"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mahya Işıkları 30.Gün | Güle Güle Ramazan

Mahya Işıkları 30.Gün | Güle Güle Ramazan

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=tV0ydYr9wqw.

İNTRO Tarih 5 Temmuz 1867 Paris’deyiz. 1.Napolyon’un mezarı başında. Neden buraya geldik? Çünkü o gün
şöyle heybetli, gösterişli bir insan Napolyon’un mezarı başında durmuş, kollarını iki yanına açmış, dua etmektedir. 5 Temmuz 1867 Napolyon’un başında dua eden dönemin Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz’dir. Paris sanayi fuarını ziyaret etmeye gidiyor onur konu olarak. Ki, sonra Londra’ya gidiyor, Viyana üstünden geri dönüyor Abdülaziz. Bu tarihte bir Osmanlı padişahının
Avrupa yaptığı ilk ziyarettir. Ve o ziyaretin başlangıcında Paris’te 1.Napolyon’un mezarını ziyaret ediyor. Bir zat gidiyor. Neden? Bu sorunun yanıtını Sultan Abdülaziz’in de babası olan Padişah 2.Mahmud döneminde aramalıyız. 2.Mahmud 1827 yılında ilk tıp fakültesini açıyor. Çağdaş anlamıyla tıp eğitimi veren ilkokulu
veznecilerdeki bir konakta 2.Mahmud başlatmıştır. İlk tıp fakültesini kurmuştur. Kendi döneminin çok ilerisinde, ileri görüşlü bir padişahı da 2.Mahmud. Ve Çağdaş tıp eğitimi başlatıyor. Açılışını bizzat kendisi yapıyor tıp fakültesini. Çocuklar, diyerek başlıyor. Ve konuşmasında diyor ki özetle, okuyacağınız kitapların Fransızca olduğunu görürsünüz. Çünkü Fransızlar tıp eğitiminde çok ileri gittiler.
Evet, bizim de tıp kitaplarımız var. Fakat onlar bilgi olarak çok geridi. Bu yüzden, bu eğitimi Fransızca alacaksınız. Fakat çocuklar, zamanı ve yeri geldiğinde o kitapları kendi dilinize, Türkçeye çevirmeyi sakın unutmayın. İşte 2.Mahmud’un bilime ve dile verdiği önem. Onun başlattığı bu Çağdaş tıp eğitimi pek çok hekim-doktor yetiştirdi ülkemize.
Onlardan biri Fezullah Bey’dir. Fezullah İzmidi ya da Fezipaşa. Biz Fezipaşa diyelim. Fezipaşa, 1872 yılında birincilikle mezun oluyor. Tıp fakültesinde. Ve Paris’e gidiyor. Saldığın hastalıklar konusunda uzman olarak geri geliyor. Almanya’da doktor Koch, veren, verema konusunda çalışmalar yapıyor. İlaç araştırmalar yapıyor. Bunu duyan Fezipaşa Almanya’ya gidiyor. O bilgileri de ülkemize getiriyor. Hayatı boyunca salgın hastalıklarla mücadele ediyor. Fezipaşa. 1900’lerin başında İstanbul’daki cholera salgınında onu görüyoruz. Ve 1910 yılında İzmit’dir kendisi. Memleketi İzmit ve Atapazarı’nda büyük bir sırtma salgını ortaya çıkıyor. Fezipaşa soluğu hemen orada alıyor. İlaçlarıyla yüzlerce binlerce insanı tedavi ediyor. Fakat sonuç kötü. İyileşme oranı çok düşük. Neden başaramıyoruz diye merak ediyor. İstanbul’a geri geliyor. Leberort’larda ilaçları inceliyor. Ki etkin madde, hastalığı sağlatacak etkin madde çok az. Yetersiz bir ilaç yok. Fezipaşa Bursa’dan zeytin yaprakları getiriyor. Ve o zeytin yaprakları ile ilaçlar yapıyor.
Salgın hastalığı öyle yeniyor. Sultan Abdülaziz ile başladık ya. Yine Sultan Abdülaziz döneminde salgın hastalıklar, salgın hastalıklar tarih boyunca hep vardı. Günümüze ait değil. Kolera salgını vardı yine Sultan Abdülaziz döneminde. Ve bir madalya bastırtıyor Sultan Abdülaziz. Salgın hastalıklarla mücadele konusuna destek olan insanlara dağıtıyor o madalayı. Madalya’nın üstünde bir ağaç resmi görürüz.
Bir meşe ağacı. Ve şu yazılı madalya da. Meşe ağacı, altındaki fidanları şimşeklerden korur. Eğer sağlıklı bir gelecek istiyorsak, bunun doğayı korumakla mümkün olduğunu görmeliyiz. Bu güzel doğayı, bu güzel toprakları koruyalım. Geldik bir Ramazan’ın daha sonuna.
Mahya ışıklarını ben sizlere İstanbul Oyuncak Müzesi’nde uzay odasında hazırladım. Buradan sundum. Çünkü İstanbul Oyuncak Müzesi’ni kurarken tasarladığımız ilk yer bu odaydı. Ben 15 yıl önce İstanbul Oyuncak Müzesi için burada tek başınaydım. Ama sizin gibi bilgiye değer veren güzel insanların bağlığına inanıyordum. Ve sizler beni yanıltmadınız. Mahya ışıklarını da bu yüzden bu odada hazırlayıp sundum sizlere. Çünkü biliyordum ki siz oradaydınız. Varsınız. Ve her akşam anlattığım hikayelerin altına öyle güzel yorumlar yazdınız ki beni yine yanıltmadınız. Ülkemin bilgiye, kitaba, sanata, kültüre değer veren güzel insanlara. Mahya ışıklarını tamamladık. Ben, maya ışıklarını size ulaştıran
bu programa katkıda bulunan Petrol Hüfüsü’ne çok teşekkür ediyorum. Ve yine mahya ışıklarını hazırlayan, perde arkasında olan, ben gittikten sonra buraya gelip bütün bu filmleri alıp toparlayan, arşivini hazırlayan, seslendirmesinden ışığına kadar, montajına kadar emek veren bütün o güzel insanlara da çok çok teşekkür ediyorum. Ve Ramazan Bayramı’na geldik. Hepinizin Ramazan Bayramı kutlu olsun. Ve yine Ramazan Bayramı’nın ilk gününde
yine Petrol Hüfüsü’nün katkılarıyla hazırladığımız ilkler dizisinde harika, sürpriz, güzel bir mahya konusu bulacaksınız. Onu da ilkleri de seyretmeyi sakın unutmayın. Seniye yeniden birlikte olmayı umut ediyorum. Hepinize sağlıklı, mutlu bir Ramazan Bayramı, bir ülke ve bir dünya, bir gelecek diliyorum.
Söç ilsan ettiysem,
affola.
Altyazı M.K.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir