"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mahya Işıkları 14.Gün | Kukla Hırsızı

Mahya Işıkları 14.Gün | Kukla Hırsızı

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=JancbD_zYNA.

Ramazan Gecelerinin Unutulmaz Kahramanlarından biri de Kuklalarıdır. Ramazan’ın kendi özgü kukla gösterileri vardır. Ramazan Gecelerinde kukla seyretmeye giderdi insanlar. Özellikle imişi. Kukla gösterileri var. Kukla gösterileri var. Kukla gösterileri var. Kukla gösterileri var. Kukla gösterileri var. Kukla gösterileri var.
Özellikle imişi. Sakın kukla batı menşeili bir sanat demeyin. 13. yüzyılda yazılan Sultan Veled Divanında kuklalarla süsledilir. Selçukluların kukla oynattığını Sultan Veled Divanında biliyoruz. Çünkü kukla sanatı Türk kültürüne de aittir. Ve biz tarihimizde kuklaya hayal derdik.
Dolayısıyla kukla oynatan insana verdiğimiz ad da Hayali olurdu. Hayali adı çok sonradan Hacı Ötle Karagöz geleneği başlayınca bizde, ki Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonradır bu, Hacı Ötle Karagöz oynatanlara Hayali denmeye başlandı. Evet, gölge oyunu ustalarının adıdır Hayali. Ama bilelim ki Hayali, çok daha önceden kukla oynatan insanlara verdiğimiz ad idi. 17. yüzyıla kadar batıda kukla sarayda oynatılan bir sanat. Sadece saray veya orada yaşayanlar kukla seyrediyordu. Ama 17. yüzyıldan sonra Avrupa’da sokak tiyatroları ortaya çıkınca kukla da halka yayıldı. Gezgin tiyatrocular sayesinde,
köy medanlarında ya da kentlerde köşe başlarında kukla oynatılmaya başladı. Ve 1700’ü yüzyılların başında Sultan 3. Ahmet döneminde ilk kez bir elçimiz Avrupa’da görev yapmıştır Paris’te. 28 Mehmet Çelebi. 28 Mehmet Çelebi İstanbul’a geri döndüğünde beraberinde kuklalar getirmiştir. Ve o kuklalarla damat İbrahim Paşa’ya kukla gösterisi yapmıştır. Dolayısıyla Avrupa’dan gelip bizde ilk kukla gösterisi yapan 28 Mehmet Çelebi Efendi bir elçi oluyor. Avrupa’nın ünlü karakteri vardır kuklada. Punch. Bu kocaman burunlu, kırmızı yanaklı, kırmızı böyle akülü olan komik bir karakter. İşte Punch bizde ibişe dönüşüyor.
Aslında bizim karakterimiz olan ibişin de kökeni Avrupalı Punch’dır. Fakat dedim ya, kukla çok çok öncelerden, yani Asya’dayken hatta Anadolu, Selçuklar döneminde oynatılan bir sanattı bizde. Ama biz ne yazık ki yazıp çizmediğimiz için, belge bilgi bırakmadığımız için o kukla sanatındaki kahramanlarımızın kimler olduğunu, ne tür oyunlar oynadığını bilemiyoruz. Metinler elimizde pek çoğunun ne yazık ki yok kayboldu gitti. Ama geçtiğimiz yüzyılda yaşayan çok çok değerli bir kuklacımız. Talat Dumanlı. Onu anlatabilirim sizlere. Talat Dumanlı, eşi Süreyya Hanım ile birlikte kukla gösterisi yapıyor. Zaten bu kuklacıların çoğu da hep karı koca birlikte o sanatı icra ediyorlardı. Talat Dumanlı, Reşat Nuri Gündekin’in öykülerini de ibişe uyanlayan, bunu başaran bir insandı.
Ve Ramazan gecelerinde Tepebaşık Gazinosu’nda, kışa denk geldiyse Ramazan, Tepebaşık Gazinosu’nda her Ramazan gecesi kukla anlatıyordu Süreyya ve Talat Dumanlı. Yaz mevsimlerinde solo’u Gülenapark’ın dalıyorlardı. Gülenapark’ın da havuzlu çay bahçesi vardı. İftar sonrası orada Talat Dumanlı kukla anlatıyordu. Onu seyreden şanslı çocuklardan biri de benim.
Ailece giderdik, hatta eş dost, akraba, masaları birleştirir, beklerdik iftar saatini. Gelenler, iftara gelenler havuzlu çay bahçesine yiyecekleri yanına getirebiliyorlardı. Ama içecekleri oradan almak zorundaydınız. Ve mutlaka semaver, çay semaverde gelirdi. Ve iftar sonrası çocuklar şöyle betondan bir sahne vardı kukla sahnesi. Koşardık, geri otururduk. Talat Dumanlı’yı beklerdik. Talat Dumanlı 1972 Paris Festivali’ne, Kukla Festivali’ne katılıyor. Aynı dönemde o günlerde Münü Olimpiyatları yapılıyor 1972 yılında. Ve sporcularımız, kafilemiz bir altın madalya ile dönüyor. Ama Talat Dumanlı aynı günlerde Paris’de yapılan festivalden iki altın madalya kazanarak geri geliyor Türkiye’ye. O yıllarda bütün gazetelere manşet olmuştu bu olay. Demişlerdi ki, ya koskoca sporcularsınız, onca insan gittiğiniz bir altın madalya ile döndünüz. Talat Dumanlı bir kuklacı, tek başına iki altın madalya ile döndü. Talat Dumanlı’dan o kuklaları Nevzat Açıkgöz alıyor. Ve Nevzat Açıkgöz artık Ramazanlarda kukla sanatını icra etmeye başlıyor. Ve Nevzat Açıkgöz’ün yeğeni Duygu Tansı da o tarih kuklalarla günümüzde hala o sanatımızı devam ettirmektedir. Eşi Oya Hanım ile birlikte. Oya Duygu Tansı çifti, Talat Dumanlı’nın kuklaları Nevzat Açıkgöz’e ondan Oya Duygu Tansı’ya geçiyor. 100 yaşından fazla bu kuklalar. Bizim kukla sanatımız hala devam ediyor.
Ama sorun şuradaki, kukla sanatı tıpkı Hacivat ve Karagöz oyunları gibi Ramazan ayına hapsedilmemeli. Onları hayatın her döneminde yaşatmalıyız. Ve tarihin en ilginç bilinen kukla öyküsü de İstanbul’da yaşanmıştır. 3 Nisan 1882 yılı İstanbul Gazetesi’nde bir haber çıkıyor. İstanbul’u hayal kırıklığı yaşıyor.
Çünkü o dönem ünlü İngiliz kuklacı Thomas Holden İstanbul’a gelmiş gösteriler yapmaktadır. Thomas Holden çok ünlü bir kuklacı. Bilekleri yok satıyor ama oyunlar iptal. Neden? Thomas Holden’in kuklası çalınıyor. Kukla yok. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor İstanbullu. Kukla aranıyor her yerde, hiçbir yerde yok. Sonunda çalan karakola başvuruyor.
Diyor ki, evet kuklayı ben çaldım ama geri getiriyor. Şaşırıyor karakoldakiler. Çünkü kuklayı çalan, çok tanınan beyefendi bir fotoğrafçı. İstanbul’un ünlü dürüst bir siması. Beyefendi, kuklayı çalmak da amacınız neydi? Niye çaldınız? Şu yaptı bir yor. Özür dilerim. Ama kuklaya aşık oldu. Aşık oldu kukla, kül kedisinin kuklası. Bu da tarihin en garip hırsızlık olaylarından biri olsa gerek. Oku Kuklulardan sürektik. Son sözümüz elbette ki Ömer Hayyam olmalı. Onun bir rubayisi. Der ki Ömer Hayyam, Şu dünya bir kukla sahnesi aslında. Kuklacı Felak Usta, kuklalarda biz. Sıramız geldi mi oyuna çıkıyoruz birer ikişer. Bitti mi oyun? Sandıktayız hepimiz.
Bir Mahya Işıkları’nın daha sonuna geldik. Yarın yeniden birlikte olalım.
Sürçülisan ettiysem affola.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir