FATİH SULTAN MEHMET’İN SIRRI
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=pdQ5fuwNfWs.
Eğer padişah sizseniz törelerimiz gereği bu zor günde gelip ordunun başına geçin. Yok eğer padişah bensem emrediyorum. Gelin ve derhal ordularımın başına geçin. Fatih Sultan Mehmet, babası 2. Murat’a gerçekten bunu söyledi mi? Yıllardır tarih kitaplarında öğrendiğimiz bu meşhur sözün aslında çok karmaşık bir arka planı var. 17 yaşında tahta çıkan Sultan 2. Murat, saltanatının ilk 10 yılında tahtını korumak için büyük mücadeleler vermek zorunda kaldı. Ankara Savaşı ve Fetret Devri ile Anadolu’daki hakimiyet zaten zayıflamıştı. Bu yüzden Rumeli topraklarının korunması son derece önemliydi. Rumeli bağımsız uç beyleri tarafından yönetildiği için Fetret Devri’nde kaybedilmemişti. Ancak bu uç beyleri merkezi yönetime karşı mesafeli duruyor, şehzadelerin taht kavgalarında aktif rol oynuyordu. 2. Murat’ın barış yalnızlık politikasına da karşı çıkıyorlardı. Halil’in alcığını aktardığına göre 2. Murat, dedesi Yıldırım Beyazıt veya oğlu Fatih gibi hırslı ve fütuhatçı bir padişah değildi.
Bu durum Rumeli uç beyleri için kabul edilemezdi. Saray barış derken uç beyleri savaş demeye başladı. Bu ikilik uç beylerinin zaman zaman 2. Murat’a karşı haçlılarla iş birliği yapmasına bile neden oldu. Böylece 2. Murat daha etkin bir savaş politikası izlemeye başladı. 1438’de Macaristan üzerine 45 gün süren bir sefere çıktı ve bu sefer gaziler için oldukça verimli geçti. 1439’da bir sefer daha düzenledi ve Semen direği aldı. Böylece Sırp despotluğunun topraklarını ilhak etmiş oldu.
Ama paşaların ve uç beylerinin çıkardığı sorunlar, iç karışıklıklar derken 1440-1443 yılları arasında Hünyadi Yanoş’un ordusuna karşı yenilgiler yaşandı. Özellikle 1443 yılı 2. Murat için çok zor geçti. Yenilgiler yetmezmiş gibi çok sevdiği büyük oğlu Alaattin Ali Çelebi de hayatını kaybetti. Bu 2. Murat için büyük bir yıkım oldu. Tahta çıktığı günden beri büyük bunalımların ve entrikaların ortasında kalan 2. Murat oğlunu da vefatıyla derin bir keder içinde kaldı. Artık tahttan çekilmek istiyordu. Ancak saltanatı oğlu 2. Mehmed’e bırakmadan önce doğu sınırlarını güvence altına almalıydı. Bunun için de 1444’de Karamanoğulları üzerine sefere çıktı. Karamanoğlu İbrahim Bey’le anlaşma yapıp tehdit oluşturmasını engelledikten sonra vakit kaybetmeden yola çıktı. Bursa’dan Yenişehir’e ve oradan da Mihali Çovası’na geçti. 2. Murat burada ordugahını kurdu ve daha önce hiçbir Osmanlı Padişahının yapmadığı bir şey yaptı. Yenişehir ağası ve beylerini etrafında topladı. Onlara şöyle seslendi. Bakın beyler, paşalar, bu ana gelinceye kadar padişahınız bendim. Bugünden sonra padişahınız oğlumdur. Şimdi göreyim sizi. Nice geçinirsiniz ve nice tedbir alıp her işe nice çalışırsınız. Göreğim sizi. Zira ben, tacu tahtımı ve ünvanımı fil cümle oğluma verdim. 2. Murat’ın bu konuşmasını satır aralarında aslında paşalara bazı imalar vardı. Padişah olduğu günden beri paşaların fikir ayrılıkları ve güç mücadeleleri yüzünden iç karışıklıklar bitmek bilmemişti. 2. Murat nice geçinirsiniz derken muhtemelen benim sözümü dinlemez sorun çıkarırdınız. Bakalım şimdi ne yapacaksınız demeye çalışıyordu. İlginç olan Osmanoğullarında daha önce eşi benzeri görünmemiş böyle bir vaka karşısında hiç kimsenin şaşırmaması ve heyecanlanmamasıydı. Sanki paşalar bunun olacağını önceden biliyor ya da zaten bunu yapmaya çalışıyor gibiydi. 2. Murat tahtı oğluna bırakmış şekilde Bursa’ya çekildi. Böylece 2. Mehmed’in iki yıllık saltanatı başladı.
Ağustos 1444’te henüz 12 yaşında padişah olan 2. Mehmed daha tahta geçer geçmez kendini kaosun ortasında buldu. Onun bu mücadelesinde yanında olanlarsa kendisine İstanbul’un fethini aşılayan paşalar olacaktı. Zahanos Paşa ve Şahin Paşa her ne pahasına olursa olsun 2. Mehmed’in yanında olmaya ve tahtını korumaya çalışan isimlerdi. Babası 2. Murat’ın en güvendiği devlet adamlarından olan Çandarlı Halil Paşa ise ilk günden beri 2. Mehmed’in padişahlığına karşı mesafeliydi. Ona göre asıl hükümdar 2. Murat’tı. 2. Mehmed tahta çıkar çıkmaz Osmanlı içinde karışıklık çıkarmak isteyen Bizans Yıldırım Bayezid’in torunlarından Şehzade Orhan’ın tahtı alması için teşvik etmeye başladı. Hatta Bizans hazinesinden hatır sayılır miktarda para Şehzade Orhan’ın taht kavgası için ayrıldı. Orhan’ın harekete geçmesiyle Edirne Sarayı’nda hararetli bir tartışma başladı. İlk ciddi siyasi krizin sınavını verecek olan 2. Mehmed derhal divanı topladı. Ne yapılması gerektiğini paşalarına sordu. Paşalarsa ikiye ayrıldı.
Bir kısmı vakit kaybetmeden 2. Murat’ın Bursa’dan Edirne’ye çağrılmasını istiyordu. Elbette bunu isteyenlerin başında Çandari Halil Paşa geliyordu. Diğer grupta böyle bir şeye gerek olmadığını, alınacak tedbirlerle meselenin çözüleceğini söylüyordu. Bu grubun başındaysa Zanos Paşa vardı. 2. Mehmed de sorunu kendisi çözmek istiyordu. Karşılaştığı ilk krizde babasını çağırırsa Edirne’de padişah olarak oturmanın bir anlamı olmayacağını düşünüyordu. Rumeli beyler beyini görevlendirdi ve askerler toplandı. Şehzade Orhan’ın geçiş yolları kapatıldı. Plana göre Orhan, kapana kıstırılıp yakalanacaktı. Ancak kusu planını haber alan Şehzade Orhan zor bela kaçarak Bizans’a sığındı. Bu mesele böylece kapanmış oldu. Şehzade Orhan 2. Mehmed’in 2. saltanatına dek bir daha ortaya çıkmayacaktı. Ama 2. Mehmed’in sınavı bitmemişti. 18 22 Eylül’de Macar ordusu Vidin’e geldi. 2. Murat’ın tahta küçük yaştaki oğluna bırakmasını kendileri için bir fırsat olarak görmüşlerdi. Bu da yetmezmiş gibi Edirne’de büyük bir yangın çıktı. Edirne’nin candamarı olan Bedesten ile birlikte yaklaşık 7000 ev kül oldu. Bedesten Ketu Dağı’su Hoca Kaas’ın ve katipleri de bu yangında hayatlarını kaybettiler. Tüm bu karışıklıklar 20-25 günlük bir zaman diliminde yaşandı. Ama içlerinde en büyük sorun 2. Murat’ın bile zamanında güç belağı atlattığı Macar ordusuydu. Oruç Bey tarihinde Macar ordusunun yaklaşık 60.000 kişilik askeri gücü olduğu, 400 top, sayısız tüfek ve zemberekle geldikleri yazıyordu. Ordu’nun dehşet verici görüntüsü için Gömgök Demire Garkoğlu yazıyordu.
Artık kaybedilecek vakit yoktu. Paşalar, Padişah’a durumun vehametini anlatarak 2. Murat’ın Bursa’dan çağırılması gerektiğini söylediler. 2. Mehmet derhal nameler yazdırdı ve Kasapzade Mahmud Paşa’yı görevlendirdi. Mahmud Paşa vakit kaybetmeden Bursa’ya giderek 2. Murat’ın huzuruna çıktı. Burada yalnızca Macar ordusunu değil, Edirne yangınlarını ve Şehzade Orhan meselesini de anlattı. Ama 2. Murat’ın tepkisi oldukça sertti. Saltanatının ilk yıllarından beri kendisiyle güç mücadelesine giren uç beylerine ve sarayda iç çekişmelere neden olan paşalara kırgınlığı ve öfkesi dinmemişti. Mahmud Paşa’ya, ”İşte beyiniz, işte memleket, ne gerekiyorsa siz yapın” diyerek kızgınlığını gösterdi. Bunun üzerine beyler toplanıp huzura çıkarak 2. Murat’a, ”Biz harp meydanına sensiz varmayız. Bizim beyimiz sensin. Elbette sen olmak gereksin.” dediler. Bu sırada 2. Mehmet’in görevlendirdiği Mahmud Paşa da, ”Bu kez durum farklı. İşin içinde Bizans da var.” diyerek Padişah’ı ikna etti. Peki 2. Mehmet’e atfedilen meşhur sözü nasıl ortaya çıktı?
Tek nüssası Paris Milli Kütüphanesinde olan Kemal Paşazade’nin 6. defterine göre, 2. Murat’a Edirne’ye dönmesi için, ”Eğer bu diyarın şehriyarıysan gel vilayetini himaye eyle ve eğer rayiyet olmaya rağbet ettinse onun hükmüne riayet eyle.” denildi. Ve bu şekilde ikna edildi. Böylece 2. Murat Edirne’ye doğru yola koyuldu. O da hasaraya varmadan Padişah 2. Mehmet ve paşalar şöyle bir plan yaptı. 2. Murat Edirne’de kalıp şehri koruyacak, 2. Mehmet ise Macer ordusuna karşı gaza edecekti. Paşalar Çavuşbey isimli ihtiyar ve tecrübeli birine şehri nasıl savunulacağını sordular. Onun tavsiyesiyle Edirne’nin çevresinde bir baştan bir başa hendekler kazıldı ve içleri suyla dolduruldu. Daha sonra düşmanın geçmesi muhtemel olan derbentlere adamlar gönderilip önleri kesilecekti. Rumeli ve Anadolu beyleri ise askerleriyle birlikte şehirin çevresine çağırıldı. Kış yaklaştığı için dağılan Osmanlı ordusu yeniden toplanmalıydı. 2. Mehmet bunun için kadılara ferman gönderdi. Her kasabadan yeniçeri, topçu, tımar sahibi ve müteferrika Edirne çevresinde toplandı. Her şey hazırdı. 2. Murat geldikten sonra 2. Mehmet ve paşaları gazaya çıkacaktı. En azından beklentileri buydu. Ama 2. Murat’ın Edirne’ye ayak basar basmaz gönderdiği ferman, paşalar üzerinde soğukluş etkisi yaptı. 2. Murat oğluna şöyle söylüyordu. ”Oğlum, görevim seni. İslam askerlerini bir yere mevcut edip onlara mukayyet olasın. Halil Paşalarımı yaya kullarımla ve nice topçularla bana gönderesin.
Sen ele müzere olmayasın. Halil Paşalarımı ve yayalar beni göksu dedikleri yerde karşılayalar.” Fermanından anlaşılacağı üzere 2. Murat Edirne’ye gelince kontrolü yeniden ele alacaktı. Ama 2. Mehmet’in yanındaki paşalar en başından beri savaşa genç padişahın gitmesi yönünde plan yapmışlardı. Ordunun başına 2. Murat geçince 2. Mehmet’e paşaları için bundan sonrası nasıl şekillenecekti? Paşaların hepsi bu endişeyi paylaşmıyordu elbette. Çandarlı Halil Paşa son derece mutluydu. 2. Murat’ın emrettiği gibi onu karşılamak için yola çıktı. İnceiz’e geldiğinde 2. Murat’a yerini bildirdi. Ama Çandarlı Rumeli, 2. Murat ise Anadolu yakasındaydı. Aralarında aşılması gereken İstanbul boğazı duruyordu. 2. Murat’ın geldiğini haber alan Bizans ise onu Rumeli tarafına geçirmemek için çoktan çalışmalara başlamıştı. 2. Murat’ın Avrupa yakasına geçiş macerası dünya tarihinde bir ilk olacak gelişmelere yol açtı. Çandarlı Halil Paşa denizin iki tarafına da toplar yerleştirdi. Topçumaşı Sarucağ ile birlikte bunu öyle hesaplı yaptılar ki bu plan kayıtlara karşı karşıya topların tanesi birbirini buğz eder ola diye geçti. Nihayet plan tamamlandı ve 2. Murat anlaşmalı olduğu Ceneriz gemilerine binerek boğazı geçmeye başladı. Topçumaşı ise bu sırada boğazı gözetliyordu. İşte o anda Bizans’ın gönderdiği iki gemi göründü. Bunu gören Topçubaşı kurduğu topları ateşlemeye başladı. Bizans gemilerine ağır hasarlar verdi ve geri çekilmelerini sağladı. Böylece 2. Murat sağ salim bir şekilde Rumeli tarafına geçti. Edirne’ye yaklaştığında Sultan 2. Mehmed’e babasının geldiği haber verildi.
2. Mehmed paşalarıyla birlikte babasını karşılamak için yola çıktı. Kurbanlar kesildi, hayır dualar edildi. Selamlaşma merasiminden sonra herkes yerine çekildi. Ama genç padişahın içini kemiren soruları babasına sorması gerekiyordu. 2. Murat’ın yanına varıp ona ”Bu gazaya beni de götüresiniz. Ben dahi gaza edip küffara kılıç sallayayım.” dedi. Babası ise ”Yok oğul, bu sözü söylemeyesin. O düşman bek düşmandır. Ben ona karşı vardığımda sen bu tahta Bizans keferesinden koruyasın.” diye cevap verdi. Ama 2. Murat’ın içine bir kurt düşmüştü. 12 yaşındaki oğluna bu aklı kim vermişti? Derhal Çandarlı Halil’i yanına çağırdı. ”Lala, sen tedbir sahibi, akıllı bir vezirsin. Niçin oğlumun bu asılsız sözlerine izin verirsin?” diye sordu. Çandarlı Halil Paşa ise 2. Mehmed’e gazaya gitmemesi konusunda nasihatle bulunduğunu ancak ikna edemediğini söyledi. Aslında doğruyu söylüyordu. 2. Mehmed’in gazaya çıkmasını isteyenler Zanos ve Şehabettin Paşalardı. Onun babası gibi barış yalnızlığı davranmasını istemiyor, fethi politikasını aşılamaya çalışıyorlardı. Ancak gelinen noktada Macarların güçlü ordusu karşısına 12 yaşındaki padişahın çıkması Osmanlı yıkılmasına neden olabilirdi. 2. Mehmed’in içini kemiren soru ise, babası ordunun başına geçerse döndüğünde hükümdarlığı tekrar ele alıp alamayacaktı. Babası onun Edirne’de kalmasını istiyordu. Ama 2. Mehmed hepimizin tarih kitaplarında öğrendiği üzere dip başlı ve inatçı bir kişiliğe sahipti. 2. Murat boğazı geçerken ne kadar zorlandıysa, oğlunu Edirne’de kalmaya ikna ederken de o kadar zorlandı.
Ama oğlunun tüm ısrarlarına rağmen ordunun başına kendisi geçti ve Edirne’den yola çıktı. Macar ordusu ise Hünyadi Yanoş komutasında Bidim ve Şumlu’dan sonra Varna’ya yönelmişti. 2. Murat düşmanın yönünü takip ettiriyordu. 1440 ve 1443 yıllarında Rumeli’de yaşadığı bozgunları hiç unutmuyordu. En büyük endişesi dedesi Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’nda yaşadıklarının tekrarlanmasıydı. Eğer bu gerçekleşirse Osmanlı yıkılabilirdi. Yambolu’dan kalkıp hisarlık mevkiine gelen 2. Murat ordunun bütün bey ve paşalarını topladı. Onlara şöyle seslendi. Şimdi beyler, paşalar hanginiz küffardan yüz döndürürse bir daha benim gözüme görünmesin. Ama hangi biriniz yüz ağartıp gaza ederse ona dilediğinden fazla riayet ederim. Padişah nasihatlerini verip ertesi gün harekete geçti. Ala Kilise denilen yerde harp divanını kurdu ve hazırlıklar yapıldı. İki taraf 10 Kasım 1444’de Varna’da karşı karşıya geldi.
Avrupalıların son haşlı seferi dediği Varna Savaşı Dukas’ın kayıtlarında korkunç ve dehşet verici olarak tanımlandı. Savaşın ilk 9 saatinde Macarlar üstündü. Anadolu ve Rumeli orduları dağılmaya başladı. Merkezde sadece 2. Murat kalmıştı. Yanındaki yeniçeriler son bir gayretle babalarını korumaya çalışıyorlardı. Anadolu Beylerbeyi ise şehit olmuştu. O esnada kral 2. Murat’ı etrafında az bir askerle birlikte mücadele ederken gördü ve 500 kadar bir kuvvetle üzerine atılmak istedi. Ama tam da bu sırada atı ölümcül bir yere aldı ve kendisi de yere düştü. Bunu gören Koca Hızır krala yaklaşıp kafasını kesti ve kestiği kafayı mızrağına takarak işte kralınız diye Macar ordusuna gösterdi. Bunun üzerine Osmanlı ordusu Tekbirler Eşliğinde taarruza geçti. Sonunda ihtiyaç olan motivasyonu sağlamışlardı. Osmanlı’nın taarruzu karşısında Hünyali Yanoş’ta kaçabilen kaçsın diyerek geri çekildi. Ve Avrupa tarihinde son haşlı seferi olarak geçen Varna Savaşı Osmanlı’nın kesin zaferiyle sonuçlandı. 2. Murat bu gazayı oğlum padişahın niyetine eylemiş idik. Şimdi ona hediye lazım ki gönlü Şado’la dedi. Bunun üzerine ordu Sultan Mehmet Han’ımız için Zaptolun’a diyerek ganimet topladı. 2. Murat’ın bu tavrı aslında son derece önemliydi. Padişahın hala oğlu 2. Mehmet olduğunu kabul ediyor ve döndüğünde tahtı ondan almak niyetinde olmadığını gösteriyordu. En azından bu süreçte böyle bir niyeti yoktu. Ayrıca Edirne’ye döndüğünde 2. Mehmet Yanoş’un paşaların tepkilerini de böylece önlemiş olacaktı.
Çandarlı Halis de bu durumdan pek hoşnut değildi. Zira onun gözünde esas hükümdar 2. Murat’tı. Oğlu 2. Mehmet tahta kalmaya devam ettikçe Çandarlı da divandaki gücünü git gide kaybedecekti. 2. Murat bu dengelerin farkındaydı. Bu yüzden tahta yeniden çıkmayı istemese de oğlu 2. Mehmet’in her hareketinden haberdar olmak istiyordu. Varna zaferinden sonra birkaç gün daha Edirne’de kaldı ve divanda birtakım düzenlemeler yaptıktan sonra manisa’ya geçti. Bundan sonra 2. Mehmet zafer kazanmış padişah imajıyla Edirne’de kendi yönetimini kurmaya niyetlendi. Ama babasının uyguladığı barış politikası onu rahatsız ediyordu. Karamanoğulları ve haçlılarla barış yapılmıştı. 2. Mehmet ve paşaları ise savaşmak istiyordu. Harp demek 2. Mehmet’in hükümdarlığının da meşruiyet kazanması demekti. Zira yeniçeriler dahi 2. Murat hayatta olduğu sürece oğlu 2. Mehmet’i sultan olarak kabul etmiyorlardı. Hala 2. Murat’a da babamız demeye devam ediyorlardı. 2. Mehmet’in Karaman ve Kastamonu beyleriyle savaşmaya kalkışması ve sonrasında da İstanbul’u fethetmeye niyetlenmesi Çandarlı’yı da endişelendiriyordu. Tüm bunlardan 2. Murat haberdar ediliyordu. Çandarlı 2. Murat’ı 1444’de olduğu gibi Edirne’ye geri getirmek ancak bu sefer kesin olarak tahta çıkarmak derdindeydi. 2. Murat bu süreçte tahta oğluna bıraktığı için pişmanlık duymaya başladı. Yeniden padişah olmak istiyordu ancak 2. Mehmet ve paşalarının buna engel olmasından ve bir iç savaş çıkmasından endişe ediyordu. 5 Mayıs 1446’da birdenbire Rumeli’ye gitmek üzere hareket etti. Yanına 4.000 kişilik bir kuvvet aldı. Bursa’ya ulaştığı zaman da Edirne’de bir yeniçere isyanı patlak verdi. Tarihe Bucuksepe vakası olarak geçen bu yeniçere isyanı Çandarlı Halil’in kontrolünde ve 2. Murat’ın bilgisit dahilinde bilerek çıkarılmıştı. Genç padişah 2. Mehmet’i tahtı tekrar babasına bırakması için ikna etmek. Ama elbette bu planda yalnız değillerdi. Türk beyleri de 2. Murat’ı yeniden saltanata davet etmişlerdi. Bunun üzerine 2. Mehmet babasına bir haber yollayarak tahtı tekrar ona bıraktığını söyledi. Yeniçere isyanını babasının ve Çandarlı’nın teşrik ettiğinden haberi var mıydı yok muydu bilinmez. Ama 2. Murat tahta yeniden çağrıldığında isyanlardan haberi yokmuş gibi davrandı ve tahta rızası yokmuş gibi çıktı. Böylece 2. Murat 1446’da 2. kez tahta çıktı. Oğlu 2. Mehmet ise 18 Şubat 1451’de yeniden tahta çıkıncaya dek Manisa sancağına gönderildi. Ama Manisa da ilk şehzadelik yıllarından farklı olarak tam bir Anadolu sultanı gibi davrandı. Korsanlar göndererek Venedi’ye ait olan Ağriboz ve Moraya saldırılar düzenledi.
Yani geleceğin vizyon sahibi padişahı Kayseri Rum Fatih tahta çıktığında nasıl bir politika izleyeceğini şimdiden göstermeye başladı. Babası 2. Murat tahta geçtikten birkaç yıl sonra rahatsızlandı. 3 gün süren baş ağrısı ve yorgunluk sonucunda başı mağarır diyerek 3 Şubat 1451’de vefat etti.
Osmanlı’yı imparatorluğa çevirecek olan Fatih’in asıl saltanatı ise o tarihten sonra başladı.
İlk Yorumu Siz Yapın