"Enter"a basıp içeriğe geçin

Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko kimdir?

Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko kimdir?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=gWurrfp0lqs.

O Avrupa’nın son diktatörü olarak adlandırılan birisi. Bir şekilde yıllardır Belarus’a başkanlık yapıyor. İzmi ise neredeyse hiç gündemden düşmüyor. İlginç açıklamalarıyla da eleştiri üzerine eleştiri topluyor. Karşınızda Belarus devlet başkanı Alexander Lukashenko’nun profili. Alexander Grigoryevich Lukashenko 30 Ağustos 1954’te Belarus’un doğusunda dünyaya geldi. Büyüdüğü yer yoksul bir bölgeydi. Babasız büyüdü. Onu yetiştiren kişi ise annesiydi. Futbol oynuyordu. Bunun yanında kayak ve buz hokeyiyle de ilgileniyordu. 1975’te Mogilev Pedagogy Enstitüsü’nde okudu. Ardından Belarus Tarım Akademisi’nde eğitim aldı. Üniversiteden mezun olduktan sonra 1975’te orduda yıllarca öğretmenlik ve Sovyet sınır birliklerinde görev yaptı. 120. Mekanize Muhafaza Tümeni’nde umut veren bir subaydı.
Askerlikten ayrıldıktan sonra bir çiftliğin yöneticiliğini üstlendim. Ardından devlet çiftliği ve inşaat malzemeleri fabrikasında müdür olarak çalıştı. 1990’da Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin yüksek konseyine üye oldu. Bu konsey Sovyetlerin dağılmasına karşı oy kullanmıştı. Lukashenko’nun yükselişi de 1990 ve sonrasında oldu. Aynı yıl Ticari Kuruluşların İşleyişinin incelendiği Yolsuzlukla Mücadele Komitesinin yöneticisi oldu.
1993’te ise parlamento da Yolsuzlukla Mücadele Komisyonunun yöneticisi konumuna geldi. Bu dönemde net bir gündemi olmayan popülist bir siyasi figür olarak görülürken bu algı ilerleyen yıllarda değişmeye başladı. 1991’de Sovyetler Birliği çöktüğünde büyük bir ekonomik yıkım baş göstermişti. Fabrikalar ve işletmeler tek tek iflas ediyordu. İşsizlik giderek artıyor, enflasyonsa ülkeyi büyük bir uçuruma doğru sürüklüyordu.
Bu tablo karşısında Belorus’ta büyük bir ekonomik buhran yaşandı. Halk, ülkeyi Sovyetler’den ayıran hükümete karşı isyan başlattı. Hal böyleyken Lukashenko umut dağıtıyordu. Seçim vadi ülkesini uçurumdan kurtarmaktı. Bu ifadeyi konuşmalarında da hep kullanmıştı. Eski Sovyet sistemini modernize ederek uygulayacağını söylüyordu. Halk ondan son derece umutluydu. Ona duyulan sempati ve güven giderek artıyordu.
Bir yıl sonraysa Belorus’ta seçime gidildi. 10 Temmuz 1994’te Alexander Lukashenko seçimden zaferle çıktı. O artık Belorus’un devlet başkanıydı. Başkan olduktan sonra kapitalizme karşı tedbirler almaya başladı. Sovyetlerin dağılmasıyla uygulanan batı destekli ekonomik şok politikalarına karşı çıktı. Sovyetlerden ayrılan ülkeler arasında ekonomik yıkımı ilk atlatan ülke Belorus oldu. 2020’de tekrar seçime gidildi.
Lukashenko oyların %80’ini alarak bu seçimden de zaferle çıktı. Ama halk Lukashenko’nun seçimleri hile karıştırdığını düşünüyordu. Bu iddialar nedeniyle halk sokağa döküldü. Giderek artan Lukashenko karşıtı protestolara polisin tepkisi ise sertti. Polis protestoları bastırmak için şiddete başvurmuştu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları prosu bu protestolar esnasında 450’den fazla belgelenmiş işkence ve tutuklulara kötü muamele vakaları olduğunu tespit etti. Durum sadece bundan da ibaret değildi. Protestocuların bazılarının cinsel tacize ve tecavüze uğradığı da Birleşmiş Milletler’in raporunda yer alıyor. Sonuç olarak bütün bu protestolar bastırıldı. Lukashenko’nun Belorus Devlet Başkanlığı da bir şekilde günümüze kadar devam etse de o, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından hala meşru başkan olarak tanınmıyor.
Lukashenko’nun özel hayatında da ilginç ayrıntılar var. Lise yıllarında Garina adında bir kızla tanışmıştı. Kısa süre sonra da ilişkileri başladı. Daha o yıllarda Garina ile başlayan birlikteliği yıllarca sürdü. 1975’te ise Garina ile Lukashenko evlilik kararı alarak hayatlarını birleştirdi. Çiftin bu evlilikten Viktor ve Dimitri adında iki çocuğu oldu. Ama ikili evli olmalarına rağmen birlikte yaşamıyor. Hatta Lukashenko’nun devlet başkanlığı internet sitesinde yazan biyografisinde eşiyle ilgili hiçbir detayın olmaması da ilgi çekici. 2004’te Lukashenko’nun Nikola’yı adında bir çocuğu daha oldu. Ama son oğlunun özel doktoru Irina Abelskaya’dan olduğuna dair güçlü iddialar var. Halkı ve ekonomiyi kontrol altında tutuyordu. Sadece halkı ve ekonomiyi değil, medya organlarını ve siyaset sahnesindeki rakiplerini de baskı altında tutarak kontrol ediyordu.
Hatta hapse attırdığı muhaliflerini gizli bir polis teşkilatı aracılığıyla kontrol ettirdiği de biliniyor. Kendisine hakaret edenlerin son adresi ise hapishane oluyor. Aynı zamanda Belarus’un Avrupa’da idam cezasını uygulayan tek ülke olması da dikkat çeken detaylardan biri. Ama bu idam cezaları çok gizli bir şekilde uygulanıyor. Kaç kişinin infaz edildiği de net olarak bilinmese de 1999’dan beri 300’den fazla kişiyi öldürttüğü düşünülüyor.
Lukashenko kurduğu bu otoriteyi kendisi de itiraf ediyordu. Bir konuşmasında, otoriter yönetim benim tarzım. Bunu hep kabul ettim. Ülkeyi kontrol etmelisiniz. En önemli şey ise insanların hayatını mahvetmemek diyordu. Onun bu açıklamaları ve hamleleri adının Avrupa’nın son diktatörü olarak anılmasına sebep oldu. Ama Lukashenko’ya karşı bu yaklaşım onu pek de rahatsız etmiyor gibi görülüyor. Çünkü yine yaptığı bir açıklamada ben bir diktatörüm ve demokrasiyi anlamakta zorlanıyorum demişti. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin de Lukashenko’ya ve diğer Belarusslu yetkililere 2006’dan beri insan hakları ihlali ve Amerika’nın çıkarlarına meydan okuma nedeniyle sık sık yaptırımlar uyguladığını görüyoruz. Bu ekonomik ambargolarsa ülkenin dış ticaretini zayıflatarak ekonomik problemlere yol açıyor. Aynı zamanda Lukashenko’yla beraber 31 üst düzey yetkilisinin Avrupa Birliği üyesi ülkelere seyahat etmesine izin verilmiyor. Bu ülkelerdeki banka hesapları da dondurulmuş vaziyette. Onun pandemiye bakışı ve koronavirüsle ilgili açıklamaları da gündem olmuştu. Pandemi döneminde koronavirüse karşı hiçbir önlem almamıştı. Bu şekilde koronavirüste mücadele konusunda ülkesinin diğer ülkelere kıyasla daha iyi bir konumda olduğunu savunuyordu. Hatta koronavirüsü psikoz olarak tanımlamıştı. Salgından korunmak için önerisi ise içki ve saunaydı. Koronavirüs salgının has safhada olduğu dönemde ilginç anlardan biri yaşandı. Lukashenko hastaları ziyaret etmek için hastaneye gitmişti. Bu ziyareti sırasında bir hasta Lukashenko’yu tanımadı. Lukashenko ise koronavirüs hastasının yanında kendisini tanısın diye maskesini indirince yine gündem olmuştu. 67 yaşındaki Lukashenko da tıpkı Putin gibi Sovyet nostaljisiyle yaşayan bir isim.
Onun neredeyse bütün konuşmalarında Sovyetler Birliği’ne duyduğu özlemin kokusunu almak mümkün. Ülkesindeki Sovyet izlerinin hiçbirini silmedi. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndaki zaferle ilgili olanları koruma altına aldı. Lukashenko yönetimindeki Belarus, Rusya-Ukrayna savaşı başladığından beri Rusya’nın en büyük müttefikiydi. Putin’le aralarında bir bağ olduğunu da söylemek mümkün. Putin’in yönetimindeki Rusya her dönemde Belarus ihrac mallarının en büyük müşterisi olmayı sürdürdü. 2017’de yaptığı bir konuşmasında kardeşlerinizi seçemezsiniz. Dolayısıyla bize Rusya’yla mısınız yoksa Avrupa Birliği’yle mi diye sorulmamalı diyerek her zaman Rusya’nın yanında yer alacağını net bir şekilde dile getirmişti. Lukashenko yine yakın zaman önce bütün dünyayı riske sokacak bir adım attı. Artık döküntü haline gelen, oldukça eski durumda olan Su-25 savaş uçaklarını nükleer silah taşıyacak şekilde yapılandırdığını iddia etti. Hatta bu uçakların Belarus halkının bekasını sağlayacağına inanıyor. Halkın ona duyduğu güvense giderek azalıyor. Yapılan bazı kamuoya araştırmalarına göre Lukashenko’yu nüfusun sadece %30’u onaylıyor ve 3’te 1’e güveniyor.
Aleksandr Lukashenko’nun devlet başkanı olduğu günden bu yana 28 yıl geçti ve yaptığı yeni anayasa değişikliğiyle tıpkı Putin gibi 2035’e kadar koltuğunu garantiye aldı. Ona Avrupa’nın son diktatörü dense de o Avrupa’nın gördüğü son diktatör olarak kalır mı?
İşte bu sorunun cevabı tam bir muamma. Lukashenko kurduğu bu otoriteyi kendisi de itiraf ediyordu.
Bir konuşmasında otoriter yönetim benim tarzım. Bunu hep kabul ettim. Ülkeyi kontrol etmelisiniz.
En önemli şey ise insanların hayatını mahvetmemek diyordu.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir