"Enter"a basıp içeriğe geçin

PARA NEDİR? – Olmaz Öyle Saçma Ekonomi – Prof. Dr. Emre Alkin – B01

PARA NEDİR? – Olmaz Öyle Saçma Ekonomi – Prof. Dr. Emre Alkin – B01

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=H87Z8TL6Q0M.

Hocam merhaba. Teşekkür ederim. Kameranın arkasında ben İlker ve Mustafa. Hocam hoş geldiniz. Emre Alkin ile karşı karşıyayız. Profesör Doktor. Allah başka acı keder versin. Hocam para nedir? Para bir değişik dokuşu aracı. Bölünebilir bir meta, bir ölçü bir imkansız. Zenginliği, fakirliği, borcu, harcı belirleyen bir tasarruf, bir değer saklama aracı. Caka satma aracı. Bizim resmi paramız TL, gaye resmi paramız dolar. Yani kimse TL’ye cikar yapmıyor. Yani kimse tl’ye cikar yapmıyor. Yani kimse tl’ye cikar yapmıyor.
Dolarizasyon diyorlar hocam. Dolarizasyon doğru iki sebepten dolayi. Yani bunun bir kıspı Türk lirasının 1923 yılından beri makus talihi sürekli devalüye olması. İkincisi de dolar rezar para birimi yapacak bir şey yok. Ne demek rezar para birimi? Bütün değerlerin anlatıldığı ünite. Mesela en uzun rezar para nedir? Bizans altını. Şaka diye 800 yıl. Ta ki Fatih Sultan Mehmet’in, ne kadar uzun bir rezar para birimi yapacak bir şey yok. Bizans altını, şaka diye 800 yıl ta ki Fatih Sultan Mehmet gelip tarihi değiştirene kadar sonra İspanyol parası, İngiliz derliğini derken Amerikan doları. Yalnız tabi 60 yıllik bir saltanatı var. Bize çok uzunmuş gibi geliyor ama dünya tarihinde hani kovat adamla. Paranın arkasındaki değer nedir? Paranın arkasındaki değer itibar. Bu garip bir şey. Aslında önemli bir şey anlatayım. Şimdi bana bir kaç tane kağıt verseniz burada ben üzerine kalemle yazsam. İstinyapark’ta şu dükkan, kanyon da şurada şu dükkan, Akmerkez’de şu dükkan. Altına da imzamı atayım. Oradaki 4 kişiye dağıtayım. Götürürsünüz. Ha Emre Hoca imza atmış. İyi peki demek ki parasını Emre Hoca ödeyecek. Sapıtmazsanız size bir şeyler verirler. Şimdi bu ne oldu bu kağıt? Aslında bir değiştokuş aracı haline geldi. Senet mi yani aslında? Senet de değil aslında. Doğrudan bir değiştokuş aracı ve bu itibar. Niye itibar? Çünkü Emre Hoca hep borcunu ödemiş oraya zaten hani veresiye bırakmamış. Sapıtırsanız beni ararlar. Hoca ne diyorsun falan diye. Uygun dur derim. Konfirmasyon alma. İşte bu kadar provizyon. İşte bu kadar basit. Bütün sistem bunun üzerine çalışıyor. Kredi kartı da bu. Kredi kartı limitini ne beliriyor? Herkes diyor işte bankadaki para yalan ya itibar. Demek ki patlatmamışsınız siz. Limitinizi de neyle arttırıyorlar? Daha önce borcunuzu ödeyip ödemediğinizi göre bedavadan vermiyorlar. Demek ki para aslında bir itibar biri. Şahsi düzeyde söylediğinizi anladım ama ülkeler düzeyinde mesela niye Amerikanın parası itibarlı da Çininki değil? Tabii itibarlı. Çünkü 1871 yılından beri dünyanın en büyük ekonomisi. Mesela Thomas Jefferson var. Üçüncü başkanı. Burada diyor yemin ediyorum ki diyor Tanrı’ya her kim ki diyor insan aklının önünde diyor bir tiran gibi dikilecek. Ben onun ebedi yiyen düşmanı olacağım. Ne demek bu inovasyona geçiş yapıyor. Hakikaten 19. yüzyıldan beri Amerika Birleşik Devletleri inovasyonun hızla ilerlediği bir ülkedir. Zaten sizin itibarı var. Uzaya giden onlar. Babamın güzel bir esprisi vardı. Oğlum en son hangi Çin filminde ağladın? En son hangi Çin şarkısında Rihanna’nın şarkısı gibi dans ettin? Madrigal kültürü yani anavatanın kültürüne evrenle buluşturmayı başaran ülkeler itibarlı ülkeler oluyor.
Yani ekonomik olarak büyük olmanıza gerek yok. Ama Amerika ekonomik olarak büyüktür. O ayrı mesele. Ama Çin ve Hindistan Amerika’ya geçecek diye onlar çok itibarlı olacak diye. Çünkü itibarsız işler yaptıkları da ortada. İngiltere niye global olarak kullanılan bir para birimine sahip değil? Öyleydi.
Bu treni kaçırdı kuzenlere bıraktı. Amerika Birleşik Devletleri denizlere hızlı bir şekilde hakim oldu. İngilizler kabuklarını çekildiler. Bunun da Mustafa Kemal Atatürk’ün de çok büyük payı olduğunu söyleyeyim. Çanakkale Harbi İngilizler için çok büyük bir yenilgi oldu. Para piyasaları diye bir şey var ya. Onu da Londra yönetiyor. Londra’da o şey geleneksel en büyük para New York’ta dönüyor ama Londra geleneksel olarak herkesin aslında kendini ofşorladığı yer. Peki hocam para piyasası ne demek? Para piyasası adı üstünde para ve para benzerlerinden alınıp satıldığı yer. Ne demek o işte anlamıyorum.
Fazla parası olanlar tutup da şimdi sokak sokak ihtiyacı olan var mı diye arasa sıkıntı olacak. Bir de bunun maliyeti var. Paraya ihtiyacı olanlarda sokak sokak ya var mı parası olan dese bu da maliyetli bir şey olacak. Birileri demişler ki bir para piyasası kuralı. Fon eksiği olanlarla fon fazlası olanları bir araya getirelim. Ama az ile talebin buluştuğu yerde de denge fiyat oluşsun. Paranın fiyatı faiz. Bizim Mustafa ile çok paraya ihtiyacımız oluyor ama hiç bizi pazar yerine davet eden yok. O niye öyle? O banka var işte. O yüzden aracılar var dediğiniz gibi diyorlar ki arkadaşlar bakın biz buradayız.
Bunun bir maliyeti var. Bu maliyet diyor çeşitli şekillerde hesaplanıyor işte risk unsurları vesaire. Bu arada ya ben bankaya gitmem öyle mi? Şirketim var. Bu var abi o zaman halka arz et buyur bak diyorlar. Faiz yok ama ortak alıyorsun haberin olsun. Çok şaşırtıcı bir şey söyleyeceğim. Avrupa’da firmaların para bulmak için yüzde 80 bankalara gitti. Amerika Birleşik Devleti’ne söylemem sıkı dururum. Yüzde 19. Sadece yüzde 19. Geri kalanı çeşitli enstrümanlar var çeşitli piyasalar var çok daha eğlenceli. Bütün bunlar aslında bir düzenbazlık mı? Düzennbazlık değil ama real sektörde oluşan fon fazlası eskiden sermaye piyasalarını uçururdu. Firmalar kar ediyor diye şimdi öyle değil. Sermaye piyasası kendi kendine parasını icat ediyor. Kimse de real sektördeki karı ihtiyacı olmadığını söyleyelim. Güzel bir hikaye anlatacağım size. Bir gün önümüze bir çek geldi. Hatır sayılır bir kurumun çeki. Bayağı da bir para. Hemen orada gençler var. Tahsil edelim bunu dedim arkadaş. Bu tahsil edilebilecek gibi bir şey değil. Bir kurum bizden büyük. Bir de büyük ihtimalle bu para da yoktur. Arkasında da 13 tane imza falan. 12 kişi işini çözmüş. 10’a vermiş 10’a vermiş. Para yok ortada. Ama ne organizasyon. Sonunda bize gelmiş. Biz de aradık çekin sahibini. Biz de çekin var vardır dedi. Para var mı yoktur dedi. Çok net, çok eğlenceli. Peki ne yapacağız peki? Dedik abicim sana dedi müşteri çekleri var. Sen onları bize gönder. Ben de dedim senin çekini zarfa koyup gönderiyorum dedi. Bak iş çözüldü. Adama kendi çekin yeri döndü. Kendine vermiş olan çekleri bize verdi. Kendisi meseleden çıktı. Bizim de alacağımız biraz uzadı. Bu kadar basit. Aslında ortada hiçbir para transsektörü var. İngilizlere anlattım anlamadılar.
Nasıl falan filan. Fransızlara anlattım hoşlarına gitti. Dedi ki bir daha anlatır mısın dedi. Mahlakları bozulacak. Bunu unutun dedim. Bu konuda bir teori okudum. Türklerin aslında bu bitcoin meselesini önceden keşfettiği çekle çek aslında dünya piyasalarında vadeli bir şey değil. Madem öyle zorluyorsunuz ben de zorluyum. Fantaziyi şimdi bitcoin dedik bir kripto para insanların ve makinalarının ortaya çıkardığı
bir enerjinin bir alışveriş değerine dönüşmesi için düşünülür. Otonom ve anonim herhangi bir otoriteye ihtiyaç yok. Network yönetiyor. Bravo. Ama çek biraz farklı. Sonuçta bir bankanın ismi yazıyor. Öbür türlü senet olur. Hadi onu unuttursak bu da tüccarın eforunu bir şekilde alışveriş değerine çevirmesi olarak iddia edilebilir sanal olarak sanal demeyelim ayıp olur. Kaydî kaydî değil. Tabii şimdi bitcoinin karşılığı var zarar edersin ama sonuçta bir para var. Ama çek de bazen karşılık olmuyor.
Alaki çöküş millet ödemesem ne olur kardeşim veya yat alacağım ben ya çalışanlarına maaşını ödemiyor adam ama kaya gidiyor. Parayı merkez bankaları basıyor. Tüm parayı değil banknotu bizde merkez bankası basar. Bozuk parayı hazine basar. Biri devletin direkt kurumu ikisi de milletindir ama hazine daha çok devletin çok net hazine çünkü. Peki paranın nasıl ne kadar basılacağını emisyon mu deniyordu? Tabii emisyon deniyor. Bu kim karar veriyor? Buna ekonomin dinamikleri karar veriyor.
Ekonomi için gerekli olan dolaşım hızı vesaire bunların hepsinin bir formülü var. Ne ihtiyaç varsa mesela Fed dedi ki ben dibine kadar para basacağım merak etmeyin demek ki ihtiyaç öyle. Peki basacağı parayla dünyanın etrafında dolaşan kaydî dolar birbirine eşit bir asla değil. Sıkı durum 200 300 kat kaydî dolar var. Fazla dolar göz çıkartır mı olsun. Ama biz uyduruyoruz. O da öyle bir dolar yok. Mesela Türkiye gibi ülkeler 50 trilyon dolar mevduatı diyor. Böyle basılmış dolar yok. Onda biri kadar. Yani sanal mı?
Sanal demiyoruz hemen düzeltip kaydî hep beraber el ile tutuşacağız. Bütün dünyada dolar çekmeye gideceğiz dediniz ama müjdeyi vereyim. Yok öyle bir dolar altın içinde geçerli aynı şey değil mi? Bütün dünyada üretilmiş altın tarih boyunca iki tane olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar fena da değil 25 metre 50 metre nasıl ya düğünlerde takılanlar falan da tamam hepsi. Biz bütün bunları şey için soruyoruz zaten bizim bir flu tv parası projemiz var. Aslında bu mantıklı. Paranın değeri ülkedeki üretime üretmeyen bir toplumun parasının değeri artmaz. Bizim gibi ülkeler için biz üretimden şunu anlıyoruz. Demiri bükeceksin plasti eeceksin falan millet çağ atlamış. Biz hala bazı saray lordları var. Bizde lady’leri 5 bin tane adam çalıştırıyorlar diye çok batak bir şey yaptıklarını düşünerek sürekli hükümetin üzerinde baskı uyguları. Sadece bu hükümet değil yani olaylarla Türkiye ekonomisi kitabını yazdık.
Biz yalan alpayla yani bu cumhuriyet tarihidir eski bir şey yaptıkları inovatif olmayan işleri memlekete mecbur eden tipler bulur. Katva değeri yüksek olan bir ülkenin parasının değeri yüksek olur ama katva değer üretemiyorsan ki iracatımızın kilogramı 1 dolardan düşüktür. Tabii ki parası değerli olmuyor. Mesela Amerikan doları değerli diyoruz ya 10 yıldır 15 yıldır şunu duyuyorum. Dolar çökecek mesela Çin gelecek bu doğru mu? Çin gelemez çünkü Çin iracat edemezse 2 buçuk trilyon dolar iracat yapıyor. Yani yarım trilyon dolar net iracat yapamazsa 1 buçuk milyar kişi doyuramaz. Çok net bu. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri gibi pahalı insan çalıştırıp uzaya adam gönderecek hatta Mars’a adam gönderecek müteşebbis yaratacak kafada değiller daha. Bir Huawei çift yani herkesle uğraşıyor zavallı adam. Amerika ile uğraşıyor bir de kendi ülkesindekilerle uğraşıyor çünkü elden ayrıksız bir iş yapıyor. Kimseye anlatamıyor. O yüzden da Çin oralarda değil. Çin’in dünya lideri olması ben görür müyim bilemem. Ne olursa rezerv para olmaktan düşebilir Amerika. Başat güç olmaktan düşerse otomatik gider zaten. Ama bu da biraz yoruma açık bir şey ya. Yok o değil başat güçü illa silah olarak anlıyorlar. Mesela Bizans olmasaydı renesans olmazdı. Birinci Roma’dan daha kudretlidir Bizans. Richard Fiddler’ın Ghost Empire diye bir kitabı çıktı. Yeni terkize tavsiye edin. Gölge imparatorluk diye. Yani biraz tuhaf bir hale dans sistemi var. Sokaktaki dans çıkadın bile yani imparator için olabiliyor. İyi bir şey yani demokratik o açıda.
Fakat bütün bu entrikaların dışında müthiş bir helen edebiyatı, kültürü filozoflar vs. hepsi benimsenmiş bir sistem yaratılmış. Ekonomi güçlü ve illa büyük ordu bulundurmadan da başat güç olmayı da başarmışlar. 800 yıl rezerv para zor bir. Mesela Osmanlı Akçesi rezerv para olmamış. Çünkü bir tek futuhat var. Fetih hazineye öyle şey. Topları haricinde Fatih’in büyük bir inovasyon yok. İbrahim müteferrika. Yahu nasıl olur? Ceddin deden diye şimdi gireceğim. Ama öyle değil. Çok daha sert bir devlet sistemi gelmiş. Orada inovasyona yer yok.
Yer yok. Anca sultan müsaade edecek de bir şeyler yapacaksınız. Ve elden ayrıksa işler yaparsınız boynunuzu vuruyorlar. Yani siz paranın değerini hep inovasyona… İnovasyonla gelen güce. Domates üretmek veya fındıkta Türkiye çok büyük ya. Onunla bir şey olmaz. Tarım önemli ama rezerv para olamaz. Rezerv para olmanız için bir zamanlar çok modern bir iş yapmış olmanız lazım ki klasikleşeceksin. Çünkü o klasik lafını gençler kötü kullanıyor. Zamanında modern olan sonunda klasik olur. Ekonomi bir bilim midir? Ekonomi bilimlerin arasında en sonuncu sırada.
Çünkü işinde insan karakteri var. İnsan karakterinin işin içine girdiği yerde birebir pozitif bilimden bahsetmek çok mümkün değil. Amerika bir gün süper güç olmazsa bu. Diğerine inovasyondaki en büyüklerin gelme ihtimali varmış. Google’ı, Apple’ı vesaire gibi. Yani bir ülke değil ama. Hazır olun. 2030 yılında biz Mars’a seyahati başladığımız anda itibaren ülkelerin hegemonik güç olma işi bitecek. Biz zaten Türkler Osmanlı’da hegemonik güç olmayı bıraktığımız için bölgemizde hegemonik güç olmaya çalışanları zaten direkt olarak önlüyoruz. Zaten son yaptığımız şeyler olmuyor. Biz hoşlanmayız. Son imparator biz dikleriz. Gelene de tokatlarız tarzımız. O yüzden bugün mesela o Akdeniz’de olan bitenler, böyle olumsuz yorumlayanlar da var. Hayır sabır taştı. Ancak taşan sabır da bu hükümete rast geldi. Hegemonik güçler yerine üstadım. Yani devlet falan gibi. İnanılmaz büyük kolonizasyon işlerine girişmiş şirketler gelecek. Flu TV’nin parası, Google’ın parası gibi şeyler. Başka bir şeyler olacak. Devlet kapitalizmi ortaya çıkacak.
Mesela devlet diyecek ki bak arkadaş bak bir pandemi oldu. 40-50 yıllık şirketlerin 3,5 gayri ömrü varmış meğerse. Biz destek vermeseydik bunlar patlardı. Sizi işten atacaklardı. Şimdi seyredip bütün işi biz yapacağız. Daha mı daha fazla mı regulasyon olacak diyorsun? Olur şöyle diyecek. Biz size iş vereceğiz. Sevdikleriniz de işsiz kalmayacak. Biz de bu işi dünyanın küresel anlamda dev şirketleriyle beraber yapacağız. Yani şirketlerin büyüklüğü o devletlerden daha cüsseli olacak. Çünkü uzaya doğru giderken hangi devlet güçlüymüş var. Devlet emeği falan bakmayacak. Dünyada kalmak isteyenlere iş bulan bir devlet ve zorunlu istihdat dedikleri işte. Ama diyecek ki benim bazı kurallarım var ona göre. Aslında Amerika zaten bunu yapmıyor muydu? Yok yapamıyor şimdi. Çünkü orada bir kongre var temsilciler, meclis ve senat. Mesela blockchain çıkınca şu gördüğünüz telefonlardan biz oy vereceğiz. Sadece oy vermeyeceğiz. Yasalara da karar vereceğiz. Otorite diyecek ki birazdan bir yasa göndereceğiz. 4 saatte okuyun. Evet hayır çekim sen. Hop çünkü otantistite sağlandığı için telefon ya da herhangi bir cihazdan parlament ortadan kaybolacak. Parlament o gerek kalmayacak. Türkiye’de şöyle bir eleştiri var bitcoin ve benzer kripto paraları. Bunların arkasında herhangi bir devlet yok. Dolayısıyla ekonomi yok. Dolayısıyla bunlar tamamen düzenbazlıktır. Böyle mi? Yok. Atina’da bir konferanstaydım. Kağıt örnekleriyle anlattım. Bak o dükkana git Emrahik’in de alışveriş yaparsın İstanbul’da. Adam dedi ki ama dedi ben dedi paranın üzerindeki imzaya güveniyorum. E imzanın sahibi kim dedi. Böyle kaldı anlıyor. İmzanın sahibini bilmiyorsun ama güveniyorsun dedi. Yok haklısı dedim. Peki çocuğa para gönderirken nerede imza dedim. Bundan üzerinden gönderiyorsun aplikasyonla. Adam bir sustu. Konu böyle değil. Bir para otoritesine gerek olmadığını bazı akıllı insanlar anladı. Bir de merkez bankaların yani fed haricinin bir fonksiyonunda kalmadı. Neden fed haricinde? Çünkü fed dünyayı kurtarmaya çalışıyor. Onun da sonu gelecek. Ya diyecekler ki bunlar karşılıksız para basma lafı var ya kardeşim karşılıksız basılıyor zaten. Kim karşılıklı basmış bu güne kadar bu altın maltın uydurma bunlar. Ama şöyle diyorlar. Yahu ben bir enerjimi karşı tarafın kabul edeceği itibarlı bir değiştokucu aracını çevirebiliyorsam benim Merkez Bankası’na ne ihtiyacım var ki diyor ki de o. Mesela bir Alman markası beni satın alırsanız ve kullanırsanız kullandığınız saat boyunca size bitcoin vereceğim diyor. Şimdi nerede Merkez Bankası? Yok. Günün birinde çökecek. Aslında devletler bu işe teşne fakat bunun sonucunda acaba ulusal devletin başına bir şey gelir mi korkusu yaşandığı için Merkez Bankalarından vazgeçemiyorlar. Çünkü Merkez Bankası bin yıllık finaj sistemi içerisinde son iki yüz yılın icadı iş raydan çıkmasın. Kralın elinden, sultanın elinden bazı yetkilere alıp da senyora jacke dediğimiz para basmadan elde edilen şeyi tamamen hazineye millete armağan edebilmek için bulunmuş bir metod. Ve önemli bir metod. Önemli bir katerizör. Yoksa basın diyor. Bu arada Türkiye’de kontrol dışına çıkmış durumda. E tabii çünkü idarenin kontrolüne girdi de o yüzden. Bu yanlış bir şey. Tabii ki. Hiçbir Merkez Bankası şunu da diyemez. Ya işte hükümet büyümeye karar verdi ama benim canım bu sene bunu istemiyor. Öyle de bir şey olmuyor. Millet iş istiyor ama Merkez Bankası diyor ya benim enflasyonu yediden üçe indirmem lazım adamı döverler. Yani böyle bir şey de olmaz zaten. Yapmıyor da hiçbir Merkez Bankası. Bu vatandaşı da çok popülist olmuyor mu işte bizim son dönemde yaşadığımız. Şimdi burada Merkez Bankası başkanı olmak bizim gibi ülkelerde acayip zor bir iş. Hem siyaseti memnun edeceksin hem piyasayı hem vatandaşı. Herkesi memnun etmeye çalıştın mı herkesi mutsuz ediyorsun.
Ben hep şunu söylüyorum ne yapıyorsan eleştiriliyorsan abi o zaman doğrusunu yapacaksın. Hatta bazen de istifaya basıp gideceksin. Birisi senin gözünün içine baktığında böyle kafayı yere eğiyorsan zaten bunun bir anlamı yok. Sırası gelmiş hem biraz da geyik yapalım. Siz zengin misiniz? Çok zengin çünkü kendi kendime yetiyorum. Madem ekonomiden bu kadar anlıyorsun sen niye zengin olmadın diyorlar mı siz? Ekonomist iyi bir ekonomistse kendi kendine yeter. Hayallerin olmasını demiyorum. Ama ben kendi kendime yetiyorum ya bunda çok mutlu. Ama buraya gelmem üstadım. 51 yılımı aldım. Dikensiz gül bahçesi değil canım çok yandı.
Doktor 35 sene tıp eğitimi alıyor vesaire. Böyle şeylerle uğraşacağımıza kafadan parayı öğrenmeye çalışsak onu anladığımız zaman kısa yoldan aslında zengin olmaz mıyız? Abi yok becerikli bir doktor büyük ihtimalle benden 10 kat falan daha zengindir. Çünkü onlar çok acayip bir iş yapıyor. Hayat kurtarmak. Şöyle diyeyim size benim hep bir duam var. Zenginin derdini bana verme. Çünkü zenginin derdi büyük. Ne gibi? Bizdeki zenginin derdi şu. 58 metre yatalıyım en güzel kız kolumda olsun işte acayip saat çıkmış orada olacağım.
O almadan ben alacağım diyor. Tarkan konserde ön sıra ön sıra oturmazsa ortalığı birbirine katıyor. Paper Moon’da en iyi masa yap. Böyle bir kafa var. Bunlar acayip boş işler. Çok görücü ızdıraferici bir. Çarpıcı sırada şu marifetli bir şey yapayım. Elin oğlu arkabaşçısında helikopter yapıyor. Bunu düşünmüyor. Orada değil adamın kafası. Fıtbo klübünün başına geçeyim diyor. Hayaller bunlar. Beni restorana almadılar o zaman restoran açacağım ben diyor. Bizdeki kafa bu. Böyle dertleri Allah’ım bana verme diyorum. Hocam ben tatmin olmadım.
Ya siz bu özgüvenle bu para bilgisiyle o dertler sizde olmasa bile belli ki hayata dair çok yol kat etmişsinizdir. İnsanların düşlediği şeylere hiç para vermeden tecrübe edebilme şansı bulmuş şanslı insanlardır. Başka sorum yok. 80’lardan sonra neoliberal ekonomiler yaygınlaştı. Anladığım kadarıyla düzeltin beni. Tam öyle değil abi. Yani neoliberal bir şey uygulanmadı. Onu atıyorlar kafadan. Kapitalizm liberalizmi öldürdü. Yani fırsat eşitliği yaratan bir liberalizm vardı.
Bir liberalizmliyi boşluk zannediyorlar hiç alakası yok. Kapitalizm dedi ki abicim ben anlamam. Ben gücü elde ettim mezar geçerim. Peki dedi ki bizi kim kurtarır sosyalizm kurtarır mı? Yoo komünizm de geldi o da kapitalizmi sevdi. Dedi ki bir şey kuracağım politbüro hepinizi yöneteceğim ben ne istiyorsam o olacak. Onlar lüks içinde yaşadılar vatandaşı yüzde 99’u fakrı zayir etti. Hiçbir zaman pür liberalizm yaşanmadı. Peki siz pür liberalizmden yana mısınız? Ben şöyle bir liberalizmden yanayim. Bin kişilik bir yerde otururken 999 kişi büyük bir şehvetle yaşasın evet biz buna karar verdik dediği zaman bir tane akıllı adam ya bu doğru bir iş değil galiba dediğinde onu duyabilmek isterim. Şimdi liberalizm bu. O adam hayır benim aklıma bu yatmadı dediği zaman ona nefes alma fırsatı veren sistemi isterim. Ki orada hep beni ikaz etsin. Türkiye fakir bir ülke mi? Şöyle kendi kendine yetse fakir olduğunu düşünmeyecek.
Fakat biz bir şeyler yapmamız lazım o yüzden borçlanmalıyız kafasında gidip planlamadan yoksun davranan bir milletiz kendi etrafında da yaşıyor. Adam kayağı gidiyor ya kardeşim senin evindeki perdeler durumu ne sen buna yatırım yap. Öncelik tespitinde sürekli yanlış yaptığımız için ihtiraslarımız bizi yönlendirdiği için ihtiyaçların ne olduğunu unutup tamamen ihtiraslarımıza doğru gidiyoruz. Eğitim horlanmış son 20-30 yılda anne babanın da eğitimi bizde zayıf.
Ama hocam şimdi mesela bir Danimarka’ya bakıyorsunuz gayrisafi milyaslığa bakıyorsunuz. İnsan özeniyor. Niye Türkiye böyle olamıyor? Bizimki kadar lüks araba da yok heriflerde. Norveç’e gittim dünyanın en zengin ülkelerinden bir tanesi. Yolda bir tane lüks araba görmedim. Millet mutlu sporunu yapıyor eğitimine gidiyor çocuklar iyi. Çok kalabalığız diye paramız az. Nüfus çokluğu ekonomi için iyi bir şey değil mi hep öyle söylenir. Hayır hayır öyle bir şey. Nicelikle bizim gideceğimiz bir yer yok. Bize nitelik lazım. Ama hocam Çin.
Şimdi bana diyorlar ya hoca ama Çin’e de yabancı sermaye gidiyor git Çin’de yaşa o zaman ya diyorum. Suudi Arabistan’a Yemen’e de bilmem ne git orada yaşa yaşamıyorsun. Niye? Çünkü Atatürk Cumhuriyeti’nin nimetlerinin ne olduğunun farkındasın. Adam ilk 15 yıl zaten bütçe fazlası veren, cari fazla veren, dışlıcari fazlası veren bir ülkeden bahsediyor. Demek ki mottu bu. Kimsede mutsuz değil. Üç unsur söyleyeyim. Kendi kendine yetme çok önemli. Birisinin yardımına çok fazla ihtiyaç duymadan hayatına idare edin.
İki sabır karşındakini dinleme, karşılara bir lafını bitirsin. Rahmetli Erdoğan Alkin derdi ki sevmediğin adamların bile köşe yazısını okuyun. Üçüncüsü akıl. Hepsinden çok düzel. Zeki demiyorum. Aklı olan kişi vicdanlı olur. Vicdanlı olan kişide zaten bir anlamda inançlı olur. Din olabilir vesaire olabilir. İyi davranmaya inançlı olur. Yani kendi kendine yetmeden zenginleşmeye çalışan, bu arada kendini hiç sevmeyen ama çok beğenen tiplerle dolu bir ülke yarattık. Bunun çok çabuk düzeltilmesi lazım ama çok çabuk derken bir yirmi yılımızı alacağız. Gaz bulundu ya hocam. O fayda etmez mi acaba? Tabii şey var. Coming to gaz diye bir şey var. Gaza gelmek. Şu mümkün mü? Öyle bir rezerv bulunsaydı ki şu an bulunanın yirmi katı olsaydı, dünya çapında eksen kayması yaratacak bir şey mümkün müydü? Olabilir. Yani şöyle yirmi katı. Bu yirmi katı dediğiniz zaman Katar’ın doğal gazına falanlaşmış oluyor. Ama bu aslında inovasyon değil. Değil. Norveç gibi yapabiliriz. Mesela o kafada değiliz. Norveç kimse bilmez. Merkezi iliştirilmiş, centralized ekonomi yani nereye giderseniz dükkanlar devletin, petrol istasyonları devletin. Bu nerede? Sosyalist gibi. Sosyalist gibi bir şey dediğiniz doğru. Biz onu yapamayız. Bize pek uyumaz. Şöyle diyeyim haksız zenginleşme katsayı artar. Aynı kalsa bile meblağı yükselir. Şöyle bir laf vardır. Hey gidi densiz yiyemezsin ben seni. Yabancı şirketlerde gelir buraya hoppa bir dakika derler ve maraz çıkart. Dolayısıyla hükümetin bunu çok iyi. Hangi hükümetse yani.
Bugünümüzde 20-30 yıldan bahsediyoruz. Bunu çok iyi hesaplayıp maraza çıkarmadan işi üretmesi lazım. Çoksa Venezuela olur. Evet yani çıkması da her zaman hayırlı bir şey. Venezuela da aynı enayilik. Hey gidi densiz yiyemez. Bir tane iktidar geldi. Hop binmem. Abicim işte öyle hepsi benim olsun her şeyi millilleştireyim dedi mi tokadı yersin. Şimdi olmaz öyle şey anlatabildim mi? Biraz hani yurtta sul, cihanda sul derken Atatürk’ün en önemli hadisesini anlatayım. Osmanlı Bankası 1931 yılına kadar Merkez Bankası olarak kaldı.
Yapabilirdi. Sene 1923 Cumhuriyeti ilan ettim. İKSAT kongresinde yaptı Lozan’dan ve Cumhuriyetin kurulmasına. Hadi bakayım Merkez Bankası kurusun. Niye yapmadı? Çünkü Simon Bolivar böyle bir enayiliği yaptı. İngilizler geldiler dedi der ki sizin Merkez Bankanızı biz olalım. Paranızı biz verdik finanspanı biz saldık. İspanyoları kovdunuz. Şimdi biz diyor bunu geri alacağız. Simon Bolivar da kızıyor diyor gel defolun gidin diyor. Ben diyor kan ve gözyaşıyla kurdum bunları derken iki hafta sonra rıhtımda öldürüveriyorlar. Bu kadar basit. Hiç kimseye yaramayan bir sonuç oldu.
Latin Amerika hala aynı kafada kaldı. İspanyollar gitti ama sömürülüyor. Hatırdır ki öyle yapmadı. Bir tedirci geçiş yaptı. Osmanlı Bankası bir İngiliz Fransız ortaklığı olarak Merkez Bankası görevini devam etti. Ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı kurdu. Bu kadar zenginliği adamı tek başına yedirmezler. Bunun bir tedirci geçiş olur. Eğer tedirci geçiş yapmadın. Otokrat bir şekilde. Kendimiz yemeye kalkarsa yiyemeyiz. 20 katı bir şey nerede yiyeceğiz? Bizim zaten senelik tükettiğimiz belli. Bakın orada sıkıntı olur.
Hocam gerçeğe geri dönersek şimdi iki tane şansımız var. Hep milli ve yerli vurgusu yapılıyor ama biz aslında bunu kırdırabiliyoruz değil mi? Kırdırmak mı daha mantıklıdır yoksa? Kırdırmak derken dışarıya vermek. Evet yani siz çıkartın. Dolayısıyla kârımız azalacak. Şimdi yerli ve milli ürün. Öncelikle yerli ve milli tasarım bu. Tasarım yerli ve milli değilse senin ürettiğin şeyin yerli ve milli olmasını iddia etmen gülünç olur. Kaynak için konuşuyor ama Mustafa. Tabii aynı şeyi söylüyor.
Türkiye binalarıyla değil ama insanları ile yükseleceğini idrak ettiği gün zaten her şey yerli ve milli olur. Amerika’nın böyle bir kaygısı yok. Yerli ve milli olsun diye. Trump’ın ortaya koyduğu şeyleri değil ekonominin durumuna bak. Konuştukça konuşuyor. Boeing’in yarısından fazlasını Türkiye dahil birçok ülke üretiyor. Al F-35 içinde aynı şey. Yerli ve milli dediği zaman Japonların bir zamanlar düştüğü tuzağa düşeriz. 2000’lerin başına Japonya’ya gidiyorsunuz cep telefonunuzu kullanamıyorsun. Niye? Bizim sistem farklı. Para bizde kalıyor. Çok tülen. Gül paramparça oldu. Hala da zor durumdalar. Kamu borcunu milli gelir oranı yüzde 300’e yakın. Ama faiz eksidi hala. Ödenecek ama. Sonuçta bu. Kurtuluş yok. Yerli ve milli olabilme ilk önce eğitim sistemi. Hedeflenen yere göre kalibre edilmesi. Hedeflediğimiz yerleri. İmam hatiple bunu yapamayacağımız ortada. Çünkü imam hatipin bir amacı var. İmam hatip yani yetişim. Çok net. Bunda da ayıp bir şey yok. Olabilir. Ben mütedeyin bir eğitim almak istiyorum diyen gençlerin önünü açarsınız onlar iner. Ama sen uzay çağını yakalayacaksın. Yerli ve milli tasarım yapacak. Cep telefonu üretecek. Otomobil üreteceğim. Köpürsüz. Otonom anonim sistemler kuracağım. Çok bulutlu kendinden yönetilebilir. Bu imam hatiple olmaz. Şimdi dolayısıyla yerli ve milli diyorsan o zaman eğitimi şu anki bakanın kurguladığı gibi değil. Özgür düşünen vicdanı hür, irfanı hür. İnsanlarla dolu bir eğitim sistemin ortaya koyman lazım. Fena olacak temel bilimler. Ama sen din dersini zorunlu yapıp felsefe dersini seçmeli yapıp matematiği de bölüp
seçmelilerin içine koyup falan böyle oyunlar oynarsa o zaman yerli ve milli olmaz. İmam hatiple de birçok arkadaşım var. Aslan gibi de çocuklar yani kızlar. Ama konu bu değil. Konu diyorum ki söylediğimiz hedefle eğitimin kalibrasyonu farklı yönlere git. O zaman şöyle bir elit mi yaratmayı düşünüyoruz? Bir benim uygun gördüğüm gençler var. Onlar iyi eğitim görecekler. Bir de bu kısmı da buraya at. O zaman bu meslek lisesi kafasına dönüşüyor. Adam diyor ki meslek lisesi vereni diyor. Az açtı dedim. Abi sekizinci imam hatip açıyordunuz alkışlıyordunuz.
Sayın bakanı deseydiniz ya abi bundan çok açtık bir de meslek lisesi açalım demiyoruz. Tabii susuyor o zaman. Meslek lisesi niye istiyorsun? Torunacı mı lazım? Kaldı mı kardeşim böyle şey? İşte bana folk liftçi lazım. Yani şunu diyorsun sen. Sen zengin olacaksın ve kendi çocuğunu göndermediğin bir okul var. Onu tenezzün etmiyorsun ama başkasının çocuğuna onu reva görüyorsun. Mesela burada adalet yok. Sen kendi çocuğunu gönderebileceğin kadar iyi bir meslek lisesi ortaya koyabiliyorsan tamam amenna gözüm kapalı göndereyim diyorsan başkasının çocuğu da gitsin. Ama burada bir adaletsizlik var. Bizim zenginimiz zannediyor ki onlar zengin olacak. Toplum onlara çalışacak. Niye? Çünkü ben olmasam diyor Türkiye olmaz. Yok kardeşim senin kimler gelmiş kimler geçmiş bu memlekette bu kafadan çıkmamız lazım. Birisinin tutup bunu anlatması lazım. Ben de istiyorum yerli ve milli niye istemiyorum ya yani övmek istiyorum. Yerli ve milli zekayı oluştur. Metalin yerli ve milli olmasına gerek yok arkadaş. Elin oğlu artık tasarlıyor başka yerde üretiyor. Yani bu kafadan da çıkamıyoruz. Peki bitirmek için hocam benim meşhur bir sorum vardır.
Ne yapalım nasıl para kazanırız? Çok net söyleyeyim. Çalış çalış çalış. Yok yok hiç adalet derken mahkebeyi kastetmiyor. Firmalarımızda birçok genç şu endişe içerisinde eşekli bir çalışıyor. Ya o gören yok takdir eden yok. Terfiler, maczamları patronun kadın ya da erkek iki dudağının arasındaki keyfiyete bağlı hiçbir kurumsallık yok. En kurumsal olduğunu iddia eden holdinglerde de böyle. Çalışanlar arası adalet diyorsun. Çalışanı mutsuz patronu mutlu şirket görmüyor. Hocam bir de çalışanı mutlu patronu mutsuzlar var.
Mesela o da o da sabah 10 da gel diyor. Adam öğleden sonra 3 de geliyor. Bunda ne yapmak lazım? Mutluluk eşittir verim. 2. Özgürlük nedir özgürlük? Özgürlük istedikleri kadar hocam bizde. Özgürlük sadece bu değil. Ters giden işi amirine söyleyebilme kabiliyeti. Ben abi bunu dedin ama benim kafama yatmadı. Üstad bak bu bizi yanlışa götürür.
Tamam o zaman yanlış yerde çalışıyorsun. Genel müdürün de eğitimine ihtiyacı var. Yönetim kurulu başkanın da icabında yeni nesille anlaşabilmesi için veya sermaye piyasası halka açıksa bunun kurallarını anlayabilmiş için bir eğitim görmeye ihtiyacı var.
Patronun da en aşağıda şoförün de aynı sekreterin en aşağı derken hiyerarşik sırada söylüyorum yoksa hepsinin çok önemli bir orkestra gibi idare ediliyor olması lazım. Çünkü hiçbir orkestra şifre şunu demiyor. Piyanist tipine kılalım kahve yuvarla. Yok öyle bir şey veya arkadaşlar bu sene basit bir parça çalacağız ve bütün yılı böyle bitirir. Var mı böyle bir orkestra? Herkes en zorunu deniyor. Ama nasıl zoru? Aheng içinde çaldırmaya deneyerek. O yüzden adalet, özgürlük, eğitim. Sonra zenginleşiyorum. Hocam gördüğümüz kadarıyla bu 3 de yok şu anda Türkiye’de. 3’ü eksik. Z kuşağını bu anlattığınız kalıba ve formüle nasıl entegre ederiz onu konuşalım. Fak bir hint verim iki tane oğlum var biri 20 öbürü 17. Büyük olan bana şöyle dedi. Baban senin gibi olmayacağım zaten beni zorlama. Dünyanın en kötü şeyi beni ver. Niye diyorum onu? Çok çalışıyorsun ortada bir halt yok diyor. Demek ki adam yat kat falan bekle. Şimdi kafası değişti. Neden biliyor musun? Sabır gösterdi. Küçük oğlan diyordu ki o çok daha kibar. Baba senin gibi olunur mu zaten diyor. Kefereler ikisi de benim gibi olmak istemiyor. Şimdi biz buna ikna olduk mu?
Bizden sonraki kuşakların bizim gibi olmamalarına o zaman en iyi halimizi onlara sunacak hale geliyoruz. Ve bugün iki oğlum da benim gibi olmayacaklar biliyorum. Ama benden büyük keyif alıyorlar. Ben onları dinliyorum beni çok eğlendiriyorlar. Çok da iyi çocuklar olur Allah şaşırtmasın. Ama bunun için sabır gösterdi. Hiçbir dediklerini bağırmadım kızmadım itiraz etmedim anlat dedim. Peki dedim bu açıdan düşündün mü dedim. Aa vallaha dur falan filan gençlere böyle yaparsak kazanırız onları. Hocam o da kolay değil.
Haklısınız ama yap birisi yapacak. Ben yaparım siz merak etmeyin. Peki hocam çok teşekkür ederiz. Sağ olun. Görüşmek üzere. Çok teşekkür ederim.
Altyazı M.K.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir