"Enter"a basıp içeriğe geçin

Doğu Akdeniz’de NELER OLUYOR?

Doğu Akdeniz’de NELER OLUYOR?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=kGiP1lm-5qQ.

Herkese merhaba ben Ruhi Cennet. 2000’li yılların başından itibaren bilim insanlarının Doğu Akdeniz’in altında zevgin doğal gaz ve petrol kaynaklarının bulunduğunu açıklamasıyla, son 10 yılda yaşanan gerginlik, kıyıdaş ülkeler arasında deniz yetki anlaşmaları çerçevesinde diplomatik ve hukuki bir problemdi. Ancak bu problem bugünlerde İsrail’in, Kıbrıs Rum tarafının ve Mısır’ın peş peşe buldukları hidrokarbon rezervleriyle uluslararası enerji şirketlerinin de katılımıyla daha büyük ve uluslararası bir enerji problemine dönüştü. İlkokul yıllarından itibaren kendime hep sorduğum bir soru var. Türkiye ne zaman bir süper güç olacak? Ne zaman İsveç ve Norveç gibi refah seviyesi yüksek bir ülke olacağız? Ülkelerin Doğu Akdeniz’de şu ana kadar buldukları rezervlere baktığımız zaman, İsrail, Leviathan ve Tamar kaynaklarında 900 milyar metreküplük bir doğal gaz kaynağı keşfetti.
Kıbrıs Rum tarafı Kalipso ve Afrodit yataklarında 320 milyar metreküplük bir doğal gaz kaynağı keşfetti. Mısır’ın son bulduğu zor yatağında 800 milyar metreküplük bir zenginlik var. Türkiye ise özellikle 1996-2016 yılları arasında 13 farklı kuyuda çalışmalar yaptı. Ancak İsrail’in Kıbrıs Rum tarafının veya Mısır’ınki gibi bir sonuca ulaşamadı. Hal böyleyken, Amerikan Geolojik Araştırma Merkezi’nin 2010 yılında yayınladığı bir rapora göre, Levant havzasında toplamda 1,7 milyar varillik iki petrol rezervi olduğu ve çıkarılabilir doğal gaz rezervinin ise 3,45 trilyon metreküp olduğu tahmin edilmekte. Türkiye doğal gaz ihtiyacının %99’unu, petrol ihtiyacının ise %89’unu dışarıdan karşılayan bir ülke.
Her yıl çoğunlukla Rusya’dan 50-52 milyar metreküplük doğal gazı satın alan Türkiye, Doğu Akdeniz bölgesinden payını aldığında, her yıl enerjiyi harcadığı 32-40 milyar dolar civarındaki parayı tasarruf ederse, yıllık cari açığını bile kapatabilir. Dahası diğer ülkelere bu doğal gazı satabilen, hatta önümüzdeki 500-600 yıl boyunca ihtiyaç duyacağı doğal gaz miktarını karşılayabilen zengin bir ülke haline gelir. Türkiye’ye 2600 yıllarına kadar yetebilecek doğal gaz enerjisi var aşağıda. Öyle ki dünya ihtiyacının %30’unu Akdeniz bölgesi tek başına karşılayabilir. Fakat Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan bu enerji nedeniyle bu bölge, passadan pay almak isteyen ama daha da vurucu olanı özellikle Türkiye’nin pay almasını istemeyen ülkelerin odak noktası haline geldi. Biz Akdeniz’in altında yatan doğal zenginliğe geç uyanmışken,
Kıbrıs Rum tarafı daha 1980’lerden itibaren Doğu Akdeniz’deki bu rezervler üzerinde bir faaliyet içerisinde. Rumlar, 1980’eki Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca, bölgeyi kendi Münhasır Ekonomik Bölgeleri ilan edip, ardından bölgedeki diğer kıyı ülkeleriyle deniz yetkilendirme anlaşmaları yaptılar. En büyük adımları ise 2007 yılında, adanın güneyindeki büyük alandaki 13 parseli ilan ederek ruhsatlandırma işlemleri için ihaleyi çıkarmalarıydı. İtalyanların ENI, Fransızların TOTAL, İngilizlerin BP, Güney Korelilerin Kogas, Amerikalıların ExxonMobil, Katarlılıkların Petrolüm, İsraililerin ise DELEK isimli şirketleri ve daha birçok uluslararası enerji şirketi, bu 13 parselde şu anda faaliyetlerine devam ediyorlar.
Kuzey Kıbrıs’taki kardeşlerimizin oradaki hakkını, hukukunu biz kimseye yedirmeyiz. Türkiye’nin iyi ilişkiler içerisinde olduğu Güney Kore, hatta Katar dahi bu anlaşmalarda Türkiye’ni karşısında saf tutuyor. Ayrıca Yunanistan, üzerinde önceleri kimselerin yaşamadığı Türkiye’nin dibindeki adalarda belediyeler kurarak ve kendi vatandaşlarını buralara yerleştirerek bu adaları kendi sınırlarına katıp kıta sahanlıklarını arttırıyorlar. Öyle ki Antalya Kaş’ın dibindeki bu ada gibi onlarca ada son birkaç on yılda Yunanistan’a bağlandı ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’e olan ulaşımını kolaylaştırdı. Türkiye’de insanlar televizyonlarda Survivor Türkiye Yunanistan izlerlerken, bu olaylar Türk medyasında gerektiği kadar yer almadı. Peki Türkiye bu süreçte hiç mi bir şey yapmadı? Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının attığı ilk adım 2004 yılında Türkiye’nin kendi kıta sahanlığını
Birleşmiş Milletleri ilan etmesi oldu. İkinci adım ise Türkiye ve Kıbrıs Türkleri 2011 yılında aralarında Deniz Yetkilendirme Anlaşması imzaladılar ve böylelikle Kıbrıs Türk tarafı Ulusal Kuruluşumuz olan Türkiye Petroleri Anonim Ortaklığına ekranda gördüğünüz ABCDEFG isimli 7 alanı tanımlayarak Türkiye’ye sondaj yapması için ruhsat verdi.
Piri Reis Barbaros isimli sismik araştırma gemileriyle Fatih Sondaj gemisi Mayıs ayından beri donanmamızın gözetiminde Antalya açıklarında Alanya 1 kuyusunda arama yapmaktadırlar. Ancak haritaya baktığımız zaman, Rum tarafının ilan ettiği 13 parseynin bir bölümünün Türkiye’nin ilan ettiği kıta sahanlığıyla çakıştığını, bir bölümünün de Kıbrıs Türk tarafının Türk petrol arama ortaklığına açmış olduğu 8 bölgeyle çakıştığını görüyoruz.
Buna rağmen yeni satın alınmış derin sondaj gemisi Yavuz da, Karpaz açıklarındaki tartışmalı bölgede Türkiye donanması eşliğinde sondaj işlemlerine başladı. Türkiye’nin itiraz ettiği nokta Kıbrıs Rum tarafının tek taraflı olarak Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının haklarını ve çıkarlarını gasp ettiği yönünde. Bir sonda bizi pes edemeyiz. Büyük bir hak ve metala söz konusudur. Tarihten gelen haklar söz konusudur.
Dolayısıyla 1 milyon nüfusu bile olmayan Kıbrıs Rumların bu yaptıkları haksızlığa herhalde 80 milyonu Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk cümleleri seyirci kalmayacaktır. Haklarımızı sonuna kadar arayacağız. Rum tarafının itiraz ettiği noktaysa Türkiye’nin Rum egemenliğini ihlal ettiği yönünde. Bu son bir süre, destekle Kıbrıs’ın yasaklılığı,
anidrondan sonra, Kıbrıs’ın hukukunu kullanan bir hukuk. Kıbrıs’daki Rum nüfusu 854 bin, Türk nüfusu ise 326 bindir. Türkiye, adanın yaklaşık üçte biri Türklerden oluştuğu için, Rum kesiminin tek başına hak iddia etmesini, adanın sanki tek sahibi imiş gibi tek başına 13 adet sondaj ruhsatını Avrupa ülkelerine ait şirketlere vererek, ortaklaşa sondaj yapılması için anlaşmalar imzalanmasını uluslararası hukuka aykırı buluyor. Kıbrıs’ta yaşayanların hepsinin orada eşit hakkı vardır. Ama bunu kalkıp da Güney Kıbrıs’ın kontrolünde yapacağız derseniz, biz buna evet diyemeyiz. Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs birlikte masaya otururlar, heyetler oluşturulur. Ne çıktı? Şu kadar. Bunu ne kadarı Kuzey’e, ne kadarı Güney’e, bunu onlar bildiler.
Ve uluslararası platformda Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği’ndeki ülkeler, Rusya, Mısır, İsrail ve birçok ülke Türkiye’nin karşısında. Burada kesinlikle biz Cipve’ye karşı duruyoruz. Bu da lüks. Biz Cipve’ye karşı duruyoruz. Türkiye’ye karşı hiç hikmetmiyor. Bu yüzden biz de Cipve’ye karşı duruyor. Cipve’yi, natülyen ve asil resursları olarak kendisine kutlayacak. Avrupa Birliği’nin bize yönelik attığı bir adamın faydası olmaz.
Ters yapar. Yani bunu da açık söylemek lazım. Öyle ki Yavuz Gemisi’nin Doğu Akdeniz’e yapmaya başladığı sondaj çalışmalarından ABD, Avrupa Birliği ve Rusya derin endişe duyduklarını açıkladılar. Sett, je veux ici redire une nouvelle fois, mon entier solidarité avec Chypre et mon attachement au respect de sa souveraineté. La Turquie doit cesser ses activité illégale dans la zone économique exclusive de Chypre.
L’Union Européenne ne fera preuve d’aucune faiblesse sur ce sujet. Burayla ilgili Fransa’nın söyleyecek hiçbir şey yoktur. Tam burada Türkiye konuşur garantördür. Yunanistan konuşur garantördür. İngiltere konuşur garantördür. Ama Fransa sen konuşamazsın. Senin böyle bir yetkin yoktur. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo bölgeye gelerek,
İsrail, Mısır, Kıbrıs Rum tarafının liderleriyle tartışarak çıkarlarını ele aldılar. Bu seferki İstiklalı ve Mediterraniyye ile beraber çalışmak için sabırsızlanıyorum. Merkezi Kahire’de bulunan ve 7 ülkenin Mısır, İsrail, Ürdün, Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan ve İtalya’nın oluşturduğu East Med Forumu kuruldu. Türkiye dışlandı. Güney Kıbrıs Rum yönetimi, Mısır ve İsrail,
keşfedilmiş bu enerji kaynaklarını Avrupa Birliği’ne ulaştıracak denizden geçen bir boru hattı projesini hayata geçirerek Türkiye’yi bypass etmek istemekte. Bu hat, Türk karasularından geçmeyecek bir biçimde İsrail, Kıbrıs, Girid, Yunanistan, İtalya arasında inşa edilmek istemekte. Peki Türkiye’nin S-400 savunma sistemini almasını istemeyen, bölgede güç kazanmasını istemeyen ABD neden bu projenin içinde? ABD 2020 yılına geldiğimizde faaliyete geçirileceği söylenen bu boru hattıyla Rusya’nın Avrupa Birliği’ne olan gaz satışını bitirmek istemekte. Çünkü en büyük rakibi Rusya, dış ticaretinin %65’tan fazlasını gaz ve petrol satışlarından sağlıyor. Avrupa Birliği’ne Kıbrıs’tan ne muhterem efendiler. Peki Avrupa Birliği neden Türkiye’nin karşısında? Ve neden Türkiye’ye yaptırım uygulamaktan bahsediyorlar?
Avrupa Birliği doğal gaz konusunda Rusya’ya bağımlılığını azaltmak ve diğer alternatifleri kullanmak istemektedir. Bu arada Türkiye’nin yaptığı toplam ihracatta Avrupa Birliği’nin payı %45’in üzerindedir. Yani Avrupa Birliği Türkiye’den mal almayı bıraksa, Türkiye’ye boykot uygulasa, Türkiye’nin yurt dışına satarak kazandığı para yarıya iner. 10 milyon nüfuslu Yunanistan da Avrupa Birliği’nden güç alarak Türkiye’yi tehdit ediyor.
Mother Earth’e 이어 discuss nominated
Bunun yanında da silahlı kuvvetlerimiz gerekli tedbiri aldı alıyor ve alacaktır. Eğer Türkiye’ye yönelik böyle bir kararlar alırsanız, faaliyetlerimizi arttıracağız. Buradan da söylüyorum ki orada 3 gemimiz var, 4. gemiyi de inşallah Doğu Akdeniz’e en kısa zamanda göndereceğiz. Türkiye’yle böyle yöntemlerle baş edemeyeceklerini anlasınlar. Tüm bunlar olurken, Esat rejiminin yanında yer alan Rusya, Esat rejiminin düşmesi ihtimalini göz önünde bulundurarak,
2017 yılında Suriye’nin Tartus limanını 49 yıllığına kendi donanmasını Akdeniz’e getirebilmek için kiraladı. Ve Rus LAK OIL firması 9 Ekim 2017’de, Mısır’a ait zor doğal gaz sahasında %30’luk hisse alımını gerçekleştirdi. Yine Suriye’nin Banyas kentinden Tartus’a kadar uzanan kıyı kesiminde, 25 yıllık sondaş hakkı Rus enerji firmalarına verildi.
Yani Doğu Akdeniz masasında Rusya’da bir bakıma Türkiye’nin karşısında bir koltuk edindi. Ve böylelikle tarihte ilk kez Rusya sıcak denizlerde donanma konuşlandırmış oldu. İngiltere’de Kıbrıs’taki askeri üstünün varlığına takviye etmekte. Geçtiğimiz ay ise Rum Savunma Bakanı Savvas Angelidis, Fransa Savunma Bakanı Florence Parley ile Fransa’ya bir deniz üstü verilmesine ilişkin bir anlaşma imzaladılar.
Fransa Cumhurbaşkanı bizim bu aramalardan çekinmemizi istiyor. Sen ne diyorsun ya? Senin orada ne işin var bir defa? Biz buralara kıyıdaşız. Kıyıdaşız. Biz Kıbrıs’ta garantörüz. Yunanistan garantör. İngiltere garantör. Peki sen nesin? Haa, total şirketi adına sen böyle bir açıklama yapıyorsan o zaman vekaletini göster bir. Demek ki Cumhurbaşkanlığı bırakmış avukatlığa başlamış. 25 Haziran günü gerçekleştirildiği tatbikat kapsamında ABD, İngiltere ve İsrail 5. nesil F-35 uçaklarının gerçekçi mücadele durumlarını Doğu Akdeniz semalarında simüle ederek Türkiye’ye göze ö verdiler. Hele hele Amerika’nın orada ne hakkı var? Tabii Türkiye’de bu duruma tatbikatlarıyla karşılık verdi. 27 Şubat 2019 13 Fırkateyin 6 korvet 16 hücum bot 7 deniz altı 7 mayın avlama gemisi ve diğer 53 gemiyle Mavi Vatan tatbikatı. 13 Haziran 2019 Karadeniz Akdeniz ve Ege Deniz olmak üzere 3 denizde 131 gemi 57 uçak ve 33 helikopterin katılımıyla deniz kurduğu tatbikatı.
Birileri kaşını gözünü oynatırsa biz de bütün fırkateyinlerimizle beraber gerektiğinde uçaklarımızla beraber hemen o gemilerimizin yanında yerimizi alıyoruz ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Talimat vermişler tutuklatacaklarmış o gemilerdeki personeli avucunuzu yalarsanız neyi tutuklatıyorsun? Türkiye’nin bu tatbikatlarla ağırlığını ortaya koymasının önemli sonuçları oluyor.
Bu bölgede faaliyet gösteren uluslararası şirketlerin bir tedirginlik içine girmiş olmaları gibi. Yüksek miktarda para yatırımı yapan firmalar bu faaliyetlerini güvence altına almak istiyorlar. Ancak son dönemlerde hem sigorta maliyetlerinin arttığı hem de bazı sigorta şirketlerinin sigortalama işlemlerini bile yapmaktan imtina ettiklerine dair haberler gündeme geliyor.
2018 Şubat ayında İtalyan ENİ firmasına ait Saipem 12.000 sondaj gemisi 3 numaralı parsel sınırında Türk savaş gemileri tarafından durduruldu ve gemi doğalgaz aramaktan vazgeçip bölgeden ayrıldı. 2018 Ekim ayında ise Doğu Akdeniz’de doğalgaz arayan sismik araştırma gemimiz Barbaros Hayreddin Paşa, Yunan savaş gemisi H.S. Nikiforas Fokas tarafından taciz edildi.
Bizim bu gemilerdeki personelimize tutuklama çıkartacaklarını söylediler. Biz de onlara dedik ki, afedersiniz, sıkıyorsa gelin alın. Alamayacaklar. Buna güçleri yetmez. Çünkü biz Türkiye’yiz, biz Türk’üz.
Bu gelişmeler olurken Türkiye, önce Somali’de, ardından körfezin ambargosuna hedef olan Katar’da, son olarak da Sudan’daki Sevak’in adasında askeri üsler kurarak, Afrika’da, Orta Doğu’daki Kızıldeniz Basra körfezinde ve Hint okyanusunda stratejik bir üçgen oluşturmuştu. Bu adımlardan rahatsız olan ABD 2019 yılında Sudan’da Türkiye’nin destek verdiği Ömer Beşir hükümetini askeri bir darbeyle değiştirdi ve kendi adamını başa geçirdi.
Sudan artık Türkiye’nin müttefikli değil. Büyük resme bakacak olursak, tarihin, geleceğin aynası olduğunu rahatça görebiliriz. Öyle ki yine İslam ülkelerindeki Arap Baharı diye bilinen direnişlerin tamamının, Orta Doğu’da ve Doğu Akdeniz’deki enerji savaşlarının önemli bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Sadece Irak’ta veya Suriye’de değil, bu bağlamda 2006 yılında Libya lideri ve Türkiye’nin müttefikli Kaddafi düşürülerek Libya iki parçaya bölündü ve başa ABD destekli Hafter getirildi. Ürdün baskı altına alınarak etkisizleştirildi. 2013 yılında Mısır’da Türkiye müttefiki Mursi askeri bir darbeyle devrilerek Türkiye Alehtarı Sisi yönetimin başına getirildi. Ve İran Haydut Devlet ilan edilerek uygulanan ekonomik ambargoyla dünyadan izole edilmeye çalışılmakta. Türkiye’yi ise 2016’da yapmaya çalıştığı darbeyle etkisizleştiremeyen ABD, Orta Doğu’daki ve Doğu Akdeniz’deki çıkarları doğrultusunda istediği gibi kullanamadığı için, ülkemizi güneyden Irak ve Suriye ekseninde ekranda gördüğünüz terör örgütleriyle uzun bir süredir taciz etmekte.
Suriye’de önce bizi bataklığa çekip sonra kendileri geri adım atarak süreci geri plandan yönettiler. Sonuçta Suriye ile iki kavgalı ülke haline geldik. Güya stratejik müttefikimiz olan ABD, Orta Doğu’daki terör örgütlerini ve Suriye’yi Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için kullanmaktadır. ABD’nin bu bölgedeki amacı Türkiye’nin güney sınırı boyunca, 20 millik bir derinlikte Musul’dan başlayan ve Akdeniz’e kadar uzanan bir hat boyunca, PYD-YPG lejönerlerinden bir terör devleti inşa ederek Doğu Akdeniz’e uzanan bir enerji koridoru oluşturmak. Büyük devletler dış müdahaleye direnebildikleri için, kontrol edilemedikleri için ABD, Orta Doğu’da büyük bir devlet istememekte Türkiye’ye karşı bir ufalama stratejisi uygulamaktadır. Kıbrıs Türk Kesimi Türkiye’nin önerisiyle 35 senedir kapalı bulunan Kıbrıs’taki Gazi Mausa’daki Maraş bölgesini yerleşime açma kararı aldı. İki, Maraş bölgesinin açılmasıyla Türk tarafının o bölgedeki kıta sahanlığı arttırılmış olacak. Sonuç olarak girinen noktada taraflar pozisyonlarını koruyorlar. Ayrıca, evet, Lebyatan ve Zor bölgelerinden doğal gaz çıkarıldı. Ama bunların işlenmesi ve en önemlisi Avrupa’ya transfer edilmesi gerekiyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki en büyük kozu, bölgeden çıkarıldığı doğal gazın Avrupa Pazarına transfer edilmesinde maliyeti en düşük ve en kolay cüzergah olmasıdır.
Bu adada en az onlar kadar hak sahibi Kıbrıs Türk halkının da var olduğunu içlerine sindirirlerse, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak biz onlara barış elimizi her zaman uzattığımız gibi 35. yılımızda da uzatmaya hazırız. Kıbrıs Türk tarafının Rum tarafına yapmış olduğu ortak bir komite kurulması teklifini Türkiye destekliyor. Ve Kıbrıs Rumlarına aslında doğrudan muhataplarının Kıbrıs Türkleri olduğunu hatırlatıyor.
İstediğimiz tek bir şey var, Rum tarafı Yunanistan Avrupa Birliği herkesin kabul ettiği Kıbrıs Türklerinin haklarının da garanti altına alınması. Çok mu fazla bir şey istemiyor? Bu kadar basit. Paylaşmayı öğreneceğiz. Tarafların hiçbiri bu gerginliğin sıcak bir çatışmaya dönüşmesini istemiyor. Ancak ortada büyük bir problem var. Dünyada yeni bir askeri kutuplaşma söz konusu. Bölgede son derece artan hem askeri hem de sivil deniz hareketliliği var. Dolayısıyla süratli etkin bir diplomatik çözüm bulunabilmesi için tüm ülkeler çabaladığını söylese dahi Türkiye’nin bu konuda yalnız olduğunu söyleyebilirim. Bu konu hakkında siz neler düşünüyorsunuz? Yorum kısmında belirtmeyi unutmayın.
Ayrıca Kıbrıs’a harin anlattığım bu videoyu izlemek için buraya Çin’in bir kuşak bir yol projesini dinlemek içinse buraya tıklamayı ihmal etmeyin.
Bir sonraki videolarda görüşmek üzere. Hoşçakalın.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir