Kardiyobey anlatıyor: “Zeytinyağı tüketerek 8 çeşit kanserden korunabiliriz”
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=EW2bbaMXJzA.
Her gün poğaça ile karın doymaz. Hastalar geliyor poykinliğe, ne şikayetim var diyorum, hocam yorgunum diyor. Hepimiz yorgunuz. Sadece zeytinyağı tüketimini azalan kanser riski sayısı 8 tane. Yağsız bir besleme düşünülemez. Bağışlık sistemi çöker, çok çabuk hasta olur ve ölür. İçeriye geçmeden yalnızca birkaç saniyenizi alacağız. GZT olarak yaptığımız işi önemsiyoruz ve çok çalışıyoruz.
Amacımız da GZT YouTube kanalını 1 milyon aboneye ulaştırmak. Bu da sadece sizin katkılarınızla mümkün. Abone ol butonuna tıklayarak 1 milyon yolculuğumuzla bize destek olabilirsiniz. Bir kişiden ne olur demeyin. Bizim için çok önemli. Şimdiden teşekkür ediyorum ve hemen içeriye dönüyoruz. Başlayalım. Muhammet Hocam hoş geldiniz. Hoş bulduk Kübra, yine beraberiz. Aynen öyle hocam. Şimdi her evde farklı bir alışkanlık olarak tüketilen yağları konuşalım istiyorum. İşte zeytinyağı, içiçek yağı, tereyağı bayağı da gündeme geliyor.
Herkes bu çok sağlıklı, bu çok sağlıklı gibi şeyler söylüyor. Sizce yağ tüketmek zararlı mı? Yağ tüketmemiz lazım. Yağ olmaz olmazımız. Beynimizin ve kalbimizin en iyi kullandığı enerji kaynakları yağlar aslında. Hücrelerimizin, hücre zarımızın temel yapı taşı yağlar. Yani yağ olmadan hiçbir şey olmaz. Yağ olmadan hayat olmaz. Yağı biz bir şekilde almalıyız. Bir de şöyle bir şey var. Yağ asitleri orijinal moleküllerdir. Biz vücudumuzda karbonilat, tam proyteniden bir şekilde yağ asitleri üretmemiz için çok fazla uğraşmamız lazım.
Çok fazla döngüye sokmamız lazım. Bunları bir şekilde dışarıdan yağ asidi olarak almamız gerekiyor. Yağlar diyetimizde olmazsa olmazımız. Yağsız bir beslenme düşünülemez. Peki hangi yağları tüketmeliyiz? Yağ şimdi bayağı genel bir konu. Yağ genel bir konu. Aslında yağlar her ne kadar genel bile olsa aslında kendi moleküle yapışı itibariyle çok genel değiller. Hani çok fazla sınıfları yok. Doymuş yağlar var, doymamış yağlar var, trans yağlar var, tekli doymamış yağlar ve çok doymamış yağlar var. Bizim en fazla sevdiğimiz çoklu doymamış yağ asitleri.
Bunlar da araştırma kasıtı, türevler var bunlarda. Yani çok mekanizmase girmek istiyorum. En sevdiğimiz yağlar omega-3’ler. Omega-3’ü en fazla içeren yağlar bizim için en fazla sağlık yağlardır. Bunlar da açıkçası en fazla hayvansal yağlarda var. Mesela bir balık yağında, bir tereyağında omega-3 miktarı ciddi olarak yüksektir. Hani direkt şu yağlar tüketin diyemem çünkü her yağın avantajları ve dezavantajları vardır. Mesela tereyağı ciddi anlamda sağlıklı bir yağdır ama çok fazla tüketirseniz çok fazla doymamış yağla muhatap olmaya başlarsınız. Az miktarı tereyağı tüketmek oldukça sağlıklıdır diyebilirim. Zeytinyağı şampiyonudur. Şampiyon yağ zeytinyağıdır. Zeytinyağı ama zeytinyağı bebek gibidir. Ben de onu soracağım şimdi nasıl tüketmeliyiz? Şimdi çeşitleri de var zeytinyağın ama bilmeyen işte atıyorum her yemeğe koyuyordur, çokça kullanıyordur hani her şeyin azı karar, çoğu zarar. Onu biraz öğrenelim. Zeytinyağın da tereyağı gibi değil. Böyle azı çoğu meselesi yok. Zeytinyağını çok miktardan korkmuyoruz. Zeytinyağını salatalarınıza yaptığınız yemeklere soğuk olarak bolca ekleyebilirsiniz. En az 3 yemek kaşığı günü zeytinyağı tüketmeye çalışın. Çünkü bu zeytinyağı ciddi anlamda sağlıklı. Yani yağ yiyerek yağ üretimini baskılıyorsunuz. İyiliği huylu kolesterolü artırıyorsunuz, kötü huylu kolesterolü düşürüyorsunuz, trigeliseli düşürüyorsunuz, kanser riskini azaltıyorsunuz. Sadece zeytinyağı tüketimini azalan kanser riskleri sayısı 8 tane.
8 kanser riskini sadece zeytinyağı tüketimini arttırarak azaltabiliyorsunuz. Zeytinyağı, kanser riskini azaltır. Kesinlikle öyle. Aynen öyle. Şimdi burada çalışmalar şöyle değil. Zeytinyağı yedim, şu kanser olmadım değil. Yani zeytinyağından yoğun meselenmiş popülazyon ile zeytinyağından fakir meselenmiş popülazyonu 15 yıl boyunca takip edildiğinde bakmışlar ki zeytinyağı ile zengin meselenen ama diğer diyet özellikle benzer olan popülazyonda çok daha azalanan kanser riskleri var.
Bunlara diyorlar ki şu kanser riski %30, şu kanser riski %20. Tüm kanser risklerinde %20’lik risk azalması var. Zeytinyağı antikanser bir gıdadır. Ama diğer faydalı yağlarımız da var. Mesela bir ceviz yağı, mesela bir hindistan ceviz yağı, fındık yağı, nat yağları. İngilizce nat olarak bilinse de kuru yemiş yağları bizim için genel olarak sağlıklıdır diyebilirim. İçenmişlik oranının düşüktüğü ceviz yağı, susam yağı. Bunları rahatlıkla tüketebilirsiniz ama pahalıdır. Pahalıdır.
Zeytinyağında şunu söylemem lazım. Erken hasat olmalı ve soğuk sıkım olmalı. İşlendikçe riviera hale geldikçe artık bir nevi o basınca maruz kaldıkça, ısıya maruz kaldıkça zeytinyağın faydası azalır. O içerisindeki fenol bileşiklerin faydalı beşiklerin miktarı ciddi anlamda azalır. En faydalı zeytinyağı arkasını çevirip ya da bunu üreticilerin isteyebilirler. Fenol içeriğine bakılması lazım. Fenol içeriği en yüksek olan yağlar, en sağlıklı yağlardır.
Tabii bunun için artık bazı üreticiler makineyle bile toplamıyorlar, elle topluyorlar. Çok hassas şartlar topluyorlar fenol içeriği düşmesin diye. Erken hasat olunca da ve soğuk sıkım olunca, yani basınca, ısıya maruz kalmayınca, yüksek basınca, ısıya maruz kalmayınca en faydalı yağını verir zaten. Yağını verdi diyelim. İlk soğuk sıkım yağını verdi. İçinde hala yağ var. Onu da çıkarmamız lazım. Bu sefer ne yapıyorlar? Sıcak suyla, yüksek basınca, basınca arttırıp, ısı arttırınca yine yağ vermeye devam ediyor.
Ama bu işte bir nevi riviera yağ dediğimiz. Artık soğuk sıkım yağlar değil de biraz daha ıstığınız olarak üretilmiş yağlar oluyor. Bunların faydası düşük oluyor. Yine de bunları yemeklerde kullanabilirsiniz ama… Nasıl olacak? Mesela yemeğe koyduk, o da bir şekilde ısıya maruz kaldı. Ya da kızartmada kullandık, fırında sebzeyle döktük. Burada faydasında bir şey kaybeder mi? Azalır. Faydası ciddi anlamda azalır. Zeytinyağı ısıya maruz kaldırsa faydası azalır. Hatta zeytinyağı ne yaparlar?
Bir cam şişeye koyarlar, ocağın yanına koyarlar, sürekli dökürler, asla. Zeytinyağı hassastır. Karanlık şartlarda ve güneş ısıtına maruz kalmadan tüketilmelidir. Bir de zeytinyağı, teyemiz tenekeyle mi aldınız? Camla mı aldınız? Yani ambalajı koyu olmalı, ışığa maruz kalmamalı. Kapağını açtınız mı? Bir ay içinde bitmesi az mı o zeytinyağını? Sürekli kapağını aç, dök, geri kapat. Kapağını aç, dök, geri kapat. Onun faydaları azalıyor. Yani siz zeytinyağı tükettiğiniz anlarsınız, eve tüketirsiniz de…
Hadi tadını da biraz alırsınız ama faydası düşük olur. Teneke şeklinde mi aldınız mesela? Kapağını açtınız, hemen bir koyu renk cam şişeye aktarıyorsunuz, asla ocağın yanına tutmuyorsunuz. Mesela laburun altında olabilir. Biraz daha soğuk bir yerde, ısıya, ışığa maruz kalmadan kapağını sık sık açı kapatma şeklinde değil. Kapağını açıp kapattığınız cam şişe küçük bir şişe olmalı. Ve çabukcak bitmeli. Ama her seferinde o teneke’nin, her seferinde o büyük cam şişe ağzını açıp kapatmamalısınız. Faydası cidden anlamda azalır. Zararlı yağlara girelim mi? Girelim. Ben de tam onu yine transyağa. Transyaların zararlı olduğunu herkes biliyor. Transyalardan önce şunu söylemek istiyorum, bitkisel sıvı yağlar. Çekirdek yağları zararlıdır. Çekirdek yağların omega 3 içeri düşüktür, omega 6 içeri yüksektir. Yüksek ısıya, yüksek basınca kostiklere, artıcılara maruz kalmıştır. Yani bitkisel sıvı yağlar, faydalı yağlar değildir, minimumda tutulmalıdır. Ve hiçbir zaman bir restorana gittiniz, kimse sizin için zeytinyağı kullanmaz kolay kolay. Kimse ya işte bunu Hindistan ceviz yağıyla pişireyim, hani yüksek ısıda pişiriyorum, bitkisel yağ kullanmayayım demez. Dışarıda yediğiniz ürünler genellikle bitkisel sıvı yağlar kullanılır. Büyük tenekeler de. Aynen öyle. Kanola yağları, ayçiçek yağları, soya yağları, mısır yağları bunlar faydalı yağlar değildir, minimumda tutulmalıdır. Bunların omega 3 içeriği düşüktür. Omega 3 içeriği yüksek olanlar asıl tereyağı ve Hindistan cevizi gibi yağlardır. Omega 3 bizim için önemli. Zeytinyağında da omega 9 bulunur. O da yine vücutta oldukça faydalıdır. Omega 9 illa dışarıdan alması gereken bir şey değil ama zeytinyağı vasıtası alınca ciddi anlamda faydalıdır. Bitkisel sıvı yağlar zaralıdır. Transyalar demiştik. Evet. Özellikle poğaça sabahları sıcacık o pastanenin önünden geçerken kokar. Zaten hani bir tane yiyince, bir tane daha yiyeyim falan deriz ama…
Yani sosyal medyadan yıllardır poğaça linç ediyorum. Evet. Gitmiyor ya. Hocam ama işte o pastanenin önünden geçeceğiz. Siz hiç almıyor musunuz o kokuyu böyle bir… Mükemmel bir koku var değil mi? Evet. Yani çok mükemmel bir koku yani. Bir aroma var onlarda. Evet. Mahlepli bir kokusu da var. Bazen mahlepli koyuyorlar onlara. Mükemmel bir aroması oluyor. Zaten o pastanenin önünden geçerken aç karne geçiyorsanız… Evet. Onları almadan geçmenin… Yani orada beyni bırakıyorsun zaten. Direkt böyle o koku duyusuyla hareket edip girip alıyorsun ve yiyorsun.
İşte orada aç karne geçmemek lazım öyle yerlerden. Peki oradaki sebep ne? Neden o kokuyu canımız çekiyor? Çünkü ödül. İşlenmiş ve ıslımış bir karbonat. Ciddi anlamda bir ödül. İnsanoğlu yani insanlık tarihinin hiçbir zaman da işlenmiş ödüllere, işlenmiş karbonatlara bu kadar kolay ulaşmadı. Bunun bir bedeli var insülün direnciye. Peki trans yağlar nelerdir? Bunu söyleyeyim. Trans yağlar aslında bu sıvı yağların… Şimdi bu sıvı yağları biz bir şekilde keklerimize, poğaçalarımıza kullanmamız lazım. Evet.
Ama güzel durmuyorlar. Katı şekilde parlak ve güzel bir kıvamda durması lazım. Endüstri her seferinde tereyağda kullanamayacağımız için bir de tereyağının bir kokusu vardır. Kendine az kokusu vardır. Onu pastacılar genellikle pastalarını kullanmak istemezler. Bir de pahalıdır zaten. Pahalı olduğu için kullanamazlar da. Bu kıvamı aynı şekilde korumak. Ama bu olayı da bir şekilde ucuz yola çözmek için Margarinler ürettiler. Margarinler nedir? Aslında o çoklu doymamış asileri diyoruz ya.
Hep tek zincirli bağlardan oluşur. Bu tek zincirli bağlara hidrojen ekleyerek bunları çift zincirli hale getirdiler. Çift zincirli olunca da hidrojenle doyurulmuş yağlar oda havasında katı durmaya başladı. Yani sıvı yağ, hidrojen basınca, hidrojenle doyurunca oda havasında katı halde durmaya başlıyor. Katı halde durunca da çok rahatça ki keklerimize, poğaçalarımızı kullanabiliyoruz. Yani oda havasında gayet bir poğaça değil mi? Yiyorsun, yumuşacık. Evet. Çünkü o aslında poğaçanın yarısı yağdır, margarindir.
Yarısı. Çok büyük bir oran yani. Tabii çok büyük bir oran. Kıvamın büyük bir kısmı margarinden geliyor zaten ve ucuzdur da. Bu trans yağlar pek neden zararlı? Trans yağların farkındalığı yüksek artık. Yani Amerika’dan sonra diğer ülkelerde artık koymaya başladılar. Trans yağ vardır ibaratı, yoktur ibaratı bir şekilde koymak zorunda. Trans yağlar çünkü vücutta işlenemiyorlar. Oda havasında katı şekilde duruyor ya, vücut sıcaklığımız 36 derece. Vücut sıcaklığımıza bunların tamamen sıvılaşıp işlenebilmesi gerekiyor. Ama vücutta da bazen bunlar katı halde bulunabiliyorlar. Trans denmesinin nedeni bu. Hem geçiş yapmışlar normal yağdan, sıvı yağdan katı yağ doğru. Ve içimizde bunlar metabolize edilmesi zor olan yağlar. Bunlar kullanamıyoruz. Biz bunları işleyemiyoruz. Vücudumuzda bir yerlerde birikiyor bunlar. Beynimizde, kaslarımızda, en fazla karaciğerimize, dalağımızda bağışlık sistemimizin olduğu yerlerde birikiyorlar. Ve kansere, bağışlık sistemin çökmesine, insülin direncine, diyabete neden oluyorlar. Yani trans yağlar toksiktir. Evet.
Trans yağlar kalp damarlarımızı tıkar. Trans yağlar bizim için zararlıdır. Erken yaşta alzheimer neden olur. Bir şey söyleyeyim mesela. Mesela seyircilerimiz cevabını vereceğim yine. Bir düşünsünler mesela tereyağında trans yağ var mıdır? Var mı aslında? Var mı? %3 trans yağdır. Her tereyağında trans yağ bulunur. Ama biz bunu işleyebiliyoruz. Hizojen doyurulmuş olmayan ama trans yağları biz bir şekilde işleyebiliyoruz. Çünkü çoğunluğu daha sağlıklı şimdi diğer margarilerde de değil. Hem çoğunluğu daha sağlıklı, tamam evet çoğunluğu da var ama %3’ünü de işliyoruz. Evet.
Bir şekilde kullanabiliyoruz ama dışarıdan aldığımız, hizojen doyurulmuş yağları biz kullanamıyoruz. Yani işlemek istiyoruz, vücuda dağıtmak istiyoruz ama gidip yerleri birikiyorlar küçük miktarlarda ve bunlar kansere neden oluyorlar. Kalp damarlarımızı tıkıyorlar, oksidasyon neden oluyorlar, hücre zarını bozuyorlar, bağışlık sistemimizi çökertiyorlar. Yani trans yağı bile doğal yağlarına alınca yine problem olmuyor. Ama margarin şeklinde alınca ciddi bir şekilde problem oluyor. Peki karaciğer yağlanması da yapar mı bu yağların fazla tükenmesi? Çok ciddi bir şekilde yapar.
Margarinlar ciddi bir şekilde karaciğer yağlanması yapar, insünyon direnci yapar ve diyabet için risk oluşturur. Peki tereyağı tüketimi kolesterolü artırır mı çok? Artırır. Ama problem mi? Değil. Değil. İyi hülye kolesterolü artırır. LDL’nin kötü hülye kolesterolü diye bilinir. Onun da iyi formu vardır, onu artırır. Yani problem kolesterolün yükselmesi değil, problem neyle besleniliriz? Evet. Ha ben karbonidatla besleneceğim. İşte LDL’nin normal sınırlarında kalacak. Ama sigara da içmeye devam edeceğim, asıl zararı olan o.
Yani LDL’ye artıyorsa tereyağı yüzünden bırakın artsın, yumurta yüzünden artıyorsa bırakın artsın. Bu bizim için problem değil. Kalp krizi geçiren hastaların yarısında kolesterol seviyesi normaldir. Yani kolesterol seviyesini normalken kalp krizi geçirir insanlar genelde. Kolesterol yüksekliği değildir asıl problem. Saatli bir bireyde aile ve kolesterol problemleri yoksa, LDL yüksekliği bizim için problem değildir. Önemli olan kişinin yaşam tarzıdır. Peki bir kişi hiç yağ tüketmezse ne olur? Ölür. Ölür.
Çok çok olur. Yağ olmazsa olmazımızda. Hiç. Aynı öyle. Yağsız bir besleme düşünülemez. Bağışlık sistemi çöker, çok çabuk hasta olur ve ölür. Yağsız olmaz. Beklemiyordum bu cevabı. Yağ olmadan olmaz. Karbonidatları minimuma indirebilirsiniz. Şeker. Ama şekeri minimuma indirebilirsiniz. Çok az karbonidat tüketebilirsiniz ama yağın alternatifi yok. Proteinin alternatifi yok. Bunları almak zorundayız. Esansiyel aminoyasit diye bir tabir var.
Yani vücudumuza biz bunları şekeri işleyerek, karbonidatı, yağ işleyerek o protein üretemiyoruz. O aminoyasit üretemiyoruz. Yok böyle bir yeteneğimiz. Dallı zincirli aminoyasitler var. Leucin, izoleucin, valin. Biz bunları dışarıda almak zorundayız. Yani biz doğadan bağımsız bir şekilde ben şunu alayım, vücudum ne olsa üretir diyemeyiz. Her şeyi bilmek zorundayız. Yani her gün poğaçayla karın doymaz. Her gün poğaçayla sağlıklı kalmaz. Öğlen sabah poğaça yedim. Öğlen de gittim, makarna pilav yedim.
Yani hani sağlıklı yağ, sağlıklı yağ bu neresinde? Bir şekilde almamız gerekiyor bunları. Bu proteinleri bir şekilde almamız gerekiyor. Ama karbonatları minimumda tutabiliriz. Ama tam tersi ne oluyor? Karbonatlar ucuz olduğu için, çabuk işlendiği için, tadı da güzel olduğu için, ödülü de uyardığı için, bir cazibesi de olduğu için insanlar önce karbonata yöneliyor. Evet. Peki bu Hindistan cevizli yağları falan onları böyle yemeklerde çok kullanabiliriz. Hindistan cevizli yağ, yüksek ısıya dayanıklı yağlarda yemeklerde kullanabilirsiniz. Kendin çok kullandığın yemeklerde Hindistan cevizli yağının bir kokusu var. Yani kokusu bir süre sonra açıkçası için biraz bayabiliyor. Hani normalde çok güzel bir tadı vardır Hindistan cevizinin. Ama yemeklerde sürekli Hindistan cevizli yağ kullanırsanız biraz bayabilir kokusu. Sürekli kullanmanın bir zararı olur mu? Sürekli kullanman, kalpten man hastalığı yoksa, sağlıklı bileyse çok zararlı olmaz. Ama doymuş yağdır sonuçta. Sürekli çok yüksek miktarda doymuş yağ tüketmek bizim için problem olabilir.
Sadece genetik riski olanlar, sigara tüketenler, kalpten man hastalığı olanlar, alzheimer olanlar. Ama sağlıklı bir bire Hindistan cevizli yağını tüketebilir. Hiçbir sorun olmaz. Yani ülkemizde çok bilinmeyen yağlar var. Mesela susam yağları, ceviz yağları, fındık yağları. Yani neden açık yağ tükettiğimizi anlayabilmiş değilim. Bunlar hep Amerika’da bir anda 1960’larda soya üretiminin hükümet tarafından desteklenmesi, her yere soya ekilmesi, sonra bu soya ne yapacaklarını bilememeleri yüzünden bunların yağı dönüştürmeleri. Bir süre sonra herkesin soya yağı tüketmesi, ülkemizde buna benzer bir şekilde ayçiçek yağ üretilmesi. Çekirdek çok sağlıklı bir gıdadır. Ama tutup onu yağını çıkartmaya çalışmak sonra değilsiniz, tüketebilirsiniz çekirdeği. Yani ayçiçek yağ, açık söyleyeyim, çiçeğin yağ değildir. Yani orada yağ kendinden geçiyor artık. Hani yüksek ısıya, yüksek miktarda artı, katkı maddelerine maruz kalıyor. Bunlar bizim için sağlıklı yağlar değil. Yani bu bitkisel sıvı yağlar, zeytinyağı harcınık, bitkisel sıvı yağlardan uzak durmamız lazım.
Bunları mutfağımızdan çıkarmamız lazım. Endüstriyel yağlar bunlar. Bir de trans yağlar sadece margarin adı altına gelmiyor. İşte Hidrojenen nebati yağ. Biliyorsunuz bu yazıyor. Biskin yağ. Adı biskin yağ diye bilinir. Pastacılık yağ. Bunlar hepsi margarindir. Bunlar hepsi toksiktir. Hepsi uzak durulması lazım. Trans yağlarla ilgili şöyle bir hangikap var. Onu da söylemeden edemeyeceğim. %05’in altında, bazı yerlerde %1, bazı yerde %05’in altındaysa yağ oranı trans yağ yoktur ibaretli söylenebiliyor. Bunu açmak için ne yapıyorlar? Mesela gittiniz, güzel bir kraker aldınız. Küçük küçük paketlerde. Üzerinde ne yazıyor? Trans yağ yoktur. Evet. Ama bu trans yağ yoktur. O her bir porsiyondaki miktar için. Ama topladığında ciddi bir trans yağ yapmış oluyor. Yani trans yağ yoktur. İbaretli trans yağ olmadığı anlamına gelmiyor. Konu yine etiket okumaya geliyor. Aynen öyle. Bizim dava programında genel olarak çıkarmamız gereken ders etiket okumayı alışkanlık haline getirmek. Kesinlikle öyle. Etiket okumayı, içerik okumayı öğrenmemiz lazım. Bir süre sonra hoşunuza gidiyor. Bunu şuraya görmüştüm. Aa bu şuydu diye. Ben de bunu yapıyorum zaten. Trans yağlarda şöyle bir handikap var. Trans yağ yani içeriğinde yazacak yağlar değil. İçerine baktığınız zaman palm yağ yazar. Bir şey yağ yazar. Trans yağ özellikle laboratuvra şartlarında ölçülüp analiz edilmesi gereken bir şey. Yani içeriğe okumayla ortaya çıkacak bir şey değil. O yüzden trans yağ yoktur ibaretini aramak lazım. Ha yoktur yazdığında da yoktur olduğu anlamına gelmiyor. Az da olsa. Olabiliyor. Dikkat etmek lazım. Dikkat etmek lazım. Burada işte işlemci kızardan kaçınmak lazım.
Bir bisküvi alıyorsanız mutlaka içinde trans yağ vardır. Evde aç çiçek yağ ile bir de gidip üstüne patates kızarttınız. Hem omega 6 hem trans yağ bitti yani. Sağlıklı olma ihtimali yok. Trans yağ işlemler sırasında, bir şey kısımlar kalma sırasında da oluşabiliyor. O yüzden olabildiğince bilmek ve bu işi özümsemek lazım. Yoksa yük olarak geliyor. Yani yağlı da olmuyor, yağsız da olmuyor. Ne yediğimizi bilmemiz lazım. Bir de bir süre sonra bazen sosyal medyadan bu tepkileri alıyorum.
Ya hocam yani ne yiyelim? Ya inanın şu karbonilatları tüketmezseniz, şu işlemci kadarlar tüketmezseniz o kadar formda, o kadar zinde, o kadar mutlu olacaksınız ki hastalığa geliyor, poykinliğe. Ne şikayetim var diyorum. Hocam yorgunum diyor. Yorgunum. Hepimiz yorgunumuz. Şurada 12’yi çevirsek mikmel 9’u yorgunum cevabını verir. İşlemci kadarı tüketiyoruz. Uyumuyoruz, çok karbonilat alıyoruz. İnsüminimiz paramparça oluyor. Sürekli bir çık, bir in, bir çık, bir in.
Yani bu vücut yoruluyor. Ama şöyle güzel bir şekilde proteinli, yağlı, lifli beslenseniz, uykunuzda dikkat etseniz mükemmel olur ya. Daha birkaç gün önce başıma geldi. Hastam 50 küsür yaşında, hocam 30’una daha dinç hissediyorum ya diyor. Sağlıklı beslenmeyi, spor yaptığı için. Evet aynı öyle. 30’una daha dinç hissediyorum diyor. Bu çok büyük bir ödül değil mi? Hangi ilaç bunu sağlayabilir? Hepimiz bunu aramıyor muyuz? Yani buna daha muazzam iş olamaz. Hocam bu kısımda takipçilerimizin merak ettiklerini soruyorum.
İlk sorum, günde en az kaç litre su içilmeli? Günde en az 2 litre su içilmeli. Bu herkes için geçerli. Aslında su ile ilgili belli başlı oranlarımız var. Kilo’ya 3 gibi, kilo’ya 30 gibi bir oranımız var. 80 kiloluk birisi, 2400 litre su tüketmesi gerekiyor. Ama herkesin her şartta en az 2 litre su tüketmesi lazım. Burası kesin bunu söyleyebilirim. Bununla ilgili güzel bir ölçümüz de var. İdrar rengi, idrar rengi açık renkte olmalı. Bir kişi en az 3 saate bir idrar çıkıyor olmalı. Yani ne kadar içtiğinizi hatırlamıyorsanız ve uzun süredir de idrar çıkmadıysanız muhtemelen su içmemişsinizdir diyebilirim. Ne de olsa şeker atmıyorum, sınırsız kahve içebilirim demek doğru olur mu? Şimdi kahvede bağımlık yapacak bir madde. Sürekli kahve tüketmek olmaz. Günde 2 kupadan fazlası bağımlık yapabilir. 400 mg kafein sınırımız var. İçtiğiniz kahvedeki kafein miktarına bakabilirsiniz. Eğer günlük 400 mg geçiyorsa orada artık sabit tutmakta fayda var. Bir de hafta 2 gün kahveyi az tüketmek lazım. Ya 1 kupa ya da hiç tüketmemek lazım.
Çünkü kahvede bağımlık yapabilen bir madde faydalıdır ama bağımlık yapabilir. Hiçbir şeye bağımlı olmak istemiyoruz. Migrenin çaresi var mı diye sorunçlar. Hiçbir ilaç migreni tamamen ortadan kaldırmaz. Sıklılıkları azaltabilir, ataktan süresini azaltabilir ama hiçbir ilaç migreni tamamen ortadan kaldıramaz. Ama migrenin en fazla etkilen şeylerden bir tanesi yaşam tarzımızdır. Uykusuzluk, karbonidat tüketimi, susuzluk, uzun su ayakta kalma stres bunlar migrenin ana tetikleri üzerine bir tanesidir.
Yaşam tarzımızı değiştirecek migren şikayetlerimizin de büyük bir oranda gerilecektir. Meyve çayları sağlıklı mı? Meyve çayları elbette sağlıklı ama ben bitkisel çayları öneririm. Çünkü her bitkinin kendine ait bir özü var, kendine ait vücuda bir şifası var. Meyve çaylarının bu kadar ciddi bir faydası yoktur. Meyveden zanneder de bitkisel çayları tüketmenizi öneririm. Çok teşekkür ediyorum eldeniz bilgiler için. Ben teşekkür ederim. Her gün poğaçayla karın doymaz. Hastalığa geliyor poykinliğe, ne şikayetim var diyorum, hocam yorgunum diyor.
Hepimiz yorgunuz.
İlk Yorumu Siz Yapın