Su savaşları ne zaman çıkacak?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=l0hP1osghY8.
Ali sabah uyanır yanmaz banyoya gitti. Diş macunu diş fırçasına sürüp musluğu açtı. Dişini fırçaladığı süre boyunca da suyu hiç kapatmadı. Fırçalama işi bitti musluğu kapatıp duş almaya geçti. Yarım saatten fazla, elleri buruş buruş olana kadar duşunu aldı. Sonra suyu kapatıp odasına geçti. Bulaşıkları makineye dizeceğime kendim yıkarım diye düşündü. Marketten aldığı sebze ve meyveleri de akan suda uzun süre yıkamaktan geri durmadı.
Ali tüm bunları yaptığı günün akşamında hatta saat tam yedide bir YouTube bildirimi aldı. Bildirimde GZT bir video yükledi yazıyordu. Tabii ki tıklayıp içeriği açtı. Başlıkta ve kapakta yazanlar yeni bir su krizinin su savaşının geldiğini söylüyordu. Ali içeriği bitirdiğinde krizin tahmin ettiğinden daha büyük olduğunu anlayacağından habersiz, keyifle izlemeye başladı. GZT’nin çok neti, Ali’yi ve Ali gibileri hatta herkesi ilgilendiren bir içerik de geldi.
Teknik detayları içeriğin aslına geçmeden söyleyeyim.
Arkadaşlar, suyumuz bitiyor ve bu gerçekten büyük bir sorun. Şimdiden teşekkür ediyor ve hemen içeriye dönüyoruz.
Başlayalım.
Dünyanın neredeyse tamamına yayılan su sorununu önce bize daha yakın coğrafyadan başlayarak konuşalım istiyorum. Petrolle, doğalgazda ve yer altı kaynaklarıyla daha çok anılan Orta Doğu’nun suyla da oldukça yakın bir ilişkisi söz konusu. Hatta Orta Doğu ülkeleri zaman zaman su sorunun nedeniyle
birbirlerini bir kaşık suda boğacak noktaya dahi gelebiliyor. Bunun birinci nedeni tabi ki yetersizlik. Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgeleri, dünyada kişi başına en az suyun düştüğü yerler olarak karşımızda. Bölgede bu sorunların 19. yüzyılın sonlarından itibaren hissedilir durumda olduğunu da söyleyebiliriz. Burada sınır aşan sular isminde bir kavrama sahibiz. Bu kavrama açıklamamız lazım çünkü genelde su savaşları bu üç kelime üzerinden çıkıyor. Sınır aşan suları iki farklı devletin topraklarında bulunup, bu devletler arasında sınır oluşturan sular olarak tanımlayabiliriz. Yani bunlar farklı ülkelerde doğup farklı ülkelere geçen sular. Tam burada bir veri paylaşacağım. Dünya nüfusunun %40’ı birden fazla ülke arasında paylaşılan nehirlerin çevresinde yaşıyor. Yani her 10 insandan 4’ü kendisinde oldukça yakında bulunan bir su kaynağı üzerinde hak sahibi olamayabiliyor. Orta Doğu’yu su sıkıntısı konusunda 3’ü ayırabiliriz. Birinci grupta Türkiye, Irak ve Suriye var. Bu ülkelerdeki su sorunu hayati noktaya ulaşmış değil. Filistin ve Ödün ise yeraltı suların noktasında ciddi bir sıkıntıyla içecek. Bu konuda en büyük sorun ise Suudi Arabistan için geçerli. Yani bölgede herkesin su ajandası farklı olmak zorunda. İçerinin başından bu yana savaş savaş deyip duruyorum. Şimdi bunu biraz daha somutlaştıralım. Mısır, Sudan ve Etiyopya resmen bunu yaşıyor. Gerginliğin nedeni ise tabi ki Nil Nehri. Mısır su ihtiyacının %95’ini Nil’den sağlıyor. Etiyopya ise buraya Hedasi isimli bir baraj inşa etti. Mısır’ın iddiasına göre bu baraj ülkesini su fakiri konumuna düşürüyor. 1 milyon kişi işini kaybediyor, ekonomi her yıl 1.8 milyar dolarlık bir zararı uğruyor. Tam 11 ülkenin bulunduğu Nil havzasındaki bu baraj için Sudan’ın da farklı bir görüşü var. Barajdan rahatsız değil ancak kendi haklarını daha belirgin bir hale getirmek istiyor. Taraflar bu konuda bağlayıcı tek bir anlaşma imzalayabildi. 2015’te imzalanan Metin bağımsız uzmanlar tarafından daha çok Endonezya’nın lehin olarak değerlendiriliyor. Günün sonunda su için başlayan gerginlik askeri bir safhaya dahi ulaşabilir. Ürkeler en üst düzeyde yaptıkları her açıklamada bunun bir savaş sebebi olduğunu vurgulamaktan geri durmuyor. Su savaşları tabi ki yalnızca Orta Doğu için geçerli bir kavram değil. Dünyanın birçok ülkesi ve hatta Amerika Birleşik Devletleri eyaletleri arasında giderek artan su kavgaları başlayalı çok oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nin özellikle Güneybatı bölgesinde beliren kuraklık, eyaletler arasındaki yasalar yüzünden ciddi tartışmalar doğuruyor. Bölgede su tedariyi sağlayan Mehat Gölü ciddi bir su kaybı yaşıyor. Su seviyesindeki düşüş de büyük bir kesinti anlamına geliyor. Hatta buradaki sorun Arizona ve Nevada eyaletlerinin dışında Meksika’yı dahi etkileyen bir noktaya gelmiş durumda. Guardian gazetesinin ABD’nin 12 fragde eyaletinde yaptığı araştırması, ülkenin son 10 yılda yaşadığı su yoksulluğunun birkaç yıl içerisinde bambaşka bir kıtlığa dönüşebileceğini söylüyor. Araştırmaya göre ABD’deki 12 fragde eyalette 2010 ve 2018 yıllar arasında
şebeke suyu ve kanalizasyon hizmetlerinin toplam bedeli %80 arttı. New Orleans, Santa Fe ve Cleveland’da en yüksek oranda su sorunu yaşayan eyaletler arasında gösteriliyor. ABD başkanı Biden da nisan sonunda yaptığı açıklamada, ABD’nin su krizini çözmek için hızlı adımlara ihtiyacı var demişti. Sanırım Biden burada kendine bir çağrıda bulunmuş oldu. Neyse, süreci ülkelerden ve bölgelerden bağımsız biçimde değerlendirecek olursak,
dünya ülkelerinin 3’te birinin suya erişimi olmadığını söylemeliyiz. Nüfusun %18’i de temiz suya ulaşamıyor. Su kaynakları azaldıkça hastalıklar ve salgınlar da büyümek için uygun alan ve şartlara ulaşmış oluyor. Dünyadaki temiz tatlı su kaynağı gayet sınırlı. Bu da birçok olumsuzluğun başlangıcına tekabül ediyor. Bu arada size su döngüsünden de bahsetmek istiyorum. Aslında tatlı su kaynaklarının sürekli kullanılmalarına rağmen tükenmeme nedeni tam olarak bu. Her yıl 577.000 km3 su, ki bu Karadeniz’deki su kütlesinden bile fazla, döngü içerisinde devri daim oluyor. Bu döngü olmasa tatlı suya erişim ciddi oranda akamete uğramış olacaktı. Dünyada tatlı su kaynaklarına erişim her bölge için eşit değil. Tatlı su kaynaklarının %32’si Asya’da, %28’si Güney Amerika’da, %7’si Avrupa ve %6’si Avustralya’da bulunuyor. Ülkelerin tatlı suyla ilişkisi de bu %100’lik farklardan besleniyor. Tatlı suyun önemini daha net anlamamız için bir şeyler söylemek istiyorum. Gıda güvencesi, sürdürülebilir kalkınma ve doğal olarak insanlığın geleceği tatlı suyla birebir ilişkili. Yani bunun için olmazsa olmaz desek abartmış olmayız. UNESCO’ya göre su savaşları çıkması oldukça muhtemel çok sayıda adres bulunuyor. Orta Doğu’dan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden bahsetmiştim. Burada Orta Asya’nın da ciddi bir krizle karşı karşıya kalabileceğini söyleyelim.
Aral Gölü etrafında bir su mücadelesinin başlaması oldukça olası. Güney Asya’da da Hindistan ve Pakistan arasında bir gelelimden bahsedebiliriz. Aynı şekilde Hindistan, Bangladeş ile de bir su mücadelesinin tam ortasında. Güney Afrika’da Botswana ve Namibia su nedeniyle birbirine girmek üzere. Uruguay, Arjantin, Brezile ve Paraguay’ı kapsayan La Plata Güney Amerika’nın da çatışma olasılıkları içinde yer alabileceğini gösteriyor. İçeriğin yavaş yavaş sonuna gelirken su sitresinden hiç bahsetmediğimizi fark ettim.
Su sitresi kabaca tanımlayacak olursak, yıllık içme suyunun kişi başına 1700 metreküpün altına düştüğü durum olarak özetlenebilir. Birleşmiş Milletler tarafından onaylanan uzman araştırmalarına göre, dünyada bu sitresi yaşayan ülkelerin oranı %34’de, su kıtlığı yaşayan ülkelerin oranı ise %15’e ulaşabilir. Suya ve su krizine dair birçok meseleyi detaylıca konuştuk. Bir çok net geleneğini yeniden aktif hale getirip özlü bir sözle bitirelim istiyorum.
Suya baktığımızda bulduğumuz huzur yerini endişeye bırakmalı.
Suyu korumak için her şeyi yapmanın tam sırası.
İlk Yorumu Siz Yapın