Türkiye’de Üniversite Okumaya Gerek Var mı ?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=2cfxKWsh5PE.
Üniversite okumak gerçekten önemli mi? Hele ki bizim ülkemiz gibi doğru düzgün eğitim kurumları ve yurtları olmayan bir ülkede. Neden üniversiteye gitmek zorundayız? Hayatımızda ne değişiyor? Bu okullar bizden ne alıp geriye ne veriyor? Yaşınız kaç, mesleğiniz ne olursa olsun üniversitelere muhtaçsınız. Pardon, gerçekten öyle mi? Hadi başlayalım. Karanlıktan dünyaya o ilk adımı attığımız anda bizimle ilgili düşünülen tek şey güzel bir hayatımız olması ve güzel okullara giderek başarı göstermemiz. Hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için daha iyi bir gelecek inşa etmemiz. Ama maalesef bunu sağlamak neredeyse imkansız. Neden mi? Buyurun beraber bakalım. Ayşe isimli bir gencimizi ele alalım.
Ayşe öğretmen olmak için kazandığı bölümü okumaya İstanbul’a geliyor. Yaşı 18. Eğer her şey tıkırında giderse, 24 yaşında stajyerliğini tamamlayarak atandığı ücra bir şehirde mesleğe başlayabilir. Fakat Ayşe bu hayalin unutmak zorunda. Çünkü çoğunlukla başına gelecek olan durum KPSS’ye girerek atanamaması.
Birkaç yıl aile evine geri dönüp bekledikten sonra belki bir dershanede cep açlığımı çıkarırım diyerek, askeri ücretin bile altında sabahtan akşama kadar çalışmak, okulunu okuduğu mesleğin uzaktan hayalini kurmakla geçireceği bir hayata sıkışıp kalmak olacak. Aynı zamanda kendisi bu sorumla yüzleşirken,
hiç üniversite okumamış hatta liseyi bile yarıda bırakmış arkadaşlarının girdikleri yerel firmalarda, yıllardır çalışarak biriktirdikleri paralarla kendi işlerini yapmaya başladığını ya da evlenip hayatlarını çoktan kurduklarını görecek. Evet artık mezuniyetinden yıllar geçmiş. Ancak yaşıtlarının sahip olduğu hiçbir imkan onda yok.
Üstüne üstlük öğrenciyken devletten aldığı harçlığı, faiziyle geri ödemek zorunda olduğu için bulduğu her işte çalışması gerekiyor. Bu sırada ailesinin ve akrabalarının Ayşe’den olan beklentileri, umutları da suya düşmüş.
Bu nedenle Ayşe, ağır bir sosyal baskı altında psikolojik travmalarla mücadele etmek zorundadır. Ne zaman içinde bulunduğu durumu eleştirecek olsa, telefonunu çıkar yeğenim diyen yüzsüz, pişkin dayılarla artık diyaloğa girmekten bile yorulmuştur. Benzer durumları Türkiye’de üniversite okuyan öğrencilerini %70’i yaşıyor ve atanamadığı için yılda kaç genç intihar ediyor biliyor musunuz? Hayal bile edemezsiniz. Şimdi gelelim önemli bir konuya. Üniversite okumak sayılar üzerinde 4-5 yıllık bir zaman dilimi olarak görülebilir.
Ancak henüz kampüse yolu düşmemiş herhangi biri üniversite öğrencisinin yaşadığı zorlukları göremeyecektir. Üniversite okurken zaten kötü ekonomiye sahip ülkemizde herhangi bir genç, ailesinden aldığı bir miktar para ile arkadaşlarıyla birleşerek ev tutmak, gıda gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak, giyinmek, okul malzemelerini, yol masraflarını, ev eşyalarını ve sosyalleşmek için gerekli harcamaları çıkarmak zorundadır. Bu masrafları karşılayamayan öğrenciler ya üniversitelere dadanağın bankaların kredi kartı tuzaklarına düşüyor ya da part-time işler bularak ek gelir elde etmeye çalışıyor. Evet, 30 yaşına gelmiş olmama rağmen benim bile devletten aldığım aylık öğrenci kredisi ve banka kredi kartlarımın borçlarını hala ödeyememiş olmam bu nedenle birkaç kez elimde kalan son paramın hacz edilmiş olması durumu ne kadar ciddi ve burnumda bir nesil yetişmesine sebep olduğunun kendi açımdan bariz örneklerinden biridir. Vahim noktalardan biri de özel yurtlara verecek parası olmayan öğrencilerin devlet yurtlarındaki durumudur. Bazı yerlerde 8 kişilik odalara ulaşan sayılar, özel alanların olmayışı ve hem görsel hem de içerik olarak kötü diye tanımlayabileceğimiz bu ortamlarda yetişen gencin bırakın iyi bir gelecek hayal etmesini güzel bir güne sahip olması bile çok zor. Tabii ki yurt işi biraz şans. Yeni yapılan üniversitelerde daha iyi yurtlar varken köklü üniversitelerin yurtları içler acısı. Yarı özel ya da özel yurtların standartları biraz daha iyi.
Ancak Avrupa’ya da Amerika’daki yurtlara baktığımızda öğrencilere çok kaliteli görsel bir dünyanın sunulduğunu ve özel alan verildiğini özgürlük tanıdığını görüyoruz. Bunun nedeni sizce ne olabilir? Ben anlatayım. Üniversiteler bilim üretim merkezi olmanın yanı sıra misyon sahibi bilinçli gençler yetiştirmeye hedefler.
Ancak bireyin geleceğe yönelik misyon sahibi olması ve ülkesini daha ileriye taşıyacak kafa yapısına hakim olmasının altyapılarından biri o şahsın standartları yüksek, görselleri kaliteli yerleşkelerde öğrenciliğini tamamlamasıdır. Ki güzel olanı görüp değer verildiğini hissedip yaşadığı ülkeyi de daha yüksek standartlara daha güzel yerlere getirme arzusuna hakim olsun.
Çünkü çöplükte yetişen bir insan çöplükte yaşamaya başlarsa şaşırmayacaktır. Bunu normalleştirecektir. Ama yüksek standartlarda yetişen bir öğrenci adımına attığı her yerde standartları yükseltmeye çalışacak, daha ileri, daha gelişmiş bir ülke hedefleyecektir.
Örneğin yine Almanya’da okuyan bir Alman üniversite öğrencisiyseniz devlet hem Türkiye’dekinden daha az harç alıyor hem de sizin kira, otopark, elektrik, doğalgaz, su gibi zaruri giderlerinizin önemli bir bölümünü karşılıyor. Çünkü üniversite öğrencisine refah seviyesi yüksek bir ortam sunmanın aslında Almanya’nın refahını yükseltmek olduğu bilincine hakim bir devlet anlayışı var.
Şimdi gelelim ülkemizdeki üniversiteli işsizlik oranının en önemli sebeplerinden birine. Devletimizin genel politikaları gibi yine bilinçsizce ve sonuçları düşünülmeden gerçekleştirilen her ile bir üniversite projesi. Evet, 81 ilimizde toplam 209 üniversitemiz var.
Bu rakam hayallerle üniversitelere giden öğrencilerin maalesef iş alanı yaratılmadan okulların açılmasından dolayı işsiz kalmasına ve yıllarının heba olmasına neden olmuştur. Önemli olan çok fazla üniversite açmak değildir. İhtiyaca yönelik standartları verimliliği yüksek üniversiteler açmaktır. Ayrıca üniversite demek bilim merkezi demektir, teknik ekipman demektir, yatırım demektir.
Ancak 10 tane üniversiteye yetmeyecek bütçeyle 200 tanesini yapmaya kalkarsanız burada yetişen öğrenciler okullarında ne gerekli teknik ekipmanı ne de iş hayatında karşılaşacağı yerel ürünleri bulma imkanına sahip olur.
Bu nedenle bu kişi iş hayatına girdiğinde alaylı olanların okullu olanlardan daha başarılı olduğunu ve maalesef her şeye sıfırdan başlaması gerektiği gerçeğiyle karşılaşıyor. Peki hükümet neden böyle bir politika izleyerek her ile üniversite açtı? Hemen anlatayım. Öncelikle öğrencilerden oluşan ekonomik akım ile yerel esnafın para kazanması amacı burada söz konusu. Ayrıca hali hazırda işsiz kalacak genç nüfusun üniversite öğrencisi olarak gözükmesinden dolayı işsizlik oranını sayısal veride ertelemiş oldu. Bu politikayı ilber ortayla şu sözlerle eleştirmişti. Her ile üniversite açmak ahlaksızlıktır. Şimdi Amerika’dan bir örnek verelim.
Kaliforniya Teknik Üniversitesi, 2300 öğrencisi var ve okula yıllık 3,5 milyar dolar harcama yapılıyor. Peki şimdi kıyaslayın. 90.000 öğrencisi olan İstanbul Üniversitesi’nin bütçesi 200 milyon doları bile bulmuyor. Neden çok üniversitenin değil az ama verimli okulların bir memlekete faydasının daha fazla olduğunu umarım bir nebze de olsa anlatabilmişimdir. Şimdi bana neden Amerika’dan, Avrupa’dan örnek veriyorsun, Somali’den örnek versene diyecek olanları muhatabım olarak bile almıyorum. Çünkü burada amacım sizin vicdanınızı rahatlatmak değil, ülkemin daha güzel yerlere gelmesi için iyisini yapanları sizlere göstermeye çalışmak. Üniversitelerin aileden uzakta olması gerekliliğinin nedenlerinden biri de genç bireyin hayatı tecrübe ederek öğrenmesi, çeşitli kültürler tanıması, dünya algısını geliştirmesi, eleştirel ve sorgulayıcı düşünmeyi öğrenmesi ve aynı zamanda kişisel gelişimini sağlamasıdır. Bu nedenle üniversitenin en önemli amaçlarından biri, öğrencinin çeşitli bir şehirde yaşayarak hem kendi ülkesini daha iyi tanıması hem de çeşitli sanatsal, kültürel aktivitelerde bulunarak kendini geliştirmesidir. Avrupa Birliği ülkelerindeki üniversitelerde öğrencilere mutlaka şu tavsiyelerde bulunulur. Yaz tatilini zip başka ülkelerde geçirin, fırsat buldukça çeşitli ülkeleri görün ve bu ülkeleri karış karış dolaşın. Bu tür yolculukların bazıları devlet tarafından karşılanırken Avrupa ülkesinden bir öğrenci cep harçlığını biriktirerek yaz boyunca sayısız ülkeye de gidebilir.
Ancak Türkiye’de bir üniversite öğrencisine bırakın böyle bir imkanın sunulmasına, harçlığını biriktirdiğinde gidebileceği tek yer memleketi oluyor. O halde bu çocuklardan kendi ülkelerini geliştirmede nasıl bir gelecek algısı, nasıl bir donanım, nasıl geniş ufuklar bekleyebiliriz? 4-5 yıl üniversite eğitimi alarak okulundan mezun olduğu zaman belki askeri ücretin biraz üzerinde iş bulacak belki onu da bulamayacak olduğunu bilen milyonlar yetişiyor. Kısaca ülkemiz gençliğimize yeterli ilgi ve desteğin onda birini göstermiyor. Bırakın yeterli ilgiyi en milliyetçi şehirlerimizde bile ev sahipleri öğrenciyi yüksek kiralarla sömürülecek kullanılacak bir mal olarak görüyor. Tabii ki özel üniversite öğrencileri için durum farklı. Yani burslu değilseniz ve ailenizin parasıyla okuyorsanız bu eğitim sistemini satın alıyorum demek oluyor.
Ülkemizin başarılı üniversitelerinden Boğaziçi, İstanbul, Ege, Dokuz Eylül, Otdu, Hacettepe gibi üniversiteleri kazanma becerisi olmayan ancak ailesinin parası olan çocuklar bu parayla mesleklerini satın alabiliyorlar. Çünkü paraları var.
Özel bir üniversiteye giderek hem nispeten iyi bir eğitim alıyorlar hem de ömürlerini ders çalışarak geçirmeden düşük puanlarla iyi bölümler kazanarak normal vatandaştan çok daha yüksek gelirli mesleklere yine ailelerinin paraları sayesinde sahip oluyorlar. Bu da kaderin bir cilvesi gibi ortalama vatandaşa karşı haksız bir rekabet oluşturuyor. Şimdi gelelim üniversite okumalı mısınız sorusunun cevabına. Eğer amacınız öncelik olarak para kazanmak değilse okumalısınız ve mümkünse ailenizden farklı bir şehirde bu eğitimi almalısınız. Çünkü üniversite okumak çeşitli şehirlerden gelen başarılı insanlarla bir arada geçecek olan yıllar anlamına geliyor.
Üniversite okumak eğer bir şeyler öğrenmek istiyorsanız ufkunuzu açabileceğiniz üniversitedeki aktivitelere katılarak kendinizi tanımak, hobi edilmek ve en önemlisi bilgiye ulaşabilmenin yollarını öğrenmek demek oluyor.
Dünyaya ve insanlığa yönelik farklı bakış açılarının olduğunu, hayatta her türlü insanın varlığını, kendi kişisel becerilerinizi, yeteneklerinizi, sorgulama güdünüzü ancak üniversite okuyarak tam anlamıyla keşfedebilirsiniz.
Üniversite bireyin iletişim becerilerini ve ekonomiye, olgulara, toplumsal tabulara, gelenekleri olan bakışınızı değiştirecek ve sizi küçük şehrinizin kabile üyesi olmaktan çıkarıp etik değerleri olan daha global bir vatandaş yapacaktır. Tabii ki öğrenmeye eğiliminiz, içgüdünüz varsa, yoksa isterseniz beş üniversite bitirin. Hiçbir işe yaramaz, dünya düzler gezersiniz. Ama amacınız sadece para kazanmaksa üniversite okumaktan bir şey beklemeyin. Çünkü artık okullar eskisi kadar gelecek vaat etmiyor. Maalesef 90 sonrası kuşak olarak çok şanssız bir kuşanız.
Ben Engin Deniz. Kanalıma abone olmayı ve şu an ekranda gördüğünüz instagram adresimi takip etmeyi unutmayın. Görüşmek üzere.
Altyazı M.K.
İlk Yorumu Siz Yapın