Billur Kalkavan Röportajı | 2019
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=6uR17d_pjMM.
Hoş geldin. Hoş bulduk. Sen hoş geldin Asıl Cadde Bostan. Kaç yaşından beri burada yaşıyorsun? Beş. Beş. Yani? Yüz bin senedir. O kadar da değil yani. Yaşını sormayacağım çünkü herkes senin yaşını soruyor. Biliyor herkes yaşımı zaten. Sormak istemiyorum. Söyleme çünkü o zaman bütün billur kalkavan imajını bozuyor mu bozmuyor mu yaşını şey yapınca? Bence boğulur.
Söylesem de kimse inanmıyor ki zaten. Kimse inanmıyor. Ben de inanmıyorum. Senin 45 yaşında olduğunu. Ya evet ben de senin 15 olduğuna inanamıyorum. Ne kadar çabuk geçti zaman değil mi? Çok hızlı geçti. Doğduğun zamanları biliyorum. Ama gerçekten biliyorum. Bu bölgeyle ilgili bir şey söylüyordum. Burası böyle bir hafif böyle bir Amerika gibi olduğunu söylüyorum. Şey gibi olduğunu söylüyorum. Baksana sahile yani insanlar burada çok rahat ediyorlar ya. Çünkü İstanbul’da çok rahat bir şey. Yani bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey.
Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bir hopeful slice operasyon mü issues haram景gsizlerin ünlü aile ve gözetehhhü keyifstransitörющüsüí Xiaarington’un. Bu da bir şey. Bu da y desaprası hakkı sahip. Sizler aradığınızma bir sanat � earthquakes hastalık.
Kedi. Hatta bugün bir tane terapist bilecek senden sonra. Kedilerden biri şey yapıyor böyle huysuzluk çıkarıyor, kıskançlık. Ben de kıskançlığı hiç sevmem. Bizim evde kıskançlık yok ve kıskanç birinin olmasını istemiyorum evimde. Buğra seni kıskanıyor mu? Hiç. Niye? Bilmem ki ikimizde de yok öyle bir huy. Güveniyoruz birbirimize. Zaten güvenmesen de kıskançlığın kimseye faydası yok ki.
Çünkü herkes sana şey soruyor bu işte 10 yaş farkı var. 22. Pardon 22 yaş farkı var. 10 senedir birlikteyiz. 10 senedir birlikteyiz. Ve de herkes bunu çok böyle inanamıyor böyle bir yaş farkı olmasına. Ne yapıyor ki sana seni evde tutabiliyor? Artık ben yaşlandım bir şey yapmasına gerek. Ya bir şey yapmıyor ama gerçekten çok iyi arkadaşız ya Umur. Ben böyle bir şey umuyordum ki benim 4 seneden fazla sürmüyordu hiç ilişkilerim.
Ve sıkılgan biriyim ben. Yani böyle arkadaşlarımdan da sıkılıyorum. Her şeyden sıkılırım bir yerden sonra. Sıkılmadım ya. Yani çok eğleniyoruz çünkü beraber gülüyoruz eğleniyoruz. Geziyoruz tozuyoruz dertleşiyoruz. Yani hani dertleşme lafını hiç sevmem ama birbirimize anlatıyoruz bir sıkıntımız olduğunda. Her şeyi konuşuyoruz. Cinsel hayatımızı konuşuyoruz. Yaş farkını hani ben diyorum günün birinde ben yaşlanacağım. Ne yapacağız?
Çünkü ben de hep böyle olmayacağım ki diyelim bundan 20 sene sonra o yine hala genç bir adam olacak. Onu da konuşuyoruz. Yani biz de çünkü böyle saklama gizleme hani üstünü örtelim. Sümen altı edelim konuşulmasın bu konu. Öyle bir şey yok. Farkına vardım yani her yaptığın yani. Şimdi iki şey diyemek istiyorum bir sıkılmakla ilgili. Kariyer açısına baktığın zaman senin kariyerine bak. Kız kariyerdeki bazı hamlelerinden sıkıldığın için mi değiştin? Yoksa artık onu da yaptın bitti mi? Çünkü hep şeyleri görüyorum. En uzun bir ne diyeyim en uzun süreli işlerinden bir tanesi. Billur TV. Evet 5 sene oldu. Merhabalar efendim Billur TV’ye hoş geldiniz. Bu sefer kalabalık bir program yapıyoruz. Çünkü çok önemli bir konudan bahsedeceğiz. Annelikten. Ama Billur TV değişken. Ama ondan evvel işte sinema yaptın dizi yaptın. Onu yapmak istiyorum da bu dizilerin 180 sayfa olmasından dolayı yapmıyorum ben. Çünkü yani evine dönemiyorsun ki ben köle değilim ki. Ya bence oyuncuların köleleştirilmemesi lazım. Çünkü verimin çok azalıyor bir kere. İlginç bir konu da gelmiyor hayatım. Hep anne rolü anne rolü ya istemiyorum ben. Anne bugün buraya gelmen doğru mu sence? Kızım ben sadece seni görmeye geldim. Ben de seni çok özlemiştim. Ama çok iyi gördüm. Evet çok iyiyim. Diyorum ki bir polis olamaz mıyım? Bir doktor olamaz mıyım? Bir sapık bir her şey olabilirim. Yani bizde hiçbir insanı aktörü denemiyor yapımcılar. Bir role yakıştırıyor. Kenan Emirzaloğlu haşin yakışıklı adam. İşte öbürü güzel bilmem ne çocuk. Yapmayın abi bunu yani. Çünkü oyuncu denilen insanların çoğu köreliyor bu ülkede. Çünkü böyle şey yapması lazım. Bir değişik işlerde kendini geliştirmel lazım.
Baktım ki kendimi geliştiremiyorum. Sektör gelişmiyor. Hollywood değil burası kötü paralar ödüyorlar. Niye kendimi sıkayım? Konular da artık şey olmaya başladı. Konular şu ara çok kötü. Ben onun içinde olmak istemiyorum açıkçası. Yani evet doğru bazı aktörler hep aynı roller. O roller de hep aynı şeyleri yapıyor. Evet entrika, pislik. Entrika birbirlerine şey yapıyor namusunuzu koruyor. Hesapta namusunuzu koruyor. Ondan sonra ona yanlış yapalım düzeltmeye çalışıyor.
Başka kötü adam her zaman kötü adam. Herkes herkese aldatıyor. Herkes herkese aldatıyor. Ama aile yok. Aşk yok. Sevgi yok. Öpüşme yok. Realite yok. Yok. Hiç cins, seks yapmıyoruz biz mesela Türk milleti olarak. Yani bölünerek çoğalıyoruz büyük ihtimal. Çünkü cinsellik de hiç konuşulmuyor ve hiç gösterilmiyor bu ülkede. Ama her türlü cinayet, kan, mafya, pislik. Ve ben şuna inanıyorum ülkemizde bak Amerika böyle olmayabilir. Sen senelerce yaşadın benden iyi bilirsin. Amerika’da birisi bir şey seyrediyor sonra onu seyrettiğiyle bırakıyor unutuyor. Burada hayatını alıyor. Karakterini değiştiriyor onun için. Bence gençliğin şifreleri çok bozuldu. Çünkü benim çok genç arkadaşım var. Küçükler yani 90 küsurlular bile var arkadaşlarımın arasında. İlişkilere bakışlarını görüyorum çok fena. Çünkü öyle zannediyorlar entrika, pislik. Ay zengin adam olsun. Kızların mesela gencecik kızlar katiyen aşk aramıyor. Sevebileceğim biri olsun demiyor. Efendime söyleyeyim ben mesela hala yani buraya aşık olduğumda parası var mı bilmem ne mi diye düşünmedim. Karakterine aşık oldum. Tipini beğendim. Evet oraya doğru. Tipini beğendim. Ama sonra karakterine para zaten kazanılır yani.
O diziler her seferinde seni getiriyor. Diziler diyor ki parası varsa, arabası iyisi, işi varsa oraya götürüyor. Yani günümüzde o diziler bizi onu öğretiyor. Yani bir de şöyle şeylerde öğrettiler bence son senelerde. İşte arkadaşının kocasını da elinden alabilirsin. Bilmem ne de yapabilirsin. Çok entrika var. Bir de ben entrikadan çok rahatsız olan biriyim. Böyle muhteşem yüzyılı bile seyretmedim Osmanlı’daki entrikalardan dolayı ki çok varmış entrika. Osmanlı zamanında bizim millette var zaten bu. Yani biz duygusal şey, dokunsal, duygusal Orta Doğu toplumlarında bu çok var. Ama gençler bundan çok etkileniyor ve ben gençleri kötü etkileyen bir işin içinde olmak istemiyorum. Benim böyle garip prensiplerim var. Mesela milyon milyon para verseler bir margarin reklamında oynamam. Sağlıksız olduğu için filan. Zehirli bir deterjan reklamında oynamam. Yani para, şöyle bir şey çok severim para kazanmayı ama kötü bir şey yaparak para kazanmak istemem hiç hiçbir şey. Zengin misin? Değilim. Hiç değilim. 10 senedir çalışmıyorum ben. Kalkavan ailesinden gelip de. Ama kalkavanlar yani 10 binlerce kişi hepsi zengin değil ki. Hani ben en zenginin kızıyım ama ama bitirdi biliyorsun sen benden iyi bilirsin. Ben de kendi çapımda kazanıyorum yani.
Ben zenginim şöyle zenginim bence dünyanın en zengin insanıyım. Bilgi, görgü, kültür asıl zenginlik o. Para zenginliği elde edilir. Para elden ele deşiyor. Bir sürü parası olan ama bence fakir olan insan var Türkiye’de. Çok paraları var ama çok fakirler. Çünkü kafaları fakir. Zenginlik parayla olmuyor aslında. Zenginlik parayla olmuyor ama. Para var abi yani işte yaşıyoruz. Genciz güzeliz. Harcıyoruz, yiyoruz, içiyoruz.
Ben bir de lesiz morcuyum biraz. Edinimleri sevmem. Evim, arabam, oyun, buyum, muceverlerim bilmem. Bak boncuklar takarım. Hiçbir şekilde pahalı takı almam. Çünkü giderken zaten hepsini bırakıp gideceğiz. Az çoktur. Sen her seferinde böyle bir cinsellik üzerine guru olarak lanse ediliyorsun. Evet. Öyle olduk artık. Oldum yani. Senelerce uğraşırsan aynı konuyla olursun işte sonunda. Bir şey vardı. Neydi? Haydar Dumen. Haydar Bey çok tatlıdır ama doktordur tabii.
Benim haddime değil yani. Ama sen başka bir şeyde beni… Başka kimse yok. O adam zaten… Ben sana bir söylüyorum Türkiye’ye Haydar Dumen’e çok şey borçlu. Çok. Yani dalga geçiyorlar, tipi çok matrak filan. Çok şeker adamdır. Bir ikincisi Türkiye’de gerçekten cinselliği konuşturan adamdır. Başka kimse konuşmuyor mu? Konuşturan adamdır. Ve bana hep der ki Billur’cum senin gibi donanımlı, kültürlü, bilgili bir kız gel ben işimi sana devredeyim. Ben de diyorum ki Haydar Bey ben kimim ki siz bana? Siz doktorsunuz.
Benim böyle bir titrim yok. Ama ben bu olayı konuşturmakla görevli olduğumu düşünüyorum. Ben zaten kendim ahkam kesmiyorum. Doktorları, profesörleri, uzmanları, onu bunu ağırlayıp onlara soruyorum. Ama bilgilisin en azından. Ama o kadar şeyleri yüz sene yaparsan öğreniyorsun tabii. Çünkü 5 yıl mı yaptın cinselliği programından? Yok ben yani 2005’te Elmax kanalı vardı Digitürk’ün. Orada başladığımdan beri yapıyorum.
Şimdi Billur TV’de de var. 74 küsür tane şeyde var. Ama televizyon nerede? Hiç ara vermedim yani. Okullarda yok. Bir ara okullara koydular. Cinsel eğitim şöyle bir şey. Ben Amerika’da ortaokula gittim. Bizim vardı mesela dersimiz. Ne öğretiyorlardı? İlk önce çıplak beden resmi. Bedeni öğretiyorlar. Cenital organların nerede olduğunu. Memelerin ne işe yaradığını. Bebeğin nasıl olduğunu.
Şimdi hala leylek getiriyor zanneden insan vardır yani. Bu cehaletle olmaz. Neler duyuyorum doktorlardan? Yani çocuğumuz olmuyor diye bir küçük örnek vereyim mi? Lütfen. Çocuğumuz olmuyor diye doktora gidip göbek deliği yara içindeydi dedi. Adam çünkü göbek deliğine. Hayır ya hayır. Evet. Çünkü biz iç güdülerimizi bile kaybetmişiz bu konuda. Hayvanları mesela sen hiç şaşırırken görüyor musun? Biliyor ne yapacağını. Biz insanlar olarak iç güdülerimizi de kaybettik.
Bak bunlar şaka değil. Şaka olmasını istiyorum çünkü. Ben de istiyorum ama sen gerçekten benim duyduğum şeyleri duysan cinselliği falan bırakırsın. Ben muhafazakarlıktan yanayım. Şöyle ki çok dejenere çok böyle açık. Şeyler de hoşuma gitmiyor yani. Bazı şeylere bakıyorsun ülkelerdeki durumlara. Bir ülkeyi öyle şey yapamazsın, yargılayamazsın.
Yani artık boku çıkmış olayın yani. Ondan hoşlanmıyorum ben. Şey zanneder ki insanlar ben dejenere biri değilim çünkü. Marjinal başka dejenere başka. Bana hep marjinal marjinal diyorlar ya. Öyle marjinal halin yok senin. Marjinal demek yani bir şey yapılmadan önce yapan insan demek kötü bir şey değil ki. Bir şey moda olmadan konuşulmadan yapan konuşan işte bunu topluma sunan kişi. Bence güzel bir şey marjinal olmak. Dejeneriliği sevmiyorum.
Ama şimdiki yönetim çok kapattı. Bak yasaklar yüzünden çocuk sapıkları, çocuk tecavüzleri arttı. Kadın cinayetleri arttı. Çünkü bunları konuşabilmemiz lazım. Konuşmak önemli o. Sen oraya getiriyorsun. Konuşalım diyorum. Yani böyle bir yasaktan dolayı değil. Genelde bir konuşmadan dolayı. Tabii ki. Çünkü bak bir sürü şeyi biz yasaklayıp kapatıp üstünü örtüyoruz. Yokmuş gibi davranıyoruz.
Çünkü bunlar çıkıyor. Çünkü sen cinselliği bastıramazsın. İnsanların güdülerini bastıramazsın. Tabii. Birbirimizi sevmek istiyoruz, sevişmek istiyoruz değil mi? Bu içimizde hormonlarımız çalışıyor. Feromon. Feromon denilen bir hormon var. Beğendiğimiz birini görünce onu salgılıyoruz. O kokuyla mesela birbirimizi buluyoruz. Ama onu normal bir insan duyamıyor onun kokusunu. Hayvanlarda da var, bu bitkilerde de var. Yani bunların dünyanın doğanın gerçeğini konuşamıyoruz biz şu anda.
E baskılandıkça da sapık sapık insanlar çıkıyor. Hayvan tecavüzü çok fazla Türkiye’de. Çocuk tecavüzü bak bunlarda hep ilk sıralardayız dünyada. Çok ayıp. Ve bu tam bir şey konuşamamamızdan dolayı. Çünkü halledemiyorsun ki konuşamayınca. Bak bir sürü insanda cinsel sorun var. Adamlar utanmaktan. Erkekler daha utangaç bu konuda. Kadınlar daha girişkendir. Siktora gidemiyorlar. Yok erkeklerde o konu çok şey yapılıyor yani. Tabii ki Avrupa’daki dünya konuşuyor. Dünya bir sürü şey konuşuyor. Biz konuşamıyoruz onları anlatabildim mi? Dünya 2000 yılları başında işte erectile dysfunction dediğimiz. Yani sertleşme bozukluğu diye yola çıkan televizyonda kampanyalar var. Hatta eski Amerika-Bileşikli Devleti Cumhurbaşkanı adayı böyle bir reklamı da vardı. Düşün yani. Bütün bunlar. Kulluğa bak ya. Yani o arada onu anlatabiliyor. Bir ilaçı şey yapmaya çalışıyor. Evet bütün onları şey yapabiliyor. Ama bizde hala… Yok bizde… Bu maçoluktan geliyor ama. Anlatabildim mi? Ben de bir sıkıntı yok falan. Ben de hiçbir zaman sıkıntı olmam. Ama artık konuşuluyor. Çok ilginç bir şey geldi başıma. Bu programlara devam ettiğim için ben tabii her kesimden de seyirci var. Mesela bizim Bağdat Caddesinde böyle tezgahta meyveler falan satan insanlar oluyor. Sebze, meyve satan. Öyle bir satıcı çocuk geldi bana.
Abla ben seni gördüm. Bir şey danışmak istiyorum diye çok ciddi bir sorunu danıştı bana. Eee? Benim zaten işim aracılık. Ben kimseye çare bulunuyorum. Onun için. Ben diyorum ki Umur sen şu doktorla görüş. Sen işte şununla görüş. Çünkü doktorları çok iyi tanıyorum. Bu konuyla uğraşanları biliyorum. İnsanların isteklerine göre de yönlendirme yapıyorum. Ve bu konuda çok başarılıyım ha. Yani hani derler ya iyileşecek hastanın ayağına doktor gelir diye.
Ben de gelebilirim ayağınıza yani. Doktor sayılmam ama doğru doktoru bilirim. Çok danışan oluyor bana öyle. Şeyden de oluyor. İnstagram mesela DM’den çok soru geliyor bana. Ve onlara da şey yapıyorum. Doktorlara yolluyor. Çok ilginç ya. Ve abla gibi geliyorlar. Bak bir tane sapıklık terbiyesizlik yapan yok. Bir tane bana böyle yavşak yavşak mesaj yazan yok. Gerçekten yardım için geliyor. Yardıma ihtiyac yok. Çünkü diyor ki bu kadın yardım eder bana diyor yani.
Ve benim bu konudaki ciddiyetimi ve kararlığını da biliyor. Mesela bana böyle yılışan, asılan terbiyesizlik eden hiç olmuyor. Abla işte, Filiha Hanım yardımınıza ihtiyacım var filan. Çok hoşuma gidiyor. Ama artık bir de şimdi yaştan dolayı da biraz bir saygınlık kazanıyorsun. Abi ben 30 senedir televizyon dünyasında çalışıyorum. 90’da başladım ya. TRT’de başladım ben de. Herkes gibi. Evet ya.
90’da daha özel televizyonlar yok da 91’de filan herhalde. Herkes gibi. Farkında herkes gibi. Tabii canım. Herkes gibi sen de oradan başladın. Beni ilk Uğur Dündar 88 senesinde Hodri Meydan’a çıkarmıştı. Neye canlanmıştım ya canlı yayında. Viski içmiştim biliyor musun? Katılmadan önce korkudan rahatlıyım diye. Şimdiki rahatlığa bak. Ne baktın şimdi? E ama yani. Bir şey sormak istiyorsan bütün röportajlarında kafama takılan bir şey var.
Yani bütün, şey görmeden evvel bir sürü röportajını okudum. Hep aynı soru soruluyor. Evet. Bayılıyorum ona. Niye çocuk yapmadın? Sanki böyle bir şey… Mecburmuşum gibi. Artık bana… Hayır. Sormak istiyor. Sormak dediği de çok o komiğime gitti. Yani hep aynı soruya gidiliyor. Yani hep aynı soruya doğru götürülüyor. Çünkü herkes anne olmak zorunda Türk düşüncesinde. Yani her kadın anne olmak zorunda. Ya da o böyle dayatılıyor ya işte büyüyeceksin, adam olacaksın, askere gideceksin, evleneceksin, çocuğun olacaksın. Çocuğun olacak sana mesela. Senin ailen de öyle değil de yani. Ama bana bu bir kere hiç dayatılmadı. Hatta annem bize diyordu ki bana bakın böyle çocuk macuk doğurup bana getirmeyin. Ben bakmam diyor. Çok iyi. Ben zaten bir anneannenin veya babaannenin çocuk bakmakla yükümlü olduğunu düşünmüyorum. Zaten kendi çocuğunu büyütmüş oluyor. O sıra sarmış oluyor. Bitti o. Yapmıyor zaten. Ama bunu çok yaptırıyorlar ve görüyorum çok yoruluyor kadınlar yani. Çok yazık oluyor. Şimdi bize evlilik baskısı yapılmadı. Annem hatta diyordu ki sen kaç sen de kaçır diyordu bize. Sonra bir gün bana dedi ki ya ben sizi mutsuz mu ektim acaba birkaç sene önce. Niye? Falan dedim ben. Biz çok güleriz annemle biliyorsun. Dedi ki ya ben size böyle espril yapıyordum. Siz acaba ondan mı evlenmediniz dedi. Mutsuz musunuz? Anne dedim ben çok mutluyum çünkü şu anda 6. kocamla falan evliydim. Sen bana evlilik baskısı yapsaydın. Evet yani evet doğru. Çünkü ben tutamazdım ki o sözü. Ben sadakaat sözünü tutamayacağım için evlenmedim. Artık kendime etse ben çok akıllıyım biliyor musun ya? Biliyorum. Böyle kimse met etmezken öyle met etmek için söylemedim. Çocukken biliyordum ben 50 yaşında hayat arkadaşımı bulurum. Çünkü 50 yaşına kadar durulmayacağım diyordum. Kendimi biliyorum ruhumu, heyecanlarımı, heveslerimi, ne yapmak istediğimi, flört işte istediğimi başka erkekleri tanımak istediğimi bunları biliyorum.
90’ımda öleceğim diye karar verdim 50 yerine 47 de buldum hayat arkadaşımı. 3 sene sarpmaya yok yani. Hazırdım artık bir de öyle bir şey yani gerçekten sözlerinle isteklerinle istediğini yaratma gücü var o sistemde. Sistem muhteşem. Bak evrendemiyorum böyle evrenden istedim filan değil sistem diyorum ben. Müthiş bir sistem. Sen de bilirsin bin türlü belgesel seyrediyorsundur. Yani uzayfeza belgesellerine aklın filan çıkıyor.
Bu sistemle ilgili güneş sisteminin oluşumuyla müthiş bir şey yani. Bir sistem var diyorsun. Var muhakkak ki var. Allah dediğimiz şey bence işte bu sistem. Sisteme hazır olduğumu belirttim ve istediğim sevgiliyi de tarif ettim. Ve birebir geldi tarifim öyle söyleyeyim. Bura birebir istediği sevgilim mi? Aynen öyle. Birebir her kadının isteyeceği sevgili de onu bir de hak ediş vardır evrende. Bak sistemde hak ediş vardır.
Çünkü burayı da kaldırmak zor. Çok aşırı zeki ve çok zor bir erkek bura aslında yani. Çok kolay gözüken ama diyorum ki sen herhangi biriyle beraber olsan iki gün sonra ayrılırsın. Çünkü yani seni diyorum anlayacak kadın da çok zor Türkiye’de. Herkes burayı beğenip istiyor ama. Yok öyle kolay olmuyor o işten. Olmuyor yani birbirini tamamlamak. Şimdi ben niye 10 senedir onunla oturuyorum? Çünkü beni gerçekten anlayan, bana göre davranan. Birbirimizi çok güzel tamamladık. Hiç birbirimize benzemiyoruz. Çok değişik iki tipiz. Öyle arkadaşlarım var ki mesela adam diyor ki sabah takım elbiseyi giymişim işe gideceğim. Hayat müşterek kedilerin tasını temizle karım diyor şey veriyor elime küreği. Ya kadın bütün gün boş oturuyor elime. Tabii. Sen temizle biz. Ben evde bak hiçbir işi buraya yaptırmam.
Ama akşam yemeği işte biz televizyon seyrederken tepsiyle böyle getirip koyuyorum. Tepsi de. Tepsiyi götürür. Tabii. Ağır çünkü tepsi. Diyor ki sen taşı. Hayır bu bir şey değil. O kadar ama ben ona hayat müşterek deyip yaptırmıyorum yani. Hiç hayatında kendi eşyalarının nerede olduğunu bilmez her şey bana sorar. Çekmeceleri de ben yaparım. Çamaşırı da ben yıkarım. Yani çamaşır zaten makina yıkıyor ben yıkamıyorum da. Ama tasnifini ben her şeyi evde ben yaparım yani.
Her şeyi buraya gelir evinde rahat eder. Çünkü eşek gibi koşturuyor bütününü. Yalnız hissetmiyor musun bütün bunları yaparken? Hayır çok mutlu oluyorum. Yalnız derken kedilere mama verirsin. Kedilere kargalara binlerle. E abi çok benim de mutlu eden o.
Yemekler, ambalajlar sıkıştırılıyor. Beş dakikanı alıyor günde. Ama tek başına. O kadar az bir vakit alıyor ki. Millet cimdaki hiç vaktini. Tek başına hissetmiyor musun bunu? Sanki böyle tek başa savaşçı gibi böyle bir manzaraya. Ama birisinin yapması lazım hayatım yani. James Bond’un yazarı. Ian Fleming. Ian Fleming. Baban hakkında yazıyor. Evet babamın çok yakın arkadaşıymış. Babam hep bahsederdi. Ian Fleming ama Ian Fleming günün sonunda burada İstanbul’da görevli MI6 Ajan’a. Öyle miymiş? Onu söylemezdi babam bize. Çok iyi arkadaşım derdi. Ama James Bond karakterini babandan esinlenmesin bile. James Bond’u değil. James Bond’lardan birinde Darko Kerimbey mi? Öyle bir karakteri vardır. Ona esinlendiğini söylüyorlar. Zaten biyografisinde var babamla ilgili. Ben onu böyle şey yapıyordum. Ben annemle konuşuyordum da.
Annem tabii ki onu okuduğu için yani Fleming’in biyografisi. Annem okumadığı bir şey var mı? Okumadığı bir şey olmadığı için. Her şeyi okuduğu için. Onu okudu. Dedi ki bak onu sorsan merak ediyorum dedi. Babam hep anlatırdı işte Ian şöyledir Ian böyleydi. Yok bilmem neydi. Ama o erken öldü ya. Mesela babamın çok ilginç tanıdıkları vardı. Bir tane Betsy’si vardı babamın. Babam 34 senesinde Oxford’a giriyor. Felsefe edebiyatı double major okuyor. Ve o zaman o da büyük kadın severdi. Severmiş gençken. Cambridge’de hoca olan Betsy diye bir sevgilisi varmış. Babam Oxford’da okuyor. Sevgilisi Cambridge’de hoca. Ve bana derdi ki bileceğim derdi. Kadınlarla ilgili ne öğrendiysen hayatta Betsy’den öğrendi. Ve ben doğduğumda Betsy bir tane hediye yolluyor. Nazım’ın çocuğuna diye. Böyle bir ok altın üstüne bir inci var hala duruyor bende.
Takarım arada iğne. Ve Betsy ölene kadar babamla yazıştı. Sonra annemle geçenlerde Betsy ne zaman öldü acaba filan. Buldum ben Google’dan kadını. İnceledik işte kaç yaşındaymış babadan kaç yaş büyüklüymüş bilmem neymiş. Babadan 12 yaş filan büyüklüymüş kadın. Mesela böyle ilişkiler vardı bizim ailede. Yani biz demezdik baba eski sevgilinden nasıl bahsedersin.
Zaten olmuş adam gençken. Hayır ama burada ailende çok zamanına göre de çok da modern bir ailede. Evet. Medeni. Medeni. İstanbul. Real İstanbul. Gerçek İstanbul. İlk karısı Amerikalı biliyorsun babamın. O gelirdi Türkiye’ye. Babam davet verirdi onun için bütün eski arkadaşlarını çağırırdı. Çünkü kadın burada 9 sene yaşamış. Düşünsene benim dadım vardı haççı emektar. Mesela o Kamil’i çok severdi.
Kamil’in yanındaymış o zamanda. Kamil gelince çok mutlu olurdu. Kamil her yılbaşında her bayramlarda ona kart atardı. Şimdi Amerikalılar da başka da bu konuda biliyorsun. Biraz farklı oluyorlar evet. Hatır şinastırlar yani. Unutmazlar ömür boyu. Ve ölene kadar annemi arayıp sordu. Annemle çok iyi arkadaştı. Çünkü babam ondan ayrılmış. Kaç sene sonra annemle tanışmış. Yani yuva yıkıma yok. Bir entrika pislik yok. Adam anlaşamamış ayrılmış. Sonra annemle tanışmış. Aşk olmuş. Annem ilk kocasından ayrılmış. Evlenmişler. Yani arada bir şey yok ki. Kırıcı bir bağ yok. Bir şey yok. Ve kadın ben doğduğumda ben Nazım’a çocuk veremedim. Onun için bu senin çocuğunun hakkıdır diye. Babaannemin ona hediye ettiği böyle elmaslı çok güzel üstü elmaslı bir şey saat vardı. Böyle cep saati gibi. Onu gönderiyor anneme. Sen Türk kadınlarına bak bakayım. Perdeleri söküp götürürler ayrılırken. Yalan mı? Değil ki elmaslı altın bilmem ne cep saatini. Senin hakkın çocuğunun hakkı bu diye gönderiyor kadın. Ben çocuk veremedim Nazım Hatun. Böyle medeniyetlerle büyüdüm ben. Şimdi gel de bu sevgilini kıskan. Yok ona bilmem ne yap falan. Hiç bana göre değil ki yani. Sana göre sen biliğe göre hayatımı yaşıyor musun biliyor musun? Kesinlikle. Bu mudur? Bu mudur? Bu ben günün sonunda. Evet sisteme karşı söyleyelim ne diyeceğim istediğimi. Ben en iyi en doğru en iyi bir şekilde kendin yaşıyor musun? Aynen. Bu sen misin? Evet aynen benim. Ve insanların aslında bunu yaşaması gerektiğini düşünüyorum. Ve çok üzülüyorum. Çünkü birçok insan mutsuzluğun sebebi ne? İstediği hayatı yaşayamamak. Aslında biz dünyaya mutlu olmaya geliyoruz ya. Gülüp eğlenmeye. Tecrübe edinmeye.
Ne ki bu kavgalar, gürültüler iki komşu bile birbiriyle geçinemiyor. Yani çok üzülüyorum ben ya. Niye mutlu olamıyoruz ki? Çünkü amacımız mutlu olmak aslında. Esas temel hakkımız o. Ama böyle katolik gibi mutluluğu kendimize şey yakıştıramayıp mutlu olunca ay çok güldük çok ağlayacağız diyen bir milletin çocuğuyum ben. Çok güldük. Çok gülelim ağlamayalım ya. Çok güldük şimdi çok ağlayacağız. Evet ha bu nasıl bir inanç? Evet. O çok ilgimi çekiyor benim. Mutluluktan suçluluk duyulur mu?
Özü hayatına. Belki başımıza bir şey gelecek çok büyük. Evet ya. O da var yani anlatabildim mi? Bütün dünya bir anda tersiyle dönüşe çok… Olacak iş değil. O herhalde anlamış değilim ben. Şimdi ben bir seminer hazırlıyorum bunun için işte. Ama daha çok kadınlara yönelik. Çünkü kadınlar da çok mutsuz. Mutsuz kadınlar mutsuz çocuklar yetiştiriyor. Sonra niye biz böyleyiz diyoruz her şey her konuda. Kadınlara gerçekten istedikleri hayatı seçebilecekleri, istedikleri sevgiliyi
hayatlarında yaratabilecekleri çünkü erkeksizlikten geberiyor kadınlar bir de son zamanlarda. Sen evlisin farkında değilsin. Değilim. Şimdi biz de öyle oluyoruz Dura ile farkında değiliz ama ben gözlemliyorum. İyi erkek yok diye bir söylem var bir kere. Çok iyi erkekler var. Diyorum ki iyi erkeğin olmadığı bir ülkede iyi kadın olamaz. Ama kadın yetiştiriyor erkeği yani. Onun için de iyi erkek yoksa demek sen iyi bir kadın değilsin ki yetiştiremedin yani.
Onun için de iyi erkek yok söylemine son verecek. Güzel erkekler yaratacak. Erkekleri sevmeyi öğretecek kadınlara. En azından soru işareti bir kapıyı araladığın anda sonrasını bırak zaten o kapı açılır. Aralamak önemli. Ben kapı aralayacağım Türkiye’de. Valla bir laf atıyorum. O aylarca konuşuyorlar ama o kapı aralanıyor işte. Küçük küçük aralıyor. Entropi yani o biliyorsun.
Hani bir şey şeyden çıkan macunu geri sokamazsın meselesi. Aralansın. Saçma sapan da olsa aralansın. Aralıyorsun onu gördüm yani. Çocuklarla ilgili söylediklerin dadılar yetiştiriyor nedir bu kardeşim. Bu dadıların yetişmesi bilmem ne. Etrafta görüyorum yani yapılması gereken hiçbir şey yapmıyoruz. Sonra da şikayet ediyoruz. Her şeyden şikayet ediyoruz. Ama hepsi bizim kontrolümüzde yani biz şey yapıyoruz. O şikayet ediyoruz günün sonunda. Dünyanın geldiği durum da işte biz getirdik.
Şimdi ay dünya çok kötü ya. Diyorum ki dünya iyi sen kötüsün kardeşim karıştırma. İşte dünyanın sonu geldi. Hayır diyorum senin sonun geliyor. Dünya duruyor. Dört üç milyar yıl daha var dünyanın önünden. Daha çok mu? Daha yarı yaşında dünya. Seni de atacak üstünden. Düzgün davran kardeşim şu güzelim dünyaya. Bir de şu şeye çok uyuz oluyorum Mars olayına. Söyleyeyim sana aranızda kalsın dermişim. Abi sen dünyanı düzelt. Mars’ta yaşayabilmemize daha bizim yüz yıllar var. Ama bu gidişle insanlık yüz yıllar dayanmayacak. Dünyayı getirdiğimiz durumda. Çok salakça bir şey abi. Güzelim dünyayı bulmuşum. Niye Mars’ta yaşamak istiyorsun abi? Ben ozayda ne aradığımızı bulmaya çalışıyorum. Hala bir şey bulamıyorum. Başka hayatlar arayalım. Gezelim tozalım. Ama niye başka gezegene gidip yaşamaya çalışıyoruz? Bize cennet verilmiş burada. Burası cennet gibi.
İnan oraya harcadığın paranın üçte biriyle burayı düzeltirsin. Ama sorumluluk yap tabi. Bende daha çok hayaller var boşver ya. Konu konuyu açar. Şey akşama kadar konuşuruz. Peki. Billörcüğüm çok çok teşekkür ediyorum. Yetti değil mi? Tamam. Tamamdır. Biz seninle nasıl olsa görüşürüz.
Çok çok teşekkürler.
İlk Yorumu Siz Yapın