Hızırı Görmek İsteyen Padişahın Hikayesi – Serdar Tuncer
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=BUIsNwmGAkM.
Padişah’ın biri bir gün Hızır aleyhisselamı görme derdine düşmüş. Toplamış vezir-i vüzerasını, bilenlerini, devlet erkanını. Hızır aleyhisselamı görmek istiyorum demiş. Ne yapın edin beni Hızır’la buluşturun. Ya Sultanım o öyle hani görmek istiyorum diye görülecek birisi değildir. Ben padişahım gelsin deyince gelecek birisi değildir. Biz hani bu konuda bir şey yapabilecek kimseler değiliz. Padişah küplere binince ehh demiş. Hızır aleyhisselamı görmek istiyorum demiş.
Bu kadar. Araştırın, bulun, sorun, tellallar çıkartın, alimlere danışın. Bunun yolu neyse beni bu dertten kurtarın. Hızır’ı görmek istiyor. Hay hay Hünkârım ülkenin dört bir tarafına tellallar çıkartmışlar. Tam batı tam tam, tam batı tam tam, tam tam tam. Bağırıyor tellallar. Duyduuk duymadık demeyin. Ey ahali padişahımız Hızır aleyhisselamla görüşmek ister. Padişah’ı Hızır’la görüştürecek olana bin kese altın. Tam batı tam tam, tam batı tam tam.
Tellallar şehrin dört bir yanında dolaşırken bir köşede fakir bir adamcağız tellalların nidasına kulak kabartmış. A a bin kese altın. Padişah Hızır’ı görmek istiyor. Lan ben tanımam Hızır’ı ama hadi. Bir dakika demiş. Bir dakika. Adamlar dönmüş. Söyle bakalım. Ben demiş padişahınızı Hızır’la görüştürürüm. Sen tanışır mısın Hızır’la? Ben demiş Hızır’ı tanırım. Bana demiş kırk gün müsaade etmeniz lazım. Ama bir de şartım var. Kırk gün boyunca padişah sarayda ne yiyor, ne içiyorsa bizim eve de onu göndereceksiniz. Kırk gün sonra da ben Hızır aleyhisselamı da alacağım. Saraya padişahı ziyarete getireceğim ve tanıştıracağım. Evin nerede? İşte filan mahallede falan yerde falan sokakta şurada oturuyorum. Tamam. Kırk gün boyunca senin evine bu yemekler gelecek kardeşim. Yeter ki bizi bu dertten kurtar. O iş kolay demiş adam. O iş bizde. Tellallar sevinç içerisinde saraya dönmüşler. Vezire gitmişler. Vezirim bulduk demişler. Vezir hünkâra koşmuş. Hünkârım bulduk demiş. Bu işte böyledir. Birisi işi çözer ama çözülen bir iş varsa hava atmak kırk kişiye düşer. Tamam mı? Padişah karısına koşmuş. Hanım bulduk demiş. Padişah da olsan hani hanıma bir hava atma ihtiyacı var filan. Sevinmişler. Ne yapacağız? Kırk gün bekleyeceğiz. Sabır. Saray böyle sevinç içinde bekleye dursun. Adamcağız da fakir de eve varmış. Eve varmış ama bir dertli bir dertli. Karısı bakmış. Hayrolsun bey demiş. Senin bir derdin var. Sorma hanım demiş. Bir iş ettim ama Allah yardımcımız olsun. İçinden nasıl çıkacağım ben de bilmiyorum. Hayrola bey ne ettin? Padişah tellal çıkartmış. Hızır’la görüşmek istermiş. Hızır’la kendisini tanıştıracağı da bir ton ihsanda bulunacakmış. Ben de dayanamadım. Dedim ki ben Padişah’ı Hızır’la tanıştırırım. Bey demiş. Sen tanır mısın Hızır’ı? Bilir misin? Yahu hanım demiş. Yalan dünyada bak. Fakir geldik, fukara geldik. Böyle gideceğiz. Şu çoluk çocuğun haline bak. Halimize bak. Dedim ki abi kırk gün sarayda pişen yemek bizim eve de gelsin. Kırk gün boyunca bari çoluk çocuğun bir karnı doysun. Kadıncağız eyvahlar olsun demiş. Eyvahlar olsun. Ne yapacağız? Kırk gün sonra ne yapacaksın? Hatun Mevla Kerim’dir demiş ya. Elbette kulunu yüzüstü koymaz. Dur bir sabredelim bakalım. Tabii sayılı gün çabuk geçer. Üç gün keyif, beş gün keyif.
Günler tükenmeye başlamış ve nihayet kırkıncı günün akşamı kapı çalmış. Tak tak tak tak. Açmış fakir. Padişahın adamları gelmiş. Arkada iki tane at. Biri Hızır için biri de fakir için. Hadi gidelim demiş. Hızır aleyhisselam nerede? O iş padişahla benim aramda. Siz karışmayın demiş. Beni alın saraya götürün. Yavaş yavaş onlar saraya gide dursun. Sarayda da müthiş bir heyecan. Padişah, vezirleri, baş veziri, saray erkanı, hanım sultan, çocuklar herkes toplanmış. Hızır aleyhisselamı bekliyorlar böyle bir ortam. Fakir gelmiş padişahın huzuruna çıkmış. Padişah bakmış. Adam yalnız. Hızır aleyhisselamı nerede demiş. Adam boynu bekliyor. Hünkarım demiş. Ben bir hata adırettim. Yani ben bilmem. Hızır’ı da tanımam. Fakat fakiriz. Haçlıktan perişan vaziyetteyiz. Bir 40 gün rahat edelim diye istedim. Bir yalandır. Söyledim. Allah da beni affetsin. Siz de beni affedin. Ama hani affınıza sığınırım hünkarım demiş. Ben bana yakışanı yapamadım ama siz size yakışanı yapın. Padişah küplere binmiş. Bu ne densizliktir demiş. Bizim bu işi ne kadar istediğimizi bilmez misiniz? Padişahı kandırmaya nasıl cüret edersiniz? Sinirden yerinde duramıyor böyle ortalıkta. Vezirlerine dönüştü. Ne ceza verelim biz bu adama şimdi demiş. Söyle. Baş Vezirim sen söyle. Baş Vezir bakmış. Hünkarım demiş. Padişahı kandırmak büyük bir suçtur. Bir defa ahalinin içerisinde padişahın kandırılabildiği duyulursa önüne gelen sizi kandırmaya kalkar. Biz bu adamı keselim. Etlerini parçalara ayıralım. Her parçasını şehrin bir köşesine asalım. İnsanlar görsün padişah efendimizi kandırmanın cezasının ne olduğunu. O sıra arkadan bir adamcağız gelmiş böyle bir vezire bakmış, bir fakire bakmış, bir padişaha bakmış. Aslı aslına nesli nesline huuu! Deyip geri çekilmiş. Allah Allah bu adam kim falan.
Az sonra padişah diğer vezirine dönmüş. Sen ne dersin vezirim? Ne ceza verelim buna? Padişahım demiş. Sadr azam efendi doğru söyler. Ama bu bir ceza bile azdır. Biz onun etlerini parça parça lime lime ettikten sonra dibeklerde dövelim dövelim dövelim. Etinden zerre bile kalmasın dört bir köşeye asalım. Kuşlar gelsin onu yesin gagalasın. Ahali de bilsin padişaha böyle bir halt edilmeyeceğini.
O sıra arkadan yana adamcağız gelmiş aslı aslına nesli nesline huuu! Deyip geri çekilmiş. Padişahın dikkatini çekmiş. Kim bu aslı aslına nesli nesline huuu! Ne demek? Kimses etmemiş. Üçüncü vezir neden? Vezirim sen ne dersin? Vezir bakmış. Hünkarım kabahat büyüktür. Ancak sizin şanınıza düşen de affetmektir. Adamın kötü bir niyeti yok.
Kursağından lokma geçmemiş. Çoluk çocuğu aç. Bu sizin de bizim de sorumluluğumuzdur. Bizim halledemediğimiz bir mesele yüzünden bu adam bu halde. Bu adamın bir derdi varsa bunu çözmek bize düşerdi. Onu çözememişiz. O da bir yanlıştır. Yapmış. Kula düşen yanlışlıktır ama sultana düşen de yanlışı affetmektir. Siz kullara nasıl muamele ederseniz Allah da sizi ahirette ola ki öyle muamele edecektir. Orada affedilmek isteyen burada affetmeli sultanım.
Bir kere de tarman padişahımındır demiş. O sıra o adam bir kez daha gelmiş. Bakmış böyle bir üçüncü vezire muhabbetle. Bir padişaha bakmış şöyle. Bir fakire bakmış. Aslı aslına, nesle neslene. Huuu! Padişah, dur bakayım demiş. Üçtür aynı sözü söylüyorsun. Sen kimsin? Bu fakirin bir arkadaşımsın. Fakire dönmüşler. Bu senin tanıdığın mı? Yok demiş efendim ben ilk defa görüyorum kendisini. Saraya nasıl girdi bu kimdir falan. Adamcağız.
Demiş ki hünkârım benim kim olduğumu öğrenmeden önce vezirlerinizin kim olduğunu öğrenmek ister misiniz? Vezirler şaşkın bakmış. Padişah şaşkın. Ahali şaşkın. Söyle bakalım demiş kimmiş benim vezirlerim? Birinci veziriniz demiş bir kasabın oğludur. Nitekim babası gibi ancak kesmeyi, biçmeyi bilir. Dedi ki bu fakirin etlerini keselim, doğrayalım, asalım. İkinci veziriniz bir aşçının oğludur.
Onun da işi gücü babası gibi dibek de dövelim, parçalayalım, götürelim, kuşlar yesin. Odur. Üçüncü veziriniz bir vezirin oğludur. Babasının oğludur. O da dedi ki affedelim. Sultan’a düşenen affetmektir. Geda hata eder, sultan affeder. Bana gelince sultanım ben de arayıp durduğunuz Hızır’ım. Allah şu fakirin gözyaşları hatırına beni buraya gönderdi.
Hızır’dan Murat nasihattir sultanım. Bana sorarsanız birinci vezirinizi saraya kasap başı yapın. İkinci vezirinizi saraya aşçı başı yapın. Üçüncü vezirinizi de kendinize baş vezir yapın. Aslı aslına, nesli nesline huuu demiş. Bir dakika nerede huu falan derken haa adam yok mu? Kaybolmuş. Ah becancağız bu işler böyledir. Şimdi anlaşıldı mı? Aslan kocasa da vermez avını. Aslı kurt yavrusu gene kurt olur. Ne demekmiş? Şimdi anlaşıldı mı? İmam Ali çocuğumuzu nasıl eğitelim diyene, çocuk doğduysa çok geç kalmışsınız diye niye seslenmiş? Anlayan anlamıştır. Anlamayana ne yapsan anlatamazsın.
Çünkü aslı aslına, nesli nesline huuu.
İlk Yorumu Siz Yapın