"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hz. İsa Ve Cehalet | Mesnevi’den Hikayeler 22. Bölüm

Hz. İsa Ve Cehalet | Mesnevi’den Hikayeler 22. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=OaRy0OPSwM0.

En korktuğum şey insanları yaftalamak. Yani insanları tanımadan, bilmeden, anlamadan, kategorize ederek bir yerlere getirip dayamak. Aslında insanları tanımadan, bilmeden, anlamadan, kategorize ederek bir yerlere getirip dayamak.
Aslında boynlarına bir yafta asarak, onları daimi orada konumlandırmak. Bu çok tehlikeli, çok yanlış. Fakat bazı tasnifler var ki bunlar inanılmaz derecede aydınlatıcı. Biraz sonra anlatacağımız, biraz önce anlattığım şekliyle değil.
Bazı insanlar vardır ki doğduğu zamana ait değildir. Fikirleri ve kendileri çağların ötesine taşar. Onlar ışık olur, çevresini ve bütün insanlığı aydınlatır. Bazı insanlar da vardır ki fikirleri ve kendileri doğdukları zamana aittir.
Işıkları ancak kendi çevrelerine aydınlatır. Ve yine bazı insanlar vardır ki sadece kendilerine aittirler. Işıkları ancak kendilerine aydınlatır. Öte yandan bazı insanlar da vardır ki ışıklar yoktur.
Karanlığın içine doğmuşlardır ve hayatta karanlıkta yol alır gibi el yordamı ile yol alırlar ve giderler. Aman Allah’ım ne kadar tehlikeli. Biz insanlar hepimiz ilk önce bilmediğimiz bir dünyada bilinmez bir lisan’a ve karanlığa doğduk.
Bu bilinmezlik ve karanlıktan korktuk, ağladık. Zamanla ışığı öğrendik. Emeklemeyi, yürümeyi en çok da gülmeyi. Doğmakla hayatın bitmeye başladığını, doğumla ölüm arasında uzanan yola hayat dendiğini öğrendik. Ve böylece yaşamayı öğrendik. Zamanı, insanı, sevmeyi, gülmeyi, ağlamayı ve kocaman evreni. Ve düşünmeyi öğrendik. Sonra düşüncenin her şeyin atası olduğunu ve acıyı öğrendik bir gün. Sonra acının mutluluğun anlamı olduğunu. Yani dostlar doğumumuz ile başlayan bir öğrencilik hayat dediğimiz şey aslında. Bir okul. Hepimiz de bu okulun sıfırcı öğrencileri.
Her gün ettüt ettiğimiz hayatın içinde öğrenim maceramız ölünce ölmeyi öğrenerek bitecek. Çağların ötesine taşan insanlardan biri olan Mevlana Celal-i dini Rumi hasretleri…
…tüm ışığına rağmen bu yüzden hamdım, piştim ve yandım elhamdülillah dedi. Hazreti Mevlana böyle derken hepimize hayatın en güzel formülünü ve insanı kamil olmanın yolunu göstermeyi diledi. Efendim bugünkü konumuz cehalet. Vay! Ateşten kaçar gibi kaçmak lazım. Aman Allah! Cahil ve cehalet denildiğinde hepimizin aklına okul gelir. Okul insanın eğitimi için çok önemli bir yapı elbette. Okumayı öğrenmeyi toplumsal kalıplar içinde düşünmeyi öğretir. Ne var ki cehaleti asla ortadan kaldırmaz. Cehalet insanın kalbindeki fikrindeki ışıksızlıktır. İslam düşünürleri ve tüm peygamberler cehaleti düşünsel bir hastalık olarak betimlerler. Aman Allah! Bu hastalıktan Allah’a sığınmak gerekir. Vay! İbni Sina cehaleti bir öğrenme veya öğrenememe hali değil, okumak ile duymak ile düzeltilemeyecek algısal bir bozulmadır diyerek tarif eder.
Muazzam bir tarif. Peygamberimiz akıllının düşmanlığı cahilin sevgisinden yeğdir derken……her gün evden çıktığında da Allah’ım beni bugün zulmetmekten ve zulmedilmekten……cahillik etmekten ve cahillik edilmekten saptırmaktan ve saptırılmaktan koru diye dua ederdi.
Bu duayı örnek almak gerek. Her daim, her zaman diliminde, bugün de ne çok ihtiyacımız var bu duaya.
İslam alimlerinin hepsi cahillik ve cehalet hakkında toplumsal uyarılarda bulunmuşlardır.
Efendim işte cehalet böyle bir şey. Allah hepimizi cahillik etmekten ve cahillik edilmekten korusun.
Şimdi bu konuda sözün ve mananın ustası Hazreti Mevlana’ya kulak verelim. Allah Meryem oğlu İsa’yı yüz ve söz güzelliğiyle yaratmıştı. Hazreti İsa’nın yüzüne bakanların kalpleri onun güzelliği karşısında yumuşuyor. Sözlerini duyanlar ise tam bir teslimiyet ile doğruluğuna şehadet ediyorlardı. İşte bu güzel yüzlü peygamber bir gün yolculuk ederken dağda kalabalık bir grup insan gördü. O insanlara Allah’ın vahiylerini iletmek için hemen onlara doğru yürüdü. Peygamberlerin vazifesidir çünkü nerede bir topluluk bir insan görseler tebliğ ederler. Amaçları, vazifeleri, arzuları budur zira.
Selam ve tanışmadan sonra yüksek bir kaya tırmandı ve onlara vaz etmeye başladı. Sözleri en karanlık kalpleri bile etkileyecek kadar yalın ve anlamlıydı. Kalabalığa şöyle sesleniyordu Hazreti İsa.
Ey insanlar atalarımıza adam öldürme, öldüren yargılanmayı hak edecek denildiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki kardeşine karşı öfkelenen her kişi yargılanmayı hak edecek. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz bile söylese Allah’ın karşısında hesabını verecek.
Komşunu sev, düşmanından nefret et denildiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki düşmanlarınızı dahi sevin, size zulmedenler için dua edin. Öyle ki Allah’ın halis kulları olabilesiniz. Çünkü o güneşini hem kötülerin hem de iyilerin üzerine doğurur.
Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz bunun bir ödülü olabilir mi? Dikkat edin. Yapacağınız doğru işleri gösteriş için insanların gözü önünde yapmayın. Çünkü bu gösterişten başka bir şey değildir. İyilik yapıp sadaka vereceğiniz zaman sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin. Oruç tuttuğunuz zaman iki yüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Ne aç. Öyle ki inananlara değil, gizli olan Allah için oruç tutun. Yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun.
Her günün derdi kendine yeter. Siz bugününüzü doğru yaşayın. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız siz de onlara öyle davranın. Allah’ın emri ve peygamberin söyledikleri budur.
Hz. İsa dağda kalabalığın karşısında kalbi ilahi vahiyle dolarak saatlerce konuştu. Orada bulunanlar da onu temiz bir kalple dinlediler. Konuşması bittiğinde kalabalığın içinde birçok kişi gözyaşlarına boğulmuştu.
Hz. İsa Allah’a iman eden gruptan mutluluk ile ayrılıp uzun yolculuğuna devam etti.
Yol ne kadar sürdü, Hz. İsa nerelere gitti bilinmez. Lakin bir gün adamın biri onu arkasından vahşi bir arslan kovalıyormuş gibi koşarken gördü.
Adam Hz. İsa’yı tanımıştı. Yanından geçerken onu durdurmak istedi. Ne var ki Hz. İsa peşinde bir canavar varmış gibi en can alıcı hali ile kaçmaya koşmaya devam ediyordu. Adamcağız da uzun zamandır konuşmak, tanışmak istediği Hz. İsa ile konuşmak istemişti. Onu böyle kaçarken görünce o da merakla peşinden koşmaya başladı.
Bir süre koştuktan sonra adam yorulmuş olan Hz. İsa’ya yetişti ve… Ey güzel yüzlü peygamber hayırdır peşinde haramiler mi, canavarlar mı var, neden böyle telaşla kaçıyorsun dedi. Hz. İsa acele ederek ve bir yandan koşarak adamın sorusuna cevap verdi.
Adam bir müddet daha Hz. İsa’nın arkasından koştuktan sonra Allah rızası için biraz dur da neden böyle kaçtığını söyle. Çünkü arkanda ne bir düşman ne de bir hayvan var dedi. Hz. İsa beni oyalama yürü işine git ben bir cahilden kaçıp kurtulmak için böyle koşuyorum dedi.
Vay demek ki haramilerden bir vahşi arslandan daha tehlikeli cahiller aman Allah’ım. Adam hayretler içinde kalmıştı. İçinden yoksa bana anlatılan şeyler yalan mıydı? İnsanlar Allah’ın elçisi olan İsa’nın türlü mucizeler gösterdiğini söylerken bana yalan mı söylediler diye düşündü. Adam daha da meraklandı ve sonunda Hz. İsa’yı durdurmayı başardı. Adam Hz. İsa’ya.
Ya İsa insanlar körlerin gözlerini, sağırların kulaklarını açtığını söylüyorlar. Bunları yapan İsa sen değil misin diye sordu. Hz. İsa evet diye cevap verdi. Adam ölüyü bile dirilttiğini söylüyorlar. Ölüyü dirilten İsa sen değil misin? Hz. İsa evet dedi. Adam peki ya topraktan kuşlar yapıp onları canlandıran sen değil misin? Hz. İsa evet benim diye cevap verdi. Adam iyice afallamıştı. Demek ki insanların dedikleri doğruydu. Bu adam Allah’ın elçisi olmalıydı. Ama neden böyle kaçıyordu?
Adam anlamamıştı. Adamcağız bütün merakıyla peki öyleyse neden böyle kaçıyorsun? Alemlerin Rabbi olan Allah seni elçi olarak seçmiş.
Ve sana bunca mucize vermişken neden korkuyorsun diye sordu. Hz. İsa evet dediklerinin hepsi doğrudur. Allah’ın izniyle sağıra Allah’ın isimlerini okudum kulağa duydu. Kör’e dua ettim gözleri açıldı.
Kayalık dağ Allah’ın vahiylerini söyledim dağ çatladı yarıldı. Ölmüş kişiye Allah’ın emirlerini söyledim dirildi. Cansıza okudum canlandı. En sert kalpli insanlara Allah’ın sözlerini ilettim. Göz yaşlarıyla anlayıp iman ettiler.
Fakat yolda bir cahille karşılaştım. Allah’ın ayetlerini okudum anlamadım. Günden geceye geceden güne dünyayı Allah’ın yaratımındaki sırları açıklamaya çalıştım. Ama duymadı. Şevkatle yüzlerce kere Allah’ın vahiylerini okudum. Yine de bir faydası olmadı.
O cahil sanki bir kaya parçası bir mermer kesildi. Cehaletinden huyundan vazgeçmedi. Sonunda ben kendimden şüphe etmeye başladım. Dediğim her şeyi yapan İsa benim ama bir cahile tek laf anlatamadım.
Ben bu yüzden kaçıyorum dedi.
Ey oğul zincir kırıp hür ol yeter. Bulmamıştır kimse altından değer. Bir deniz dökmüş olursun destine. Kısmetinden başka rızk almaz yine. Aç olan gözün doymaz ki hiç göz testisi. Kanatkarın ise sedefidir incisi. Aşkının uğrunda yırtsan gömleği. Hırs da kalmaz bil ki gönlün isteği. Şad olup kal. Hoştur sevdamız ile aşkımız. Derde derman olansın senle bitmiş kaykımız. Toprak olan insan aşkla göklerden geçer.
Aşk yüzünden turki coşmuş raks eder. Öz dilinden ayrı kalmış kimseler. Yüz lisan yüzname bilse de susar. Cümle maşuhtur ve aşık örtüsü. Canlı olan canan ve aşıktır ölü.
Aşkla sabrı bulmamış sersem kişi. Bir kanatsız kuştur artık ve ahuvvah işi. Öğleler var dille inşallah demez. Kalbe yerleşmiş duyulsun istemez. Kudreti haktan alır almaz ilaç. Kudreti hak ilacın olmuş mizaç.
Aşkı mecnun neyse ney neşretmede. Kanla dolmuş yol nedir bahsetmede. Söyleyen dil varsa taliptir kulak. Ancak aşık akla sırdaş oldu hak. Dinle neyden bak neler söyler durur. Dertlerinden ve ayrılıktan dem vurur.
İstiyor aşk cümle söz olsun ayağım. Ayna durmaz ki resim olmadan. Evet dostlar. Hz. İsa ve cehalet konusunu dilimizden geldiğince size anlattık.
Lakin malumunuz mesnevi anlam katmanlarıyla dolu. Bakalım işin ehli bu hikaye konusunda neler söyleyecek. Hz. İsa ve ahmaktan kaçış hikayesiyle ilgili şu anektutları söyleyebiliriz. Öncelikle bu Hz. İsa’nın ahmaktan kaçarken…
…yolda karşılaştığı adam Hz. İsa’nın gerçekten Hz. İsa olup olmadığını öğrenmek istediğinde sorduğu sorular……genelde Hz. İsa’nın mucizeleriyle ilgiliydi. Ve bu mucizeler de hep tıplığın yahut da biyolojinin konusu olan mucizelerdir. Hikaye de gördüğümüz gibi cahilden kaçıyor Hz. İsa ve cahilden uzak durmanın önemi üzerinde duruluyor.
Buradan bu sonuca doğru giderken Hz. İsa’nın ahmaktan kaçışını aslında Mevlana……ahmaklık hakkın bir kahırdır şeklinde söylemektedir. Yine Kuran-ı Kerim’de defalarca vurgulanmakta ahmakların cahillerin yanı…
…Allah’ın ayetlerini ve peygamberlerin mucizelerini kabul etmeyen insanların kulaklarının ve kalplerinin……mühürlendiği defalarca tekrarlanmakta söylenmekte. Ve burada Hz. Mevlana’nın sözüyle ahmaklarla sohbet, ahmaklarla birlikte olmak……nice kanlar dökmüştür şeklinde bitirebiliriz.
Sevgili dostlarım kapalı kapı yoktur yanlış anahtar vardır. Hayatın tüm kapılarına anahtarlar bulmanız dileğiyle bugünlük ruha şifa mesneviden bu kadar.
Aman sağlıkla ve muhabbetle kalın unutmayın hep diyoruz ya bahar çok yakın.
Altyazı M.K.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir