"Enter"a basıp içeriğe geçin

Tornacılıktan İtfaiye Krallığına | Alevlere Savaş Açan Türk

Tornacılıktan İtfaiye Krallığına | Alevlere Savaş Açan Türk

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=m2a2KF6qGXY.

İlkokul mezunuyum. İlk itfaiyaracını 74’te yapmaya başladım. Başka hiçbir iş yapmayız biz. Biz itfaiyaracı üretiriz. Bütün hikayemiz insanları kurtarmak. Biz kendimizi alevlere adadık. Bu işin sırrını ben size söyleyeyim.
İnsan kendi hazinesine ulaşmadan hiçbir hazineye ulaşamaz. Şandarma olarak askerlik görevi sırasında bir bulunduğum ilçede bir yangın vakası oldu.
Ve bu yangın vakasında bir neneyle bir torunu yanarak can verdi. Bulunduğum ilçede itfaiyaracı yoktu. Biz şandarma olarak biz gittik ve kovalarla bu yangın sönmez tabii. Sonuçta iki tane can ve kömürleşmiş cesetleriyle karşılaştık. Ondan sonra dedim ki ben itfaiyarabası yapmam lazım dedim. Benim sınırım yok. Ben bir insana can veremem.
Onun dışında her şey benim için mümkündür. O ilahi kuvvetle aittir. Şu anda altı çeşit araç üretiyoruz. Bunlar şimdi halk tarafından sanılır ki itfaiyaracı halbuki kendi içinde kategoriler ayrılır.
Yani rafineri söndürme araçları, şehir söndürme araçları, havalimanı söndürme araçları, askeri araçları, endüstri bölgesi araçları gibi kendi içinde altı kategoriye ayrılır bu. Çiftçi bir ailenin oğluyum ben. Annemin okuma yazması yoktu. Babam ilkokul 3. sınıfa kadar okudu.
İlkokuldan sonra Manisa’da bir tornacının yanına çırak olarak verdiler beni. 12 yaşında. Ve köyle Manisa arasında 25-30 kilometrelik bir mesafe vardı. Ve ben orada yalnız başıma kalıyordum 12 yaşında ailemden ayrı.
Ve bu tornacı dükkanı kapandıktan sonra babam ikinci bir yer aradı bulamadı ve beni bir terzinin yanına çırak olarak verdi. Ve ben 2.5 yıl terzilik yaptım. Ancak baktım ki bu terzilik kumaş bana göre değil. Benim gönlümde çocukluğumdan beri bir metal ile uğraşmak ve makine yapmak geliyor. İnanmak çok önemli. İnsanın bir şeye inanması lazım. Ben 1966’larda İzmir’de bir tornacının yanına yine babamdan izinsiz kendi başıma İzmir’de bir çırak olarak çalışabileceğim bir yere geldim.
Daha sonra burada uçraklığı yaptım ve kalpo oldum. Daha sonra baktım ki haftalık yetmiyor. Haftalığım yetmediği için de geceleri basmane istasyonunda tren istasyonunda tombalık yaptım. Gündüzleri bir yerde çalışıyorum tornacıda ama geceleri de tren istasyonuna gelen yolcuların valizlerini taşıyorum.
Geceler yetmeyen haftalığımı onunla takviye etmeye çalışıyorum. Geldim askerden itfaiye arabası yapalım diye yola çıktık ama öyle hemen kolay olmadı. Bu işin ilk tanıtımını yapalım. Eğer tutarsa bu iş ondan sonra atölye açacağım.
İtfaiye aracını yapmak için iş anında 16 metrekare büro kiraladım. Volkan İtfaiye Sanayi. Baktım ki bu iş olacak ve gittim Burdur Belediyesi’nin araçlarını tamir ettim. Orada bir hafta kaldım ve bir hafta itfaiye de yattım kalktım ve arabayı tamir ettim.
Bana güven duydular. 15 gün sonra da ellerindeki mevcut arabayı İzmir’e gönderecekler. Gönderiyoruz arabayı dediler. Tamam gönderin dedim. Belediyeye getirdi arabayı bir atölyeye tabii baktık atölye burası Volkan İtfaiye’ye. Ondan sonra arabayı teslim aldım birkaç gün içinde de atölyeye kiraladım. Böyle bir ilk işe başlamam bu şekilde oldu. Volkan ismi Yanardağlar’dan herkesi çok kolay hatırlasın diye öyle Volkan koydum. Bir de internasional Vulkan yani bunun İngilizcesi yok malumunuz Vulkan diye geçer.
Onun için kolay hatırlansın ve Yanardağlar’dan yangınla ilgili diyerek onu öyle koymuştum.
Al geriye. Mevcut bu işin ana hamladası kamyonu bulduk mu tamamdır. Yani bu hani vardır ya arsa olunca evi dikmek kolaydır bir şekilde yaparsınız.
Türkiye’de de iki tane kamyon markası vardı o zaman Ford ve DMC. Ve biz o araçları alıyoruz fabrikadan ve onun üzerine su pompasını kendimiz üretiyoruz. İtfaiye’nin en önemli parçası da kalbi su pompasıdır. O pompayı kendimiz üretiyoruz daha doğrusu ben kendim üretiyordum o zaman. Bu tamamen tasarımı ondan sonra bütün üretimi dökümü dahil biz kendi fabrikamızda yaparız.
Her şey bize aittir. Bu dakikada 3000 litre su basar ve bu çok kaditeli. 20 yıllık bir ekonomik ömrü vardır bunun. 20 yıl problemsiz çalışır. O zaman ekiplediğim zaman da iki kişiyle başladım işe. Yanımda bir çırağım var bir de benim.
Onun için tornacıyım ben o mesleğim o. Su pompasını kendim üretmeye başladım. Ondan sonra onun üstündeki su ve köpük basan monitörü vardır. Bunu kendim üretiyorum. İşte hortum sarmat çıksırı. Onu kendim üretiyorum. Onlar komponetleridir. Su deposu işte karasörü gibi gerekli olan şeyleri. Her şey yerli. Dışarıda bir şey almıyoruz. Kamyon yerli, üst yapı yerli, pompa yerli, monitor yerli.
Bütün komponetler yerli ve öyle bir derdimiz yok. Yani biz bu işin zaten bugün montaj değil. Yüzde yüz yerli bizim. O gün başladı bizim hikayemiz. O zaman 24 yaşındayım. İlk ürettiğim itfaiye aracı Kahta Belediyesi 1976. İlk Kahta Belediyesi’ne yaptılar. Aşağı yukarı iki buçuk ay falan sürdük. Sabaha kadar çalıştım.
Bir tane araba bitirdik. Hiç unutmam Türkiye kömür işletmelerinde o. TKİ diye. Ankara’da. Sabaha kadar arabayı yaptım. Sabahleyin de bindim sabah 6’da 7’de ne zamansa. Bindim o arabaya. Ankara’ya o arabayı teslim etmeye gittim. Bu benim için önemli. Sabaha kadar çalışıyorsunuz ve tek başınız, yaşınızda o zaman yine 26-27 yaşındasınız.
Biniyorsunuz o kamyona sabaha kadar çalışıyorsunuz. Akşama kadar da Ankara’ya o arabayı götürüyorsunuz. Ve orada da o arabayı da teslim ediyorsunuz. Çok zor şartlarla oraya kadar geldik. Bu işin uç noktasında. Yani şasist kamyonu da kendi yapıyor. Pompasını da kendi yapıyor. Monitörünü de kendi yapıyor.
Ve bizim en büyük özellikimiz de bu. 1 milyon eurodan başlar bizim en büyük aracımız. En ucuzu da 200 bin eurodan başlar. Onun için adetler biraz daha arabanın teknolojik oluşuyla alakalıdır. Ama yıllık ben size söyleyeyim 250 tane araç üretiyoruz yıllık.
Rafineri söndürme araçları onlar dakikada 17.500 litre su basar. Bir dakikada. Ve bu pompayı da kendimiz üretiyoruz. 140 metre mesafeye su ve köpüğü fırlatır. Bu araç bugün, bahsettiğim gibi 1 milyon eurodur bu araç. En önemli teknolojik aracımız da budur.
Bu aracın pompasını, su ve küpük atan monitörünü, tüm komponetlerini kendimiz üretiriz. Bu işin sırrını ben size söyleyeyim. İnsan kendi hazinesine ulaşmadan hiçbir hazineye ulaşamaz. Önce insan Yunus’un dediği gibi bir ben var bende benden içeri diyor. Yunus Emre. Hani ette kemiğe büründüm Yunus diye göründüm diyor. Yani aslında biz birer görseliz. Esas bizim kimsenin görmediği bizim içimizde çok gizli hazineler var. Siz kendi hazinenize ulaşmadıysanız boşuna uğraşırsınız. Önce insan kendini keşfedecek. Kendi dehlizlerinde dolaşacak. Kendini bulacak. Bu öz güvendir.
Bütün hikayemiz insanları kurtarmak. Okumam İngilizcem yok ama 1993’te yine bir yılbaşı günü. Volkan İtfaiye bir gün dünya markası olacak karar verdim. Zaten içimde vardı o çocukluğumdan beri internasyonel bir şirket olacak diye. Ama 1993’te artık yaşım biraz yerine geldi. Ekibim iyiydi ve o feyzi onlara aktardım. Ve artık ondan sonra büyüme noktamız oldu. İngiltere’deki dergiye ilan verdim. Okumam yani İngilizcem yok ama İngilizce, Rusça ve Arapça 3 dilde bir tercümen yaptırdım. Ve 3 dilde İngiltere’deki sektörel dergileri ilan verdim. Ve dünyaya açıldı. Bizim 1993’te bu ilanı verdim. Ondan sonra da 2002’de 9 yıl sonra ilk ihrajatımızı yaptık. Düşünebiliyor musunuz? 9 yıl dünya markası olmak için ilan veriyorsunuz.
Ama 1993’te ilan vermeye başladım ve 2002 yılında Pakistan’daki bir hava silahların fabrikasında böyle bir fabrikaya ilk defa ihrajatımızı bizde Dubai’ye yaptık. İlk ihrajatımız buralardan başladı. Ondan sonra zaten koptu bu iş. Şu anda 38. ülke ihrajat yapıyoruz.
Burası bizim montaj hattımız. Şu anda buradaki araçlarımız. Şu araçlar Romanya’ya göndereceğiz. Ve daha önce de Romanya’dan 100 tane orman söndürme araçları aldık. Onların teslimatlarının bir bölümünü yaptık.
Şimdi yine bunlarda bir başka kuruluş için yine Romanya’daki bayimiz aracılığıyla Romanya’ya göndereceğiz. Biraz önce söylediğim pompa bu bizim kendi ürünümüz. Yani Volkan ürünü tamamen. Bu önemli bir ayrıntı. Bu aracımız Nigeria’ya gidecek. Nigeria. Orada askeri havalimanın içi.
Bu söylemiştim. Bu yukarıdaki monitörü, bu tampon monitörü, bu oradaki monitör. Bunlar tamamen su ve köpük basan 140 metre mesafeye. Tamamen bizim kendi üretimimiz. Bu yine su pompamız. Biraz önceki gördüğümüz su pompası komple yine bizim kendi üretimimiz.
Bu dakikada 11 bin litre su basar. Can kurtaran yok mu dediklerinde ilahi kuvvetin yardımıyla biz o insana uzanırız. Bu bizim için başka bir şeydir. Biz onu kaç saniyede insanları ateşin içinden alabilirsek o kadar kendimizi şanslı hissederiz.
Bunu hissetmek için İzmir İtfaiyesi’de 5 yıl gönüllü itfaiyecilik yaptım. Gündüz itfaiye aracı ürettim. Geceleri de İzmir İtfaiyesi’ne giderek 6’dan 7’den sonra itfaiyeci’nin hislerini, tehlike arasındaki hislerini öğrenmek için 5 yıl geceleri itfaiyecilik yaptım ben. Gönüllü itfaiyecilik yaptım. Bugün 70 yaşındayım. Yine aynı heyecanla ömrümün yettiği kadar yine devam edeceğim.
Sağlı münelver düzüleceğim. Bu bir sevdadır. Biz itfaiye aracı üretiriz. Başka hiçbir şey yapmayız.
Altyazı M.K.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir