Gerçek Bir Deha – LEONARDO DA VİNCİ ve Müthiş Hikayesi
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=7G347yOxmrQ.
Bir deha tanımak ister misiniz? Hem de gelmiş geçmiş en büyük dehalardan birini. Bilim ve sanat onda vücut buldu. Hiçbir insan onun kadar uzak düşünemedi. İstanbul’a eser yapmak için Osmanlı Sultanlarının bile kapısını çaldı. Son sözleri ise Tanrı’yı ve insanoğlunu hayatın boyunca çok az şeyler yaparak küstürdüm. Oldu.
Leonardo da Vinci 15 Nisan 1452’de İtalya’nın Vinci kasabasında doğan Leonardo enteresan bir çocukluk dönemi geçirdi. Babası soylu bir noter, annesi ise alt tabakadan bir hizmetçiydi ve bu nedenle gayrimeşru olarak doğmuştu.
Bir iddiaya göre annesi Osmanlı Devleti’nden alınan bir köleydi ve Leonardo’nun ileride başlayacak olan Türk ilgisinin nedeni de buydu. Bu konuyu videonun ilerleyen kısımlarında inceleyeceğiz. Gayrimeşru çocuk olmasından dolayı yasalar gereği okula gidemedi. Ancak hovarda ve alkollik amcası en çok Leonardo’yu severdi ve ona ilk bilimsel düşüncelerini aşıladı.
Doğayı ve dünyayı sorgulamayı öğretti. Yavaş yavaş zekasının sırları ortaya çıkmaya başlayan Leon’un çizimlerini fark eden babası onu Floransa’daki ünlü bir sanat okuluna Verrocchio ustanın yanına yerleştirdi. Verrocchio usta, yıllar onun parmaklarına bir incelik vermişti. Ellerinden çıkan her şey güzeldi. Leonardo’nun ise orada yaşadığı şu olay dönüm noktası olacaktı.
Verrocchio ustaya bir tablo siparişi geldi. İsa peygamberin vaftizinin resmedildiği bu tabloya Leonardo da çırak olarak melek çizimlerini ekleyecekti. Eser tamamlandığında tablonun en güzel yerinin Leonardo’nun eklediği melekler olduğunu gören Verrocchio, Leonardo, sen beni yüzlerce kere aştın demiş ve anlatımlara göre bir daha eline fırça almamıştır.
Kısaca boynuz kulağı çoktan geçmiştir. Leonardo bu andan itibaren tüm Avrupa’da tanınmaya başlandı. Halbuki çocuk yaştaydı ama o bir mucitti. Bilim insanıydı ve o dönemin yani Rönesans’ın İtalya’sındaki zengin aileler bilim insanlarını, sanatçıları, korumaları altına almak için tam anlamıyla sıraya giriyordu.
Şimdi sıkı durun, size Leonardo da Vinci’nin uzmanlık alanlarını saymak istiyorum. Filozof, astronom, mimar, mühendis, mucit, matematikçi, anatomist, müzisyen, heykeltıraş, botanist, jeolog, kartograf, yazar ve ressam. Ayrıca kendisi hem sağ elini hem de sol elini kullanabiliyor. Hatta bir eliyle resim yaparken diğeriyle yazabiliyordu.
Daha da ötesi yazdıklarını normal şekilde değil sağdan sola olarak ters yazıyordu. Yazıları ancak ayna yardımıyla okunabilir. Nasıl sıra dışı bir zekayla karşı karşıyayız farkında mısınız? Leonardo tüm canlıların yaşam hakkına inanıyordu. Bu nedenle vejetaryen oldu. Herkes deri ve kürk giyerken o keten giymeyi seçiyordu. Hatta ne zaman kafeste bir hayvan görse satın alır ve serbest bıraktırırdı. Bunların ötesinde anatomi onun için çok önemliydi ve geceleri gizlice ölmüş insan bedenlerini incelemeye giderdi. İnsanın iç organlarına yönelik yaptığı çalışmalar ve çizimler günümüzde bile hayranlık uyandırmanın yanı sıra modern tıbın önünü açmıştır. Kilise tarafından ölü insan bedeninde çalışması yasaklanınca o da ölmüş sığır bedenlerini incelemiştir. Dönemin kilisesi ve çoğu kaynak onu iğrenç koşullarda çalışan biri olarak göstermiştir. Leonardo’nun fiziksel temastan hoşlanmadığı iddia edilir. Üreme faaliyeti ve bununla bağlantılı olan her şey o kadar iğrençtir ki insanlar hoş yüzler ve duygusal eğilimler de olmasa kısa sürede yok olacaktır. Sözü daha sonra Sigmund Freud tarafından analiz edilmiş ve Freud Leonardo’nun frigid olduğuna hükmetmiştir. Bu rahatsızlık cinsel manada diğer bireylere karşı yaşanan soğukluk manasına geliyor. Pek çok sözünden hareketle Freud onun bu hastalıktan muzdarip olduğunu söylemiştir. Anlaşıldığı üzere Da Vinci evlenmemiş ve herhangi bir kadınla bir ilişkisi de duyulmamıştır. Bir dönem eşcinsel olduğu iddia edilse de hiçbir delil getirilememiştir. Bütün kesin bilginin anası tecrübedir. Tecrübeden doğmayan bilimler zannımca boştur ve yanılgılarla doludur. Hiçbir araştırma matematiksel ispattan geçmedikten sonra bilim adı almaya layık olamaz. Diyen Leonardo Da Vinci’nin daha neler icat ettiğini ya da öncüsü olduğunu duymak sizi şaşırtır mı? Bilmiyorum. O halde izleyelim. Helikopter Evet. İlk helikopter tasarımı detaylarıyla ona aittir. Tasarımlamış yapmaya ömrü yetmemiştir.
Ancak modern helikopteri yapan Skorsky Leonardo Da Vinci’nin tasarımını örnek aldığını söylemiştir. Su altında nefes almayı sağlayan dalgıç kıyafeti, paraşüt, ilk zırhlı tank, evet. Leonardo’nun günümüz tanklarının yapımını sağlamış olan tank tasarımı detaylarıyla mevcuttur. İlk makineli tüfek tasarımı, denizaltı tasarımı, kimse kullanmadan giden ilk otomobil,
bu tasarımı da günümüz otomobillerinin temelini atmıştır. Bugün bile birçok tekerlekli araçta bulunan rullman Da Vinci’nin icadıdır. İlk robotlar, mekanik ve kendi kendine hareket edebilen aslan yapmıştır. Ayrıca insan boyutlarında şövalyede tasarlamıştır. Kendi kendine hareket edebilen bu şövalye, geçtiğimiz yıllarda Leonardo Da Vinci’nin tasarımına bakılarak hayata geçirildi.
Yine ölümünden sonra onun tasarımlarına dayanarak yapılan icatlar arasında güneş enerjisiyle çalışan mekanizmalarda bulunuyor. Kendisi bir kuş hastasıydı. Günün önemli bir bölümünü kuşların hareketlerini inceleyerek geçirirdi. Kuşları temel alan çeşitli uçuş aletleri tasarlamıştır. Bazıları iki insan tarafından kullanılmaya yönelik tasarlanmıştır.
Mobil köprüler, yani hareket edebilen köprüler. Ayrıca salgın hastalıkların toplumsal hijyensizlikten kaynaklandığını da anlayan Da Vinci daha temiz ve daha iyi daha şehir tasarıları yapmıştır. Hatta Kolomb’un Amerika’da kurduğu ilk şehirlerden biri Da Vinci’nin tasarımlarındandır. Eğer bugün uçağa binebiliyorsak, arabalarımız varsa, helikopterler ya da açılır kapanır köprüler, hatta televizyon bile varsa, bunlarda 500 yıl önce yaşamış Da Vinci’nin çok büyük bir payı var. Hem de çok. O olmasaydı bu saydıklarımızın bazıları hiç var olamayabilirdi. O gecelerin de sevilen adamıydı. İcatlarıyla, müzisyenlere ihtiyaç duymadan birçok çalgının çalınabilmesini sağlamış ve müthiş mekanik eğlenceler düzenlemişti. Ona büyücü diyenler bile vardı. Kendisi bir müzik üstadı olarak çalıp söylemekte ve bestelemekte ileri seviyede yetenekliydi. Saydıklarımız onun binlerce keşfinden sadece birkaçı. Ve unutmayın, bu adam günümüzden 500 yıl önce yaşadı. Leonardo Da Vinci 1497 yılında gönyekilidini icat etmiştir. Bu icat, günümüzde Panama ve Suez kanalları dahil olmak üzere birçok alanda kullanılmaktadır. Aynı zamanda madeni para öğretimi için bilinen en eski makineyi o icat etmiştir. Hidrolik biliminin yaratıcısıdır. Resim çiziminde karanlık odanın kaşifi odur. Çarkla hareket eden gemilerin ve buharlı makinelerin ilk tasarımlarından bazıları ona aittir. Ayrıca Leonardo Da Vinci, Halice bir köprü yapmak için Sofu lakaplı 2. Bayezid’e mektup yazmış ancak teklifi Sultan Bayezid tarafından reddedilmiştir. 346 metre uzunluktaki bu köprü eğer yapılmış olsaydı döneminin en uzun köprüsü olarak tarihte yer alacaktı. Köprüyü merak edenler Oslo yakınlarında ahşaptan inşa edilmişi üzerinde yürüyebilir. Da Vinci 1500’lü yılların başında yapmayı düşündüğü bazı işleri bir mektupla 2. Bayezid’e bildirdi. Leonardo’nun mektubu Türkçeye çevrilerek, ”Ceneviz’den Leonardo isimli kafirin gönderdiği mektubun suretidir.” başlığıyla sultana sunuldu.
Mektubunda gerçekleştirmeyi düşündüğü birkaç projesinden bahseden Leonardo, gemilerdeki suyu çekmek için pompa sistemi sadece rüzgarla çalışan yeni bir değirmen önerdi. Mektubunda talep edildiği takdirde İstanbul Boğazı’nın iki yakası arasında da ulaşımı sağlayabilecek bir köprü yapabileceğini belirten Da Vinci’nin teklifleri karşısında 2. Bayezid’in ne düşündüğüne ait bir bilgi bulunmuyor. Sadece teklifin reddedildiğini biliyoruz. Bu büyük DH’yı İstanbul’a yerleştirme şansını böylelikle kaçırmış olduk. Eğer gelmesini kabul etmiş olsaydık, inanın bugün çok farklı bir dünyada yaşıyor olacaktık. Da Vinci’nin Osmanlı’ya olan ilgisi kimi iddialara göre annesinden kaynaklanıyor. Annesinin Osmanlı’lardan satın alınan bir köle olduğu iddiaları var. Hatta Da Vinci’s Diamonds isimli dizide bu konu sık sık dile getiriliyor.
Tabii ki net bir bilgi yok. Maalesef onu kapan biz değil Fransa Kralı oldu. Fransa’ya yerleşti. Kral ona büyük hayranlık duyuyor ve sık sık ziyaretine geliyordu. Şimdi Leonardo’nun diğer bir özelliğine bakalım isterseniz. Ressamlığına gelmiş geçmiş en büyük ressamlardan da biri odur. Ama resim onun için çok daha gerilerde kalan bir eylemdi. Öyle ki resimlerinden sadece 12-18 kadarını tamamlamıştır. Salvatore Monti bunlardan biridir. İsa peygamberi çizdiği bu tablo, Suudi Arabistan velat prensi Selman tarafından 450 milyon dolara satın alınmıştır. Gelmiş geçmiş en pahalı tablo. Prens Selman bunu çok özel koruma altında tutuyor ve sadece Avrupa’daki saygın sergilere talep üzerine gönderiyor. Salvatore Monti öyle bir eserdir ki birçok Avrupalı kral daha sonra bu tablodaki saç modeline yönelim göstermiştir. Diğer bir önemli tablosu hepinizin bildiği Mona Lisa’dır. Mona Lisa ne bir kraliçeydi ne de çok güzel bir kadındı. Bir tüccarın sıradan karısıydı ve bu tablo da asla tamamlanamadı. Nereden bakarsanız bakın size dönük gibi görünen Mona Lisa tablosunun incelemesi halen bitmemiştir. 1960 yılında müzeden çalınması nedeniyle Pablo Picasso gözaltına alınmıştır. Son Akşam Yemeği Kesinlikle inanılmaz derinlikti ki alt metinlerle dolu olan son akşam yemeği tablosunu incelemeye başlarsak günlerimiz buna yetmez. İsa Peygamber yanındaki havarilere içinizden biri bugün bana ihanet edecek ve beni ele verecek diyor. Bunun üzerine şaşkınlığa düşen havarilerin resmedilmiş haliyle
aslında bir duvar üzerine yapılmış fresktir ve maalesef yavaş yavaş yok oluyor. Size sadece kullanılan renklerle ilgili bir kaç ufak bilgi vermek istiyorum. Leonardo da Vinci kontrast olarak mavi ve turuncuya önem vermiş. Bugün bile kaliteli bir dizi ya da film izlediğinizde dikkat edin mavi tonları yoğunsa ortamda mutlaka turuncu ve mavi tonları da çok güzel.
Ya da tam tersi mevcuttur. Bu iki rengin kontrast olarak seçilmesine sinema alanında buz ve ateş denir. Bu ve benzeri çizimlerde binlerce örneğini görebileceğimiz durum günümüzde de görsel sanatlarda hala sıkça kullanılmaktadır. Dünya üzerinde Avrupa dışında kalan tek da Vinci el yazması
bilgeis tarafından 25 yıl önce 40 milyon dolara satın alınmış ve tüm dünyanın okuyabilmesi için dijital olarak internete yüklenmiştir. Siz de ulaşabilirsiniz. Bu büyük deha. İnsanlık tarihinin en önemli birkaç isiminden olan Leonardo da Vinci 2 Mayıs 1519’da Fransa’daki evinde 67 yaşında yaşamış.
Vinci 2 Mayıs 1519’da Fransa’daki evinde 67 yaşında öldü. Öldüğünde tüm Avrupa’da en çok saygı duyulan bilim insanıydı. Fransa Kralı’nın kollarında can verdiği rivayet edilir. Ancak Kralın 1 Mayıs günü başka bir şehirde olduğu ve bir gün içinde oraya gelemeyeceği bilinmektedir. Vasiyetinde mirasının esas bölümünü yardımcısı Melziye ve yoksullara bıraktı. Saint Florentine klesesinde toprağa verilmiştir. Son sözleri tanrıyı ve insanoğlunu hayatın boyunca çok az şeyler yaparak küstürdüm olmuştur. Şunu bilmeliyiz ki dostlar, dünyamız çok bilim adamı ve bir çok dahi gördü. Ancak hiçbiri Leonardo gibi olamadı. O zamanı, mekanı ve sınırları olmayan bir adamdı.
O Leonardo da vingidi.
İlk Yorumu Siz Yapın