Basılan her dolar ABD’ye nasıl dönüyor?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=p0eAyzZFSNk.
Tüketim açısından en büyük enerji kaynağı petrol, dünyanın en kıymetli ve rakipsiz anma dizisi haline geldikten sonra petrolün çıktığı her yerde ihtilaller, savaşlar, hükümet darbeleri birbirine kovalamış ve petrol esahip memleketlerin halkları hiçbir zaman rahat nefes alamamış.
Evet, onun bu bölümünde büyük güçlerin petrol politikalarına farklı bir perspektiften ele alacağız. İngiliz Başbakan Winston Churchill, bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir diyerek gelecekte bu uğurda çok kan döküleceğinin haberini vermiş.
OPEC’in kurucularından Venezuela politikacı Pablo Perez, dünya siyasetinin yaptığı olumsuz etkilerinden dolayı petrolü şeytanın pisliği olarak tanımlıyor. Petrol savaşlarının yakın tarihte biteceğine dair yüzlerce tüoriyle rastlamış olabilirsiniz. Ancak günümüzde sanayinin, kalkınmanın, teknolojinin ve tabii ki de medeniyetin gelişmesinde en önemli enerji kaynağını teşkil eden petrol aynı zamanda politik ve ekonomik çatışmaların başrol oyuncusu olmaya devam ediyor.
Petrol, sanayinin hız kazanması ve dünya nüfusunun hızlı artmasıyla beraber günümüzde olduğu gibi gelecekte de çatışmaların başrol oyuncusu olmaya devam edecek. Enerjiye hükmeden ekonomiye, ekonomiye hükmeden ise dünyayı istediği gibi yönlendirebilir. Bunun en yakın örneği ise Ukrayna-Rusya Savaşı. 1965’ten bu yana tüm Avrupa’nın kömür kullanımı azaldı. Doğal gaz ve yenilenebilir enerjinin tüketimindeki payı arttı.
Gaz kolay taşınabilmesi ve kömür ile kıyasla daha temiz olması nedeniyle savaş sonrası toparlanmaya çalışan Batı Avrupa ekonomisi için bir anda yeni enerji kaynağı oldu. Ancak bir sorun var. Avrupa’nın gaz kaynakları sınırlı ve gaz da dışarıya bağımlı. Avrupa’nın doğal gazda en çok bağımlı olduğu ülke ise hemen hemen her jeopolitik konuda ayrı düştüğü Rusya.
Dolayısıyla Avrupa, Ukrayna gibi krizler sırasında Rusya’ya yaptırma uygulasa da gaz almaya devam ediyor. Peki, enerji bakımından kendi kendine yetecek ve hatta artacak kaynağa sahip olmasına rağmen ABD’nin Orta Doğu’daki enerji kaynaklarını kontrol etme çabalarının arkasında ne var? ABD’nin Orta Doğu’nun petrol ve gazına ihtiyacı yok. ABD’nin Orta Doğu ile planları, çıkarları ve Orta Doğu’da bulunma sebepleri daha farklı. ABD, esasen Orta Doğu petrolünün pazarlamasıyla, bu petrolün satışından kazanılan devasa petrodolarla ve petrodolarla döngüsü ile ilgilenmekte. Bu politikası ise Orta Doğu’da çatışmaları beraberinde getirmekte. Bu politikasında bölgedeki Ortaoğul ve Truvat’ı, Suudi Arabistan. ABD’nin Orta Doğu’ya bu kadar müdahale etmesinin ve neticede Orta Doğu’nun kan gölüne dönmesinin belli sebepleri olduğunu günümüzde hemen herkes tahmin edebilir. Ancak nedir o sebepler? Bu sebeplerden ilki, ABD şirketlerinin çıkarlarını korumak. Orta Doğu’da petrol konusunda en önemli aktörler dev petrol şirketleri. Petrol arayan, çıkaran, taşıyan ve satan büyük oranda ABD şirketleri. Terörizmle karşı savaş aslında bölgede yüz milyarlarca dolarlık yatırma olan bu şirketlerin çıkarını korumak için yapılmakta. Terörist hedefler olarak gösterilen yerler başlıca enerji kaynaklarının haritası. Petrol peşinde koşan şirketler ülkelerini ve istihbarat örgütlerini de hızla bölgeye çekmekte. ABD’nin Orta Doğu’ya müdahalelerin ikinci önemle sebebi Orta Doğu petrolüne muhtaç olan Avrupa’yı, Asya Pasifik bölgesini ve özellikle Çin’i kontrol etme isteğidir. ABD Orta Doğu’daki petrol ve enerji piyasasını kontrol ederek Orta Doğu petrollerine bağımlı olan potansiyel rakiplerini de kontrol edebilecek.
Orta Doğu’yu kontrol etmek demek, rakiplerin ekonomik gücünü de kontrol etmek demek. Petrol tüketiminde ABD’den sonra Asya Pasifik ve Avrupa ülkeleri gelmekte. Çin, Japonya, Hindistan, Güney Kore ve Pasifik ülkeleri tüm dünyaya mal ve hizmet üretmekte. Petrol olmazsa bu ülkeler bu kadar mal ve hizmet üretemezler. Bu manada Orta Doğu petrolüne en fazla ihtiyacı olan yer Asya Pasifik bölgesidir. Orta Doğu petrolün %75’i Asya Pasifik bölgesine ihraç ediliyor.
Yani Orta Doğu Çin için hayati derecede önemli. Bugün Suriye ve İran sorunlarına Çin’in müdahale olmasının en önemli sebebi de budur. Kısaca Orta Doğu’da asıl mücadele ABD ve Çin arasında gerçekleşiyor. Üçüncü neden, petrol dolarları ABD’ye çekebilmek ve ABD’de kalmasını sağlamak. Orta Doğu ülkelerinin petrol satışından kazandığı dolara petrol dolar denir. Dünyada yıllık 2 trilyon dolarlık bir petrol ticareti ve geliri var.
Bu rakamdan Orta Doğu’ya düşen pay ise yıllık 700 milyar dolar. Petrolün varil fiyatının yüksek olduğu dönemlerde Orta Doğu’nun sadece petrol ihraçından elde ettiği gelir yıllık 1 trilyon dolar geçmekte. Orta Doğu ülkeleri petrolden elde ettikleri bu devasa parayı bölgenin gelişimi için yatırımlar yapmak yerine özellikle ABD’de değerlendirmekte. Petrol dolarlar Orta Doğu krallarına istidarda kalmaları için gerekli garantiyi sağlıyor.
ABD’nin Orta Doğu ülkelerinin krallarının, saltanatlarının devamını garanti etme karşılığında bu krallara yapmış olduğu anlaşmalar nedeniyle Petrol dolarlar ABD’de, ABD bankalarında, borsalarında, tahvillerinde değerlendirilmekte. Böylece ABD’nin bastığı dolarlar tekrar ülkeye dönmekte ve bu durum da ABD’nin mali riskini ve piyasalarını olumlu etkilemekte.
Bunun anlamı ABD’nin finans edilmesi yani dolarlar tekrar ABD’ye dönmekte. Dünyada ekonominin merkezi gittikçe doğuya kaymakta. Bir yanda Çin, Hindistan gibi yükselen ekonomiler, diğer yanda geleceğin yatırım merkezinin yine doğu olacak olması ve bu bölgenin enerjide Orta Doğu’ya bağımlı durumu ABD’nin Orta Doğu’ya olan müdahallerini arttırmakta. Bu süper güç olarak varlığını sürdürmek isteyen ABD için bütün bu olup bitenleri seyretmek yapılacak en son iş olacak. Bilindiği üzere ABD ile İran arasında göğünürdeki nedeni nükleer silah üretimi olan bir gerginlik var. Halbuki gerçek neden nükleer silah üretimi değil. Gerçek neden İran’ın petrol ticaretinde var olan düzeni değiştirmeye yönelik girişimleri. Petro-Avro tercihi ve bunun ABD ekonomisine vereceği zararlar. İran bunu bozacak çabalar içerisindeydi. ABD ise düzeni bozacak her türlü girişime en sert tepkiyi vermekten geri durmuyor. Doların rezerv para özelliği ABD ekonomisine dünya ile olan ticaretinde büyük bir üstünlük sağlamakta. ABD diğer ülkelerden satın aldığı mal ve hizmet karşılığında vermiş olduğu dolarlara kendi bastığı için bu mal ve hizmetleri adeta bedavaya getirmekte. Ayrıca diğer ülkeler birbiriyle olan ticaretinde ya da borç ödemelerinde de dolara ihtiyaç duymakta. Bu dolarları temin etmek için bu ülkelerin ürettikleri zenginlikleri ABD’ye satarak karşılığında matbaada basılan kağıt parçalarını almaktan başka seçenekleri yok. Petrol çıkan tüm bölgeleri göz önüne getirin. Yaklaşık 100 yıl önce bu bölgede yalnızca birkaç devlet bulunurken günümüzde bu sayı artmış
ancak bu suni bölüme ve devlet sayısındaki artış bu bölgelere istikrar getirememiş. Sizce neden? Bu bölgelerin kontrol edebilmenin yolu daha doğrusu petrol kuyularını kontrol etmenin en kolay yolu küçük çaplı devlet sayısını arttırmak. Bir bölgenin coğrafi konumu o bölgenin müspet ya da menfi olumlu ya da olumsuz anlamda geleceğini belirler. Coğrafi konum bir değer ifade eder ve yer altı yer üstü birçok zenginliği barındırır.
Bu zenginlikleri ise o ülkenin konumunun belirlenmesinde en önemli faktör olarak kabul ediliyor. Takipte kalın bir sonraki programlarda görüşmek üzere. Tüketim açısından en büyük enerji kaynağı petrol dünyanın en kıymetli ve rakipsiz hamle adisi haline geldikten sonra petrolün çıktığı her yerde ihtilaller, savaşlar, hükümet darbeleri birbirine kovalamış ve petrolün sahip memleketlerin halkları hiçbir zaman rahat nefes alamamış.
Evet, 10.10’un bu bölümünde büyük güçlerin petrol politikalarını farklı bir perspektiften ele alacağız.
İlk Yorumu Siz Yapın