Fabrikayı Kurarken Batacağız Dedim | AdaWall Nasıl Dünya Devi Oldu
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=3-zF0X56UhQ.
Bakın biz bu ürünü gerçekten Türkiye’de, Adana’da üretiyoruz. Design’in Adana, made in Turkey. Ailemizde beş kuruş para almadık. Peki biz bu işe gireceğiz, dünyayı sallayacağız, tüm dünyaya ürün satacağız. 120 ülkeye ihracatı vurur. Fabrikayı ben 32 yaşındaydım, kuzenim de 27 yaşındaydım.
O zaman 6 yıl önce. İsmim Hakan Güzel. 1983 Adana doğumluyum. İlkokulu, ortaokulu, liseyi Adana’da okudum. Üniversiteyi Ankara’da, Bilkent Üniversitesi. İşletme bilgi yönetimi mezunuyum.
Daha sonra da İngiltere’de diş ticaret üzerine uzmanlık okudum. Çocukluğumdan beri çalıştım diyebilirim. Daha 7-8 yaşındayken hafta sonları kapının önünde dedemin gelmesini beklerdim. Dedem sabah erkenden gelir beni alır, ceketimi giydirir, elimden tutar, iş yerine götürür. Çalışma hayatına aslında böyle başladım. Dedemin o zamanı hırdavat dükkanı vardı, inşaat malzemeleri satıyordu. Ben de orada ona yardımcı olmaya çalışıyordum. Almayı satmayı orada öğrendik. İş hayatına böyle başladık. Aile şirketimiz o zaman iki üç ülkeden ürün ithal ediyor. Ben de dedim ki, ithal mallar getirmemiz lazım, işi büyütmemiz için. Hemen arka arkaya Çin’e gittim. Fuar fuar gezdim, üretici üretici gezdim. Devamlı büyütme fikri vardı. Oradan ne getirebilirim de Türkiye’de satabilirim diye.
Çeşitli yapı malzemeleri ithal etmeye başladım. Daha sonra 2010 yılında evlendim. Malezya’ya dört günlüğüne balayına gittik. Malezya Sanayi Rehberi diye bir kitap. Açtım hemen bakıyorum, o zaman Çin’den ne getiriyorum? Hortum, çimhalı, seramik, eldiven, merdiven. Bir sürü getirdiğin yapı malzemesi var.
Rehberin içinde de bir tane üreticisi yok. Araştırırken duvar kağıdını gördüm. Duvar kağıdı da ben bu Çin’den ithal edip Türkiye’de sattığım ürünler var ya. Sattığım yerlerin çoğunda gördüğüm bir ürün. İşte seramiği kim alıyor? Dekorasyoncu alıyor. Çimhalıyı kim alıyor? Dekorasyoncu alıyor. Tamam buldum nereye gideceğimizi. 2-2.30 saat sonra Malezya’da bir sanayi bölgesine vardık. Duvar kağıdı fabrikası. Rehberden buldum. Burası, burası. Geldik duvar kağıdı üreticisine. Dedik biz Türkiye’den geliyoruz. Duvar kağıtlarınızı görebiliriz. Hemen katalogları getirirler, sayfaları çevirirler. Baktım baya da güzel bir ürün. Sonra ürünleriniz güzel, ticaret yapmak istiyorum dedim. Şans eseri fabrika sahibi de oradaymış. Fabrika sahibi geldi. Mr. Tisay. Dedim beyefendi ürünlerinizi beğendim. Satmak istiyorum. Adam beni çok ciddiye almadı. Neden? Balayne’ye gitmiştim ben Malezya’ya. Parma garası terlik, alfımda şort. İşte yandan şöyle bir çantam var. Dedi ya siz Türkiye’den buraya duvar kağıdı almak için mi geldiniz? Yok dedim. Aslında biz dedim 3 gün önce evlendik Türkiye’de. Balayne’ye, Malezya’ya geldik. Kuala Lumpur’da bir otelde kalıyoruz. Ben sizi sanayi rehberimden buldum. Taksile geldim dedim.
Mr. Tisay dedi ki ya ne kadar şakacısın. Hayır dedim şaka yapmıyorum. Tamam dedi sen bu malı alacaksın ve satarsın. İnanıyorum. Ben de dedim ki uygun verirsen çok alırım çok satarım hem de dedi. Sana dedi çok güzel bir düğün hediyesi vereceğim. Nasıl dedim? Sana dedi çok ayrı bir indirim yapacağım dedi. Gerçekten iyi bir indirim yaptı. Ben aslında duvar kağıdıyla orada tanıştım.
Ben bu adamın yıllar sonra oğlunun Hong Kong’daki düğünde oğlunun sadıcı oldum. Sonra duvar kağıdını alıyoruz satıyoruz alıyoruz satıyoruz dediği gibi çok hareketli. Dedim ki sadece Malezya olmaz. Kore’den başka ürünlerde alalım. Kore yetmedi Çin’den. Çin yetmedi Rusya. Rusya yetmedi Fransa. 4-5 ülkeden duvar kağıdı ithal edip tüm Türkiye’ye satar oldum.
Birkaç yılda Türkiye’nin en büyük duvar kağıdı ithal açılarından biri olduk. Çemikleşmiş aile şirketlerinde üçüncü kuşak demek, mevcut düzeni ya devam ettirmek demek ya da sil baştan yeni bir düzen kurmak demek. Kuzenim Vehbi Güzel. O da üniversiteden mezun oldu geldi. Endüstri mühendisi. Biz Vehbi ile sil baştan seçtik. Dedik ki yıl 2014 duvar kağıdı artık ithal edip satmayacağız. Bu malı üretip satacağız. Göze girmekle göze almak arasında ciddi bir fark var. Biz ailemizin gözüne girmeye çalışmadık. Tüm riskleri göze aldık. Çok güveniyorduk kendimize. Diyor ki ailemizden beş kuruş para almadık ya. Hiç para almam. Peki bu işe gireceğiz.
Dünyayı sallayacağız. Tüm dünyaya ürün satacağız. Türkiye’de duvar kağıdı satan mağazalar vitrinde şunu yazar. İtal duvar kağıdı. Bu bence şu demek. Türkiye bu işi yapamıyor. Gerçekten öyleydi. Hakkıllar burada ithal duvar kağıdı yazmakla. Biz de ithal ettik. Kuzenimle dedik ki en teknolojik duvar kağıdı makinesini alacağız. En iyi ham maddeleri kullanacağız. En iyi duvar kağıdı tasarımcılarıyla çalışacağız.
Ama tabii bir sıkıntı vardı. Ne yapacağımızı çok iyi biliyorduk ama ne yapacağız? Dünya standartlarının üzerinde farklı, sıra dışı, insanlar gördüğü zaman şok olacak duvar kağıtları üretmek istiyorduk. Ne yapacağımız ortadaydı. Ama nasıl yapacağımızı bilmiyorduk. Almayı satmayı iyi biliyorduk ama üretmeyi hiç bilmiyorduk.
Duvar kağıdı fabrikası patron şirketi olamaz. Çok bacaklı. Kesinlikle ekip işi. Sıra dışı, çarkın dışında insanlarla çalışman gerekiyor. Ve tüm dünyayı, trendleri, modayı takip etmen gerekiyor. Çok takip edilmesi, canlı tutulması, diri tutulması gereken bir iş. Durduğunuz an geriye doğru gitmeye başlıyorsunuz. Devamlı yenilik, devamlı yenilik.
2014 yılında bir fuarda tanıştığım bir beyefendi vardı. Güney Koreli. Canlı, naif, iş adamı belli, sanayici. Bana demişti ki ben duvar kağıdı üreticilerine 40 yıldır silindir üretiyorum. Biraz da böyle sohbetimiz olmuştu. Hemen dedim bu Koreli beyefendiyi ara. Aradım. Dedim ki beni hatırladınız mı? Fuarda tanışmışsın. Evet.
Türkiye’de sıra dışı ürünler üretebileceğim, farklı duvar kağıtları üretebileceğim bir fabrika kurmak istiyorum. Bana yazdın diye olur musun? Olur mu dedi. Herkes işi anlatıyor bize. Nasıl olur falan. Ama herkesin dediği tek bir şey var. Ya emin misiniz? Ya işte eminiz geliyoruz gidiyoruz, bu ürünü satıyoruz üreteceğiz. Ben tabii emin misiniz diye bir şey yapıyorum.
Emin misiniz diye devamlı soruyorlar. İçinde bir korku da var tabii. Ne olabilir yani? Sonuçta uzay mekiği üretmeyeceğiz ya duvar kağıdı üreteceğiz. Ne olabilir ki diyorum. Roket değil bir şey değil. Ben yıllar sonra onların ne demek istediğini çok iyi anladım. Gerçekten çok bacaklı, çok farklı, çok zor bir üretim. İşte diğer sanayi ürünlerine göre diğer ürünlerde makina, teknoloji değişir, ürün hep aynı kalır.
Ama duvar kağıdı sektöründe her sene sil baştan. Belki buna uzun süreli bir banka kredisi kullanalım. Kuzenin vehbiyle birlikte uzun süreli bir banka kredisi kullandık. İlk ödemesi de 6 ay sonra. Dedim ki ya bu makina gelir, kurulur 6 ay sonra peyder pey öderiz. Hamama giren perler. Makine geldi. Ya ben ne düşünüyordum bilmiyorum da herhalde dedim şöyle bir hissiyat vardı.
Makineyi getirecekler koyacaklar. Ütü gibi prize takacağız, çalışacak. Ya 4 ay geçti. Gece gündüz fabrikadayız. Daha ürün yok. Ve 4. ayın maaşlarını o zaman 12 kişiyiz. Hiç unutmuyorum. Maaşlarını ödeyemedik. Çalışanlarımdan biri yanıma geldi dedi ki Hakan Bey, sizin heyecanınız, inancınız, bizim en büyük motive kaynağımız hiç önemli değil. Geç olsun dedi. 5. ay oldu.
Dedim ki biz herhalde fabrikayı kurarken batacağız. Yok mal yok öyle değil. En son 6. ay ufak tefek bir şeyler yapmaya başladık. Ürünleri üretmeye başladık. Ürettik ürettik ürettik ürettik. Duvar kağıdı da şu şekilde satılıyor. Biz bu ürettiğimiz ürünleri katalog haline getiriyoruz. Her ürünün numunesini koyuyoruz. İç mekanda o ürünün nasıl gözüktüğüne dair resimler koyuyoruz. Bu katologları dekorasyonculara gönderiyoruz.
Son kullanıcı bu noktalara gidiyor, sayfaları çeviriyor, ürünün gerçeğini görüyor diyor ki bu. Bu katologu yapan ekip bana dedi ki Hakan Bey sizin katologları 14 Temmuz doğum gününe yetiştireceğiz inşallah diyorlar. Yetiştirdiler de. 15 Temmuz sabahı hemen 7-8 kişi bunları streçlemeye, pat pat naylonun içine koymaya, kollaymaya başladık. Hazır hale getirdik. Kargoyu aradık dedik ki 400 tane paketimiz var gelip alır mısınız?
400 tane paketi kargoya teslim ettik. Dedik ki Türkiye’deki bu 400 dekora sonucuya götür bu katologları ver. Sonra arkadaşlara döndüm dedim ki arkadaşlar yarın bayramlar sipariş yağacak. O kadar eminim ki ürünleri çok güveniyorum. Gerçekten çok farklı, sıra dışı bir şey yaptık. 15 Temmuz akşamı darbe girişi oldu. 20 Temmuz oldu daha kargocular ortada yok.
Kimse yok. Arıyoruz telefona bakan yok. 25 Temmuz oldu daha bir tane katologumuz bir dekora sonucuya ulaşmadı. Ya eyvah dedim bu sefer kesin batacağız. Bir rulo dahi satamamışız. Bir tek rulo. Dedim ki ya bir şey yapmamız lazım. O zamanlarda devamlı fuarlar da geziyorum İtalya çıllarla falan karşılaşıyorum. Azerbaycan’ı duyuyorum çok. Bakıyorum. Azerbaycan’da acayip bir tüketim var hatta bir pazar var. O pazarda yüzün üstünde duvar kağıdı alsatçısı vardır. Hemen valize katalogu koydum. İğracat müdürümüzle birlikte Azerbaycan’a gittik. Valize o pazara gittik. İçinde katologlar var. Müzik değişti. Dansın da değişmesi lazım. Müdürümüze dedim ki siz şu mağazalara girin ben de şu mağazalara girin. Üç gün boyunca Azerbaycan’da ne kadar duvar kağıtçı varsa hepsine girdik girdik çıktı. Hepsine. Satmam lazım yani. Para lazım. Kredinin borçları geliyor. Para yok maaşı zor ödüyorum. Zor dönüyoruz yani. Birisi müdürümüzü aramış. Biz geldikten bir gün sonra. Demiş ki ya demiş hiç oldun mu? Pazarda demiş yok. İğracat müdürü fabrikanın sahibi elinde valize dükkan dükkan girdi girdi çıktı.
Hiç oldun mu demiş. İğracat müdürümüzle dedim ki gezen kurt aç kalmaz. Bence masa başında oturmak bir sanayici için en riskli şeydir. Devamını gezmelisin ve işi de yaparak öğrenmelisin. Duyarak değil. Yaşım 38. 60’dan fazla ülkeye gittim. Ve bu 60 ülkeye sadece duvar kağıdı satmak için ve o pazarı araştırmak için gittim. Çok seyahat ettim ama çok büyük bir silahım vardı. Hep söylediğim bir şey var.
İyi tasarım. Çağın üstünde tasarım. Şu an Azerbaycan’da 11 tane adabolu yazılı duvar kağıdı satan noktalar. Fabrikamızın bünyesinde Teknoloji Bakanlığı onaylı Argeve tasarım merkezi var. Kendi ürünlerimizi kendimizle tasarlıyoruz. Aynı zamanda dünyaca ünlü tasarım stüdyolarıyla da çalışıyoruz. İşte Adana’da doğduk büyüdük. Burada para kazandık. Burada büyüdük.
Dedik ki anlamlı olsun Adana’nın adası wallpaper’ın da bolu. 120 ülkeye ihracatımız var. Kendimizi yetiştirdik. Çok genç ve dinamik bir ekibimiz var. Toplam 130 kişiyiz. Yaş ortalamamız 33. Kadın çalışan sayısı erkek çalışan sayısının tam iki katı. Kolombiya, Peru, Fas, Ukrayna buralardan çalışanlarımız var.
Evet hep hangi ülke hangi dili konuşuyorsa o dili ana dili olan satış temsilcisi alıyor. O ülke temsilcisi o. Hepsi de Adana’da yaşıyor. Biz bir rüya takımıyız aslında. Atatürk’ün kendime ilke edindiğim bir sözü var. Der ki kısa zamanda çok işler başardık. Biz de ekip olarak kısa zamanda 0’dan 120 ülkeye ihracat yapmaya başladık. Bu tabii ki de ekip işi, özverişi.
Warner Bros’un dünyada duvar kağıdı olarak üreten tek fabrikayız. Superman, Batman, Wonder Woman, Taş Devri, Tom Enger’i, Harry Potter. Bunların bu karakterlerini hepsini duvar kağıdı olarak üretmeye başladık. Ve tüm dünyaya da tabii ki de satmaya başladık. Diyoruz hep ileri hep büyüyelim bir şeyler yapalım. Daha fazla ihracat yapalım. Duvar kağıdına çünkü tüm dünyaya satıyoruz.
Böyle bir müşteri yelpazesi var başka ne satabiliriz? Gördüm ki dijitalı baskı sektörü hızla büyüyor. Wehbi ile hemen karar aldık. Ortalık dedik ki dijital baskı sektörüne yatırım yapalım. Ne yapacağız peki? Dedim ki ürettiğimiz duvar kağıtlarıyla kombinleyebileceğimiz perdeler, döşemeli kumaşlar, kırlenmeler, puflar üreteceğiz. Ve birçokları müşteri beğenmesine öyle sunacağız.
Tekstil sektörüne de böylelikle girmiş olduk. Biz ekip olarak Made in Turkey etiketinin çok büyük bir destekçisi olduğumuzu düşünüyorum.
Özellikle de aşkla, zanaatle ürettiğimiz desenlerimizle.
İlk Yorumu Siz Yapın