Irak neden ateş altında? (En hızlı özet)
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=05sbCcZ5Oj4.
Feyza selam. Selam Fibra. Ne haber? İyidir senden ne haber? Benden de iyi. Şu an ne çekeceğini bilmiyorum ama videolarına gelen yorumlara baktım. Irak videosu çok üst dönüyormuş. Evet bu aralar bir Irak merak ediliyor. Epey soruluyor. Zaten bu videoda da Irak anlatacağız. Merakla bekliyorum. Teşekkürler, kolay gelsin sana da. Evet bu videoda Ortadoğunun en çok konuşulan ülkelerinden birine masaya yatırmak üzere Irak dosyamızı hazırladık. Yeryüzünde bundan yaklaşık 6.000 yıl önce bilinen ilk medeniyetin doğduğu yere. Sayısız işgalin merkezi olmuş topraklara.
Gelin 10 maddede birlikte uzanalım. Girişte Irak’ın tarih boyunca sayısız işgalin merkezi olduğundan bahsetmiştim. Bunu söylerken aslında abartmadım. Akatlardan, Romalılara, Moğollardan, İngilizlere pek çok medeniyet buralara geldi. Eski işgalleri tarih editörümüz Feyza Kirişçi size mutlaka anlatır hatta belki de anlatmıştır.
Ben daha çok Irak’ın politik ve kültürel durumunu yoğun biçimde etkileyen Amerikan işgaline değinmek istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’taki Sattam-Hüseyin rejimine yönelik düşmanlığı aslında 1990’lı yılara kadar uzanıyor. Irak 1990’nın Ağustos’unda Kuwait’i işgal etti. 7 ay süren işgal ABD liderliğinde Uluslararası bir askeri koalisyon tarafından sona erdirildi. ABD takip eden 12 yıl boyunca Irak ağır ekonomik yaptırımların uygulanmasını sağladı. 36. paralelin kuzeyi ile 32. paralelin güneyinde uçuş yasağını uyguladı. Ancak ABD’nin Sattam-Hüseyin rejimine yönelik düşmanlığı bununla da dinmedi. 1998’de Irak’ı özgürleştirme yasasını hayata geçirdi. Bu yasayla Irak’taki Sattam rejimini yıkmaya yönelik çabalara insani, askeri ve finansal yardımda bulunmak ABD’nin resmi dış politikası oldu. Ancak bu yasa ABD yönetimine Irak’a karşı askeri güç kullanma etkisi vermiyordu. Kongre bu yetkiyi 11 Eylül 2001 terör saldırılarından yaklaşık 1 yıl sonra, 2002 ekibinde verdi. ABD yönetimi Irak’ı kitle imha silahları üretmek ve terörizme destek vermekle suçladı ve işgal etti. Irak’ın bugünkü durumunu anlamak için Amerikan işgalinden detaylı bir şekilde bahsetmemiz şart. İşgalin kısa sürmeyeceği aslında baştan belliydi. Amerika’nın Irak yönelik askeri operasyonu 19 Mart 2003 günü hava saldırısıyla başladı. Ertesi gün ise Kara operasyonu geldi. Operasyon başladıktan sadece 3 hafta sonra Başkent Bağdat düştü. Tam olarak 1 ay, 1 hafta, 4 gün sonra. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush 1 Mayıs 2003 günü yaptığı konuşmada büyük çaplı askeri operasyonun bittiği açıklamasını yaptı. ABD’nin işgalini İngiltere’de 45 bin askerle destek verdi. Amerika’nın Irak’tan çekilmesi 2007 Aralığı’nda başladı. 2011 Aralık ayında tamamlandı. Böylece ABD’nin Irak işgali filan son ermiş oldu. Kuwaitin işgalinin hemen ardından Irak’a uygulanan ağır finansal ve ticari yaptırımların olumsuz etkileri bir yana Amerikan işgali Irak toplumunun etnik ve mezhepsel bölünmüşlüğünü de gözler önüne serdi. Şiiler Amerikan askerlerini kurtarıcı olarak karşıladı. Kürtler ise yaklaşık 70 bin kişilik bir güçle Amerikan’ın işgaline katıldı. Bu bölünmüşlük aslında şaşırtıcı değildi. Zira Sattam-Hüseyin Rejimi, Irak’ın sünnilerinin hakim olduğu bir rejimdi ve Kürtlerle Şiileri sistematik olarak ayrımcılığa hatta zaman zaman şiddete maruz bırakmıştı. Aslında Kürtler ve Şiiler Amerikan yönetiminin çağrısına uyarak 1991’de Sattam-Hüseyin Rejimi’ne karşı ayaklanmışlardı. Ancak rejim güçleri bu isyanları şiddetle bastırmıştı. Nitekim Amerika’nın 36. paralelin kuzeyi ve 32. paralelin güneyinde uçuş yasağı koymasının sebebi de Sattam Rejimi’nin Kürtlere ve Şiilere karşı hava gücünü kullanmasını engellemekte. Sattam Rejimi’nin Irak’ın bu etnik ve mezhepsel bölünmüşlüğünü aşamaması, aşmaya yönelik gayretle göstermemesi işgailik kolaylaştıran en önemli faktördü. Askeri operasyonun son ermesinin hemen ardından Irak’ın idaresi koalisyon geçici yönetimine devredildi. Yönetimin 16 Mayıs 2003 tarihinde yürürlüğe giren ilk kararı Irak’ın Bağistan tamamen arındırılması oldu. Bir hafta sonra alınan ikinci kararla da Irak ordusu dahil Sattam Hüseyin’in bütün güvenlik kurumları lavedildi. Bu iki karar neticesinde yüz binlerce Sünni Arap işsiz kaldı. Özellikle ordu ve diğer güvenlik kurumlarında çalışanlar takip eden aylarda Amerika’ya karşı silahlı direnişin beşeri kaynağını oluşturdu. Nitekim bu direniş Sünni bölgelerde yoğunlaştı. Direnişin çapına yönelik bir fikir vermesi açısından Amerika’nın kayıplarına bakabiliriz. İşgalin başladığı 19 Mart tarihinden büyük çaplı askeri operasyonun bittiği 1 Mayıs tarihine kadar sadece 139 Amerikan asker hayatını kaybetti. Ancak 2011 yılanın sonuna kadar Amerikan kayıpları 4.424’ü buldu. İçeriye geçmeden yalnızca birkaç saniyenizi alacağız. GZT olarak yaptığımız işi önemsiyoruz ve çok çalışıyoruz. Amacımız da GZT YouTube kanalını 1 milyon aboneye ulaştırmak. Bu da sadece sizin katkılarınızla mümkün. Abone ol butonuna tıklayarak 1 milyon yolculuğumuzla bize destek olabilirsiniz. Bir kişiden ne olur demeyin. Bizim için çok önemli.
Şimdiden teşekkür ediyor ve hemen içeriye dönüyoruz. Başlayalım. 2005’in Ekim ayında halk oynamasıyla kabul edilen Irak Anayasası’na göre Irak federal bir devlettir ve merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin kendi yetki ve görev alanları bulunmaktadır. Milli güvenlik politikası, dış ilişkilerin yürütülmesi ve dış politika, mali, gümrük ve para politikaları, vatandaşlık işleri, su kaynaklarını yönetmek, merkezi yönetimin paylaşılamaz yetki alanları olarak belirlenmiştir.
Gümrüklerin idaresi, elektrik üretimi ve dağıtımı gibi bazı alanlarda merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin iş birliği yapacağı öngürlürken, diğer alanlar tamamen yerel yönetimlerin yetkisine bırakılmıştır. Kısaca yerel yönetimlerin geniş idari ve mali yetkileri var diyebiliriz. Irak ana itibariyle 19 eyalete bölünmüş durumda. Anayasaya göre 1 veya daha fazla sayıda eyalet bir araya gelerek otonom bölge oluşturabilir veya var olan bir otonom bölgeye katılabilir. Otonom bölgeler eyaletlerin yetkilerine ek, bazı yetkilere de sahip.
Hali hazırda Irak’ta sadece tek bir otonom bölge mevcut. Duhok, Erbil, Süleymaniye ve Halepçe eyaletlerinin oluşturduğu Irak-Kürdistan Otonom Bölgesi. Bu bölgenin kendi başkanı, meclisi, para birimi hatta askeri gücü bulunuyor. 2005 Anayasası Irak’ı demokratik olarak tanımlıyor. Merkezi ve yerel yönetimlerin göreve gelişi ve görevden ayrılışı seçimlerle gerçekleşiyor. Merkezi yönetimin en üst yasama organı Temsilciler Meclisi. Meclis için seçimler 4 yılda 1 yapılıyor.
Merkezi yönetimin yürütme organı Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Korolu’ndan oluşuyor. Cumhurbaşkanı Temsilciler Meclisi tarafından 4 yılda seçiliyor ve en fazla 2 dönem görev yapabiliyor. Cumhurbaşkanlığı devletin başı ve ülkenin birliğinin temsilcisi olarak büyük oranda sembolik bir bakan konumunda. Yürütme organı ise net biçimde bakanlar korolu. Cumhurbaşkanı seçimler sonucu en çok sandalyeye alan siyasi blogun adayını başbakan adayı olarak atıyor. Başbakan adayının oluşturduğu bakanlar korolu iş başı yapabilmek için
Temsilciler Meclisi’nin güven oyunu almak zorunda. Yerel yönetimler de benzer yapıda. Eyaletlerin idari sınırları içerisinde en üst yasama organı Eyalet Meclisleri. Eyalet Meclisleri için seçimler 4 yılda 1 yapılıyor. Eyaletlerin yürütme organı vali ve Eyalet Meclisleri tarafından atanıyor ve görevden alınıyor. 2005 Anayasası, Irak vatandaşlarının etnik, dini ve mezhepsel farkları gözetmeksizin en temel hak ve özgürlükleri tanıyor. Tabii bu hak ve özgürlükleri korumak için de bağımsız bir yargı öngörüyor. Sorun bu hak ve özgürlüklerin hangi etkinlikte korunabildiği. Freddie Mouse’un Irak’a ait 2022 yılı değerlendirmesine göre Irak özgür olmayan ülkeler kategorisinde ve Irak’ın demokrasi açığının hak ve özgürlüklerin etkin korunmamasında olduğu açıkça görülebilir. Bu sorunun temel kaynağı olarak devlet dışı silahlı aktörlerin süregiden etkinliği ve devlet kurumlarının zayıflığı görülüyor. Uluslararası raporlar Irak’ta yüzden fazla aktif silahlı milis gücün olduğunu
ve bu güçlerin kontrol altında tuttukları bölgelerde tutuklama, gözaltına alma hatta işkence ve infaz yaptığını not ediyor. Milislerin varlığı devlet kurumlarının zayıflığının en net göstergesiyken Irak ordusunun bile etkin bir güç olmadığı Deaş güçleri karşısında yaşanan bozgunda da görüldü. 2014 Haziranında Deaş 1500 kişilik bir askeri güçle Musul’u 6 günlük bir çatışmanın ardından alabildi. Deaş’ın Bağdat’a doğru ilerleyişini Irak ordusu değil Amerika’nın örgüte yönelik hava saldırılarıyla desteklenen Şii Halk Milis Güçleri durdurdu. Musul, Irak ordusu tarafından ancak 3 yıl sonra, 9 ay süren bir çatışmadan sonra kurtarılabildi. 11 Eylül saldırılarını El-Kaide üstlendi. Örgütün liderlik kadroları Afganistan’da konuştuğdu. Nitekim ABD saldırılara karşı cevabını Afganistan’a işgal ederek verdi ve El-Kaide’ye güvenli alan açan Taliban hükümetini devirdi. ABD Afganistan’dan sonra hedefini Irak’taki Sattam rejimine çevirdi ve bu ülkeyi de işgal ederek rejimi yıktı. İşgal altındaki Irak, El-Kaide örgütünün ABD’ye karşı savaşını sürdürmesi için yeni bir fırsat sundu. Zira hem ülkede yüz binlerce Amerikan askeri vardı hem Irak’ın bütün güvenlik teşkilatı laf edilmişti ve yerine etkin bir güvenlik teşkilatının kurulması zaman alacaktı. Ayrıca yeni dönemde Sünniler eski statülerini kaybetmenin mağduriyetini yaşıyordu. Bu fırsatı El-Kaide adına değerlendirmek Ahmet Fazıl el-Haleyle’ye veya daha meşhur adıyla Ebu Musab el-Zerkavi’ye düştü. Zerkavi 1990’ların sonunda El-Kaide lideri Usama Bin Laden’le görüştü ve Afganistan’da kendi örgütünün ait bir askeri eğitim kampı kurdu. Afganistan’ı işgal eden ABD’ye karşı Saliban’la birlikte savaştı. Irak işgalinin ardından ise örgütünü Cemaat el-Tevhid vel-Cihad’ı Irak’ta aktif hale getirdi. 2004’te örgütün adını Tanzim Kaide el-Cihad fi Bila del Rafizeyn Rafizlilerin ülkesinde cihatçı El-Kaide örgütü veya kısa adıyla El-Kaide fil-Irak olarak değiştirdi. Örgüt Irak’ta sadece Amerikalılar’ı değil Şiileri de hedef aldı ve kanlı bir mezhepsel çatışmayla Sünnileri silahlı harekete geçirmeyi planladı. Zerkavi Amerikan güçlerinin askeri bir operasyonuyla 2006’da öldürüldü. Zerkavi’nin ölümünden kısa bir süre sonra Irak el-Kaidesi beş cihatçı grupla birleşti ve Devlet el-Irak el-İslamiye’yi oluşturdu. Örgüt Suriye’de süregiden ilk savaşı fırsat bilip operasyonlarını Suriye’ye de yayınca 2013’te adını tekrar değiştirdi ve Devlet el-İslamiye fil-Irak wa-Şam yaptı.
2014’te Irak’ta Muslu’lu ele geçirdikten sonra ise Devlet el-İslamiye oldu. Örgütün lideri Ebu Bekir el-Bağdağ’da ise Muslu’da verdiği bir hutbede hilafetin ilan etti. Çeşitli kaynaklarda geçen bir iddiaya göre ABD Irak’ı işgal ettiğinde dönemin Suziyarabistan Dışişleri Bakanı Fren Suud bin Faysal el-Suud, ABD’li mevkidaşı Condaliza Raiza Amerika’nın Irak’ı İran’a altın bir tepside sunduğunu söyledi. Şiiler Irak’ta nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor.
Dolayısıyla işgal sonrası merkezi yönetimin oy sayısıyla belirleneceği bir siyasal sistemde Şiilerin etkinliklerini artırması kaçınılmazdı. Nitekim öyle de oldu. Bunun en açık göstergesi elbette 2004 yılından bugüne bütün Irak Başbakanlarının Şii olması. Irak’ta İran’dan destek alan Şii örgütleri ve siyasetçiler bulunmakta. Bu örgütlerin en önemlisi ise Irak’ın en güçlü milis güçlerinden birisi olan Bedir Örgütü. 1982’de Irak’ta İslam Devrimi için Yüksek Konseyin Askeri Kolu olarak kurulan örgüt
Sattam Hüseyin Rejimi devrilmeden önceki 20 yıl boyunca İran’da konuştuydu. Sattam Rejimi yıkıldıktan sonra ise Irak’ta etkin bir politik aktör haline geldi. Ancak İran destekli örgüt ve siyasetçilerin varlığı Irak Şiilerinin tamamının İran’ın neticesine açık olduğu anlamına gelmemeli. Irak’ta Necep ve Kerbelağ merkezli geleneksel Şii dini liderliği halen daha Irak Şiilerinin çoğunluğu üzerinde etkinliğini devam ettirmekte
ve İran’daki dini rejimin velayeti fakih tezini kabul etmemekte. Irak’ta PKK varlığını konuşmaya başlamadan PKK’nın kuruluş hikayesinden de kısaca bahsetmemiz lazım. PKK 1978’de Türkiye’de kuruldu. İlk yıllarında ciddi bir varlık gösteremedi. 1980’den başlayarak örgüt Lübnan’da Suriye’nin kontrolü altındaki Beka Vadisi’ne taşındı ve burada Filistinli silahlı grupların elinden silahlı eğitimi aldı. Türkiye’de ilk yıllarında devletin aldığı tedbirler sayesinde
bitme noktasına gelen örgüt Beka Vadisi’nde tekrar dirildi. Ancak Beka Vadisi Türkiye’ye karşı saldırılar düzenlemek için sınıra çok uzaktı. Üstelik İsrail’in Filistinlilere düzenlediği askeri operasyonlar yüzünden güvenli de değildi. Suriye örgütün faaliyetlerine göz yumusa hatta yer yer destek verse bile Türkiye’ye yönelik saldırılara izin vermezdi. Ayrıca Türkiye-Suriye sınırı fazlasıyla düzlüktü. Güvenli bir bölge olarak hizmet edemezdi. Örgütün uzun vadeli stratejisi için her açıdan en ideal bölge
Türkiye, Irak ve İran arasında dağılan dağlık bölgeydi. Bu bölge aynı zamanda Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı bölgeydi. 1980’de patlayan İran-Irak savaşı önemli bir fırsat sundu. Zira merkezi yönetimin bu bölge üzerinde kontrolü zayıfladı ve onun yerine merkezi yönetime karşı uzun zamandır mücadele eden Barzaniye ailesinin liderliği altında Kürtistan Demokratik Partisi’nin kontrolü güçlendi. PKK ve KDP 1982’de bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma sayesinde PKK Kuzey Irak’ta ilk kampanı
Türkiye ve İran sınırlarına çok yakın bir mevkide Loland’a açtı ve örgüt üyeleri bu kampa taşındı. PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığı böylece başlamış oldu. Takip eden yıllarda PKK Kuzey Irak’ta yeni kamplar açtı ve 1984 Ağustos ayından itibaren Türkiye için de terör saldırıları düzenlemeye başladı. Türkiye’de karşılık olarak 1983 yılı Mayıs ayından başlayarak Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyonlar düzenledi. Türkiye’nin kararlı mücadelesi sayesinde örgüt 1990’lar sonu itibariyle
bir kez daha bitme noktasına geldi. Hatta PKK tek taraflı ateşiket hizmet etmek zorunda kaldı. Ancak 2000’li yılların ikinci yarısından itibaren örgüt yeniden dirildi ve Türkiye’ye yönelik terör eylemlerine başladı. Türkiye’nin 2013 yılında başlattığı çözüm süreci örgütün silah bırakmayı reddetmesi sebebiyle 2015’te sona erdi. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki PKK varlarına karşı askeri mücadelesi halen yoğun biçimde devam ediyor. GZT 10.10 serisinin bu videosunda 10 başlıkta ırrağı anlattık.
Bir sonraki videoda görüşünceye dek, merhaba.
İlk Yorumu Siz Yapın