Delisi Olmadığın İşin, Velisi Olamazsın! – Hayati İnanç | Derdini Söyle
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=L-IIxh_9Rj0.
Zehra grubun katkıları ile hazırlanan derdini söyle başlıyor. Yani filanca böyle istedi canım ne yapayım istedi istemedi o değil mevzu yani benim hayatım sorumlusu benim. Bugün yarın emaneti almaya gelir Hz. Azrail yani bir gündemim olsun diye çalışıyorum.
O faturalar benim için söz konusudur yadırgayan çoktur yani uçmuş bu derler. Allah’ın adıyla Rahman ve Rahim olan onun adıyla isimler unutulur unutturur Yaradan.
Kalbe Nur, Gönle Sefa, Eşrefil Vera, Hz. Seyyidina Muhammed Mustafa. My Mecra kanalına hepiniz hoş geldiniz. Hocam siz de hoş geldiniz. Hoş bulduk efendim. Nasılsınız? İyiyim çok şükür. Sen nasılsın? Sizi gördük daha iyi olduk. Beyza’ydı değil mi isim? Evet Beyza’nır. Ne yapıyorsun? Okuyorum üniversite 3. sınıfta İktisat Fakültesi’nde. Nerelisiniz? Çorumluyuz efendim. Maşallah tebrik ederim. Annemiz de babamız da. Biz iyiyiz elhamdülillah. Şükürler olsun. Ee anlat bakalım. Anlatayım. 9-10 yaşında nereden geldiğini bilmediğim bir şekilde yani kuvvetle muhtemel hem Suriye Savaşı yeni patlak vermişti hem Pakistan’da sel olmuştu. İzledikçe duydukça okudukça gördükçe hep aklıma yani kalbime şu düştü aklımdan
evvel mazlumların yaralarını sarabilmek yani ümmeti Muhammed’in yani hem ümmeti davetin hem ümmeti icabetin hani şey ayrımı olmasın. Onların yaralarını sarabilmek istiyordum. Bu konunun da hep tıp okumaktan hani doktor olup yeryüzü doktoru olup işte Kızılay’da Afat’ta çalışmaktan geçtiğini düşünüyordum. Olmadı hem 12. sınıfta hem bir sonraki sene denedim. Tıpın yanından bile geçemeyince olmadı.
Daha sonra işte etrafın hem de ben hariç herkes de tıp okuma diyordu. Hani tıpta harcanırsın gibi kelimeler de kullandılar ama şu an onu söylemek istemiyorum. Neden diyorlar onu? Yani ilgi alaka ve yeteneklerimin başka bir yere kaydığını aslında başka bir iş yapmam gerektiğini söylüyorlardı. Seni tanıyanlar. Evet. Muhtemelen iyi niyetle yani. Allah razı olsun hepsinden. Evet.
Ben de buna binaen de tercih döneminde iktisat yazdım. Onu kazandım. Daha sonra böyle yine dertleniyordum ben ama tıp kazanamadım olmayacak hani gidemeyeceğim yeryüzü doktor olamayacağım diye hani böyle ağlayıp duruyordum. Bir gün gülhane parkından Edişe’ye yürüyoruz. Eminönü’ne yürüyoruz vapura. En yakın dostum şunu söyledi. Ben yine ona dert yanıyorum. Ya olmadı. Daha birinci sınıftayım o zaman. Dedi ki ya sen böyle dert yanıyorsun ama doktorlar sadece yaralara tampon olurlar
dedi. Asıl yara saranlar o yarayı hiç açmayacak şekilde kapatanlardır dedi. Ve eğer büyük adam olursan da yara sarmış olursun dedi. Şimdi Allah nasip ederse hani ondan duyduğum bu sözle de ticaret yapmak istiyorum. İleride de yani böyle yara açmayacak insan olacak. Sözünün geçtiği hem bizzat yani birine aş birine hırka hani gerektiğinde de bir omuz olabilmek istiyorum inşallah ümmeti Muhammed’e. Vallahi niyet hayır akıbet hayır kızım. Sen böyle niyet ettikçe düzgün niyet ettikçe Allah rızası için insanlara hizmet etmeye niyet ettikçe imkan her meslekte var. Yani ticareti düşünmüşsün doğru düşünmüşsün.
Çünkü ahir zamanda para olmadan bir şey yapılamıyor. İyi insanda hayırlı mal güzel olur yakışık alır. Yani ticaret yapacağım diyorsun ona dair detaylandırmaya girdin mi? Ortadoğu pazarında ortadoğu pazarına bir şey satmak. Evet inşallah bahtın açık olsun. Amin buna dair şimdiden şeyler yapıyor musun?
Evet yani ortadoğu’da uzmanlık. Taha Kılınç’dan dersler aldım inşallah da. Taha Kılınç abiden dersler aldım. Zaten ortadoğu uzmanı kendisi. Bu alan ortadoğu’yu çalışıyorum şu anda inşallah. İnşallah Allah kolaylıklar versin. Amin. Şahsi derdin yok mu? Şahsi derdim bu yani aslında temel hayat amacım rızayı ilahi kazanmak. Bu da bunun bir şey getirisi.
Bu evvel emirde düzgün bir evlilikle olur biliyorsun değil mi? Hiç gündeminde yoktur muhtemelen de. Ama düşünmek ve onu dua etmek lazım. Çünkü uygun bir yol arkadaşı olmadan derler ki doğru yolda eğri yoldaşla yürünmez. Yani yoldaşın doğru olması lazım.
O konuda da ısrar, takip, en mühimmi dua, istişare eksik olmamalı. Çünkü Allah göstermesin ben birçok kişinin kız ya da erkek doğru yapılmamış evliliklerle ideallerinden koptuğunu, müsvette bir hayata mahkum olduğunu ve bir gün bir yerde lastiğin patladığını gördüm.
Yani çok kereler gördüm. Daha önce bir vesileyle söylemiştim senin gibi bir genç arkadaşımın sorusu üzerine. İsmini duymuşsundur şair Necip Fazıl Kısa Kürak merhumun üstadı şeyhi Abdülhakim Arvasiyen Hazretleri. Kabri Ankara’da biliyorsun 1943’te vefat etti.
Hayat bir beyaz kağıda benzer, hatalar da kurşun kalemine yazılmış yanlış yazı gibidir. Böyle bir hata olduğu zaman yapılacak iş bellidir. Silgi eline alırsın silersin. Silgi onun içindir. Tövbe yani. Bu mümkündür tabi de orada da dikkat edilmesi gereken bir şey var.
Çok ısrar edilirse aynı yerde aynı günah defa da işlenir. Tekrar tövbe tekrar işlenir falan bir yıpranma olur kaçınılmazdır. Olur ki kağıt gelinir mesela. Hiç arzu edilmez ama. Fakat neticede bari silmek mümkün. Fakat bu her hususta böyle değil.
Her hata silinir lastik silgiyle ama tövbeyle ama iki konu vardır ki orada hata edilirse, Eş ve eş seçimi. Orada hata edilirse silgi kar etmez. Ne yapmak lazım? O yazıyı silmek için kağıdı yakmak lazım. Cehennem. Allah göstermesin. İşte o. Sen iş seçimindeki hassasiyetini bir güzel anlattın. Hatta onu ben senin gibi de anlatamazdım. Estağfurullah. Güzel. Ama diğer hususa da ben dikkat çekmek istedim. Çünkü ikisi birden olursa ancak maksat hasılı olur. İnşallah umduğun gibi olur. Beklediğinden de fazla insanlara hizmet edebilmek. Çok da geniş tuttun çerçeveyi. Davet ümmeti icabet ümmeti ikisine de. Yani bütün insanlık demek o. İnşallah umduğundan mahrum kalmazsın kızım. Yani yaptığın işte başarılı olmak, o işin sorulacağı kişi olmak. Yani mesela neyse biraz önce bir dostumla yaptığım bir has bir halde. Ticaret ise onun en iyisi. Yaptığı iş çünkü ailesi iştir. Kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbeyi. Aklı eserinde. Demiş şair Ziya Paşa. Yani lafla olmaz diyor. Aklının rütbesi işinde görülür. Aynası iştir kişinin diye kısaca özetlenebilir. İş bizim aynamızdır. Kişiliğimizi, kimliğimizi temsil eder. Haysiyet meselesidir. Ve bu sadece profesyonel manada işte gelir elde ederek yapılan iş manasına değil. Talebeysen talebelik. Aynı şekilde düzgün olmalı ki. Yani model olmak. Kızım en çok ihtiyaç duyduğumuz şey zamanımızda bu. Yani örnek görmek istiyor insanlar. İhtiyaç buna. Bizim gibi nasihat etmek değil iş yani. Estağfurullah. Oryijinin kolayı.
Ama nasihatte örnek de yani herkes nasihatte örnek olamaz. Yani hareketlerimiz de yapabilmek önemli. İnşallah dua edin onu da yapalım. Lisan-ı hal, lisan-ı kalden entaktır. Gidişin düzgün olsun yani sözünden ziyade. İkisi de önemli ikisi de hesaba dahil ama öncelikle gidiş. Hal, hal dili. Davranışı düzgün olanın bir şey söylemesine de ihtiyaç olmaz.
Ona bakar adam. Dürüst olmak gerektiğini de öğrenir. Çalışkan olmak lüzumunu da anlar. Allah korkusuyla hareket etmek ihlasla adım atmak gereğini de kavrar. En güzeli o. İnşallah bunlar da hepimize nasip olur. Bu nasihat bekleme. Şimdi gençlerde herkes nasihat etme peşinde aslında böyle. Hani tutayım. Kolay da ondan. Estağfurullah.
Herkes onun peşinde böyle tutayım da götüreyim hadi yap. Hani götüreyimden ziyade işte fırsat hani yap diyen çok az. Bu yüzden aslında biraz hem işte hem eşte insan korkabiliyor. Yani gereğini yapabilecek miyim diye çok fazla düşünüyor. E çok düşününce de bu sefer adım atılmıyor. Dünyayı değiştireceğim falan gibi bir düşünceye kapılan.
Kendini güçlü hisseden sabah yorganı üzerinden atmayı denesin önce. Yani görsün gücünün ne olduğunu ve bunu mutlaka aşmalı başarmalı. Yani yorganı bir üstüne atacaksın. Güneş doğmadan yarım saat önce bir saat önce her neyse. Geçende birisi soruyor danışmana soruyor. Danışman da Allah’tan Anyayı Konya’yı bilen biri diyor ki. Çocuklarımı sabah namazına kaldıramıyorum diyor. Neden? Uykuları çok ağır. Danışan danışılan demiş ki evi yangın sarsa her tarafına ateş sarsa. Ne yaparsın kaldırırım çocukları. Uykuları ağır demiş ne yaparsın. Gerekirse sürüyerek kaldırırım. Boyunlarından tutar sürürüm. İşte o ciddiyetle ahiret ateşinden korumaya gayret edersen işi kazanırsın. Yani mesela ciddiyet çok güzel bir lafı vardı. Belki kendisi tartışılır bir isimdir ama lafı güzel. Sakallı Celal demiş ki.
Beyler demiş tanzimat dedik olmadı, meşrutiyet dedik olmadı, ıslahat dedik olmadı, cumhuriyet dedik olmadı. Gelin ciddiyet ilan edelim. Yani ciddiyetle ele alınması gerekiyor. Hayatın bütün safahatının. Bizim bu noktada biraz problemimiz var. Okuyan gençlerimizin birçoğunun okumayı bile hiç ciddiye almadıklarına maalesef gözlemliyorum.
Ve endişe duyuyorum biraz yani. Yani laf olsun diye okuyan çok. Ne dersin okulunuzda durum ne? Öyle biz de yani genel çerçeve öyle zaten. Gerçi siz oldukça iddialı ve kaliteli bir yerdesiniz. Ben oraya geldim bir konferans için ya da bana öyle geldi. Yine bekleriz inşallah. Yani çok oldu geleli. Hakikaten gelsek 6 sene önce bir gelmiştik. Yine bekleriz.
Yani mekteplerimizin birçoğunda üniversitelerin fakültelerin birçoğunda laf olsun diye hani süre doldurmak için. Yani sonuna dair bir vizyon, bir ufuk, bir heyecan yok. Öylesine işte onlardan olmamalı. Yani hayatımızın sorumluluğunu taşımalıyız. Her nefesinden hesap vereceğimiz bir hayat bu. Kazası yok, tekrarı yok, biriktirilebilir durdurulabilir bir kaynak değil. Hiçbir şey yapmasan da kendiliğinden eriyip tükenecek, buz gibi eriyecek bir şey hayat. Yani o halde onu zayıf etmemek lazım. Evet. Ne dersin başka? Yani hayatın sorumluluğunu ve ciddiyetini almalıyız. Zaten hem sorumluluğunu hem de yetkinliğini almazsak hayatın zulmetmiş oluruz.
Hem bize hem çevremizdekileri. Bugünlerde lisan üzerinde, Türkçenin uğradığı sıkıntılar üzerinde bir teyakkuz var. Yani devlet tıkatından gelen, artık yayın kuruluşlarının biraz odaklandığı bir şey. Sana ilgisiz gibi görünecek ama o noktada benim sana söylemek istediğim bir iki şey var. Buyurun.
Yapılacak iş her ne olursa olsun, kaldı ki senin yapacağın iş oldukça sosyal bir iş yani. İnsanı konu almışsın. Sağlam bir lisan bilgisine, ana dil hakimiyetine ihtiyaç gösterir. Bu konuyu atlamamak lazım. Benim işim ciddi diye okumaktan geri duruyor insanımız bazen. Olmaz yani okumalı, lisanı muhkem tutmalı, derdini anlatamayan varacağı yere varamaz. Yani kendine ifade gücü olmalı. Bu da ancak lisan da olur. Sağlam ustaların kaleminden dökülenleri toplamakla olur. Efendim biliyorsun ben o sahada amatörce bir faaliyet yürütmekteyim. Elhamdülillah. Efendim? Elhamdülillah bu sahalarda siz. Yani inşallah nasıl tesir oluyor üzerinizde? Ne düşünüyorsunuz? Bizim konferanslarımı falan gördünüz biliyorsunuz. Evet sizden önce İskender Palay için şey deniyordu, Türkçe’yi Türkiye’ye sevdirene adam. O kaydı size diye düşünüyorum. Yani hem tatlı anlatışınız hem hepimize bir baba oluşunuz. Duruşunuz, davranışınız ve yaşanmışlığı anlatıyorsunuz. Her şeyden evvel bu. Hani Nabi bunu yazmış, o bunu söylemiş, baki şöyle demişten öte. Onlar yazmış, ben şunu yaşamışım. Onlar anlatmış, ben böyle görmüşüm diye anlatışınız.
Çok büyük etki. Demek ki yaşanmadan da olmuyor herhalde kızım. Öyle anlaşılıyor yani biraz işin içine girmiş olmak, hayatın çilesiyle tanışık olmak gerekiyor. Şemsi Tebrizî Hazretleri diyor ki, ilim talebesine zillet ve gurbet lazım. Aksi hüsrandır. Günümüzde birçok genç arkadaşımızın böyle bir problemi var. Bir zillet görmüyor. Okula kral gibi gidip geliyor.
Yani özel okul ise hele bu. Yani epey bir havalı geliyor yani. Gurbet yok evi şurada. Oldukça lüks şartlarda yerine göre bir hayat sürüyor. Zilleti de gurbeti de görmeyince acaba nasıl motive olacak, inanacak, idraki açılacak da insanın antenlerinin açılması için bir zorlamaya ihtiyaç var. Yani krizlerde çıkıyor ne çıkarsa.
Darlıkta çıkıyor. İnci sancı mahsulüdür diye anlatıyoruz ya dönüp dönüp. İncinin nasıl oluştuğuna bakıyorsun sancıyla zorla oluşuyor. O zorluğun şiddeti arttıkça Şahir Necip Fahzın dediğine benziyor mesela. Minicik gövdeme yüklü kafdağı bir zerreciyim ki arşa gibiyim. Dev sancılarımın budur kaynağı. Yani arş doğuracak bir zerre gibi. Yani tabi şairane mübalağa elbette olacak yani başka türlü bir meramını anlatamaz. Evet sıkıntı çekmeden bunu güzelce özümsemeden afaki üstün körü anlatımlar yerine bulmuyor tabi. Adeviyat yapıyor derler. Estağfurullah. Ancak zor zamanlar büyük adamları getiriyor zaten. Elbette öyle.
Ne okursa okusun insan meslek sahibi olur, işgüt sahibi olur. Tamam ama din, dil ve tarih okuyan kişilik edinir, kişilik sahibi olur. O yüzden bu üç sahadaki bilgilenme gayretini hiç kesmemeli. Bugünler kısmen elverişlidir. Ev telaşı yok, geçim derdi yok. Sorumluluklar çok fazla böyle birikmemiş. İleride hatırlamaya bakın yani Hayati Hoca dediydi filan diyerek. O günlerin telaşında kaptırı vermek, gündelik telaşlara mahkum olmak pek olasıdır. Olmayası yani olmayası bir şeydir. Ona dikkat etmek lazım. Çok güzel ciddi ve sıkı düşündüğünü görüyorum. Allah razı olsun. Tefekkür ettiğini görüyorum. Allah razı olsun.
Önemli tabi bir saatlik tefekkür, işleş bu kadar yıllık değil mi? Nafile ibaretten eftaldir, üstündür diye haber geldi. Düşüncenin bir faslı da budur, bir şekli de budur yani. Niye geldim dünyaya, ne yapacağım, neyle meşgul olacağım, bu ömür nasıl geçecek efendim. Birçok insan rutine mahşum oluyor. Önünde bir program var, başkaları çizmiş. Belki burada şunu da söylemem faydalı olabilir.
Kişinin gündemi nasıl belirlenir? İnsanlar gündemlerini nasıl oluştururlar diye kendimize sorsak ve etrafımıza dikkatle baksak şöyle bir gözlem yapmak mümkün. Kahir ekseriyet, %90’dan az değil ekseriyet, başkaları tarafından hazırlanmış gündemlere zebun olurlar, tabi olurlar ve bir farkındalık söz konusu değildir. Onların gündemi hep doludur. Neden doludur? Siyasiler bir şey söyler, spor aleminde şu vardır, magazinde bu vardır, televizyonda diziler vardır, şudur budur yani. Ömür geçer gider, hiç şaka yapmıyor, abartmıyorum yani. Hiçbir şeyin farkına varmadan onun gündemi başkalarınca oluşturularak doludur. Bunu hesaba dahil etmiyorum. Bahse değmez, evcil tavukların telaşı gibidir.
Yani vizyoner bakış açısına ne bileyim ideal sahibi olmaya uygun değildir. Bırakalım o konfor, o zihni konfor nasılsa öyle devam etsin. Malumat fırçup yapayım. Kabiliyet sizi ıslaha gayret etmeyiniz. Kabil midir ki dura kubbe üstünde ceviz der adam. Kaldı mı %10? Ne varsa bunun içinde var. Her toplum için aşağı yukarı böyledir yani o %10 yapar ne yapılıyorsa.
Bu %10’un %90’ı kendi gündemine sahip olma gayreti içindedir. Yani LikFix türünden etkilenmez, televizyon programları ona yol çizmez, siyasilerin ettikleri laflar demagogileri veya onların karşılıklı retoriklerinin ne olduğu falan onun bir gündemi vardır.
Okuyacaktır, araştıracaktır, bir yere doğru gidiyordur, okuduğu kitaplar 400 yıllıktır, 500 yıllıktır, ne bileyim satış rekorları kırdığı için okumaz mesela. Onun bir gündemi vardır, lazımsa okur. Böyle yaşamayı tercih edenlerin hayatlarında bazı faturalar ortaya çıkar. Bir kere biraz yalnızlaşırlar, kaçınılmaz. Yadırgandıkları da olur, garip derler desinler zararı yoktur.
Ama o hedefine doğru yürür. Eninde sonunda da bir şeyler elde eder yani. Allah emeği zayi etmez. Kalan yüzde bir topluma gündem hazırlayan lider kişiliklerdir. Ben şahsen bir abin, bir amcan olarak şöyle kendime seçtiğim yolu senin yanında itiraf edeyim. Buyurun, çok mutlu olurum.
O yüzde bir benim alanım değil yani beni aşar. Estafır mı? Yok öyle yani o kadar da değil yani. Alt yapım buna el vermez, doğru olmaz kişinin haddini bilmesi de lazım. Ama yüzde 90’ın içinde kalmaya da gönlüm razı değil. Ona da razı olamıyorum yani. Dolayısıyla benim için tek seçim, tek alternatif kendi gündemime hakim olmak, ajandamı elime almak. Yani filanca böyle istedi. Canım ne yapayım istedi istemedi. O değil mevzu yani. Benim hayatım sorumlusu benim. Bugün yarın emaneti almaya gelir Hz. Azrail. Yani bir gündemim olsun diye çalışıyorum. O yüzden bir miktar, o faturalar benim için söz konusudur. Yadırgayen çoktur yani. Uçmuş bu derler. Yani evde bazen ablanın benim hakkımda teşhisleri olur.
Kütüphane tarafına, bir tarafı kütüphane yaptım evde. Geçtim mi bakar o beni seyreder. Bazen hüzünleniyor, bazen gülüyor kendi kendine filan. Yani deli gibi bir şey. Esaf. Senin insana ihtiyacın yok ki kendi kendine alıp veriyorsun der. Yüzüme dediği bu. Kıyabımda bizim adam atladı, çizgiyi geçti, kafayı yedi falan dese şaşırmam.
Ama böyle olmadan belki onu da bir not etmek önemli olur. Delisi olmadığın için velisi olmak mümkün değil. Öyle bir şey yok. Yani ilim, sen ona her şeyini verdikten sonra sana biraz verir. O biraz yeter işte. İksirdir, bal özü gibidir. Ama sen her şeyini vereceksin yani. Orada şey olmaz, pazarlık olmaz.
Ben sende o ciddiyeti gördüğüm için. Allah razı olsun. Bu kadar böyle nasihata filan yönlendirdim sözü sohbeti ama tebrik ederim. Bahtın açık olsun. Allah razı olsun. Ayağını daş çelmesin. Hepimizin inşallah. Buradaki abilerimiz çok uğraşıyorlar. Sana daima memnun oldum seni. Ben çok memnun oldum. Yani şeref duydum sizinle karşılıklı oturmaktan. Allah razı olsun. Amin cümlemizden.
Evet, bitirelim. Bitir bakalım. O iş sende. Biz buralardan gider olduk. Kalanlara selam olsun.
Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun.
Allah razı olsun.
İlk Yorumu Siz Yapın