Kaddafi’nin kayıp servetini kim bulacak?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=Hh15Y2So2tw.
Nisan 2012’deyiz. Hafif esintili bir Avrupa sabahında güvenlik güçlerine bir ihbar ulaşır. Telefondaki kişi nehir kıyısına vurmuş bir insan bedelinden bahsediyor. Olay yerine gelen ekipler denizden çıkardıkları adamı tanımamıştı. Kimliği belirlendiğinde bunun sıradan bir ölüm olmadığı da anlaşılmış oldu. Denizden Şükrü Ganem çıkmıştı. Bu isim ve bu ölüm tarihin en büyük serbet avı için bize çok sayıda ipucu verdi. Bugün sizinle Kaddafi’nin kayıp servetini dünyanın farkı noktalarına serpiştirilmiş milyarlarca doları ve bu paranın peşinde koşanları anlatacağım.
Çay, kahve ya da neşrubatlar hazırsa sizi biraz şaşırtmak istiyorum.
Her şeyin başına Kaddafi’nin Libya’sına gidelim. Askeri okuldan 24 yaşında mezun olan Kaddafi bundan sadece 3 yıl sonra 1969’da Libya Kralı İdrisi askeri bir darbeyle debirdi. Bu andan itibaren tam 42 yıl boyunca Libya’yı demiryumlukla yöneten isim o oldu. Dünya genelinde birçok ülke ve birçok kanaat önleri tarafından diktatör veya otoriteryen olarak tanımlanan Kaddafi bunu hep reddetti. Kendisini Libya halkı için bir rehber ve hatta yol gösterici olarak tanımlanmaktan asla geri durmadı. Arap milliyetçiliği ile Arap sosyalizminin bir karışımı olan vaasçılığa kendini adadığı uzun bir süreç geçirdi. Libya’da bulunan İtalyan ve Yahudi nüfusunu sınır dışı etti. Batılı tüm askeri üstleri ülkeden hızlıca çıkardı. Ülke içinde ve sesini duyurabildiği her noktada İslami sosyalizmi tanıttı. Ancak onun siyasi hayatındaki en dikkati çekici adımlardan biri petrol konusunda geldi.
Libya’daki petrol endüstrisinin tamamını kamulaştırdı. Yani Kaddafi için bir numaralı öncelik petrol destek yanılmış olmayız. Kaddafinin tüm hayatını ve ona dair her şeyi GZT Ortadoğu Editörü Feyza Ononseli isimde detaylıca anlatmıştı. O yüzden bu faslığı kısa geçiyorum. Kaddafi’ye karşı protestolar ilk kez 2011’de Bingazi’de başladı. Burayla da sınırlı kalmadı, kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. Libya hükümeti protestoları şiddetle bastırmaya çalışırken şiddet her iki taraf içinde olması gerekenin çok çok üstüne çıktı. Arap Bahar’ının da etkisiyle Libya’da resmen bir iç savaş başlamıştı. Beklenen oldu ve Trablus’un da düşmesiyle Kaddafi rejimi yıkıldı. 20 Ekim 2011 tarihinde Sirte’de NATO destekli Ulusal Geçiş Konseyi askerleri tarafından yakalanarak feci bir şekilde linç edildi ve sonrasında vuruldu. Kaddafi 25 Ekim 2011’de Sahra Çölü’nde kimsenin bilmediği bir yere gömüldü. İşte bugün konuşacağımız her şey de tam olarak burada başladı. Kaddafi öldü ancak serveti ortada yoktu. Yeniden girişe, Tuna Nehri’nde bulunan ölü bedene dönelim istiyorum. Şükrüganem yıllarca Kaddafi’ye duyduğu sadakatle tanınan ülkenin eski Petrol Bakanı bir dönem içinse başbakanıydı. Mayıs 2011’de çevresindeki neredeyse herkes gibi o da Kaddafi’ye sırt çevirdi. Riyana’ya yerleşti. Ancak Ganem diğer hükümet yetkililerinden oldukça farklıydı. Petrol ve gizlenen serveteli işkin en güçlü bilgi kaynağı olarak görülüyordu. Yani servete ulaşmak isteyenler için başvurulacak ilk adres Ganem’di. Sır kutusunun şaşırtıcı ölümünün üstü hızlı biçimde kapatıldı. Avusturyalı yetkililer Ganem’in bir kalp krizi sonrası nehre düşüp boğularak öldüğünü ve şüpheli hiçbir durumun olmadığını rapor etti.
Bu rapor kelimenin tam anlamıyla ışık hızında hazırlanmış ve aynı suratle imzalanıp kayıtlara geçirilmişti. Tüm bu her şey normal çabasına rağmen herkes Libyalı eski başbakanın oldukça yüklü bir servete sahip olduğunu biliyordu. Petrol Bakanı ve başbakan olduğu dönemde Kaddafi’nin bilgisi dahilinde sözleşmelerden paylar alıyor ve bu paraları lideri adına yurt dışına çıkarıyordu. Tüm bu özellikleri onun ölümünü sıradan bir ölüm olmaktan hemen uzaklaştırdı.
Bu ölüm herkes için şüpheliydi ancak biri için şüpheye bile yer yoktu. Ganem kesinlikle servet avcıları tarafından öldürülmüştü. Bu isim Kaddafi’nin 40 yıl boyunca Libya dışında sakladığı tüm para, altın, garimenkul, sanat ve tarihi eserleri de bulmakla görevli 60 yaşındaki Muhammed Ramazan Mansli’den başkası değildi. Mansli serveti arayan en güçlü oluşumun başındaki isimdi.
Oluşum ne mi? 2017’de kurulan Libya Varlıkları Kurtarma ve Geri Getirme Ofisi yani LARMO’dan bahsediyorum. Bu oluşum ülkenin en başarılı asker, polis ve güvenlik güçlerinden oluşan özel bir ekipten ileri geliyor. Ekibin içinde yok yok, yazılımcı, eski istihbaratçı, sanat tarihçisi, ekonomist ve çok daha fazlası.
Yaklaşık 5 yıldır dünyanın farklı noktalarında Kaddafi’nin servetini arayan bu ekip, harcanan onca paraya ve istihdam edilen çok sayıda başarılı personeler rağmen henüz ciddi bir kazanım elde edemedi. Rükeye yalnızca birkaç tarihi eser geri getirildi, altın ve para stoklarını ise hiçbir şekilde ulaşım sağlamadı. Peki bu ekip bunca imkana rağmen neden bir şey bulamıyor? Bulamıyorlar çünkü Kaddafi, Varlıkları Çok Güvendiği isimler adına açılan hesaplar yahut kasalara aktararak sorumluluğu üstünden atmayı tercih etmişti. Paralarına emanet ettiği bu isimleri en yakın çalışma arkadaşlarına dahi asla söylemedi. Servetin yurt dışına kaçıran ekiple yalnızca kuryalar aracılığıyla iletişim kurdu, yanına asla çağırmadı, herhangi bir toplantı dahi yapmadı. Kaddafi’nin 2011’de gerçekleşen beklenmedik ölümü, paraları kaçıran isimlerin bilinmemesi nedeniyle serveti de adeta bir bilinmezliğe dönüştürdü. Üstelik serveti yalnızca larmoda aramıyor. Hemen her olayda olduğu gibi CIA bu meselede de masanın tam ortasında oturuyor. Farklı ülkelerin istihbarat birimleri, sanat eseri uzmanları ve hatta özel dedektifler yıllardır Kaddafi’nin milyar dolarlarını bulmaya çalışıyor. Aramalar esnasında çok sevda farklı iddiada dillendirilmeye devam etti. Bu süreçte Benin’de 1 milyar dolar, Güney Afrika’da onlarca milyar dolar servet olduğuna dair söylentiler yayılırken ortaya yeni bir iş kolu dahi çıktı. Evet ismi de %10’cular. Bu kişiler genellikle eski asker, diplomat ve siyasilerden oluşuyor. Bundan milyarlarca dolara dair çeşitli bilgilere sahip olduklarını ancak karşılığında %10 pay istediklerini dile getiriyorlar. Bu söylemleriyle hem larmodan hem de CIA’den yüklü teşvikler aldıkları da her kesçe biliniyor. Kaddafi’nin servetini bulmaya, kendini adayan her kişi ya da kurum mutlaka %10’culara en az bir kere uğruyor. Peki bu adamlar gerçekten bir şey biliyor olabilir mi? Hemen bir örnekle bilip bilmediklerini net biçimde anlayabiliriz. 2021’de Larmo ile ortak çalışmaya başlayan eski bir ABD’li istihbarat görevlisi, İsviçre’de kaddafi’ye ait bir banka hesabı hakkında bilgilendirildi. %10’culardan biri ABD’li ajan’a birkaç evrak ile bankadaki kasan umarasına kadar vermişti. Verdiği bilgiler karşılığında 50.000 dolar alıp çıkan paranın %10’u benim olacak demeyi de tabi ihmal etmemişti. Larmo yetkilileri bankaya ulaştıklarında bu bilgilerin tamamen düzmece olduğunu anladı. Ellerinden sadece paraları değil, prestijleri de yavaş yavaş geliyordu. Kaddafinin servetini bulacağız diye servet harcayan bir ekipten bahsediyoruz. Durum gerçekten fazlasıyla can sıkıcı. Larmo ve başındaki Muhammed Ramazan Mesli yalanlarla gerçekleri ayırarak kaddafinin servetine en geç 2024’de ulaşabileceklerini iddia ediyor. Paris’te kısa süre önce bulunan 58 gayrimenkulün kaddafiye ait olduğu bilgisi doğrulanabilirse elde edilen ilk somut kazanımına karşılaşmış olacağız. Ancak sonuç ne olursa olsun kaddafinin dünyanın farklı noktalarına gerçekten hatırı sayılı bir meblağı bıraktığı gerçeği apaçık ortada. Bu paranın bulunup bulunamayacağını, bulunursa nasıl kullanılacağını ise bize zaman gösterecek. İçeriğin editörü olarak bu hikayede beni oldukça güldüren bir yorumla karşılaştım ve onu paylaşarak bitirmek istiyorum. Reddit’te detaylı açıklama ve analizlerde bulunan bir Larmo yetkilisi süreci şöyle özetliyor.
Kaddafinin servetini biraz daha bulamazsak 10 yıl sonra da %10’cuların servetini aramaya başlayacağız gibi duruyor.
Sanırım biz bu %10’cuları zengin ettik.
İlk Yorumu Siz Yapın