Ormanlar Kralı Aslan | Mesnevi’den Hikayeler 24. Bölüm
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=UmOpNdpM47g.
Şükürler olsun. Şükürler olsun bizi sağlık ve afiyet içerisinde Mevlam yine buluşturdu.
Hak’tan bize geldi ihsan, müşkil işler oldu Ahsan. Bu gecemiz ibtidadır ey mağh-ı sultan merhaba. Hakkın bize ihsanısın hem ayların sultanısın. Sen bir saadet kânısın ey mağh-ı sultan merhaba.
Derler ki bu ay bütün günahlar affolunur. Derler ki bu ay bütün camiler mahyalarla doludur. Derler ki bu ay sofralar bereketle yoğrulur. Derler ki bu ay temizlenmenin pür-ü pak olmanın yoludur.
Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurur. Seni Mevla’dan meşgul ve gafil kılan her bir şey dünyadır. Hazreti Pir ne güzel anlatır. Hak için yüklendiğin mala Resul-i mal ne güzeldir buyurdu. Geminin içindeki su geminin helakidir. Geminin altındaki su ise bir dayanaktır. Bu temsilde dünya su gibidir. İnsanın varlığı ise gemi. Geminin içine su girdiği vakit nasıl gemiyi batırır? Helak ederse insanın gönlüne giren dünya muhabbeti de onu bozkuna uğradır. Oysa gemi için emin bir yol vardır.
Geminin altındaki su nasıl gemiyi taşır? İstenilen rotaya ulaştırırsa kişi dünya malını gönül gemisine yüklemeden……onlara muhabbet duymadan güzel fiiller için kullandığında da istediği yere varır. Hakka ulaşır. Efendim hoş bir ormanda yaşayan bir grup av hayvanı arslandan sürekli zulüm görür. Arslan onları pusudan kapar hiç rahat verdirmez. Hasılı arslan korkusuyla orman her birine zindan olur. Düşünürler taşınırlar bir çare ararlar. Arslanın yanına varıp sen bundan böyle av peşinde koşma. Buraları bize zehir etme. Tevekkülü çalışmaya tercih et. Gönlünü hoş etmek istediğin vakitler pusuya yatma. Seslen dille ne zahmete düş ne de gücünden güç kaybettiği serzenişte bulunurlar.
Arslan rızkının peşine mi düşmelidir yoksa rızık arslanın ayağına mı gelmelidir. Rızık için gayret edip pusulardan pusu mu beğenecektir yoksa tevekkül içerisinde beklemeyi mi tercih edecektir. Gel zaman git zaman arslan ikna edilir. Her günün gıdası arslanın ayağına gönderilir. Kime kurrağa çıkarsa günden güne o pars gibi arslanın tarafına koşar ve ona yem olur. Arslan pusuya gitmeyecek her gün bir hayvan önüne gelecek.
Arslan için zahmetsiz bir sofra kurulacaktır.
Böylelikle av hayvanları her gün verilen gönüllü kurbanlarla korku içinde yaşamaktan kurtulacak. Her gün korkmaktansa korktuklarına bir kez uğramaya razı olacaklardır. Peki bu duruma itiraz eden çıkmaz mı? Kur’an tavşana çıktığında bir telaş alır ortalığı. Tavşan bu cefa daha ne vakte dek sürecek diye o tarafa bu tarafa koşturmasın mı? Orman ahalisi bir söz verdik bu uğurda canımızı ortaya koyduk inatçılığı bırak da yürü git celladının koynuna gir derler. Tavşan bir müddet sessiz kalır orman kulak kesilir. Tavşan zamanının geldiğini hisseder ve okun hedefini bulması misali sözünü kalabalığın ortasına bırakıverir. Bana mühlet verin bir tuzak kurayım şu Arslan’a kurayım da hepimiz bu beladan kurtulalım. Arada aykırı sesler itirazlar dalga dalga yayılsa da tavşan artık kararını vermiştir. Ne var ki ahali tavşanın tedbirini merak eder. Ne mümkün. Ser verir sır vermez tavşan. Giziyle beraber yola revan olur. Büyüklerin dediği gibi sır insanın esiridir. Sır verirsen sen onun esiri olursun.
Ser verip sır vermeyen tavşan gitmeden evvel dostlarının kulaklarına bir de küpe bırakmıştır. Üç şey hakkında dudak oynatılmamalı. Fikir, para ve izle değiniyor.
Çünkü bu üç şeyin düşmanı çoktur.
Tavşan varır gider Arslan’ın yanına. Günün gıdasının gecikmesine iyice sinirlenen Arslan ise kükre işiyle ortalığı inletir. Kendi kendine alçaklar sözlerinde durmadılar. Sahte kılıçlarıyla beni yaraladılar. Üstüne üstlük aç bıraktılar. Diye söylenirken uzaktan tavşanın kendisine doğru yaklaştığını görür.
Tavşan kızgın ve öfkelidir. Sanki suçlu Arslan’dır. Tabi Arslan’ın öfkesi kükremesine karışmış ağzından büyük bir nida fırlamıştır. Ey soysuz! Ben ki alemi dize getirir parçalar mideme indiririm. Sen bu cüssenle nasıl olur da ahdini bozarsın? Tavşan alttan alır. İzin verin sözümü söyleyeyim.
Arslan’ın hiddeti iyiden iyiye artar. Arslan bir yanardağ gibi öfkesini kusacaktır ki……tavşanın sözü Arslan’ı bir nebze olsun yumuşatır. Şah’ım zulüm görmüş canı yanmış birisinin özüne kulak ver. Padişahlık makamının zekatına say. Beni kovma ve dinle. Arslan kolay kolay dinleyecek gibi değildir. Tavşan sözü uzatmadan konuya girer. Yanımda bir tavşanla huzuruna geliyordum. Bir de ne göreyim bir Arslan yolumuzu kesip canımıza kastetmesin mi? Arslan hikayeyi dinlerken yavaş yavaş sakinleşir. Tavşan bunu fırsat bilip devam eder. Biz Şahlar Şah’ının kullarıyız. Bize ilişme, dokunma derken canımıza kasteden Arslan……Şahlar Şah’ı dediğinde kim oluyor? Benim önümde adam olmayanın adını anmaktan utanmıyor musun? Demesin mi? Tavşan bir yandan anlatır, bir yandan da Arslan’ın tepkilerini gözler. Ben de bu Arslan’a dedim ki…
…bari bizi sal da gidip Padişah’ımıza senden haber verelim. Bu sefer bu Arslan arkadaşımı rehin aldı, beni de senin yanına gönderdi. Sonuçta orman ahalisinin sana varan yolunu bir başka Arslan kesti Padişah’ım. Artık sana oradan bir rızık gelmez. Gelsin dersen de gel bu yolu temizle. Bu Arslan’ı ortadan kaldır deyince Arslan…
…hadi bakalım düş önüme gidelim keselim cezasını der.
Tavşan önde Arslan arkada yola düşerler.
Tavşan’ın planı tıkır tıkır işlemektedir. Meğer Tavşan derin bir kuyu tuzak olarak bellemiştir. Arslan’ı peşi sıra sürüklerken kuyuya düşmesini zevkle seyredecektir. Yürürler, yürürler, yürürler. Kuyuya iyice yaklaştıklarında Tavşan geri durur. Arslan der ki niye ayak sürüyorsun? Hadi geç bakalım önden git.
Tavşan hikayesine kaldığı yerden devam eder. Padişahım benim bir korku sardı artık. Ayaklarım tir tir titriyor. Bahsettiğim Arslan şu kuyunun içinde. Kokusunu duymaya başladım sanki. Ne çare ki Tavşan Arslan’ı tek gitmeye ikna edemez. Arslan Tavşan’ı kucağına alıp varır kuyunun yanına.
Beraberce kuyudan aşağıya bakarlar. Bir de ne görsünler? Suyun üzerinde bir Arslan, kucağında semiz bir Tavşan. Arslan düşmanını suda görünce Tavşan’ı bırakıp suya atlar. Suya akseden yansımasında boğulur kalır.
Tavşan büyük bir sevinçle uçarcasına, ormana koşar.
Tavşan arkadaşlarının yanına varır. Sanki bir düğün dernek alası. Tavşan kahraman ilan edilir. Onca sevinç gösterisinin ardından Tavşan’a derler ki bu işin sırrı nedir?
Tavşan sırrımı paylaşacağım yaklaşın der. Bütün av hayvanları yaklaşırlar. Sessiz olun herkes suspustur. İyi dinleyin bütün orman kulak kesilir. Av hayvanları Tavşan’a bu hileyi nasıl düşünüp bulduğunu sorunca Tavşan der ki.
Ey büyükler bu işin hakikati hakkın teyidi idi. Yoksa cihanda bir Tavşan da kim oluyor? Allah gönlüme nur, elime kuvvet verdi ve arslanı alt edebildim.
Yoksa ben bildiğiniz Tavşan’ım ne haddime arslanla başa çıkmak? Ey çiçek dedim çiçeğe. Dedim bu küçük yaşta sen neden ihtiyar oldun bu kadar? Dedim nasıl oldu bu böyle?
Çocukluktan kurtuldum dedi çiçek. Sabah rüzgarını tanıyalı hep yukarılara doğru çıkar. Yukarılardan gelmiş bir ağaç dalı. Şunu da söyledi çiçek madem aslımı tanıdım madem yersizlik alemi aslım artık bana tek bir yer düşecek. Yücelip aslıma gitmek. Sus yeter artık var git yokluğa haydi. Yoklukla yok ol git yokluklardan tanı yokluktan var ol. Gelelim hissenin kalanına. Kuyudan murat kamil insanın halvetgahıdır. Kuyu içindeki arslandan murat ise kamil insandır. Kamil insan renksizdir. Kim ki onun huzuruna varır onda kendi rengini görür. Gördüğü su gibi saf ve berrak olan kamil insandan yansıyan kendi aksidir.
Her kim ki kamil insanda bir kusur görür bilsin ki o kendi ahlakının ve kusurunun yansımasıdır. Niyazi Mısri bu manaya binaen şöyle buyurur. Halk içre bir aynayım her kim bakar bir an görür.
Her ne görür kendi yüzün ger yahşi ger yaman görür. Kuyunun dışındaki arslandan murat nefse emmare sahibi insandır ki kamil insanın zıttı ve düşmanıdır. Bundandır ki arslan kuyuya baktığında aslında kendi düşmanlığını ve hırsını görür.
Cenab-ı Pir arslan kazdığı kuyuya düştü. Zira onun zulmü kendi başına geldi. Beytiyle Resul-i Zişan efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kardeşi için bir kuyu kazan kimse onun içine düşer. Hadisi şerifine telmikte bulunur. Arslan kuyuda kendi aksini görür görmez gazaba gelir.
Taşkınlığı gözüne perde gerer de sudaki kendi aksi midir yoksa hakikatin düşmanı mıdır farkına varamaz. Kendi aksini düşmanı bilir ve kendi üzerine kılıç çeker. Ormandaki diğer hayvanlar için kurduğu tuzak kendi başına döner. Nihayet arslan hile ve zulüm üzerine kurduğu bu yolda canını verir. Her kim ziyade zalimdir onun kuyusu pek korkunçtur. Nitekim Hak Teala Hazretleri buyurur ve fenalığın cezası onun misli fenalıktır.
Ey gönül işte başkalarında gördüğün zalimlik huyu senin huyundur. Başkalarından sana gelen zulüm senin başkalarına yaptığın zulmün aksidir. Oysa nefis firavunu düşmanının evde olduğunu bilmez de dışarıda yüzlerce düşman arar. Arar da onları helak etmek ister. Asıl düşmanını kendi eliyle kendi hanesinde besleyip büyüttüğünü bilmeden. Kendi nefsine ve ahlakına dikkat nazarıyla bakarsan……karşındakinden sana isabet eden fena fiilin kaynağını düşünürsen eğer ey gönül……bu fenalığın senden çıkıp yine sana döndüğünü anlarsın.
Efendim biz hikayemizi anlattık. Hikayeyle alakalı şiiri de okuduk. Üstüne epeyce de lafı güzavettik. Şimdi de işin ehline bir soralım bakalım o bu konuda neler söyleyecek. Ormanlar Kralı Aslan ile Tavşan hikayesinde……Tavşan nefsini teskiye eden, nefsine galip gelen ve bu yöntemle nefsini hürriyete kavuşturan……masum ve saflaşmış insanı temsil etmektedir. Ormanlar Kralı Aslan ise kendi varlık sahasında aklına güvenen…
…öz güveni yüksek olan ve bu öz güvenle her şeye hükmedebileceğini……bütün amellerinin, bütün fiillerinin davranışlarının sahibinin kendisi olduğunu düşünen insanı temsil etmektedir. Tavşan öte taraftan tasavv yolunda hikmete ermiş, hakikati keşfetmiş…
…nefsini teskiye ederek hürriyete kavuşmuş akil insanı temsil etmektedir. Aslan ise beşeri aklına, beşeri nefsine mağlup olmuş ve her şeye hükmedebileceğini zanneden insanı temsil etmektedir. Dolayısıyla Tavşan aslanı riyazet kuyusuna atar, onu tahrik eder, nefsiyle baş başa bırakmaktadır.
Aslında bu Peygamber efendimizin bizler küçük cihattan büyük cihada döndük hadisinde anlatılan mesajın bir nevi açıklaması, bir nevi şerhi gibidir bu hadise. Ne demektir küçük cihat, cihadı, asgar? Kişinin kendi nefsini mağlup etmesidir.
Eğer insan bu hikayede anlatıldığı üzere kendi nefsini mağlup edemezse, kendi nefsine galip olamazsa hiçbir şeyin üstesinden gelemeyecektir ve aklını tam ve yerinde olarak kullanamayacaktır.
İşte aslanın asıl meselesi de kendi nefsine, kendi özgüvenine, kendi benliğine yenik düşmesi meselesidir bu hikayede anlatılmak istenilen. Gör ki küçücük Tavşan ormanların kralı arslanı nasıl kuyuya düşürdü. O halde can kulağını aç da dinle. Dinle de her zayıf olanı hor görme. Hatırla ki onların yardımcısı Hak Teala hazretleridir. İza cae nasrullah. Yani Allah’ın yardımı gelince sure-i şerifini hatırla. Hatırla da Ebabil kuşlarının, Ebrehe’nin fillerden oluşan ordusunu nasıl bozguna uğrattığını. Tek kanatlı bir sineğin Hakk’ın halilini ateşlere salan nemrudu nasıl devirdiğini anla. Evet efendim. Müthiş dersler. Evet. Ruh-a şifa Mesnevi’den bugünlük de bu kadar.
Kalın muhabbetle ve sağlıkla. Aman, aman sakın darlanmayın. Bahar çok yakın.
Bu dizinin betimlemesi TRT tarafından Sesli Betimleme Derneğine yaptırılmıştır.
Erişim www.seslibetimlemedernegi.com
İlk Yorumu Siz Yapın