"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mahya Işıkları 16.Gün | Şarlo Gülerse

Mahya Işıkları 16.Gün | Şarlo Gülerse

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=xC9ViffYM8k.

İftar sonrası kahpiler içilirken, insanlar birbirlerine Nasreddin Hoca fıkrası anlatırlardı. İşte onlardan biri. Bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu, bu,
ama… Zengin bir adam, iftar veriyor…. konuklarına, akşam ezanı okumuş,… herkes iftarını açmışken kapı çalıyor. Ev sahibi kalkıp kapıyı açıyor. Gelen Nasreddin Hoca… Hocanın elinde Phil profilsoversonatürk夫. Üstü kırmızı müh flown. ”Meyvah UCLAKEM Bu mektup size….” Dert emez hoca. Hemen soule kuruluyor ve yemeye başlıyor. Efsab-i şaşkın… ”Ya Hoca!! İyi de bunun üstünde benim adım yazmıyor! Üstü boş!
Çabuk çabuk yemek yerken, beyefendi aceleye gelmiştir. Onun içi de boştur. İşte bu, bir Ramazan’a ait Nasreddin Hoca fıkrası. Ve yine Ramazan ve Nasreddin Hoca denilince, elbette anlatılan bir hilal fıkrası vardır. Hocanın yolu bir gün sivrihisar’a düşüyor. Bakıyor bütün insanlar evin çatılarında, minarelerde, yüksek yerlerde. Herkes ama herkes gökyüzüne bakıyor. Hoca şaşkın. Hayrola, ne bakıyorsunuz? Ramazan gelecek de, hilali bekliyoruz, hilale bakıyoruz. Hoca güler. Yahu, siz bir hilale bakıyorsunuz. Bu şöyle tepsi kadar olunca, bizim orada kimse bakmaz. Nasreddin Hoca demek elbette ki gülmek demektir. Ve Nasreddin Hoca’nın türbesine gidenler, mutlaka gülüyorlardı. Eğer gülmezlerse, mutluluk onları terk ederdi.
Buna inanılıyordu. Bir fıkra daha var, İstanbul’a ait anlatılan. İçinde Nasreddin Hoca var ama, fıkranın kahramanı Nasreddin Hoca değil. Padişah 3. Murat döneminde, 1574-1595. Bir adam Nasreddin Hoca’nın soyundan geldiğini iddia ediyor. Ve kendine maaş bağlatmak istiyor. Ben Nasreddin Hoca’nın torunun torunuyum. Bana maaş bağlayın diye saraya geliyor.
Padişah ile görüşecek. Katır ile geliyor, katırını oradaki nöbet davuluna bağlıyor. İçeri giriyor. Tabii katır bu, yerinde durmuyor. Hareket edince, davul devriliyor. Davul ses çıkarınca, o sırada sarayın dış bahçesinde onlarca katır. Kabe’ye hediyeler götürecekler. Hepsi hazırlanmış. Hayvanlar ürküyor, bağışlıyorlar koşmaya. Büyük bir kıyamet kopuyor saray bahçesinde. 3. Murat huzursuzlanıyor. Nedir bu gürültü? Efendim, bir adam var kapıda. Nasreddin Hoca’nın akrabası olduğunu söylüyor. Ve maaş bağlatmak istiyor. Fakat, katırını nöbet davuluna bağlamış. Bu patırtının nedeni o efendim. Bunun üzerine 3. Murat diyor ki, Nasreddin Hoca’nın akrabası olduğunu mu iddia ediyor? Aman aman, belgiye gerek yok. İstediğin maaşı verin gitsin. İkirde Dünya Savaşı başlamış, 1942.
Ve Türkiye’nin sesi, ünlü bir sinema oyuncusunu Amerika’dan konuk ediyor. Canlı yayın, Türkiye’de herkes onunla yapılan radyo söylecisini dinliyor. Türkiye’de herkes radyonun başında, 1942 yılının aralık ayında, çok ünlü bir sinema oyuncusu, Charlie Chaplin, Charlo, bize seslenmiştir. Ve o söylecisinde, Charlie Chaplin bir Nasreddin Hoca fıkrası anlatıyor.
Anlattığı fıkra şu, bütün Türkiye bu fıkrayı dinledi, Charlie Chaplin’in ağzından, tabii ki tercüme ederek. Hoca’nın bir gün kapısı çalınıyor. Hoca kapıyı açıyor komşusu. Ya Hoca, eşeğini ödeyince alabilir miyim? Eşeğim burada değil. Adam tam gidecekken, eşek ahırda anırıyor. Komşu bozuluyor. Hoca Hoca, utanmıyor musun şu koca sakalınla yalan söylemeye? Nasreddin Hoca şu karşılığı veriyor.
Ve adam, bana mı inanacaksın eşeğin anırmasına mı? Bunu anlatmıştır işte bize Charlie Chaplin. Ve demiştir ki, Türkiye’de beni dinleyenlere, sevenlere mesajım şudur. İnsanlık artık bir karara varsın. İnsanların konuşmalarını mı dinleyecekler, yoksa eşeklerin anırmalarını? Charlie Chaplin’in hedefi belli. Adolf Hitler. Ve bu radyo söylecisinden sonra,
ülkemizdeki bir gazete o radyo konuşmasını, Charlie Chaplin’in söylediklerini tam sayfa yayımlıyor. O dönem, Almanların baskısıyla gazete iki aylık kapatma ceza sağlıyor. Bunun da anlamı şudur, tarihte Nasreddin Hoca ve Charles bir kez yan yana gelmiştir. Onda da bir gazeteyi iki aylığına kapattırmışlardır. Fakat, ikinci dünya savaşıyla, Nasreddin Hoca’nın bağını kuran, Charlie Chaplin değildir. Ondan önce biri daha vardır.
İlk Charlie Chaplin bu bağ kurmamıştır. Ondan önce, 1930’lı yılların sonundayız. Fransızlar, kendilerine Alman ordularına karşı savunmak için büyük bir savunma hattı hazırlamışlardı. Majuno hattı. Almanlar buraya geçemez diyorlardı. Ve 1930’ların sonunda, Ankara’da diplomatlar toplantı halinde yabancı elçiler, aralarından biri Majuno hattını soruyor Mustafa Kemal Atatürk’e.
Beyefendi, Fransızlar diyor ki, Almanlar asla Majuno hattını aşamaz. Çok güçlü bir savunma hattı. Sizin düşünceniz nedir? Atatürk güvene kanıt veriyor buna. Majuno hattı mı? Onun benzeri bizde, Anadolu’da var. Dört tarafı açık, önünde kilitli bir kapı olan Nasreddin Hoca Türbesi.
Ve gerçekten Atatürk haklı çıkıyor. Alman orduları kısa bir sürede Majuno hattını geçip Paris’i işgal ediyorlar. Mahya ışıklarından bu kadar. Yarın yeniden birlikte olalım.
Sürçülisan ettiysek affola.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir