"Enter"a basıp içeriğe geçin

Küba devriminin lideri Fidel Castro kimdir?

Küba devriminin lideri Fidel Castro kimdir?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=rx4VA_b_I28.

O devrim denince akla gelen isimlerden biri. Batı yarım kürede ilk komünist devleti kuran isim. Hayatı boyunca Amerika’ya direnen bu isim, Küba Devriminin önderi.
Karşınızda Fidel Castro’nun profili.
Fidel Alejandro Castro Raz 13 Ağustos 1926’da Küba’da göçmen bir ailede dünyaya geldi. Annesi ve babası İspanyol’du. Babası çiftçi, annesi aşçıydı. Babası Küba Bağımsızlık Savaşı sırasında askeri görevini yapmak için Küba’ya gelmişti. Ekonomik anlamda orta aile bir ailesi vardı. Beş kardeşten ikincisiydi. Küba’nın yoksul bir bölgesi olan Mayeri’de büyüdü. Erken yaşlarda Katolik okullarında eğitim aldı.
Havana’daki Cizvit Lisesi’ne Belen İlahiyat Okulu’na gitti. Dini eğitim alsa da aslında hukuk okumak istiyordu. 1945’te Havana Üniversitesi’nde hukuk okudu. Üniversite okuduğu yıllarda devrimci hareketlere katıldı. 1947’de Dominik Cumhuriyeti’nde Rafael Trujillo’ya karşı devrim yapmaya kalkışsa da bu girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Bir yıl sonra da Bogota’daki kent ayaklanmalarına katıldı. Yine bu yıllarda Küba Halk Partisi’ne dahil oldu. Üniversiteden mezun olduktan sonra iki yıl avukat olarak çalıştı. Ardından Küba Halk Partisi’nden Temsiciler Meclisi seçimleri için adaylığını açıklasa da seçimler iptal edildi. 1949’da oldukça zengin ve politik bir aileden gelen Mirta adında bir kadınla hayatını birleştirdi. 6 yıl sonraysa ayrıldılar. İlerleyen yıllarda ikinci evliliğini yaptı. Evliliklerinden 9 çocuğu oldu.
1953’e gelindiğinde onun hedefinde artık dönemin Küba Devlet Başkanı Batista vardı. Batista diktatörlüğünü yıkmak için bir grup kurdu. Aynı yıl 26 Temmuz’da 165 arkadaşıyla birlikte Moncada Kışlası’nda baskın yaptı. Castro bu defa da başarısız oldu. Baskın sonucunda tutuklanmasına karar verildi. 16 Ekim 1953’de hakim karşısına çıkarıldı. Mahkemeden Castro için 16 yıl hapis kararı çıktı.
Ruventud adasında 21 ay hapis yapmıştı ki Batista Castro’yu affetti. Affetmesinin sebebi ise Batista’nın mevcut otoriter imajını silmekti. 1955’te Küba’yı terk ederek Meksika’ya gitti. Burada 26 Temmuz hareketi adında yeni bir örgüt kurmaya karar verdi. O ve arkadaşları guerrilla savaşı eğitimi görmeye başladı. Ekibindeki isimlerden biri de Ernesto Che Guevara idi. Onunla Meksika’da tanışmışlardı ve aralarında büyük bir dostluk başlamıştı. Castro’nun yeni planı Gran Mayat’ı ile Küba’ya gitmek, Oriente’de karaya çıkmak ve devlet güçleriyle çatışmaktı. 2 Aralık 1956’da planını harfiyen hayata geçirdi. Askerlerle girdikleri çatışmada pek çok arkadaşını kaybetti. Kalanlarla birlikte Maestra Dağları’na çekildi. Bu dağlarda tam 2 yıl Batista’ya karşı guerrilla savaşı yürüttü. Castro halk tarafından sevilmeye ve destek görmeye başlarken Batista zor günler geçiriyordu. Artık eskisi kadar güçlü değildi. Siyasi desteğini de kaybetmişti. Uğradığı askeri yenilgiler de cabasıydı. 2 yılın sonunda Batista daha fazla direnemeyerek Dominik Cumhuriyetine kaçtı. Çünkü başka çaresi kalmamıştı. Mevcut durum tam da Castro’nun istediği gibiydi. Eğer bir hamle yapacaksa şimdi tam sırasıydı. O da öyle yaptı. Castro artık Küba’nın başbakanıydı. Başbakanlık sürecinde yaptığı bir konuşma sırasında omzunu aniden bir güvercin kondu. Bu etkileyici an, halk tarafından farklı yorumlandı ve yüceltildi. O ana ilişkin bu fotoğraf karesi ikonikleşti. İlk işi sosyalist politikaları hayata geçirmek oldu. Toprak reformu bunlardan en önemlisiydi. Kendisini sosyalist, marksist, leninist olarak tanımlıyordu. Küba Sosyalist Partisi ilk etapta Castro’ya karşı çıksa da zamanla desteğini göstermeye başladı. Siyasetçi Urutuya bu durumdan rahatsız olmaya başladı.
Toprak reformunu ertelemeye ve Castro’yu baskı altına almaya çalıştı. Bunun sonucunda Castro istifa etti. Ama bu defa Urutuya halkın tepkisiyle karşılaşarak görevini bıraktı. Castro ise yeniden başbakan oldu. Castro’nun toprakları kamulaştırma planı sorunsuz gidiyordu. Ama kamulaştırma ABD’li şirketlere zarar vermeye başladı. Buna karşı ABD Küba’ya ekonomik ambargo uyguladı. Amerikan hükümetinin amacı Castro’yu iktidardan indirmekti.
İki ülkenin arası giderek açılıyordu. Hatta nükleer savaşın eşiğine gelindi. Bu noktaya gelinmesinin başlıca sebepleri ise Sovyetlerin Küba’ya balistik füzeler yerleştirmesi ve ABD’nin Küba’yı ekonomik sıkıştırmaların ambargonun yanında deniz abukasını almasıydı. Gerilim o kadar tırmandı ve Castro ABD için öylesine bir tehdit olarak görüldü ki CIA Castro için suikast planları hazırlamaya başlamıştı. 1976’da başbakanlığı bırakarak Küba devlet başkanlığı yaptı. Bu görevini 2008’e kadar sürdürdü. Dünyadaki devrimleri de destekliyordu. 1980’lere gelindiğinde Küba’nın yurtdışındaki asker sayısı 40 bine ulaşmıştı. 1991’e gelindiğinde artık Sovyetler Birliği yıkılmış, Küba yalnız kalmıştı. Artık eski gücünde değildi. Uzun saatler boyunca çalışıyordu. Genellikle saat 3-4 sularında uyurdu.
Diplomatlarla önemli görüşmeleri de geç saatlerde yapıyordu. Bunu yapmasındaki amacı karşısındaki diplomatların yorgun olmasını fırsata çevirmek ve müzakerelerde üstünlük sağlamaktı. Silahlara ilgi duyuyordu. Onun için çekici olansa şehirlerden ziyade kırsal yaşamdı. Yaşı ilerledikçe sağlık sorunları ortaya çıkmaya başladı. Çoklu organ yetmezliği vardı. 31 Temmuz 2006’da sağlık sorunlarını gerekçe göstererek yetkilerini geçici olarak
kardeşi Raul Castro’ya devretti. 19 Şubat 2008’de 32 yıldır yürüttüğü devlet konsey başkanlığını bıraktığını açıkladı. Bu Küba’nın en yüksek yönetim mertebesiydi. 25 Kasım 2016’da saat 22.29’da uzun yıllardır mücadele ettiği Çoklu organ yetmezliğine yenik düşerek 90 yaşında hayatını kaybetti. Ölümünü kardeşi devlet televizyonunda bir konuşma yaparak açıkladı. Cenazesinin yakılmasını vasiyet etmişti.
Vasiyeti yerine getirilerek cenazesi yakıldı. Ölümünün ardından Küba’da 9 günlük yas ilan edildi. Miami’de ise onun ölümünü kutlayanlar vardı. Bitirmeden Castro hakkında ilginç olan bir detaydan daha bahsetmek istiyorum. Fidel Castro denildiğinde gözümüzün önüne gelen iki şey var. Birincisi onunla özdeşleşen şapkası. İkincisi de eğer dikkat ettiyseniz hemen hemen her fotoğrafında kolunda bulunan iki saat. Peki Castro neden iki tane saat takıyordu? Castro operasyonlarda saati bozulduğunda dakiklik açısından aksaklık yaşanmaması için çözümü çift saat kullanmakta buldu. Sonra da çift saat kullanmaya alıştı ve bu alışkanlığını yıllarca bırakamadı. Özellikle de Rolex tutkunuydu. Komutanlarının hepsine Rolex saat dağıtmıştı. Sebebi de dağ şartlarına dayanabilmesi ve bozulmamasıydı. O Küba devrimiyle tarihe geçti.
2008’e kadar Küba’nın başındaki isim olarak kalmayı başardı. Amerika Birleşik Devletleri’nde 10 başkan değişikliği gördü. Sayısız suikastten kurtuldu. Günümüzde yaşamıyor olsa da fikirleri hala Küba’da devam ediyor. O devrim denince akla gelen isimlerden biri. Batı yarım kürede ilk komünist devleti kuran isim.
Hayatı boyunca Amerika’ya direne kadar bir şey yapar.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir