"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hayvanların Dili | Mesnevi’den Hikayeler 7. Bölüm

Hayvanların Dili | Mesnevi’den Hikayeler 7. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=RyejACwwcjk.

… Evet sevgili dostlar……sağlıkla yine bizi bir araya getiren Allah’a şükürler olsun.
İnsanoğlu bitmek tükenmek bilmez bir arzuyla daimi istiyor. Hiç durmuyor ve usanmıyor. Oysa ki bir an düşünse bu istedikleri acaba hayrına mı, şerrine mi? Ama insanoğlu böyle işte. İnsan hayra dua eder gibi şerrede dua etmektedir. İnsan pek acelecidir. Ayeti kerime de böyle buyurulur.
Bazen kendisi için şer olan bir şeyi arzusuyla talep eder. Düşünüp taşınmaz, dileği gerçekleşsin ister de başka hiçbir şey istemez. Bu yüzden düçar olunmuş belalar, musibetler……hep aynı insanlık tecrübesini hatırlatır. Ama yine de ne usanma gelir, ne ibret alınır. Tekrarlanır da durur. Neden sabırsızdır insan?
Mayası böyle diyeceksiniz. Amin. Ama bizim soruyu sormaktaki maksadımız başka. Tekrar yineleyerek soralım soruyu. Nedir insanı durup düşünmekten alıkoyan? Düşünmenin bedeli olabilir mi? Kendisine soracağı sorulara dürüstlükle cevap vermek……sonra da cevapların gereğini yerine getirmek……bu yük insanı yavaşlatır. Belki de gözünün önünde akıp duran koşuşturmacadan geri kalacağı hissine kapılır. Oysa bütün bu telaşeler aynı. Hepsi de birbirine benzer. Geçip gittiği anda unutulur gider. İnsanoğlu hemen yenisinin peşine düşer. Sonunda eline kalan tükenmiş bir ömür. Ne acı. Kişinin kârı aceleyle yaptığı işten kazandığı değildir aslında. Durup düşündüğü anın tefekkürüdür. Ümün nedam eder Araplar acele hakkında. Yani acele pişmanlığın anasıdır. Anadolu’muzda da bu konuda ne güzel sözler vardır. Acele işe şeytan karışır. Şeytanla iş tutan kulak asmaz uyarılara. Yaklaşan tehlikeleri asla önemsemez. O zaman başka bir ata sözünü hatırlamanın vakti de geldi.
Son pişmanlık fayda etmez. Genç bir adam Musa peygambere geldi. Bana hayvanların dilini öğret dedi. Öğret ki onlardan ibret alayım.
Sakince dinledi Hz. Musa. Anlamaya çalıştı adamın muradını. Nedir seni bu hevese düşüren? Genç adam kendine güvenen bir Eda’yla gülümsedi. Âdemoğlu’nun dilinde yeme içme makam mevki gösterişten başka bir kelam kalmamış. Hayvanlar ise çıkarsızdır. Yaradılışlarındaki safiyetle hareket ederler. Ölüm vakti geldiğinde insanlarda bulamadığım hikmete onlarda rastlarım belki. Sen bu hevesten vazgeç dedi Hz. Musa. Çünkü hayvanların dilinden anlamanın önünde sonunda büyük tehlikeler vardır.
Sen ibret almayı, uyanıklığı Allah’tan iste. Hz. Musa’nın sözleri genç adamı daha da hırslandırdı. Zaten insan men edildiği şeyin üzerine daha çok düşer.
Ya Musa dedi senin kadrin kıymetin büyüktür Allah’ın nazarında. Beni muradımdan mahrum etmek yakışmaz şanına. Gencin ısrarı üzerine Hz. Musa kenara çekilip Rabbine yöneldi. Bir müddet sonra adamın yanına geldi. İstediğin şey yüzünü sarartacak belki. Geri dön girdiğin yolda.
Adam hiç olmazsa kapımın önünde bekçilik yapan köpekle kümes hayvanlarının dillerini öğret diye ısrar etti. Ah ah derin bir nefes aldı Hz. Musa. İstek senin ötesini sen bilirsin. Artık ikisinin de dilinden anlayacaksın.
Hadi var git şimdi sonunda oldu dileği. Adam sabahleyin kendisine verilen ilmi denemek için kapı işinde durup bekledi.
Hizmetçi sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek de yere düştü. Horoz düştüğü gibi kaptı ekmek parçasını. Köpek arkasından baka kaldı. Ey neşeli Horoz dedi sen bize zulmettin. Oysa sen buğday arpa yiyebilirsin. Şu bir parça ekmeği bize bırak bari.
Bu apaçık konuşmalar aman Allah’ım hayrete düşürdü adamı. Bilmediğim ne dünyalar varmış meğer diye hayıflandı. Horoz köpeğe dönüp gamlanma dedi. Allah sana buna karşılık başka şeyler verir. Yarın atı sakatlanacak bizim ev sahibinin doya doya et yersin.
Öyle ki atın ölümü bayram olacak bütün köpekler için. Horoz’un vaatkar sözleriyle gözleri parladı köpeğin. Ekmek parçasını Horoz’a bırakıp kenara çekindi. Telaşla ayağa kalktı genç adam. Hikmet aramak için girmişti bu yola. Gayipten haber öğrenmek değildi amacı. Ama göz göre göre de uğrayamazdı zararı.
Alıp atını yanına hiç vakit kaybetmeden yollandı pazara. Ertesi günde ekmeği kaptı Horoz. Köpek bu sefer daha da öfkeli girdi söze. Hem zalimsin hem yalancı. Baktın ekmek gidiyor yalan söyledin. Hemen uydurdun sakat bir at hikayesi.
İşin aslından haberi olan Horoz at sakatlandı dedi ama başka yerde. Ev sahibi atını satıp kurtuldu ziyandan. Fakat merak etme başka bir müjde var senin için yarın. Ahırdaki katırın başına bir iş gelecek yarın. Ziyafet var köpeklere. Ev sahibi Horoz’u duyduğu gibi uyanıklık edip hemen sattı pazarda katırda. İlk öğrendim dedi bu ilmi.
Sanki manevi sırlara sahipmiş gibi de havalara büründü. Ne kadar şükredse azdı. Allah onun için hayırlı olanı dilemişti öyle düşünüyordu. Ertesi gün hizmetçisinin korkunç bir hastalığa tutulacağını öğrendi Horoz’da.
Elleri başının arasına geldi nasıl bir iştir bu diye düşündü bir an. Bela ayında değiliz. Hiç kesilmiyor ardı ardınca belalar. Her şeyden habersiz hizmetçisinin mahzun yüzüne baktı. Neyse dedi söylemeyeyim öğrenip de ne olacak garipti. En iyisi dedi onu da elden çıkarayım ben.
Üzülmek çare değil. Böyle buyurduysa Cenab-ı Mevla elbet bulur kendine uzanacak bir toprak. Hizmetçiliğini yapan köleyi götürüp pazarda sattı. Bir an rahatsız oldu vicdanen. Sonra dönüp gitti yoluna. Hayvanların dilini öğrenme ilmi nasibime düştüyse dedi. Seçilmiş bir kulun belki de ben.
Allah koruyor beni kötü kaza ve kaderden. Ertesi gün bütün undukları boşa çıkan köpek dikildi Horoz’un karşısına. Söylediklerinin hiçbirisi doğru çıkmadı. Ne zamana kadar sürecek dedi senin bu hilelerin. Hani ekmek dağıtacaklardı hizmetçi öldükten sonra. Yazıklar olsun sana. Söylemeyeceğin yalan yok senin şu küçücük menfaatler için.
Haşa dedi Horoz. Bakarla tüylerini kabarttı. Ben yalan söylemem. Benim cinsimden olan diğer Horoz’larda. Biz yalancılıktan uzağız. Müezzinler gibi doğru haber veririz daima. Güneşi gözetleriz. Vaktin gelmesini bekleriz. Bizi koysalar yer altında karanlık bir zindana……yine de şaşmaz saatimiz. Şüphesiz doğru zamanda haber veririz. Namazın vaktini insanlara duyururuz.
Allah bizi armağan olarak vermiştir onlara. İçimizden biri yanılır da vakitsiz öterse şayet başımızdan oluruz. Bizim iş bekçiliğe benzemez, her daim kelle koltukta. Allah rahmet eylesin. Vefat etti hizmetçi gittiği yerde. Sana önemli bir haber daha vereyim mi diye sordu Horoz.
Köpek başını salladı isteksizce. Yarın da ev sahibi ölecek. Mirasçıları kurban kesecekler. Arkasından dağıtacaklar feryat, figan. Bütün köy halkı toplanacak bahçede. Sahibinin öleceğine üzülür müsün bilmem ama……karnın fazlasıyla doyacak.
Asla merak etme. Horoz’un sözlerini duyan adamın dünyası başına yıkıldı. Aa ne yapacağını bilemez hale geldi. Evin içinde dört dönmeye başladı. Telaşı gittikçe arttı. Aynada uzun uzun baktı kendisine. Hastalık emaresi aradı. Orasına burasına dokundu. Bir türlü inanamıyordu duyduklarına.
Bu genç ve gürbüz haliyle nasıl olurdu da ölürdü? Ey çiçek dedim çiçeğe. Dedim bu küçük yaşta sen. Neden ihtiyar oldun bu kadar? Dedim nasıl oldu bu böyle? Çocukluktan kurtuldum dedi çiçek. Sabah rüzgarını tanıyalı.
Hep yukarılara doğru çıkar. Yukarlardan gelmiş bir ağaç dalı. Şunu da söyledi çiçek. Madem aslımı tanıdım……madem yersizlik alemi aslım……artık bana tek bir şey düşecek. Yücelip aslıma gitmek. Sus yeter artık. Var git yokluğa hadi. Yoklukla yok ol.
Git yokluklardan tanı. Yokluktan var olanı. Hikayenin burasında biraz durup geriye gidelim. Hazreti Musa’nın Cenab-ı Hak’ka danıştığı bir an vardı ya. İşte o ana.
Ya Rabbi demişti Musa aleyhisselam……bu saf adamı şeytan aldatıyor galiba. Eğer öğretirsem istediğini……apaçık ziyan dokunacak ona. Öğretmezsem de kötü düşüncelere kapılıp gönül koyacak. Cenab-ı Hak buyurmuştu. Ey Musa! Ver dilediğini. Onun iradesinin düğümlerini çöz de……yapsın istediğini. Hiçbir duayı reddetmez lütuf ve keremimizle. Ya Rabbi çok pişman olacak dedi Hazreti Musa. Ellerini ısıracak, elbiselerini yırtacak sonunda. Cenab-ı Hak……ya Musa demişti. O adamın eline bir kılıç ver.
İster gazi olsun……isterse gözü dönmüş bir eşkıya. Çünkü insan istediğini yapabilmesi yüzünden……erdi ayetteki keremli sırrına. Biz ona ikramda bulunduk. Onu yücelttik. Müminler bal arısı gibi bal madeni kesildiler. Münkirler ise yılan gibi zehir madeni oldular sonunda. Genç adam……can telaşıyla koştururken kendisine doğru……Cenab-ı Hak ile arasında geçen konuşmaları anımsadı Hazreti Musa. Ey gafil insan dedi. İşte yüzünü sarartan vakit geldi tez zamanda. Ya Musa diye feryat etti genç adam. Kurtar beni ölümden. Kapandı dizlerine peygamberin. Hazreti Musa buyurdu. Atı, katırı, köleyi sattığın gibi……git kendini de sat şimdi. Sat da kurtul kendinden. Madem ustasın artık satış işinde……bu sefer de aynını yap çekinmeden. Hadi, hadi git ziyan ver Müslümanlara. Doldur keseni hileyle.
Şimdi bahtının aynasından görünen bu kazayı……çok önce müşahade etmiştim ben. Uyarmıştım seni ama ders almadın nasihatten. Zaten bilgisi kıt olan iş olup bitince varır farkına. Akıllı kişi ise işin sonunu gönül gözüyle görür önceden. Ey iyi uyulu peygamber diye seslendi genç adam. Ağlamaklı bir sesle. Utanıyorum. Yaptıklarımı vurma artık yüzüme. Ben layık bir adam olmasam da iyiliğe……sen iyi bir karşılıkta bulun benim değersizliğime. Ey oğul dedi Hazreti Musa şefkatle. Ok yaydan fırladı bir kere. Artık ne çare Allah’ın takdir bu. Hüküm dönmez geriye. Ancak dua edebilirim senin için. Ölürken imanlı gidesin. Bu saatten sonra imanını kendine yoldaş eyle. Çünkü iman diriliktir ahirette. O sırada değişmeye başladı hali genç adamın. Midesi bulandı, tas getirdiler. Yakınları geldi arkasından, kollarına girip götürdüler. Seher vakti ellerini açtı Hazreti Musa. Genç adamın imanla göçmesi için yalvardı Allah’a. Yarabbi dedi büyüklüğünü göster. Onun günahını bağışla. O yanıldı şaşkınlıkta bulundu. Haddini açtı. Bu ilim senin harcın değil dedim, dinlemedi uyarımı. Ey kullarını gören, gözeten, onlara acıyan Allah’ım. O gafil denize girdi fakat değildi su kuşu. Boğuldu gitti garip. Sen affet onu. Cenab-ı Hak buyurdu. Kulumun imanını bağışladım ya Musa.
İstersen şimdi diriltirim onu, yalvarışın hakkı için. Kelimullah büktü boynunu. Yarabbi dedi ölümlü dünya burası. Sen onu öte alemde dirilt.
Orada bulur insan ancak aydınlık ve ebedi olanı. Evet sevgili dostlar. Hikaye bu kadar.
Lakin işin ehli ne diyor, bir de ona bakalım. Hayvanların dilini öğrenme yönündeki bir talep……acaba ne tür bir taleple karşılaştırılabilir? Hayvanların dilini öğrenme yönündeki bir istek……ve devamında gelen perişanlık……sadece buradan bizim için lazım olmayan şeyleri öğrenmek istediğimizde…
…başımıza felaketlerle dolu bir yaşamın çıkacağına yönelik bir uyarıyı mı içerir? Yoksa bu hikaye bizim için hayvanların dilini öğrenme yönündeki bir talebi……karşılaştırabileceğimiz başka durumları da vaz eder ve öğütler mi? Hayvanların dilini öğrenmeyi istemek insan için çoğu zaman imkansız bir taleptir.
Bu imkansız taleb belki de insanın kuşlar gibi uçmak istemesiyle karşılaştırılabilir. Ben Mesnevi’deki bu hikayeyi her okuduğumda Feriduddin Attar’ın……Mantıkut Tayrı’ndaki Üveyik geliverir aklıma. Üveyik esasında ömrünü bir denizi seyretmeye adamış……ve denizden bir damla içse yok olacağını, perişan olacağını bildiği halde…
…kendisini denizi seyretmekten, denize hayran olmaktan alıkoyamayan……bu nedenle esasında hakkın rızasına varmak için kendisine verilmiş en kısa yolu……yani kanat çırparak Simurg’a doğru yol almayı ihmal eden, terk eden bir karakterdir. Yani istidadında olmayan, ona verilmeyen, kabiliyetinde keşfetmesi mümkün olmayan……aksine onun için felaketler getirici ve ölümcül olan bir isteğin peşinde……kabiliyetinde bulunan en kısa yolu kanat çırparak Simurg’a doğru yol almayı terk etmiştir. Benim için Mesnevi’deki bu hikaye yani hayvanların dilini öğrenmek isteyen insanın……gün sonunda yaşadığı trajidi esasında kabiliyetlerle, istidatlarla alakalı bir yolu temsil eder.
Kifayetlerimizi keşfetmeliyiz, kabiliyetlerimizi keşfetmeliyiz, istidatlarımızı keşfetmeliyiz. Ve istidatlarımızı keşfettiğimizde bilmeliyiz ki……bizi hakkın rızasına doğru götüren en kısa yol, istidatlarımız üzerine inşa edilmiş yoldur. Ve bu yolu döşüyen taş, istidatlar üzerine verilmiş emeklerden ibarettir.
Hangimiz beriiz ki genç adamın gafletinden? Her an telaşla, sabırsızlıkla haddimiz olmayana talibiz. Üstelik pişman da değiliz. Nasibimiz kesildi basiretten. Yine ona döneriz yüzümüzü ne kadar hadsizlik etsek de.
O zaman Hz. Musa’nın genç adam için ettiği duayı biz de edelim ve o duaya katılalım. Amin, amin, amin. Bir hürmeti Seyyidil Mürseli. Evet sevgili dostlar, ruha şifa Mesnevi’den de bugünlük bu kadar.
Aman ha, sağlıkla muhabbetle kalın. Bahar çok yakın.
Altyazı M.K.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir