Hz. Zülkarneyn (as) İle Ye’cüc ve Me’cüc’ün İnanılmaz Hayat Hikayesi – Kur’an’daki Gizemli Hükümdar
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=ZqcEFMZ7BYE.
Hz. Zülkarneyn Aleyhisselam ile Yecüc ve Mecüc’ün inanılmaz hayat hikayesi. Dünyaya hükmeden, emrinde cinler ve insanlar olan hükümdar. Emrine ışık ve karanlığın verildiği salih kişi. Bütün insanlığı Yecüc ve Mecüc’den koruyan. Allah’ın özel güçler verdiği gizemli kişi. Bir emri ile bulutlara hükmeden. Gizli ilimlerin verildiği doğunun ve batının sahibi. Hızır Aleyhisselam’dan ders alan zat.
Zülkarneyn Aleyhisselam Yeryüzünün tamamına sadece dört kişi hakim olabilmiştir. Bunların ikisi mümin, ikisi kafirdir. Mümin olanlar Zülkarneyn Aleyhisselam ile Süleyman Aleyhisselam, kafir olanlar ise Nemrut ve Buhtün Nasır’dır. Hükmünü bütün dünyaya icra edecek beşinci bir şahısta bu ümmetten olacaktır. O da Mehdi Aleyhisselam’dır. Allah İslam’ı bütün dinlere üstün kılacaktır. Hz. Ali Radiyallahu Anha, Zülkarneyn Aleyhisselam’ın yeryüzünün doğularına ve batılarına ulaşmaya nasıl güç getirebildiği sorulunca şu cevabı vermiştir. Bulutlar boyun eğdirilir, lazım olan her şey emrine verilir. Nurlar ona açılır da gece ile gündüz kendisi için eşit olurdu. Zülkarneyn Aleyhisselam’ın asıl adı bilinmemektedir. Zülkarneyn onun lakabıdır. Zülkarneyn kelimesi iki asır sahibi manasına gelmektedir. Allah, Zülkarneyn Aleyhisselam’a ışık ve karanlığı emrine vermişti. Kendisine zahir ve batın ilmi verildiği için Zülkarneyn diye anılmaktadır. Başında boynuza benzer iki çıkıntılı yer vardı. Tacının üstünde bakırdan iki boynuz vardı ve saçları iki örgülüydü. Emrine ışık ve karanlık verilmişti. Bir gün rüyasında kendini gökyüzüne tırmanmış ve güneşin iki kenarından tutunmuş halde görmüştü. Hem anne hem baba tarafından asil bir soya mensuptu. Beş bin sene önce yaşam sürmüştür. Yemen’in hükümdarlarından biriydi. Hızır Aleyhisselam, Zülkarneyn Aleyhisselam’ın teyzesinin oğludur.
Zülkarneyn Aleyhisselam, Hızır Aleyhisselam’a ordusunda kumandanlık vazifesi verilmişti. Kafirlerle savaşmıştı. Zülkarneyn Aleyhisselam, Hızır Aleyhisselam’dan da ders almıştı. Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın ümmetidir. Dünyanın hakimiydi. İbrahim Aleyhisselam’a iman etmiştir. İsmail Aleyhisselam ve İbrahim Aleyhisselam ile Kabe’yi tavaf etmişti.
Bütün sebepler onun emrindeydi. Cinler de onun emrindeydi. Bulutlar ve başka vasıtalar Zülkarneyn Aleyhisselam’ın emrindeydi. Allah-u Teala Zülkarneyn Aleyhisselam’a güç vermişti. O da doğuya ve batıya seferlerde bulunmuştu. Seddi Zülkarneyn’i yapmıştı. Bu sedd, bakırla karıştırılmış demirlerdendi. Kendisine ilim ve kudret verilmişti. Böylece müstesna bir tasarruf ve hakimiyet sahibi olmuştu. Ona beyaz ve siyah sancak ihsan edilmişti. Gündüz giderken siyah sancağı arkasına koyunca ardını karanlık basardı. Böylelikle gelen düşman kendisini bulamaz ve yolunu kaybederdi. Karanlıklar içinde kalarak mağlup olurdu.
Geceleyin ise beyaz sancağı önüne alır, kendisi ve askerleri için gündüz gibi bir aydınlık teşekkür eder ve düşmana karşı büyük zafer kazanırdı. Zülkarneyn Aleyhisselam adil, tebaasına karşı merhametli bir hükümdardı. Fethettiği bölgelerdeki insanlara, aranızda suçsuz olanlar için endişeye mahal yok, iyilik yapanlar bunun karşılığını görür diyerek gösterdiği merhamet, müsamaha ve anlayışla insanların gönlünde taht kurardı. İnsanlığın hayrına olan her şeyi severdi. Bir gün Mekke’ye girerken atından indi ve yaya bir şekilde Kabe’ye ulaştı. Çevresi hava sıcak, yorulacaksınız. O dedi ki, Allah’ın Halili İbrahim Aleyhisselam’ın olduğu yerde ben nasıl binekle giderim dedi. Dünyanın tek hükümdarı olduğu halde hürmet ederdi, tevazu yapardı ve şu hadise mashar oldu. Allah Teala için alçalanı Allah Teala yükseltir.
İbrahim Aleyhisselam’ın bereketi ve duası ile Allah ona bütün dünyanın kapılarını açmıştı. Zülkarneyn Aleyhisselam’ın Peygamber veya veli olup olmadığı ile ilgili net bir bilgi yoktur. En iyisini Allah bilir. Yüce Allah, Zülkarneyn Aleyhisselam’ı yeryüzünde güç, kuvvet, ilim, irfan
ve her türlü maddi ve manevi imkana sahip bir lider kılmıştı. Bu imkanlar sayesinde dilediğini elde edebiliyor ve dilediğini yapabiliyordu. Bu imkanları Allah yolunda kullanmak üzere cihat ve futuhata çıktı. Cafer-i Sadı’nın Radiyallahu anh babasından yaptığı bir rivayete göre Hz. Zülkarneyn Aleyhisselam’ın meleklerden bir arkadaşı vardı. Ondan ömrünü uzun kılacak bir çare göstermesini talep etti. Melek ona hayat kaynağına varıp ağbı hayatı yani ölümsüzlük suyunun yerini gösterdi. Karanlık içerisindeydi. Hz. Hızır Aleyhisselam önünde olduğu halde oraya gitti.
Suyu Hz. Hızır Aleyhisselam bulup içti. Hz. Zülkarneyn Aleyhisselam bulamadı. Hızır Aleyhisselam kıyamet gününe kadar ölümsüzlük kazanmıştır ve istediği zaman ve mekanda bulunabilmektedir. Zülkarneyn Aleyhisselam ordusuyla karanlık vadiden geçerken ordusuna ayağınıza takılan çöyleri toplayın diye emir verir.
Ordu bu emri duyunca içlerinden bir grup çok yürüdük, çok yorgunuz, gece vakti bir de ayağımıza takılan şeyleri toplayarak boşuna ağırlık mı yapacağız, hiçbir şey toplamayalım diyerek hiçbir şey toplamıyorlar. İkinci grup ise madem komutanımız emretti birazcık toplayalım, emre muhalefet etmeyelim.
Zira ordunun komutanına itaat etmek gerekir diyerek az bir şey topluyorlar. Üçüncü grup ise komutanımız bir şeyi boşuna emretmez, muhakkak bildiği bir şey vardır, bir hikmet vardır diyerek bütün ağbağlarını ağzına kadar doldurdular.
Sabah olduğunda bir de bakıyorlar ki meğer bir altın madeninden geçmişler de ayaklarına deyen şeylerin altın olduğunun farkına varamamışlar. Bunu anlayınca hiç alamayan birinci grup, ah niçin almadık, nasıl dinlemedik komutanımızın sözünü, keşke alsaydık, bir tane bahare alsaydık diyerek pişman oluyorlar.
Az alan ikinci grup ise ah ne olaydı da biraz daha fazla alsaydık, ceplerimizi, ağbağlarımızı hınca hınç doldursaydık diye sitem ediyorlar kendilerine. Çok alan üçüncü grup ise keşke gereksiz, lüzumu olmayan eşyalarımı atsaydım, daha çok toplasaydım, her şeyimizi doldursaydık, daha fazla alsaydık diyerek fazla almalarına rağmen üzülüyorlar.
İşte bu misalde olduğu gibi ahirette bütün insanlar da bunun gibi ağıtlarda bulunacak. Kâfir olan keşke iman etseydik, keşke inansaydık da hiç olmasa cehenneme girdikten sonra iman etmemiz sonucunda cennete girseydik, ebedi cehennemden kurtulsaydık.
Mü’min fakat az sevabı olan keşke biraz daha sevap işleseydim de biraz daha ikramı masar olsaydım. Mü’min çok sevabı olan ise ah ne olaydı da makamımı biraz daha yükseltecek bir vakit daha namaz kılsaydım, biraz daha fazla sadaka verseydim, oruç tutsaydım, biraz daha sevap işleyecek ameller yapsaydım diyeceklerdir.
Huzeyfe bin Esit el-Ghifari şöyle rivayet etmiştir. Rasulullah aleyhisselatü vesselam şöyle buyurdu.
Kıyamet on alamet görülmedikçe kopmaz. Duman, deccal, dabbetul arz, güneşin batıdan doğması, İsa’nın yeryüzüne inmesi, Yecüç ve Mecüç, doğuda bir, batıda bir ve Arap yarımadasında bir yeryüzü batışı olmak üzere üç batış, bunların sonuncusu ise insanları toplanma yerlerine sürecek olan ateşin zuhurudur.
Yecüç ve Mecüç’ün çıkışı, kıyametin vukuundan önce çıkarak yeryüzünde bozgunculuk yapacak olan asılları ve soyları belirsiz iki insan topluluğudur.
Müminlerin annesi Ümmül Hakam Zeynep binti Cahş radiyallahu anhanın anlattığına göre, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem korkudan titreyerek onun yanına girdi ve Allah’tan başka ilah yoktur. Yaklaşan şerden dolayı vay Arap’ın haline. Bugün Yecüç ve Mecüç’ün seddinden şu kadar yer açıldı. buyurdu ve baş parmağıyla şehadet parmağını birleştirerek halka yaptı. Bunun üzerine ben, Ey Allah’ın Resulü! İçimizde iyiler de olduğu halde helak olur muyuz dedim. Resul-i Ekrem aleyhisselatu vesselam, kötülük ve günahlar çoğaldığı vakit evet buyurdu.
Hz. Peygamber efendimiz aleyhisselatu vesselam, Mekke’de yaşamış olan eski kavimlerin başından geçen ibretli hadiseleri anlatırken, Yahudiler ve İranlılar geçmiş ümmetlerin hikayelerini kendilerine göre anlatmaya başladılar.
Dinede ahir zaman peygamberinin kendi içlerinden çıkacağına inanan Yahudiler vardı. Bunlar Mekkeli müşriklere, orada bir peygamber çıkmış, eğer o hakiki bir peygamberse, kendisine Ashab-ı Kevf, Zülkarneyn ve ruhun mahiyeti hakkında malumat sorun. Şayet Ashab-ı Kevf ile Zülkarneyn için tam ruhun mahiyeti hakkında da kısmen cevap verirse,
hakikaten peygamberdir, kendisine tabi olun. Fakat o bu üç şeyden haber vermezse, yalancıdır dediler. Mekkeli müşrikler de Hz. Peygamber efendimiz aleyhisselatu vesselama gelerek, Ashab-ı Kevf ve doğu ile batıya sefer yapan Zülkarneyn kimdir, ruhun mahiyeti nedir diye sordular. Bunun üzerine Kevf suresi nazil oldu. Bu surede Zülkarneyn aleyhisselamdan bahisle şöyle buyuruldu. Ey Peygamber! Sana Zülkarneyn hakkında soruyorlar. De ki onlara. Size ondan biraz bahsedeyim. Gerçekten biz Zülkarneyn’e yeryüzünde güç ve iktidar verdik. Muhtaç olduğu her şeye ulaşmanın bilgi ve imkanını lütfettik. Zülkarneyn sahip olduğu bilgi ve imkanla bir yola koyuldu. Nihayet güneşin battığı yere ulaştı. Orada gördü ki güneş kara balçıklı bir suya batar haldeydi. Zülkarneyn orada müşrik bir halkla karşılaştı. Bunun üzerine biz şöyle buyurduk. Ey Zülkarneyn! İstersen onları cezalandırırsın, istersen onlara iyi davranırsın. Zülkarneyn o halka şöyle dedi. Kim şirk inancında direnirse biz onu cezalandıracağız. Vakti gelince o kişi Rabbinin huzuruna çıkarılacak ve Rabbi ona çok daha şiddetli bir şekilde cezalandıracak. İman edip imanlarına yarışır güzellikte işler yapan kimselere gelince. Böyleleri ise çok güzel bir mükafata nail olacak. Üstelik biz onlara mükellefiyetler hususunda her türlü kolaylığı göstereceğiz. Zülkarneyn bir süre sonra yine bir yola koyuldu. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaştı. Orada gördü ki güneş bir halkın ki biz o halk için kendilerini güneşten koruyacak hiçbir engel meydana getirmemiştik.
Zülkarneyn’in bu yolda her şeyin bir yolda doğduğu yerlerine doğuyor haldeydi. Evet, işte Zülkarneyn böyle geniş bir imkan ve iktidar sahibiydi. Şüphesiz biz onun sahip olduğu her şeyi ve neler yapıp ettiğini bütün ayrıntısıyla biliyorduk. Zülkarneyn zaman sonra başka bir yola daha koyuldu.
Öte tarafında neredeyse hiç söz dinlemez, laf anlamaz, hak tanımaz bir halkla karşılaştı. Beli taraftaki diğer halkın temsilcileri, ey Zülkarneyn dediler. Bu Yecüç ve Mecüç memlekette bozgunculuk yapıyor. Ne istersen versek de sen bizimle onlar arasına bir set inşa etsen.
Zülkarneyn de onlara, Rabbimin bana lütfettiği geniş imkan, güç ve iktidarın yanında sizin vereceğiniz şeyin ücretin esamesi okunmaz. Siz bana beden gücüyle yardım edin. Ben de onlarla sizin aranıza istediğiniz gibi sağlam bir set yapayım diye karşılık verdi. Zülkarneyn bana demir kütleler getirin dedi. Nihayet iki dağın arası demir kütlelerle doldu.
Zülkarneyn ateş yakıp körükleyin dedi. Demirler eriyip akkor haline gelince, bana erimiş bakır getirin, üzerine dökeyim dedi. İşte bundan sonra Yecüç ve Mecüç o seddi ne aşabildi ne de onda bir gedik açabildi.
Zülkarneyn seddi tamamlayınca şöyle dedi. İşte bu Rabbimin bir lütfudur. Bu seddi ancak Rabbimin vaat ettiği kıyametin kopması yok edebilir. Rabbimin vaadi ise mutlaka gerçekleşir. Zülkarneyn aleyhisselamın en son fethettiği yer, medeni yaşayıştan uzak, ilkel, çıplak, evsiz, barksız yaşayan bir uzak doğu topluluğu Yecüç ve Mecüç’tür. Yecüç ve Mecüç Nuh aleyhisselamın oğlu Yafes’in soyundan gelir. Kur’an-ı Kerim, Yecüç ve Mecüc’ün kimler olduğu, nerede ve ne zaman yaşadıkları hakkında bilgi vermemiştir. Öyle bir dönem gelecek ki iyiliği emretmeyecekler, kötülükten menetmeyecekler. Namaz kılmayana namaz kıl diyen olmayacak. İçki içene içki içme diyen kalmayacak.
Oruç tutmayana tut diyen olmayacak. Zina yapana yapma haramdır diyen olmayacak. Canlar hafife alınacak. İnsanların canı çok rahat şekilde alınacak. Allah’ın dini hükümleri zayi edilecek. İnsanlık tamamen bozulduğu zaman Allah deccalı gönderecek. Allah düşmanlarından intikam almak için deccalı gönderecek. Müslümanlar Mescid-i Aksa’ya sığınacaklar.
Sonra Allah deccalı öldürtecek, İsa Aleyhisselam gelecek. İslam’ı bütün dünyaya hakim edecek. 40 sene boyunca bolluk bereket olacak, hastalık olmayacak, ölüm olmayacak. Cennet hayatı gibi bir hayat yaşarlarken Allah seddi patlatacak. Yecüç ve mecüç akın akın dünyaya yayılacaklar. Cemaat İsa Aleyhisselam’ın inişini duyacaklar.
İsa Aleyhisselam’ın yanına gelecekler. Allah onları deccalden muhafaza etti. Hz. İsa Aleyhisselam onlara bakıp, bu ümmette ne cevherler var deyip onların yüzlerini meshedecek. Onları çok sevip bereket duaları yapacak. Onlara cennetteki derecelerini haber verecek. Makamlarını söyleyecek. Huzeyfe şöyle rivayet etmiştir. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam şöyle buyurdu.
Yecüç bir ümmettir. Mecüç de bir ümmettir. Her bir ümmet dört yüz bin ümmettir. Onlardan bir adam sülbünden eli silahlı tam bin erkek görmeden ölmez. Dedim ki, ey Allah’ın Resulü, onları bize anlatır mısın? Şöyle buyurdu. Onlar üç sınıftır. Onların bir sınıfı Erz gibidir. Soruldu ki, Erz ne demektir?
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam dedi ki, O Şam’da bir ağaçtır ki, o ağacın uzunluğu 120 arşındır. Göğe doğru yükselir buyurdu. Ve ondan sonra Peygamber Aleyhisselatu Vesselam şunu ilave etti. İşte bunlara ne dağ dayanır ve ne de demir. Onların ikinci sınıfı da kulaklarının birini serer, ötekini de kendisine yorgan yapıp öyle yatar. Fil, yabani hayvan, deve ve domuz ne görürlerse yerler. Onlardan birisi öldüğünde de onu yerler. Onların bir ucu Şam’da, bir ucu Horasan’da olacaktır. Doğu nehirlerinin tümünü ve Taberiyye Gölünü de içeceklerdir. Ebu Hureyre R.A. şöyle rivayet etmiştir. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam şöyle buyurdu. Yecuç ve Mecuç Seddi her gün kazarak nihayet güneşin ışığını açmaya çalıştıkları gedikten görmeye yaklaşınca, başlarında bulunan amir onlara, kazı işini bırakıp geri dönünüz, onu yarın kazacağız der. Allah da Seddi önceki gibi muhkem hale getirir. Nihayet Seddin arkasında kalmaları takdir edilmiş olan süreleri tamamlanıp,
Allah onları insanların üzerine göndermeyi dileyince o gün yine kazacaklar. Ve nihayet güneşin ışığını açmaya çalıştıkları gedikten görmeye başlayınca, başlarında bulunan amir, kazı işini bırakıp geri dönünüz. Allahü Teala dilerse yarın kazacaksınız diyecek ve onlar da inşallah diyecekler veya başlarındaki adam onlara inşallah deyiniz diyecek. Sonra ertesi gün onlar Seddin yanına varacaklar, Sed onların bir gün önce açılmış olarak bıraktıkları vaziyette olacak. Arkasından onlar Seddi kazmaya devam ederek, aşacakları gediklerden insanların üzerine çıkacaklar. Nihayet Yecüç ve Mecüc’ün Sedleri açılıp her tepeden dünyaya akın etmeye başladıkları,
doğru vadin vaktinin yaklaştığı sırada işte o zaman kafirlerin gözleri birden donak alır. Eyvah bizlere! Biz bundan tam bir gaflet içindeydik. Daha doğrusu kendimize zulmettik diyecekler. İbni Harmele radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir. Resulullah aleyhisselatü vesselam, akrep ısırdığı için parmağını sarmış olarak bize hutbe irat etti ve hutbesinde şöyle buyurdu. Siz düşmanınız bulunmadığını söylüyorsunuz. Oysa siz geniş yüzlü, küçük gözlü, kumral saçlı, yüzleri deri üstüne deri kaplanmış kalkanları andıran
ve her dereden tepeden boşalıp gelecek olan Yecüç ve Mecüc’ün ortaya çıkış zamanına kadar düşmanla savaşmaya devam edeceksiniz. Abdullah bin Mesud radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir. Resulullah aleyhisselatü vesselam, geceleyin miraca götürüldüğü zaman İbrahim, Musa ve İsa’ya rastladı da kıyamet gününü ne zaman kopacağı hakkında müzakere ettiler.
Müzakereye İbrahim ile başlayarak kıyametin ne zaman kopacağını ona sordular. Konu hakkında onun yanında bir bilgi olmadı. Sonra Musa’ya sordular. Onun yanında da konu hakkında bir bilgi olmadı. Bunun üzerine söz İsa bin Meryem’e verildi. O, kıyametin kopmasına yakın şeyler olaylar hakkında bana bilgi verildi.
Ama kıyametin kopması vaktini Allah’tan başka hiç bir kimse bilemez dedikten sonra deccalin çıkmasını anlattı ve dedi ki, sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk memleketlerine dönecekler. Nevas bin Semaan el-Kilabi şöyle rivayet etmiştir. Resulullah aleyhisselatü vesselam şöyle buyurmuştur. Sonra Allah İsa’ya kölelerimi tur dağına doğru götür diye vahye edecek. Çünkü ben bazı kölelerimi çıkaracağım ki onlarla savaşmaya kimsenin gücü yetmez. Bunlar Yecüç ve Mecüç kavmidir. Bunlar her bir tepeden seller gibi akarcasına inip yeryüzüne dağılacaklardır. İlk grup Taberiye Gölü’ne inecek ve oranın suyunu içip bitireceklerdir.
İkinci grup o göle uğrayacaklar ve önceden burada su vardı diyeceklerdir. Sonra Beyt-i Makdis Mescidi Aksa dağına varıncaya kadar yürüyecekler ve şöyle diyecekler. Yeryüzündekilerle savaştık ve hepsini öldürdük. Haydi şimdi de gökyüzündekileri öldürelim diyecekler. Oklarını fırlatacaklar da Allah onların oklarını kana bulanmış olarak geri çevirecektir.
Meryem oğlu İsa ve çevresindekiler kuşatılacaktır. O gün bir öküz başı sizin için 100 dinardan daha kıymetli olacaktır. Sonra Meryem oğlu İsa ve arkadaşları Allah’a dua edecekler de Allah o kavmin boyunlarında kurtçuklar meydana getirecek ve tek bir kişinin ölümü gibi ölüp yok olacaklardır. Dünya sessizliğe bürünecek içimizden biri canını Allah’a satsın, şehit olmayı göze alsın da gidip bir haber alsın. Bu düşmana ne oldu ne durumdalar? Müslümanlardan salih biri şehit olmayı göze alır ve öldürüleceğini bildiği halde gider. Bir bakar ki bütün dünya bu adamların leşleriyle dolu ve üst üste yığılmış durumda.
Salih adam bağıracak, ey Müslümanlar sevinin müjdeler olsun Allah düşmanınıza kâfi oldu. İsa aleyhisselam ve arkadaşları bütün insanlar saklandıkları yerden, kalelerden, mağaralardan çıkacaklar. Hayvanlarını sakladıkları yerden çıkaracaklar. Yecüç ve mecüç dünyada ne varsa tüketmişler hiçbir şey kalmamıştır dünyada. Yiyecek bir şey bulamazlar. Hayvanlar yecüç ve mecücün leşlerini yiye yiye öyle büyüyecekler. Semizlenecekler ki daha önce hiç böyle şişmanlamamışlardır. Bütün böcekler onların etlerini kanlarını yiyip içecek. İsa aleyhisselam tur dağından inecek. Yeryüzünde ibadet edecekler ama bakmışlar ki bir karış bir yer bile yok. Pis kokudan durulmuyordu. İsa aleyhisselam ve arkadaşları tekrar Allah’a dua ve niyaz edecekler. Allah bir rüzgar gönderecek bütün Müslümanlar nezle olacak. Üç gün sonra duman açılacak ve nezleleri geçecek. Allah o leşlerin üzerine deve boyunlarına benzeyen kuşlar gönderecek. Bu kuşlar onların leşlerini derin bir şukura atarak yeryüzünü temizleyeceklerdir.
Sonra Cenab-ı Hak pek çok yağmur indirir ki hiçbir ev ve çadır yağmurun inmesine engel olamaz. O yağmur bütün yeryüzünü tertemiz yemyeşil bir hale getirir. Sonra yeryüzüne meyvelerini bitir. Evvelki gibi feyz ve bereket ver diye emrolunur. İşte o gün bir cemaat tek nardan yiyip doydukları gibi onun kabuğu ile de gölgelenirler.
Müslümanlar bu toplumun geride kalan oklarını, yaylarını ve ok koydukları torbalarını 7 yıl yakıt olarak kullanacaklardır. Süt bereketlenecek, kalabalık gruplar yeni doğmuş bir deve yavrusunun etiyle yetineceklerdir. Bir kabile yeni doğmuş bir sığırla yetinecektir. Bir oymakta yeni doğmuş bir davarla geçinebilecektir.
Onlar bu durumda yaşayıp giderken Allah bir rüzgar gönderecek. Bu rüzgar tüm müminlerin ruhunu alıp götürecektir. Geri kalan insanlar eşeklerin çiftleşmesi gibi ulu orta her yerde çiftleşecekler ve kıyamet onların üzerine kopacaktır. Bir gün Resulullah aleyhisselatü vesselam sahabelerine Hac suresinin ilk iki ayetini okudu.
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının! Kıyamet sarsıntısı gerçekten büyük bir olaydır. Onu göreceğiniz gün her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutacak, her gebe kadın karnındaki çocuğu düşürecektir. Ve insanları sarhoş olmadıkları halde sarhoş gibi göreceksin. Çünkü Allah’ın azabı, kıyametin dehşeti çok çetindir.
Sahabeler bu ayetlerin dehşetinden uykuları kaçtı. Yemeden içmeden kesildiler. Ertesi gün Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam o ayette bahsedilen gün hangi gündür bilir misiniz? Sahabeler Allah ve Resulü bilirler. O gün Allah’ın Adem aleyhisselama şu hitabı yapacağı gündür.
Ebu Said radiyallahu anhın rivayetine göre Resulullah aleyhisselatü vesselam şöyle buyurdular. Aziz ve celil olan Allah kıyamet günü ey Adem diye seslenir. Adem aleyhisselam buyur Rabbim emrindeyim bütün hayırlar senin elindedir der. Adem aleyhisselama şöyle bir nida ulaşır. Allah sana cehennem ehlini çıkarmana emrediyor. Adem aleyhisselam sorar. Ey Rabbim cehennem ehli ne kadardır? Her binden 999’u işte hamilelerin çocuğunu düşürdüğü, çocukların ihtiyarladığı, insanların sarhoş olmadıkları halde azabın şiddetinden sarhoşa döndüklerini göreceğin zaman bu zamandır. Bu haber Ashab-ı Kiram’a çok ağır geldi. Öyle ki yüzlerinin rengi değişti. Efendimiz aleyhisselatü vesselam şöyle devam etti. Yecüç ve Mecüç’ten binde 999 sizden ise binde bir cehenneme girecektir.
Şunu da bilin ki siz insanlar arasında beyaz bir öküzde siyah bir kıl veya siyah bir öküzde beyaz bir kıl kadersiniz. Bu beyt’e Kabe’ye Yecüç ve Mecüç’ten sonra da hac ve umre yapılacaktır. Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam miraca çıktığı zaman Yecüç ve Mecüç’e tebliğe gitti.
Ama birkaç tanesinden başka iman eden olmadı. Hepsi inkar ettiler. Seddi Zülkarney’in var ama göremiyoruz. Allah gaybı gizlemek isterse kimse nerede olduğunu bilemez. Leheb suresinin inzalinden sonra bu surede zemmelildiğini duyan Ebu Leheb’in karısı Ümmü Cemil son derece üzüldü ve canı sıkıldı.
Ve eline kocaman bir taş alarak aklı sıra bunu Efendimiz aleyhisselama vurmak üzere Haremi şerefe geldi. O sırada Efendimiz aleyhisselatü vesselam da yanında Hz.Ebu Bekir radiyallahu anh ve Hz.Ömer radiyallahu anh olduğu halde Haremi şerifte oturuyordu. Ümmü Cemil’in gelmekte olduğunu gören Hz.Ebu Bekir Efendimiz aleyhisselatü vesselama dönerek
Ya Resulallah bu küfürbaz kötü dilli bir kadındır. Keşke buradan kalkmış olsaydık dedi. Efendimiz aleyhisselatü vesselam ise kısa bir şekilde cevap buyurdu. O beni göremez. Ümmü Cemil hakikaten onların yanına gelince Efendimiz aleyhisselatü vesselamı göremedi. Ve Hz.Ömer’i hiç sevmediği için Hz.Ebu Bekir’e sordu.
Nerede o arkadaşınız? Hz.Ebu Bekir de ona sordu. Ne yapacaksın onu? Ümmü Cemil kızgın bir halde cevap verdi. Beni hicvettiğini öğrendim. Yemin ederim ki onu bulursam bu taşı ağzına vuracağım. O şair ise ben de şairim. Ve onun gibi hicvetmesini ben de bilirim. Hz.Ebu Bekir Ümmü Cemil’e sordu. Peki yanımda bulunan zatı görüyor musun sen? Ümmü Cemil şaşkın bir halde karşılık verdi. Sen benimle alay mı ediyorsun? Ben yanında Ömer’den başka hiç kimse görmüyorum. Bundan sonra Efendimiz aleyhisselatü vesselam için yazmış olduğu hicvetsini okuyarak dönüp gitti. Ümmü Cemil gittikten sonra Hz.Ebu Bekir Efendimiz aleyhisselatü vesselama dönerek sordu.
Ya Resulallah Ümmü Cemil seni gördü mü? Efendimiz aleyhisselatü vesselam cevap verdi. Hayır beni göremez. Allah onun gözünü aldı. Melekler beni ona göstermedi. Onların önlerinden bir set arkalarından da bir set çektik. Böylece gözlerini perdeledik. Onlar artık göremezler. Kendilerini uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir. Asla iman etmezler.
Allah’ın cinleri ve melekleri gözlerimize göstermediği gibi, o seddi ve yecüç mecüç kavmini de bize göstermemesi şaşılacak bir durum değildir. Allah dilerse her şeyi yapar. Onlar gayba iman ederler. Allah bir şeyi gizlemek istediğinde buna kadirdir. Gücü yetendir.
Zülkarneyn aleyhisselam insanları tevhide davet ettiği için inkarçılar tarafından başının iki tarafına vurularak şehit edilmiştir.
Mekke civarında Tihame dağlarına defnedilmiştir.
Ve o gün Cehennem’den geldi. O gün insanın neyi hatırlatacak ve neyi hatırlatacak? O gün insanın neyi hatırlatacak ve neyi hatırlatacak?
İrci’i ila Rabbiki raziyeten merdiye. Fadhuni fi ibadihi vadhuni jannati. Sadaqa Allahul Azim.
Gezegenler bile bir aradayken, tek olduğunu düşünüyorsan koskoca evlende, bu kanal tam sana göre. Bu video, YouTube kazanında kaybolmadan, senin gibi başkalarına da ulaşabilmesi için desteğe ihtiyacı var. Her abone, bir kırgın yüreğe daha ulaşmayı sağlayacak.
Beğen, abone ol ve yorum yapmayı da unutma.
İlk Yorumu Siz Yapın