"Enter"a basıp içeriğe geçin

İstilanın sebebi deniz kirliliği mi? Doç. Dr. Çolpan Polat Beken yanıtladı

İstilanın sebebi deniz kirliliği mi? Doç. Dr. Çolpan Polat Beken yanıtladı

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=yGahVtFvYI4.

Öncelikle ben bir deniz bilimciyim, iklim bilimci değilim. Fakat bu müsilaj olgusu aslında aynen bu dönemde olduğu gibi yaklaşık 10 sene önce, 10-12 sene önce 2007 yine bahsedilen mevsimde, Ekim Kasım’da başladı. Çok hazırlıksız bir dönemdi. Buna rağmen biz detaylı bir proje tasarladık ve geniş bir ekip bu projeyi yaptık. Amaçı şuydu, bu müsilaj denen daha aslında o zamanın adını bile bilmiyorduk, tahminlerimiz vardı. Ama bu oluşum diyelim, bu oluşumu tetikleyen şey ne, nasıl olur? Ciddi bir literatür taraması yaptık. Hocalarımın bahsettiği gibi temelde fitöplankton, buna makroalkleri yani bitki kökenli organizmaları koyabiliriz.
Bunların belirli koşullarda artarak ortaya bıraktıkları hücre içi sıvıları, ki bunlar sadece şeker yapısında değiller. Bahsedildi polisakgaritler, karbonhidratlar ve proteinler ve lipitler olmak üzere ortama saldıkları madde. Ama belirli ortamda bu maddeyi çok fazla salgılıyorlar ya da salgılamak zorunda kalıyorlar.
Dolayısıyla biz laboratuvarda bu koşulları oluşturmaya çalıştık. Epeyce uğraştık, yapay yollarla bu maddeleri oluşturduk ve bunu nasıl oluşturduk? Kontrollü ışık, kontrollü sıcaklık ve kontrollü besin elementleri ekleyerek maddeleri oluşturduk. Ve bu oluşan maddelerin tekabül eden değerleri de kimyasal olarak analiz ettik. Ve en nihayetinde hedef tür olarak seçtiğimiz 4 fitopilanton türü ki bunlardan farklı gruplara ait 2 şart tür seçmiştik. Hepsinin belirli koşullarda yani azotun ve fosfor neden azot ve fosfor diyorum hocalarım da bahsetti. Bunlar fitopilantonlar için besin maddesi niteliği taşıyorlar. Zaten gübre zaten onlar. Ya da bizim evet tarımda kullandığımız kabaca bahçelerinde kullandığımız gübre. Deniz ortamında bunlar zaten doğal olarak var hiçbir atık da olmasa, hiçbir baskı unsuru da olmasa zaten var yaşamın temeli. Yani o olmadan olmaz. Dolayısıyla biz bunları kontrollü olarak ortama verdik. Önce organizmaları aç bıraktık tekrar verdik vesaire ve bir seri sonuç elde ettik. Şunu gördük ki özellikle bizim bu karbonhidrat vesaire dediğimiz şeyin tüm havuzuna biz çözülmüş organik madde ya da partikül organik madde diyebiliriz. Kabaca. Dolayısıyla bu maddeler özellikle fosforun limitleyici yani sınırlayıcı olduğu ortamlarda belirli organizma grubunun çok hızlı bir şekilde ortama salgı vermesine sebep oluyor. Yani aslında onu normal süreçte işte bir haftanın sonunda vermesi gerekirken bekliyor iki haftanın sonunda çok kütlesel olarak veriyor. Bu mesela fosforun sınırlayıcı olduğu.
Yavaş yavaş vereceğine bir anda geçecek. Evet ve çok fazla veriyor. Yani şöyle söyleyeyim deniz ortamında bu bahsettiğim çözülmüş organik maddenin marmara denizi üst suyunda konsantrasyonu 1-2 miligramken bizim bunu ölçtüğümüz değerler 40’ları 50’lere çıkıyor labradorun uçundan. Evet yani çok büyük rakamlar ya da partikül organik karbonu süzdüğünüzde denizin normal halinde. Bu %1-2 civarındayken biz bunu müsülaj olduğu zaman sahadan topladığımız örneklerde ve labrotarda elde ettiğimiz örneklerde %30-20 civarında bulabiliyoruz. Müslümanlar karbon seviyeti veriyor, karbon çoklu müslüaca mı seviyeti veriyor? Aslında müsülaj öyle hani salgılanan şeyin adı değil.
Hücre içi sıvılar, extrasalilör product dediğimiz hücre içi sıvılar salgılandıktan sonra müsülaj oluşumu denizde oluşuyor ve bunun oluşmasının tek sebebi de hücre içi sıvılar değil. Dolayısıyla yani marmara denizi gerçekten bahtsız bir deniz bu anlamda ve müsülaja çok yatkın bir deniz. Sebebi bahsettiğiniz bu interfez yani iki tabakalı yapı. Çünkü müsülajı aslında biz kendi denizlerimizde daha çok adriyatik denizinle çalışan uzmanların yayınlarını okumuşuzdur. Onların yayınlarında 2000’li yılların başında hep şu üç unsurun altı çiziliyor. Evet bu plantton orijindedir doğru ancak fiziksel koşullar ve meteorolojik koşullar kesinlikle tetikleyeci ve akümülü olmasını istiyoruz. Ve akümülü olmasını ve çoğalmasını neden olur? Dolayısıyla yani bu bir doğal süreç olabilir fakat marmara denizi hem iklimsel değişimin yani sıcaklıkların akması hem iki tabakalı yapısı hem nehir girdilerinin az tuzlu suyun çok tuzlu suyla buluştuğu kıyı bölgeler veya derin bölgeler işte 30 metrelerdeki interfez tabakası bu sebeplerle müsülajın oluşumu çok yoğun bir şekilde tetikleniyor. Ve bunun ana sebebi de aslında yani bu fiziksel koşulların dışında organizmaların değişen besin dengesine verdikleri tepkiler beklemediğimiz zamansız ve miktarını tahmin edemediğimiz tepkiler. Peki niye besin dengesi birden beri değişiyor marmarada?
Çünkü bazen yani marmaranın şimdi hiç bir belediye bir şey arıtmıyor diyemeyiz yani biz yıllarca belediyelerle birlikte çalıştık. Özellikle ilk bu oluşum olduğunda 2008-2007’de biz Kocaeli Belediyesi ile o zaman çalıştığımız Tübitak Marmara Arşitemme Merkezi bir fil yani halen de çalışıyorlar. Ciddi bir çalışma dolayısıyla nasıl çalıştıklarını biliyoruz. Çok ciddi bir arıtma ve çok ciddi bir çaba var yani arıtılmıyor diyemeyiz. Fakat sadece 25 milyon insanın atıyla bu sistem kendini şey yapmıyor, kötüleştirmiyor. Bu bir etken. Ama bunların düzensizliği zaman zaman arıtımın çalışıyor olması bahsetti Mustafa Hoca’mız özellikle bandırma civarında vesaire yani hani arıtma tesisleri olmayan yerlerde. Dolayısıyla bu düzensizlik pulsların yani nütrient girişlerini dengesiz hale getiriyor muhtemelen. Çünkü biz bunları labrotarda şöyle test ettik. Mesela marmara denizi’nin geneli azot açısından limitleyici, sınırlayıcıdır. Yani ortamda azot düşüktür üst suda, ışıklı tabakada. Buraya böyle bir ortam oluşturduk ve amonyak şırınga ettik. Yani direkt amonyak aslında bir evsel atığın göstergesidir aynı zamanda. Çok ciddi bir selüler yani hücre dışı sıvısı ortaya çıkıyor birden bire olunca. Dolayısıyla azota aç olduğu halde, siz o azotu organizmaya birden bire verdiğinizde ki bu bir kaçakta şarj bile olabilir, birden hücresini patlatıyor. Yani bunun gibi oldukça karışık bir mekanizma var. Bunun dışında iki tabakalı yapı, evet üst su, alt su karışımı oldukça düşük derin denizde, marmaranın derin bölgesinde. Ancak kıyı bölgelerde de özellikle Sedimand’a çok ciddi bir fosfor birikimi var.
Ve siz her ne kadar arıtımla fosforu atık sudan çekseniz bile yani iyi arıttığınız bir suda bile bu durumda Sedimand’a ki fosfor devreye giriyor ve tekrar suya karışarak… Sedimand’ın dibe çöken çökelse geçer. Evet Sedimand’ın içerisindeki yani tekrar bir fosfor pompası denir buna eski literatürde ve muhtemelen şu anda Marmara Denizi’nde oluyor olabilir. Belediyeler ne kadar onu çekseler de sistemlerinden zaten zenginleşmiş dip yapısı bunu suya pompalamaya devam edecek. Ama bu kaçınılmaz. Tuna havzasında, Tuna Deltasında da aynı şey oldu. Yani Karadeniz’in kuzey batı şerfinde. Fakat bu bir süreç hep telkinimiz şu yönde olmuştur. Belediyede bu işi iyi yapan kişilere de sabredin ve önlemlerinizi sonuna kadar uygulayın. Sabırın sonu ne? 20 yıl gibi bir şey. Ne olacak sabredince? Yani sadece bu durumda sadece sabretmek yetmez. Ek önlemler şartı. Çünkü şu durum doğal bir durum değil. Aksine çok vahim bir durum. Peki niye şimdi? Niye 3 sene önce değil? Niye 10 sene önce değil? Aslında bunlar dediğiniz gibi oluyor. 10 sene önce de olmuştu. Ama bu kadar değildi galiba?
Bu kadardı. Yani bu kadar yok. Şimdi su altına ben aslında şurada slide’lara erişebilirsem 1-2 tane 10 sene öncesinden göstermemi ister misiniz? Video değil ama slide. Örneğin grafik 2’yi açabiliriz. 992’de kütlesel bir kayıt yapılmış fakat herhangi bir çalışma yapılmamış. Ondan sonraki 2007 ve 2008 ve 2009 ve 2010’da da.
Yani bu iş başladı mı yoğun olarak 3-4 sene. Adriyatik’te de böyle olmuş. 3-4 sene devam ediyor. Şimdi iklimle ilişkili olarak hocalarım da bahsettiler. Evet bir deniz suyunda bir ısınma var vesaire. Bu bir iklimsel şey mi yoksa daha güncel bir şey mi diye baktığınızda. Bu alttakiler bizim lavrotlarda hedeftir olarak kullandıklarımız. Şimdi beyaz karayın içerisinde unutun o teorik bir şey.
Aynen Mustafa hocamın gösterdiği görüntülerin aynısı bu. Onların kaç metre oldukları literatürden aldığımız bir bilgi. O zaman 30 metreye kadar var. Bu beyaz karanın içerisindekiler literatür bilgisi. Bizimkiler bakın solda bu tabi bizim o kadar teferruatlı video getirmedim ben. Tübitaka sunmuştuk o zaman proje kapsamında büyük bir video.
Alttaki sol iki kare.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir