin ve din alimlerinin yetiştiği bir akademidir. Dünyanın her tarafından her dilde yazılmış kitaplar getirilir bu kente. Yunanca, Rumca, Süryaniyece, Farsça, Hintçe, İbraniyece.
Alimler gelir Mezopotamya’dan, İran’dan, Mısır’dan, Orta Asya’dan ve Hint’ten. Bizans kilisesi tarafından aforuz edilen Nesturi’leri görürüz……bilgelik evinin kapısından girerken. Sürekli baskı altında tutulan Sabileri ve Süryanileri. Hintliler, İranlılar ve Türkler sonra. Günlük ekmeğini yarı yarıya yemiş adam da gelmişti oraya.
Yağmur kapmış bir adam da gelmişti oraya. Bilginler, büyücüler, su vurucuları, köle tüccarları, çan onarıcıları da. Sultan saçını tarayan kadın, eski bir define arayıcısı……matematiğin bulucusu, fusus okuyucusu, şeyh galibin muştucusu……hazinedar ve kütüphane memuru.
Hepimiz, hepimiz oradaydık. BeChrist’in Alkı İşte, Harezm’de yaşayan bir Türk alimi de…
ve et üzerine Bağdat’a gelenler arasındadır. Tarihi Cebir ilminin ve astronomların babası olarak geçecek bu Türk İslam aliminin ne doğum tarihini kesin olarak biliyoruz ne de ölüm tarihini. Tek bildiğimiz doğumunun 800’den önce, ölümünün ise 847’den sonra olduğu. Hal tercümelere onun hakkında çok az bilgi verir. Eski tarih ve coğrafya kitaplarında ise bazı dolaylı atıflar bulunur. Künyesi nedeniyle o dönemde yaşamış başka alimlerle karıştırıldığı da olur. Adının çok farklı biçimlerde söylendiği de. Yabancı kaynaklarda Harezm’i, Harezm, Harzem’i, El Harzem’i, Algoritm’i, Algorizm’e ve Harizm’e
olarak geçen bu matematik bilginin tam adı şöyledir. Ebu Abdullah bin Musa El Harzmi Harizm’i, Harizm’i, El Harzmi ve El Harzmi Doğum yeri şimdi Özbekistan sınırları içinde olan Hive, eskiden Harizm ülkesi sınırları içindeydi.
Harizm’i, Harizm’i, El Harzmi ve El Harzmi Şehirlerinin inci bir gerdanlığa benzettikleri Dicle nehrinin berrak aynasında kendini seyreden Bağdat, bu yeni konuğuna da genişçe bir yer açtı kucağında. Harizm’i, Harizm’i, El Harzmi ve El Harzmi Deve kervanlarının her gün kapısına uzak ülkelerden kitap yığdığı Beytül Hikmet’e yönetici oldu. Ama aynı zamanda ilim heyetlerine başkanlık yapıyor, uzak ülkelere bilimsel araştırmalara gidiyor gözlemler yapıyordu. Bunlardan biri de Sincer Ovası’na yaptığı yolculuktur.
Dicle nehrinin en geniş yeri, Harizm’i, El Harzmi ve El Harzmi
Harizm’i, El Harzmi ve El Harzmi Heyetin içinde, Harizm’inin yanı sıra ünlü astronom Musa İbn Şakir’in üç oğlu da var.
Grup aynı noktadan ikiye ayrıldı. Kuzeye doğru yürüyenler kutup yıldızını yükselirken, güneye doğru yürüyenlerse batarken görünceye kadar ilerlediler. Böylece Meridian dairesinin bir derecesini büyük bir isabetle hesapladılar. 16. yüzyıl İtalyan matematikçi Gerulama Cardano’nun dünyanın en büyük 12 dehası arasında saydığı Harizm’i, kendisini Türk İslam dünyasının en büyük matematikçisi yapacak çalışmalarına böyle bir bilimsel ortamda başladı ve Musa’nın oğulları gibi birçok bilim adamıyla ortak hikayelere, başarılara imzasını attı.
Ve bir kitaba dokundu. Halife Mansur zamanında Hintli bir astronom tarafından getirilmiş, Brahmagupta’nın Siddhanta adlı eseridir bu. Kitap, yıldızların hareketleri, hesap usulleri ve Hint sayı sistemiyle ilgili konuları içermektedir. Harizm’i astronomi alanında yaptığı okumaları Bağdat ve Şamras hatanelerinde yaptığı gözlemlerle birleştirerek günümüze kadar gelebilen ve alanında ilk olan astronomi kitabını hazırladı. Zicül Harizm’i İslam âleminde çok geniş yankı bulan ve kullanılan bu esere tıpkı diğer eserleri gibi çeşitli şerhler yazıldı, yorumlar yapıldı.
Astronomi cetveli Kopernik devrine kadar kullanıldı.
Batlı Adhelard tarafından Ezzic de Jaferiz al-Karazmi adı altında Latince’ye tercüme edilen eserin aslı ne yazık ki kayıp. Ama bu Latince çeviri sayesinde günümüze kadar ulaşmayı başardı. Ama asıl ününü matematik alanında yaptı. Matematiğin çok önemli bir dalı olan Cebir ilminin kurucusu ünvanına sahip oldu.
Onun zamanına kadar Cebir kısmen de olsa biliniyordu ama ancak birinci dereceden denklemler çözülebiliyordu. Harizm’in El Cebir ve el Mukabele kitabını önemli kılan, ikinci dereceden Cebir denklemlerinin çözüm yolunu sistemli olarak işleyen ilk eser olmasıdır. Kitabın yazılış öyküsü ise bize matematiğin her çağda ne kadar önemli olduğunu hatırlatır.
Bugün nasıl binaların, köprülerin yapımından, alışverişe kadar hemen her alanda matematik varsa, o dönemde de toplumların birçok ihtiyacı için matematik bilmek gerekiyordu.
Halife Memun, Harizm’i den ticari hesaplarda, arazi ölçümlerinde, miras taksiminde, suların yükselmesinin ölçümünde kullanılacak hesapları kolaylaştırmak üzere bir yöntem geliştirmesini istemişti. Bunun üzerine Harizm’i meşhur Cebir kitabını çalışmalarına başladı. Hint rakamlarını, Babililerin kök hesaplarını ve Batlam Yusuf metodlarını bir araya getirerek eksikliklerini tamamladı. İkinci dereceden denklemlerin analitik çözümlerini formüle ederek bunu pek çok pratik örnekle izah etti.
Cebir bir denklemin bir yanındaki terimin diğer yana aktarılması iken, mukabele benzer terimlerin cebirsel olarak toplanarak kısaltma yapılmasıydı, yani sadileştirme işlemi. Bunları kolayca yapabilmek için sembolik Cebir’i geliştirerek sistematize ediyor ve hesaplarında Batı Uygarlığının henüz bilmediği sıfırı kullanıyordu.
820 yılında biten bu çalışma İspanya Endülüs medreseleri aracılığıyla batıya aktarıldı. İlk latince çevirisi 1183’de yapıldı. Tam 600 yıl boyunca en temel kaynak eser olma özelliğini korudu.
15. yüzyıla geldiğimizde eserin Alman diline çevrildiğini ve 1486’da Leipzig Üniversitesinde Harezmî’nin Cebir’inin okutulmaya başlandığını görürüz. Cebir’e Batı’da verilen algorismus adı El-Harezmî kelimesinden bozma bir terimdir.
Kitabın ön sözünde şöyle der Harezmî. Bir ilim adamı ya kendisinden önce kimsenin tespit edemediği bir konuda eser kalemi alır, ya kendinden önceki ilim adamlarının bıraktığı konuları açıklar, kolaylaştırır ve anlaşılır kılar, veya daha önce yazılmış eserlerde bulunan eksiklikleri giderir, yanlışları düzeltir.
Harezmî’nin çalışmaları, evrenin ahengini matematik yoluyla anlamaya çalışanlara yüzyıllar boyunca ilham verdi.
Onun açtığı yoldan daha sonra El-Fergani, Ebul-Vefa El-Buzcani, Ömer Hayyam gibi matematikçiler gidecekler ve bu bilim dalını mükemmelleştirip ilerletmeye çalışacaklardır.
Harezmî’nin bir diğer önemli çalışması ise sayılara ilişkidir. Matematiğin ilk eylemi sayı saymak. Sayı sistemi oluşmaya başladığında insanlar çok uzun süre sadece bir ve ikiyi bildiler. Sıfırın bulunması ise çok daha sonra. İnsanlık yüzyıllarca sıfırsız yaşadı.
Onu ilk bulan Hintliler. Bu kavramı İslam dünyasına sokan ve hesap yapmak için ilk kullanan insansa Harezmî. Harezmî, Hint matematiğini incelemek amacıyla Hindistan’a gitti. Geri dönüşüne ilişkin şu hikaye anlatılır.
Kervan zor ve yorucu bir yolculuktan sonra Bağdat’a ulaştı. Harezmî’nin koltuğunun altında bir deste kağıt ve kitaplar buluyordu. Karşısında bu yolculuğun semerilerini heyecanla bekleyen Abbasî halifesi Membul.
Kağıtlarının bir bölümü yere düşüyor. Üzerinde şifreye benzeyen simgeler var. Bunlar nedir? diye sordu halife. Hint sayılardır diye yanıtladığı ünlü bilgin. Bunlar sayıların tanımlanmasını ve aritmetik işlemlerini çok kolaylaştıracaktır diye saygıyla ekledi.
Halife Harezmî’nin getirdiklerini geliştirip herkese yararlı hale getirmesini ve diğerlerine öğretmesini buyurdu. Ve Kitâbul Hisâbil Hint yazılmaya başlandı. Eser bugün bizim aritmetikte dört işlem dediğimiz toplama, çıkarma, çarpma ve bölme türünden işlemleri konu ediniyordu.
Hint rakamlarının ve ondalık sayı sisteminin İslam dünyasına girişi bu eserle gerçekleşti. Tıpkı Cebir Kitabı gibi bu eseri de Batır Önesansı’nın ortalarına kadar bütün aritmetik kitaplarının ana kaynağı oldu. Asıl kayıp olan bu eserin günümüze ulaşmasına 12. yüzyılda yapılmış latince bir tercümeye borçluyuz. Cambridge Kütüphanesinde bulunarak yayınlandı. Kitamın en eski el yazman üstası Viyana Saray Kütüphanesinde bulunuyor. Harezmi sadece matematikle değil, astronomiyle, coğrafyayla ve tarihle de ilgilenmişti. Biri usturlabın kullanılmasına, diğeri ise usturlabın yapılmasına dair iki eseri bugün kayıp.
Denizciler için paha biçilmez bir öneme sahibi olan usturlaplar hem astronomik gözlemlerde sayısız hesaplamalarda kullanılıyor hem de günlük hayatta birçok işe yarıyordu. İşte Harezmi, usturlabın 43 çeşit kullanışını bulmuştur. Ondan sonra gelenler bu sayıyı bine çıkaracaklardır. Aynı şekilde Kitabül Tarih isimli eseri de günümüze ulaşamayan eserleri arasındadır.
Büyük Bilgi’nin diğer çalışmaları arasında Batlan Müs’ün coğrafyasıyla eserini Arapça’ya çevirmek ve yine Halife Memun’un isteği üzerine Dünya ve Gök küresi haritalarını gösteren bir atlasın hazırlanmasına katılmasını sayabiliriz.
Bu harita İslam Dünyasında yapılan yeryüzü ve gökyüzü haritalarının ilkidir. Harezmi, Halife Memun’un ölümünden sonra mutasım ve vasık dönemlerinde de çalışmalarını sürdürülüyor.
Halife Vasık döneminde elçilikler yaptı. Tarihçilerin söylediğine göre Hazar Kralı Tarkan’a elçi olarak gönderildi.
Bir de Ashab-ı Kehfin mezarının bulunduğu yeri araştırmak için Efes’e geldiği söylenmektedir.
Vasık’ın ölümünde onun başucunda olduğu için hâlâ hayatta olduğunu biliyoruz. Muhtemel yaşı bir hayli ilerlemiştir. Genel olarak ölümü ile ilgili üzerinde fikir birliği yapılan tarih 850 yılıdır.
Ashab-ı Kehfin mezarı ile ilgili bir hayli ilerlemiştir. Ashab-ı Kehfin mezarı ile ilgili bir hayli ilerlemiştir. Ashab-ı Kehfin mezarı ile ilgili bir hayli ilerlemiştir.
Bağdat Harezmi’ye katkı yaptı. Harezmi başta Bağdat ve Türk İslam alemi olmak üzere bütün insanlık alemine.
İslam uygarlığının temelinde sultanların, bilginlerin, şairlerin, mütercimlerin, kitap çoğaltan yazıcıların, ciltçilerin, kervancıların, ilme meraklı meşhur ailelerin ve daha kim bilir kimlerin emeği, çabası, heyecanı ve öğrenme ihtirası vardır.
Harun Eşit egemenliği altındaki topraklarda yaşayan insanlardan cizye olarak kitap ister. Hatta sırf kitap toplamak için seferlere çıkar. Ve Beytül Hikme sadece insanlığın bilimsel mirasını sağlamakla kalmaz, yüzlerce matematikçi, astronom, tıp alimi, fizikçi, kimyacı, felsefeci, tarihçi yetiştirir.
Beytül Hikme’nin 10. yüzyılın sonuna kadar çalışmalarını sürdürdüğünü biliyoruz. Bundan sonrasına ilişkin bize Beytül Hikme’den haber veren hiçbir kitaba rastlamayız, ta ki Moğol Hükümdarı Hülagun’un 1258’de Bağdat’ı istilasına kadar.
Bu istila şehri yakıp yıktığı gibi o güne kadar toplanan bütün Hint, Mısır, Babil, Grek ve eski medeniyetlerin orijinal el yazmalarını da yakıp yıkmıştır. Eğer bugün elimizde o zamanlardan kalma eserler varsa, bunu da Beytül Hikme’nin çalışma biçimine borçluyuz. Daha önce nüssaları çoğaltılarak değişik şehirlere gönderilen kitaplar bu yıkımdan kurtulmuştur. Bir de Moğollar bu şehri yakıp yıkmadan bir asır önce Latince’ye tercüme edilen kitaplar. Fuat Köprülü’nün şu sözleri Bağdat’ın geçmişini olduğu kadar bugününü de ilgilendiriyor.
Moğol istilası gerek Harezm Şahları, gerek Abbasi Halifeliğini süratle ortadan kaldırdı. Birkaç İslam şair ve müelifinin ishar ettikleri teessürü bir tarafa bırakılırsa, bu hadise İslam dünyasında hiçbir suretle büyük bir akis uyandırmamıştır.
İzlediğiniz için teşekkürler.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir