"Enter"a basıp içeriğe geçin

Her Ramazan’da çatışmaların merkezi: Kudüs

Her Ramazan’da çatışmaların merkezi: Kudüs

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=TGwYGrtBgR8.

Son yıllarda her ramazan ayında Kudüs’te karışıklıklar artıyor. Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar için son derece önemli olan şehirde bu ramazanda da çatışmalar şiddetini artırdı. Peki Kudüs, üç din içinde neden bu kadar önemli? Bunu anlamak için tarihi arka planı incelemek gerekiyor. Kudüs adının nereden geldiği hala tartışma konusu. Ancak binlerce yıl öncesinin Kenan diyarında barış anlamına gelen kelimelerden türemiş olabileceği düşünülüyor. İronik bir biçimde barış, Kudüs’e asırlardır uğramamış bir kavram. Kudüs’e ilk insan yerleşimleri milattan önce 3500 civarında Erkentun çağında gerçekleşti. Yahudiliğin anametinlerini kapsayan Tanah’a göre Peygamber Şamuel, Yahudavulları’ndan Yesen’in soyundan bir kral geleceğini müjdeledi. Yesen’in en küçük oğlu Davut, kralın sarayına alındı ve Filistinlilere karşı yapılan savaşta büyük bir başarı göstererek Callut’u alt etti. Yıllar sonra kral Şaul ve oğlu Yonatan ölünce Yahudiler Davut’u krallara ilan etti. Davut, Kenanlılara ait olan Siyon kalesini alarak başkent yaptı. Tanrının 10 emrini içeren Ayet-i Sandığ’ını buraya getirerek büyük bir tapınak inşa etmeye karar verdi. Ama daha sonra bu kararından vazgeçti. Kendisinden sonra Kudüs kralı olan Şolomon, yani Süleyman, tapınığı inşa ettirdi. Hazreti Süleyman’ın yaptırdığı Kudüs tapınığı milattan önce 586’da
şehri işgal eden Babililer tarafından yıkıldı. Kudüs’ü ele geçiren Babililer İsrailoğullarını sürgüne gönderdi. Yahudi metinlerine göre Ezra adında bir din adamı gelerek İsrailoğullarını Babil esaretinden kurtardı ve Kudüs surlarını tamamlattı. Kimilerine göre Ezra İslam dininde üzeyir olarak biliniyordu. Ancak bu konu her zaman tartışmalı olarak kaldı. Milattan önce 330’da Büyük İskender, Kudüs’le birlikte Doğu Akdeniz’in büyük bir kısmını kontrol altına aldı.
İskender’in ölümünün ardından imparatorluk generaller arasında bölündü. Kudüs’ün de içinde bulunduğu bölge generallerden Seleucus’un yönetimi altına girdi ve uzun süre bu şekilde kaldı. Milattan önce 63’de Roma, Büyük Pompeii liderliğinde Kudüs’ü fethetti. Roma döneminde Kudüs Yahudileri pek çok kez Hıristiyanlara karşı ayaklandı ve karışıklıklar bitmek bilmedi. Roma senatosunun kararıyla milattan önce 37’de Kudüs’ün başına Yahudi kral Herod atandı. Tarihin en acımasız krallarından biri olarak bilinen Yahudi kral Herod, kimsenin kendisini sevmediğini düşünen, paranoyak ve takıntılı bir kişiliğe sahipti. Filistin halkına dehşet dolu günler yaşatan kral acımasızlığıyla meşhurdur. Ama aynı zamanda şehirde büyük imar faaliyetleri de başlattı. Kudüs tapınağını yeniden inşa ettirdi. Bugün Ağlama Duvarı olarak bilinen duvar da onun döneminde yaptırıldı. Herod’un en büyük korkusu bir gün Mesih’in gelmesi ve kendisini yerinden etmesi idi.
Bu yüzden Hz. İsa’yı daha doğmadan öldürme planları yapmaya başlamıştı. Sırf bu takıntısı yüzünden Filistin’de doğan her erkek çocuğunu öldürtüyordu. Eski ayete göre milattan sonra 33 yılında Hz. İsa Kudüs’te çarmıha gerildi. Kur’an-ı Kerim’de ise Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürülmedi. Akıbetinin ne olduğu kesin olarak belirtilmiyor. 638 yılında Müslümanlar Hz. Ömer liderliğide Kudüs’ü fethetti. 691’de Emevi Halifesi Abdülmelik, yıkılan 2. Tapınağın bulunduğu yerde Kubbet-i Sahrâ’nın inşâsını başlattı. Mekke ve Medine’den sonra burası İslam’ın 3. en kutsal yeriydi. 1099’da haçlılar tarafından ele geçirilen Kudüs’te binlerce Müslüman katledildi. 1187’de Selahattin Eyyubi Kudüs’ü haçlılardan geri aldı. 1191-1092 yıllarında 3. haçlı seferine çıkarak Kudüs’ü yeniden kuşatan arslan yürekleri için şehri geri alma teşebbüsünde başarısız oldu.
Bundan sonra şehir bir süre Eyyubiler ve haçlılar arasında çatışma alanı haline geldi. 1244’de ise Harezm Şahları’n eline geçti. Harezm Şahları’nın yaklaşık 15 yıllık idaresinin ardından 1260’da Mısır’da iktidara gelen Memlükler, Filistin ve Suriye ile birlikte Kudüs’ü de kontrol altına aldı. Kudüs bundan sonra yaklaşık 250 yıl sükûnet içinde yaşayacaktı. 1517’de Ridaniye Savaşı’ndan büyük bir zaferle ayrılan Yavuz Sultan Selim, Kudüs’ü Osmanlı hakimiyetine aldı.
Oğlu Kanuni döneminde şehir büyük bir imar ve inşa faaliyetine sahne oldu. Kudüs’te sayısız çeşme, sebil ve şadırvan inşa edildi. Mevcut eserler onarıldı ve şehir bayındır hale getirildi. Yahudiler Kanuni döneminde ağlama duvarına ilk kez dokunarak ibadet hakkına kavuştu. Kudüs’te sabit bir Yahudi cemaati yaşıyordu. Ramban Sınav Okunu’nun tesisinden sonra ise Kudüs Yahudiliği daha örgütlü bir hale geldi. 18. yüzyıllardan itibaren Osmanlı zayıflamasıyla birlikte Kudüs’e batılı akını başladı.
Avrupalı milyoner Yahudiler 1800’lerin ilk yarısında Kudüs’te toprak alımına başladı. Kudüs, Rum Ortadoks Patrikhanesi mülklerinden ve arazilerinden bir kısmı Yahudilere bağışlandı. Kudüs’e Rusya’dan da akın vardı. Rus Yahudiler Çarlık yönetiminin kendilerine uyguladığı baskı sonucu 1881’den itibaren kitleler halinde Filistin’e göçetmeye başladı. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte her şey daha da karıştı. 2 Aralık 1917’de İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’un kaleme aldığı mektupta İngiltere Krallığı’nın Filistin’de kurulacak bir Yahudi vatanın destekleyeceği söyleniyor, siyonistler teşvik ediliyordu. Tarihe Balfour Deklarasyonu olarak geçen bu metin, o sırada İngiltere saplarında savaşa devam eden Arapları büyük hayal kırıklığını uğrattı. 1918’de İbrahim Üniversitesi kuruldu. İlk ders Dünya Yahudi Öğrenciler Başkanı Albert Einstein tarafından 1923’de verildi. Bu dönemde bölgede Arap ayaklanmaları devam ediyordu. Bu kağıtik ortam bir süre daha devam etti. 29 Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler paylaşım planına göre Kudüs uluslararası bölge ilan edildi. 1967’de 6 Gün Savaşından sonra İsrail Kudüs’ün tamamını ele geçirdi. Ancak kaos son bulmayacaktı. 1980’de kabul edilen bir tasarıyla Kudüs İsrail’in resmi, ebedi ve bölünemez başkenti ilan edildi. Bu süreçte şehirin sınırları da sürekli genişletilerek Yahudi yerleşimlerine alan açıldı. 1993’de Filistinlilerle İsrail arasında başlatılan Oslo Barış sürecinde
Kudüs’ün statüsü ve bu kutsal şehir üzerindeki egemenlik hakkı konuşuldu. Ancak bir çözüme ulaşılamadı. Filistinli Müslümanlar intifada hareketleriyle İsrail’in Kudüs üzerindeki kontrolüne karşı durdu. Ancak binlerce Filistinli bu süreçte hayatını kaybetti. Çatışmalar ne yazık ki geçmişte tarih kitaplarında kalmadı. Günümüzde de devam ediyor. Özellikle son yıllarda her Ramazan ayında Mescid-i Akta’da ibadet etmek isteyen Filistinli Müslümanların İsrail askerleri tarafından engellenmesi ve şiddet görmesi dikkati çekiyor.
Peki siz Kudüs’te her Ramazan ayında meydana gelenler konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yorumlarınızı bekliyoruz.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir