"Enter"a basıp içeriğe geçin

Tarihin En Ünlü Suikastının Öyküsü – Jül Sezar’ın Ölümü

Tarihin En Ünlü Suikastının Öyküsü – Jül Sezar’ın Ölümü

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=TbWFyIqtBsA.

Milattan önce 49 yılın 10 Ocak gününde Gaius Julius Caesar emrindeki 13. lejyonla birlikte Vubicon nehrini geçti. Yüzyıllar sonra tarihçi Seutonius onun nehri geçerken Latince Alea yacta est dediğini yazacaktı. Yani zarlar atılmış, ok yaydan çıkmış, geri dönülemez olan nokta geçilmişti.
Roma senatosu, milattan önce 50 yılında Güney Galya valisi Caesar’a gönderdiği emirname de İtalya’nın kuzey sınırı olan Rubicon nehrine gelmeden önce lejyonlarını dağıtmasını ve Roma’ya bir sivil olarak dönmesini emretmişti. Esasen Cumhuriyet’in İmperyum yasasına göre de lejyon komutanları Rubicon’u aşmadan evvel ordusunu dağıtmak zorundaydı. Ancak Caesar bunun politik bir oyun olduğunun farkındaydı. Siyasi rakiplerinden Pompeius onu itaatsizlik ve ihanetle suçlamaya hazırlanıyordu. Dahası etkilerinden mahrum bırakılmış bir şekilde Roma’ya girmesi, yargılanmasını ve hatta belki de idam edilmesini son derece kolaylaştıracaktı. Bu nedenle Caesar ordusunun başında Rubicon’u geçerek Roma’ya yönelme kararı aldı. Ve bu karar kaçınılmaz olarak Roma’yı bitmek dükkanmek bilmeyen kanlı iç savaşlar dönemine sürükledi. Cumhuriyet’in askeri aktörleri birer birer siyasi roller üstlenmeye başladı. Böylece Caesar başta Pompeius’a karşı olmak üzere İspanya’dan Mısır’a dek uzanan geniş arazide askeri girişimlerde bulundu. Ve bunların bir çoğunda dikkate değer başarılar kazandı. En nihayetinde milattan önce 44 yılının başlarında tüm rakiplerine alt etmiş olmanın verdiği öz güvenle Roma’ya döndü ve kendini Diktatör Perpetus yani ömür boyu diktatör ilan etti.
Ancak bu andan itibaren Roma, Caesar için eskiden olduğundan daha tehlikeli bir yer olmaya başladı. Tarihçi Titus Livius onu ölüme götüren yolun taşlarını dizen üç ayrı olay tespit etmişti. Bunların ilki Roma tarihçileri Cassius Dio ve Seutonius’un da üzerinde durduğu Venüs-Cenetrix tapınağında yapılan tören esnasında senatörlerin aşağılanmasıydı. O gün düzenlenen törenle Caesar’a elde ettiği başarılarından ötürü yeni ünvanlar verilmesi planlanmıştı. Ancak Caesar kendisine onurlandırmak için gelen Senato üyeleri karşısında ayağa kalkmadığı gibi verilmesi planlanan ünvanlar içinse zaten kendisinde bunlardan yeterince olduğunu dile getirmişti. Sonuç olarak Senato’nun kendisine sunduğu hediyeyi fiilen reddetmesi ve üyelerin varlığını uygun görgü kurallarına uymaksızın küçük görmesi, Caesar’ın Senato’yu artık önemsemediği izlenimini vermişti. Titus Livius’un işaret ettiği bir diğer olaysa, milattan önce 44 yılının ocak ayında gerçekleşti. O gün halk temsilcileri Gaius Epidius Marullus ve Lucius Flavius forum civarında bir geziye çıkmışlardı.
Rostra, yani konuşma alanı civarına geldikleri sırada burada yer alan bir Caesar heykelinin başında defne yapraklarıyla süslenmiş bir taç olduğunu fark ettiler. Kraliyeti ve Tanrı Jüpiter’i sembolize etmesinden dolayı halk temsilcileri derhal tacın Caesar’ın başından indirilmesine emretti. Olayın pek üstüne gidilmedi ancak bundan birkaç gün sonra yaşananlar huzursuzlukların artmasına ve açıkça dillendirilmesine sebep olacaktı.
Caesar hem Galya Savaşları hem de iç savaş döneminde halk nezdinde popülerliğini oldukça arttırmış ve sevilen bir siyasi figür haline gelmişti. Bu sevgi zaman zaman islenmeyen aşırılıkların sergilenmesine neden oluyordu. 26 Ocak günü Caesar Apia yolunda at üstünde ilerlerken kendisini karşılayan ufak bir grup tarafından Rex yani kral tezahüratlarıyla karşılanmıştı.
Bunun üzerine halk temsilcileri Marullus ve Flavius bunların tutuklanmasını emretmiş ve Caesar ise birkaç gün sonra Senato’da Marullus ile Flavius’u kendine karşı muhalefet ettikleri gerekçesiyle görevlerinden alınmalarını sağlamıştı. Halk temsilcilerine karşı yapılan bu aşırı saldırı nihayetinde Caesar’ın Senato’da güç kaybetmesine neden oldu. Caesar’ın sonunu getiren olaylar dizisinin üçüncüsü 15 Şubat 44’de Lupercalia festivali esnasında yaşandı. Caesar’ın en değerli komutanlarından biri olan Consul Marcus Antonius, defne yapraklarıyla süslenmiş bir tacı Caesar’ın başına yerleştirdi. Ve sana bunu Roma halkı veriyor diyerek onları izleyenleri kışkırttı. Bir anda festival alanından alkış ve haykırış sesleri yükselmeye başladı.
Bir çoğu Caesar’ı kral olarak selamlarken birkaç kişi ise endişeli bakışlarla olan biteni anlamaya çalışıyordu. Ancak Caesar sakin bir şekilde tacı bir kenara koyarak Romalılar’ın kralı yalnızca Jüpiter’dir demekle yetindi. Yine de bu kısa süreli gösteri kalabalığın ardında onları izleyen birkaç çift gözü fazlasıyla rahatsız etmişti. Caesar’a karşı düzenlenmesi planlanan komploğunun fitili, Senatör Cassius Longinus ve Marcus Brutus’un 22 Şubat akşamı yaptıkları gizli bir görüşme ile ateşlendi. Görüşmenin sonunda ikili her ne olursa olsun Caesar’ın Roma kralı olmasını engelleme kararı almışlardı. Gerekirse onu bizzat kendi elleriyle öldürecekler fakat cumhuriyeti yıkmasına asla izin vermeyeceklerdi.
Onların dilinden yayılan fısıltılar kısa sürede Roma’nın dehlizlerinde yankılanmaya başladı. Brutus bir başkasını öldürmek için yalnızca bir adam yetmesine rağmen Caesar suikastinin bir tiranın meşru bir şekilde ortadan kaldırılması olarak görülmesi adına çok sayıda insan tarafından icra edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Ayrıca bunlar Roma’nın önde gelen politik ve askeri figürleri olmalıydı.
Böylece suikast hassas bir denge üzerine inşa edildi. İlk hedefleri Caesar’ı öldürmek ve destekçileriyle savaşmak için yeterli sayıda adam toplamaktı. Ancak olayın açığa çıkmaması için bunların dikkate seçilmesi gerekiyordu. Bu nedenle pervasız gençler ve kendini bilmez yaşlılar komplonun dışında bırakıldı. 2 Mart’ta Quintus Laveo Brutus’un davetine olumlu yanıt verdi. Sıra kısal bir süre sonra 7 Mart’ta Laveo’nun teşvikleriyle Decimus Brutus, Gaius Trebonius, Tilius Kimber, Minucius Basilus ve Gaius ile Publius Servilius Kaska kardeşler suikastinin bir parçası haline geldi. İç savaş yıllarında Pompeius’u desteklemiş olanların yanı sıra Caesar’ın yanında yer almış olan bazı politikacılarda komploya katılmaya başlamıştı. Neticede Roma siyasetinde önemli rol oynayan yaklaşık 60-80 figür Brutus ve Longinus’un etrafında toplanmış bulunuyordu. Komplocular toplantılarını büyük bir gizlilik içinde düzenliyor, bir plan yapmak ve bu planı nasıl icra edeceklerini tartışmak için birbirlerinin evlerinde küçük gruplar halinde toplanıyorlardı.
Üzerinde en çok tartışılan konu dönemin Roma siyasetinde oldukça önemli yere sahip olan Cicero ve Marcus Antonius’un komploya davet edilip edilmeyeceğiydi. Fakat Cicero fazla ihtiyatlı bulunmuş, Marcus Antonius’un ise Caesar’a fazla bağlı olduğu sonucuna varılmıştı. Hatta oluşacak muhalefeti engellemek adına Caesar’la birlikte Marcus Antonius’un öldürülmesi gerektiği dillendirilmeye başlanmıştı. Ancak Brutus buna kesin bir şekilde karşı çıktı. Marcus Antonius’un ölümü olayı politikleştirebilirdi. Neticede onun hayal ettiği Caesar suikasti bir tiranın sonunu getirecek olması nedeniyle politik olmasının yanı sıra şiirsel ve estetik bir değere de sahip olacaktı. Bundan sonra komplocular Caesar’ı nasıl öldüreceklerimi planlamaya başladı. Caesar’ın nerede ve nasıl öldürüldüğünün fark yaratacağı düşüncesindeydiler.
Gözlerden ırak bir yerde düzenlenecek olan bir suikast yerine, Roma’nın kalbinde herkesin gözü önünde düzenlenecek bir suikast çok daha etkili olacaktı. Bir grup, Caesar’ı via sacra yani kutsal caddede yürürken öldürme taraftarıydı. Buna karşılık konsüllük seçimlerinin yapılacağı günde uygun bir seçenek olarak oylamaya sunulmuştu.
Ancak senatörlerin büyük bir çoğunluğu Caesar’ın senato toplantılarından birinde öldürülmesinden yanaydı. Bunun en önemli sebebi senato binasına yalnızca senatörlerin girebilmesiydi. Caesar’ın kişisel korumaları binanın dışında beklemek zorundaydı. Böylece onu öldürmek daha kolay olacaktı.
İçlerinden bir kısmı ayrıca senatonun gözü önünde bir tiranın öldürülmesinin siyasi bir komplo olarak değil ülkeleri adına yapılan asil bir eylem olarak görüleceğini düşünüyordu. Böylece plan için gereken tüm hazırlıklar yapıldı. Caesar 18 Mart’ta Roma’dan ayrılarak Doğu’ya bir askeri sefere çıkmayı planlıyordu. Bu nedenle suikastin tarihi 15 Mart 44 olarak belirlendi. Bu tarih Caesar’ın doğu seferinden hemen önce düzenlenecek olan son senato toplantısının yapılacağı gündü. O gün geldiğinde senatörler forumdaki senato binasının tadilatta olması nedeniyle Pompeius tiyatrosunda toplandı. Ancak Caesar geç kalmıştı. Romalı tarihçiler 15 Mart gecesi karısı Culpunia’nın bir kabus gördüğünü ve öldürülecek olduğu düşüncesiyle kocasının senato toplantısına gitmesine izin vermediğini Caesar’ın bu nedenle geciktiğini yazar. Farklı anlatılara göre Culpunia o gece rüyasında Caesar’ın farklı şekillerde gerçekleşen ölümünü görmüştü.
Onun muhtemel esin kaynağı ise kocasına 15 Mart’ın tehlikede olduğunu bildiren Cahin Supubina’nın sözleriydi. Caesar bu endişe verici durumun yanı sıra sağlığının da pek iyi olmadığını bahane ederek toplantının ertelenmesi yönünde senatörlerin fikrine başvurdu.
Ancak komplonun bir parçası ve Caesar’ın yakın dostlarından biri olan Decimus Brutus ne zamandır tam sayıda toplanmış olan senatoyu hayal kırıklığına uğratmaması adına onu yüreklendirmişti. Tarihi Seutonius senatoya giderken yolda karşılaştığı birinin kendisine suikast düzenleneceği bilgisini içeren bir uyarı notu verdiğini yazar. Ancak diğer birçok kişiden aldığı notlar gibi Caesar bu notu da daha sonra okumak için sol elinde tuttuğu diğer notların arasına bırakmıştı. Toplantının yapıldığı tiyatro binasına girdiğinde aslında oldukça neşeli görünüyordu. Hatta Mart’ın 15’i gelmiş olmasına rağmen başına bir iş gelmediği için Cahin Supubina ile dalga dahi geçmişti. Eh, Mart’ın 15’i geldi demişti Caesar kapıdaki Supubina’ya. Cahin ise evet demiş ve onaylamıştı. Mart’ın 15’i geldi ancak henüz gitmedi. Bu kısa konuşmanın ardından Caesar binaya girip yerine oturduğunda komplocular sanki kendisine saygılarını sunacakmış gibi etrafını sardı. Öne çıkan Lucius Dilius sürgündeki kardeşinin affedilmesi için bir başvuru da bulundu.
Ancak Caesar başıyla daha sonra anlamında bir işarette bulunarak onun bu talebini reddetti. Buna rağmen Lucius ilerlemeye devam etti ve Caesar’ın togasını kavrayarak onu kendisine doğru çekti. Caesar neye uğradığını şaşırmış, bu resmen şiddet uygulamaktır diye haykırmıştı. Her şey çok hızlı gerçekleşmiş, ona arkadan yaklaşan Casca kardeşlerden biri boğazının hemen altına bir hançer darbesi indirmişti. Plutarchos’a göre Caesar arkasını dönmüş ve Casca, seni hain, ne yapıyorsun demişti. Casca ise korkarak kardeşine seslenmiş ve bu olay tüm komplocuları harekete geçirmişti. Böylece Caesar’ın etrafını sararak onları izleyen yüzlerce dehşete düşmüş bakışın arasında onu defalarca bıçakladılar. Caesar kaçmaya çalıştıysa da gözlerine inen kan perdesi yüzünden yere düştü.
Ancak komployu düzenleyenlerin durmaya niyeti yoktu. Roma tarihinin gördüğü en buğuk askeri dehalardan biri olan Caesar, 23 bıçak darbesiyle yere serilmişti. Hala yaşıyordu, kanla kaplanmış gözleriyle suikasti tertip edenleri izliyordu. Hatta bazı tarihçilere göre Marcus Brutus’a dönerek, sen demi oğlum demişti. Ancak tamamen ölmesi uzun sürmeyecekti.
Bundan sonra komplocular Pompeii tiyatrosunun içinde can çekişen Caesar’ı kaderine terk ederek sokaklarda koşmaya ve Roma halkı bir kez daha özgürüz diye bağırmaya başlamışlardı. Şehre yayılan korku ve panik hali ancak Marcus Antonius’un olaydan iki gün sonra senotoyu toplayabilmesiyle yatışmaya başladı. Marcus Antonius komplocuların cezalandırılmayacağını açıklayarak bir uzlaşma döneminin başlamasına ön ayak oldu.
Ancak halkın Caesar’ı olan sevgisi dindirilemiyordu. Cenazenin ardından büyük bir kalabalık, ellerinde meşalelerle Brutus ve Cassius’un evine yürümüş, yolda Helvius Cinnia’ya rastlamış ve onu komploculardan biri olan Cornelius Cinnia’yla karıştırdıkları için öldürerek başını bir mızrağın ucuna takmış ve şehrin sokaklarında gezdirmişlerdi. Bunun ardından forum’a inerek bir Numidia mermeri dikmiş ve üzerine Caesar’ı onurlandırmak için vatanın babasına ibaresini kazımışlardı. Caesar ölümünün ardından hem senatonun hem de halkın onayıyla tanrılaştırıldı. Mirasçısı Augustus’un onun onuruna düzenlediği oyunlar esnasında Roma forumu Caesar’ın heykelleriyle donatıldı. Öldürüldüğü binanın etrafına bir duvar örüldü ve bir daha senatonun 15 Mart tarihinde toplanmaması kararı alındı. Caesar’ın ölümünden sonra Roma huzur bulmamış ve bu olay en nihayetinde Augustus’un zaferiyle sonuçlanacak olan 2. İç Savaş döneminin fitilini ateşlemişti. Caesar’ı öldürenler en fazla 3 yıl yaşamış, içlerinden bir kısmı onu öldürdükleri hançerleriyle intihar etmek zorunda kalmıştı. Milattan önce 44 yılının 14 Şubat günü Caesar kendini ömür boyu diktatör ilan etmişti. Bir kral gibi mor elbiseler giymiş ve altından yapılmış büyük bir tahtın üzerine oturmuştu. Doğuya karşı yürütülecek büyük bir askeri sefer tertip etmeyi planlıyordu. Birçokları onun yeni İskender olduğunu düşünüyordu. Öyle ki İskender dahi onun zaferlerinin gölgesinde aciz kalacaktı. Ancak tarih buna müsaade etmedi. O günden tam bir ay sonra 15 Mart’ta Gaius Julius Caesar Pompeius tiyatrosuna girdiğinde etrafını saran senatörlerin acımasız bir şekilde savurduğu 23 bıçak darbesiyle yere yığıldı. Ve en büyük düşmanı olan Pompeius’un heykelinin ayakları dibinde bir kan havuzu içerisinde cam verdi. Onun ölümü cumhuriyetçileri bir nebze de olsa rahatlatmıştı.
Ancak bu rahatlama cumhuriyeti kurtarmaya yetmeyecekti.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir