"Enter"a basıp içeriğe geçin

Dünyanın konuştuğu buğday krizinin perde arkası (Tahıl koridoru)

Dünyanın konuştuğu buğday krizinin perde arkası (Tahıl koridoru)

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=knRfMbOrJLU.

Dev bir mahallede yaşadığınızı düşünün. Mahallenin iki ucunda iki büyük fırınlar. Bunlar tüm ahalinin ekmek ihtiyacı neredeyse tek başlarına karşılıyor. Bir gün fırınlardan biri diğerine savaş açıyor. Ortalık karışıyor, her yer birbirine giriyor. Şöyle düşünün artık sokağa çıkmak bile neredeyse imkansız. İki fırınında ekmekleri hazır ancak yollar güvenli olmadığından kimseyi ekmek ulaştırılamıyor. Genç yaşlı, zengin fakir, güzel çirkin fark etmeksizin herkesin karnı feci halde acıkmış durumda. Şaka yapmıyorum resmen yiyecek ekmek yok. Yani var da ekmeklere ulaşmak imkansız. Düşünmesi bile korkunç ancak bu dev mahalle aslında bizim gezegenden başkası değil. Dünya tarihinin görmediği bir tahıl sorunuyla resmen baş başa kaldı. Bir süredir sık sık duyduğunuz tahıl krizi, tahıl koridoru, buğday fiyatları gibi çok sayıda kavramı masamıza getiren kriz oldukça tanıdık bir yerde. İstanbul’un göbeğinde çözüme kavuşturuldu.
Orta Doğu’dan Amerika’ya, Asya’dan Afrika’ya kadar hemen herkesin dibine kadar gelen açlık krizini başından sonuna kadar anlatmak için hazırız.
Her şeye en baştan başlayalım.
Rusya ve Ukrayna tarafıyla İstanbul’da atmakta olduğumuz bu müşterek adımın yeni bir dönüm noktası olmasını canı gönülden diliyor. 24 Şubat 2022’de tüm dünyanın uyandığı savaşı biliyorsunuz. Rusya bu günlerde halen sona ermemiş olan Ukrayna işgalini resmen o gün başlamıştı. Bu savaşın yankılarını, kayıplarını ve hatta acılarını sık sık konuştuk.
Bugün onlara girmeyeceğiz ancak savaşın bir özelliği girişte bahsettiğim krizin doğmasına neden oldu. Bu savaş dünyanın en önemli tahıl üreticilerinden ikisini karşı karşıya getirdi. Rusya, dünyaya yılda ortalama 33 milyon ton buğdayı ihraca derken, Ukrayna’da bu sayı 19 milyon ton seviyesinde. Yani iki ülke toplamda yaklaşık 42 milyon ton buğdayı her yıl dünyanın çeşitli noktalarına bir fil gönderiyor. Bu miktar Avrupa Birliği, Hindistan ve Çin’in toplam ihracatından fazla.
Kısacası dünya ekmeğini neredeyse bu iki ülkeden çıkarıyor desek yanılmış olmayız. Tam da bu noktada savaş başladığında işlerin rengi tamamen değişti. Tahıl yüklü gemiler hareket edemez oldu çünkü Ode savaşta olmak üzere mayınlar nedeniyle çok sayıda gemi resmen olduğu yere çakıldı. Burada onlarca farklı gemiden bahsediyoruz. Rusya ve Ukrayna’nın tahıllıları gemilere doldurulmuş durumda ancak hareket mümkün değil. Bu bilgi cebimizdeyken başka bir pencereye geçelim. Bir de yaptırımlar meselesi var. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere çok sayıda batılı ülkenin Rusya’ya uyguladığı ambargolar Rus tahıllının hareketini de etkiledi. Bu yaptırımlara gübre ve gıda eklenmemiş olsa da Rusya’dan herhangi bir ürün satın almak isteyen ya da bu ürünü alıcılara ulaştırma niyetinde olan ülkeler geri adım atmak zorunluluğuyla karşı karşıya. Çünkü hepsi bankacılık ve sigorta gibi işlemlere uygulanan yaptırımlardan fazlasıyla korkuyor. Savaşı da bir kenara bırakıp biraz daha geriye gittiğimizde koronavirüsün tüm dünyada oluşturduğu birçok krizden birinin de gıda konusu olduğunu görüyoruz. Üretimin durduğu ya da yavaşladığı anlar açlık sorunları geliyor diye resmen bağırıyordu. Yani her şey üst üste gelip tarihin görmediği bir problemi apaçık ortaya çıkarmıştı. Şaka bir yana son birkaç yılda neler yaşamışız insan düşününce bile garip hissediyor. Neyse tüm bu krizler sonrası Birleşmiş Milletlerden NATO’ya Avrupa Birliği’nden Amerika Birleşik Devletlerine kadar herkes yahu neler oluyor demeye başladı ve çözüm arayışları daha hızlandı. İşte tam olarak bu noktada Türkiye devreye girmiş oldu. Sırayla anlatıyorum. Önce Mayıs ayı ortalığında Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ile sorunun çözümü için üst düzey görüşmeleri resmen başladı. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ve Zerezki ayrı ayrı arayarak çözüm için olası planları konuşmaya başladı. Sonra Türk Askeri Heyeti Moskova’ya gitti temasların hızı gayet yükselmişti. 13 Temmuz’a geldik ve İstanbul’da masa kuruldu. Taraflar ilk kez resmen bir araya geldi. 21 Temmuz’a geldiğimizde ise İstanbul’daki ikinci toplantı yapıldı. İmzalanacak metinler hazırlandı ve 22 Temmuz’dayız. Anlaşma metinleri kalemlerle resmen burada buluştu. Peki imzalar sonrası neler değişti onu da konuşalım.
Öncelikle imza etkisini hemen gösterdi ve aynı gün içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki vadeli işlemler piyasasında buğday fiyatları %5’lik bir azalışla Şubat’tan bu yana en düşük seviyesini gördü. Sadece buğday değil, Mısır’da da ciddi bir düşüş yaşandı. Atılan imzalar için seçilen konum Donmabahçe Sarayı olmuştu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antony Guterres’inde bizzat katılıp tarihi bir anlaşma olduğunu sık sık vurguladığı süreç Türkiye’ye yönelik teşekkür mesajlarıyla başladı.
Bu arada anlaşma savaş gerginini tamamen ortadan kaldırmayı da tabi ki başaramadı. Hatta öyle ki Rusya ve Ukrayna birbirleriyle anlaşma imzalamaktan kaçındı. Bunun yerine iki ayrı belge hazırlanmıştı. Anlaşmalar farklı ancak isimler aynı oldu. Tahıl ve yiyecek maddelerinin Ukrayna Limanlarından emniyetli sevki girişim belgesi. İsim uzun ve karizmatik ancak sağladığı işe inanın bundan bile çok daha fazlası. Tabi ki anlaşmanın detaylarında konuşacağız.
Öncelikle imzaların ilk etapta 120 gün geçerli olacağını sonra ise yenileneceğini söyleyelim. Birleşmiş Milletler de bu yenileme süreçleri için Rusya ile ayrı bir anlaşma daha yapacak. Tahıl Koridoru ismi verilen bu çözüm sürecinin ilk amacı Odessa savaşta olmak üzere mayınlar nedeniyle Ukrayna Limanlarında sıkışıp kalan tahıl ve diğer gıda ürünleriyle yüklü gemilerin dünya pazarlarına açılmasını sağlamak olarak belirlendi. Bu kapsamda yaklaşık 80 adet geminin olduğu biliniyor. Bu gemilerin denize açılabilmelerini sağlayacak koridorun oluşması, silolarda bekleyen yaklaşık 25 milyon ton tahılın da dünya pazarlarına taşınması anlamına geleceği için fazlasıyla önemli. Söz konusu masada ciddi bir pazarlık olduğunu da mutlaka söylemeliyiz. Pazarlığın en önemli ayaklarından birisini de gemilerin sonunsuz şekilde mayınlı alanlardan çıkabilmesi ve Rusya’nın saldırılarına maruz kalmaması için Moskova’dan alınacak güvenlik garantileri oluşturdu.
Tabii ki Rusya masadan sadece Ukrayna ürünlerine dair bir anlaşma ile kalkamazdı, itekim kalkmadı da. Putin ve kurmayları Haziran ayı ortalarından itibaren Karadeniz’deki deniz kuvvetlerini Ukrayna limanlarından ve Yılan Adası’ndan çekerek anlaşma için gerekli güvenceyi verebileceğin mesajını net biçimde iletti. Ancak bununla beraber anlaşmanın sadece Ukrayna tahıl ürünlerini değil Rusya’nın gıda ürünleri ve göbesini de içerecek şekilde bir paket haline getirilmesi konusunu da masaya koydu.
Bunun gerçekleşebilmesi için Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Rusya’ya yaptığını müygulayan Batı Dünyası ikna edilmek zorunda kalacaktı. Birleşmiş Milletler iknacı olmayı kabul etti ve süreç resmen başarıyı olaştı. Gıda koridorunun oluşturulması sonrası Ukrayna tamamıyla kendi denetiminde olan Odessa, Pirdeni ve Çornomorsk limanlarından ihracata başlayabilecek.
Anlaşma aslında şunu sağlamış olacak, gıda yüklü gemiler hareket etmeden önce Kılavuz gemiler onlara yol gösterecek. Burası güvenli, burası güvenli değil diyerek şeritlerle hareket alanları açılmış olacak. Tahıl gemileri Mayınlı limanlardan geçip önce Karadeniz’e ulaşacak ve önceden belirlenmiş rotalarla dünya pazarına doğru yol alacak. Bu süreçte Rusya’nın da ateşleş kurallarına tamamen uyacağını bildirdiğini hatırlatalım. Yani bu gemilere kimse asla dokunamayacak. Hem Ukrayna’nın Rusya benim karasularıma girmesin tavrı hem de Rusya’nın ben de ticari olarak rahatlamalıyım arzusu bu anlaşma sayesinde aynı anda gerçek olacak. Bu kadar karanlık ve zorlu bir savaşı birlikte yaşayan her iki ülkede güven sorunları yaşadığını baştan beri gizlemiyor. Bu noktada da sevkiyatların denetlenmesi ciddi bir önem arz ediyor. Hatta tam olarak bu nedenle özel bir madde de metne eklendi.
İstanbul’da oluşturulacak bir koordinasyon merkezi tüm süreç inceliyor, araştırıyor ve rapor ediyor olacak. Anlaşma, gıda koridorunu kullanan gemilerin kargolarının Türkiye tarafından oluşturulacak noktalarda Rusya’nın da katılımıyla denetlenmesini içeriyor. Rusya, Ukrayna’ya yük almaya gelecek kargo gemilerinin silah ve askeri malzeme taşımadığından emin olmak için bunu şart koştu ve Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere tüm paylaşlar tamam dedi. Bu süreçte Türk Deniz Kuvvetleri’nin taraflar arasındaki işlemler açısından kolaylaştırıcı bir role sahip olacağı da uzmanlar tarafından yoğun biçimde dile getiriliyor. GZT’nin çok neti tüm dünyanın ara vermeksizin konuştuğu ve resmen ucundan döndüğü açlık krizini ve bu krizin nasıl çözüldüğünü anlatmaya çalıştı. Bu süreç bize bir kez daha uluslararası sağ duyunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Yan yana bile hayal edemeyeceğimiz ülkeler ortak çıkarlar söz konusu olduğunda sarmaş dolaş olabiliyor.
Roosevelt’in bir sözüyle bitirelim.
İki ülkenin birbirinden uzaklaşmaya başlaması yakınlaşmanın ilk adımıdır.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir