Sovyetler Birliği’nde Komünist Yaşam Nasıldı? (1991 öncesi)
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=vFfZGl6wheA.
Günümüzde özgürlüğünü ilan etmiş 15 ülkenin birleşmesiyle oluşan Sovyetler Birliği neredeyse 70 yıl boyunca dünyanın büyük bir kısmına zorla hükmetmişti. Bilginin dikkatli bir şekilde kısıtlanması nedeniyle çoğu insan demirperdenin diğer tarafında yaşamın nasıl olduğuna dair çok az şey biliyor. İktidarın değişmezliği halk hayatında durgunluk yaratıyordu. Stalin 31 yıl boyunca hüküm sürmüştü.
1921 ile 40 yılları arasında yaklaşık 3 milyon kişi çeşitli sebeplerden dolayı hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu sebepler hırsızlık, birilerini hayatına kastetme gibi şeyler değil. Stalin hakkında espiriler yapmak ya da onun hakkında konuşmaktı. Suçları sadece düşüncelerini dile getirmek olan şairler, yazarlar, papazlar ve binlerce iş adamı hapislere tıkıldı. 1931 yılına kadar yaklaşık 380 bin köylünün varlıkları el konulara kamulaştırıldı ve bu insanlar Sibirya’ya sürgün edildi. Sovyetler Birliği’nin askeri gücü, hitsleri yelilgi uğrataşacak kadar artmıştı. Ancak bu başarının ardında anlatılmayıp göz ardı edilen bir şey vardı. Gulaklar. Halktan milyonlarca insanın halk düşmanı olarak suçlanıp cezalandırılmak için gönderildiği kamplar. Burada cezalılar iş güçleri bedavı olarak sistemli bir şekilde kullanılıyor ve sanayinin gelişmesine katkı sağlanıyordu.
İnsanlar bu kamplarda nazilerin toplama kamplarında olduğu gibi gaz odalarında katledilmedi. Fakat Sibirya’nın dondurucu soğuğu, yetersiz beslenme, sağlıksız koşulları, bakımsızlık ve aşırı çalışma saatleri nedeniyle milyonlarca insan hayatını kaybetti. Sovyetler Birliği’nde siyasi nedenlerle idam edilen, sürgüne uğrayan,
gulaklarda çalıştırılan ve diğer yöntemle cezalandırılanların toplam sayısı resmi kayıtlarda 4 milyonken günümüzdeki tarihçiler bu sayının 15 milyona kadar çıkabileceğini tartışıyor. Düşünün, gece yarısı sessizce hiçbir suçu olmadığı halde tutuklanan insanlar Sibirya’nın uçsuz bucaksız ormanlarında kurulan kamplara götürülüyorlar. Burada belirli işler karşılığında bir kase yulah çorbası içebilmek için çalıştırılıyorlar.
Mahkumların kamp yerine gelmesi de oldukça içler acısıydı. Yolculuklar genellikle 34 gün sürmekteydi. Mahkumlara yolculuk boyunca bazen 300 gram ekmek verilir, bazen de bilerek salamura balık verilirdi. Amaç mahkumları aşırı derecede susatmaktı ve günde bir bardaktan fazla su verilmezdi. Hatta bazen birkaç gün boyunca su verilmediği de olurdu. Mahkumlar demir parmaklar arasından sarkan buz sarkıtlarını yalamak zorunda kalırdı.
Tuvalet ihtiyaçlarını karşılamalarına ise günde bir kez izin verilirdi. Onlarsa sistemi provoke etmek amacıyla bazen intihar ederler ama ölümler gizli tutulur, kayıt altına alınmazdı. Şehirlerde yaşayan halk yurt dışına kafasına estiği gibi gidemezdi. Sadece diplomatlar, makam sahibi olan insanlar ve Stalin’ın partisiyle ilişkisi iyi olan insanlar gidebilirdi. Çoğu insanın en büyük hayali başka bir Sovyet ülkesine gidebilmekti. Ülkede kıtlık vardı. İnsanlar çoğu ihtiyacına ulaşamıyor, uzun kuyruklarda saatlerce bekliyorlardı. Market taraflarında tek tip ürünler olurdu. Mesela tek bir marka yağ gibi veya çikolata gibi. Komünist Sovyetler Birliği’nde ev alabilmek için sıraya girilir ve böylece devletten bedava ev alınabilirdi. Eğitim, sağlık hizmeti de bedavaydı. Eğitimde çocuklar yeteneklerine göre yerleştiriliyordu. İnsanlar ücretsiz imkanlara sahipti ama özgür değillerdi, çalışmak zorunluydu. Özel şirketler diye de bir şey yoktu. Bütün şirketler devlete aitti. Her vatandaş evden işe ücretsiz ulaşım hakkına sahipti. Sabahtan akşama kadar sadece devlet için çalışıyorlardı. Bir iki büyük şehir sayılmazsa Rusya dışındaki diğer 14 cumhuriyetin tüm şehirlerinde insanlar aynı hayatı paylaşırdı. Herkes okulda aynı kitapları okur, aynı deftere aynı kalemlerle yazı yazarlardı.
Üniversiteye girebilmek içinse her öğrenci Marx’ın kapitalini ezberlerdi. Herkes aynı üniformayı yani kahverengi ya da siyah önlük, beyaz gömlek giyer, kırmızı boyun bağı takardı ve herkes denini dedesi olarak görürdü. Televizyonda sadece bir kanal bulunur ve her akşam 9’da 15 Cumhuriyetin 15’inde de Çocuklar İçin İyi Geceler Minikler adında bir propaganda programı yayınlanırdı. Sovyetler Birliği’nde bir çalışma yılı 11 aydı ve net ücretli yıllık izin 28 gündü. Resmi olarak kadınlar 55, erkekler 60 yaşında emekli olabiliyordu. Fakat yaptığı işin tehlikesi ve kişiye verdiği zarar bu yaşı 45 ve 50’ye indirebiliyordu. Ödenen maaşların düşüklüğü ve kentsel alanlardaki yetersizlik tabii ki bazı sorunların da beraberinde getiriyordu.
Mutfak, banyo gibi yerlerin ortak kullanıldığı, komünite evlerinde mütevazı imkanlar ve çoğu zaman zorluklar söz konusuydu. Yerel yetkili makamlar bir ailenin evini çok aileli bir eve dönüştürebilirdi. Yani bir gün kapı çalar ve yetkili makam tarafından eve bir kiracı getirilebilirdi.
Sizin seçmediğiniz kiracılar çok az miktarda para öder ve sınırlı özel bir alana sahip olurdu. Kendi evinizde sizde. Milyonlarca sovyet vatandaşı bu sıkışıklıkla yaşadı ve imkanlarını paylaştı. Ortak kullanılan mutfaklar, tuvaletler ve asma kilitli dolaplar.
Dairelerin ayrılması için düzenlenen bekleme listeleri insanları 10 yıl veya daha uzun süreler bekletebilirdi. Ancak bazı işçiler için vefalı emeklerinin karşılığı daha iyi evlerle geri ödendi.
1950’li yıllardan itibarense Sovyet yetkililer ev krizini milyonlarca ucuz ve hızla inşa edilmiş konus primleriyle çözmeye çalıştı. Bir nevi prefabrik apartmanlar ama biraz daha farklı. Binaların duvarları fabrikada bir panel halinde oluşturulup inşaat yerinde montajlanıyordu.
Bu yöntem hem inşaatı hızlandırırken hem de maliyeti oldukça düşürüyordu. 1960’lı yıllarda bu panel binalar huruşovka olarak bilinmeye başlandı. Yalnız yaşayanlara ya da çocuğu olmayan evli çiftlere yatak odası olmayan bir mutfığı, bir solunu ve bir banyosu olan daireler veriliyordu. Ayrıca hemen hemen her dairenin balkonu bulunuyordu. Fakat evlerin odaları o kadar küçüktü ki genellikle bu balkonlar sonradan odaya dahil ediliyordu. Evlerin duvarları ise duvar kıyıtlarıyla kaplanırdı. Aslında düzünelerce çeşidi olan bu panel binalar günümüzde hala milyonlarca insana yuva olmaktı. Stalin’dan sonraki Sovyet liderlerinden biri Nikita Khrushchev 30 yıl boyunca bu sanayileşmiş konutları Sovyet manzarası haline getirdi. Bazı birimler sadece 25 yıl dayanacak şekilde inşa edilmişti. Bugün ya yıkıldı ya yıkılacak ancak sayısız prefabrik daire günümüzde hala ayakta.
Ortalama olarak bir odalı evler 16 metrekare, iki odalı evler 22 metrekare, mutfaksa sadece 7 metrekare. Bu bu şehirde yok ve işe yarar ve aristokratik bir yer yok. Fakat kvartal ve yasak bir kıyım. Peki Rus halkı yaşamından memnun muydu? İşte sosyalist rejimden sonra 1990 yılında Moskola’da açılan ilk mektanasın şubesindeki bu kuyruk kapitalizmin komünizme karşı nasıl güç kazandığını gösteriyor. Ayrıca bir Kazakistanlının anlattıklarına göre herkes orada da Rusça konuşurmuş ve genellikle Rus okulları varmış. Okullarda Kazaklara Rusça konuşmaları için baskı yapılırmış.
O zaman Rusça konuşmak adeta moda haline gelmiş çünkü Rusça konuşmayanlar köylü veya cahil olarak nitelendirilirmiş. Kazakça konuşmak adeta ayıpmış ve bu zihniyet hala devam etmekte. Ayrıca Sovyetler Birliği’ndeki bütün Türkiye Cumhuriyetler’de yöreye özgü milli bayramların kutlanmaları da yasaklanmış.
Türkiye Cumhuriyetler Nevruz bayramlarına ancak 1991 yılında Sovyetler Birliği yıkılınca bağımsızlıklarını kazandıktan sonra kutlayabilmişler.
İlk Yorumu Siz Yapın