"Enter"a basıp içeriğe geçin

Nasıl Başardım? | Nihat Kahveci Hayat Hikayesini Anlattı

Nasıl Başardım? | Nihat Kahveci Hayat Hikayesini Anlattı

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=C2SJUwwTuRo.

Bir gün Güngören Stadında maçtan sonra omzuma dokunan bir el, seni Beşiktaş’a almak istiyoruz dediğinde birdenbeşiktaşın kapısı açıldı, altyapı kapısı. Benim için inanılmaz bir andı o gün. Biz kutlu hocayı yetiştirmeden önce insan yetiştirmeyi düşünmeliyiz.
2002-2008’i 2050-2060’da konuşursak demek ki biz bir adım ileriye gitmemişiz derim. Futbolu çok sevdiğim dönemler derbileri izliyoruz. Toplanıp okul bahçesinde maç yaptığımız günlerde yeteneğimin keşfine vardım yani. İyi oynuyordum, goller atıyordum. Ama hiçbir zaman profesyonel anlamda bu işi yaparım diye düşünmedim.
Lise yıllarına geldiğimde o zamanki sınıftaki arkadaşlarım, Nihat sen çok iyi futbol oynuyorsun, neden bir takıma gitmiyorsun dediğinde ben böyle düşünmeye başladım. Ondan sonra Bağcılar’da okuduğum, Bağcılar’a yakın olan esenler sporun altyapısında başladım. O dönem kolay mıydı? Kolay değildi çünkü okulla birlikte yürütüyordum. Ataköy’e gidiyorduk, geri dönüyorduk saat 12’de gece karanlığında.
Taksiye binemiyoruz, para yok, minibüse binemiyoruz, geri geldiğinde para yok. Esenler Sport tabi ki hep şampiyonlu oynayan bir takım olduğu için bana çok büyük katkısı oldu. Beştaş altyapısından bahsediyoruz. Hepsi seçilmiş özel futbolcular. Tabi ki ilk başta oraya kendini kanıtlamak kolay değildi. Kafamızda ya bir acaba ben oynayabilecek miyim, oynayamayacağım mı oldu.
Ama hiçbir zaman pes etmedim, çok iyi geçti. Çocukluğumuz o kadar zenginlik içinde geçmedi. Ben Bağcılar’da doğmuş büyümüş biriydim. Kirada oturuyorduk, sonuçta üç tane daha kardeşim vardı. Geçiniyorduk ama sonuçta tabi ki istediğimiz gibi bir hayat ekonomik anlamda yoktu yani. Ben ilkokul yıllarından beri iyi bir öğrenciydim.
O zamanlar pekiyi, iyi, orta, başarısız sisteminde ben bir tane bile iyiyim yoktu beş senelik ilkokul dönemimde. Hepsi pekiydi. Ortaokulda hep takdir. İki buçuk sene de liseyi bitirdim. Futbolculuk sadece yetenekli olmuyor. Yanında akıllı olmak, zeki olmak, doğru zamanla doğru kararları verebilmek. İyi ki Beşiktaş’tan teklif gelmiş. Beşiktaşla oynamışım. Sonra da Beşiktaş’ın çocuğunu yat kahveci diye anıldık. O da ayrıca bir mutluluk tabi ki. Biz Beşiktaş Ağ Takımı’yla beraber seyahatler yapıyorduk. Aynı statta yeri geldiğinde seyirci erken geldiği için aynı atmosferde maç oynuyorduk. Tecrübe kazanıyorduk. Bir de Ağ Takım kahvelesi maçtan önce geldiği için John Benjamin Toşak var.
Gençleri seviyor. Bu fırsatı iyi değerlendirdi ve John Benjamin Toşak’ın da atmış olduğum gollerle çok dikkatini çektim. Şanslı olduğumuzu düşünüyorum bu sistemden dolayı çünkü Ağ Takım maçlarından önce oynuyorduk. Kendimizi izlettirme, kendimizi gösterme fırsatı vardı. İspanya süreci şöyle başladı. Goller atıyordum. Benim çıkmama vesile olan John Benjamin Toşak da
zaten göstermiş olduğum performanstan memnun olduğu için beni de transfer etmek istedi. Beşiktaş’ın da 2001 yılından bahsediyorum. Ekonomik olarak hakikaten çok kötü bir dönemdi. Dönemin başkanı da Serdar Beylgili’ydi. Aman Nihat seni satalım. Hem kulüp için iyi olacak hem de senin kariyerin için iyi olabilir dedi. Baktığımda İngilizce konuşmayı bilmiyorum, İspanyolca konuşmayı bilmiyorum. Bambaşka bir kültüre gideceğim, başka bir dilin konuşulduğu bir yere gideceğim.
Ve Real Sociedad da o dönemin lig sonucu. Çok da istemedim doğruyu söylemek gerekirse. Ama her gün itmana gidiyorum. Futbolcu arkadaşlarım üç ay, dört ay, beş ay maaş almamış. Nihat ne olur git biz de para almıyoruz. Baskısını yedikten sonra öyle bir karar verdim. Bir yere gidip başarılı olmanın en önemli yollarından birinin oraya adapte olmak olduğunu düşünürüm. Oranın dilini bir an önce öğreneceksin. O yüzden ilk olarak buna konsantre oldum dil öğrenmeye.
Çünkü ne kadar dil öğrenirsem o kadar derdimi anlatabilirdim. İlk üç ay, dört ay hemen dil öğrenip zaten beşinci, altıncı ay da oranın diliyle İspanyolca basın toplantıları vermeye başladım. Böyle konuşarak oranın sempatisini de kazanıyorsun. Bir de sahanın içinde goller atıp görevini yaptın. Ama bu iki katı yarar sağlıyor. Oranın kültürüne de adapte olmak lazım. Genç arkadaşlarımızı Avrupa’ya gitmek istiyorsan bence bu iki kriter çok önemli. Gittiğin yere adapte olacaksın. Gittiğin yere ya ben İstanbul’u bıraktım, Boğaz’ı bıraktım.
Oraları özlersen bu işler olmaz. Sonuçta Türkiye, İstanbul kaçmıyor. Öyle ya da böyle dönüyoruz ki ben de 15 sene sonra tekrar döndüm. 2002-2003 yılıydı. Muhteşem bir kadromuz vardı. Çok iyi bir sezon başlangıcıydı. Şimdi gün sonuna kadar kovaladık. Sonunun şampiyonluk olmasını isterdim. Ama rakibimiz Real Madrid.
Zidanlar var, Beckham’lar var, Figo’lar var. İnanılmaz günlerdi. İkimiz bir futbolcu gibi oynadık sahanın içinde ve o yüzden çok başarılı olduk. O yıl ben 23 gol attım. La Liga’da gol krallığına ikinci sırayı Ronaldo ile paylaştım. Real Sociedad’da oynadığım dönemlerde takımın en iyisi oldum. Beşiktaş’ta oynadığım dönemlerde takımın hep en iyilerinden biri oldum. Sağda %100 performans veren. Sonra Villarreal’e gittim. Orada lig ikinciliğinde 18 gol attım. Takımın en iyilerinden biri oldum. Beşiktaş’a dönüş dönemi oldu. Dönüp askerliği yapmamı bir aylık süreçte çok itman yapmamam. Sonra birden lig başlarına başlamam, fizik olarak hazır olmamamdan dolayı Beşiktaş’ta hissediklerimi yapamadım. Beşiktaş’taki o dönemde de hafif sakatlıklar nüks edince biraz erken bıraktım.
Ama o futbolu bırakmamın en büyük sebebi de sonuçta insanları bir başarıya alıştırmışım. Atılmış güzel bollara, yapılmış güzel asistlere, iyi performanslara alıştırmışım. Bunu yapamadığımı gördüğümde iki senelik kontratım olmama rağmen futbolu bıraktım. Forvetten hep gol atılması bekleniliyor. Bıraksın deniliyor. Forvet mevkii böyle bir mevki. Ama pişman mıyım diyelim. Sonuçta futbol kariyerimde yapabileceğim her şeyi yaptığımı düşünüyorum. Bir futbolcu Türkiye’nin en iyi takımlarından birinde oynamak ister. Oynadım Beşiktaş’ta oynadım.
Bir futbolcu UEFA Kupası oynamak ister, oynadım. Şampiyonel Liga oynamak ister, oynadım. Avrupa Şampiyonası’nda oynamak ister, Milli Takım’la oynadım. Dünya’nın Kupası oynamak ister, oynadım. Milli Takım forması gibi kaptanlık da yaptım. O yüzden geriye döndüm de belki 32 yaşında bıraktım. Pişmanlık var mı? Yok. Oynayabilir miydim? Daha da oynayabilirdim. 8-9 sene sürenin son ucunda tekrar Beşiktaş’a döndüm. Tabii ki çok başarılı olmak istedim. Kanat oynuyordum. Benden çok gol bekleniliyordu. Fizik olarak da istediğim performansı göstermememe sebep oldu. Ama ben Beşiktaş taraflarına her zaman iyi günde, kötü günde desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum yani. İspanya’da oynarken Fenerbahçe’ye söylentileri vardı. Evet Fenerbahçe tarafından teklif aldım. Bu benim için tabii ki çok gurur verici bir olaydı. Ama İspanya’da Villarreal’de oynuyordum. Neredeyse şampiyonlu oynuyordum.
Fenerbahçe gibi büyük bir camiyeden teklif almak tabii ki gurur vericiydi benim için. Beşiktaş-Barselona maçı bugün bile halen konusulan bir maç. Çavi bile kulübede yani. Şampiyonlar Ligi maçı tabii ki içeride oynuyoruz. Muhteşem bir atmosfer vardı. 90 dakika o günkü kadromuz ilk 11 muhteşem bir performans gösterdi. Hani o gün karşımızda kim olursa olsun kazanırdık. Ama 3-0 kazanmak kolay mı? Barselona tarihine baktığında öyle mağlubiyetler neredeyse çok azalmıştır. Biz de onlardan biri olduk. Çekim Cumhuriyeti maçı bizim olmazsa olmaz bir maçımızdık. Gök yarıldı böyle bir şey yoktu. Ufak koptu ben hayatımda böyle bir maç oynamadım. Kesinlikle kazanmamız lazım gruptan çıkıp yolumuza devam edebilmemiz için.
Dakikada 70-2-0 mağlubüz. Kötü oynuyoruz o maçta. 20 dakikada her şey değişti. Arda Turan’ın 60 oldu bir gürü 2-1. Dönüşünde bana dönüp Nihat abi ne olur sen de bir gol at. Hani bunu burada bitirmeyelim. Devam edelim dediğinde. Gidiyorum, kovalıyorum ve boş kaleye gol atıyorum. O top belki bir saniye de kaleye gitti. Ama benim için neredeyse bir ay sürdü o süreç. Topun havada olması önce. Çünkü top gidiyor direğe doğru gidiyor. Allah’ım Allah’ım direğe çarpıp girsin girsin derken muhteşem bir gol oldu. Nihat’a koyuyor. Goool. Yat bitireceğiz bu işi. Bitireceğiz bu işi. 2002 Dünya Kupası’na gidiyorsun. Otele yerleşiyorsun. Dışarıdaki böyle atmosferin insanların neler hissettiğini o an idrak edemiyorsun. Maça çıkıyoruz. Çok iyi bir jenerasyon var. Belki de Türk futbol tarihinin en iyi milli takım jenerasyonu diyebilirim oyuncular olarak baktığımda.
Çok iyi bir aile ortamı vardı. Nerede olduğumuzun farkındaydı. Buğumuzda, kalbimizde hissediyorduk sahaya çıktığımızda. Ama muhteşem bir turnuva geçirdik. Türkiye sınırına girdiğimiz anda 4 tane F-16’ın gelip ön tarafa, sağ kanat, sol kanat arkada bize İstanbul’a kadar eşlik etmesi havada. O pilotların dönüp şöyle yaptığında ki halen diken diken alıyorum. Biz arkadaşlar büyük bir şey başardık dedik. 2030 yılında, tekrardan 2002 konuşulsun ama yarı final gördük. Çeyrek Finale geldik denilsin. Onu istiyorum yani. Yoksa hep 2002-2008’i, 2050-2060 liraca da konuşursak demek ki biz bir adım ileriye gitmemişiz derim.
Ben mesela bu yabancı kuralıyla ilgili kısıtlamalara karşıyım yani. Ya futbolcunun yabancısı türkü olmaz. Futbolcunun iyisi kötüsü olur. İyi futbolcu da her yerde her takımda oynar. Türkiye’de bir Emre Belezoğlu’nu kesebilecek yabancı futbolcu var mı? Emre Belezoğlu iyi futbolcu gittiği her yerde oynuyor. Oynatacaksın da işte burada da iş neye geliyor? Yetiştirmeye geliyor.
Oraya konsantre olacaksın. Otizmde çalışacak insanların çok deneyimli tecrübesi olması demek. Futbolcu yetiştirmek, altyapıda. Sadece sahanın içinde ona teknik, taktik, öğretmek de demek değil. Bir futbolcu bir buçuk saatlik antrenman diliminde yetişmez. Geriye kalan günün 22.30 saatinde ne yapıyor derim. Gençler oynamayacak bir takım. Hemen onlar hata yaptı diye silinilmemeli.
Biz hani en üst seviyede oynadık. Ne goller kaçırdık. Türkiye’nin kalecesi diyebileceğiniz rüştür hiç var. Hiç hata yapmadım. Altyapıda işte sahanın dışını yönetmeyi bilmeli. Futbolda dünün olmadığını, iyisin de kötüsün de o dünde kaldığını,
bugünün yaşamanın ne kadar önemli olduğunu, psikolojik destek vermeni. Bitti. Bu maç bitti.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir