"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mahya Işıkları 17.Gün | Anneler Günü

Mahya Işıkları 17.Gün | Anneler Günü

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=ebo6YudJ4o4.

MİLİMİZ Maya ışıklarında bu programda Yagani Hanım’ın oğlunu anlatacağım sizlere. Yagani Hanım, öğretmen. Kurtuluş Savaşı sırasında kimsesiz kalan kız çocuklarının öğretmenini yapıyor İstanbul’da Yagani Hanım.
Ve biricik oğlu. Eşi onu terk edip gitmiş. Oğluyla birlikte Yagani Hanım. Oğluna da okulda çocuklara hazırlamış olduğu piyaslerde küçük küçük roller veriyor. Hatta oğluna bir piyaste çoban rolünü veriyor. Rol sırası çocuğa geldiğinde bir köşede çoban olarak uyuyup kalıyor. Sahnede onun ilk rolleri belki ilk rolü çoban da o çocuğun, Yagani Hanım’ın oğlunun
ve uyuduğu için kalkıp oynayamıyor. Herkes gülüyor ona. Sonra uyanınca apor topar, bu sefer ne söyleyeceğini hatırlayamıyor. Ama Yagani Hanım’ın oğlunun kalbine tiyatro sevgisi girmişti bir kere. Geçtiğinin geçtiği, ilk delikanlıki yıllarının yaşadığı kuştili çayarında arkadaşlarıyla kendince tiyatrolar oynuyor. Oyunlar sergiliyorlar, piyaslar. Ve devlet konservatuarı tiyatro bölümüne öğrenci alınacak. Onlarca aday başvuruyor. Elemeler devam ediyor ve son final elemesine beş delikanlı kalıyor. Onlardan biri Yagani Hanım’ın oğlu. Çok umutlu fakat sadece bir dikiş alınıyor. Ve kaybediyor. Çalışmak zorunda, gönlü kırılıyor Yagani Hanım’ın oğlunun.
Zonguldağa gidiyor. Zonguldak’ta maden mühendisleri mektebine kaydoluyor. Okulun kuralı gereği üç ay madenlerde staj yapacak. Maden işçisi oluyor Yagani Hanım’ın oğlu. Oysa tiyatrocu olmak istiyordu. Tiyatro ışıkları çok uzak elinde madenci lambası. Ocaktan içeri giriyor. Ocağın tabelasında adı yazıyor. Üzülmez. Yagani Hanım’ın oğlu Zonguldak’ın ünlü Üzülmez Maden ocağında işçilik yapıyor. Sonra birkaç hafta sonra kente İstanbul Şehir Tiyatroları geliyor. Anadolu’da turniye çıkmış. Öğreniyor ki Yagani Hanım’ın oğlu burada Zonguldak’ta tiyatro var ve bütün topluyor arkadaşlarını. Hadi gelin, hadi gelin, tiyatroya gidelim hadi. Onlara da bilet aldırıyor ve oyunu seyrediyor. Seyrederken Yagani Hanım’ın oğlunun gözünden yaşlar dökülüyor. Yanında ustası Osman Usta öylece bakıyor ona. Oyun sonrası diyor ki evlat sana tiyatro yakışır. Ertesi gün yeniden geliyor eliselerini çıkarıyor iştulumunu giyiyor Lacibert. Madenci fenelini lambasını eline alıyor tam ocağa girecekken Osman Usta karşısında dur sen buraya ait değilsin. Sen İstanbul’a git, sen tiyatrocu ol. Madeni biz çıkartırız.
Kömür bizim işimiz. Sen tiyatrocu ol. Ve arkadaşlarından topladığı parayı ona veriyor. Bu seni idare eder biraz. Yagani Hanım’ın oğlu Zonguldak’tan İstanbul’a geri dönüyor. Ve kendince hiç vazgeçmeden tiyatrolarda oyunlar oynamaya başlıyor. Bir gün Yagani Hanım diyor ki
oğlum bir mektup geldi. Oku. Mektubu yazan Muhsin Ertuğrul. Yagani Hanım, Muhsin Ertuğrul’a bir mektup göndermiş. Ve yanıt olarak Muhsin Ertuğrul şunu söylüyor. Anne sevgisinin destanı olan mektubunuzu defalarca okudum. Çocuğunuzu bekliyorum. Gelsin bana.
Ve meşgul olmak istiyorum. Anne sevgisinin destanı olan mektubunuzu defalarca okudum. Yagani Hanım, oğlunun durumunu bir mektupla Muhsin Ertuğrul’a bildiriyor. Ve Muhsin Ertuğrul bu güzel karşılığı veriyor. Anne sevgisi. Ve Yagani Hanım’ın oğlu elinde mektup Muhsin Ertuğrul’un kapısını çalıyor. Bir daha da o kapıdan hiç ayrılmıyor.
Biz Yagani Hanım’ın oğlunu tiyatro sanatımızın büyük ustası Mücap Ofluoğlu olarak tanıyoruz. Sizlere anlattığım Zonguldak’taki Üzülmez Ocağı’nda da kömür çıkaran ve anne sevgisine hayranlığından dolayı Muhsin Ertuğrul’un tiyatro muza kazandırdığı Mücap Ofluoğlu’dur. Anneler günümüz kutlu olsun.
Bu ülkenin anneleri hiç üzülmesin, hiç ağlamasın. Geldik bir Mahya Işıkları’nda hasıl olmadan. Yarın yeniden birlikte olalım.
Söylediklerinizle, ettiklerinizle affola.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir