"Enter"a basıp içeriğe geçin

Patates dünya tarihini nasıl değiştirdi?

Patates dünya tarihini nasıl değiştirdi?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=pFRvpc4T07w.

3 diş sarımsak ve 1 adet kuru soğanla hazırlanmış bol karabiberli patates çorbası. Haşlanmış patateste yoğrulmuş limon dilimi ve marulla servis edebileceğiniz lezzetli bir patates köftesi. Tavuk, patates ve yufkanın muhteşem uyumu ile ortaya çıkan şık misafir yemeği patates bohçası. Son olarak 2 adet orta boy patates, yumurta, şeker, vanilya ve irmikle yapılmış oldukça lezzetli bir patates tatlısı.
Gördüğünüz gibi patatesli menülerin ve patates kullanılarak ortaya çıkan lezzetlerin bir sınırı yok. Ancak içeriğimizin amacı karnınızı doyurmak değil. Bugün size tarih, politika, tesadüf ve bol patates dolu bir içerik vaat ediyoruz. Patatesin tarihi nasıl değiştirdiğini anlatmak için hazırız. Sizin de izlemeye hazırız dediğinizi duyar gibiyim. Hemen başlayacağız ancak önce GZT’nin 600 bine yaklaşan YouTube ailesini 1 milyona ulaştırma hedefimizi hatırlatmak istedim. Abone olup bildirilmeli açarsanız oldukça iyi içerikler sizi bekliyor olacak. GÜNAY AMERİKA Bundan yaklaşık 7000 yıl önce Güney Amerika’daki çiftçiler patatesi bulup incelemeye başlamıştı. Önceleri yabani bir bitki olarak değerlendirilip besin olma ihtimali çokça uzak görülen patates, Güney Afrika topraklarında uzun süre varlığını sürdürdü. Yavaş yavaş denene denene ve yenebildiği anlaşıldığı andan itibaren Kolombiya, Venezuela, Şili ve Kuzey Arjant’ine yayılmaya başladı. Hatta adını da Peru’da bir kabilenin dili olan Quechua’dan aldı. Yaklaşık birkaç saniye önce yayılmaya başladı dedim ancak bu yayılma oldukça yavaş ve sınırlı sayıda insan için gerçekleşti. Kitleler ve söz konusu ülkeler patatesle tam olarak tanışamadı yani. Aslında patatesli ancak bir o kadar da patatessiz geçen günler bizi 1500’lü yıllara götürdü. O günlerle özleşleşen keşifler patates içinde kendini göstermişti.
Güney Amerika’nın Ant Dağlarına gelen İspanyol gemiciler burada patatesle karşılaşıp ”Aa ne enteresan şey” deyip geçip gitmedi. Tadına bakıp ”Aa ne lezzetli şey” dedi ve her şey tam da bu noktada başladı. İspanyol gemiciler buradaki patateslerini alıp ülkelerinin güneyine ekmeye başladı. İspanya’nın güneyinde bolca patates çıkaran gemiciler kısa sürede tüm ülkeye bu lezzetli ürünü götürmeye başladı. Yetmedi hediye etmek ve tanıtmak gibi amaçlarla İtalya ve Portekiz’e de götürdü.
1500’lerin sonunda İngiliz gemiciler de patatesle tanıştı. İrlanda, İskoç ve Galilerde patates yetiştirilen ülkeler listesine adını yazdırıyordu. Patatesin Avrupa’ya gelişi o dönem ki insanların ağzının tadını değiştirmekten çok daha fazlasını yaptı. Dünyaca ünlü tarihçi William McNeill’ın 1999’da yazdığı ”Patates Dünya Tarihi’ni Nasıl Değiştirdi” başlıklı makale, bu içeriğimizin konusunu tayin et desek yanılmış olmayız.
Şimdi o dönemin Avrupa’sını konuştukça konuyu çok net hale getirmiş olacağız. Gemicilerin tesadüfen bulduğu ve tadına bakıp beğendiği patatesler kıtlık sorununa doğru sürüklenen Kuzey Avrupa için resmen kurtarıcı oldu. O dönem büyük bir açlık sorunuyla karşı karşı olan Avrupa ülkeleri Amerika’dan gelen patateslere sıkı sıkı sarılmıştı. Tahıllardan bile 4 kat daha fazla karbonhidrat içeren bu bitki İspanyol gemiciler için iyi ki bu kadar meraklıymış dedirtmeyi başardı. Durumu hiç iyi olmayan insanlar karnını doyurabildi, şehirleşme ve zenginleşmenin önü açıldı. En önemlisi de nüfus artışı için gerekli zeminin temellere atıldı. Savaşların büyük yıkımlar doğurduğu o günlerde nüfus devletlerin güçlü kalabilmesi için en güçlü silah konumundaydı. Aynı zamanda devletler sanayileşme süreçlerini de hızlandırmaya çalışıyordu. İşte tüm bu sebeplerle öncelikle açlık ve kıtlığa çözüm bulmaları gerekiyordu ve o çözüm Amerika’dan gemilerle getirilen patatesler oldu. Yani bugün sofralarımızın daimi üyelerinden patates Avrupa tarihini yok olmaktan kurtarmıştı. Peki tüm bu konuştuklarımız ışığında patates tüm Avrupa’ya iyi geldi diyebilir miyiz? Hayır, maalesef diyemiyoruz. Gözümüzü şimdi de Irlanda’ya çevirip patatesin diğer tarafını konuşmanın tam sırası. İngiliz gemicilerin keşfi sonrası İskoç ve Galler’le birlikte patatese kavuşan ilk ülkeler arasına giren İrlanda, bu bitkinin tarımını yapan ilk ülke olmayı da başarmıştı. Yaklaşık 200 yıl boyunca yani 1800’lerin sonuna kadar patates sayesinde birçok sorununu çözen ülke, 1845’te büyük bir sorunun tam ortasına oturdu. O dönem ülkenin birinci besin kaynağı haline gelen patateslerde ortaya çıkan Mildio isimli bir hastalık tüm şehirlere hızlıca yayıldı. Yağışlı ve soğuk iklim şartları sebebiyle oluşan bir tür mantardan dolayı patatesler henüz tam olarak olgunlaşmadan ölüyordu. Yanmayacak durumda olan patateslerle dolu tarlaların bu durumu tam tamına 6 yıl sürdü. İrlanda’nın birinci besin kaynağı patatesti ancak patates yemek mümkün değildi. Kurtuldukları açlık kriziyle yeniden karşı karşıyalardı. 6 yılda 2 milyondan fazla İrlandalı açlık ve kıtlığın getirdikleri nedeniyle hayatını kaybetti. Görüyorsunuz, her konuda Madalion’un en az 200 olduğu gerçeğiyle yine karşı karşıyayız.
Patates Dendiğinde Hep Açılan Bir Sohbet Konusunda Değinmeden Bu İçeriyi Tamamlamak Çokta Hoş Olmayacak Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman hiç patates yemedi. Arkadaş Sohbetlerinde konu ne zaman tıkansa iyi bir kurtarıcıya dönüşen bu bilgiyi biraz detaylandıralım. Patates Türk Mutfağına Ne Zaman Geldi? Bu sorunun cevabı 1850’li yıllara tekabül ediyor. Bu tarihte henüz Osmanlı topraklarında ekimi yapılmaya başlanmayan patates Avrupa’dan ithal ediliyor ve İstanbul’daki pazarlarda satılıyordu. Ekimi ise ilk kez 1876’da Sakarya Ovasında başladı. Dönemin Hüdaendigar yani Bursa valisi Ahmet Vefikpaşa Avrupa’da bu kadar tutan ve doyuruculuğu tartışmasız olan ürünün Osmanlı topraklarına da ekilmesine öncülük etti.
Patatesin Osmanlı’daki yaygınlığı zaman içerisinde artarken 20. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti’nde görülen tarımda sanayileşme politikaları çeşitli illere ziraat eğitimi veren okulları beraberinde getirdi. 1910’da Fransa’dan getirilen hastalıksız tohumlar bugünkü gibi verimli ve sağlıklı patates ekiminin önünü açmış oldu. Patatesli bir menüyle başladığımız içerimizde patatesin tarihine dair birçok şeyi konuştuk. Şimdi biraz da patatesin faydalarından bahsedelim istiyorum. Öncelikle dünyanın en doyurucu besinlerinden biriyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyelim. Patates gerçekten iyi bir antioksidan kaynağı ve kan şekerini düzenlemek için de oldukça iyi bir yardımcı. Sindirme ve iltihap gidermeye de faydalı olan besin için birçok sağlık otoritesi belli limitlerle mutlaka tüketilmeli diyor. İçerinin yavaş yavaş sonuna gelirken Amerika’da keşfedilip Avrupa’yı ayağa kaldırmaya başaran patates için oldukça ironik bir durumu da muhakkak konuşmamız lazım.
Özellikle Amerika Birleşik Devletleri için ekonomiyi ayağa kaldırırken kitlelerin sağlığını oldukça olumsuz etkileyen fast food kültürü büyük ölçüde patatesten güç aldı. Dick ve Mac Mcdonald tarafından Kaliforniya’da 1940’ta kurulan dünyanın en büyük fast food üreticisi Mcdonald’s, 1949’da menülerine patates kızartması eklediği andan itibaren satış bekkar rekorları kırmaya başladı.
Bugün sağlıksız beslenmenin önemli temsilcilerin arasında gösterilen birçok fast food restoranın menülerini patatesle hayal etmek neredeyse imkansız. Kuzey Avrupa’da açlığı ve kıtlığı bitirip, İrlanda’da açlık ve kıtlık doğran, Amerika’nın zenginine zenginlik katsa da doğurduğu obeziteyle çok sayıda insanı zor durumda bırakan patatesi konuştuk. Bu çok neti bir atasözüyle bitirelim.
İhtiyacımızdan fazla tükettiğimiz her şey zehirdir.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir