"Enter"a basıp içeriğe geçin

Avrupa Rusya’ya neden mecbur?

Avrupa Rusya’ya neden mecbur?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=kGwM4hsIjbE.

Şimdi sizden Rusya, Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’ni bir masaya oturttuğumuzu ve aralarında konuştuğunu düşünmenizi rica ediyorum. Konu tabi ki enerji meselesi. Rusya, Ukrayna Savaşı sonrası ortam buz gibi. Herkesin ajandası başka. Maalesef yine önce ABD konuşuyor. Rusya’ya yaptırım uygulamamız lazım. Avrupa ülkeleri buradan gaz almasın diyor. Avrupa ülkeleri tamam demek zorunda ancak bu o kadar kolay değil. Yani Avrupa masanın en gergin üyesi. Rusya ise bu konuda çok rahat. Siz benim gazıma muhtaçsınız diyor. Biraz ütopik bir masa kurduğumuzu düşünebilirsiniz. Düşünmeyin. Son dönemde gerçekleşenler tam olarak böylesi bir duruma tekabül ediyor. Rusya’nın en büyük kozu Avrupa ülkelerinin yeni kriz kaynağına dönüşmüş durumda. ABD ise bildiğiniz gibi kendisine dokunmayan yılının 1000 yıl yaşamasından herhangi bir rahatsızlık duymuyor. GZT’nin çok neti savaşın resmen sıfırdan inşa ettiği enerji krizini ve Rusya’nın yer altındaki gücünü anlatmak üzere hazır. Bu içerikten sonra Avrupa ülkelerinin Rusya konusunda neden yavaş davrandığını da çok net biçimde anlamış olacağız. İçeriye geçmeden yalnızca birkaç tane iz alacağız. GZT olarak yaptığımız işi seviyoruz ve çok çalışıyoruz. Amacımız da GZT YouTube kanalını 1 milyon aboneye ulaştırmak. Bu da sadece sizin katkınızla mümkün. Abone ol butonuna tıklayarak 1 milyon yolculuğumuzla bize destek olabilirsiniz.
Bir kişiden ne olur demeyin. Bizim için çok önemli. Şimdiden teşekkür ediyor ve hemen içeriye dönüyoruz. Başlayalım. Bundan yaklaşık 60 yıl öncesine giderek başlayalım. İkinci Dünya Savaşı sona ermiş, yaşlı Avrupa gayet yorgun biçimde hayatta kalmaya çalışıyordu. Tam da bu dönemde ülkelerin en büyük ihtiyaçlar arasında gösterebileceğimiz enerji meselesinde yeni şeyler söyleme ihtiyacı da oluşmuş durumdaydı. Kömür kullanımının azaldığı günlerde kolay taşınabilen, kömüre kıyasla daha temiz olan gaz, Batı Avrupa ekonomisi için yeni enerji kaynağına dönüştü. Ancak burada bir sorun vardı. Çünkü Avrupa’nın gaz kaynakları çok sınırlı ve büyük ölçüde dışa bağımlıydı. Dış dediğim yer ise tabi Rusya. Hemen hemen her coğopolitik düzlemde Rusya’yla karşı karşıya gelen Avrupa resmen Rusya’ya bağımlı durumda. Bu 60 yıl önce başlayan bağımlılık hali 2022 içinde halen geçerli.
Girişte bahsettiğimiz masada Avrupa’nın tamam deyip işin içinden çıkama nedeni de bu. Yani Rusya’nın eli bu konuda oldukça güçlü. Putin, tüm bu gerginliklere rağmen bazı geceler hala rahat uyumasını ülkesinin bu gücüne boşlu bile diyebiliriz. Rusya, Ukrayna savaşının getirdiklerini konuşurken Rusya’nın yaratı kaynakları konusunda ne kadar farklı bir nokta da olduğundan da mutlaka bahsetmemiz lazım. Oldukça vurucu bir cümleyle başlayalım. Rusya’nın yıllık bütçesinin 150 katından fazlası onların yer altında yatıyor.
Yani yaklaşık 50 trilyon dolarlık bir servetten bahsediyorum. Hadi biraz daha detaylandıralım. Bugün itibariyle 25 binden fazla faal maden yatağına sahipler. Ülkenin yaratı kaynaklarının yaklaşık %70’i de yakıt ve enerji kaynaklarından oluşuyor. 15 milyar ton seviyesinde petrol rezervleri olduğu da açık kaynaklarda net biçimden ölçü. Bu tabi dışarı sunulan veri. Aslında yaklaşık 70 milyar ton petrol’e sahip oldukları düşünülüyor. Kömür konusunda da Putin’in eli gayet güçlü.
Ülkesi 200 milyar ton ile kömür rezervi sıralamasında dünya üçüncüsü konumunda. Gezegendeki her 10 kömür rezervinden 3’ü Rusya’da. Gazı, petrolü, kömürü konuştuk. Ancak demir dışı metaller de Rusya’nın alamet-i farikalarından birine dönüşmüş durumda. Bu konuda açık ara zirvedeler. Ülkedeki nadir metallerin değerinin 3 trilyon dolardan fazla olduğu düşünülüyor. Ve altın.
Rusya 140 milyar dolar değerindeki 2300 tonluk altınıyla dünyanın en büyük 5. altın ülkesi konumunda. Hatta ülke bunu ekonomik bir sigorta olarak değerlendiriyor bile diyebiliriz. Tüm bu veriler 2022’nin en çok konuşulan ülkesinin sahip olduğu gücü daha anlaşılır bir resim haline getirmeye başarıyor. Rusya ve yeraltı demişken şehir efsanesimi gerçek mi hala tartışılan ancak birçok farklı kaynağın gerçek olduğunu söylediği bir meseleye daha deneyelim istiyorum. Moskova’nın altında Karadeniz’den iki kat daha büyük bir deniz olabilir mi? Bu soruyu cevaplamak için yaklaşık 100 yıl önceye gitmemiz lazım. Sovyet akademisyen Ivan Mihailovic Gubkin, Moskova yakınlarında petrol aramaya karar veriyor. Aramalar esnasında petrol bulamasa da bol miktarda suyla karşılaşıyor. Bu suyu inceleyen bilim adamları şu notları çıkarıyor. Şehrin altında derinliği 10 ile 30 kilometre arasında değişen bir denizi var. Yalnızca üst kısmında tatlı su bulunurken ana kısım deniz suyu ve dahası çok tuzlu. Bilim adamlarının henüz ulaşamadığı veri ise bu suyun şehir için bir tehlike oluşturup oluşturmadı. Jeoloji enstitüsüne bağlı araştırmacılar ise sıradan yeraltı sularının toprağın üstü için daha büyük bir tehlike oluşturduğunu söylüyor. Metro inşaatında şehrin altındaki karstik boşluklarda biriken su kütleleri her zaman dikkate alınmak zorunda. Moskova Doğan’ın kullanımı departmanı verilerine göre de şehrin %30’luk bölümü 3 metre derinlikte suya doymuş hatta baskın altında kalmış durumda. Öyle ki Kremlin arazisinde bile toprağın suya gömülmeye başladığı yerler var. Yani Rusya’nın yeraltı konusundaki mevcut durumu böylesi istisnaları da bünyesinde barındırıyor diyebiliriz. Hatta ülke şehir genelinde fazla suların boşaltılması için her yıl yaklaşık 50 milyon rubelikli harcama da yapıyor. Putin’in söz konusu gizli deniz için birkaç farklı ancak bilinmeyen karlılık odaklı planlar kurduğu da yüksek sesle dillendiriliyor. Yeniden bugüne gelelim. Rusya en üst düzeyde yaptığı her açıklamada Avrupa’nın ekonomik bir darboğaza suyuklendiğini söylemeye devam ediyor. Putin batılı ülkeli enerji sektöründe attığı dengesiz adımlar sayesinde Rusya’nın petrol ve doğal gaz gelirliğinin arttığını da belirtmekten geri durmuyor.
Rusya devlet başkanına göre bu sürecin birinci sorumlusu ise tabi ABD. Putin net biçimde bugün Avrupa ülkelerinin tamamen siyasi nedenlerle kendi hırsları ve ABD derebeyliğinin baskısı altında petrol ve doğal gaz alanında daha fazla yaptırma uyguladığını görüyoruz diyor.
Allah’ın güvenliği bu adı kalmaz. Burada ABD’nin tutumundaki tutarsızlığa da bakalım istiyorum. Yaptırım söz konusu olduğunda birçok demokratik ve mantık odaklı tutumdan hızla uzaklaşan ABD, Rusya konusunda aldığı karar sonrası petrol arzı için yeni çözümler aramaya da başladı. Buldukları şey ise İran ve Venezuela’ya uyguladıkları yaptırımları azaltmak oldu. Yani ABD yaptırımlarının oldukça dönemsel olduğu ve politika dışında hiçbir zemine oturmadığı da bir kez daha ispatlanmış oldu. Bu arada tüm süreç boyunca Rusya’nın gaz konusundaki rahatlığını detaylıca anlattık. Bu rahatlık tüm gazadömelerinin ruble ile yapılmasını istemeye kadar vardı. Bu isteğe en sert tepki de Almanya başbakanı Olaf Scholz’dan gelmişti. Hatta Almanya merkezi birçok kaynak Putin’in ruble tutumunun inattan başka bir şey olmadığını düşünen Almanya’nın Rusya’ya bağımlılığını daha hızlı azaltmak için çalışmalar yaptığını hemen her gün söylüyor.
Yani Avrupa ülkelerinin gaz konusunda Rusya’ya duyduğu ihtiyaç net ve sert adımlar atılmasını engeller durumda. Burada tutumu en açık ülkenin bile birkaç kez düşünmeden hareket etmediğini görebiliyoruz. Çok net Rusya’nın elindeki gücü ve bu gücün Avrupa’da oluşturduğu etkiyi anlatmaya çalıştı. Son 300 yılın savaşlarına baktığımızda neredeyse tamamının enerji yüzünden çıktığını görebiliyoruz.
ABD, Rusya, Avrupa ülkeleri hatta Çin ve Japonya hepsi için enerji dünyanın en değerli asetlerinden biri ve bu değer her türlü politik gerginin üzerinde bir öneme sahip olmaya devam ediyor. Avrupa ve ABD’nin Rusya yaptırımlarının seyrini de bu ihtiyaçlar belirleyecek desek sanırım yanılmış olmayız. Hatta bu durumu özetleyen bir Rus atasözüyle bitirelim.
Para konuşunca önce doğrular, sonra alınan her karar tek tek susmaya başlar.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir