"Enter"a basıp içeriğe geçin

Peygamberimiz’in(sav) Dilinden Öldükten Sonra İlk Ne Olacak? – (Kabir Hayatı)

Peygamberimiz’in(sav) Dilinden Öldükten Sonra İlk Ne Olacak? – (Kabir Hayatı)

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=HVjtWltVj4M.

Ölüm Meleği’nin Yardımcıları, Rahmet ve Azap Meleklerindendir. Bir insan vefat edeceği zaman ölüm meleğiyle birlikte rahmet ve azap melekleri de hazır olur. Bu melekler, eceli gelmiş olan mümine güzel surette görünüp, rıfkla, yumuşaklıkla muamele ederler ve müminin ruhuna Çık ey güzel cesette bulunan doygun ruh! Hamdedici ve Allah’ın rahmetiyle, güzelliklerle müjdelenmiş olarak çık ve Rabbine kavuş diye hitap ederler. Yünün içinden çekilen dikenin günden bir şeyler koparması gibi, ruh da bedenden çıkarken cesedi paramparça edercesine bir acıyla bedeni terk eder. Mümine verilen bu müjde ve meleklerin güzel görünüşü ise, kılıçların vuruşundan daha şiddetli olan ölüm acılarını unutturur ve onu sevince gark eder. Ölümün şiddetini şöyle bir kıyas da daha iyi anlatmak mümkündür. Bizim bir yerimize bir diken batınca, yahut bir uzvumuz kesilince duyduğumuz acı, o anda oradan canın çekilmesi sebebiyledir.
Bunu bütün uzuvlardan canın çekilmesi anındaki duruma kıyaslarsak, ölüm acısının ne kadar şiddetli olacağı daha iyi anlaşılır. Ruh, vücudumuzu tedrici olarak terk eder. Önce ayaklardan yukarı doğru çekilir. Ayaklar soğumaya başlar.
Daha sonraysa bacaklar ve daha yukarı kısımlardan çekilir ve gırtlağa gelince artık insanın dünya ile ilgisi kesilir. Dünyayı göremez ve öteki aleme yönelmiş olur.
Artık can boğaza dayanmıştır. Azrail aleyhisselam, dünya ile irtibatı koparacak son hamleyi yapar ve ruhu kabz eder. Can artık boğazdan çıkmıştır. İyi bir kişi öldüğünde ruhlar aleminde muhteşem bir misku amber kokusu etrafa yayılır.
Melekler o kişinin ruhunu taşımak isterler. Kötü biri öldüğünde ise iğrendirici ve pis bir koku etrafı sarar. Artık imtihan bitmiştir. İman etmenin veya tövbe etmenin hiçbir faydası kalmamıştır. Melekler o ruhu hemen yükseltmeye başlarlar. Dünya semasına varınca gök kapılarının kendisine açılmasını isterler. Böylece 7. kat semaya gelince Allah Teala ”Kulumun kitabını illi yuna yani levhi mahfuzun bir kıtasına yazın ve onu yeryüzüne iade edin. Ben onları topraktan yarattım. Yine toprağı çevireceğim ve ikinci defa ondan çıkaracağım.” buyurur ve melekler ruhu yeryüzüne indirirler.
Bu hadiseler çok kısa bir zamanda gerçekleşir ve bundan sonra ruh bedeniyle alakadar olmaya başlar. Ruh gelir bedenin yanında durur. Eğer ölen kişi iyi biri ise, birisi gelip cenaze namazını bir vakit sonra kaldırmayı teklif etse, nimetlere, hayırlara kavuşmasını ertelediği için o ruh ona beddua eder. Eğer ölen kötü bir ruhsa o da gecikmeyi ister. Bir kişi gelip cenaze namazını erken almak istese, azaba daha erken gideceğinden dolayı o ruh ona lanet eder. Ruh kendisini kimin yıkayacağını, cenaze namazını kimin kıldırdığını, namazına kimlerin katıldığını görür. Ailesinin yakarışlarını, arkadaşlarının kendisi hakkında ne düşündüğünü duyar.
Cenaze namazının ardından kabre varana kadar edilen sohbetlerin nedenli değiştiğine şahit olur. Çoktan futbol, siyaset ve para konuşmaya başlamıştırlar. Aslında dünyada ne kadar da unutulmaya müsait bir cümle olduğunu görür. Kabire kadar kendi bedenini takip eder ve ceset kabre girdikten sonra da ruh cesede iade olur.
Kendisini defnetmeye gelenler birer birer dağılmaya başladığı zaman, gidenlerin ayakkabılarının seslerini kabirden işitir. Zaten herkes ona ancak kabrine kadar arkadaşlık edebilir. Dünyadayken teselliği bulunan meselelerse kabrin bu tarafında pek esasızdır. Derken siyah ve mavi renkli iki melek çuka gelir. Münkâr ve nekir. Sesleri şiddetli gök gürültüsü ve gözleri çakan şimşek gibidir. Tüyleri yerde sürünür, kabri dişleriyle deşerler ve teftiş ederler. Cenaze mezara konduğu zaman kendisini teşhî edenlerin daha ayak sesleri kesilmemiştir ki melekler kendisine soru sorarlar. Tam da o dakikada nurani bir şey gelir ve onun başucuna oturur.
Bu onun namazıdır. Bir başka nurani şey ayak ucuna oturur. Bu onun sair hayrat ve hasenatıdır. Bir başka nurani şey onun sağ tarafına oturur. Bu onun orucudur. Bir başka nurani şey sol tarafına oturur. Bu da onun zekâtıdır.
Bunlar sağdan ve soldan kabrin onun kemiklerini sıkmasına, canını yakmasına, sıkıntılar vermesine karşı korurlar. Rabbin kimdir? derler. Mü’min ruh, Rabbim Allah’tır der. Onlar dinin nedir? derler. Mü’min ruh, dinim İslam’dır der. Onlar bunları sana bildiren nedir? derler.
O da Allah’ın kitabını okudum, ona inandım ve tasdik ettim der. Bunun üzerine semadan bir ses gelir. Kulum doğru söyledi. Cennette makamını hazırlayınız. Onun için cennetten bir kapı açınız der. Peygamberimizin aleyhisselatü vesselam ifadesine göre,
Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur. Melekler kâfir, münafık veya günahkâr ruhu sorguya çektiklerinde ise, Rabbin kimdir? derler. O da şey bilmiyorum der. Onlar dinin nedir? derler. O da şey bilmiyorum der.
Onlar size kim peygamber olarak gönderildim? Peygamberiniz kimdir? derler. O yine şey bilmiyorum der. Her ne kadar cevaplarını dünyadayken bilse de yaşamadı, Gereğini yerine getirmediği gerçekleri orada söyleyemez. Çünkü burası amellerle konuşulan yerdir. Bunun üzerine semadan bir ses, Yalan söyledi. Cehennemdeki yerini hazırlayınız der. Onun için cehenneme bir kapı açarlar. Cehennemin harareti ve kokusu gelir. Kabri daralır ve onu sıkıştırır. Çirkin yüzlü ve kötü elbiseli bir adam gelir ve ona şöyle der. Sana yazıklar olsun, vaad olunduğun gün işte bugündür. Kötü ruh ona, sen kimsin? çirkin yüz kötülük getirdi der.
Salih amellerin nurani suretlere büründüğü, Kötü amellerin ise kötü suretlere büründüğü bu alemde çirkin adam cevap verir. Ben senin çirkin amelinim der. Bunun üzerine Rabbim kıyameti koparma der. Sonra kör, sağır, dilsiz ve elinde balyoz olan birisi gelir.
Elindeki bir dağ, toz toprak edebilecek olan bir balyozla kötü ruha vurur ve onu toprak ediverir. Sonra Allah onu eski haline getirir, tekrar vurur. Öyle bir çığlık atar ki insanlar ve cinlerden başka her şey onun feryadını işitir. Zeyd bin Sabit anlatıyor.
Allah Resulü Aleyhisselatü Vesselam ile beni Neccara ait bir bahçedeydik. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam bir katırın üstündeydi. O an katır bir tarafa doğru meyletmeye başladı. Neredeyse efendimizi Aleyhisselatü Vesselam üstünden atacaktı. O kadar hızlı bir tarafa gitmeye başladı ki bir de baktık etrafımızda kabirler var. Bu kabirlerde kimler var biliyor musunuz diye sordu.
Birisi, evet ya Resulallah ben biliyorum dedi. Eğer sizler bu arkadaşlarınızı defnediyor olmasaydınız ben şimdi burada Rabbime dua ederdim ki kabirde azap görenlerin feryadını, figyanını size duyurmak isterdim. Eğer bu feryatları duysaydık belki kabirlere gidemeyecek, bir daha mezar kazamayacak, korkup ölülerimizi denizlere atacak, sahralara bırakıp kaçacaktık.
Şeddad bin Eus de şöyle demiştir. Ölüm, dünya ve ahiret musibetlerinin en korkuncudur.
Eğer ölülerden biri kalkıp da dünyadakilere ölümü haber verseydi, dünyadan faydalanamaz ve hiçbir şeyden lezzet alamazlardı.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir