"Enter"a basıp içeriğe geçin

Batıdaki En Hızlı Kovboy – JESSE JAMES ve Sıradışı Hikayesi

Batıdaki En Hızlı Kovboy – JESSE JAMES ve Sıradışı Hikayesi

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=AAPmx6N7FQc.

Vahşi Batı, maceranın ve kuralsızlığın toprakları. Burada silahını en hızlı çeken hayatta kalır.
Kızılderililerin ve koğboyların diyarı ve onlardan en ünlü Jesse James’in hikayesine başlıyoruz.
İsmi lazım olmayan dost bildik bir hain tarafından sırtından uğrularak öldürüldü. Vahşi Batı’nın ünlü kanun kaçaklarından Jesse James’in mezar taşında yazan sözler. 19. Yüzyıl. Amerika’nın batısı. Türkiye’nin 3-4 katı büyüklüğünde bir toprak parçası.
Bu bölgede bir yandan Kızılderili saldırıları, bir yandan Meksika ordusunun baskısı ve arazinin çok büyük olması nedeniyle tam bir otorite kurulamamıştı. Kadın erkek herkes silah taşımak ve yeri geldiği zaman kendi adaletini sağlamak zorundaydı. Her gün tren ve banka soygunları, duellolar, sayısız cinayet vakası yaşanıyordu. Ünlü Haydut füjesi James işte böyle bir ortamda tam da Vahşi Batı’nın sınır noktası ve nisori eyaletinde dünyaya geldi. O bir koboydu ve hikayesi kanla yazılacaktı. Peki filmlerde görmeye alışkın olduğumuz koboy nedir? Vahşi Batı denilen bölgede halk genellikle tarım, madencilik ve sığır besiciliğiyle geçimini sağlıyordu. Sığır çobanlarına verilen isimdir koboy ve İspanyol kültüründen gelmektedir. Ama kolay olduğunu sanmayın.
Kuralsız topraklarda bu işi yapmak için iyi at binmeli, iyi silah kullanmalı, sert iklim koşullarına dayanıklı olmanız gerekti. Nitekim aylarca süren yolculuklarda bu sürülere birçok farklı çete ve yerliler hatta çeşitli ordu mensupları saldırılar gerçekleştirebilir. Bu nedenle gerçekten gözü kara olmanız gerek. Başınıza gelecek olanların hesabını soracak tam bir devlet otoritesinin olmadığını da unutmayın. Amerika’nın çeşitli yerlerinden kaçarak Vahşi Batı’ya gelen ve buradaki hayata uyum sağlayarak dağlarda saklanan haydutlar da bu nedenle koboy olarak anılmaya başladılar. Zaten kaçaklarında çoğu yine suç işlemeye müsait olan koboylar arasından çıkıyordu. Bu adamlar 2,5 sente bile cinayet işleyen adamlardı. Jesse James’in gençlik yıllarında Amerika’nın iç savaşı başlamıştı ve James ailesinin yaşadığı şehir iç savaşında tam ortasında kalıyordu. Bu savaş onun da karakterini belirleyecek ve bir kanun kaçığına dönüşmesine neden olacaktı. Çünkü iç savaş Kuzeyliler ve Güneyliler arasındaydı ve James ailesi Güneyliydi. Birçok kez evleri basıldı ve Kuzey askerleri tarafından işkence gördüler. Jesse James ilk defa abisi Frank James ile beraber bu şekilde kan dökecekti.
İlk olarak 16 yaşındayken 200 Kuzeylerke’yi öldürülüp kafa derilerinin yüzüldüğü Kansas katliamına katıldıkları iddia ediliyor. Aynı yıl kanlı Bill Anderson’ın çetesine katılan Jesse ve abisi Frank, ünlü Central katliamını da gerçekleştirdiler ve Kuzey ordusunun 22 askerini kaçırarak korkunç şekilde infaz ettiler. Katliamın haberini alan bölge garnizonunu da pusuya düşürerek yüzlerce askeri daha parçalayıp ibret olacak şekilde ortada bıraktılar. Bunun gibi birçok olay Jesse James isminin vahşi batıda korku salmasına yetmişti ve o henüz 18 yaşındaydı. Şöhretleri nedeniyle burada çok kalamayacağını anlayan Jesse, Texas’a doğru yola çıktı. Bu sırada yani 1865’te 600 bin asker öldükten sonra iç savaş bitti,
Kuzey orduları savaşı kazandılar ve Amerika eyaletleri birleşmeye başladı. Ancak halk arasındaki şiddet olayları azalmadan hatta artarak devam ediyordu. Jesse James de Younger çetesiyle birleşerek vahşi batıda at koşturmaya ve soygun yapmaya başladı. Tren soygunlarında sivillere dokunmayıp sadece para kasasını alarak kaçması ve bazı banka soygunlarından sonra paranın bir kısmını orada bulunan kalabalığa dağıtmasıyla da
hakkında Robin Hood efsaneleri yayılmaya başladı. Buna bazı gazetelerle olan iş birliği de katkı sağlamıştı. Kansas City Times gazetesi yazı işleri müdürü Jesse James’in yazdığı mektupları basarak ve gerçekleştirdiği soygunları kahramanlık hikayeleri olarak anlatarak iç savaşı kaybeden Güney eyaletlerinde başkaldırı geleneğinin tekrar şahlanışını müjdeledi. Aynı zamanda yanlış haberler vererek kolluk kuvvetlerinin çeteyi yakalamasına da mani oluyordu. Dolayısıyla Jesse James’in ünlenmesinde siyasetin de etkisi olmuştu. Çete Kaliforniya’dan Texas’a, Kansas’tan Virginia’ya kadar birçok banka ve post arabası soygunu gerçekleştirdi. Bir soygunda 5 arkadaşıyla beraber günümüzün 11 milyon dolarına denk olan altın çalmışlardı. Altınları bir katır sürüsüne yüklediler ve 1200 kilometrelik vahşi batı yolculuğunun 90. gününde çölden çıktıkları zaman dağlık bir alanda kar fırtınasına yakalanıp bir mağaraya sığındılar. Mağara günümüzde hala Haydutlar Mağarası ismiyle alınıyor. Altınları taşıyamayacakları için orada bir yere gömdükleri ve çevreye işaretler bıraktıkları biliniyor. James ve arkadaşları işaret olarak bir bakır kovanın üzerine de isimlerini yazıp imza atmışlar ve kova’yı da bulabilecekleri bir yere gömmüşlerdi. Bakır kova 1907 yılında defineciler tarafından bulundu ve bugün müzede sergileniyor. Fakat altınları gömdükleri yere hala ulaşılamadı. Birçok defineci bu hazinenin peşinde. Cowboy kanunları bellidir. Eğer çeteden biri öldürülürse bu kan davası demekti. Yaşanan kan davalarında 300’den fazla rakip çete üyesinin Jesse’nin silahından çıkan kurşunlar nedeniyle öldüğünü biliyoruz. Ölü ya da diri kellesine 10.000 dolar ödül konulmuştu ve bu da vahşi batının çöllerinde dağlarında yaşayan cowboyların ağzını sulandıran bir paraydı. Günümüz kuru ile yaklaşık 200.000 dolara denk geliyor. Ancak Jesse’ye ulaşmak öyle kolay bir iş değil. Devasa topraklarda halk tarafından korunan bir hayduttu ve adamlarının hepsi güney ordusunun eski gerillalarıydı. Bazı gazetelerde ona hırsız denmesi üzerine ”Hırsız olduğumuz doğru ama her zaman günün aydınlığında soyarız.” demişti.
Jesse’yi yakalamak için hükümet birçok ajanlık faaliyeti yürüten şirketlerle ve çetelerle anlaşma yaptı. Hatta bir seferinde onlarca adam Jesse ve ailesinin saklandığı evi bulup büyük bir saldırı bile düzenlediler. Bu saldırılarda Jesse’nin küçük oğlu ölürken karısının da kolu koptu. Ancak Jesse James karşılığını bölge şerifi de dahil şirket casuslarının infazıyla ağır bir şekilde ödetti.
Sırada Northfite Bankası’nın soygunu var. Burada bazı işler ters gitmeye başlıyor. Soygunu haber alan halk bütün paralarının o bankada olmasından dolayı çeteyle büyük bir çatışmaya girdi ve Amerika’nın en büyük insan avı başladı. Bin kasabalı erkek kaçakların peşine düştü. Gazeteler bin adam altı adama karşı diye yazmışlardı. Yaşanan bu gibi olaylar ve ölen, tutuklanan çete üyelerinin de etkisiyle Jesse’nin abisi Frank artık normal bir hayat kurmak ve gözlerden uzaktaki çiftlik evinde yaşamak istediğini söyledi. Hatta bir dönem bunu denediler de. Peki çiftçi olarak başladıkları yeni hayatı yaşayabilmişler miydi? Hayır.
Jesse için at üzerinde rüzgarı hissetmek ve elinde silah tutarak yaşamak bir uyuşturucu gibi olmuştu diyor dönemin yazarları. O ilgi istiyordu. Dillere düşmek istiyordu. Yeni bir çete kurdu ama kardeşlerinden hiçbirinin yardımı olmadan. Çetesi yaralanmalar, ölümler ve kaçaklarla zayıflayan Jesse James güvenebileceği sadece iki adamı kaldığını düşünüyordu. Robert ve Charlie Ford kardeşler.
Charlie daha önce Jesse ile beraber soygunlarda bulunmuştu. Robert daha yeni katılmış ancak istekli biriydi. Kendisini daha iyi korumak isteyen Jesse, Ford kardeşlerden onun ailesinin yanına aynı eve taşınmalarını istedi. Ama iki kardeş, Vali ile Jesse’yi yakalamak için çoktan anlaşmıştı bile.
Vali, Jesse James’in yakalanmasını en önceliklik görevi olarak belirlemişti. 3 Nisan 1882’de kahvaltıdan sonra Ford kardeşler ve Jesse bir soygun için yola çıkmaya hazırlanıyordu. Eve girip çıkmakta atları hazırlamaktaydılar. Çok sıcak bir gündü. Jesse ceketini ve silahını çıkardı.
Sonra duvardaki resmin tozu durduğunu fark etti ve sandalyenin üzerine çıkarak tozunu almaya başladı. Robert Ford bu durumdan yararlanarak Jesse’nin büyük babasının silahıyla onu vurdu. Öldüğünde henüz 35 yaşındaydı. Ford kardeşler yaptıklarını gizlemediler. Robert Ford, Vali’ye telgraf çekerek ödülünü istedi. Bu arada ölü görmek için de kalabalıklar toplanmıştı. Ford kardeşler para ödülünün ancak bir kısmını alabildiler ve hızla Missouri’yi terk ettiler. Charlie Ford 6 Mayıs 1884’te yani suikastten 2 yıl sonra intihar etti. Kardeşi ise 8 Haziran 1892’de Colorado’daki çadır meyhanede öldürüldü. Katili, cinayeti, Jesse’nin intikamını almak için işlediğini belirtti. Jesse James’in ölümünden sonra kahraman Haydud imajı daha da arttı.
Yaşadığı iki ev ve soygun yaptığı bazı eski tür bankalar müzeye çevrildi. Hakkında tam 20 farklı film çevrildi. Bunların sonuncusunda Jesse James rolünü Brad Pitt oynuyor. Oğlu çok başarılı bir avukat oldu ve ailesi hala soylarını devam ettiriyor. O kimilerine göre bir halk kahramanı, kimilerine göre ise Amerika tarihinin en azılı katilidir.
Ama aslında Jesse James’in bu iki karakteri de içinde barındırdığını söyleyebiliriz. O, Vahşi Batı’nın son kanun kaçığı koboylarındandı. Ölümünden sonraki 20 yıl içerisinde, güney ve kuzey şehirler arasına kurulan telgraf atları, merkezi otoritenin bölgede gücünü arttırması ve kızılderili topraklarının tamamen işgal edilmesiyle Vahşi Batı efsanesi de ortadan kalkmış oldu.
Bugün sadece Western filmlerinde izleyebiliyoruz. Daha fazla içeriye ulaşabilmek için kanalıma abone olabilir. Çeşitli büyük ödüllerimden kazanmak isterseniz beni Instagram hesabımdan da takip edebilirsiniz.
İyi seyirler.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir