Ekonomik Kurtuluş Savaşı – Olmaz Öyle Saçma Ekonomi – Dr. Hakan Özerol – B15
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=cG6X3ftXiRU.
Hocam merhaba. Hocam selam. Hoş geldiniz hocam. Mustafa Bey geçmiş olsun. Sağ olun İlker Bey. Geçmiş olsun hocam. Nasıl durum? İyi iyi. Harika. Hocam Türkiye batmaz demiştiniz. İki gündür telefonlarımız kilitlendi. Hocam şöyle yani tam kelimeleri doğru seçelim. Kendi kendine batmaz demek istemiştim orada ben. Bırakırsam batmaz ama çok zorlarsan onu ben bilmiyorum. Peki batıyor muyuz? Ne oluyor? Hocam yine bu batmak kelimesi bende biliyorsun sıkıntı
atıyor. Batmıyoruz da su alıyoruz. Su alıyoruz diyorum yani. Nereden baktığımız önemli. Ben o kadar şey bakmıyorum ya. Şimdi hani ben batmadıktan sonra hani anladığım kadarıyla birileri batıyor, birileri batmıyor. Çok yanlış bir şey söyledim. Hatta birileri çıkıyor galiba değil mi? Hocam tabii. Birileri çıkıyor ama orada da biliyorsun. Şu muhabbet yaygın ya. Araba aldık 300.000 liraya. Abi 500.000 o. Süperdi yani satınca hala 500.000 geri alamıyorsun. Onun için sanki bazıları kendi pozisyonunu koruyabildi. Böyle tümüyle malda kalan, dövizde kalan insanlar ama geniş bir tüm bu kadar açısından zor bir dönem. Temel bir merak ettiğim bir şey var. Şu anda inanılmaz bir negatif bir hava var ya. Dolar yükseliyor. Ne olur? Ya yükselsin. Ne diyorsun saçma sapan? Tam olarak bu hiç konuşulmuyor ki. Tamam yükseliyor. Peki ben soruyu şöyle formüle edeyim. Zaten ben de onu sormak istiyordum. Asıl sormak istediğim şeyi müdahele edince bozuluyor yanınıza. Ben soracaktım onu diyorum. Hayır şunu sormak istiyorum. Hükümet diyor ki biz yeni bir şey deniyoruz. Gerçekten çizgi dışı bir şeyler yapmak istiyorsan belli bir reaksiyonu da göze
alman lazım. Zaten hükümet kanadından bugün izledim yine şey diyorlar. Efendim liderlik budur falan diyorlar. Yani teoride evet paradigmanın dışına çıkmadan devrim yapamazsın. Tırnak içinde devrim. Şimdi yeni bir ekonomik sisteme geçiyoruz. Bu dünyada anladığım kadarıyla eşi benzeri olmayan bir şey mi? Şimdi hocam bir kere böyle bir şey deniyorum dediğiniz zaman adamı önce bir evde dene derler. Bir önce bir dene. Ondan sonra bizim üzerimizde dene. Evet bir deney. Dünyada eşi benzeri yok mu dersen yani literatür olarak teorisyenler düzeyinde yok. Çünkü teoriyi bunun aşağı yukarı tersini söylüyor bir taraftan. Ama tırnak içinde bu tümüyle bir deli saçmasıdır diye giriş yapmak da çok mantıklı değil. Çünkü baktığında gidiş yolu şöyle hareketler böyle kenara bırakalım. Bir şey deniyor. Şu diyor ki bize arkadaş biz kuru yukarı seviyelere getireceğiz. Kuru yukarı gelince zaten bu ihracatçıyı çok bozmayacak. Çünkü ihracatçı ithal bir şey alıp dolarla alıp dolarla satıyor. Nitekim ihracat gayet iyi rakamlar süper görünüyor. Ama senle ben
hep telefon alamayacağız ayakkabı alamayacağız araba alamayacağız hatta bunları geçtik daha aşağı kademede kur yemiş filan da alamayacağız noktasına gelecek bu iş. O zaman da diyor ki evet bu da bunun bedeli diyor. Aslında bu gizli devaluasyon değil mi? Ya evet devaluasyon da biliyorsun sabit kur rejimlerinde kontrollü bir şekilde paranın değer kaybında devaluasyon dendiği için şu anda devaluasyon kelimesi pek kullanılmıyor. Çünkü zaten dalgalı kur. Yani paranın hızlı bir şekilde değer kaybetmesi ama daha önemlisi buna göz yumulması. Devamı nasıl
yapar? Yani bu milliyleşme gibi yani biz alamayacağız yerli olarak üreteceğiz. Dolayısıyla kendi üretimimiz kalkınacak. Özal’ın yaptığının tam tersi mi bu yani? Bu da güzel değil mi? Yani biz ne yapıyoruz abi sorusunun cevabı şu anda ne? Kur arttırıyorum şunu yapacağım bunlar alamayacaklar peki alamazlarsa ithalat kapanacak cihaz alamayacağız telefon alamayacağız ithalat düşünce dış cihaz fazlası vereceğiz böyle havalı kavramlar geçiyor ama yani ihracat yapıyoruz ithalat yapmıyoruz fazla vereceğiz döviziniz bollaşacak kurartmayı kesecek filan harika ama
kritik noktayı sen söyledin bu arada da o şeyleri bizim üretmeye başlıyor olmamız lazım. O kritik nokta zaten bu modele gelen eleştirilerin merkez noktası. Çünkü hadi kuru zıplatalım 10 gün de yapabildik. Arkadaşların araba alması engelleyelim. ÖTV çakarsın hiç alamayız abi o da güzel. Hadi üretim yapalım 4 sene. Bugün başlasan fabrikayı kuracağız. Bir de bu kapalı ekonomi olmuyor mu zaten? Hocam açık ekonomide de olsak hani yönlendirmenlerle yapılabilir ama diyorum ya bu işte böyle en omurga gösterilen şey. Okey yerli ve milli üretim
denilen şey aslında biz biliyoruz ki sadece ülkede kur düşük diye biz o fabrikayı kurmuyor değiliz ki. Mühendis yok, eğitim yok doğru mu? Bir sürü bacağı var bu işin. Dövse bunların tamamını 3 ayda ya da 3 yılda bile yapman çok çok zor. Eleştiri oradan geliyor yani şey muhabbeti var ya. Okey buna katlanalım da sonraki aşama ne? Neden dolayı ben bu bedeli ödüyorum? Bu birinci taraf. İkinci taraf bunun tabi siyasi bacağı var. Yani siyasetçi bu kararı verdiği zaman bedel ödeyecek. Aslında o da çok cesur bir karar bu. Kendisi açısından evet sanki cesaretle bir cübret arasında bir noktadayız bu arada. Mesela şu olmaz mıydı? Devam etse aynı düzen, faizi artırsa, ısıcak parayla döndürse. Şöyle bakalım mı? Mesela bundan 3 ay geriye gidelim. Yani Merkez Bankası’nın bu faiz indirme ve kuru zıplatma harekatı başlamadan önce. Yani 2021’in ilk 9 ayında. Ki durum neydi? Aslında o zaman da yüksekte. Bravo. İlk 9 ayda Türkiye, Türk lirası dünyada en çok değer kaybeden parlardan biri. Türkiye’deki enflasyon dünyadaki en yüksek enflasyonlardan biri. Faiz dünyadaki en yüksek ileriden biri. Yani biz aslında tam olarak bunu başarıyorduk da bunu bozma kararı aldık. Zaten o model problemli başka modele geçmeliyiz dediğin zaman. Abi niye değiştiriyoruz? Gayet iyi diyecek kimse yok. Problem var yani. O zaman haklılar diyorsun. Onu değiştirme müdahalesinde haklılar da yerine yapılacak olan şey bu mu? Onu tartışıyoruz şu anda. O zaman çünkü şuna geliyor. Çok ilginç bir yere geliyor aslında. Şöyle bir iddia var. 83’ten beri Türkiye sahibi olmadığı parayı harcamaya alışmış bir ülke. Doğru. Borçla yaşıyoruz yani. Dolayısıyla aslında bütün bu 30-40 yılın biri kim mi bu? Okey. Bu sistem doğru değil. Bunu değiştiriyoruz da zaten itirazı yapacak çok az vatansever vardı. Çok az iktisatçı var. Ama mesele neyi değiştiriyoruz? Değiştirip yerine neyi koyuyoruz? Bunlar kağıt üzerinde güzel şeyler. Mesela sen şunu desen sen ne yapacağız? Hocam senin burada bütün cihazlar da iter kardeşim. Artık bunları biz şey yapalım. Yerli malı kullanalım. Peki. Yok. Anlatıyorum. Peki. Ama yok yani. Üretelim. Peki. Biz biz kaç yıldır niye üretmiyoruz abi? Bu konu sadece kur düşük yüksek meselesi değil ki. O aradaki bölümü de yapmak lazım. Yani okey yapalım ve… Aslında onlar da çok konuşuluyor. Son dönemde işte yerli milli arabamız hayata geçecek.
Yeri tarafta silahlar, tanklar, tüfekler üretiyormuşuz. Ama yetmiyor demek. Ya da onlar yaygınlaştıktan sonra mı bunu yapmak lazımdı? Şu var abi yani sonuç olarak baktığında aslında bugünkü dünyada demin güzel söyledi kapalı ekonomin falan derken güzel söyledi. Yani bugünkü dünyada zaten mesela tüm öyle kendine yeten kaç ülke var ki? Bu hedefte doğru bir hedef olmayabilir. Kardeşim cep telefonu üretemiyoruz. Ya cep telefonu üreten kaç ülke var abi dünyada? Ben bunu daha önce de söylemiştim ama mesela bir Kore örneği var ya. Kore tabii çok büyük başarı örneği. Ama yani hep dikkat etsen
Kore örneğini çok öne koyuyoruz. Çok büyük başarı örneği ve çok yönlü. Birincisi Güney Kore, Kuzey Kore gerginliğinden dolayı bütün Batı Güney Kore’ye her şeyini vermiş abi. Navavını, eğitimini, desteğini, askeri desteğini anlatabildim mi? Yani bir kere acayip göz önünde inanılmaz destek alan bir ekonomi. İkincisi zaten adamlar coğrafi, kültürel olarak da çalışkan tipler falan filan. Yani özel bir durumu. Kuzey Kore’lerin geri zekalı mı mesela? Aynı ülke değil mi abi? Sınır koymuşum. Bunlar geri zekalı. Bunlar çok mu zeki? Çok yoğun bir Batı desteği var. Batı neredeyse bu adamın navavını aktarmış bu adam da. Türkiye’ye de o Batı desteğinin olduğu söyleniyor. Yok mu? Batı desteği daha çok bize sanki böyle askeri, politik taraftan filan gelmiş. Ama eğitim tarafında şu anda bence kimse sana destek olamaz abi. Sen kendi rızanla içeri kapanmak, gelecekle ilgili ülkeyi bir yerden bir yere götürecek vizyonlara filan kendini kapatmak, eğitim sistemini kendi kendine geriye götürmek üzerine çalışmalar yapıyorsun ya. Kimse sana yardımcı olamaz yani. Dış minnaklar var mı hocam gerçekten? Bu dış minnak
başları da niye kızıyoruz bilmiyorum. Biz kendi adımıza örnek veriyorum vakti zamanında Yunanistan’ınla ilgili içeriden bir şeyler yapmayı denemedik mi? Ya da bunu Azerbaycan’a denemedik mi? Yani her ülke gözü kestiği gücü yettiği zaman zaten yanındakine bulaşmaz mı? Fransa, Almanya’da ajan bulundurmuyor mu? Milletin işi bu abi. Sen bu dış minnaklara karşı kendini koruyacaksın. Burada da bir acayip yok bence. Ama önce onlar başlattılar. Anlattıklarından bu programı ekonomi sınırı dairinde tutmak çok zor gözüküyor.
Şimdi mühendisimiz yok dediğin zaman eğitime kaçmak zorundayız. İmam etipler diyeceğiz. Öteki tarafta dış politika vesaire dediğin zaman bu zamana kadar niye politik olarak bazı adımlar niye atılmamış dış politikayı iyileştirmek için denebilir. Dolayısıyla sadece kur değil konuştuğumuz konu. Kesinlikle haklısın. Zaten ekonomi biliminin iliminin ilk aşaması ekonomi politiktir. Sonradan başımız ağrımasın diye politikaya karşı mı yalan abi ekonomi konuşalım diyoruz. O zaman da diyoruz ki bunu biri yanlış yapıyor. O biri de ben değilim.
O zaman ne yapacağız yani ne diyeceğiz ki o zaman ekonomi kendi kendine yanlış bir yolda gidiyordur dememiz lazım. Başka ihtimal yok. Sizi şimdi bakan yapsak Allah muhafaza evet istemez misin affı ister mi zaten altı aile bir affını istiyor. Hocam ben bakan olabilir miyim hocam neden olması bence olur abi yani çünkü artık kriterlere çok vakıf değiliz. Peki hakikaten bir şey merak ediyorum mesela tamamen parazit konuşuyoruz. Ben bakan olmuşum veya sen olmuşsun hani senin olman ben bana göre daha mantıklı bakan ne yapar ya bakanın fonksiyonu nedir abi şu anda herhalde hacine bakanından bahsediyor olsan gerek zaten bizim hazinemizde bir sürü mastırı doktor alı bu işi iyi bilen bilmem kaç yıldır bu işi yapan bir sürü geniş güçlü kadrolar vardır. Onlar da memleketin hazinesinin iç dış borçlanmasını senet sepet tarafını iyi yönetiyorlardır. Bu insanlara yön verirken ekonomi yönetimi dediğimiz ki şu anda biraz daha yukardan bir yerden geliyor. Hükümetin mesajlarını alıp buraya yönlendiren bunu bu tarafa doğru gideceğiz diyen ve o zamanda bir kutuyu kuran kişi olmalı. Aslında bakanın müthiş muazzam bir şekilde bu iş en iyi şekilde bilen biri olması gerekmeyebilir bile. Aslında şunu sormak istiyorum bir adam ve kadın bir ülkenin ekonomik sistemine karar verebilir mi veya düzeltebilir mi? Çünkü Kemal Derviş vakası vardı biliyorsun. 2001 krizinden önce ve sonrası. Yani IMF tarafından atandığı söylenirde öyle şakalar yapılırdı. Gerçekten de bir gün bir adam türedi Kemal Derviş diye ve düzeltti hakikaten yani tırnak içinde doğru ama orada da hatırlarsan
bizle Cevit şey diyordu yani bir şey oldu aradım bakanıma günlerce ulaşamadım falan nasıl ki Kemal Derviş eve kapanıp bir şey yazmaktan ziyade mesela Amerika’ya gidip kayboldu arada bir hafta Amerika gidiyordu filan bireysel bir konu değil yani çok büyük ekiplerin bir model yaratması mümkün onu demeye çalışıyorum. Bir kişi model falan yaratamaz. Yani orada şu oldu değil mi IMF bize aslında bir program verdi. Biz de onu uyguladık. Tabii IMF ile yapılan anlaşma vardı. O anlaşma üzerinden gidildi. Oradaki durum ne zaten sıkıntın var. Sıkıntılı olduğun bir ortamda ve diyorsun ki bu ekonomi
eteceğiz. O zaman credible birini bulmak lazım. Çünkü dışarıdan borçlar arıyoruz bir taraftan. Bugünü düşün mesela benim bakanım olman, senin bakanım olman ya da çok daha credible birinin bakan olması yurtdışı kontaklarında etkin olabilir. Kemal Bey boş değil midir tekrar şey yaptı. Boş bir yer var. Kadro müsait. Ya da bugüne bu örneği getirirsek biz şimdi gerçekten credible IMF’nin yurtdışının vesaire saygın bulduğu birisini getirsek ileride bir sene sonra bu durumun tersine dönme ihtimali var o zaman.
Bu etkisi şöyle oluyor. Mesela biz şu anda diyoruz ki zaten tam da bu çekim yaptığımız gün yerli yatırımcılarla ve yabancı yatırımcılarla birer saat telekonferans yapıyor bugün Merkez Bankası. Niye yapıyor? Çünkü biri diyor ki dolar 20 lira olacak biri diyor ki 13 olacak biri diyor bakan değişti bu çok kötü bir şey biri diyor ki çok iyi bir şey filan. Bir sürü veri var. Sen tek yerden bunları toplayıp arkadaşlar bakın biz bunu böyle böyle böyle yapmayı planlıyoruz. Hedefimiz budur şudur filan deyip insanlar ikna etmeye çalışıyorsun. Bu ikna toplantı sırasında örnek veriyorum. Sayın Merkez
Başkanı. Şimdi bugün bunu diyor onu dinleyen kişi şunu diyor 3 ay önce de şunu demiştim. 2 ay önce bunu demişti derse bugün dediğinin etkisi başka olacak doğru mu? Doğru. 6 aydır bunu diyor ve dediğini yapıyor derse başka bir şey olacak. Yani konuştuğumuz şey yabancı yerli ithal meselesi değil. Bu adam bu kadın bunu diyor ve dediğini yapıyor ya da abi bu dugu gün böyle diyor o gün böyle diyor. Daha da fena. Ya bu zaten kalıcı da olmayabilir burada falan gibi faktör varsa bunların hepsi etkili. Onun için dışarıdan en kredil birini getirmek de değil. Yani bunu getirdik. Vallahi billahi
de evlettik. Vallahi işine de karışmıyoruz denmişti Kemal Derviş döneminde. Ve hakikaten de yani iyi mi ve vah direkt onunla görüşüyordu. Başbakanla konuşmuyorlardı bazı toprağı. Bu sefer de İthal bakan muamelesi yaptık. Yani iyi demedim. Sadece kredibiliteden kastımızı konuşuyor. Tamam onu soracaktım. Bu yandaş medyada çok dillendirilen bir şey bu konuştuğumuz şey diyorlar ki biz işte milli mücadele veriyoruz şu anda. Yani ama şu mümkün mü dünyada bugün? Ben abi kopuyorum hiç ne amf benim umrumda ne amerikan dövizi. Yani takılıyorum ben var böyle bir şey var mı model? Çok çok yani gerçekten acayip kapanman lazım falan. Bir de abi yani bazen şu atlanıyor. Bazen örnekler verilir böyle işte. Irlanda ya da Yunanistan kurtuluş mücadelesi verdi. Kimi sex krizinden sonra bu anlamda filan. Abi Türkiye çok büyük bir yer ya. Gerçekten bunu bazen atlıyoruz hani bu ülkedeyiz diye karikatörüzü filan. Bu çok büyük bir yer burası. Mesela o gün konuştu dolar alıyor kimler dolar alıyor ortaya çıksın. Baba 83 milyon ya. Ne alacağız işte. Oradan git bak. Yani yarısı bankalarda kayıtlı. Öbür yöresi dövizciye gitmiş. Döviz büfesi dediği ülkede binlerce döviz büfesi bu. Burası çok çok çok iksilarç bir yer. Burada sen onu tuttun bunu kaktım demen çok kolay değil yani burası. Bir de dün Mahfi Eğilmez’in bir konuşmasını izledim. Kayıt dışı ekonomi çok yüksek. O para hep Türkiye’yi bir şekilde yüzdürüyor diyor. Öyle mi? Kayıt dışıyla ilgili Mahfi Hoca hazine müsteşarı iken ben ilk galiba onun döneminde yayınlanmaya başlanmıştı ve çok da şaşırmıştım uzunca süre. Kayıt dışı rakamında yayınlıyorlardı. Rakam bu kadar kayıt işte bu kadar. Lan diyorum oğlum bu kayıt işte nereden biliyorsunuz? Biliyorsanız bu niye kayıt dışı filan tamam. Tabii
çok okuduk anladık iyi kötü ama yani toplamında belli tahmin modelleriyle kayıt dışı bir rakam var. Bu rakam neredeyse zaman zaman ekonominin gerçek boyutunu yarısı kadar filan. 500 milyar dolar dedi dün mesela 500 milyar dolar para var. Doğrudur yani bu tabii yaklaşımsal bir rakam tabii bilinmiyor aslında. Beli rakamlardan çıkarmış. Kabaca bir hesapla yap. Çok ciddi rakam abi 500 milyar dolar. Ülke ekonomisinin zaten biz 750 milyar dolar olduğunu varsayıyoruz bugün. Ülke ekonomisinin üçte ikisi kadar bir şeyden bahsediyor. Kayıt dışı bu arada yanlış olması. Kara para değil bu kayıt dışı. Ben dolar aldım evde benim dolarım da duruyor mesela. Bu kara para değil. Ben MM’li kazandım ama kayıt dışı. Bankada bankada kayıtlarda. Yani bankada olmayan bütün paralar kayıt. Şimdi böyle baktığın zaman mesela diyoruz ki Merkez Bankası faizi iki puan indirip kuru arttırıyor. Çekmece de baba adamın oyun alanı yok aslında. Yani bu kayıt dışı ne kadar büyük olursa senin verdiğin kararın etki alanı dar almış oluyor. Çünkü senin dışında bir paradan bahsediyoruz. Aslında sen ekonomiyi yönetemiyorsun. Yönetemiyoruz çünkü para bende zaten. Ben sana dolar verdim sen bana bir şey verdin. Abi satış yaptık fiş almazsan olur mu? Olur baba o zaman 50 lira olur. Tamam
ya yaz deftere. İlker pazartesi ödeyeceğim. Şimdi adam orada gecelik borçlanma oranını bilmem ne yapsa çok dolaylı etkiler. Yani kendi aramızda kurduğumuz bir yapı var. Avrupa’da Amerika’da yok ya böyle bir şey. Kasasında tutan vardır ama çok çok azdır herhalde. Genelde insanlar cash bile vermez parayı. Çaşırırlar herifler. Bir yerden bin dolara bir şey bile alsan ne oluyor lan der herif. Türkiye’de niye öyle olmuş peki? Avrupa’da bu 500 euroluklar vardı. Sende çok vardı bende de bak. Şimdi bu 500 euroluklarla ilgili bir süre sonra Avrupa Merkez Bankası şunu fark etti. Bu 500 euroluk banknot problemli
ya abi yani kahve içiyorsun 500 euro. Dünyanın parası ya. Orası için bile dünyanın parası 500 euro. Tabii. Dediler ki bunu biz yok edelim ortadan, kaldıralım. Niye? Çünkü şunu buldular. Kara para, stok ve fiziki para, rüşvet gibi işlerde en çok bunlar kullanılıyor. Diyor ki bunu kaldıralım ortadan. Sonra bir çalışma daha yaptılar. Abi bu en çok nerede? Akdeniz’deki Avrupalılar’da var. Yani İtalya, İspanya, Yunanistan falan bu kadroda var tamam mı? Kuzeyler’de yok 500’lük. Adam 500’lük ne abi ya? Aklına gelmeymiş değil mi? Aklına gelmeymiş. Sonra dediler ki tamam biz
bunu yok edeceğiz. Şimdi yok edeceğiz de zor iş. Adam eve götürmüş yani yok etmek. Dediler ki şimdi yavaş yavaş işte 500’lükler bankaya girince geri çıkmıyor artık. Yani bankaya ulaşınca 500’lük. Bankonu Merkezi Bankası’na gönderiyor. Sen tekrar çektin mi en çok 200’lük veriyor falan. Tedavülden alıyor. Tedavülden çekiyor parça parça. Sonra bir şey daha ortaya çıktı. Şu çalışma yapmışlar diyor ki 500’lüklerin tedavüden kaldırılması Güney Avrupalı ekonomilerde büyümeyi yavaşlatır mı? Çünkü adamların hayatında bu var yani. Ama olayı böyle dönüyor adamın. Bizi tarafa gelince
zaten abi işler böyle yürümüyor mu? Yani ülkede baktığın zaman şu anda bir sürü iş kayıt dışı yürüyor. Vergi oranları yüksek desen değil. Türkiye dünyadaki en yükseki vergi alan ülkelerden birisi değil. Kurunlar Vergisi’nden bahsediyorum. Oradan açıklayamayız. Biraz kültürel diyebiliriz. Bir daha devlet bile kabullenmiş artık. Smith’i denge götürü usulü diyorsun. Baba ne götürü usulü ya? Adam Smith satıyor. Satış, jiro, alış. Onun alışı belli değil ki. Niye? Fırından alıyor. Fırının alışı belli değil ki. Fırına girdi belli değil, çıktı belli değil. Ekmek satışı ülkede belli değil mesela. Çok öyle bir rakam.
Taksi şey ya. O da götürü usulü. Niye? Taksi plakası kaç para? 3 milyon. Niye? Öyle. Kaç para vermiş olalım? Böyle almış zamanında. Götürü usulü yaşıyoruz zaten. Tam da seçim sattığı haline girdik. Ne olacak da bu sistem her şey doğru gitse ve her hedeflenen yapılıyor olsa, ne kadar zamanda, hangi şartlarda hedefine ulaşır? Adamın geldiği yere bak. Sana diyor. Ne diyorsun? Ne olacak sonunda? Yani nasıl biz bu fırtınadan çıkacağız? Yani uçak şu anda bulutların üzerine
çıkmaya çalışıyor, sallanıyor, sallanıyor. Bir noktada güneşli havaya çıkacağımız yerde ne bekliyor bizi? Teorik olarak, yani beklentinin şu olduğunu anlıyoruz. Arkadaş, biz memlekette tümüyle ithalat üzerine kurulu bir ekonomimiz var ki bu 3 ayın 3 yılın problemi değil dediğiniz gibi yılların problemi zaten. Gelinen noktada bu model tıkandı. Çünkü bizim bunları almak için dövize ihtiyacımız var. Ülkenin döviz girdisi döviz çıksından daha az. Yani biz bu cihazları almak için döviz kazanmamız lazım. Kazanmıyoruz. O zaman borçlanarak harcıyoruz. Peki borç da belli bir tehlikeli limite geldi.
O zaman bizim modeli tersi çevirmemiz lazım. Öyle bir şey olsun ki biz dış cihaz fazlası verelim. Bu arada da bazı şeyleri yerli olarak üretelim. Çünkü o süreç acılı geçecek. Biz ithal malları alamayacağız. Şimdi bu kulağa hoş gelebilir. Çünkü bu şey demek bazı şeyleri içeride üretip artık bademide Amerika’dan ithal etmeyelim noktasında olacağız. Bu yapılabilir. Bazı tohumları şuradan almayalım. Bu da yapılabilir. Muz güne Amerika’dan gelmesin. Bence niye yapılmıyor? Yapılabilir. Ama belli kalemlerde evet ithal etmeye devam edeceğiz.
Olsun bu da kabul edilebilir. Çünkü 100 kalem alıyorken 50 kalem almaya başlarsak kalan bölümü içinde döviziniz olur. Bu bizim gitmeye çalıştığımız yer ama sorun şu. Bu 3 ayda, 5 ayda, 6 ayda değil de örnek veriyorum 3 yılda ulaşılabilecek bir şeyse kaldı ki yerli üretimi koyduğun zaman bence ne 3 yılı yani 5, 6 yılda, 7 yılda bile zor uğraşırsın buraya. O geldikten sonra biz şöyle bir ülke olabiliriz. Daha çok şeyi yerli olarak üretiyoruz. İthalata bağımlığımız biraz daha düştü ve biz bu arada da döviz girişine sağlayabildik. İyi bir noktaya geldik.
Süper ama senin demin söylediğin o seçim zamanlama stresiyle örtüşmüyor bu anlattığım şey. Dolayısıyla hükümet bence mecburen bu zor olan şeyi deniyor. Çünkü bu zaten kötüye gidiyor. Seçime 6 ay kalır bu iş olsa kesin kazanamayacaksın. Dolayısıyla şimdiden olsun bunu atlatalım. Ne bileyim bundan 1 yıl sonra millet daha refaha erince seçime gidersek kazanma ihtimalimiz artar diye düşünmüş olabilir. İlker seçim ertelemez mi? On bir de iptal de edebilir aslında. Ne gerek var ya? Refaha erecek miyiz 1 sene sonra? Onu niye soruyorsun onu Erdem bilsin? 1 sene sonra refaha erdiğimizde seçime gidiyor olmak daha makul olacaktır. Ben diyorum ki mecburiyetten bahsediyorum. Yani şunu sürdürmeye devam edip de ne bileyim 8 ay sonra kurmur zıplarsa yani seçim tahine doğru işler berbat olursa kazanamayacağın kesin. Şimdi alıp atlatabilir miyiz? Ben sana şöyle söyleyeyim abi biraz hani bilimsel konuşalım. Çünkü dediğin gibi biraz siyasi. Benim fikrim gibi oldu. Hiçbir anlamı da yok. İktisadi olarak şunu söyleyebilirim. Geçmişteki bu tarz acayip hur zıplamaları 94 krizi 2001 krizi falan gibi genelde şöyle oluyor.
Dolar %100 gitti. Çok zıpladı. Çok çok fakirleştik. Mahvolduk biz. Sonra buna literatürde overshoot diyor. Yani aslında dolar şu anda 11-12 olmalı ama 15’e kadar gitti falan. Böyle bir şey olunca genelde 15’e kadar gidiyor. Sonrasında 14 oluyor, 13 oluyor, 15 oluyor, 12 oluyor. Bir şekilde geniş zigzaglardan sonra makul bir yerde sabitlenmeye ulaşıyor. Ama bu esnada sen yıl bitti. %20 zam aldım. Hala eridi ama dur bakalım. Bir sonraki yıl %20 daha zam aldım. Bir sonraki yıl 20 daha aldım.
Sonra bunu tekrar yakalıyorsun. Yani maalesef bir yıl değil de sanki 3 yılda falan yakaladık biz şimdiye kadar. Dikkat edersen 2001 krizinde millet öldü mü bitti mi dedi. 2001 krizinden sonra 2007 arası falan kursa bitti. Ve biz 2003-2004’te abi ya buradan Alaçatı’ya gideceğim şerefsizin ve ne diye gideriz falan noktasına geldik. Kur düşük kalınca. Ve orada bir suni refah oldu. O refah olacak ama bir yıl bana kısa bir zaman gibi geliyor. O refahın olmaması gerekmiyor mu? O refahın olmaması yine aynısı olacak bu sorun. O refah yakalayacağız yine kendimiz zengin hissedeceğiz. Bu sefer diyor ki hükümet o arada ben bir de her şeyi yerli üreteceğim diyor. Ben de diyorum ki süper fikir ama bir yılda çok zor. Kaç yılda ne olur? Kaç yılda darbat ettiysem bu kadar zamanda aynı noktaya gelirsin. Çok kolay iş değil abi. O zaman 79 yıl daha olmaz. Çünkü düşünsene abi bütün modeli değiştirdin ya. Çocuklar genç 3 yaş 5 yaş 10 yaş 20 25 yaş. Bu çocukta sen abi iPad, Mypad, cep telefonu bunlar lüks diyebilir misin artık? Bunlar artık hayatının mütemmin cüzi yani. Sen bu çocuklara iPad vermezsen itiraf bile yaparlar bunların. Olay başka biri yani. Çok halktan bir soru soracağım ama gerçekten bu çok yürekten soracak. Bir takım cipler görüyorum mesela sokakta. Kime laf çöküyor acaba kimdir? Birbirimize baktık bizle alakası yok abi. İstanbul’un her yerinde yani bir takım cipler böyle. Bakıyorsun fiyatlarına 5 milyon lira 6 milyon lira. Zaten 100 bin dolar olsa o kadar oluyor. Milyon oluyor.
Bu para nasıl kazanılıyor peki ya? Yani şuna getireceğim yandaşlar şey diyor ya ekonomi gayet iyi işte bak bir sürü zipler var falan. Yani ona onu demiyorum ama nasıl oluyor ya bu ekonomi nasıl bunu kaldırabiliyor? Demek ki birileri çok iyi çalışıyor öyle mi? Çok iyi çalışıyor derken. Çok erken kalkıp çok yoğun değil mi? Çok tempolu çalışarak falan. Yani gerçekten bir takım insanlar çok çalışkan demek ki hocam. Çok çalışkan tabii onlar bizim gibi çalışmıyor. Şöyle bir şey de olabilir diye ben tahmin ediyorum.
Mesela dikkat edeyiz zaman böyle bir şey oluyor. Mesela bir kaldırım taşı değişiyor. O ihaleyi sana vermiyorlar bildiğim kadarıyla. Burada genelde bu kadar yüklü miktarda paranın olması için bir aktarım gerekiyor. Devletle bir kontan oluyor. Devlet bir şeyleri aktarıyor. Şimdi yanlış anlaşılmasın mı? Biz jipi olanlara düşman değiliz değil mi? Tabii tabii. Servet düşmanlığımız yok. Jip sayısı o kadar fazla değil. 2’er 3-4 tane görmüştür etrafında ama. Şimdi jipi zaten burada örnek olarak verdiği de birileri nasıl bu kadar zengin olabiliyor diye sorduğunu düşünüyor. Şundan bahsediyorum. Türk ekonomisi içinde var olan bir takım insanlar şu ya da bu şekilde. Yani ister vergiden kaçmak için olsun, ister para para aklamak olsun fark etmez. Bu parayı üretiyorlar demektir. Ve bu parayı biz üretiyoruz demektir. Bu para var tabii. Yani şöyle düşün. Ders taraftan geldik ama şu anda ülkede mesela ilk 500’de şirketler var. Bunların çok çok çok kıymetli yöneticileri var. Dursun bu kadar ciddi kazanan profesyoneller Türkiye’de var. Onları bir kira ayıralım. Tamam. Ben her jip sahibiyle çok saygı duyarım. El üstünü tutarım. Yolda gerçekten yol veririm. Yol veririm. İkincisi şu da söz konusu. Mesela bebek esprisi öncekini de yapmıştık gibi hatırlıyorum. Benim bir arkadaşım o zaman söylüyordu. Abi kriz var gittik bebeğe. Park yenecek yer bulamadık. Onu diyorum dünya savaşı sırası. İstanbul işgalatındayken bile bebekte çalk içenki var. Ben bebekte oturuyorum tam böyle. Bilmiyorum. Onun için sana laf çekiyorum. 20 milyon nüfus var abi. 20 milyon nüfusun içinde dolar 38 lirada olsa orada kahve içecek 50 bin kişi var yani. Dolayısıyla bunu bence çok oğulsuz zaten antrenman. Öyle bir kitle de var yani.
Aslında ben başka bir şey getirmek istiyordum. Mesela şöyle bir laf var bilmiyorum doğru mu. Yavuz Sultan Selim Köprüsü olması gerekenin 3 katı fiyatı yapılmış. Görüşmek üzere. Beni söyledik abi adam değil mi? Ben sana kaldırıp değiştirmeden girdim. Sen daha radikal geldin yani. Ama yani sadece Türkiye değil her zaman her yerde. O corruption denen. Yok abi öyle bir şey. Avrupa’da yapamazsın öyle bir şey. Nasıl? 3 katına yapamazsın abi. Tamam doğru Avrupa’da yapamazsın ama… Hiçbir yerde yapamazsın. Hiçbir yerde yapamazsın.
Kültürümüzde bunun kodları bellidir. Bal tutan parmağını yalar. Yiyorlar ama çalışıyorlar. Bunları kabullenmişiz zaten kültürün. Sen olsan sen de yaparsın. Şekil bir kavram var ya ülkede. Dolayısıyla böyle bir rakam var. Bir de hocam lafı şey getirecektim. Demin anlattığın yeni ekonomik sistemin aslında kemer sıkma diye bir laf vardı eskiden. O yok oldu. 70’lerin 80’lerin lafıydı. Daha çok 70’lerin. O olacak. Evet kemer sıkmak demek bu. Yani aslında çok basite indirgersek harcadığın para kazandığından fazla. Bunu değiştirmen lazım ama hükümetin harcadığı paralar azalacak mı? Sizdeki mülendirci görüyorum ama anlıyorum sen ama… Yani tamam ben iPhone almayayım abi. Ben cip de almayayım. Ben araba da almayayım hatta. Hatta daha kötü eve geçeyim. Halk olarak biz her şeyi düşürelim. Şartlı yapıyorsun. Hükümet yaparsa ben de yaparım diyorsun. Sen bir yap önce. Hükümet ne yapacak? Hükümet bizim duacımız olarak şey yapar herhalde. Bak abi aslında güzel söyledim. Burada daha büyük bir sorum var biliyor musun? Daha öncekilerde büyüklerden bahsettikken anne bunu dedi baba bunu dedi falan. Şimdi onlar zaten o sıkıntıyı gördü. Bizim jenerasyon bu onlar kadar görmemekle beraber aslında kendi çocukluğunuzu düşün falan. Adapte olduğunu olabilirsin. Mesela ben ne bileyim her gün her sabah simit yiyebilirim. Her sabah bir yere gidebilirim. Her gün aynı yerde kahve içebilirim. Ya da ne bileyim bilmem kaç yılı boyunca tatile gitmeyebilirim. Ama son 20 yılda doğmuş ve bir yaşa gelmiş kitleye baktığın zaman onlar bunu daha zor kabullenecekler. Çünkü sen bu insanlara şey var ettin burası var ya New York’un aynısı özgürlükler de var çocuklar da var. iPhone çıktığı gün burada da çıkıyor zaten. iPad de kuyruğa girdin. Bu çocukların açısından çok daha zor bir şey aslında. Çocuklar için bu çok büyük problem. Biden bire şunu diyorsun o yediğin şeye var ya üç kat art. Ayakkabıda iki katı diyorsun. O duygudan nasıl ya? Babamdan ben zaten harçlık şey diyordum babanın da işi yok zaten. Çünkü bunun en son buna benzer bir şey 2001’de gördük abi. 20 yıldır görmedik bunu. Peki deminki soruyu aslında şöyle soracaktım. Halk bütün yapabileceği fedakarlığı yapsa bile yeter mi o? Zor bir şey çünkü buzlara zarfında senin sorunu çevireyim. Hükümet ne iş yapacak abi? Biz öldük açız bittik bekliyoruz. Katlandık domates biber bile yemiyoruz. Sırf salatalıklı ekmek. Hükümet bu arada ne yapacak? Tek beklentisi kurçok artırsa bunlar telefon alamazlar. Sen ne yapacaksın abi bu arada? Arttabildin mi? O bölümle ilgili bilgi yok elimizde yani bugün bu programı eleştirenler şey bu. Ben anladım sen ne yapıyorsun bu esnada? Bunun cevabı bu arada biz yatırım hamlesi yapacağız. Ben diyorum ki bak kardeş yemezler. Kafe açabilirsin 3 ayda, tekstil cihazlarını getirip 6 ayda bunu üretebilirsin. Ama konuştuğumuz şey bu değil. Bunlar yerine ben yüksek teknoloji dediğin zaman yüksek teknoloji konağınıya veriyorsun tabii 50 sene. Yani bugün başlayıp da 6 ay içinde 8 ay içinde yüksek teknoloji yapılabiliyor. Niye yapmadık zaten? Bu çok zor iş. Oysa zor bir noktadayız yani. İlkerin söylediğiyle hibrid bir sistem yapılamaz mı yani bu yoldan gidilir. Ama bu zamana kadar ne yapılıyordu? Yurtdışından o yada bu şekilde para geliyordu. O para piyasaya pompalanıyordu bir refah oluyordu. O niye aynı anda yapılmaya devam edilmiyor? Faizleri yükselt, borçlan diyor aslında. 2 tane faktör görüyoruz. Bir tanesi Sayın Cumhurbaşkanı gerçekten dünya görüşü mü yoksa bunu bir argüman olarak mı kullanıyor bilmiyorum ama hani faize karşıyım hükümetin kullandığı bu kavrama göre bir kere bu ters. Eğer bu gerçekten bir argumansı. Çünkü siyasette bu bir argüman olabilir, görüş olabilir ben bilemem onu. O var. İkincisi de yatırım yapacaksak faizleri düşürmek lazım. Doğru yani. Şimdi yeni yatırım yapacaksak abi faizleri düşüreceksin ki adam fabrika kuracak. Tamam ben baktım faizleri hiç düşmemiş hocam. Hocam çünkü zorlama da bir taraftan var. Merkez Bankası faiz indirince mevduat faizleri düşüyor. Bu aslında var ya 80’lere kadar yapılan şeydi abi. Yani faiz oranları enflasyon 40 falan mesela. TL mevduatları 20 diye çakıyorsun. 20 diye çakınca milletin de o zaman 80’lerde başka alternatifi de yok. Borsa yok, döviz yok, bir yere de gidemiyor. Allah kahretsin deyip 20’den yatırıyor. Aslında parasının yok olmasına razı olur. Mecbur. Bankada 20’den alıp 25’ten sanayiciye veriyor. Enflasyon 40ken. O gün yapılan vatandaşın tasarrufunun sanayiciyi aktarılıp sanayinin kalkındırılması. Diyoruz ki o bile fena değil bugün de baktığında en azından amacı anladık. Ama bu seferki de bu iş biraz zor yani güzel anladı. Çıkış olmadığı için yapılıyor. Ondan anladım ama bunun devamı ne olacak dediğin zaman sanayi kalkınması dersen biz abi baya kemer sıkacağız demektir. 3-5 ay, 6 ay, 8 ay değil yani. Baya biz kemer sıkacağız demektir. Ama bizde bir bak var. Yıllardır baktığınızda jurnal başkanımız gidiyor, el sıkışılıyor, 10 milyar dolarla geri dönüyor.
Şimdi burada ne teminat verdik ki vesaire bunlar da belli olmadığı için biz kendimize has bir para bulma yöntemimiz var. Onun devam ediyor olması bu durumu belki düzeltecektir. Yani bilgimiz dairinde olmayan bir şeyler var gibi. Ya çok haklısın bak bu da bir model. Sağlıklı değil midir değil midir ayrı ama böyle bir modeli var. Bu sefer de akla şu geliyor. Peki abi devlet ya bu. Hani bizde bilsek olmaz mı? Yani benden vazgeçtik. İlgili bakan bilsin, merkez bankası bilsin, 9 tane holdingi patro. Birileri bilsin yani bu kadar da böyle hani ben aldım sen verdin, sen ne yaptın?
Onun için kusur veriyoruz ki dur bakalım inşallah büyüklerimiz daha iyisini biliyordur modeli var ki bu bir model değil. Bu çizdiğin resimde aslında hükümet değilse de bir şey olmayacak. Bayağı zor. Yani bugün itibarileri var ya ben başbakan olsam, yarın olsam falan durumu Allah’tan değiliz öyle söyleyeyim sana. Çünkü şu andaki yapıda ele gelen şeyi değiştirmek dediğinde aklımıza ilk gelen şey ne mesela? Hemen faizleri yükseltiririz hocam. Faiz lobisi. Daha credible ekiplerin iş başına gelmesi belli güvenler sağlayacaktır görüntüde.
Ondan sonra demin sen ne bağladın abi işi? Eğitim. Eğitim nasıl çözeceğiz abi? 8 de. Onun için tabii ki bir yerden başlayalım da bu başladığımız yol o yol mu onu da bilmiyoruz. Yani bu yolun nereye gittiği konusunda bir fikrimiz yok. Hocam peki ne yapalım ya o kadar kötü bir resim çizdiğimiz ki. Yapmayalım. Bu programı hiç yayınlamayalım bak. Ben sana söylüyorum bu programı hiç yayınlamayalım. Büyüklerimiz en iyisini bilir, tek akıllı sen misin gibi bir kaç tane konsepti koyarak tamam mı? Bence bu işi katarız ha ben sana söylüyorum.
Ya yandaşlar çıkıyor kanallara çok heriflere çok üzülüyorum ya bunu şimdi savunmak zorunda kalıyorlar ya o kadar zorlanıyor. Bir yandan da mecburen. Hocam daha felansız hükümet sonra vazgeçtiğimde bir de onu savunmak zorunda kalıyor daha büyük sıkıntı var. Çünkü evet yani geçen sene başka bir şey söylüyorlardı. Bir de tam tersini söylüyorlardı ya o çok mümkünmiş. Şu İlker’in söylediği şeyi ben de soracaktım. Bu son bir 6-7 aydır Merkez Bankası kendinin olmayan parayı hacı ödeye bir şeyler dolanıyor. Ben değilim Reuters söylüyor onu.
Dün Reuters söyledi. Reuters gibi adam o da evet. Turkey spends money it doesn’t have dedi. Bu ne demek? Ya bunu yapabiliyorsak niye hep yapmıyoruz? Değil mi? En sevdiğim şey kendimin olmayan parayı harcamak. Vallahi iyi fikir. Ben de merak ediyordum şeyi açısından merak ediyordum. Ekside ya rezerv. Yani ben mesela sana borcum var diyelim ki şey diyebiliyor muyum? Hakan’cığım benim rezerv ekside ama sen devam et diyebiliyor muyum nasıl olur? Biraz öyle oluyor aslında şu an. Ben senin batmıcıyağına güveniyorum abi. Böyle biraz teknik gibi görüncek ama değil aslında anlatacağım şey. Biz böyle sokakta çıksak hocam, uygun bir semt değil de daha böyle başka bir semtte çıksak dersek ki arkadaşım merhaba hayırlı günler Merkez Bankası ne iş yapar diye milletin burnuna dayasak. Şöyle cevaplar gelir. Bankaların bankasıdır. Doğru ve hiçbir işe yaramayan bir tanım yani doğru ama hiçbir işe yaramıyor. Şimdi Merkez Bankası aslında özel bir statü. Şöyle düşünelim. Para basılacağı zaman bu arkadaşlar para basıyor birincisi. İkincisi de bankalar mevduat topladıkları zaman bu topladıkları paranın bir kısmını Merkez Bankası’na yatırmak zorunda alır. Adı bunun zorunu karşılık. Mesela bankayı 100 lira yatırdığında banka o 100 lirayı alıp örnek veriyorum 20 lirasını Merkez Bankası’na yatırıp kalan 80 lirasını ilk yere kredi verebiliyor. Şimdi bu neyi yaratıyor bir kere? Sürekli merkeze para akıyor doğru mu? Bankalar topladığı her parayı senin benim param yatırıyor. Bu döviz içinde geçerli. Yani benim 100 liram değil de 100 dolarım varsa A Bankası’nda o banka 20 doları merkeze yatırıyor. O 20 o 20 bunun bir döviz rezerve oluşuyor. Rezervin bir bacağı bu. Kendisinin ait mi? Değil. İkinci bacak piyasadan mesela gerçekten eskiden oluyordu krep düşükken dolar çok düşük biraz dolar alalım dediler. Yani Türk lirası verip piyasadan dolar aldılar. TL verip dolar aldı dolar aldı. Şimdi bunu toplarsak elinde demek ki iki tür temelde rezerv var. Bir bankaların topladıkları paraları yatırdığı kısımdan oluşan rezerv kendine ait değil bankalara. Aslında sana ait bana ait yani senin banka yatırdığın para. Öbürü de kendine aldığı rezerv tamam mı? İki tane koyduk mu? Bunların ikisinin toplamına biz bürüt rezervi diyorsun. Okey. Bir de son dönemde böyle moda oldu çok diyoruz ya swap yaptı mı muvap yaptı falan filan muhabbet.
O da şöyle gidiyorsun başka bir ülkeye kardeş diyorsun ya bize bir milyar dolar swapla versene. O da diyor ki bir milyar dolar kaç para yapıyor? 13.5 milyar TL tamam diyor. 13.5 milyar TL veriyorsun ona. Geçici mi? 1 milyar dolar veriyor sana. 3 ay sonra tekrar ödeyeceğiz birbirimize diyoruz. Şimdi o tarafı da unut. O da geldi mi buraya? Şimdi bu benim toplam rezervim. Kardeşim bu rezervim bir kısmı zaten bana ait. Bir kısmı bankalara ve aslında müşterilere ait. Bir kısmıza da geri ödenecek. Biz bunun toplamını konuşuyoruz. Şimdi bu parayı Merkez Bankası istediği gibi kullanabilir.
Bunun engelleyen bir şey yok. Bu temizliği var mı? Var. Ama hepimiz biliyoruz ki şu bölümü öbür ülkeye ait. Bu bölümü efendim şeye ait. O zaman bu toplam içinden o swap borcunu ve diğerini düştüğü zaman kaç deyince de eksi 30 milyar dolar diyoruz. Yani kendine ait olmayan parayı kullanıyor hikayesi bu. Doğru kendine ait değil o para. Ama bu eksi 30 fantazisi haricinde bu çok illegal çok anormal bir şey değil. Normal şirket yönetimi gibi evet kasa yönetimi. Bravo bravo yani tam şey aslında sana ait değil bana ödeyeceksin ama o an elektrik faturası geldi.
Ödüyorsun gibi yani çok illegal. Vay falan demem ama derim ki evet ya. İlker’in cebinde para yok. İlker batıyor der. İlker’e para yok derim ama hayır aslında bu yani. Biz hepimiz bankalardan paramızı çekmek istese. Ama o zaten yok abi. Tabii ama banka veremeyecek şey komik değil mi? Banka veremeyecek ama bankaya ben niye para yatırıyorum? Devlet garanti altıları. Amerika’da da veremez ama. Olmayacağı umuduyla ilerliyoruz Mustafa. Yani doğru söylüyorsun. Olmayacağı umuduyla. Onun için zaten o eklenen bölümle oluşan bürüt rezerve millet ya bunu sayma netebak demez.
Biz bürüt rezerve takip ederiz. Yani bankalardan gelen para da okey merkezin uhdesindedir kullanabilir deriz. Ama mevzu biz onların toplamıyla eksideyiz. Kendi içinde mantıklı olabilir. Rezat şurada. Bir yandan da deniyor ki parayı dolara yatırıp yastık altı yapmayın. Bankalarda değerlendirin deniyor. Çünkü? Ama durum buysa ben niye bankaya para yatırayım? O zaten onun için bankaya yatır diyor sana. Yani sen çektiğin için biz eksiği düştük. Sevgili Mustafa getir onu. Vatanını seven dövizini getirir. Yani zaten dikkat edersen. Kur çok arttı. Bak çok yüksek gelmeyeyim oraya falan gibi açıklamalar çok yok. Yani asıl dert o değil çünkü. Asıl dert kurun artması. Asıl dert paranın çekilmesi. Paranın yurt dışına gönderilmesi. Bunlar tehlikeye yaratabilir bir ekonomi için. Para içeride kaldığı sürece kurun seviyesi farklı bir problem. Yani büyük problem değil aslında. Asıl problem değil. İki tane şey çok konuşuluyor. Sudden stop biri. Nedir? Ya sadın stop böyle artık literatürde böyle bir de havalı kelime olduğumu. Üst dört yerde birden kullanılıyor ama tam orijinal haliyle aslında ülkeye para girişinin aniden duruş. Böyle bir senaryo mümkün mü?
Şöyle mümkün. Latin Amerika’da olduğu, Lübnan’da olduğu. Çünkü şey olabiliyor. Ah bunlar borçlarını ödeyemeyecekler galiba dediğin anda içeri bir den beri hiç para girmiyor. Yani sen borçlanacağımı biliyorsun millet borca para vermiyor. Tahvil çıkarıyorsun. Devlet tahvili almıyor. Ya da işte yabancı sermay girişi duruyor. Şimdi bu olabilir. Bu bir de ekonomi çaklarının aniden durması olarak da kullanılıyor. Ama daha çok aslında muhtemelen. Yani sen de merak ettiğim bizimle konuştuğumuz diğeri. Yani ülkeye bir den beri sermay ve para girişinin aniden durması bıçak gibi. Çünkü çok yoğun para girişiyle yaşıyoruz aslında.
Para giriyor, para çıkıyor. İğri acat yapıyorsun. Ben ne yapıyorsun? Yabancı sermay giriyor bilmem ne. Bunun aniden durması içeri hiç borçlanmaması, vadesi gelen borçları taklattıramaman falan gibi bir şey. O tam batma herhalde. Tabii o çok tehlikeli bir nokta. Öyle bir şey var mı ihtimal? Herkes için uzakta bir yerde bu ihtimal var ama bugün Türkiye’de biz şunu görüyoruz. Hatta o Türkiye batar mı videomuzda konuştuğumuz da oydu. Biz şu anda iki puan faiz fazla verelim dediğimiz anda istediğimizde üç katı para geliyor. Şu anda bize borç verenler bu adamlar default eder mi ödemez mi diye düşünmüyorlar. Zorda madem riski yüksek yüksek faiz alalım diyorlar. Bir de şey demiştin Türkiye hep borçlarını ödüyormuş gerçekten. O da masanın üzerinde olduğu için yani o yok şu anda ama tabii ki çok da zorlamamak lazım. Yani sonuçta bu herkes için belli mesafede bir risk olarak durabilir. Fakat bugün için hala bence bu sorun değil yani soru konu bu değil. Zaten vatandaşı da buradan hani biz biraz da kamu göreviyle de konuşalım izin verirsen. Yani şunu da söyleyelim kur çok artıyor dediğiniz şey bizim canımızı sizin canınız yakacak ama bunun artıyor olması sistemin çöküyor olduğu anlamına gelmiyor. Bunlar farklı şeyler. Yani sistem çökmesi başka bir şey abi.
Para kalmaması sistem bulamaması yurt dışından petrol almak için döviz rezerveninin kalmaması falan bu başka bir problem. Peki bir de hiper enflasyon konuşuluyor o. Hiper de aslında belli bir rakamın üstünde çıktığı da enflasyon literatürde bazı yerlerde de yüzde ellinin üstü diyor. Bazıları otuzun üstü diyor ona hiper diyoruz artık. Yani çünkü şeyin anlamı kalmıyor mesela enflasyon 7’den 9’a çıktığı 6’dan 4’e düştü diyorsun. Öbür türlü diyor ki mesela 47’den 53’e çıktı. Ya babacığım zaten herifin enflasyonu 50 ya 53 olsa ne olur. 65 olsa ne olur. Fiyatlamada karşılığı olmamaya başlıyor.
Ve o uzaydan tekrar tek haneye indirmek 2001’de olduğu gibi yıllarımızı alıyor. Ben yüzde 140’ı hatırlıyorum Türkiye’de. Hatırlarsan 15 yılımızı alıyor. Yani oraya çıktığın zaman geri çevirmek çok zor. Bu sermaye oradan oraya gidiyor ve tercihlerini kullanıyor. Bu kadar son bir yılda en çok değer kaybeden ekonomiye niye geliyor olmayı tercih edecek. Bu böyle devam edersin. Ucuz olduğumuz için. Aslında batmayacağın kavram ama senin üzerindeyse para ne kadar değer kaybetsi o kadar ucuzsun.
Öyle düşünsene biz burada mesela Flu TV için örnek veriyorum. 9 milyon TL değeri var piyasa değeri var diye düşünüyorduk. 1 milyon dolar diyordun. Şimdi burası hala 9 milyon TL ise diyorsun ki artık 500 bin dolar. Şimdi burası 300 bire indiği zaman ben şey diyeceğim alayım ben bunu ya. Türkiye’de şu kadar takipsiz olan şu kadar etki alanı olan bir yere baktığın zaman aslında düşünsene şimdi buradan da çamur atmak gibi olmasın. Yani yabancı haber kanalları var Türkçe yayın yapan. Senin kadar izleyicisi takipsiz yok ha. Dolayısıyla sen şimdi oradan bilmem ne Alman Fransız kanalı kuracağına gelip buradan 300 bin dolar buraya alsan vermez de. 500 bin alsan abi kanal kursan bilmem kaç milyon yani 500 bin alsan şunu biliyorsun ben her akşam 100 bin kişiye ulaşacağım. Bu çok büyük olay yani. Ucuzlamış oluyor. Ucuzlamış oluyor. Ama içeride de biz aynı tepkiyi tersten koyuyoruz ucuzladı ev satacağım. Bizim ev artık arttı. Niye? Dolar oldu. Ne alakası var? Artık arttı. Ben de kendimi koruyorum abi araba fiyatları ev fiyatlarını arttırıyorum.
Ama arttıramadığım bir yer var şirket değerleri o artmıyor. Şey soracağım. SDS diye bir şey var hocam. Evet hocam. Türkiye’nin risk primi en yüksek risk primi olan ülkelerden biriyiz. 550 puan mı ne? Evet. O şimdi ama mantıklı gelmiyor bana yani. Brezilya’dan iki kat kötü müyüz yani hocam ya. Zaman zaman haklısın. Absürt fiyatlamaları oluyor gerçekten. Mekanik şu. Credit Default Swap diye geçiyor. C D S. Credit Default Swap şu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir tahvil çıkarıyor.
Sana diyor ki Hülkerciğim 1 milyon dolar yatır ben sana 10 sene sonra 100 bin dolar vereceğim diyor. Sen tamam deyip bana 1 milyon borç veriyorsun. 100 bin faiz alacaksın. Bu arada diyorsun ki ya ya Türkiye batarsa. Bir kere çok absürt bir şey konuşuyoruz değil mi? Türkiye batarsa. Ödemezse yani. Ödemezse. O zaman sen gidip diyorsun ki Mustafa’ya bu tahvili sigortalar mısın diyorsun. C D S. Onun primi. Yani 10 milyonun üzerine yapılır o. 10 milyon dolarlık tahvilinin batmasına karşılık ben seni 500 bin dolara sigortalarım diyor. Aynısının Fransız tahvilini 50 bin dolara sigortalarım diyor. O batmaz diyor. Dolayısıyla bu ne kadar yükseklikse daha riskli olarak algılıyor. Saçma bir yükseklik de değil mi bu? Tabii yani Türkiye’nin bu kadar büyük ödememe riski yok. Ama bir yerden sonra burda şeyi kaybedersin ya bu oyun haline geliyor mesela kaçtı 300’dü. Aa bugün kötü haber var 400 oldu diyorsun. Ya o 400’ü düşünmüyorsun aslında. Kardeş bunlar batar mı düşünmüyorsun. Eurobond tarafında filan da bunu görüyorum. Yani Türk Eurobondlarına kötü haber geliyor. Yabancılar satıyor. Ben biliyorum ki Türkiye’nin en büyük dört bankası ya da Türkiye Devleti borçlarını öder abi. Yani bence çok düşük deyip alıyorum ben. Ama yabancı gözüyle demin güzel söyledi. Çık buradan Madagaskar’a git abi sona gelirsin derdin mi yani bir tek burası mı var ama bizde bir tek burası var. Dış minnakların oyunu hocam. Onlarsız olmaz zaten. Peki hocam çok güzel bir sohbet diyemiyoruz. Güzel sohbet ama. Azıcık azıcıklı geçti ama biz yine de şey yapıyoruz. Hocam o zaman kemer sıkmaya devam. Aynen hocam. Şimdi buradan suşiciye mi gidiyoruz ne yapıyoruz? Hocam bir cip alalım önce. Bir cip alalım ciple suşiciye gidelim o zaman. Ya elektrikli cip alamıyoruz hocam.
Hocam nerede bu devletin? Elektrikli cip alamıyoruz çok mağduruz. Hocam görüşmek üzere. Hocam mutlaka görüşelim. Görüşürüz hocam.
Kendimize iyi bakalım.
İlk Yorumu Siz Yapın