Ayakkabı İmparatorluğu | Gaziantep’ten Dünya Devine
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=mKKpCNsrIpA.
7 yaşında ayakkabı mesleğini ilk adımı 60 aldık. 600 mağazamız var, 100 tanesi de yurtdışında. Yükte hafif, pahada ağır şeyler. Aslında bilgiyi satmamız gerekiyor. Denemeden hiçbir şeyi öğrenemezsiniz. Başarısız olmaktan korkmamak lazım. Tecrübe, pakalda kasapta satılmıyor. Bedelini ödeyerek öğreniyorsunuz. 1961 yılında Gaziantep’te doğdum. İlkokul ve ortaokulu liseyi Gaziantep’te bitirdim. Lise son sınıfı bitirene kadar 7 yaşından başlayıp 18 yaşına kadar hiç ara vermeden hem okula gittim hem de çalıştım. 7 yaşında çıraklığa başladığımda haftalığım 2,5 liraydı. Ayakkabının hem üretiminde hem perakendesinde hem toptanında her dalında çalıştım. 1978 yılında hemen Gaziantep tesisini bitirip İstanbul’a geldim. İstanbul’da Yıldız Teknolojisi Mimarlık Fakültesi’ni kazandım. Yaklaşık 42 yıldan beri İstanbul’dayım.
Ayakkabı Yan Sanayi Ayakkabı Yan Sanayi Ayakkabı Yan Sanayi Ayakkabı Yan Sanayi Ayakkabı Yan Sanayi Ayakkabı Yan Sanayi Dayım rahmetli 1971 yılında İstanbul’a gelmişti. Ayakkabı Yan Sanayi ile ilgili bir üretim merkezi kurmuştu. Yenikpaşa’daydı. Okul dışındaki kalan saatlerimizde her boşlukta iş yerine gidiyordu. Okulu bitirir bitirmez o zaman bizim Zilan Taban Şirketi vardı Hacı Bey’in kurmuş olduğu.
İlk sene ben genel müdür olarak orada çalışmaya başladım. Günlük bin çift ayakkabı üretimi yapabilmek adına fabrikasyon bir üretime başladık. O zaman Türkiye’de sanayi olarak ayakkabıyı yapan bir elin parmakları kadardı. Biz de o şirketlerden birisi olmuş olduk hem ortak hem yönetici olarak. Spor ayakkabıda markasız üretim yapıyorduk. Hedeflerimize ulaşamadık. Ama bir yıl sonra 1986 yılında o zaman tüm dünyada Halley Kuyruklu Yıldızı gözüküyordu. Buradan esnlenerek Hacı Bey bir ayakkabı markası çıkaralım. İsmi de Halley olsun dedi. Kuyruklu Yıldız bizim armamız olduğu Halley olarak üretime başladık. Çok güzel bir marka gündemde oldu. Aile şirketi olduğu için Hacı Bey, dayım güzel bir jeste bulundu.
Dedi ki bundan sonra ben şirketin işlerinde size sadece danışmanlık yapacağım. Masa, karsa, satış, alışveriş hepsi size ait. Ben kuzenim Mehmet Zilan yine kardeşim Aykut Büyügekşi. Biz şirketin genel müdürü ve yöneticileri olduk. Öğledikle 24 yaşında birlikte çalışmanın ve birlikte başarmanın ilk adımını atmış olduk. Günlük 6000 çift ayakkabı yapan Türkiye’de en yüksek miktardaki ayakkabı üreticisi fabrikasyon olarak Makeup. Makeup gerçekten bizim açımızdan çok büyük bir firma, çok büyük üretim yapıyor. Ben de kendime o zaman hedef koydum.
Dedi ki günde 6000 çift ayakkabıyı yaparsak biz Türkiye’nin en büyük üreticisi olacağız. Gerçekten de Halley markasıyla önemli işlere imza attık. 1989 yılında Halley markasıyla günlük 6000 çift üretime çıktık. 1988 yılında da ihracata ilk adımızı attık. İlk ihracatı Yunanistan’a yaptık.
Ekonomik olarak birçok ülkeye ihracat yapar hale geldik. 15 günlük bir Uzak Doğu seyahati düzenledik. Randeviler aldık. Tayvan’da, Kore’de, Hong Kong’da ve Çin’de 15 günlük bir gezik.
Tayvan’a gittik, kafamız allak bullak oldu. Niye? Paprikaları geziyoruz. Tayvan’da ayakkabıcılar Taipei’de değil, Taichung diye bir şehrinde oraya gittik. Günde 20.000-30.000 çift ayakkabı yapan firmalar var. Bunun üzerine biraz kafamız karıştı. Şimdi Halley’i de o zaman çok satıyoruz ama fiyatı çok daha uygun ve çok büyük bir ithal ayakkabı talebi var. Fiyatı çok daha yüksek olduğu halde.
Bir yandan da böyle bir şeyler ne yapabiliriz? Onun araştırmasını yapıyoruz. Oradan Kore’ye gittik. Kore’de kafamız daha da karıştı. Paprikalara gittik. 50.000-100.000 çift günde üretimi yapan şirketler var. O zaman bakın Samsung ayakkabı üretiyor. Dedi ki ya biz hiçbir şey değilmişiz. Günlük 6.000 çift ayakkabıyla kendimizi bir şey sanıyorduk. Halbuki hiçbir şey değilmişiz. Bir sadece Türkiye’ye değil bir dünya varmış. Bu demek ki dünyaya saldırıcı olabiliyor.
Bu demek ki dünyaya satış yapmak lazımmış. O zaman. Şimdi bizdeki bantlar günlük 1000 çift üretim yapıyordu. Kore’deki bantlar günde 2000 çift üretim yapıyor. İki monta makinesi, iki ön iki arka. İki tane orada bant ve makinalarının bir gün sonra siparişini verdik. Kafamda bir marka var. Kinetik enerjiden kinetik yaparız diye ama X de Türkiye’de o zaman yabancı harf olduğu için marka tescide müracaat edemiyorsunuz. İlk tescili Kore’de aldık. 10-15 tane marka müracaatı yaptım hemen. O zaman her sezon yaklaşık 100.000 ile başladık. Sonra 300.000, 500.000, 600.000, 1.000.000. Şu anda yıllık 5-6.000.000 çift satıyoruz. İlk reklamımızı İlhan Rem de yaptık. Daha sonra konserler yaptık.
Kenan Doğulu’dan tutun, Serdar Ortaş’tan tutun. Mehmet Ali Erbil sunuculuk yapıyordu. Rap dans yarışmaları yaptım gençlere özendirmek üzere. 1991 yılına geldiğimizde bir yandan Berlin duvarı yıkıldı. Bir yandan Rusya’da devrim oldu. Spor ayakkabıya çok felaket bir talep oldu. Biz 6.000 çift üretimden 14.000 çift üretime çıktık. Ve öyle bir dönem başladı ki artık Kolonya’ya satıyoruz, Çek Cumhuriyeti’ne satıyoruz, Macaristan’a satıyoruz, Rusya, bütün eski Doğu Büloku ülkelerine artık bazen öyle oluyor ki çift konuşmuyoruz, tır konuşuyoruz. 10 tır, 5 tır. Bu şekilde mal satmaya başladık. Hatırlarsanız 1998 yılında Rusya’da büyük bir kriz oldu. O zamana kadar üretimimizin %70’ini ihracata yapıyorduk. O kriz dedik ki %70’i, %80’e tek pazar olması çok sakıncalı. İhracatımızı dedik, çeşitlendirmemiz lazım. Aldığımız ders. İkincisi %50’ini ihracata yapalım, üretimimizin %50’ini iç piyasaya yapalım dedik. Bu da bize bir ders oldu. Yani tecrübe, bakkalda, kasapta satılmıyor. Bedeni ödeyerek öğreniyorsun. Çok büyük zararlar ettik. 94-5 lisan kararlarında büyük zarar ettik.
Bu defa %70’ini ihracat yaptığımız için zarar ettik. Dedik ki terazi dengede olması lazım. Biz bundan sonra prensip olarak %50’i ihracata çalışacağız, %50’i iç piyasiye. Hayat devam ederken, bir yandan da ben yine rahmetli Hacı Bey’in çok ileriyi gören, bize her zaman yol gösteren ve hiçbir yaptığımız işi ben yaptım demeden, hepsini biz yaptık. Hep beraber yaptık. Bizim her zaman danışmanımız oldu, bize her zaman fikirleriyle destek oldu, her zaman yol gösterdi. Geldi dedi, sene Ayakkabı Sanayi Acılar Derneği’ne üye yaptım. Firmamızı temsilen. Onlar demen yönetime girmeni istediler. Dedi ki sadece kendi şirketimize değil, sektöre de önderlik yapmamız lazım. O zaman ben sosyal birtakım görevlerin de içerisine girmeye başladım.
1991 yılında deri ve deri mağrular, ihracaçlar bile yönetim kurulu üyesi oldum. 96 yılında başkan oldum. 2001 yılında biliyorsunuz çok büyük bir kriz, faizler 6-7 bin lira çıktı. Yine büyük bir zarar var. Müşterilerimiz bu defa malları almıyorlar, paraları ödemiyorlar. Dedim ki biz burada çok büyük bir zarar ediyoruz. Satılmış malın parasını biz ödemiyorlar, biz en iyisi helakendişine girelim.
Filo mağazacılığın temellerini 2001 yılında attık. O zaman yine bir hedef koymuştuk. Koyduğumuz hedef şuydu, 100 mağaza 100 milyon dolar ciro, sonra bunu halk açarız demiştik. Orada da belli bir zaman içerisinde mağazalarımızı açıyoruz. Bir yabancı şirket bize alıcı oldu. Biz %30’unu satmak istedik, onlar %51’ini almak istedi.
Yaklaşık bir 80 milyon dolar da şirkete teklif ettiler, satmadık. İyi ki de satmamışız. O zaman çünkü 80’in kadar mağazamız vardı, şu anda 600 mağazamız var. Bu mağazaların 500 tanesi Türkiye’de, 100 tanesi yirmi ülkede yurtdışında. Yurtdışında markalar aramaya başladık. Lamberjack markasının Türkiye lisansçısı olduk. Bir yıl sonra Lamberjack markasının satıldığını öğrendik. Lamberjack markası İtalya’da Amerika’da Timberland neyse, Timberland’ın alternatifi Lamberjack. Lamberjack markasının tüm dünya hakların hepsini satın aldık. Şu anda şirkette 10.000 kişiyi sitem ediyoruz. Biz %10’dan biraz fazlasını üretiyoruz. Geri kalanını şu anda %92’sini Türkiye’de ürettiriyoruz. Yaklaşık 200 firma bize üretim yapıyor İstanbul’da. Her zaman başarıyı yakalayabilmek için hiçbir zaman ben demedik, hep biz dedik. Ve bir kolektif çalışmayla aile şirketi içerisinde herkes en iyi yapabildi hedefler koyduk. İstediğimiz yerden çok daha ileriye götürerek başarmış olduk. O günkü şartlarda bilgiye ulaşmak çok zor. Örneğin ben üniversitedeyken, Mimar Sinan Üniversitesi’nin kütüphanesine ayrı gidiyordum. İstediğimiz yerden çok daha ileriye götürmek için, Mimar Sinan Üniversitesi’nin kütüphanesine ayrı gidiyordum. Eğer doğru fikriniz varsa paraya ulaşabiliyorsunuz. Ama önemli olan da şu, ben şunun altını çizmek istiyorum. Maalesef gençler bazen emek harcamadan, çalışmadan kısa yolda para kazanma peşine koşuyorlar. Bu çok yanlış, çok çalışmamız lazım. Eğer çalışmazsak hiçbir şey elde edemeyiz. Ne yaparsak yapalım. Çok çalışmamız gerekiyor. Girişimci ligde en önemli konulardan bir tanesi de network. Eğer network’ünüz güçlüyse birçok şeye daha kolay ulaşabiliyorsunuz. Gençlerimizin lıkmadan, usanmadan çok çalışarak ve yeni şeyler konusunda bu olur mu, olmaz mı demeden denemek lazım. Denemeden hiçbir şeyi öğrenemezsiniz. Başarısız olmaktan korkmamak lazım. Önce hayal edin.
Ondan sonra da o hayalinize ulaşmak için çok çalışın. Biz de önce hayal ettik gerçekten. Ama bu kadarını hayal etmedik.
Orta hayalimizin üzerinde edeklere ulaştık.
İlk Yorumu Siz Yapın