"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mevzular Açık Mikrofon 2. Bölüm I HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu

Mevzular Açık Mikrofon 2. Bölüm I HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=sPAgNJwqZsk.

İNTRO Oh! Ülke Ocakları gibi burası şu an. 30 kişi aynı soruyla geliyor ve bir kişi soru sorduktan sonra 29 kişi sorusuz kalıyordu. Daha önce böyle bir şey yaşadık ve doğal olarak insanlar soruları sorulduğu için de strese giriyorlardı.
O stres de ortadan kalksın. Gergin bir ortam olmasın diye soruları önceden aldık. Sorularınızı konuğumuza asla iletmedik. Çok tatmin edici cevaplar alamayabilirsiniz ama bunun karşılığında tepki vermeminizi öneriyorum. Şöyle istihbaratlar da aldık. Bir istihbaratçı evladı olarak da bu istihbaratı almamı normal karşılamışsınızdır. Hani andımızı okuyalım. Hayır soru sorulmaz hesap sorulur. Biz bugün zekamızla, sorduğumuz soruların inceliğiyle ve keskinliğiyle var olacağız. Burada kendi şovumuzu yapmaktan ziyade konuğumuzu sonuna kadar dinleyelim. Diyelim ki burada yaşanan alkışlamalar, şunlar, bunlarla konuğumuz böyle mi oluyor ben gideyim o zaman demesin. Sonuna kadar cevapları alalım. Aldıktan sonra da eğer yine enerjiniz olursa yorucu, beklemek, dinlemek de sıkıcıdır. Ama bir önceki bölümü izleyenler varsa bilirler. Konuğumuzu kittikten sonra arkadan gıybet çeviriyoruz. O gıybeti yaparken dilediğinizi yapabilirsiniz. Şimdiden soru sormaya hazırsınız. Hemen istihbaratları doğrulamak adına istihbaratçı fikir bizden… Mükişsin fakat dediğim gibi istihbaratçı karşı bir insan değilim tabi ki. Kimsenin de olduğunu düşünmüyorum. Fakat ne olur biliyor musun? Ya bak görüyor musun konuyu yine şeye çevirdiler. Kimseyi korkutmadan, ürkütmeden cevaplarımızı bir alalım ki. Yani şurada verilen cevaplar bir tarihe geçsin ki ondan sonra zaten şanla şerefle en yüksek sesle okuruz. Avrupa’da da birçok insanın gözü bizim üzerimizde olacak. Ben bu tehditleri de önceden aldım. Ama hiç önemli değil her zaman aldım. Birisi bir şey yapacaksa zaten tehdit etmez. Onu da hepiniz biliyorsunuz. Gereğini yapar. Yapmalarını da buradan kameralara çıktım lan şu anda. He rica ediyorum öyle bir şey varsa beklerim her zaman. Onun için teşekkür ederim.
Bugün şahiteli kapatıyoruz. Soru soruyoruz. Cevap alıyoruz. Ötesini sonra konuşuruz. Sizlerden ricam buradaki kalabalığın tatmini için bizi izleyecek milyonları üzmeyelim. Programı yarım kesmeyelim. Söyle kurban olduğum ne güzel gözlük o. Buyurun. Korkma değil bu. Korkma değil. Ne biliyor musun? Dışarıdan izleneceğiz ya şimdi. Yani bizi milyonlarca insan izleyecek ya. Şuna çevirmesinler konuyu.
Biliyorsunuz. Bugün çok zeki ve akıllı olalım. Bunu istiyorum sadece. Yoksa istiklal marşını toplanıp her saniye okuruz. Andımızı okuruz. Bayrak açarız. Elbette yaparız. Ama bizim bugün almamız gereken cevaplar var. Bu arada şunu da bilin lütfen. Şunu bilmenizi çok istiyorum program öncesi. Ben oraya gelsem var ya tek soruyla kitlerim ortalığı diyen arkadaşlarımızın çoğu da neden size ameliyat olmaya karar verdiler. Böyle bahanelerle gelmediler. Siz geldiğiniz zaman sorumuzu soracağız. Ondan sonra ne istiyorsanız yaparız. Bunun bir program olduğunu ve bu program aracılığıyla belki bizim hiç anlaşamadığımız birçok insana bir şey anlatabileceğimizi unutmayın. Tek isteğim bu. Teşekkür ederim. Tabii ki. Sorularınızı aldığınızı ve paylaşmadığınızı düşünüyorum. Dün aldık soruları. Nasıl paylaşalım? Ben bile bitiremedim hepsini okumayı. Şunu mu anlamamız gerekiyor? Hepimizin sorusu ayrı. O yüzden mi bizi seçtiniz? Sorularınızı ben almadım. Sorularınızı alan bir ekibimiz var. Gencecik arkadaşlarımız. Onlara şunu rica ettim. Mesela kesinlikle ilk soru PKK bir terör örgütü müdür? Mesela mesela.
İlk soru bu ya. Ben bunu soracağım diyen Allah aşkına bak. Beni bozmayın. Kaç kişi var burada? Anladın mı? Onlara şunu dedik. Ya bu sorudan 200. kez geliyor. Lütfen başka bir soru bulun dedik. Şunu da yapmadık ha. Ha bundan var. Defol. Falan da yapmadık. Bundan var. Başka bir soru bulun dedik. O yüzden sorularınızı aldık. Hiçbir şey yok bu işin içinde. Hepimizin neden bu kadar paranoyak olduğunun farkındayım. LGBT’ye en çok laf eden kanalın sahibinin 3 tane adamla yataktan çıkması bile bizi manyak etti. Biliyorum. Farkındayım. Her şeyin farkındayım.
Artık şu şekilde yürüyoruz zaten. Aman ne olacak falan diye yürüyoruz. Onun da farkındayım ama ben size bunu yapmam. Hiç merak etmeyin. Lütfen gönlünüzü ferah tutun. Rahat olun. Kalbinizi bozmayın. Bugün dediğim gibi sorular ve cevaplar. Buyurun beyefendi. Bu sefer olabilir. Geçen bölümde Ümit hocamızın aslında benim burada herkes şey yazmış. O mimiklerin neydi öyle demişler ya. O mimikler neydi biliyor musun? Ben kat montaj yaptım. Farkındaysanız. Hiçbir soruyu ve hiçbir cevabı kesmedim. Fakat burada daha önceki bölümde programda da olan gazeteci arkadaşlarımız, dostlarımız da var.
Onlar da takdir edeceklerdir. Bir cevap arasında iki kelime arasındaki boşluk 15 dakika olabiliyordu. Bu da beni burada öldürdü çünkü arkada bir sürü soru sormak isteyen insan var. Onların rabarbası ekrana da yansımadı. Ben şu şekildeyim. Hocam, sadede gelirseniz soru soracaklar hocam. Falan durumundaydım. Araları kestiğimiz için size hocamız çok tak tak tak cevap vermiş gibi gözüktü. Ben de tak tak tak sormuş gibi hatta izleyiciler de tak tak tak sormuş gibi gözüktü. Ama öyle değildi. Burada bu sıcaklıkta bu havasızlıkta 4 buçuk saatin sonunda hepimiz artık şöyle olduk. Artık
soru sorun cevap verin hocam falan olduk. Yani bu da tamamen durumun aslında gerçekliğini gösteren şeylerdi o kadrajlar. O yüzden belki de Ömer Bey diyecek ki ben hayır sabaha kadar burada duracağım diyecek. Öyle bir şey derse ben de çok mutlu olurum. Sizin de enerjiniz varsa sabaha kadar bütün sorular sorulana kadar ben buradayım. Dediğim gibi ben gitmiyorum zaten tek bir kişi kalana kadar. O yüzden bir şekilde sizin tatmin olacağınızı düşünüyorum. Cevaplardan olmasanız dahi bir şekilde konudan tatmin olacağınızı düşünüyorum ve burada hiçbir şeyin kesilmeyeceğine garanti veriyorum. Teşekkür ederim. Şimdi yavaş yavaş isterseniz başlayalım ki
hemen bam güm. Buyurun. Soru almadık. Soru almadık. Siz demek ki birinin torpili sizsiniz. Çocuklar belki yetişememiştir olabilir. Siz zaten bakarsınız biri sorduysa eminim başka sorularınızda vardır. Bu programı ben tek başıma yapmıyorum. Bu programı sizlerle yapıyorum. Çünkü farkındaysanız viral olan hep sizler oldunuz. Yani izleyiciler oldu. TikTok’ta 10 milyon izlenmiş bir soru bir cevap düşünebiliyor musun? Biz daha Youtube’da 3 milyon 700 binken. Bu program benim değil. Bu program bizim programımız. Zaten bu amaçla yapıldı. O yüzden bu programın bana hizmet etmesi ya da bizim kanalımıza
hizmet etmesi hem maddi açıdan hem de diğer açıdan mümkün değil. Programı sizlerle beraber yapacağımı unutmayın. Buranın bir mahkeme olduğunu unutmayın. Mahkeme olmadığını pardon. Unutmayın. Benim bilinç altı ortaya çıktı ya. Beni burada gaza getirmeyin tamam mı? Sakin sakin programımızı yapalım. Sonra da evlerimize dağılalım. Güzel, zeki, aslan gibi insanlarsınız. Güzel güzel sorular sorarsınız. Milyonlar sizin sorduğunuz sorularla etkilenir. Belki de fikirleri değişir. Neden olmasın yani? Bir kişi bile belki fikrini değiştirirse bu program gerçekten çok başarılı olmuş olur. İzlenmesini falan bir kenara bırakalım. Şimdi de müsaadenizle konuğumu davet edeyim. Hoş geldiniz. Merhaba. Hoş bulduk. Buyurun. Hoş bulduk. Buyurun. Gördüğünüz gibi tek bir alkış olmaması bugün. Biz çok kibar insanlarız ama. Siz zaten konuğunun farkındasınız. Gelmeden evvel de farkındaydınız. Bir de çok zeki arkadaşlarımız vardı. Buraya hiç gelmeyip sorularını Twitter’dan yazan. Evet. Hiç baktınız mı Twitter’a ha bunları soracaklar. Tamam. Dediniz mi? Dedim. Dediniz mi? Tamam. Evet. İşte bu açıklıkla o zaman bütün sorulara cevap vermenizi bekliyoruz. Tabii. Şimdi yapayım o zaman. Mevzular açık mikrofona hoş geldiniz. Babala TV’desiniz. Hiç konuyu uzatmayacağım. İlk bölümü izleyebildiniz mi? Vaktiniz oldu mu? İzledim. İlk bölümde de söylediğim gibi. Siyasilerin o uzun cevapları gerçekten bizi ve izleyicileri çok yoruyor. Aynı şeyi sizler için de söyleyeyim. Yorum içeren sorular olmazsa çok mutlu olurum. Cevapları da aynı şekilde bekliyoruz sizlerden. Tabii. Siz ne kadar dayanıyorsanız o kadar buradayız. Başlamadan ben beşinci yılınızı kutlayayım. Çok teşekkür ederim. Babala TV beşinci yaşında. Tebrik ederim. Kutlayın lütfen bize. Evet. O zaman ilk taşı kim atıyor bakalım. Burada gözlüğü kafasında olan beyefendi ilk başta elini kaldırdı. Hatta büyük ihtimalle böyle geldi buraya. O kadar hevesli ki soru sormaya. Buyurunuz lütfen. Hoş geldiniz öncelikle. Suriye’de yakılan Türkiye bayrakları ve taşlanan Türkiye’nin asil askerleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Ve arkanızdaki Gazi Mustafa Kemal Atatürk portresinden rahatsız mısınız? Bayrakların yakılması son derece yanlış bir hadisedir. Kimin bayrağı olursa olsun. Ben buna katılmıyorum. Bunu en başta söyleyeyim. Politika yanlışlıkları olabilir ama insanların hassasiyetlerine hakaret etmemek lazım. Böyle düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk portresinden de kesindir ki rahatsız değilim. Zaten mecliste de odamda arkamda Mustafa Kemal Atatürk var. Hadi hadi tamam güzel. Boynunda gözlük olan kardeşim sana da hemen verelim mikrofonu. Öncelikle merhaba hoş geldiniz. 2019 seçimlerinde biliyorsunuz HDP’yle CHP ortaklığı vardı resmi olmasa da mitinglerde falan ben gördüm. HDP bayrağı sallayan insanlar da gördüm. Şimdi önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bir ittifakınız hani resmi bir şekilde olmasa da gene ortak bir adayı destekleme gibi bir ittifakınız var mı? Bunu merak ettim. Ya da ilerleyen süreçlerde olma ihtimali var mı? Hani son anda. Bununla ilgili açıklamalar yapıldı. Biz Erdoğan iktidarının ülkeye zarar verdiğini düşünüyoruz ve herkesi kuşatan kucaklayan bir Cumhurbaşkanının olması gerektiğini düşünüyoruz. Ama bu Cumhurbaşkanı Kürt meselesinde de ayrımcılığa uğrayan herkesin sorunlarına eğilmekte de mahir birisi olmalı. Tim toplumu kucaklamalı. Böyle birisi olursa tabii ki bir ortak adayı destekleme kararı alırız. Bunu da söyledik. Bunu da net bir şekilde söyleyelim. Teşekkür ediyorum. Hemen şu arkadaki beyefendiye de vereyim. Sonra herkese bu arada cevap vereceğiz. Hiç merak etmeyin. Ne olursunuz. Öncelikle hoş geldiniz. Benim sorum şu. HDP’ye karşı toplumun bir kesiminde çok büyük tepki var. Bunu siz de biliyorsunuz. Tepkilerin asıl meselesi şey. PKK’yla olan organik veya gayri resmi balantınız. Böyle bir balantı var mı? Bu balantı kesilebilir mi? Nasıl kesilebilir? Teşekkür ederim. Buyurun. Evet. Ya Türkiye’de örgüt bir sonuç olarak ortaya çıktı. Durup dururken ortaya çıkmadı. Şimdi bunu biz biraz insani temaslarımızdan anlamaya çalışalım. Hepimiz insanız. Birbirimizle kavga edebiliriz. Bunu önlemek için konuşuruz. Konuşarak anlaşamazsak tartışmaya başlarız. Tartışmanın sonucunda da kavga başlayabilir. İşte PKK’nın ortaya çıkışı budur. Bir mesele vardı. Türkiye’de bir mesele vardı. Kürt meselesi vardı. Bir ayrımcılık vardı. Kürtler rahatsızdı ve belli bir müddet bu konuda bir rahatsızlık devam etti. Bir takım ayaklanmalar çıktı ortaya. İşte Şehzade İsyanı, Dersim, Koçgiri gibi. Ardından yasal anlamda bir çözüm bulunamadı ve sonuçta iş kavgaya döndü. Bu bizim aramızda da oluyor. İnsanların arasında da oluyor. Bir şeye oturup konuşuyoruz. Halledemiyoruz. Haklarımıza riayet etmiyoruz. Bir müddet sonra kavga etmeye başlıyoruz. Ama işin nirengi noktası şu. Ya bu kavga ila nihaya devam etmeli mi? Bence devam etmemeli. Partimiz zaten bu kavganın bitmesi için var. Bir kavga var. Elimizde olan bir sebeple çıkmamış. Hepimiz biliriz arkadaşlar. Yani hep yani kavga durup dururken çok heveslendiğimiz bir şey değildir. Yüzde doksan dokuzu belki kavgadan sonra pişman olur. Ama iplerin koptuğu anda kavga başlar. İşte o kavganın başlamasından dolayı bu örgüt ortaya çıktı ve bu kavgayı bitirmek için hepimiz uğraşıyoruz. Herkes kendi açısından uğraşıyor. Biz parti olarak uğraşıyoruz. Ben partiden de önce insan hakları savuncusu olarak yıllardan beri uğraşıyorum.
Ben hani bu acıyı direkt kendi benliğinde ilk olarak yaşayan insanlardan olmayan birisi olarak bu konuya eğildim. Ben hani Kürt meselesiyle niye uğraşıyorum? Kürt değilim. Türk’üm. Ama Kürtlere haksızlık yapıldığını düşünüyorum ve bu haksızlığın sonunda bir çatışma çıktığını düşünüyorum. Bir Türk olarak bu konuya müdahil olmak istiyorum. Derdim bu ve bütün toplumun da bu duyarlılıkla yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Niye sadece işte Kürtlerin sorununu Kürtler sahiplensin,
Türklerin sorununu Türkler sahiplensin, Ermenilerin sorununa Ermeniler sahiplensin. Ortada bir mesele var ve ben bu meseleyi de Kürtlerin çözeceğine de inanmıyorum. Bu meseleyi Kürt olmayanlar çözecek. Çünkü ortada bir haksızlık vardı ve bu haksızlık sonucunda bu çatışmalar çıktı. Kürtler büyük çileler çekti ve ardından Türkler de çekmeye başladı. On binlerce insanımız öldü ve şu anda geldiğimiz noktada yine bir çıkmaz sokaktayız. İşte HDP de bu sosyoloji içinde ortaya çıktı. Adeta durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak dedi. Durun bu meseleyi mecliste çözelim. Gelin hep beraber çözelim dedi ve belki hani aynı sorundan kaynaklanan iki yapı ortaya çıktı. Birisi işte bin dokuz seksenlerde ortaya çıkan ve silahla bu işi çözmeye çalışan bir örgüt. İkincisi bin dokuz doksanlarda ortaya çıkan, siyasal alanda kendini ifade etmeye çalışan bir parti ve geleneği. Aynı sorun üzerinde çözüm aranıyor. Şimdi bu çözümü hepimizin bulması lazım ve ben bunu sadece Kürtlere bırakmanın bu toplumda büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bir Türk olarak bunu düşündüğüm için buradayım. Sizin karşınıza çıktım ve bunu tüm topluma da anlatmak istiyorum. Oğuzhan Uğur kardeşimin dediği gibi gerçekten bizim konuşmamız lazım. Böyle gardını alıp birbirine bakan, kaşını çatan insanlardan ziyade birbirimize anlamamız, uzatılan eli sıkmamız gerekiyor. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Yani bakın programın başında da Oğuzhan Bey dedi ki
ya cesaretinizi tebrik ederim. Burada böyle bir toplantıya katılmak kolay bir iş değil. Ben ama hem insan hakları alanında hem siyaset alanında zaten bunu yapmaya çalışıyorum. O yüzden bu programa katılmak benim için zor olmadı ki. Ben zaten riski alıyorum ve bu toplumla konuşmak istiyorum ve hani bir numaralı mağdur olarak yapmıyorum bunu. İnsan hakları savunucusu olmaya çalışıyorum. Vicdanlı bir insan olmaya çalışıyorum ve gelin bu meseleyi çözelim diyorum. Ve şunu da en son
söyleyeyim. Bu meseleyi çözümsüz görsem siyaset alanında kalmam. Az evvel bir arkadaş bana dedi ki ya hiç aklına geliyor mu? Ya bu kadar zor sorunla uğraşıyorum. Alıp başımı ayvalığa gideyim bir dinleneyim diye düşünmüyor musun? Hayır düşünmüyorum. Elimi taşın altına koyuyorum ve hep birlikte, kendimle değil sizlerle bu sorunu beraber çözelim istiyorum. Çok teşekkür ederim. Ben bir soru sorabilir miyim? Çok özür diliyorum. Yani aslına bakarsanız sizin burada olmanız benim için çok büyük bir fırsat. Çünkü ben de yıllarca belirli düşünceler
içerisinde maalesef muhatap bulamadım kendime. Ama sizin burada olmanız bir kere benim için çok önemli ve bu soruyu bizzat ben sormak istiyorum. Çözüm sürecinden bahsediyorsunuz, barışmaktan bahsediyorsunuz. Ben de bunu hep söylüyorum insanlara. Yani konuşmayı bırakırsak kavga ederiz diyorum. Farkındaysanız sorular PKK ile bağlantılı. Peki bu soruların PKK ile bağlantılı olması. Bu arada birkaç soru soracağım ama finalde tek bir cevap alırsam çok mutlu olurum. Yani hepsine cevap vermek zorunda değilsiniz tabi ama. Yani bu insanların çoğu PKK ile ilgili soracaklardı size. Bu bu insanların sıkıntısı mıdır yoksa bir türlü kendini
PKK’dan ayıramayan HDP’nin sıkıntısı mıdır? Çünkü sürekli bir saniye lütfen. Bunu bu istemediğim tek şey bu. Çok teşekkür ederim sağ olun ama gerçekten merak ettiğim şeyi soracağım. Çünkü sizden alabilirim bunun cevabını. Başkası bana veremiyor bu. Şöyle kavga edelim böyle kavga edelim de bir tarafa bırakmak isteyen bir insan olarak ki o kadar çok dayak yedim ki kendi canahımdan sen nasıl böyle bir şey söylersin, konuşmayı nasıl kabul edersin falan filan bile dediler bana. Ama benim sormam gereken ve cevabını almam gereken sorular var. Siz barış dediniz, hükümet dedi ki çözüm. Ortak bir nokta bulunması beklendi yıllar önce. Askerimizin üzerine tüküren insanlar ceza almadılar. Televizyon kanallarında özellikle CNN Türk’te HDP’ye yakın isimler görevlendirildi. Program yaptılar. Hiç kimse ses çıkartmadı. Tek bir dava dahi açılmadı o dönemde o insanlara. PKK’ya terör örgütü denmek yasaklandı televizyonlarda. Hiç kimse de terör örgütü diyemedi. Askerlerin operasyona çıkması da yasaklandı o dönem. Ama fakat bütün bunlar olurken neden o dönemde HDP’li belediyeler asfaltın altına kadar mayın döşemeye yardım ettiler? Siz derseniz ki Türk Silahlı Kuvvetleri ya da hükümet çözümeye hazırız deyip hazır olmadılar. Diyebilirsiniz elbette ama o zaman HDP de mi hazır değildi çözüme? Neden çözüm süreci konuşulurken halen asfaltların altına mayın döşediler? Bunları yapmaları hak mıydı? Siz mesela ne istediniz AKP bizim bilmediğimiz size ne vaad etti de biz bunu bilmiyoruz biz bütün suçu size atıyoruz belki. AKP’ye de atalım. Size ne vaad ettiler de yerine getirmediler. Bir anda çözüm süreci bitti. Herkes çözüm derken HDP’li vekiller barış dediler. Barış devletler arasında olur. Barış savaş varsı olur. İnsanları işe giderken otobüslerini patlatmak, sokakta eşiyle yürüyen birinin gencesinden sıkıp öldürmek, şehit etmek terördür. Terörün barışı olmaz çözüme olur ve biz de bu çözüm için atılan adımların neden durduğunu merak ediyoruz. Yani HDP ne istiyor? Kürtistan mı istiyor? Biz özelliklik mi verelim istiyor? Başlıkta bile anlaşamadığımız bir konuda uzlaşmaya gireceksek direkt nedeni konuşalım. Sağını solunu konuşmayalım. Gerçekten ne isteniyor? Biraz evvel söylediniz. Şeyh Said isyanları dediniz. Şeyh Said başkaldır dediniz. Bugün yalnızca Türkiye’deki tarih kitaplarında değil. Kesinlikle göz gezdirmişsinizdir. Rus tarihinde de Avrupa tarihinde de Şeyh Said’in
aslında cihat için harekete geçtiğini, hiç Kürtler’i mesele etmediğini duyuyoruz. Hilafet için ayağa kalktığını duyuyoruz. 80’lerde ortaya çıkan bir terör örgütü hiçbir gerekçesi yokken, bize göre mantıklı gerekçesi yokken ortaya çıkan bir terör örgütü, Kürtleri baz alıp Şeyh Said gibi isimlerle de bir tarih yaratıp acaba dağda ölen o gencecik çocuklara bir sebep mi yarattı? Ayrıca Türkiye’de bir Kürt başbakanımız da oldu bizim. Kürt profesörlerimiz var. Kürt inşi insanlarımız var. Kürtlerin sıkıntısı neydi de bu kadar ortaya örgütler,
ayrılıklar, kavgalar çıktı. Sonuç olarak siz neye okeyisiniz ben onu bilmek istiyorum. Ne olursa tamam artık çözmüş olacaksınız. Şunu en başta söyleyeyim. Kürtler, HDP’liler belki en başta örgütün silahını bırakmasını, bitmesini, kapatmasını istiyor. Çünkü şiddet istemiyor. Şiddeti insanlar arzulamadı ki kavga arzulayarak ortaya çıkmadı. Kavga ister istemez çıktı ortaya. Az evvel söylediğim gibi ayrımcılık oldu ve Kürtler
kendini ikinci, üçüncü sınıf insan hissetmeye başladı. Bunu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde okuduğunuzda anlıyorsunuz zaten. Hani bir Kürt’e gidip dokunmadan önce de yani anayasal ilkelerde, anayasa madde 66’da yani vatandaşlık tanımında Türklüğün esas olduğunu görüyorsunuz. Kendisini Türk istediğinin vatandaş kabul edildiğini görüyorsunuz. Şimdi madem bir şemsiye olacaktı o zaman herkesi kapsayan bir şemsiye olmalıydı. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti
durarken ben anlıyorum çok zorlanmıştı. Kürt meselesi de önündeydi. Benim vekili olduğum ilde bir basın toplantısı yaptı. İzmit basın toplantısı. Hitapları bile vardır ve o kitabı okursanız orada bakarsınız ki Kürt meselesi üzerine gazeteciler ona soru soruyor. Ve o da bu cevapları veriyor. Kürtlere acaba bir muhtariyet mi versek gibi verilmesi iyi olur gibi cümleleri var. Kitapta bunlar geçiyor. 16-17 Ocak 1923’te. Sabaha kadar sürmüş bu basın toplantısı. Bunu niye anlatıyorum? Demek ki o günlerde de bir Kürt meselesi vardı. Kürt meselesini 100 yıla dayandıran vardır, 200 yıla dayandıran vardır. İşte Osmanlı’daki iş çatışmalar, itirazlar bütün bunlara dayandırarak gelir. Evet biraz böyledir. Aşiret ile devlet arasında imparatorluk arasındaki bir takım çatışmalar ve en sonunda ayrımcılığın hissedilmesi. Açıkçası ben şöyle radikal bir cümle
söyleyeyim. Lütfen. Mustafa Kemal Atatürk o İzmit basın toplantısında böyle dedikten bir iki yıl sonra Türklük üzerine bir devlet kurdu. Kendisine Türk hissedenin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacağına dair ibarelerle Türklük üzerine bina edildi. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Kendinizi Türk hissetmeniz gerektiği üzerine bir devlet kuruldu. Ama bence şu yaşananları eğer ki kabrinden kalkıp görse 2. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde çok daha herkesi kucaklayan bir Türkiye’lilik şemsiyesi öneren bir anlayışı söylerdi Mustafa Kemal Atatürk. Yani 100 yıl geçti aradan ve o günlerin o stresiyle belki Osmanlı İmparatorluğu yıkılıyor. Yani acaba şu Türkiye topraklarını da mı kaybedeceğiz stresi var? Ben o günkü yönetici eliti anlıyorum. Büyük bir stres altındalar. Bir diyorlar ki ya Kürtlerle olan bir sorun var. Bunu halletmeye çalışalım. Öte taraftan da ya yani çok büyük bir stres yaşıyoruz. Bir taraftan Ermeni meselesi işte bir tarafta Kürtlerle
ilgili sorunlar, bir taraftan bağımsızlığımızla ilgili sorunlar bir Türkiye anlayışıyla, bir Türklük anlayışıyla bu devleti kuralım diye düşündüm. Ama yürümüyor ve Kürt meselesi çıktı ortaya. Çok özür dilerim. Lafınızı bölmek istemem ama Mustafa Kemal Atatürk’e anlatmak istediği şey. Burada Türkiye Türk bayrağı, bu bayrağın altındaki Çerkez, Rum, Alevi, Ermeni, kim varsa Kürt hepsi bu bayrağa aidiyet hissedip Nemut’u Türk’üm diyeni diyebilir ve bundan gocunmaması gerekir diyor. Başlık olarak çok kısaca söylüyorum. Çünkü bugün hala tartışılan
çözüm sürecinde de mesela CNN Türkler’de haberlerde konuşulan şuydu. Türkiye’yle, bu tekrar hortladı bu arada, Türkiye’liler, Türkiye’liler. İngiliz İngiliz olduğunu söylüyor. Çinlisi de var mesela o İngiliz’in içerisinde. Amerikalı Amerikalı olduğunu söylüyor. Herkes bir şekilde kendi bütünlüğünü sağlamış durumda ve dünya maalesef o kadar romantik bir yerde değil biliyorsunuz. Herkesin birbiriyle bir hesaplaşması var. Bu yalnızca bizim ülkemiz ya da bizim bölgemizle sınırlı değil. Onlar bunu rahatça söyleyebilirken biz neden herkese hamuk şeker dağıtmak zorundayız ya? Saçma bir laftır. Benim de çok Kürt arkadaşım var derler. Benim Rum arkadaşlarım var derler. Hep bir konuyu böyle tatlıya bağlamak için derler. İnanın tatlıya bağlamak için söylemiyorum ama benim Türk olmaktan ya da Türk bayrağının altında andımız okurken mesela gocunmayan çok fazla Kürt arkadaşım vardı. Sizce bu zamanında oradaki ağlıklar, beylikler sırf kendi sistemleri bozulmasın diye insanları, gencecik insanları öne atmış ve bu propagandaları çıkartmış olamaz mı ya? Ben öyle düşünmüyorum. Hiç kimse durup dururken dağın başına çıkmaz. Ben bakın, Iğdır’da mecbur hizmet yaptım doktorum ve kurayı çektiğim zaman tüh dedim yani. Çünkü
çok ücra bir yerdi. Elektriklerin 5 dakikada bir kesildiği, su pompasıyla su çektiğimiz, benden önce hiçbir doktorun durmadığı bir yerdi. Ben gittim ilk gün hasta muayene ettim. Kimse gitmemiş orası. Bir Kürt köyü orası. Çok hasta geldi. Akşama doğru dedim ya bu köyde ne kadar çok hasta varmış. Bana yardımcım dönüp dedi ki ya senden önce tüm doktorlar ilk günden sonra gitti. Sen de yarın gitmeyecek misin? O yüzden köylüler gelip duruyorlar işte. Çok dedim ya gitmeyeceğim. Ben yatağa yorganı getirdim. Burada kalacağım ve burayı da tanımaya çalışacağım. İyi ki de öyle yapmışım. Orada hani öncesinde de bildiğim Kürt meselesiyle ilgili gerçekleri daha yakinen gördüm. Çok derin acılar gördüm. Çok insanların ayrımcılığa uğradıklarına hissettiklerini gördüm. Yani bir herkesi kuşatan bir Türklük bilinci oluşmamıştı.
Yani sen Türklük diyerek Kürtleri içine katmamışsın. Bir Türkiye’lilik olsaydı ve hani Türk soylulara verdiğin değeri Kürtlere de verseydin böyle olmazdı. Tabii iki tarafta düşünmek lazım. Anlaşanlamayın beni ama oraya gitmek isteyen çok fazla öğretmen ve doktor vardı aslında. Kimisini katlettiler, kimisinin okulu yaktılar. Merak ettiğim soruların cevabını alıyorum lütfen. Sadece bizzat şahit olduğum şeyler olduğu için. Çünkü okulumu yakmışlardı. Öğretmenimi öldürdükleri için bir sonraki öğretmenim oraya gidemedi. İç Anadolu’nun köylerine siz de gelmişsinizdir. Siz de vatanperver bir insansınız. Geziyorsunuz doktorluk, hekimlik yapıyorsunuz sonuç olarak. İnsan hayat sizin için. Birinci sırada. İç Anadolu’nun köylerini de görmüşsünüzdür. Fakir, yoksul. O insanların da eğitiminde çok büyük sıkıntısı vardı. Ama ben hiçbir Antalya köylüsünün, hiçbir İç Anadolu köylüsünün isyan ettiğini ya da silahla mücadele ettiğini görmedim. Bu yüzden acaba diyorum oradaki dengeler mi bizi manipüle etti? Yok. İnanın ki mesela ayrımcılık meselesi. Ben bir insan hakları savuncusuyum ve ayrımcılığın net bir şekilde olduğunu görüyorum. Ve bundan dolayı insanlar itiraz ediyorlar. Yoksa bakın yani zengin Kürt de var ama o da itiraz ediyor. Yani ben zenginim, bana ne benim milliyetime yapılan baskı demiyor. O da itiraz ediyor. Mesele gerçekten maddiyat meselesi değil. Siz insanları, Allah’ın yarattığı o insanları ait olmadığı bir ırkın içine dahil etmeye çalışırsanız. Ben gittim oraya bir Türk olarak Kürtçe öğrenmek istedim. Kolay değil çünkü Türkçeden çok ayrı bir dil Kürtçe. Yani yapısı fonetik itibariyle tamamen farklı bir dil. Ve siz orada bu insanları Türkleştirmeye çalışıyorsunuz. Yani vatandaş Türkçe konuş diyorsunuz. Bana Iğdır’da birçok vatandaş hele ki 1980 darbesinden sonra sokakta Kürtçe konuşurken hakarete uğradığını darbe dildiğini anlatmıştır. Hele bir keresinde ben insanları anlamaya çalışıyordum. Bakın beni çok etkileyen bir anekdotla ben daha Kürt meselesine eğildim o zamanlar.
Sağlık ocağındayım ve ben çok böyle idealist bir şekilde oraya gitmişim. Ayrılmıyorum. Herkes de şaşırıyor. Yani niye bu kişi ayrılmıyor? Ne bileyim lojmanımda fareler çıkıyor. Sağlık ocağının kullanılmadığı için de yılanlar yuva yapmış. Bir gün gittim doktor koltuğumun altında yılan çöreklenmiş. Böyle bir ortamda çalışıyorum ve bir tane hastam geldi. Bir Kürt teyze geldi.
Anem nez alıyorum. Dedim teyze yaşın kaç? Teyze dedi ki kendini ifade edemiyor. Kırık dökük Türkçe ile şunu söyledi. Ben dedi yaşımı bilmiyorum ama Kürtlerin Zilan’da katledildiği yıl doğmuşum. Oradan bul bu hesabı doktor bey. Zilan nedir? Bir dönüp araştırdım. Evet ayaklanmaların olduğu bir zamanda Ağrı, Zilan o bölgelerde Kürtler öldürülmüş bir ayaklanma ve katil olayı var.
Şimdi orada şunu düşündüm. Şimdi siz Kürt meselesi yoktur diyorsunuz ama 70 yaşında gibi teyzenin toplumsal hafızasında öylesine yer etmiş ki bu tür olaylar, uğradığı ayrımcılıklar, travmalar. Yaşını bilmiyor teyze, zilanı biliyor. Bakın çok çarpıcı bunlar. Yani burada öyle basit bir mesele değil, maddi bir mesele yok burada. Bunları anlıyorsunuz. Burada çok derin bir mesele var. Benim köyümde ya öylesine insanlar vardı ki bir Eliya’da bir Elba’da ama ayrımcılığa uğradığını düşündüğü için eksi 30 derecedeki ağrı dağına çıktılar. Anladım. Yani aslında zaten benim de burada başlık olarak verdiğim şey maddiyattan ziyade imkandı. Ya dilinizi kullanmamız engellenirse bu insana en büyük zulümdür. Ana dil denen bir şey var bizim için çok kutsaldır gerçekten. Benim için dilim hakikaten çok kutsaldır. Kürt için de çok kutsaldır ama bunu hissetmemiz lazım ve ana dilini kullanmasını engelliyorsun.
Vatandaşlık tanımında onu bir yerde eritmeye çalışıyorsun. Ya gel ortak bir şemsiye yapalım diyor HDP. Türkiye’ye elilik yapalım. Hani bir Türklük üzerinden yapmayalım bunu. Anayasa maddi 66’taki problemi düzeltelim diyor. Bölünme şu bunları gündem etmiyor. Bir de arzusu bölünmek değil mi? Değil. Bunu siz net olarak söylüyorsunuz. Bakın çözüm Türkiye için de aranıyor. Çok basit bir olay var aslında. Biz zorlaştırıyoruz.
Kavga var ortada. Kavgayı bitirmek zorundayız ve bunu da en başta Türkler Türkleri hissederek anlamalı. İşte siz de zaten buraya gelerek bunun en büyük adımlarından birini atmış oldunuz. Arkadaşlarım da o şekilde soracaktır. Belki de çok ufak bir şey daha söyleyip kapatayım hemen sözü vereyim ama Yugoslavya’nın başına gelenleri biliyorsunuz. Onlar da artık Yugoslav denmiyordu son dönemlerinde. Yugoslavyalılar deniyordu. Paramparça oldular. Belki de tarih plan arkadaşlarımız bitip de bunun hassasiyetiyle bu Türkiye’yle uzak davranıyor olabilirler.
AK Parti size ne dedi mesela HDP’ye? Tamam bak şu konuda kesin şunu yapıyoruz dedi de ne olmadı? Ya inanın ki o sırada ben HDP içinde değildim. Ben 24 Haziran 2018 seçimlerinde… Ama şimdi siz çözüm sürecini ve barışı desteklediğiniz için öğrenmişsinizdir yani. Yani o dönem bazı şeyler benim bildiğim kadarıyla o dönemi hakkında birçok makale yazdım. Ve İmral’da neler konuşulduğuna dair kitapları okudum. Elimden geldiği kadar anlamaya çalıştım.
Ortada benim gördüğüm kadarıyla çok net bir vaat yoktu. Çok net bir vaat yoktu. Yola çıkalım. Kervan yolda dizilir mantığıyla yola çıkılmıştı. Yani şu bu verilecek gibi bir şey yoktu. Ama burada şu antri parantezde şunu söyleyeyim. Ya bir kere vermek ve almak tabirlerinden çıkalım. Kürtler bu ülkenin insanları vatandaşları. Birisi ona veriyor o alıyor. Birisi ihsan ediyor onlar. Hakkı teslim etmek diyelim o zaman.
Yani hakkı teslim etmek diyelim. Çünkü ya sana ne verdik de niye şükretmiyorsun denilince sanki buyurgan bir kitle ve işte bana ne olur şunu hakkı ver diyen aciz bir kitle. Buradan çıkmamız lazım. Şimdi ben çözüm sürecinin başarıya kavuşabileceğine inandığım için elimden gelen tüm gayreti gösterdim. O gün dediğim gibi çözüm süreci başladığında ben HDP’de değildim. İnsan hakları alanında sivil olarak gayret ediyordum ve koca elinde oturuyordum. Hatta o gün şöyle bir şey söyledim. Ben dedim bu güzel süreci bu ülkemizi, topraklarımızı, insanlarımızı mutlu edecek süreci başarıya ulaştırmak için elimden geleni yapayım. Yerelde ve ulusal’da. Ve koca elinde bir barış platformu kurdum. Herkesimi çağırdım. Alevisi, Sünnüsü, Dindarili, Dinsizi, Türkü, Kürdü, Sağcısı, Solcuğu herkesi ve herkesime çağrı gönderdim. İşte ne bileyim işte Kocaeli Uşaklular Derneği, Kocaeli Kandıralılar Derneği hepsine mesaj göndererek arkadaşlar buyurun gelin ülke bir çözüme kavuşmaya çalışıyor. Hep birlikte bu konuyu halletmeye çalışalım. Ve burada motto’m da şu oldu. Ya devlet de vazgeçse, örgüt de vazgeçse bu barış gayretini, çözüm gayretini bizler sivil toplumunun insanları sürdürmeliyiz. Motto’m buydu. Ve böyle yürümeye çalıştım. Olmadı, yürümedi. Elimden geldiği kadar yaptım bunu. Ben gerçekten hani bildiğim kadarıyla öyle çok büyük vaatlerle başlanmadı bu çözüm sürecine.
Böyle bir başlayalım. Çok zor bir iştir. Ama gerçekten arkadaşlar şunu da bilin ki bir kavgayı bitirmek çok zordur. Hepiniz kavga etmişsinizdir. Aranızda böyle kavga ettiğiniz arkadaşlar vardır. Hayatta onunla konuşmam dediğiniz insanlar vardır. Ama bu konuda bir barışa giriştiğiniz zaman da işler çok zordur. Kolay değildir. Olmadı. Yani iki buçuk yılda bu çözüm gayreti nihayeti eremedi. Keşke erdirebilseydik. Hemen devam edelim.
İki sorum var Seyir Ngegerlioğlu’na. Öncelikle kavgalar bitmeli dediniz. Partinizin geçmişteki çocuk katili öcalının heykelini dikeceğiz. PKK sizi tükürüyle boğar. Biz sırtımızı PYD gibi örgütlere yasladık diyerek kavga bitirilebileceğini düşünüyor musunuz? İkinci sorumda Mustafa Kemal Atatürk’ün bugün var olsaydı nasıl bir şey yapacağını söylemiştiniz.
Tek bir askeri için menemen de taş üstünde taş bırakmıyor. Atatürk sizin örgütleriniz, partinizde bulunan insanlara sizce ne yapardı? Vicdanınızı cevaptır. Önce sana bir like. Bu tweetine like’ı mı attım? Siz de takdir edersiniz. Bugün böyle bir ortam olacağını farkındaydınız. Sizi gelmiyor durum, ortam. Güzel soru bu arada. İlk soru. İlk sorunu tekrar eder misin? Ben ikide kaldım çünkü. İkide kaldık.
Evet, barışta bu tür beyanlar doğru değil. Bunu çok net söyleyeyim. Ama şunu da bilin ki kavgayı bitirmek kolay değil arkadaşlar. Allah aşkına yani kavgayı bitirmek kolay değil. İnanın ki ben size insani yönden temas etmek istiyorum. Hepimiz kavga ettik ya. Devletle ilgili bir kavganın bitişinin çok kolay olacağını düşünüyorsunuz. Ama bireyle ilgili kavgalarda çok zor bitirdiğinizi biliyorum.
Şimdi Kürtler hakkında çok ahkam kesiliyor. Ya Kürtler ne istiyor ki falan deniliyor. İşte neyiniz eksik ki falan deniliyor. Ben bunu bir hekim olarak şöyle tarif edeyim. Şimdi diyelim ki karnınız ağrıyor. Karşınızdaki de sizin karşınıza geçiyor ve diyor ki size benim karnım ağrımıyor. Senin niye karnın ağrıyor? Benim karnım ağrımıyorsa senin neden karnın ağrıyor? Böyle bir durum Kürtlerin yaşadığı. Dertlerini anlatamıyorlar.
Ayrımcılığa uğradım diyor. Dilimi konuşamadım diyor ve çözüm bulunmadı. Çözüm için elimden gelen gayreti gösterdim. Olmadı olmadı ve gelinen noktada işte bu çatışmalar ortaya çıktı. Ama şu anda hepimiz bu konuda giderici olmalıyız ve slogan da atmamalıyız. İnanın ki ben de gelip burada size slogan atabilirim. Hiç slogan atmıyorum. İnanın ki insan hakları hayatımda da atmadım. O zaman aslında biraz da şöyle bir şey oluyor. Çok özür dilerim. Bir de sizin balla bölüyüm. Siz bunu söyleyerek yalnızca buradan slogan atanları değil bir taraftan HDP’den slogan atanları da sesleniyorsunuz. Evet. Çünkü daha yeni dendi ki bir milletvekili HDP ile bir milletvekili. Çok kırıldık. Çok bozulduk gerçekten. Dedi ki TCA askerine karşı mücadele edin dedi. Bunu açık açık bir televizyon yayınında söyledi. Yani düşündüm milletvekilisiniz nasıl olur da kendi askerinize karşı başkalarını ayaktan alırsınız? Yani onların da dikkat etmesi gerekmiyor mu sizce bu söylemleri?
Evet. Arkadaşlar bakın tartıştığınız anda yine tıbben söyleyeyim adrenaliniz artar ve duygularınızın mahkumu olursunuz. Aklınız devreden çıkar. Bu böyledir. Sınav anında da hani denir ya hafif bir stres iyidir. Fazla stres çok zararlıdır. Şimdi kavga anında insan duygularına yenilmiştir ve gerçekten çok ileri laflar eder, küfürler eder, sonradan pişman olacağı laflar eder. Biz kavgayı konuşmayalım. Biz barışı konuşalım, çözümü konuşalım ve arkadaşımızın sorusu ikinci sorusu havada kaldı. Ona cevap vereyim. Ya gerçekten biz çözüme odaklanırsak bu tür klişeleşmiş sözlere sığınmayı bırakırız. Hiç gerek yok. Gerçekten çözümü sağlamak zor değil. O gün 100 yıl önce bakın çok zor günler yaşıyorduk değil mi? Bu ülke çok zor günler yaşıyordu. Ninelerimiz kanılarla bomba taşırdı. Mermi yapımı için hepimiz türküyle, kürdüyle gayret ederdik.
Çanakkale’de hep birlikte hepimiz canımızı verdik, şehit olduk ve gelinen noktada bir kavga başladı. Biz tekrar Çanakkale ruhuna geri dönebiliriz. Bunu Sayın Demirtaş da söyledi. Ben zaten yıllardır söylüyorum. Çanakkale ruhunu elde etmek zor bir şey değil. Bir haksızlığı ortadan kaldırırsak hep birlikte insan hakları kavramı ki belki o zamanlar insan hakları terminolojisi çok gelişmiş de değildi. 1920-30 çünkü Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyanlaması 1948’de kabul edildi. İnsanoğlu bir evrim geçiriyor. Birinci Dünya Savaşı, ikinci Dünya Savaşı ve şunu söylüyor. Ya bu savaşlarla bir yere varamayacağız. İnsan hakları bildirgeleri oluşturalım demeye başlıyorlar. Alpa İnsan Hakları Sözleşmesi çıkıyor, şu çıkıyor, bu çıkıyor. Bir arayış içindeler. Şu anda Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkmaması garanti de bu insan hakları beyanlamalarına sarılmamızla olacak. Yoksa insanoğlu kendi başına büyük bir iş açacak. Yani gerçekten milyonlarca kişi belki ölebilecek. Türkiye’de on binlerce kişi öldü. Biz bunu durdurabilirdik durduramadık. Durdurabiliriz. Biz bunu durdurabiliriz. Dünyada da durdurabiliriz. İşte şimdi bakın Rusya, Ukrayna meselesi. Yüz binlerce insan ölüyor, milyonlarca kişi mülteci oluyor. Belki kıyısına yaklaştık Üçüncü Dünya Savaşı’ndan. Allah korusun. Kendi ülkemizde bunları yaşıyoruz. Yani bir yerde devlet, baba niye olmuyor ya?
Yani bakın çocuğu, oğlan isyan etmiyor mu babasına? Siz babanıza isyan etmiyorsunuz. Efendim benim öyle bir hakkım yoktu. Yani benim babamla çözüm süresine girilmez. Öyle mi? Tabii. Şimdi gerçi şu var. Bakın hepimiz kız çocuğu, oğlan çocuğu. Babamızla belki kavga ettik. Ama ne oldu sonunda? Belki biz asilik yaptık, ergenlik yaptık.
Babamız dedi ki ya bu meseleyi gel çözelim delikanlı genç kızım. Gel bu meseleyi çözelim. Oturalım konuşalım dedi ve çözdü. Siz o ergen halinizle gidip babanızla bu meseleyi çözmediniz çoğunlukla. Babanız geldi. Gel dedi bu işi çözelim. Ben de şimdi bir babalık bekliyorum. Kürt halkı da babalık bekliyor. Türk halkı da babalık beklemedi. Yani gerçekten niye bu kavga devam etsin? Niye insanlar mutsuz olsun? Niye Türk’ü Kürt’e ölsün? Evet askerler ölüyor, insanlar ölüyor, hepimiz üzülüyoruz.
Evet. Yani sizin aslında konuşmanızın mimvali hep barış üzerine, hep barışmak üzerine. O yüzden bence sorularımıza devam edelim. Aldığımız cevapların sonunda zaten konuyu temel olarak değerlendiririz. Buyurun Beyza Hanım. Şeytanaları Derneği basın sözcüsü Beyza Tufan ben. Ömer Bey şu an benim karşımda bir milletvekili sıfatıyla karşınızda olmanız açıkçası benim için çok bir şey ifade etmiyor. Çünkü bugün bir kere daha gördüm ki siz saçlığınız fitne ile insanların zihinlerine kurşun sıkıyorsunuz. Tamam arkadaşlar teşekkürler tamam.
Tutturmuşsunuz bir Kürt meselesi Kürt sorunu Kürt sorunu 40 yılı aşkın zamandır binlerce insanın ölmesine neden oldunuz saçlığınız fitne ile. Ben şimdi size soruyorum Kürt sorun dediğiniz şey tam olarak nedir? Anayasamızda Türk ve Kürtlere ayrı maddeler mi var? Hâkim karşısına çıktığınızda bir Kürt’e hâkim sen Kürtsün alsana 10 katı ceza mı diyor? Vergi dairesine gittiğinizde Kürtlerden 10 katı vergim alıyorlar. Bir Kürt çocuğu okumak istediğinde çalıştığında üniversiteyi kazandığında sen Kürtsün deyip seni o üniversitenin kapısından mı çeviriyorlar?
Bu ülkede çalışıp üretip para kazanmak isteyen hangi Kürt’e devlet engel oldu? Meclise dönüp baktığımızda siyasi arenaya dönüp bakalım. Siz terör örgütüyle bu kadar ilişkili bir partinin mensubu olmanıza rağmen ben doğru bulmasam da mecliste hâlâ 50 küsür vekille temsil hakkına sahipsiniz. AK Parti’ye dönüp baktığımızda 50 küsür Kürt vekil var. CHP’ye baktığımızda yarısı belki daha fazlası Kürt siyasetçilerden oluşuyor. İyi partide dahi Kürt siyasetçiler var yani her arenada temsil hakkınız var. Meclise dönüp baktığımızda Türk milletçileri şu an azınlıkta. Asıl bu ülkede bir Türk sorunu var ve asıl Türk milletçileri sorun yaşıyor, eziliyor ve dışlanıyor. Şu an yaşadığımız sorun aynen bu. Çözüm dediğiniz şey ben röportajlarınızı izledim buraya gelmeden önce bir çözümden bahsediyorsunuz ama bu çözümün tam olarak ne olduğunu bize açıklayamıyorsunuz. Şu anda kadar da ben hâlâ ağzınızdan alamadım. Siz ve partiniz adına soruyorum ben. HDP Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden toprak koparmak istiyor mu istemiyor mu? HDP özel Kürtistan kurmak istiyor mu istemiyor mu? Bunu öğrenmek istiyorum.
Çok teşekkürler. Çok teşekkür ederiz. Beyza Hanım konunun sıfır noktasında bir insan. Yani HDP bir Kürtistan niyetinde mi toprak bölümü niyetinde mi değil mi? Şimdi şehit anaları derneği sözcüsüyseniz şunu söyleyeyim ben size empati yapıyorum. Farklı da bir yerde de değilim. Bakın Iğdır’da ben çalışırken benim samimi öğretmen arkadaşım örgüt tarafından katledildi. Çok çok üzüldüm. Çok üzüldüm. Kardeşim gibi sevdiğim bir insandı.
Ama ben o öldürdüğü için çözümsüzlüğe oynamadım. Ben o öldürüldüğü için bu meselenin çözümü için elimi taşın altına sokayım. Koru avuçlıyım dedim. Ve bunun için ne yaptım biliyor musunuz? Ama bir dakika bitireyim ki öyle hanımefendi. Bunun için çözüm sürecinde işte aktif bir rol almaya çalıştım kendi yerelimde ve ulusal dair bir insan hakları sonucu olarak elimden geleni yaptım. Hatta çözüm süreci bittiğinde ben asker taziyelerine gittim. Bursa’da şu an ismini hatırlayamıyorum.
Bir asker taziyesine gittik ve kimi aldım yanıma? Barış Meclisi Başkanıdır Hakan Tahmaz arkadaşım. Çocuğu dağda öldürülmüş beyaz tülbentli bir barış annesi ve insan hakları savuncularını alarak ailenin evinin kapısını tıklattım. Girdik içeri. Tabii ki hepimiz gerginiz. Ama biz iyi niyetle geldiğimizi söyledik ve aileye baş sağlığı diledik. Kur’an okuduk ve konuşmaya çalıştık. Ve ben özellikle iki anneyi konuşturmaya çalıştım.
Bu beyaz tülbentli anneyi ve taziyesine gittiğimiz anneyi, inanın ki onlar birbirini çok iyi anlattı. Anneler birbirini çok iyi anlattı. Annelik kutsal bir yerdir. Hepimizin annesi çok kutsaldır. Ve anne şunu söylüyordu. Benim oğlum katledildi. Yeter ki başka çocuklar ölmesin. Eğer siz bir çözüm diyorsanız bunun bir yolu varsa bulunsuz. Anne baba olarak bizim canımız yandı, yüreğimiz yanıyor ve buna bir çözüm bulunsun dediler. Biz de ziyaretimizi bitirdik ayrıldık.
Ama bu çözüm sürecinin bitişinde olan olaylardan birisiydi. Yine koca elinde de bir başka ziyarete gitmiştim. Orada da yine bu konuları konuştuk ve taziyede bulunduk. Şimdi ben insanlar ölmesin istiyorum. Ben bir hekimim. Binlerce hastanın hayatını kurtarmış bir insanım. Bir insan hakları savuncusuyum. Yıllarca insanların hakkını, hukukunu savunmak için uğraş verdim. Bunun için başıma gelmeyen de kalmadı. Bakın 32 yıllık hekimim ben şu anda. 26. yılımda işimden atıldım. Neden?
Çözüm süreci bittiği zaman her gün bir barış mesajı paylaşıyordum. Savaşta çocuklar babalarından daha önce ölür. Barışta babalar ilk önce ölür gibi mesajlar ile her gün sosyal medyada paylaşıyordum. Bir günde yine bir paylaşım yaptım. Barış anneleri bir eylem yapmış bir mizansen. Bir tabutta örgüt militanı, diğer tabutta bir asker cenazesi. Bu bir mizansen fotoğraf. Arkasında anneler, Türk-Kürt anneler ve bu çocuklar bizim çocuklarımızdı.
Birisi dağa gitti, birisi asker olarak. Evet biz bu empatizmizi anlıyoruz. Araya girmek zorundayım çünkü baya bir zaman geçiyor. Bunu bitireyim. Tamam lütfen. Buyurun. Tamam alacaksın. Bunu paylaştığım için bu fotoğrafın altına da şöyle bir cümle yazdım. Bu anneler çocuklar ölmesin, analar ağlamasın diyordu. Ben de bunun altına şunu yazdım. Keşke bu gençlerin dirileri yan yana kardeşçe eşitçe omuz omuza dursaydı. Cesetleri… Bir dakika. Şimdi ve bundan dolayı işimden ihraç edildim. Ardından da milletvekili oldum. Bu meselelerden açılan davalardan sonra, ki mahkemeye gittiğimizde bu paylaşımının suçu olmadığını savcı söylemesine rağmen başka nedenler gerekçe gösterilerek hakkımda ceza verildi biliyorsunuz. Ve vekiliğim düşürüldü sonra cezaevine girdim. Neden? Barış istemişim. Yani sizin acınıza empati duymuşum.
Neden HDP’den vekil oldunuz? İnsan haklarını savunmak HDP’ye mi kaldı? Neden HDP’yi tercih ettiniz vekillik başvurusu yaparken? Onu da söyleyeyim. Ben parti üyesi değildim. İşimden ihraç edilmiştim ve lanetleniyordum adeta. Soykırıma uğruyordum. Kimse bana iş vermiyor. Neden? Barış istemişim. İnsanlar ölmesin dediğim için birileri beni işinden atmış. Ardından Batman’da görev yapmışım.
Bana Hakların Demokratik Partisi’den bir yetkili arkadaş bir gün telefon etti ve dedi ki biz senin barış çabanını çok önemsiyoruz. Çok değerli bu çabalar. Kocaeli birin sıradan aday olmanı istiyoruz. Benim bir üyeliğim yoktu. Ve ben de kabul ettim. Dedim bu kulvarda insan hakları savunuculuğuma devam ederim. Elimden geleni de yaptım. Bunun bedelini de ödedim. Cezaevine atıldım. Çıktım yine karşınızdayım. Demek ki doğru işler yapıyorum.
Ve sorunuzun cevabına geleyim. HDP farklı bir şey istemiyor. HDP insanların insan yerine konmasını istiyor. Ve bunu sadece Kürtler için istemiyor. Halkların Demokratik Partisi diyor. Sorusunu bitiriyorum. Her dini ve etnik kesimden insan için eşitlik ve adalet istiyor. Elinden geldiği kadar bunu yapmaya çalışıyorum. Yani toprak talebi yok. Bir Türk lüksten talebi yok. Bakın Türkiye’ye illik duruyoruz. Cevap seni tatmin etmiyor olabilir. Sizi tatmin etmiyor olabilir. Tamam önemli değil. Sen de finalinde cevap alamadığını düşünürsen şöyle diyeceksin. Cevap alamadım diyeceksin. Anladın mı? Bırakın. Konumumuzu istediği gibi cevap versin. Tatmin edip etmemesi de bizi ilgilendirsin. Buyurun. Sosyal medyanızı biraz taradım. 2016 yılına kadar yani HDP’den vekil olana kadar zaman zaman en azından şehitlerimiz geldiği zaman bir rahmet dilemişliğiniz var.
Ahalilere baş sağla dilemişliğiniz var. HDP’ye de vekil olduktan sonra bir tane böyle paylaşanıza rastlamadım. Neden? Madem insan hakları savunucusunuz ne değişti hayatınız? Tamam cevap. Bu tür kınamaları iyi incelemişsiniz. Öncesinde de yaptım bu saldırıları ve vekil olduktan sonra da bu kınamaları yaptım. Biraz daha belki dikkatli incelerseniz görürsünüz. Fakat biz meselenin kınamakla bitmeyeceğini de düşünüyoruz. Defalarca kınayabilirsiniz. Ben çok açık bir şekilde bu kınamaları da yaptım ve yolun bu yol olmadığını, çözüm sürecinin bitişinde iki tarafında hatalı olduğunu o günler hep yazdım. Görmüşsünüzdür sosyal medyamda. İki tarafında hatalı olduğunu, bu meselenin sonuna kadar diretilerek devam ettirilmesi gerektiğini hep söyledim. Ama olmadı ve şu anda kan akmaya devam ediyor. Bizim meselemiz kan aksın ve biz çıkıp lanetleyelim.
İnanın ki bakın şunu söyleyeyim size. Mecliste kimi vekiller var siz perde arkasını görmüyorsunuz. Arkadaşlarımız çıkıyor taziye bildiriyor ve taziye den sonra bakıyorsunuz. Hiç de onu hissetmemiş yani. Taziye yani kendi canı gibi hissetmemiş. Böyle olmaz. Yani gerçekten yakinen hissetmek lazım. Bakın ben ne diyorum size. Ben yakinen tüm ölümleri hissettiğim için kendimi yerine göre ateşe attım. Sizin sorunuzun başında partimize yönelik belki ağır laflar vardı. Ben onlara da takılmıyorum. Sizin belki yıllarca o bilinçaltınız belki taktığınız at gözlükler size bunu söyletiyor. Belki de. Şöyle şöyle. Sakin olun. Şunu söyleyeyim ben sizi anlıyorum. Ben sizi anlıyorum. Bakın şunu söyleyeyim. Şimdi geçen sayın grup başkan vekilimiz Meral Danışpaştaş bana dedi ki ya sen. Bir saniye arkadaşlar. Mecliste anlıyorum ama bir saniye lütfen. Mecliste dedi çok serte eleştiri yapan vekillerimizden birisin. Ya Ömer Vekilim dedi dikkat ettim dedi. Her zaman dedi çok serte eleştiri yaptın ki ben hakikaten o meclise dolu gelmiştim. Çünkü barış istediği için işinden ihraç edilmiş bir insandım ve on binlerce de haksızlığa uğramış insanın acılarını dinlemiş birisi olarak o meclise gelmiştim. Şunu söyleyeyim. Bir defa bile kimseyi hakaret etmedim. Ben bölüyüp bölüyüp lafınıza. Bir önce bir herkes frene bassın. Anlıyorum gözlerinizdeki ateşi de görüyorum ama lütfen yardımcı olun. Sizden de istirhamım. Sizin ne kadar barışa hizmet ettiğiniz programın başından beri zaten siz söylüyorsunuz. Bundan sonra biz onu anlamış olalım kabul etmiş olalım. Direkt cevap verelim sorulara. Siz de lütfen yorum dışında soru ile gelin ki tak tak tak bitirelim. Seni çok iyi anlıyorum ama lütfen bana yardımcı ol. Şimdi sıradaki soruyu Şafak Hanım sorsun. Buyurun. Bir durum tespitinde bulunacağım. Benim ailemde de çok fazla doktor var. Bitlis’e mecburiyet hizmete gittiklerinde orada devlet yok diyorsunuz ama ben oraya gittiğimde sadece devlet gördüm. Sadece devletin yatırımlarını gördüm ve sizin zamanınızda nasıldı bilmiyorum ama ertesi gün bırakma gibi bir durum yok. Yani o görev süresini tamamlamak zorundalar. Ben köyde hizmet yaptım. Genelde ilçeye herkes geçici görevle alınıyordu. Ben bir yıl boyunca kendimi aldırmam.
Bu nedir? Ben şimdi kendim eğitimciyim. Anadilde eğitimi sormak istiyorum size. Evet hep konuşuluyor. Anadilde eğitim olmalı. Anadilde eğitim olmalı. Peki bunun içini nasıl dolduracaksınız? Yani anadilde eğitim olunca öğretmenlere Kürtçe’yi mecburiyimi tutacaksınız oraya atanan öğretmenlere. Yoksa sadece Kürt öğretmenler mi atanacak? Anadilde eğitim aldıktan sonra nasıl bir çalışma hayatı düşünüyorsunuz?
O zaman bir sonraki aşamada da devlet dairelerinde vesairede de sadece Kürtçe konuşulacak ve böyle ayrı bir yer açılacak gibi mi bir düşünceniz var? Bunu bizden önce Avrupa yapmış. Yani alt yapısını nasıl planlıyorsunuz? Bunu bizden önce birçok devlet yapmış zaten. Avrupa’da birçok devletin farklı ana dilde eğitimleri var, farklı resmi dilleri var. Zor bir şey değil bu. Bunu biz başarabiliriz.
Tamam zor değil ama ben şunu merak ediyorum. Bunun altını nasıl dolduracaksınız? Yani dediğim gibi oraya atanan öğretmenlere Kürtçe’yi zorunlu mu tutacaksınız? Yoksa sadece Kürt öğretmenler mi atanacak? Ve siz ayrışmaktan bahsediyorsunuz bu durum Kürtlere daha çok ayrıştırmayacak mı? Şimdi bakın şu var. Ben ihrac edildikten sonra Batman’da bir yıl çalıştım. Beni çünkü vebalı ilan etmişlerdi.
KAYK ile ihrac edilmiştim. Hiç kimse çok iyi para kazanabileceği halde koca elinde hiçbir hastaneye almıyordu. Ve Türkiye’nin dört bir tarafında da KAYK’lı olduğumuz için hastanelerin %90’ı bizi kabul etmiyordu. Batman da bir hastane kabul etti. Ve ben Batman’a gittim. Orada da bunu ayrıntılı bir şekilde gördüm. Şimdi bakın şu hal devam ederse Kürtler daha fazla asimile olacak. Kendi dillerini unutacaklar. Kendi örflerini, kültürlerini unutacaklar. Ben bir Türk olarak orada Polyklinim’de gelen Kürt hastaları anlamak için
sekreterimden yardım almaya çalışıyordum. Hastalar anlatacak ki anlayacaksınız. Biliyorsunuz hekimler en çok anemnizi dinlerken hastalığı teşhis eder. Muhayeneden önce hastalığı teşhis ederiz biz. Ama dinleyemiyorsun. Şimdi neden? Çünkü yanıma verdikleri genç kız sekreter de Türkçe’yi doğru dürüst bilmiyor. Oraya atanan doktorlar da Kürtçe. Bu arada şöyle söyleyeyim. Sanırım zaten neden yapılması gerektiğiyle ilgili bir sıkıntısı yok arkadaşımızın. Nasıl? Neden değil nasıl?
Çünkü bazen biliyorsunuz bir köyün şivesiyle diğer köyün şivesiyle çok farklı olabiliyor Kürtçe’de. Bazen onlar bile anlaşırken zorlanabiliyorlar. Uygulama yapalım diyorsunuz ama bunun altyapısı HDP’nin hazır mı mesela? Bunun altyapısı oluşturulmaya çalışıldı. Mardin Artuklu Üniversitesi’nde birtakım çalışmalar yapıldı ve şu anda hepsi geriledi. Kürtçe eğitime alanında hocalar yetiştirilmeye çalışıldı. Çok güzel çalışmalar oldu çözüm sürecinde ve ben de destekledim. Sayın Erdoğan’ın genel politikalarını desteklemediğim halde çözüm sürecindeki bu gayreti destekledim. Siz Kürtçe öğretelim değil eğitimi Kürtçe yapalım diyorsunuz. Bu ikisi farklı şey. Milliyetimin verdiği eğitim yani sonuçta sizin kastınız şu ama matematiği de Kürtçe öğrensinler. Evet. Ben de diyorum ki oraya matematik öğretmeni atandığında sadece Kürt öğretmenler mi atanacak yoksa atamadan önce o öğretmeni Kürtçe’yi zorunlu mu?
İnanın ki bu konuda iyi niyetle adımlar atılsa bu hiçbir sorun olmaz. Çözüm süreci sırasında üniversitelerde Kürtoloji bölümleri oluşturuldu ilerlediği hocalar önemli gayret sarf ettiği Kürtçe öğretmenleri atanmaya başladı ve Kürtler de ya evet yıllarca acılar çektik ama bir adım var devletten buna yüzde yüz destek verelim dediler ve ben bakın Batman’a
gittiğimde Kürtler açısından kutsal bir kelimeydi adeta çözüm süreci. Herkes çözüm istiyordu ve ben Kürtlere şöyle yani bu çözüm süreci esnasında atılacak adımlarla galiba bu şeyde evet yüzde doksanı zaten ayrılmak bölünmek de istemiyordu ve ama şunu istiyordu beni insan yerine koy benim dilimi tanı ve bunun yolunu bu. İnanın ki ana dilde eğitim ya Avrupa ülkesi bunu başarıyorsa İsviçre başarıyorsa ben niye başar mıyım ama ben bu cevaptan tatmin olmadım o zaman
şöyle şafakçı anadil anadil demektir. Hayır şafakçım konu ne biliyor musun eğer çözüm süreci HDP’nin istediği kıvamda devam ederse bununla ilgili bir altyazı çalışması yapılacak konu bu kadar aslında. Özlem hanıma gelmeden önce arkadaki hanımefendi bir sözünü alsın inanın herkese söz vereceğiz sizin de enerjiniz yerinde tamam müthiş buyurun hanımefendi. Biraz önce ifade ettiğiniz kayıtlara geçen kimse durduk yere dağa çıkmaz ifadenizi birazcık açar mısınız? Sizin nezdinizdeki insan hakları savuncusu demek dağa çıkanlar savuncusu demek mi? Teşekkürler. Bakın karşımızda insan var arkadaşlar şu anda on binlerce kişi istedikleri şey sanırım şu soru sorulduktan sonra sizin sürekli insan haklarından bahsetmeniz sanırım onlara hadi başka bir cevap verin demeyelim. O zaman tamam lütfen
müsaade edin cevaplayayım bakın ölenler insan arkadaşlar ya yani taşlar makineler değil ölenler insan ve bu insanlar ve bu insanlar bu toprakların çocukları daha dün dedeleri Çanakkale’de beraber savaşmış insanların torunları ölüyor yine bakın mecbur hizmet yaptığım köye gideyim 32 yıl öncesine ben şimdi insanları tanımaya çalışıyorum
oradaki halkı tanımaya çalışıyorum ve Kürt meselesi konuşumunda yoğun bir şekilde insanlarla konuştum aralarımdan bir genç vardı Mehmet Emin Ersoy sıkı Galatasaray taraf dağlarıydı köyün en yakışıklı delikanlısıydı ve tamam ama buna gerek yok kendisi evliydi ve çocuğu da olmuyordu şimdi bu olaylar çözümsüzlük nedeniyle
ardından Kürt meselesindeki düşünceleri nedeniyle 30 yıldır cezaevinde şu anda Mehmet Emin Ersoy köyün sıradan bir delikanlısıydı sizin gibi Galatasaray Fenerbahçe taraftarlı birisiydi ve şu anda terörist olarak ilan edildi arkadaşlar bakın onun eşinin dramını anlatayım bakın ben sadece size insan nedir onu anlatmaya çalışıyorum bunlar demagoji olarak görebilirsin yanıt olmayarak görebilirsin ama lütfen o olayı bitireyim
arkadaşlar lütfen o anekdotla bir şey anlatmaya çalışıyorum köyün bu delikanlısı daha sonra 30 yıldır hapisteyse ve terörist olarak ilan edilmişse geride bıraktığı eşi çocuğu olmamasına rağmen eşinden boşanmamış 30 yıldır onu bekliyorsa arkadaşlar burada insani bir acı vardır ya burada bir sıkıntı vardır yani bu insanların durup dururken tercih ettiği bir şey değildir kendi kimliğiyle ilgili isteklerini beyan ederken uğradığı dramlardır yani bunu niye insani bir temelde anlamaya çalışmıyorsunuz ölenler insan arkadaşlar ya bakın bunu böyle şablonik bir cümle olarak anlamayın ben çocuklar ölmesin analar ağlamasın derken türküyle kürdüyle herkesin ölmemesi gerektiğini söylüyorum ya onlar ölebilir ama bizimkiler ölmesin demeyin lütfen hiç kimse ölmesin diyelim ara vermeden evvel iki yıldır olacağım sonra eğerlik beyefendinin burada sorusunu yayınlayacağım öz zamanı buyurun teşekkür ediyorum oğuzhan bu programı yaptığı için bir kez daha oğuz ana katıldığı için de sayın gerger loğuluna teşekkür ediyorum doğrusu ben sizin bu kadar romantik bir siyasetçi olduğunuzu bilmiyordum gerçekten izlerken hakikaten hani pastoral köy hikayeleri insanlarla ilgili anekdotlar ve bunları samimiyetle anlattığınızı da hissediyorum fıtratınız bu bunu anlıyorum öte yandan PKK
bu bir yapılanma değil PKK ne yazık ki bir terör örgütü ve Türkiye’de binlerce kişi binlerce kişi bu örgütü yapılanması yüzünden hayatını kaybetti dağda ve ovada hepsinin mesulü bu örgütü 80’li yıllarda Türkiye’de kuran karanlık akıldır ben meseleyi romantik bir işte şöyle oldu da bu da sonuçtu diye göremiyorum doğrusu öyle olmuş olsa biz bugün çoktan sorunlarımızı çözmüştük öyle olsa biz bugün Türkiye’de ben inanıyorum ki çözüm süreci sırasında evinde sessiz sakin oturan acaba mı bu meseleyi gerçekten hallediyor muyuz ve bir sonraki nesle örneğin benim oğluma örneğin sizin torununuza miras bırakmamayı gerçekten başaracak mıyız diye insanlar beklemezdi büyük acılar çekilmiş olmasına rağmen insanlar bir fırsat verdiler ve beklediler ve sonucu ne olduğunu hepimiz gördük
yap vermediniz ama Oğuzhan’ın anlattığı o mayınlar döşendi hendik siyasetleri yaşandı neler oldu neler ve o sırada siyasetçiler gereken cesaretle meseleyi ele alamadılar o kadar romantik bir hikaye olmuş olsa inanın biz bu meseleyi çoktan çözmüştük ama işin içinde silah kaçakçılığı var işin içinde uyuşturucu kaçakçılığı var işin içinde fuhuş var işin içinde kara para ekonomisi var ve bütün bu
yolda olanın finansörleri var sadece Türkiye’de değil yurt dışında da var ve işin içinde sanki PKK’ya karşı savaşıyormuş gibi gözüken karanlık odaklarında iş birliği var biz bunları yaşadık faalimeçüleri yaşadık ve bunları aydınlatamadık aydınlatamadığımız için ve senelerce bu meseleler bu açıklıkla konuşulup halının altından bir türlü çıkartılamadığı için bugün şu anda bu gençlerin
derginliğini siz ben Oğuzhan hepimiz ve onlar sırtlanmış ve yüklenmiş vaziyetteler ben bu yorumu öncelikle kayda geçirmek istedim ve meselenin bu boyutunu eksik bıraktığınızı görüyorum bunun cevaplanması gerektiğini düşünüyorum ister bunu benim bir sorum kabul edin ister arkadaşlarım eminim oladan sonra bu meselenin bu boyutlarını da açmaya devam edeceklerdir. Benim sorum başka bir konu ile ilgili
sizce Fethullah Gülen ve FETÖ yapılanması da mı bir ihtiyaçtan doğdu Türkiye’de teşekkür ederim. Öncelikle şunu söyleyeyim yani yine hekimlikten bir örnek vereceğim çünkü insan ve toplum birbirinin farklı şeyleri değil arkadaşlar bakın bana bazen hasta gelirdi der ki ya benim bir takım sorunlarım var
ama hep başkaları yüzünden oluyor bunlar biraz hastayı dinlediğiniz zaman anlarsınız ki sorun hastada diğerlerinde değil gerçekten kendisinin problemleri var ve tedavi edilmesi gerekiyor ama o başkalarını sorumlu olarak hissediyor şimdi biz de böyle bakıktık yıllarca Özlem Hanım dedik ki ya sorun bizde değil sorun başkasında sorun başkasında dış güçler bunu yaptı ya dış güçler lafını 40 yıldır kullanıyorlar bir şey demiyorsunuz şu anda sayın Erdoğan’ın takipçileri kullandığı zaman
rahatsız oluyorsunuz muhalefete bunu söylüyorum ya kaç yıldır hep böyle sorunlar benden kaynaklanmıyor dıştan dıştan başkalarından kaynaklanıyor hastalığı insanda ve toplumda var bundan dolayı biz çözemiyoruz ve kangrene dönmüş durumda evet meseleyi kendin çözemezsen başkası bu meseleyi kullanır çok net başkası kullanır evet ama biz bu meseleyi hep beraber Türkler Kürtler ve bu toprakların tüm halkları
çözebiliriz bu zor bir şey değil evet kangren var ortada ama böyle mi bırakacağız her gün insanlarımızı kaybediyoruz bu kangreni kendimiz bitirebiliriz ikinci sorunuza geleyim evet ya bakın IŞİD de aslında Müslüman düşünce dünyasındaki çarpıklıklardan dolayı ortaya çıkmıştır durup dururken o insanlar da silaha sarılmamışlardır orada da böyle bir patoloji vardır bu böyledir yani FETÖ ile ilgili sorduğunuz soru
neden böyle bir yapı çıktı sorusu da şimdi bakın bu ülkede sorunlar var din ve vicdan özgürlüğü alanında sorunlar yaşandı Kürt meselesi alanında sorunlar yaşandı ve Kürtler kendine göre bir çözüm bulmaya çalıştı dini cemaatler de kendilerine göre devlet dışı eğitimlerle dinini öğrenme yönünde gayretlere sarıldılar buralardan kaynaklandı cemaatlerin ortaya çıkışı da bundan kaynaklandı ben kendi anlayışıma bildiğime göre bir cemaat kurayım insanları eğitim devletin veremediği dini eğitimi ben vereyim gayretiyle Türkiye’deki cemaatler ortaya çıktı nedeni budur ve engellendiklerini düşündüler din ve vicdan özgürlüğü alanında da sorunlar yaşandı bu ülkede yaşanmadı mı din ve vicdan özgürlüğü alanında sorunlar yaşandığı için cemaatler ortaya çıktı ve kendilerine göre bir yol çizerek bir eğitim oluşturmaya çalıştı bu bir gerçek abcde bir sürü var din dersi adı altında bakın oğuzhan bey din dersi adı altında sünniliği aleviliğe alevilere öğreterek de bunu çözemezsiniz siz insanlara farklı anlayışları kendi mensubu olduğu dini veya mezhebi anlayışı o din derslerinde vererek bu meseleyi çözebilirsiniz ama bunu eksik bırakırsanız ey alevi sana sünnilik öğreteceğim başka da yok ey falanca sana şunu ya böyle iş mi oldu
özür diliyorum ama romantizminizi fete konusunda da dehşetle dinliyorum sanki yani yani sanki bu ülkede bu cemaat ve tarikat yapıları holdingleşmemiş haksız kazançlar sağlamamış siyaset üstünde hüküm sürmeye çalışmamış Türkiye’nin yargısını Türkiye’nin siyasetini Türkiye’nin TSK’sını ele geçirmemiş soruları çalarak onursuzca kamu kadrolarında yerleşmemiş gibi yüce dinimiz ve Kuran-ı Kerim’i anlatan yapılarmış gibi anlatıyorsunuz ama bugün geldiğimiz noktada böyle olmadığını biliyoruz kendilerinin beyanları var bir altın nesil yetiştirmek yurtlarda IŞİK evlerinde cemaat evlerinde resmen örgüt evleri gibi bir yapılanma ve üstelik yeni de olmamış senelerdir devam eden bir yapıdan söz ediyoruz siz de bunu sanki Türkiye’nin diyen işleri başlandı
ben genel olarak cemaatlerle ilgili ama ben size onu sormadım ben size FETÖ’yü sordum özellikle ismini vererek FETÖ’yü sordum ben onu merak ettiği için onu sordum bakın devlet devlet olmazsa devlette liyakat esası olmazsa başa gelen yönetici ey cemaat seninle ben bir kol kola gireyim de senin oyları alayım diyerek siyaset yürütüyorsa bu yanlışlıklar olur işte zaten ona ben karşıyım ama ikisini birbirinden ayırt etmek lazım
sayın gergerli oğlu kumpas davaları yaşandı bu ülkede bugün hücrelerle ben onları savunmuyorum ki onları savunmuyorum ki zaten özlemedim bu mekanizm bence ikiyece bölümde gireyim ama bakın şimdi tamam onu anladım bir not olarak aktarmak istiyorum ben onları zaten savunmuyorum bu arada şu anda stüdyomuzda olmayıp da bize soru gönderen arkadaşlarımızın da bu konularla ilgili soruları var eminim hepsini toparlayıp sizden tek bir cevap alabiliriz bununla ilgili bu halde tabi ki benim de bununla ilgili bir yorum olacak ben de maalesef bu konuda sıfır noktasından gelen biriyim 6 sene boyunca silivriye her hafta gitmiş oradaki haksızlığı yaşamış bir insan olarak tabi ki benim de sorum olacaktır bununla ilgili ama şöyle bir şey rica edeceğim Hande hanımın sorusunu bir alayım ikinci bölümde patır patır devam edelim herkese soru vereceğim hanımefendi sizin kolunuz böyle kalacak diye korkuyorum merak etmeyin gözüm sürekli sizde buyurunuz Hande hanım
şimdi ben 10 kere falan değiştirdim herhalde kafamda soruyu aslında 3 soru da hazır gelmiştim ama öncelikle hoş geldiniz gençlerden de hassasiyetle biraz sessizlik rica ediyorum ki biz de net bir biçimde anlayalım diye teşekkür ediyorum hani bir Hande hanım olarak yoksa size bir kısa film çeker ve rezil eder
şimdi gerçekten Özlem hanım ağzımdan aldı lafı çok romantik bir siyasetçisiniz fakat devlet aklı bu romantizmi kaldırmıyor maalesef şunu belirtmek istiyorum hdp’nin bir kürdistan istemediğini söylediniz toprak istemediğini söylediniz pek
pekak el başı abdullah öcalan’ın yeğeni sizin milletvekiliniz ömer öcalan bir haber kanalına çıkıyor youtube’da ve sürekli şunu söylüyor haber kanalı sunum şu şekilde yapılıyor iyi günler türkiye ve kuzey kürdistan’da saat şu iyi günler türkiye ve kuzey kürdistan’da saat bu
eğer siz toprak bölünmesini kabul etmiyorsanız neden pekaka el başının yeğeni ömer öcalan kuzey kürdistan diyen bir kanala çıkıp bu kanalda konuşma yapıyor ve şanlı urfayı da burada raha olarak yazdıklarında bunu kabul ediyor
diyelim ki bunlar sizin şahsi fikirleriniz o zaman sizin hdp’de ne işiniz var yahut bize söylediğiniz bize anlattığınız bu romantik hikayeleri ömer beye de anlatıyor musunuz şimdi ben sabırla dinliyorum ve gerçekten de hakikaten böyle kendime reset atıp gelmiştim ama yani ömer beyin söyledikleri de çözüm sürecine ait değil daha dün ben bu videonun yorumunu yaptım isterseniz size de izletebilirim kemalislerle islamcılar kapışıyorlar türkiye cumhuriyetinin ömrü çok uzun değil bizde alacağımızı bu kapışma
sonrasında alacağız diyor bunu bir hdp milletvekili söylüyor siz bununla ilgili ne söyleyeceksiniz teşekkürler teşekkürler
evet şunu söylemiş olayım Osmanlı imparatorluğunda da kürdistan kelimesi kürtlerin yaşadığı yer olarak kürdistan kelimesi kullanılıyordu ve şu anda da böyle kelimelerin kürdistan kelimesinin kullanılması bir bölücülük anlamında değil bunlara çok takılmanın anlamı yok çünkü bakın kürtlerin yaşadığı yerler var kürt kavmi var kürtlerin dili var binlerce yıllık bir kürt tarihi var
yani bunları çok göz ardı etmeyin lütfen şu anda hdp’nin sizi temin ederim söylediği bir türkiye sınırı içinde türkiye elleşmeyi hepimizin başarmasıyla kürt meselesinin bitmesidir çok net rahat bir şekilde size bunu söylüyorum farklı bir şey söylemiyorum ama insanların da hassasiyetine dikkat etmek lazım
türkistan’daki insanlar da var ve orada da çin devleti o insanların türklüğünü kabul etmiyor ben buna karşı da mücadele ediyorum şu anda belki bu mecliste en çok uygur türkleri ile ilgili soru önergesi veren uğraşan bir milletvekiliyim neden
çünkü benim bir motto’m var hangi otorite bir dini ve etnik kesimi haklarını çiğniyorsa ona karşı çıkmalıyım diyorum yani türkiye’de de kürt meselesinde bir tavır belirliyorum çin devletinin uygur türklerine yaptığımda da ben uygur türkleri çin büyükelçinin önünde eylem yaptı tek 600 kişilik vekil içinde ben oradaydım
yok ben buraya sözcülük yapmaya gelmedim ama tekvekilsiz değildiniz bunu ben biliyorum çünkü ben de sayın ümit özdağ gittiğinde evet o eleme gittim şimdi sezarın hakkını sezara verelim ben başka bir şey soruyorum burada alacağımız şey şu sanırım hdp içerisindeki bazı partililerin zaten terör örgütüyle kendini hani biliyorsunuz aynı fotoğraflara giriyorlar saklamıyorlar ve finalde hdp madem böyle bir barış sizin gibi çözüm istiyor o zaman neden bu çözüme hizmet etmeyen insanları hala bünyesinde barındırıyor yani ben mesela düşünüyorum bir parti başkanı olsam ve partimden birisi ben çözüm isterken
gidip kuzey kürdistan dersen kürdistan anladım bakın ne güzel söylediniz dediniz ki tarihe dayanır kürdistan demek belli bir bölge belli bir devlet değildir dediniz ama özellikle kuzey kürdistan deniyorsa o artık bir şey ben size şunu net söyleyeyim yani ömer bey de o söylemiyle orada farklı bir devlet kuralım demiyor çok net ama tarihe ve kültüre bir saygı istiyor orada kürtler var kürtler var ve o bunu da tanıyın demek istiyor şimdi o zaman rica ediyorum sizden bir 15 dakika ara verelim çok terledik bunu aldık ne kadar hazırmışsınız hemen kalktınız ya
15 dakika sonra görüşürüz teşekkür ederim tamam biliyorum keşke şu ekibi lisede tanısaydım da kavgaya gitseydik yapma yapma
bak bak bak hepinizin gazını alırım yapma dur şam burası orası değil dur sizce bir sonraki konuk kim olmalı biraz dedikodu yapalım musabat sarıgül diyen kim ne sorucam mesela sizlerin sorusundan önce eğer müsaade ederseniz önce şu tüdyo dışındaki arkadaşlarımızın sorularını bir alalım sevgili cantaş tolga ışın bir sorusu var
herkese merhabalar altılı masadan çıkan millet ittifakının adayı anlıyoruz ki kemal kılıçdaroğlu hdp sayın kılıçdaroğlu adaylığına nasıl bakıyor kendi adayını belirleyecek mi ilk turda nasıl bir aday stratejisi ortaya koyacak çünkü selahattin demirtaşlar anladığımız kadarıyla o da adaylığa en azından ilk tur adaylığına çok soğuk bakmıyor hdp’nin parti stratejisi bu anlamda ne merak ediyorum sayın gergerlioğlu’na sorun bu teşekkür ederiz buyrun sayın kılıçdaroğlu gündemde ama kesin net bir adaylık açıklaması yok şu anda bu da bir gerçek biz kriterlerimizi söyledik türkiye’nin insan haklarını sorunlarını giderecek adaylar olmalı işin doğrusu ama bunun içerisinde mesela asla kayıp erdoğan yok yoksa o zaman onun karşısında bir ekip var sizde onları desteklediğiniz için çünkü dışarıda şöyle bir tartışma da çok doğuyor çünkü acaba hdp ak partinin desteklediği bir parti mi yoksa diğer partilerin desteklediği bir parti mi
sürekli bu da polemik konusu oluyor ya siz diyorsunuz ki hayır ak partinin yer aldığı oluşumlarda asla yer almayacağız kesinlikle yer almaz hdp ve sayın kılıçdaroğlu’nun adaylığı netleşirse de parti kurulları vardır bizde parti kültürü çok yoğundur ve o parti kurulları görüşmeleri yapar netleştirir açıklama bu şekilde yapılır anladım hemen o zaman erlik sorusuyla gelsin
abiniz ve erdoğan danışmanı olan muhammet taha gergerlioğlu almanyada muhalif insanları fişlemekten dolayı yargılandı ve ajanlık ve casusluk faaliyetleri tespit edildi kendisine erdoğan’a eleştiren muhalif kimselerin fotoğrafları atılıyordu o da bu kimliklerini işlerini bitiririz diyerek ankara’ya paslıyordu yargılanırken sizde türkiye’den almanyaya uçtunuz ve mahkemede buluştuğunuz bir aile buluşması gerçekleşti abim suçsuz ben iddianamayı okudum boş bu bir şey yok içinde incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler dediniz şimdi aile deniz iddialarla partiniz hdp yüzlerce başka insanı suçluyor sizde bunu destekliyorsunuz yine ergenekon kumpasında kanser hastası iken 2009 yılında evi feteju polisler tarafından basılan türkan saylan’a da demediğinizi bırakmadınız kanser hastası olmasına bakmadan kendisine yapılanları ne kadar güzel ve iyi olduğunu anlattınız o dönemde bugün fete’den yargılananlara o gün göstermediğiniz merhameti gösteriyorsunuz ama soranlara da yanılmışız diyorsunuz konu abiniz değildi elinoğlu olunca incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler neden birden delil oluyor bu 200’lük değil mi yoksa
ftp döneminizden kalan bir alışkanlık mı yani yarın yine yanılmışım demeyeceğiniz ne malum ben size seçmen olarak neden güveneyim kendi abisine sesini çıkaramayan adam benim insan haklarımı nasıl savunsun
arkadaşlar teşekkür ediyorum teşekkür ediyorum ama lütfen sorunun muhatabı soruyu cevaplasın öncelikle her kardeş farklıdır onu söyleyeyim ama abim hakkında da bilgi vereyim büyük abimdir muhammet tahagergerli oğlu almanya’da yargılandı bende mahkemesine gittim fakat şu anda özgür serbest bırakıldı herhangi bir suç bulunmadı bu bahsedilen yok şunu bunu yerlere gamla ziyodu
şeklindeki iddialarında bir iftiradan ibaret olduğu net bir şekilde ortaya çıktı abim şu anda ticaret yapıyor almanyaya da gidiyor geliyor hiçbir sıkıntısı yok bütün bunların da bir iftira olduğu apaçık ortaya çıktı bu çok net ikinci husus türkensaylan hocayla ilgili evet ben bir yazı yazdım ve şu anda keşke hayatta olsa da türkensaylan hocayla burada olduğu gibi hep beraber konuşabilsek diye isterdim zamanında türkiye’de başörtüsü meselesi çok yoğun bir şekilde tartışılıyor
başarıldı ve ben de o dönem mazlum der genel başkanıydım ve bu konuda da çok yoğun bir gayret sarf ettim başörtüsü yasanın insan haklarına aykırı olduğunu söyledim bir kadının başında başörtüsü varsa ne okuyabilir ne çalışabilir şu andaki zihin yapınızda düşündüğünüz zaman eminim çoğunuz saçma bir yasak diyorsunuzdur ama o zamanlar böyle söylenmiyordu işte o zamanlar üniversitelere başörtülü genç hanımlar alınmıyordu ve yaşamadıkları işkence kalmıyordu açıkçası ve üniversiteye girişe geliştirdiği bir bölümü alıp orada başını aşması yönünde ikna ediyorlardı böyle bir çalışma yapılıyordu ben bakın az evvel bir o zamanlar yazı yazıyordum yıllarca makale yazdım bir şeyi yaşadığım zaman gerçekten üzüldüm türkensaylan hocada benim meslektaşım cildiye uzmanı bir hocamız ama fanatizm maalesef hipokratik olarak bir şey yapıyordu ama bu yabancı bir şey yapıyordu
yeminini unutarak doktorlara bile ulaşabiliyor ben meslek hayatında hiçbir zaman ayrımcılık yapmadım karşıma kim gelmişse en iyi muayene ve tedavi yapmaya çalıştım ama bakın bir gün adını vermeyeceğim bir üniversitede bir seminere gittim ve seminerde hocalarımızdan birisi bize ciğere iğne kaçma olayını anlatıyor akciğere iğne kaçırılır ve bu tehlikeli bir durumdur bronkoskopiyle bu iğne çıkarılır şimdi hoca bunu anlatıyor bizde dikkatle not alıyoruz ben ihtisas yapıyorum o sırada
durup dururken ki o sırada çok yoğun tartışılıyor üniversitede başörtüsü yasakları durup dururken dedi ki bu ciğere iğne kaçırma işini daha çok başörtülü genç kızlar yaparlar çünkü başını bağlarken ağzına iğneyi alır ciğerine kaçar işte dedi gülerek ve dalga geçerek başörtüsünün bir başka zararı daha arkadaşlar işte görüyor musunuz şimdi ben şok oldum gerçekten ya ben oraya tıbbi bir seminer dinlemeye gitmişim hoca bana siyasi bir vaaz veriyor ya başörtüsü olayları evet Türkiye’de yaşanıyor derslerde bu sıkıntı yaşanıyor ama hocam bu ne iştir ya hekimiz yani sen niye buraya bir hastalığı anlatırken böyle bir siyasi argüman kullanıyorsun ve döndüm eve geldim o haftanın yazısı buydu başörtüsünün bir başka zararı daha diye tırnak içine alarak bu olayı anlattım yani dedim neden biz böyleyiz neden bunu yapıyoruz biz hekimiz tipokrat yemini etmişiz böyle şeyler yapmamamız lazım biz neden tıp fakültesi okumak isteyen bir başörtülü kızı ikna
ortasından geçemezse okula almıyoruz olur mu böyle bir şey diyerek bir yazı yazdım ve Türkan Saylan hocayı da bu nedenle eleştirdim fakat sonrasında bakın ben kendime yaptığım öz eleştiriyi de anlatayım ben Türkan Saylan hocayı eleştirdim bu yazımla fakat sonrasında da şöyle bir şey oldu kendisinin evine baskın yapıldı işte gözaltına bir iki saatliğine alındı sonra serbest bırakıldı fakat bir mağduriyet yaşadı kanser hastası bir kadındı
yaşamaması lazımdı yani şu anda da bunun benzeri hadiseler oluyor ben yine o dönem mazlum dergenel başkanıydım belki öfkemden dolayı sessiz kaldım o sırada bir açıklama yapmadım hani sert bir açıklamayla bunu kınamam gerekiyordu ki içimden düşündüm ve sonrasında yıllar sonra ben bununla ilgili bir paylaşım da yaptım sosyal medyada görmüşsünüzdür ben evet Türkan Saylan’ı eleştirdim ama hocaya yapılan bu gözaltı işlemindeki haksızlığa karşı da bir insan hakları savunucusu olarak karşı çıkmalıydım kendi kendimi eleştirdim böyle de ben böyle bakıyorum hayatta yani konu aslında iğneden başlamış ama bir iğne çuvaldığı durumuna da gelmişsiniz seyirci Ahmet Sonucu’nun yani Jahre’nin sorusunu da bir alayım sesimden de anlayacağınız üzere koronadan hala kurtulamadım fiziksel olarak gelip sorularımı orada soramadım ama uzaktan Antalya’dan sorularımı yönetmem için Oğuzhan Sağusun yardımcı oldu benim sorularım iki tane ikisi de aslında HDP’nin kendisiyle değil gergerli oğlunun kendisiyle alakalı onu şunu sormak istiyorum öncelikle açık bir şekilde PKK’lı teröristleri desteklediğinizde dahi size karşı çıkanları faşizmle itham edip ifade özgürlüğünüze tecavüz edildiğini iddia ediyorsunuz ben sizi sert bir dille eleştirdiğimde ise ifade özgürlüğüme saygı duymayıp beni mahkemeye verdiniz bunu neden yaptınız ayrıca avukatınız benden kriminal bir şahıs olarak bahsetmiş ben hayatımda kimseye zarar vermedim ya da zarar veren insanlarla yan yana asla bulunmadım avukatınız bu açıklamayı neye dayanarak yapmıştır
ikinci sorum da şu oğlunuz FETÖ kelimesinin bir nefret söyleme olduğunu iddia ediyor sizde FETÖ’nün artığı ve medya ayağı olan boldmedyanın farklı twitter space’lerinde boy gösteriyorsunuz yorumcu olarak katılıyorsunuz aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nden düşman terörist başı Abdullah Hoca landan da önderlik olarak bahseden Kürtistan’ın sesi adındaki terörist twitter hesabını da space’lerini hiç kaçırmıyorsunuz
takip ettiğim kadarıyla belli ki Türkiye Cumhuriyeti ve devletinden nefret ediyorsunuz var olmasa daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz peki neden inanmadığınız ve yıkılmasını istediğiniz bu devletin organlarından birisi olan hukuku mesela beni dava etmek için kullanıyorsunuz ya da neden bu devletin erk makamı olan milletvekilliğini istismar ediyorsunuz neden Türkiye Cumhuriyeti devletiyle alakalı kurumları rahat bırakıp elinize bir silah alıp üstünden siyaset yaptığınız cesetler gibi daha çıkmıyorsunuz
kolay gelsin teşekkürler kendisine de geçmiş olsun Koran olmuş uzaktan iletmiş size soruyu şimdi soruyu soran yayıncı keşke ifade özgürlüğüne saygı gösterebilseydi ben avukatım aracılığıyla kendisi hakkında da suç duyurusunda bulundum çünkü baştan sona hakaret dolu ifadelerle şahsıma yönelik beyanlarda bulundu
mahkeme buna karar verecek ben ifade özgürlüğünden yanayım ama kimseye de hakaret etmem hakaret edildiği zaman da sessiz kalmam hiç de kimse karşımdakine de zarar vermem mahkemeye koşarım yapacağım budur ve bahsedilen tartışma Aynur Doğan konseriyle ilgili olmuştu Aynur Doğan konseri yasaklanmıştı ve bu yasağı sahiplenmişti kendisi ben de az evvelden beri Kürtçe konusunda ne sıkıntı var Kürtler ne yaşadığında sıkıntı var diye sorup duruyorsunuz ya Aynur Doğan konseri koca elinde yasaklanmıştı aslında Aynur Doğan’ın Kürtçe şarkı söylemesi değil de Abdullah Öcalan’ın posterinin önünde şarkı söylemesi insanların yok çözüm süreci sırasında öyle bir şarkı söylemiş bu ayrı bir oldu şu anda Derince Belediyesi organizasyonunda Kürtçe bir konser verecekti ve şarkıları da çok beğenilen şarkılar ideolojik şarkılar da değil Çayirova Belediyesi’nde Don Kişot isimli Servantes’in eseri Kürtçe olarak oynanacaktı
o da Derince Belediyesi’nden ilham alarak o da yasaklandı şimdi arkadaşlar Kürt meselesi nedir diye soruyorsunuz bana işte 2022 ve Kürtçe konserler yasaklanıyor daha nasıl Kürt sorunu olmasın Arkadaşlar bir saniye biliyorum ne söyleyeceğinizi sanırım şuna tepki gösteriyorlar gerçekten bu ara AKP döneminde çok fazla festival konser iptal ediliyor ama sanırım bu yanlış olan sistemin mağduriyetinde biz hariç yani festivalere iptal edilen Türkler hariç herkes kullanıyor sanırım onlara biraz tepki gösteriyorlar
bir gün bile kimseye hakaret etmedim ve kimseye de bir silah doğrultmadı sırf sözlerimle bu yasak yanlıştır dedim başka her konuda da böyle yaptım ama bakın çok açık net bir durum var Kürtçe konser yasaklandı ve biz de bunu eleştirdik ve buna dair hiçbir anlamlı cevap veremedi dedi ben Derince Belediyesi’ne sordum Çayirova Belediyesi’ne de sordum hiçbir cevap gelmedi bir anlamı yoktu çünkü
Kürt meselesi nedir diye soranlara en başta zaten Kürtçe’nin uğradığı bu ihlaller başlı başına dev bir Kürt sorundur ikinci soruyu cevaplamadım da ben her yayın organında da yer alırım farklı yerlerde bana televizyonlar, radyolar, medya buyur gel burada şu konuyu tartışacağız diyor ben kimliğine bakmıyorum sağdan sola tüm medya organlarında doğru bulduğum görüşlerimi söylüyorum
şu anda Babala TV’desiniz yani aslında benim bu kanalı açtığım günden beri size eleştirdiğim videolarımla dolu bu kanal evet tabi olabilir siz bitirdiğiniz zaman başka bir soru geçelim ben bu tür mecralarda yer almamın nedeninin ifadeyi özgürce beyan etme isteğimi olduğunu söylüyorum hura olsun hemen genç arkadaşım sorunu alayım Baraner Seçkin, Koceli Karar Müslüm, Milletvekili yaptığınız yerden geliyorum benim şimdi size iki adet sorum olacak biri şahsınız biri de inandığınız davanız hakkında bu iki soruya bir dakikalık cevap istiyorum fazlasına gerek yok cevabının süresine kendisi karar verir lütfen sorunu sor
evet ya da hayır ve emin olun sizle bazı konularda fikirlerim örtüşüyor bunu ikinci sorumda daha iyi anlayacaksınız ilk sorum şahsınız adına sizi daha iyi tanımak için soruyorum hani istiyorum birimizi tanıyalım ki kavga etmeyelim sizin Twitter profrenizde bir insan çok değil 5 dakika geçse der ki ya bu Ömer Bey ne kadar humanist bir insanmış ya bu Ömer Bey Meriç nehrinde suriyeler bulmuş tweet atmış bu Ömer Bey birileri hapishanede kötü koşullarda kalmış tweet atmış peki ben soruyorum bu Ömer Bey Diyarbakırlı anneler çocuklarını beklerken neden tweet atmıyor
ben soruyorum bu Ömer Bey Diyarbakırlı Yasin Börü HDP’liler tarafından kafası taşla ezilirken neden tweet atmıyor sizin humanist tavrınız neden Kürtlere karşı susuyor PKK Kürtleri eziyor ve siz neden o zaman humanistliğinizi konuşturmuyorsunuz Kürtler insan değil mi? humanizmde insan kelimesinden söylememiş mi? tamam cevaplıyım dinliyorum Diyarbakır anneleri eylem yapmaya başladığında ilk sanırım bendim mecliste basın toplantısı yaptım buyurun gelin başım üstünde yeriniz vardır bu meselenin çözümü meclistir gelin konuşalım çağrısı yap bu çağrıyı ben de duydum ve ardından Diyarbakır’a da gittim il binamıza gittim ve annelerle de görüşmek istedim bakın çok net hatta il yöneticilerimiz de biraz tedirgin oldu ve oradaki polisleri çağırdılar yani bugün biraz olaylar oldu anneler bazı yöneticilere su şeysi fırlattı biraz gerginlik olabilir diye polis müdürleri bunun doğru olmayacağını biraz kargaşa çıkabileceğini beyan edince
ben bu ziyaretten vazgeçmek zorunda kaldım onun için özel Diyarbakır’a gidip bu ziyareti şu anda da annelerle konuşmak isterim benim için annelerin yeri çok başkadır annelerin acısını da çok iyi anlıyorum ve görüşmek de isterim Yasin Börü konusu Yasin Börü konusunda Yasin Börü katledildiğinde belki ilk sosyal medya paylaşımı yapan insanlardan birisi benim artık bunun hesabı için de Diyarbakır’a gidip sorgulayan bir insan keşke biraz araştırsaydınız
yasin böreğiyle ilgili yazdığım bir yazıyı okuyun lütfen internette bulabilirsiniz bunun için ben ne yaptım biliyor musunuz Diyarbakır’da Hüdaper il binasına gittim il başkanı Şeyh Musbey ile oturdum konuştum o zamanlar HDP’li değildim ben yazardım bir web sitesinde yazıyordum araştırmacı kimliğimle gittim saatlerce Yasin Börü olayını sordum ne dedi biliyor musunuz Şeyh Musbey ya dedi Yasin Börü bizim bize yakın birisiydi partimize yakın bir delikanlıydı ve şu anda biz onun katlinden dolayı yapılan istismardan en çok biz rahatsızız daha sonra bunu mecliste de anlattım Yasin Börü konusunda iktidarın büyük bir samimiyetsizliği olduğunu anlattım ve Hüdaper’le etkilerine de söyledim bir HDP vekili olarak bunu söylemem sizi rahatsız ettim ne dediler biliyor musunuz eksiği var fazlası yok çok doğru söyledim biz bundan çok rahatsızız Hüdaper Yasin Börü’nün ölümünden dolayı yapılan bir istismardan rahatsız ben bu ölümlerden rahatsızım üzülüyorum ve Yasin Börü’nün katlinden dolayı da son derece üzgünüm vahşice öldürüldü ve ben bunun için konuştum gittim bunu sorguladım bana keşke biraz daha araştırarak sorsaydım Ömer Bey siz benim sorumu iyi anlamadınız ben şunu demek istiyorum Yok aslına bakarsan çok özür dilerim seni bölmek zorundayım sorum netti başlıkları da netti soru içerisindeki isimler ve muhataplarla zaten Ömer Bey cevap verdi
ama sanırım arkadaşımıza söylemek istediği de şu ben de mesela gözlemliyorum tabi ki elbette ses çıkarttığınız çok fazla konu var bunlara şahit oldum hakkınızı yemem hakkaniyeti davranalım ama HDP’lilerin başına gelenler dağdaki çocukların başına gelenler teröristlerin başına gelenlere ses çıkarttığınız kadar zannediyorum aybuki öğretmenlere ses çıkartmadınız yani onlar insan da onlar insan değil mi demek istiyor madem bu kadar topyekün girdiniz bu hümanizm durumuna o zaman neden görmezden gelinen isimler var neden sadece bir tarafa daha ağırlık basıyor bunu sanırım değil mi söylemeye çalışıyorsun sorusu aslında tam olarak bu
kimseyi görmezden gelmiyorum ama ben şunu biliyorum çatışma bitmeden bu hikayeler bitmez bakın bir tarafta top atışı sonucu öldürülmüş bir kürt kızı var ceylan ön kol bir tarafta da Eren bülbül var biz kavgayı bitirmeyi başaramazsak bu çocuklar ölmeye devam edecek bu çok net ve hassasiyetim hepsi için hiçbirini ayırt etmiyorum inanın ki ben Filistinli çocuklar bebekler katledildiğinde de öfkeyle haykırıyorum Çin’deki Uygur Türkleri de korkunç zulümlere uğradığında öfkeyle haykırıyorum bir ayrımım yok ve biz bu kısır döngüyü bitiremediğimiz müddetçe bu çocuklar ölmeye devam edecek ben haklı olduğun inandığınız davanız hakkında bir soru soracağım ben gerçekten size bazı konuları hak veriyorum bence bir kültür sorunu var bunu anlayabiliyorum abarttığınız düzeyde mi bilmiyorum ama gerçekten var ama şunu düşünüyorum ben doğuyağ yatırımın gitmesine eğitimin gitmesinin sorumlusu PKK ben batıda kürdüm dediğimde a sen teorist misin sorusunun sorumlusunun sebebi PKK Kürtlerin topluma entegrasyonunun en büyük suçlusu en büyük engelliyicisi PKK anlaşılan PKK Kürtler hizmet etmiyor Peki sizce PKK kime hizmet ediyor? bakın sorunun başta da söylediğim bir kavga var ve bu kavganın bitmesi gerektiğini Aslına bakarsanız çok genel ve yoruma açık bir soru oldu bu zaten sabahtan beri konuştuğumuz şey de bununla ilgili kusura bakma ne olur şimdi böldüğümü düşünme öyle bir hadsizlik etmek istemem ama çok gerçekten genel bir soru oldu sabahtan beri sorulmayan herkesin ilk sorusu olan fakat hep ikinci sorularına geçtikleri ve twitterda çok sorulan bir soru var sizce PKK bir terör örgütü müdür Dur bakın ben şiddetin hepsine karşıyım ve şiddetin yorum hani yoruma açık değiliz yani kurban olurum size biraz sakin olalım şiddetin hepsine karşıyım örgütün de barışın sağlanmasıyla ortadan kalkması gerektiğini düşünüyorum
silahları bırakması yönünde de defalarca çağrı yaptım ve çözüm sürecinde de bunlar yapıldı ben çözüm sürecini bırakın 2021’de de yaptım bunu ve şiddetle bir şeyin çözülemeyeceğini söylüyorum ama damgalamakla da etiketlemekle de bir mesele çözülmüyor herkes elbette elbette peki sadece sizin için mesela terör örgütü müdür değil midir yani bu lütfen rica ediyorum bir dakika ben şiddeti kabul etmediğimi söyledim ama böyle bir tanımlamada dur bir saniye böyle bir tanımlamada cevap konusunun çok çözüm hizmetlisi olduğunu düşünmüyorum yani siz şunu mu demek istiyorsunuz ben sonuç olarak onlara da bir mesaj gönderiyorum buraya da bir mesaj gönderiyorum mesaj gönderirken onlara terör örgütü demem yanlış olur mu diyorsunuz ya şimdi bakın bu bir zorunluk olarak ortaya çıkmış ve kesinlikle kabul etmediğimiz bir durum belli ki bu bu fiili işleyenler de bu meselenin bitmesi gerektiğini düşünüyor
çözüm süreci sırasında iki buçuk yıl boyunca kimse ölmedi kimse kimseyi öldürmedi belli ki hiç kimse hevesli değil sen terör örgütümsün değil misin inanın ki bununla bir çözüm bulundum o zaman çözümden önce terör örgütü müydü peki yaptıkları işler bir terör değil miydi yani şimdi terör tanımı şeylere göre de değişebilir ben burada konuğuma bunu yaptırtmam beni karşınızı almayın gerilmeyin sakin olun çok güzel konuşuyoruz burada
gerçekten merak ettiğim bir soruyu sordum kendisi de samimiyetle cevaplıyor tatmin eder etmez dediğim gibi o bölüm programdan sonrasına kalır lütfen rica ediyorum buyurun insan hakları alanında çatışan taraflar kavramı kullanılır silahlı örgütler tanımı kullanılır beğenirsiniz beğenmezsiniz herkese göre bir başkası terör örgütü de olabiliyor günümüzde bu da bir gerçek zamanında da biliyorsunuz işte ergen hekim terör örgütü dendi ve terörist ilan edildiği insanlar her şeye göre farklılık da olabiliyor ikisinin hiç benzediğini zannetmiyorum bu arada babamın içeri girmesinin sebebi de şenliğin sakıktı yani aslında fk kanun ikiminin varasıydı başka bir durum olduğunu biliyorum orada ama o yüzden çok tanımladım bakın bu tür tanımlamaların evet ortada bir şiddet var ve ben kesinlikle bu şiddeti kabul etmiyorum ama kürt meselesi kürtlerin hakları denilenlerin de hemen terörist diye çok kolayca sıfatlandırıldığı ve terörist olarak hapishanelere atıldığı bir dönemdeyiz bu tür tanımlar üzerinde gitmenin doğru olmadığını düşünüyorum ben çözüme odaklanmak gerek çünkü bakın bu ülkede çok kolay insanları terörist ilan etmek her dönem terörist ilan edildi sürekli de bu yapılmaya devam ediliyor önümüzdeki dönem belki iktidarlar değişecek şu andaki iktidardakileri terörist ilan edecekler bakın bu ülke böyle gitmesin diyorum ben iktidara gelen karşısındakini terörist olarak ilan etmesin evet şiddet yanlıştır kesinlikle karşıyım ama böyle köşeli tanımlarla hareket ettiğimiz zaman efendim bakın böyle çok iddianameler okudum sen kürt meselesi şu bu falan demişsin işte terör örgütünün de iddiaları da böyledir o halde sen teröristin diye kararlar verildi bu ülkede evet ben çok iyi anlıyorum sizi o kadar iyi anlıyorum ki hatta inanın bana samimiyetime güvenin lütfen çünkü bu ülkede biz dün teröristtik mesela ben teröristtim bir gün sonra kahraman olduk bir gün sonra bambaşka bir şey olabiliyoruz o eksen dönüyor bu buradaki tamamen kişisel sorumlu çünkü gerçekten doğuda da sıklıkla bulunmuş biri olarak söylüyorum benim bildiğim o kadar çok hikaye var ki gecenin bir vakti operasyon da çalıların arasından gelen sese ateş edilip ertesi gün o çalıların arasından çoban çıktığını da bilirim o çobanın evlatına da anlatamazsınız askerin operasyonu düzenlediğini bakın inanın bana iki tarafı da ortaya koyarak konuşuyorum ama savaşta biliyorsunuz karşılıklı çatışmalar bunlar savaşın adıdır başlıdır ve başlığını altını dolduran çatışmalardır
ama insanlara hiç bilmedikleri silahlarına dahi davranamayacakları noktalarda pusu kurmak bomba atmak mayın döşemek terördür o yüzden PKK’nın yaptığı da ağırlıkla bu olduğu için 80’inden sonrasında özellikle 90’larda ne kadar kötüydü durum bu yüzden terör örgütü denildiği için Türkiye’de bugün inanın bana siyasi bir kararla kimseye terörist demek istemiyorum ve size de dedirtmeye çalışmıyorum sadece PKK’nın zamanında bastığı köyler diyeceksiniz ki asker de bastı bunun karşılıklı zaten konuşsak biliyorsunuz çok uzuyor mevzu ama PKK’nın yaptığı bu burkaç yöntemi sizce de terör değil miydi? kesinlikle kabul edilecek olaylar değil bakın tanımlamayla uğraşacağımıza çözümle uğraşalım anladım yani şu anda söylerseniz zedelemiş oluyorsunuz ben bunların tamamen yanlış olduğunu zaten düşünüyorum ama orada da zaman zaman açıkçası devlet terörü de estirildi bunu da Kürt halkı çok iyi biliyor şimdi devlet terörü diyorsunuz ama PKK terörü diyebilecek misiniz onu soruyorum bakın yani PKK’da terör uygulamadı mı yani PKK terörü yerine göre uygulamış yani şimdi hayır arkadaşlar lütfen
yani bakın insanlar katledilmişse sivil insanlar katledilmişse bunu kabul etmek mümkün değil ben bunu kim yaparsa kabul etmiyorum bunu defalarca da söyledim hakim güçler yapsa da örgütler yapsa da kesinlikle bu terör hukuk dışı yasa dışı fiillerdir ya daha yani bunu sadece yani birisine terör örgütü diyerek bu meseleyi çözeceğinizi düşünmeyin arkadaşlar zaten yani 50 yıldır bu ülkede egemen güçler terör örgütü diyor hiçbir şey çözülmüyor
birisi de demek istemiyor yine ve de şu anda birbirini anlamayan bir topluluk var Kürt meselesinden ortaya çıkmış ve sonra kavgaya dönmüş bir şeyde ben sana terörist diyeceğim ve seni mahkum edeceğim ve senin tüm iddialarının da tamamen teröristlik olduğunu belgeleyeceğim diyerek insanları mahkum ediyorsunuz terör örgütü DDD diyerek bir yere de varılmıyor işte Ben de şunu söylemeye çalışıyorum 10 milyon ya da 14 milyon da olabilir HDP’nin büyük bir oy potansiyeli var Peki acaba HDP PKK ya terör örgütü demeye başlarsa sizce bu 14 milyon 30 milyon olmaz mı yani o zaman asıl kucaklayıcı HDP olmuş olmaz mı Ya inanın ki bakın bu mesele böyle çözülmez yani ben size bunu çok net bir şekilde söyleyeyim çünkü mesele bir terör örgütü müdür değil midir meselesinden çıkmadı ki mesele hakların yenmesinden sonra çıktı
ve birisi silahla bunu elde etmeye çalıştı bir başka parti de gelin bunu mecliste çözelim dedi Şimdi ortada HDP’den önce ortaya çıkmış bir sosyolojik vaka var bir örgüt var Siz bunu anayasal yasal değişiklikleri sağlayarak Türk halkını da tatmin ederek çözebilirsiniz ancak Şu anda HDP seçmeninde %90’ı kesinlikle çatışmayla bu işlerin çözülmemesi gerektiğini düşünüyor
ama siz şu anda habire yani bu örgütü lanetle bu örgütü dışla bu bunun üzerinden giderseniz bu mesele çözülmez bu mesele demokratik siyasetin önüne açarak çözülür çünkü ya sen istesen de zaten kapanmıyor bu örgüt yani bu örgütü belki size daha çok destek verirler size daha çok sarılır insanların birisi Bu örgütü yani HDP kurmadı ki HDP kapatsın ama ortada anayasal yasal çözümler olmadığı için yola devam ediyor
bir çözümsüzlük olduğu için iki buçuk yıllık çözüm sürecinde hani deseniz örgüt kalktı habire adam öldürdü süreci bozmak için elinden gelen gücü gösterdi hayır öyle bir şey yok biliyorsunuz ki bir gayret sarf edildi HDP de o noktada bir katalizör oldu ama sonunda başarılamadı bu ayrı bir konu ama herkes baştan bir şey yapalım dedi yani Nevruzlara gönderilen İmralı’dan gönderilen mektupları ben getirmedim ki mit mensupları getirdi Nevruz alanlarında okundu yani madem terör örgütü terör örgütü denilerek dışlanmaya tamamen devre dışı bırakılmaya çalışılıyor o zaman devlet niye oturup iki buçuk yıllık bir dönem içinde bu insanlarla oturup konuştu bakın ben de bir Türk’üm ama Türkiye toplumu lütfen böyle anlamasın HDP diyecek ki işte terör örgütüdür
ve iki dakikada bu mesele bitecek yok böyle bir şey vallahi billahi yok bakın bölgede bulunan yıllarca bu konuyu araştıran birisi olarak biliyorum ki böyle bir şey yok yani işin kökeninden meseleyi çözmezseniz Türk meselesini en derinden anlamazsanız ya ben Batman’da bakın öyle insanlarla konuştum adam diyor ki ben Türk meselesinden dolayı cezaevine girdim ya babam da girmiş ya dedem de girmiş bizim bütün hayatımız bu meseleyle geçti şimdi bu acılarla yoğrulan bir halkı anlamaya çalışın lütfen benim söylediğim bu ya bu kadar acılarla yoğrulan bir halkı görüyorsunuz ondan sonra da diyorsun ki hedef ve terör örgütü desin bu mesele bitsin bitmeyecek vallahi de billahi bin defa da dese terör örgütüdür dese bitmeyecek ya bakın inanın ki böyle şu anda iktidar bunu istemiyor diyoruz ki İmralı’ya gidilsin görüşmeler yapılsın orada tecrit uygulanıyor ne ailesi ne avukatları görüşebiliyor İmralı ile kesinlikle görüşemiyor bunun çözümün yolu da buradan geçiyor silahları bıraktıracak bir anlayış var
çözümün yolunu bakıyorsunuz şu anda iktidar kapatıyor niye İmral’da tecrit var arkadaşlar sorarım size mahkumların hakları var suç ne olursa olsun ve çözüm sürecinde iki buçuk yıl boyunca mektup alıp götürdüğün bir yeri şu an yıllarca tecrit uyguluyorsun kabul etmeyebilirsiniz bebek katili şu bu bu her şeydi denilebilir ayrı bir konudur ama bir çözüm yolu anlamında bir gayret sarf edilmesi için bundan başka bir çare yok terör örgütü diye
yüz bin defa söylendi zaten teşekkür ederim cevabınız için hanımefendi buyurun Türk halkının dışlandığından bahsettiniz ama şöyle bir durum var bizim derdimiz en azından benim derdim Kürtlerle değil PKK ile bizim terör örgütü diyemediğimiz PKK deminden beri bahsettiğimiz PKK bahsettiğimiz örgüt çoluk çocuk kadın yaşlı hiçbir şey demeden bu insanları o bölge halkını siper edip bizim askerlerimizle savaşıyorlar ne için savaşıyorlar o zaman örgüt terör örgütü değillersi Kürtlerimi görünür kılmaya çalışıyorlar bu şekilde
çünkü az önce de söylediğimiz gibi Kürtler en büyük zararı PKK veriyor ve şunu söyleyeceğim Kürdüm dediği zaman bir insan diyebilir bunda hiçbir sıkıntı yok sanki böyle özgürlük savaşçısıymış gibi nitelendiriliyor gayet iyi okey kendini savunabilir söyleyebilir ama ben Türk’üm dediğim zaman özellikle şu dönemde faşist ilerlediliyorum bu benim canımı çok yakıyor peki benim bu hakkım ne olacak benim bu hakkımda insan hakları savunucusu olarak savunuyor musunuz? ne mutlu Türk’üm diyen bir insan ya da işte Türk’üm diyen bir insan gerçekten son dönemlerde sosyal mecralarda ırkçı ve faşist olarak tanımlıyor ben size kısaca cevap vereyim bu örgütü bitirmek mi istiyorsunuz? ben size çok kısa bir formül vereyim yasal hakları teslim ederek anayasadaki vatandaşlık tanımını hakkaniyet ve eşitlik üzerine kurarak 100 milyarlar trilyonlar harcayarak bitiremediğiniz örgütü bitirebilirsiniz çok net söylüyorum çok net söylüyorum yok zaten bütün cevaplar çok net olarak size bir cevap söylüyorum ve bu yapılmıyor eğer ki kabul edin etmeyin bakın ayrı bir konu ama çözüm sürecinde herkes silahları bıraktı tek bir ölüm bile olmadı ve bir bitiminde bitiminde bir kargaşa başladı insanlar ölmeye başladı şimdi ikinci hususa da söyleyeyim ya ben de Türk’üm ama bir Türk olarak başkasının hakkını çiğnemek istemiyorum
hiç kimse çiğnemek istemesin ben bu hassasiyetten dolayı buradayım görüyorum ki Kürtlerin hakları çiğnendi ya Kürtler kendi haklarına sahip çıkmaktansa ben onların haklarına sahip çıkarak bu konuyu sorunu bitirebilirim çünkü herkes kendi ayağına basıldığı zaman feryat ederse bir yere ulaşamayız sizin ayağınıza basıldığı zaman ben feryat edersem sorunu çözebiliriz yani ben niye Türk lükten gocunuyum zaten bir Türk olarak sizin de haklarınızı
Uygur Türkleri bağlamında en yüksek sesle savunan bir insanım hatta o kadar yüksek sesle savundum ki MHP grup başkan vekili Erhan Akçay genel kurulda konuşurken bana dedi ki ya niye bu kadar istekte bulunuyorsun bu Uygur Türkleri için ne yani Çin’e savaş mı açalım dedi yani düşünün ya arkadaşlar HDP vekili olarak ben bunu söylüyorum MHP grup başkan vekili de ne yani diyor o Uygur Türkleri için Çin’e savaş mı açalım diyor yani HDP nin veyahut da Kürtlerin
herhangi bir ırkçılığı da yok Türk lüğünden kimse rahatsız da değil ama HDP veya Kürtler diyor ki hakkımı çiğneme ben de kimseyle kavga etmek istemiyorum kavga eden bir organizasyon örgüttür şudur budur hepsi ayrı o da eğer ki haklarıma riayet edilirse o da bitecektir diyor bu kadar net Çok teşekkür ediyorum buyurun Benim sorum biraz daha duygusal siyasetten aman aman anlayan biri değilim 6 ay önce bir YouTube kanalında bir söylemeniz var röportajınızda
Kürt anaları daha çok ağlıyor onların yasları daha koyu ve daha uzun sürüyor diye Kürt analarının yasları daha uzun daha koyu geçiyorsa Kıbrıs’ta görev yapan Topçu Özelkuy ve Fatih Özkaya’nın ölüm değil şehadet haberini aldıktan sonra babaannesinin üzüntüden sabahına ölü uyandığını babasının ve annesinin ağır hastalıklar geçirip kalp krizi geçirdikten sonra hastanede uzun süre kaldığını biliyor muydunuz Bahsettiğiniz gibi eğer gerçekten şehit ve gazi ailelerini ziyarete bulunuyor sanız bu söylemi nasıl gerçekleştirdiniz bu 200’lük olmaz mıydı siz bunu kendinize nasıl yakıştırırsınız çok teşekkürler Şöyle Kürt meselesinde maalesef Kürt anaları çok acılar çektiler şu an bile barış anneleri olarak halen acılar çekiyorlar Cumartesi anneleri 1995’ten beri çocuklarımızın eşlerimizin kemikleri nerede diye arıyorlar ve maalesef ki devlet iktidarlar cevap vermiyor Ama bizimkilerde bir dakika ben bitireyim bitireyim sonra mikrofonu ver çünkü sorunu aldım tatmin edecektir cevap bana güven buyurun Şimdi anaların acılarını da yarıştırmıyorum ve bakın bakın Cumartesi anneleri diyorum kemiklerini bulamamışlar arkadaşlar bir dakika bitireyim ama lütfen bitireyim
13 yaşındayken köyünde Kuran kursuna giderken askerlerin amcasına yönelik hakaretlerine öfkelenerek dağa çıkan bir gencin hikayesini ablasından dinledim 1993’te çıkmış iki yıl sonra ölmüş dağda ve daha sonra Garzam mezarlığına gömülmüş ve o mezarlıkta tahrip edilmiş Oradaki kemikler İstanbul Kilyoz mezarlığına getirilip bir kaldırımın altına konulmuş DNA analizleri yapılıyor
Aradan 27 yıl geçmiş DNA analizleri yapılarak aileye kemik verilecek 27 yıldır DNA analizi bitirememiş ve kemiklerini alamamış o abla iki gözü iki çeşme ağlayarak anlatıyordu bana o anneler ve diğerleri O acıları da siz de hissedin ama Türk anaların da acısını herkes de hissetsin ben acıları da yarıştırmıyorum ama bakın düşünebiliyor musunuz? Kemiğini bile bulamıyorsunuz yıllarca kemiğinin peşinde koşturuyorsunuz anaların acısını kesinlikle yarıştırmıyorum
Herkes hayatını kaybetmeye başladı ama olayın devamı inanın ki o bölgelerde çok daha yoğun bir şekilde hissediliyor yıllarca hissediliyor Bir gidin konuşun isterseniz yarın öbür gün bir Batman’a gidin Diyarbakır’a gidin insanlara bir temas edin dinlemeye çalışın insani bir temas gerçekleştirin Ben acı da yarıştırmıyorum Tekrar söylüyorum şahitlere indirmiş tarafsız biri olarak şunu söylüyorum size Ömer Bey böyle bir şey söylemiştir ama şimdi de diyor ki acıları yarıştırmıyorum
O zaman da söylemek istediği şey sanırım şu başlığını doğru bulursunuz yanlış bulursunuz dediğim gibi o programdan sonra bizi ilgilendirir şu anda değil Başlık şu diyor ki sanırım dağda bir terörist öldürülüyor onun anası da ana onun ki de evlat diyor ki kemikleri bazen 20 yıl gitmiyor bazen çocuğuna mezar dahi yapamıyor Doğal olarak sistemin neden olduğu yanlış mı doğru mu olduğu değil de buradaki mesele oradaki insanların evlatlarının cesetlerine dahi kavuşamadığı ve doğal olarak çok uzun mücadeleler verdiği anlatılıyor
Oradaki anne de oradaki anne de başlığa pkk koymuyordur oradaki baba da başlığa pkk koymuyordur o yüzden söylemde anneleri kıyaslamak ya da yarıştırmak gibi bir durum değil farklı bir durum söz konusu var Kesinlikle böyle çok teşekkür ederim buyurunuz beyefendi İki hızlı sorum var temsilcisi olduğunuz partinin benim ülkemin askerine kurşun sıkan terör örgütüne bu kadar yakınken tutuklu askeri öğrencilerin serbest bırakılmasını neden sürekli gündeme getiriyor son dönemlerde İkinci sorum iktidara gelecek partiden ve seçilirse destekleyeceğiniz cumhurbaşkanından talepleriniz neler? Çok teşekkür ederim çok net bir soru Evet şimdi askeri öğrenciler hakikaten haksız bir şekilde yargılandığı ve müebbet hapse mahkum edildiler Balistik raporlarında onların silahından çıkan kurşunla öldürülen bir insan yoktu hakikaten böyle ve buna rağmen müebbet hapse mahkum edildiler büyük bir haksızlığa uğradılar
Bu öğrencilerin sanırım çoğu da türktür ama ben biliyorsunuz hararetle de bu öğrencilerin hakkını hukukunu savunuyorum çünkü inanılmaz bir şekilde öğrenci olmasına rağmen kimseye silah sıkmamasına rağmen bu insanlar maalesef ki müebbet hapse mahkum edildi Hepinizin buna isyan etmesi lazım olacak bir şey değil ben kürt meselesinde çözüm ararken türke düşman değilim ki Türk’te kürtün meselesini anlasın diyorum ve hatta parti bu şiddetle ilgili söylemlerinde bir sosyolojiyi ifade etmeye çalışıyor İnanın ki bakın gelin Diyarbakır’a bir görün yani belki işte milletvekilimizdir amcasının kızı örgüte katılmıştır teyzesinin kızı öldürülmüştür şu bu böyle bir sosyoloji var siz böyle bir sosyoloji içinde tamamen örgüt devre dışı kalsın diyorsunuz
Yıllarca o toplum bunlarla yoğrulmuş yani oradaki sosyolojiyi anlamaya çalışıyor ikinci soru ne demiştiniz iktidara gelecek olan partiden temsil ettiğiniz cumhurbaşkanı çıkarsa talepleriniz neler Hakkaniyetli adaletli ve eşit bir şekilde türkiye’deki dini ve etnik meselelerin çözümü sadece kürt meselesi değil alevilerin meselelerinin içinde çözümü diğer tüm halkların çerkezlerinde sorunun çözümü romanların da sorunun çözümü zaten adımız halkların demokratik partisi
Sadece Türk meselesi diye anlıyorsunuz ama inanın ki yani bu ülkedeki Ermenilerin de meselesi çözülsün romanların da meselesi çözülsün alevilerin de meselesi çözülsün hepsi için uğraş verecek bir cumhurbaşkanı arıyoruz açıkçası Çok teşekkürler Arif Bey buyurun Merhabalar Mikrofon siz profesyonelsiniz ağzınızıza tutalım lütfen
Merhabalar ilk önce şunu söylemek istiyoruz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bizde vatandaşları olarak açılım sürecine başından beri karşıydık çünkü o açılım sürecinde bir çok rezalet gördü bu gözler işte lahmacun ısmarlamalar işte konvoylarla sınır kapılarından teröristler O zaten benim ilk anlattığımda var ama direkt soruya gelsene abi
Çünkü araçların üstünden Türk bayrakları kaputları söküldü açılım sürecinde akil adamların toplantısına şehit anneleri Türk bayraklarıyla sokulmadı şunu söylemek istiyoruz rahmetli Abdullah çatlının bir sözü vardır terör örgütleriyle oturulmaz Evet o tweeti atacak Yapılmaz kafasına sıkılır denir bizim Bakın ben Ünki Ocaklarında reislik yapmış bir adamım tekrar söylüyorum bu mantıklı olmuyor işler Arifçim bu bir tweetti Evet Tweetini attın teşekkür ederim Hemen soruyu soruyorum
Evet Devlet Lütfen Devlet öyle bir açılım sürecine tekrardan yaklaşmak istiyor şu an AK Parti hükümeti diyelim devlet demeyelim ama Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki HDP milletvekilleri rotayı imralda olarak gösteriyorlar yani bizimle muhatap değil Abdullah Öcalan’la muhatap olacaksınız diyorlar AK Parti hükümeti yani Cumhur İttifakı’nın muhatabı Abdullah Öcalan mıdır HDP midir teşekkürler Teşekkürler soru siz hükümetle mi bir işbirliği içerisine girmek istiyorsunuz bu sözüm sürecinde yoksa imraldaki Abdullah Öcalan’la mı
Şu an için bir çözüm süreci olayı yok görmüyoruz biz ama bu da çok net bir şekilde söylüyoruz yasal değişiklikler için nezdiste oturup konuşmak konusunda tabi ki muhatap HDP’dir ama çatışan ben değilim ki çatışan taraflar oturur masaya ve meselesini halleder çatışıyorsa çatışanla görüşmek zorunda
Bu arada son zamanlarda Abdullah Öcalan’la Selahattin Demirtaş arasında bir güç ayrılığı olduğu söyleniyor ve HDP içerisinde de bir çatırdama söz konusu diyorlar kulislerdeki bazı dedikodlar bu yönde soruyu çok genel siyasi bir başka sormayacağım ama var mı böyle bir çatırdama yani Selahattin Demirtaşçılarla apocular ayrıldılar mı
E valla bunu sayın Erdoğan’a sormak lazım imraldaki Edirne’dekini fırçalıyor lafını nereden biliyor demek ki bir görüşme yapıyor ne bileyim anladım yani siz parti içerisinden böyle bir şey değil misiniz bizde böyle bir şey yok böyle bir bilgi yok kimse görüştürmüyor mahkûmun yasal hakları çiğneniyor ama arka planda kim ne çeviriyor onu da bilmiyoruz ama biz kürt meselesinin hakkaniyetli bir şekilde çözümünden başka bir yol olmadığını da biliyoruz yerel seçim sırasında yapılan çalışmaları da hepimiz biliyoruz
Osman Hoca’nın çıkarılması imral’dan bir akademisyen eliyle mektup getirilmesi şu bu yani böyle çocukça işlerle bu mesele çözülmez arkadaşlar birisini tanımlamakla birisini lanetlemekle oradan buradan seçim kazanmak için mektup getirmekle bu işler çözülmüyor işte anlatsın teşekkür ederim buyurun hanımefendi
ismim Dilara İncebacak ben ülkücü ve Türk miliyetçisi olan bir genç kızım bunu söylemekten de hiçbir zaman hiçbir yerde çekinmedim gururla söyledim öyle yapacaksın medya sektöründe çalışıyorum bazen bu yüzden işe bile alınmadım sorum şu olacak Trabzon’da Eren Bülbül İzmir’de Fırat Yılmaz Çakıroğlu çorumda Hatay’da Aybüke Yalçın Gülşah Güler birçok sivil polis asker şehidimizin hdp haklarını nasıl ödeyecek çok merak ediyorum soruyu
ister cevaplarsınız vekilim ister cevaplamazsınız size kalmış bu Türk bayrağı da şehitlerimizin kanlarıyla gökte ve biz Türkiye Cumhuriyeti olarak bir Türk vatandaşı olarak her zaman ay yıldızlı bayramızın altında yaşamaya devam edeceğiz ölene kadar teşekkür ediyorum elbette şimdi Dilara hanım söylediğin saygın isimlerin ne kadar kıymetli isimler olduğunu ve ömür boyu ile lebet unutulmayacak isimler olduğunu da biliyorum fakat bu bir soru değildi ama söylemen güzel oldu çok teşekkür ederim bak ödene bak şöyle söyleyeyim bak burada çok taraf
anlıyorum cevap vereyim ben ben cevabını vereyim hiçbir hdp Dilara’cım sakin ol sakin ol değilsin dur bir dakika bir dur bunu hiçbir hdp’li milletvekili ödeyemez öyle bir şey değil yani ödeyemeyeceğini bildiğim bir şey soru olamaz cevabını bildiğim bir şey de soru değildir şehidin hakkını nasıl ödeyeceksin konusuna gelirse şehitlik mertebesini çok başka bir yere getirirsin ben de buna izin vermem çok özür diliyorum arkadaşımızın dile getirdiği şeyi çok kıymetli buluyorum bende ama o hesap olayı öyle bir şey değil evet verilmez verilmez tabii ki iyi ki de yaptın tabii çok iyi yaptın çok iyi yaptım estağfurullah ama dediğim gibi bu iyi oldu kayda geçmiş oldu en azından buyurun barış sürecinden bahsettiniz sizce barış sürecinden ben barış kelimesinin sözdeki halinin savaş halinde olmama durumunu söylemek istiyorum ya ancak bizim karşımızda ne bir devlet ne de bir ordusu olduğunu düşünmüyorum sürekli kullandığınız barış kelimesiyle aslında savaş kelimesini çağırıştırdığınızı ve hatta doğudaki doğan her kürt çocuğunun aklına türk ve türkiye düşmanlığını kazıyor olabileceğinizi düşünmüyorum
sevgili arkadaşım kelime oyunları ile bir yere varamıyoruz savaş yok savaş yok çatışma var diyorsunuz ama ortada insanlar ölüyor bunlarla bir yere varılamaz bunu çok net bir şekilde söyleyeyim size daha bir şey diyemiyorum teşekkür ederim buyurun öncelikle abinizle ilgili vermiş olduğunuz bilgi hatalı onu ben söylemiş olayım abiniz almaya da ceza almadı değil alman hukuk kapsamında belli bir tazminat ödedi 70 bin euro kadar yanlış bilgi verilmiş olmasın kamuoyla yanlış bilgiyle
hareket etmesini isterim birincisi bu ikincisi ülkemizde biliyorsunuz 5-10 milyonlar arasında değişen sığınmacı söz konusu bu sığınmacıları partiniz defa ile koruyor ve hatta diyor ki onları sureye göndermeyeceğiz bunu diyor bunu defa ile söyledi bir iç savaş tehlikesi olduğu da aşikar peki bu iç savaş tehlikesi ortadayken bu sahip çıkmanın gerekçesi bir öngörüsüzlük mü yoksa ihanetten bir kaynaklanıyor ayrıca bu 2016 senesinde ahıstka türkleri türkiye 78 kadar kişi türkiye geldi bu süreçte hdp bugünden farklı olarak demografik yapıyı bozuyor diyerek bir yasa teklifini verdi bu ortada bir iki yüzlük mü var yoksa ahıstka türkleri pkk tarafından kullanılamayacağı için mi onlara karşıladınız teşekkürler teşekkürler tabi bu sorunun şöyle bir ekleme yapabilir miyim müsaadeniz var mı haddimi aşmak istemem ama sanıyorum suriyenin kuzeyinde koşalan bölgede şu anda bir ipg yapılanması da biliyorsunuz hatta düzenli ordaya geçiş sistemlerinin de olduğunu maalesef gözlemliyoruz acaba buradaki sığınmacılar tekrar geri gönderilirse kurulan o kürdistan hayali profesyonel ordulara sahip kürdistan hayali sekteye mi uğrayacak bu yüzden mi hdp buradaki sığınmacıların gitmesini istemiyor da gelen 78 kişiye laf ediyor bunun ayrımını bu şekilde mi yapıyorlar yoksa genel siz mesela çok dediğim gibi humanist ve insan hakları savunucusu birisiniz doğru buluyor musunuz bu ayrıştırmayı 78 kişi var bir tarafta bir tarafta da milyonlar var çünkü şimdi bakın hdp nin sığınmacılar konusundaki söylemi tamamen insan hakları eksenlidir
maalesef ki bir yerden göç edip bir yere yerleşen daha sonra gelenleri istemiyor şu anda suriyedeki savaştan dolayı milyonlarca kişi türkiye’ye geldi bunları türkiye’ye getiren de hdp değil iktidarın politikaları sonucu ister istemez geldi bu insanları şu anda geriye de gönderemiyoruz çünkü suriye’de savaş var ve uluslararası anlaşmalar da buna karşı çıkıyor 6458 sayılı yasanın dördüncü maddesi de buna karşı çıkıyor savaşın birleşmiş milletler tarafından bitirildiğinin açıklanmasıyla ancak suriyeliler
ülkelerine dönebilecekler işin gerçeği bu sığınmacıları seversiniz sevmezsiniz ayrı bir konu peki o 78 kişiyle aralarındaki fark nedir mesela onlara demografik yapıyı bozuyor dendi 78 kişi sadece ama milyonlara böyle bir şey söylenmedi hdp yani bunun yanında durmadı bunun sebebi nedir ya ahıskatürklerinin gelmesinde bence bir sakınca yok yani böyle bir açıklama yapılmasınıza ben katılmıyorum bunu da çok net söylüyorum ama şu da var bölgede türkiye
devletinin maalesef ki bir politikası var türk soyundan olana öncelik veren bir politikası var bu anayasal ilkelerde belirlenmiş durumda yani kürtler yerine göre bu ülkenin vatandaşı olmasına rağmen türk soylu olan birilerinin elde ettiği hakları elde edemeye biliyorlar yani bakın bu ülkede bu bu topraklarda biz niye birbirimizi dışlıyoruz ki zamanında da bu yapıldı yani herkesle de gidip konuşalım dendi özal zamanında ve bir adım atıldı
bunun da ben önemli bir zararın olduğunu düşünmüyorum çünkü gidin görün bakın suriye sınırı dediğiniz yer aslında o bölge halkının arasına telden çekilen bir sınırdır bölge halkları orada türküyle kürdüyle gider bayramlarda o tel örgülerin önünde bayramlaşırdı şimdi bir takım yenilikler yapıldı ama bölgenin sosyolojisi bu buradan bir takım komplo teorileri üretmenin hiçbir anlamı yok arkadaşlar gerçekten ben çok üzülüyorum bölgede efendim sdp sığınmacılara işte bir o bölgedeki düşünceleri için planları için sahip çıkıyor böyle bir şey hayatta yok biliyorsunuz nüfus da çok artıyor ve bizim ülkemizde yani 80 milyonu bile zor kaldırabilir kapasite derken gelecekte hani 10 milyon kişinin de buna dahil olması tabii ki ırkçılık olarak görmeyin söyleyeceğim şey ama birazcık da geleceği görmekle hayali sözlerle de kimse hareket etmesin bakın çok net bir olay var ortada bir insan hakları savunucusu olarak yasaları inceleyerek söylüyorum arkadaşlar esadım lafıyla da olmaz hadi af ilan ettim gelin diyor gelen adamları idam ediyor ya sezar belgelerine yansıdı 12.500 kişiye işkence edilmiş bu belgeler çıktı esad matah bir kişi mi Allah aşkına onun sözleriyle hareket edeceksiniz birleşmiş milletlerin açıklamalarıyla bu savaş eğer bitmişse bu konuda biz de hdp olarak elimizden geleni yaparız suriyeli kardeşlerimiz burada kalacak gidecekler mi bunlar hepsi belirlenir ama şu anda hayali bir takım şeyler söylenerek oyrantı peşinde koşanlar var doğru değil bunlar aslında
bir saniye bir saniye bekleyin sizin sorunuzda da şöyle bir şey var 78 kişiye gösterilen şey aslında sorunun başı da siz de katılmıyorum partiniz bile olsa katılmıyor dediniz o başka bir mesele çünkü ümiti özdağada mesela bunun aslında hukuki olarak yanlış lanse ettiğini söylüyor ama başka bir konum meselesi hukuken benim söylediğim doğru savaş bitmeden insanları kovalayamazsınız alıp mancınık önünde fotoğraf çektirip de onları karşı tarafa atacağım diyemezsiniz arkadaşlar şu anda çıkmış koca koca partiler efendim gelince göndereceğiz hadi oradan ya birleşmiş milletler o da esat değil barışın olduğunu ilan edecek ve sonunda insani bir şekilde bu insanlar ülkelerine gidecek birinci bölümde sayın ümit özdağ konuktu sizin aksinize şeyler söyledi karşılaştırmakta sizin fikrinize ve beyninize kalmıştır oraya girersiniz birinci bölümde söylenenlere bakarsınız kıyaslanır google diye bir şey var araştırılır çok teşekkür ederim cevabınız için bir batuhan çolak sorusu var batuhan çolağın sorusunu almak isterim müsaade ederseniz buyurun gergerli oğluna sorum 2021 yılının eki mayında yapmış olduğu basın açıklamalarına ilişkin kendi facebook hesabında da 24 hekim olarak gözüküyor 20 24 hekim aralığında üst üste basın açıklamaları olmuştu açıklamaların detayına hemen geçelim kırık kale yüksek güvenlikli feyit bir cezaevinden mahkumların bir gece ansızına eşyalarını dahi toplamaya müsaade edilmeden farklı cezaevlerine nakledildiğini söylüyordu ve ailelerin çok zor durumda olduğunu nakledilen mahkumların insani ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını eşyalarını bile toplayamadığı için zor durumda olduklarını bunun insanlar sığmayacağını ileri sürüyordu ben konuyu araştırdım ancak gergerli olduğunun anlattığının çok ötesinde bir durumla karşılaştık şöyle ki kırık kale yüksek güvenlik tefeyet bir cezaevinde bir ihbar geliyor pandemi dönemi olduğu için cezaevlerinde fazla arama yapılmıyordu o dönemde ve bunun üzerine koğuşlarda arama yapılıyor ve 40 metrelik bir tünel bulunuyor ana tünel ve dahası bu ana tünede diğer koğuşlardan yan tünellerine bağlantı kurulmuş yani kaçış bir başladığı zaman yaklaşık 100 kadar mahkum rahatlıkla firal edebilecek dahası bu tüneli kazanlar hkk terör örgütü üyesi ve örgütün silahlı eylemlerine katılmış olan teröristler ancak bunların hiçbirisinin gergerli olduğu
ile getirmiyor şimdi gergerli oğluna soruyorum kamuoyunu neden manipüle etti böyle bu kadar hassas bir konuda bilmiyordum benim bu konudan haberim yoktu diyebilir peki o zaman şunu soruyorum mahkumların başka bir cezaevinde yatacakları yastıkların varlığına yokluğuna kantinden alabilecekleri ürünlerin varlığına yokluğuna kadar hikayelerine hakim olan biri nasıl oluyor da bunların hkk’nın silahlı eylemlerine katılan yüzlerce insanın katil olan teröristler olduğunu nasıl bilmiyor bunu biliyor diyelim bu kişilerin neden farklı cezaevlerine apar topar nakledildiğini ve bu tünelin varlığına neden bilmiyor neden söylemiyor neden açıklamıyor bu çok ciddi bir skandaldır kamuoyunu manipüle etmektir bu insanların nakledilen teröristlerin farklı illere gönderilen teröristlerin sicilleri çok kabarıktır ve bizlerin bu ülkenin insanların canlarını yakan teröristlerdir kendisine bu konuda bir açıklama bekliyorum tatmin edici bir cevap gelebilmesine ihtimal vermiyorum ama çok teşekkür ederim herkese çok teşekkürler buyurun buyurun ben belki şu anda adalet bakanlığına en çok soru önergesi veren milletvekili çok yoğun bir şekilde herkesten ama herkesden
ayrımsız başvuru gelir bana yani a dan zye her mahkum grubundan başvuru gelir adalet bakanlığına sorarım meclis insan haklarını inceleme komisyonuna sorarım bir kişiye bile sen hangi suç ithamıyla yatan kişisin ona göre sorayım demedin şu ana kadar bakın binlerce soru önergesi verdim bir kişiye bile böyle sormadım bu olayda da bana 40 kale cezaevinden ayrıntısına daha sonra da bakarım ama hatırladığım kadarıyla başvurular gelmişti sağa sola sevk ediliyoruz şeklinde ve ben de bunu bakanlığa sorarak bunu da duyurursun ben de bunu yaptım niye bu ani sevkler oluyor çünkü bazı cezaevlerinde sizin de babanız cezaevinde yatmış bir mahpus yakını için sevk çok üzücü bir olaydır çünkü bakarsınız bir gün bakarsınız simcandasınız ertesi gün vandasınız ve mahpus yakını için inanılmaz zor bir durumdur evinizi toparlayıp Ankara’dan vana taşınırsınız hayatınız altüst olur bununla ilgili de bana bir başvuru gelmişse bunu duyurmuşumdur ve tünelin olduğunu ben nereden bileyim yani cezaevi yetkilileri daha sonradan aylar sonra bu konuda bir açıklama yaptılar tünel olduğu için biz bu sevkleri yaptık dediler bizim de sonradan haberimiz oldu yani ben cezaevinde miyim ki sayın gazeteci bana soruyor tünelin olduğunu bildiğin halde nasıl böyle bir ya nereden bileyim ben tünel açmış onu yetkililer bile aylar sonra bulmuş ve bu arada bulunduğu zaman sağa sola insanlar dağıtılmış bir açıklama yok biz de bu arada eleştirmişiz
öpüsanın içindeki işleyişten de haberim yok diyor Allah şahittir bir hasta mahpus yakını da olsun bir nakil isteği olsun kim olursa olsun bize başvurduğunda ben veya arkadaşlarım kesinlikle ya hangi suç ithamı grubundansın diye binlerce başvuruda bir kez bile sormadım teşekkür ediyorum evet canım kardeşim benim güzel gözlük bir kardeşim sor bakalım sayın ergerlioğlu’nun bir kafasında eniskur kurmuş tamam kendisi doktor insan hakları falan cv kafadan yazarız anladım ama bakıldığında bir haksızlık var oradan doğan bir tepki var
sorunun işte silahlı olanı var demokratik olanı var biz demokratik olanı istiyoruz silahlı olan zaten istemiyoruz peki eğer böyle bir diskur varsa neden bu silahlı örgütle çok içli dışlı gerçekten bağını asla koparamayan bir partide siyaset yapmayı tercih ediyor bu bir çelişkiyi görememek midir kendisi göremiyor mu yoksa bir sempatisi mi vardır sorus aklıma geliyor yine fete konusunda da aynı diskuru kurdu başörtülülere eziyet vardı ağızlara böyle gitti böyle bir şey yaptı bunlar zaten cevaptı biliyorsun değil mi yani şu an cevap üzerine yorum yapıyorsun aslında sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sorun sor
insan hakları savunucu olarak siyaset yaparken hdp yeteri kadar tepki vermediğinizi düşünüyor musunuz evet teşekkür ediyorum soru bu yani hdp yeterince tepki verdiniz mi vermediniz mi diyor hdp halkların demokratik partisi olarak elinden gelen tüm gayreti gösteriyor ben bir insan hakları savunuşsuyum beni de çok iyi tanıyorlardı ve katkı sunmam için de davet edildim dediğim gibi bir parti hdp de değildim ve şu anda da arkadaşlarım çalışmalarımdan da çok memnun ben de arkadaşlarımın gayretlerinden çok memnunum çünkü canlı başla bu meselelerin bitmesi için ter döküyorlar gerçekten teşekkür ediyorum hanımefendi buyurun lütfen sorunuzu sorun sizi dinledim ve gerçekten ideolojinizi anlamaya çalıştım ülkemizde kürtlerin dezavantajlı olduğunu düşünüyorsunuz ülkemizde kürt cumhurbaşkanı da oldu genelkurmay başkanı da oldu şimdi az önce dediniz ki cumhurbaşkanımız dış güçler dış güçler diyor hekimsiniz ben de size tıpi olarak bir şey söylemek istiyorum düşünceleriniz veya aklınızda olan her neyse bu gerçekten mikroplu ve hepimize zarar verecek bir şey bence derhal tedavi olması gerekiyor çünkü bu mikrofonu kes abi yok abi tamam evet eyvallah senin mikrofonun sesini kısın bunu tarihimde ilk defa yapıyorum kusura bakma yani o kadar da değil o kadar uzun boylu değil bunun için tweet atabilirsin buraya gelmene gerek yoktu buyurun beyefendi geçmişte şöyle bir söylemeniz var şu an savcı zekeriya öze yardımcı olma anıdır ölüm tehditleri alan savcı
savcının korumaları ve yetkileri arttırılmalıdır böyle bir şey söylüyorsunuz insan hakları savunucusu olduğunuzu her fırsatta dile getiriyorsunuz ergenekon kumpasında neden mağdur edilen insanları değil de fetö savcısını savundunuz geçmişte fetö şimdilerde pkk savunuyorsunuz gelecekte sizi hangi terör örgütüyle yan yana göreceğiz
şaşaklılar kimseyi savunmuyorum sözlerimden de böyle bir anlam çıkarmanız çok yanlış evet savcı zekeriya özün eğilinin kolaylaştırılması ile ilgili beyanlarım oldu bunu neden söyledim türkiye’de erin devlet faili meçhuller frantting cinayeti tribe santoro cinayeti umut kitabına atılan bombalar binlerce olay var şu anda bile bakın biz ne konuşuyoruz necip hablemitoğlu’nun ölümünü konuşuyoruz yıllardır bir kişi öldürülmüş ve şu anda levent göktaş anırım ortada yok değil mi yurt dışında evet yurt dışında ya bir takım garip olaylar dönüyor ülkede bunu çok özür dilerim lafınızı bölmek istemem ama necip hablemitoğlu fetullah gülenin cemaati hakkında konuşmalar yaptıktan sonra bilgilere ifşa etmeye başladıktan sonra öldürüldü yani aslında necip hablemitoğlu’nun katilleri fetö’cülerdir ama düzen ve kurallar yine o kadar değişti ki bugün twitter’da fetö yazdığım zaman bana bile tepki gösteriyor insanlar niye fetö diyorsun diyorlar yani konu bulandırılıp bulandırılıp aynı yere geldiği için zannediyorum bu fetullahça terör örgütü zaten subayların bazı insanları yıkmaya çalıştık görmüşsünüz
ülkede garip olaylar oluyor susurluk skandalı oluyor şu anda niye sedat pekeri milyonlar izliyor demek ki insanlar ikna olmuyor ülkede garip olaylar var bir mafya lideri çıkıyor diyor ki şu şu şu var ve hepsi de doğru çıkıyor nedense Süleyman Soylu cevap veremiyor iktidar erkanı cevap veremiyor ben o dönemde ergenekon soruşturmasını şundan dolayı destekledim evet bu ülkede yıllardır gerin devlet denen şey varsa garip cinayetler işleniyorsa bunlar ortaya çıkarılsın ergenekon terör örgütü diyerek daha soruşturma bile bitmeden bu tür ilanlar yapılması doğru değildi bu da bir gerçek ben öyle bir tanımlama o zaman da kullanmadım ergenekon terör örgütü demedim ama ergenekon soruşturması derinleştirilerek gerçekten bir faal-i meçhuller derin devlet mutkitabaviniye bombalanmış raib santoro hrantlik ya hrantlik cinayeti 15 yıldır azmettirilenler bulunmamış arkadaşlar bakın derin devlet yok deniliyor gizli kapaklı işler yok deniliyor değil mi ne oldu biliyor musunuz dört kişi inisiyatif adına sayın abdullah küli ziyaret ettik hrantlik neden öldürülmüş bir cumhurbaşkanı olarak ne diyorsunuz dedik dikkatle dinleyin ne dedi biliyor musunuz ben dedi onun göz göre göre öldürüldüğünü düşünüyorum göz göre göre öldürüldüğünü düşünüyorum ve onun cinayet dosyası da rafta kalmamalı ben onun ölümü için devlet denetleme kurulu raporu oluşturdum dedi ve o raporu ben inceledim heyet ziyaretçisi olarak birçok yerinin üstünün çizildiğini gördüm şimdi bu kadar garabet olay varken siz bir soruşturmanın nihayete ermesini niye istemezsiniz ama şu an da bakıyorsunuz ki o dönemler biz böyle alis niyetlerle insan hakları savunucuları olarak eğer bu ülkede bir derin devlet esrarengiz cinayetler ortaya çıkacak deniliyor ve bir takım soruşturmalar açılıyorsa bu ülkenin düşünen insanları tabi bu işin sonuna kadar varılsın neyse o çıksın der bu garip bir şey değil ki ama biz sonra öğreniyoruz ki bu işin içinde kumpaslar var iktidar cemaat yapısı bir takım işler dönmüş ve gelinen noktada bakıyorsunuz ki yani siz bu ülkede zaten birçok cinayet olduğunun farkındaydınız birilerinin bunun üzerine gitmesi de sizi tabi doğal olarak heyecanlandırdı hatta memlekette ki birçok insan da maalesef üzerine gidilme olayının gerçek olduğunu düşünüp çok heyecanlandırdılar o zaman onu soruyorsunuz yani bakın şu anda bu hesabı o gün kol kola girenler versin o zaman ben o zamanlar bu soruşturmalar konusunda iş nihayete nasıl varacak diye bekliyordum ve o günde bakın burada dosyalarımda var az sonra size de gösteririm kudüsü okkur onun ölümünü inceledim bir hekim olarak akçiyer
kanseri var beyim metastaz yapmış ben bir hekim olarak dosyasını beş dakika inceledim ne dedim biliyor musunuz kayıtlarda var 2008 de açıklamış bu adama ihlal yapılmış geç teşhis yapılmış yük haksızlığa uğramış net bir şekilde bugün de bunu söylüyorum bakın fete sanıkları da bu şu anda hasta mahpusluklarla ilgili çok ağır sıkıntılar yaşıyor aynısını söylüyorum o günde bu dizi okur içinde bunu söylemiş yani siz samimi olarak şey dediniz değil mi bu derin devletin yaptığı işlerin üzerine gidecek zannettiniz ve bu yüzden
dedi hani bir imza kampanyası oldu birçok aydın katıldı ve ergenekon soruşturması nihayete erdirilsin dedi ve biz hatta o sırada şunu da söyledik o sırada eleştirdik de niye bu ergenekon soruşturması sürekli böyle iktidara muhalif olanlara yöneliyor niye şu anda aynı asker öğrenciler kürt meselesinde kürt meselesindeki asit kuyuları şubu bunlar niye araştırılmıyor diye çok itiraz benim anladığım burada birazcık yani yorum yapayım genel bir sorun var o da şu başarı sorunundan bahsettiniz derin devlet ve cinayetlerden bahsettiniz yani mağduriyetler çok bu memlekette herkesin yaşadığı mağduriyet çok sanırım bu mağduriyeti kimin nasıl sahiplendiği çok önemli sanırım kimin bu mağduriyetleri kullandığı ya da gerçekten peşine düştüğü çok önemli ve maalesef sanıyorum bugüne kadar bu mağduriyetler hep kullanılmış kimse peşine düşmemiş yani böyle mağduriyetler zaten başlıkmış kimisi alıp birilerini hapsetmiş kimisi alıp kendine göre bir bahaneye atmış. Şunu da söyleyeyim bakın yani o gün ergenekon soruşturmasında kuddisi okurlar kurban edildi ali tatarlar kurban edildi bu net hepimiz bunu kabul ettik ama şu anda da bakın gerek kürt meselesinde
mekfete soruşturmaları meseli binlerce belki o günün bin katı mağduriyetler var hasta mahpuslar var bankasya’da hesabım vardı efendim bir çocuğunu bir okula yatırdın bir sendikaya üye oldun şu bu 15 temmuz günü resmi işlem yapılan aktif eğitimsen sendikasına üye olanlar 16 temmuz günü terörist ilan edin.
Yani bankasya ya işte burada da ekstra bir mağduriyet doğacak ya mesela gerçekten haksız yere içeri atılanlar yüzünden haklı yere içeri atılanların da işte bunlara dayanıp aradan sıyrılması beni korkutuyor. Binlerce örnek ver de Fatih Aygan kardeşi bir KHK ile ihraç edilmiş bir insan kardeşinin borçları varmış o borçlardan birisi de bankasya ya 100 lira bir borç bundan kaç yıl önce 2013 lerde falan gidip yatırmış şimdi ne oldu başına biliyor musunuz bu mühendisi arkadaşımızın başına gelen hem işinden ihraç edildi hem de terör örgütüne yardımdan 2 yıl 1 ay ceza yedi cezaevine girecek. Gergıtay onarsa böyle mi yani peki düne itiraz ediyorsak bugünkü bu binlerce olaya hasta mahpuslara zorla işinden atılan KHK ile işinden haksız hukuksuz atılan insanlara niye isyan etmiyoruz şu anda çok büyük bir haksızlık devam ediyor biliyorsunuz yüz binlerce kişi bir anda torbaya konuldu ve 55 bin kişi bir gecede attım seni ya benim suçum ne diyor kimse bir açıklama yapmıyor peki savunma sınıvermek için gidiyor o hal komisyonuna neye savunma yazacağını da bilmiyor ben de öyleyim
gittiğimde acaba neler neler ekledi de neyin savunmasını yapayım diye bilemeden bu ülkede ete de yapıldı şu anda FETÖ adı altında binlerce mağduriyet yaşatılıyor ama bu devran devam etmesin yarın öbür günde birisi iktidarı ele geçirir reto der olur mu böyle ülke ya Allah aşkına. Umarım bu mağduriyetlerin gerçekten üzerine giden bu mağduriyetleri kullanıp başka emeller beslemeli insanlar zamanla olayı devralır. Sor kardeşim benim ismim ne olsan? Adaşız abi.
Bir ismim var evet öncelikle dağlarda öldürülen gerillalara şehit diyor musun? Onlara gerille denmez bekak alırsın gerille diyemez. Tamam öyle diyelim olsun seni kırmayayım. Esnaba beni kırmayın değil tarih böyle gösteriyor. Yok hani şimdi onların hak dilinde gerillaları olduğu için gerillada diye bir şey yok. Tamam ben öyle demeyeyim özür dilerim. Esnafla özür dileme ben bu arada yorum yapmadım tarih kavram. Öğrenmiş oldum. Buyrun şehit diyor musunuz ikinci siz de istiklal maaşını biliyor musunuz?
Yani biliyorsanız korkma diye başlayan istiklal maaşında şu an neden korkarak oturuyorsunuz? Çünkü her sorudan sonra kurban olurum sana bak bu çok güzel çok tatlı bir giriş yaptım. O zaman ikinci soru istiklal maaşını izleyebiliyor musunuz diye sorayım. Mecliste bugün bu soruyu sorsam büyük ihtimalle iki kişilik aldırır. Konunun çok temeli var. O yüzden bu biraz şova girer. Merak ettiğim için çok haklısın. Ondan sonra tweet atarsın çünkü Ömer Bey zaten cevap veriyor. O zaman tweetlerden size yazacağım.
Tamam tamam ama şunu size söyleyeyim. Yani ben bu ülkeden şöyle iki üç günlüğüne Avrupa’ya gittiği zaman içi daralıp da ya ülkeye nasıl da hemen hızlıca dönerim diye düşünen bir insan. Bana bunu diyorsunuz ama ben bu duyguları hisseden bir insanım. Ve yani böyle bir söylemim de olmadı ilk sorunuzdaki gibi. Teşekkür ediyorum. Beyefendi ayağa kalkarsanız benim için çok mutlu olayım. Göremediğimiz için gerkerli oğlu şöyle bir şey söyledi. Dedi ki ben Iğdır’da görev yaptım. Iğdır’daki bir Kürt köyüydü. İşte çok yoksulluk falan filan vardı. Doğrudur.
Yalnız yanındaki köyde muhtemelen Azeri Türk köyüydü. Orada da devletin şehir hastanesi mi vardı bunu sormak istiyorum. Bir de Ceylan kızımız hakkında vefat eden çocuklar hakkında üzüldüğünü söyledi ölümlerinden. Evet bunlar üzücüdür. Bunlar hakkında siyasette yapılmaz. Ama ölen çocuğumuz hakkında Kürt kızı diye vurguluyor. Sonra geliyor Eren bülbül diye devam ediyor. Yani siz bu kadar köylerde şehirlerde hatta ölen çocuklar üzerinde Kürt Türk ayrımı yaparken nasıl halkların kardeşliği diye sloganlar atabiliyorsunuz. Ben bunu merak ediyorum. Teşekkür ederim.
O konuda hiçbir ayrımcılığım yok. Ben zaten toplantının başından beri Türk de Kürt de ölmesin diyorum. Türk kızı da ölmesin. Kürt kızı da ölmesin. Eren bülbül Türk oğludur. Ölmesin. Ceylan Önkol Kürt kızıdır. Ölmesin. Bunun neresi garip? Gayet normal bir şey söylüyorum. Ve olmaması gerektiğini söylüyorum. Benim görev yaptığım Iğdır Tecirli köyü ile ilgili bahsettiniz. Ben oradaki yaşadığımı sadece bir yoksulluk üzerinden açıklamadım ki.
Kürt halkının yaşadığı ayrımcılığı yerinde tespit ettiğimi anlattım size. Yoksa Türkiye’nin yani başka birçok yerinde bu yoksulluk yaşanıyor. Bir çok ben buna bir şey demiyorum. Köyde Azeriler de yaşıyordu. Yan köydeki Azeri köyünde de yoksulluk vardı. Bu garip bir şey değil ama ayrımcılık vardı diyorum. Yani Kürt meselesindeki ayrımcılığı lütfen kabul edin. Anayasal ilkelerdeki sıkıntılardan dolayı bu ayrımcılık da devam ediyor. Bunlar tetkik edilerek değiştirilemeyecek şeyler de değil.
Biz bunları Türkiye toplumu olarak oturup konuşup hakkaniyet dairesinde halledebiliriz. Zor bir şey değil. Söylediğim bu. Evet çok teşekkür ediyorum. Buyurun. Benim sorum Hekim Bey’e. Mesleğin o dağında insan yaşatmak ve insan hayatı kurtarmak olan birinin PKK gibi bir terör örgütünün siyasi ayağı olan bir parti de olması mesleki ahlakına uygun mudur? Kendisini düşünüyor acaba. Bir sorum daha var mı müsaade ederseniz. Geçtiğimiz haftalarda parti mitinginde 30 bin insanın katiline özgürlük isteyen sloganların
atılması sizi rahatsız etti mi yoksa ona da insan hakları aktivistliğin mihvalinde mi bakıyorsunuz? Evet birinci sorunun yanında çok fazla verildi galiba. İkinci soruyu alalım. Yani Abdüla Hoca olan hakkında artık ona özgürlük verilsin ya da diğer PKK tutukları hakkında özgürlük çağrısı yapılırsa siz rahatsız oluyor musunuz? Şimdi bakın bu meselede konuşmanın önünü açmak lazım. Ceza çekiyor zaten. Cezasını çekiyor ama konuşmanın önün açılması lazım ve ben şahsen konuşmanın önün açılmasından başka bir söylemde de bulunmadım ve olması gereken de bu.
Anladım çok teşekkür ederim. Şöyle bir 10 dakikadan sonra yapalım mı yoksa hemen finali? Tamam kimler soru sormada sakince bakalım. Yok artık nasıl yani sizi de yormak istemem fazla ama bir part daha yaparsak çok mutlu olacaklar. Bir part daha yapacağız. Özlem Hanım gidecek. O yüzden ona son kez sözü verelim. Buyurun. Ben Sayın Gergerlioğlu’nun şunu sormak istiyorum. Daha önceki bölümde kendisinin bazı grupların yayınlarına katıldığı ile ilgili bir soru geldi kendisine.
Fetöcü olduğu bilinen ve bugün firari olan bazı isimlerle aynı ekranda bulunduğunuz bazı programlar oldu. Bunlardan biri de kırmızı bültenle aranan Enes Kanter’di. O soruya bir yanut verdiniz. Dediniz ki ben kimliği fark etmek sizin. Herkesle aynı ekranda olurum. Bana sorulan sorulara da açıklıkla fikrim neyse yanut veririm. Ben şunu merak ediyorum. Sizin insan hakları savunuculuğu dediğiniz tanımda kırmızı çizginiz ne? Mesela kiminle aynı ekranda olmazsınız? Teşekkür ederim.
Ben herkese konuşmak isterim. Yani farklı yargı anlayışlarına göre insanları mahkum eden anlayışlara göre de hareket etmem. Enes Kanter’in katıldığı bir ifade özgürlüğü sanal zoom toplantısına da katıldım. Bir ifade özgürlüğü ile ilgili görüşlerimi beyan ettim. Toplantıdan da ayrıldım. Bir zoom toplantısıydı. Bana görüşlerini ifade eder misin dediler. Katıldım. O toplantıda Ahmet Nesin de vardı. Ahmet Nesin ateist bir insandır.
Ben bu toplantıya katıldığım için vay sen FETÖ’cü müsün dedi. Peki Ahmet Nesin de mi FETÖ’cü arkadaşlar? Ya ateist bir insan. Şimdi bakın böyle şablonik bir şekilde düşünerek bir yere varamayız. Birilerine göre zamanında biliyorsunuz bu ülkenin aydınları terörist ilan edildi ve ülkeden ayrılmak zorunda kaldılar bir dönem başka bir dönemde başkaları ayrıldı. Ülkemiz böyle gidip duruyor. Ya o dönemin iktidarının yargısına göre hareket etmek zorunda mıyız?
Ben yargının şu anda bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Siz düşünüyor musunuz? Bence siz de düşünmüyorsunuz. Şu salonda olanlar düşünüyor mu? Mümkün değil düşünmüyorduk. Ya yargıya neresine güveneceğiz arkadaşlar? Tamamen iktidar ne diyorsa onu yapan bir yargıyla karşı karşıyayız şu anda. Ama bu hangi zamanda olmadı ki? Sürekli yargı iktidarın emrinde. Ben birilerinin yargısının karar verdiği kişilere göre mi seçim mi yapayım? Bana Twitter’da biz moro’da açtık. Ezaevlerin durumunu konuşuyoruz diyen bir topluk oluyor.
Tamam katılayım ve ben burada cezaevlerin bu alanda uzman sayılırım. Görüşlerimi söyleyeyim diyorum. Oda da kimin olduğunu da ben şey yapamıyorum. Bakmıyorum. Görüşlerimi söyleyip çıkıyorum oradan gidiyorum. Başka bir kanalada gidiyorum. Orada da ifade özgürlüğüyle ilgili benim o Özlem Hanım lütfen inceleyin. Ben o Enes Kanter’in katıldığı programdaki ifade özgürlüğüyle ilgili ne dediklerim benim web sitemde var. Hani gizli saklı bir şey yok. Orada da ifade özgürlüğüyle ilgili Ömer Faruk Gergerloğlu ne demiş bir onu okuyun.
Ama ya şuraya katıldığın ya herkes bir yere katılıyor. Şu anda da belki aranızda teröristlikten yargılanan insanlar vardır arkadaşlar. Sizinle birlikte şu programda olduğum için belki yarın öbür gün yargılanacağım. Belki de sizde yargılanacaksınız. Ben zaten terörist oldum. Ben geçtim benimkine. Yani bakın onlarla mı biz hareket edeceğiz? Ya bırakın hepsini bırakın. Biz oturup konuşalım ya. İnanın ki ben bakın burada bana sert sorular soruyorsunuz. Ama akşamdan beri sizinle sohbet ettiğim için çok memnunum. Bunu çok net söylüyoruz. Teşekkür ederiz.
Bu programda bulunduğum için hiç de yükselmiyorum. Tüm sert sorularınıza da cevap veriyorum. İletişimi devam ettirmek istiyorum. Gelin buyurun mecliste odama saatlerce sizinle konuşayım arkadaşlar. Özlem Hanım bir şey söylüyor musunuz? Son olarak ekliyor musunuz? Hayır değerli bir cevap teşekkür ediyorum. Ama ikna olmadım. O benim sorunum. Şöyle ki gene hikayenin bir bölüme eksik. Nasıl ki PKK’yı anlatırken silah kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, kara para ekonomisi. Yani bunlar bir kenara kaldı mesela o tanımın içine girmedi. FETÖ’nün de istihbar-i faaliyetleri, Türk Devleti’ne sızması, kozmik odalara girmesi, birçok yalan ve kumpas üzerinden hikayeler anlatması. FETÖ hiçbir zaman zaten yani sizin anlattığınız gibi hani dininde imanında, mümin mütedeyin, samimiyetle İslamiyeti takip eden insanların bir yapısı olmamış anlaşılan. O hikayenin o bölümüne eksik bıraktığımız zaman fotoğraf tamamlanmamış oluyor. Benim tam olarak sormaya çalıştığım da oydu.
Katılabilirsiniz ama katıldığınız, örneğin o toplantıda insan hakları savunucusu kimliğinizle bir şey ifade ediyorsanız, o zaman FETÖ’nün Türkiye’ye ve Türk insanına verdiği zararı ya da istihbar-i organizasyonunu da eleştirmek sizin kimliğinizin bir parçası olmalı değil mi? Yani yanlış mı düşünüyorum? Ben bu tür yapıların yanlışlıklarını hiçbir zaman kabul etmiyorum. Ve hani kalkıp diyorsunuz ki işte uyuşturucu kaçakçılığı şu bu.
Zaten ben şiddeti kabul etmediğimi söylüyorum ve diğer ne yapılmışsa bunları da kabul etmediğimi net bir şekilde söylüyorum. Ama insanlarla konuşmaya devam etmeliyiz diyorum. Bu kadar net. Ya belki bundan bin, iki, üç bin yıl önce de böyle agoralar vardı değil mi? Orada eski Yunan konuşurdu. Allah bilir bizden daha iyi konuşuyorlardı. Yani ya eski Yunan bizden daha iyi yapıyor. İşte onlara belki Yunanistanlı denmediği içindir.
10 dakika ara talep ediyorum sonra sorularımıza devam ediyoruz. Çok teşekkür ederiz. Şakmak da bu arada programın ortasına kadar buradaydı ya. Söyleseniz oğlum içi mezi mezi bakalım ne çıkartacak. Oğlum. Yok işte tamam niye elliyorsun? Yok. Tamam boş ver düşsün o zaman.
Şimdi şöyle bir sorum var. Beni karakterist olarak ifade ederse Kürt zaza gibi bir şey diyebilirsiniz. Ben de daha tam karma şeyi çözemedim. Benim sorum şu. PKK, PYD sözde bizim için mücadele ediyorsa benim hesabıma göre bu örgütlerin yıllık bütçesi 5-6 milyar dolar civarında. Bu parayı Kürt gençlerini okutmak için, onlara kurs açmak için, burs vermek için harcasalardı. Biz ölmeden de kendimizi ifade edemez miydik?
İkinci olarak bununla bağlantılı olarak da bir örnek daha vermek istiyorum. 2000 yılını milat kabul edelim. Bizde 5 kişiyiz. Kürdüz 80’ler ezilmişiz. Daha çıktık mücadele ettik bir şeyler oldu. AK Parti iktidara geldi. Şu an nasıldır TRT Kürt açık. Doğuda Kürtçe zazaca kurslar var. Üniversitelerde bölümler açılıyor. Ben şu an burada belki milyonlarca insanın izleyeceği bir kanalda Kürt’üm diyebiliyorum. Çok rahat hiçbir çekincem yok.
Buradaki arkadaşlar da mesela az önceki konser olayında dediler ki Kürtçe okuduğu için değil. Öcalan’ın önünde okuduğu için falan konser yasaklandı. Yani kimsenin Kürtçe ile bir derdi yok. 80’ler öncesi devlet madem bize terör uyguladıysa şu an biz gereksizce aynısını uygulamıyor muyuz karşı tarafa? Eğer biz 5 kişilik bir örgütsek hala, PKK isek, PYD isek devletin terörünü şimdi biz aynı şekilde onlar uygulamıyor muyuz? Burada da mesela Türkler ezilmiyor mu? Baskın verilip öldürülmüyor mu? Ben zaten bunu cevaplamıştım. Ben hakkaniyet, adalet ve eşitlik olduğu takdirde silahaki bütçenin ikinci kalemidir. Bakın biz mecliste bütçe yapıyoruz. Faiz birinci kalem. Sizin paralarınızın gittiği yerleri söylüyorum. İkinci kalemde silahtır. Silaha bu para ayrılacağına, hakkaniyet, adalet ve eşitlik üzerine anayasal değişiklikler yapılıp, anadilde eğitim konusunda değişiklikler yapılsaydı zaten bu örgüt ortada kalmazdı.
Siz diyorsunuz örgüt niye paraları silaha ayırıyor da hayra dağıtmıyor? Ben zaten diyorum ki bize düşeni yapsak zaten örgüt kalmaz ortada ve mesele biter hiç kimse de ölmez. Diyor ki yani kaynakları örgütleri aktarmak yerine Kürt gençlerine ayrılsaydı daha faydalı olmaz mıydı? Evet olurdu mu diyorsunuz yani? Ya şimdi bakın zaten gereken yasal değişiklik… Ben bir milletvekiliyim….yasama değişiklikleriyle uğraşırım. Ben örgütü ne bilirim yani? Örgütü ben kurmadım ki ben kapatayım veyahut da nereye parayı ayıracağına karar vereyim. Arkadaşlar benim yapacağım iş Türkiye’de adaleti sağlamak ve ondan sonra da insanların huzura ermesini sağlamaktır. Çok teşekkür ediyorum. Sevgili İbrahim sen geçen bölüme de gelmiştin ve soru soramamıştın. Bu yüzden de internette seninle maalesef çok alay ettiler. Şu an sorunu dolu dolu sormanı bekliyorum. Teşekkür ederim sağ olun. Ben İbrahim Askoğlu. Benim sorum hani Batmanlı Ömer Faruk Gergerlioğlu değil, HDP temsilcisi olan Ömer Faruk Gergerlioğlu’na Kürtler adına bir soru sormak istiyorum. Siz yayının başına verip Kürtlilerin hakkını savunduğunuzu söylediniz. 2015 yılında HDP seçilirken Selahattin Demirtaş hep şu cümleyi kullandı. Biz Türkiye Partisi olacağız dedi. Ve meclise girdiğinde de çok sayıda ben biliyorum. Ben askeri lojmanın içinde kalmıştım ve o sırada da birçok kişi asker ailesi HDP’ye oy vermişti size inanıp. Sonrasında indek barikat dönemi başladı ve o dönemde PKK terör örgütü Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı büyük bir isyan girişine başladı. O dönem en çok mağdur olan kişi Kürtlerdi ve HDP sessiz kaldı. Siz Kürtlerin temsilcisi iseniz neden Kürtler adına o zaman konuşmadınız? Neden Kürtlerin hakkını savunmadınız? Çünkü PKK terör örgütü insanlar on binlerce insanın yerinden etti o sırada.
Ve şunu da sorayım ilk olarak çözüm süreci dediniz. O sürede kimse ölmedi dediniz ama o süre boyunca PKK terör örgütünün hendeklere yer altına binlerce bomba sakladığını gördük. Demek ki PKK terör örgütü hiçbir zaman barışa inanmamış tam tersi o sırada mühimmat depolamış. Siz PKK terör örgütünün bu sırada barışa inandığını düşünüyor musunuz? Ve siz gerçekten Kürtlerin hakkını savunabildiğinizi düşünüyor musunuz? Teşekkürler Lübnan. Bakın ben bir ziyaretimden bahsedeyim size ilk önce. Çözüm süreci bittikten sonra yaşanan bu çatışmalar, ölümler bizi kahretti. Ben ve bir takım aydınlar aralarında Osman Kavalan’ın da bulunduğu kişiler Sayın Demirtaş’ı ziyaret ettik. Parti grup toplantı salonunda bizi kabul etti. Ben o zaman HDP’li değilim. Ama yazan çizen bir insanım ve kendisine bu çatışmaların durması gerektiğini, bu çatışmaların barışa hizmet etmediğini söylediğimiz zaman
inanın ki bakın kendisi şu anda cezaevinde bizi izleyemeyecek belki ama kahrından mahvolan bir Demirtaş gördüm ben orada. Gerçekten çaresizdi ve bu çatışmaların bitirilmemesinden dolayı çok üzgündü. Biz parti olarak bu çatışmaların olmasını tasvip etmedik. Fakat bakın bana daha deminden beri belki programın başından beri, işte sen şöyle bir tanımlama yap. Terör örgütü de bu mesele bitsin diyorsunuz.
Ya değerli arkadaşlar HDP kesinlikle bu çatışmaların devam etmesini istemedi. Ama açıklama da yapmadınız. PKK’ya karşı durun da demediniz. Hatta bunu Selahattin Demirtaş’ta kendisi özü eleştir olarak bulunuyor. Diyor ki biz o dönem konuşmalıydık konuşamadık diyor. O zaman şunu soruyorum istiyorum siz o dönem Kürtler de sizi orayı bölgeye biliyorsunuz. Özellikle Diyarbakır Şırnak bölgesinde PKK terör örgütün hendek döneminde inanılmaz derecede birçok bölge yok edildi. Kutsal yerler de yok edildi. Siz o zaman neden PKK’ya durun demediniz, niye silah bırakın demediniz. Çünkü onlar bu isyan girişine ilk başta başlattı. Ben o dönemde bakın. HDP için soruyorum ben. Ben kendi ilk önce şahsım için söyledim. Ben çözüm sürecine inanmış bu konuda koca elinde barış platformu kurmuş, koca elinde akil insanlara mihmandarlık etmiş, yerelde ulusal da gayret sarf eden bir insan olarak kahroldum. Çünkü memleket bir şans yakalamıştı ve o şansı kaybetmişti. Bundan sonrasında binlerce insan ölecekti ve hakikaten de öyle oldu. Hala ölümler devam ediyor. Partimiz de bu süreci durdurmaya çalıştı ve fakat olan olmuştu. Nasıl çalıştı peki? Ne yaptı? Ne yaptı? Yani söylemleriyle bu çatışmanın doğru olmadığını söyledi. Sayın Demirtaş bunları söyledi ve ben bakın belki hiçbiriniz bilmiyorum. O toplantı odasında ben ve 7-8 kişi vardı. Sayın Demirtaş’ın nasıl kahrolduğunu çok yakinen gördüm. Tüm gücüyle bunları durdurmaya çalıştığını ama başaramadığını söylüyordu bize. Parti Genel Başkanı.
Yani aslında bakarsanız o zaman şöyle bir şey mi var ya? Demirtaş’ın savaştığı bir kesimde kandil mi oluyor bu durumda? Yani onlara da mı söz geçirmeye çalışıyor? Ya da kandilin parti üzerindeki etkisi bu kadar net mi? Yani kandilden bir haber geldiği zaman ya da bir talep geldiği zaman HDP o talebi karşılamak zorunda mı? Biraz böyle bir şey düşünüyorum. Karşılamak zorunda değil. Ben dediğim gibi… Selahattin Demirtaş’ın o çaresizliği ve kahroluşu bir tık da böyle kandile bal değil mi o zaman? Hayır. Kendisi o dönem incelenirse bu çatışmaların hiçbir faydasının olmadığını defalarca söyledi.
Biz de bu yüzden zaten kendisini ziyaret ettik. Ama bakın daha deminden beri tekrar yine söylüyorum. Arkadaşlar bu örgütü HDP kurmadı ki HDP kapatsın. Ben HDP milletvekilim 4 yıldır. Ben ve arkadaşlarım yöneticilerimiz kadar, sabahtan akşama kadar gelin tekrar sürece dönelim. Çatışmadan fayda yoktur diyen başka hiçbir milletvekili yok. Daha ne diyesin HDP? Yalnız ikinci soruma cevap vermediniz. PKKT örgütü çözüm süreci boyunca yer altına o kadar mühimmat…
Yani inancı yoktu zaten diyorsun. Bir şekilde bu çözüm sürecini lehine çevirdi diyorsun. Yasal düzenlemelerin nasıl geciktirildiğini, Sayın Erdoğan’ın süreci kendi aleyhine dönecek diye tekmelediğini gördüm. Bakın Dolmabahçe mutabakatı konusunda İmralı notları kitabındaki bölümü okuyun. Sıra süre ya önder ve sanırım Sayın Pervin Buldan İmralı’ya gittiğinde,
Öcalan diyor ki ne yapın edin 28 Şubat’taki mutabakatı sağlayın, ne gerekiyorsa yapılsın diyor ki biz o süreçte biliyoruz ki… Kobani olayları olmuş ve Ekim MGK’sında artık karar alınmış çözüm süreci bitirileceğini biliyoruz. Buna rağmen İmralı’da bu mit kayıtlarında da var bu sözler net söyleyeyim. Ve bu cümlelere rağmen bu süreç bitti. Ben diyorum ki bakın bu birlikte başarabileceğimiz bir şeydir.
Suçu birbirimize atarak da kurtulamayız. Diyorsunuz ki niye barış istemediniz? İşte ben barış istedim en şiddetli bir şekilde barış istedim. Bundan dolayı daha sonra savcının ya burada suç mu var kardeşim? Bundan dolayı seni işinden atmışlar dedi mahkemede bana savcı. Taradı taradı dosyayı bir başka paylaşımımı buldu oradan bana hakim 2.5 yıl ceza verdi. O paylaşım neydi biliyor musunuz? Murat Karayılan çözüm süreci bittikten 2-3 ay sonra demiş ki devlet adım atarsa barış 1 ayda gelir.
24 web sitesinde bunu paylaşmış haber yapmış. Ben de onu almışım retweet etmişim. Hala yayında olan bir haber için bana 2.5 yıl ceza verildi. Ne var haberde? Hiçbir şey yok. Çözüm sürecinde konuşulan laflardan birisini ben çözüm sürecine geri dönülsün diye paylaşmışım ve cezalandırılmışım. Şimdi diyorsunuz ki yani niye HDP ve hatta o günün demokratları barış istemedi? Ya sonuna kadar barış istedik ve o yüzden cezalandırıldık işte. Terörist ile ilan edildim. Benim başıma neler geldi biliyor musunuz?
Yüz binlerce kahvekalığının başına geldiği gibi okulumun çocuk aile birliğine üye olamadım ya. Açığa alınmıştım. Sırf ben insanlar ölmesin diye oğlumun okul aile birliğine üye olmuştum yönetimine. Dediler sen açığa alınmışsın. Daha ihraçla edilmemiştim. Çıkarıldım. Mahallemin camisi yapılıyordu. Yönetim kurulu üyesi oldum. Dernekler masası dedi ki sen açığa alınmışsın. Sen teröristsin. Bu caminin yardımında görev alamazsın. Derhal istifa et.
Bütün bunlara karşı dedim ya bu yasaya aykırı işleri niye yapıyorsun sayın Kocaeli Valisi? Hasan Basri Güzeloğlu’ydu o zaman. Bunlar yasaya aykırıdır. Ben nasıl olur da benim böyle üyeliklerimi bitirirsin dedim. Hakkımda ikinci bir ifade özgürlüğü ile ilgili dava açıldı. Daha sonra beraat ettim ama sus bak seni işinden attık. Daha konuşursan canına okuruz deniliyordu bize. Neden? Barış istedi. Arkadaşlar gerçekler bunlar. Yani barış istemenin bedeli buydu işte. HDP için sormuştum ben size sormadım. Sen zaten çok akıllı zeki adamsın. Buradan aldığımız cevapla şunu da anlıyoruz ki HDP’li vekiller de kandile söz geçiremiyorlar. Bu cevaptan benim anladığım bu. Çünkü o mayınların döşenmesi HDP’li belediyelerin daha bu programın başında söylediğim gibi asfalt altına mayın döşeyip askerlerimizin canına kastetmesi o aradaki bağlantının aslında tam olarak sağlanamadığını gösteriyor. Teşekkür ederim. Hızlıca sor hızlıca cevabını al. Söz hakkı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Sorum beyefendiye şu şekilde. Ergenekon davasında ve Balyoz davasında ikisi de aynı şey aslında ama her ne kadar tutuklu ve hükümlülerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvurularında çok saçma nedenlerden iç hukuk yollarının tükendiğinden nedeniyle hepsinin başvurusu reddedildi. Fakat partilerinin genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın başvurularında acilen tutukluluğun sona ermesi ve tahliye edilmesi yönünde karar çıktı. Kendisi gerek insan hakları temsilcisi olarak gerek ifade özgürlüğünün temsilcisi olarak her zaman bunu savundu. Peki sormak istediğim soru şuraya geliyor. Ergenekon davasında bu kişilerin tutuklanmasını ve hükmedilmesini en başta doğru bulduğunu söylemişti. Her ne kadar bu insanların hukuki mücadelesini dile getirse bile haksızlıklarını neden göz yumdu. Bu göz yummasının nedeninde de kendi partisinin genel başkanının bireysel başvurusunda tahliye edilmesini de avaz avaz bağırdılar. Fakat bizim Balyoz’da ve Ergenekon’da tutuklanan paşalarımız komutanlarımızın sesini hiçbir zaman duyurmadılar.
Madem ırkçı değiller madem taraf tutmuyorlar neden onların hiçbir zaman sesini duyurmadılar. Cinayetlerin tamamı ortaya çıksın diye bu davaya destek verdim ama sonra baktım ki bir kumpas var dedi. O da aslında senin sorunun cevabıydı ama dile getirdiğin için tekrar tekrar bu karşılaştırmayı teşekkür ediyorum. Hemen sarışın canım kardeşim güzel gözlü kurban olsun senden az var bu memlekette konuş. Herkese merhabalar iyi akşamlar. Ayto Altay ben. Hızlı bir şekilde sorumu soracağım. Bugün iki kere tam olarak şu cümleyi kullandınız. HDP ve Kürtler örgütün silah bırakmasını istiyor.
Madem silah bırakmasını istiyorsunuz neden bizim terörist dediklerimize sizin vekil arkadaşlarınız şehit deyip evlerine taziyeye gidiyor. Bu evlere taziyeye gitmek örgütü onaylamak değil midir. Ayrıca bilmelisiniz ki şehitlik bu ülkede sadece Mehmetçiye verilen bir mertebedir. Dağdaki teröriste değil. Şimdi ölen insan suçlu da olabilir ama bu insanın yakınları suçlu değil ve onu ziyarete gidiyorsunuz bir baş sağlığı ediliyorsunuz. Ölen zaten öte dünyaya gitmiş. Siz ölenin yakınına baş sağlığı ediliyorsunuz. Burada insani bir durum var arkadaşlar. Şehit cenazelerine de bekleriz. Saygılar. Ben de bu konuda haklı olduğum düşünüyorum çünkü mesele insan olarak ele alındığında elbette candır yani bu insanın ateş düştüğü yeri yakar bu arada. Kimse evladının hangi nedenden dolayı öldüğünü düşünemez o esnada evladının öldüğünü düşünür. Bu konuda çok iyi anlıyorum söylemek istediğinizi ama bir taraftan da vatani görevi için şehit olan insanlar var.
Onlara da aynı hassasiyet gösterilseydi sanırım hdp’yi kucaklayan kesim daha fazla olurdu. Bu hakkaniyetle hdp’lerden bekliyorlar. Ben zaten bahsettim. Ben inanın ki arkadaşlarım da gitmek ister ama oğlunuz katledilmiş acılar içindesiniz ve kamuoyunun mesulü olarak gösterdiği bir partinin vekili ziyaretinize geliyor. Bu da diliyorsunuz kolay bir şey değil. Serkan Bey sorusunu alalım geleceğim buyurun. Şimdi kırmızı çizgim yok dediniz Özlem Hanım’a açıkçası ikinci bölümün sonunda öyle bir cevap verdiniz.
Gerçekten de kırmızı çizginiz yok. Çocuklara tecavüz edilen cemaatin öğrenci yurtlarını savundunuz siz. Bu Ensar Vakfı’nda böyle bir savunmanız oldu ve açıkçası ben çok şaşırdım. Dediniz ki cemaat yurtları devam etmeli öğrenciler açısından. Ancak normalde bunun cevabı devletin öğrencilere tek kişilik Avrupa standartlarında odalara yerleştirmesi olması gerekmiyor muydu? Yani bugün Türkiye’de maddi durumu iyi olmayan insanlar özellikle öğrenciler cemaat yurtlarına yönelmek zorunda kalıyorlar. Çünkü devlet imkanları da belirli sayıda oluyor ve siz bu tecavüz olayları yaşanan cemaat yurtlarında öğrencilerin kalması gerektiğine inandığınızı söylüyorsunuz. Ve ben gerçekten bir kırmızı çizginiz olmadığını düşünüyorum bu konuda. Şöyle açıklayayım bakın. Benzer şekilde özür dilerim yine özür dilerim. Ümitcan Uygun’a da tekrar benzer bir savunmanız vardı. Ümitcan Uygun’a da bir savunmanız olmuştu hatırlıyor musunuz? Ters kelepçe ile alakalı. Evet evet. Şimdi bakın adalet zor iştir. Adaletten ayrılmamak zor iştir. Viktor Hugo’nun güzel bir sözü var. İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır. Bu ilkelerden ayrılmamak lazım. Şimdi adaletten ayrılarak birisini yargısız infaz yapabilirsiniz, taşlayabilirsiniz çok kolaydır. Ama zor olan adil olmaktır. Şimdi Ensar Vakfı’ndaki olay karşısında bir medyatik fırtına esti. Ben olayı inceledim. Ensar Vakfı yetkilileriyle de konuştum. Çünkü bizim işimiz budur. Her kesimle konuşmaktır. Onları da dinledim. Olayı da inceledim.
Evet bir sapık öğretmenin ifade ettiği öğrenciler var ve bu öğretmen de ağır bir ceza almış durumda. Bir kişiden dolayı bir kurumun kapatılmasını da doğru bulmam. Bunu yani ister cemaat yurdu olsun, ister bir vakıf olsun, ister bir parti olsun, ister başka kurumlar olsun, okullar olsun doğru değil. Yapılması gereken denetimlerin yapılması. Böyle kurumlar kurulabilir. Siz isterseniz de istemeseniz de kurulabilir.
Cemaatler kapatılsın, vakıflar şunlar bunlar kapatılsın demek bu ülkenin sosyolojisine de aykırı bir durumdur. Olması gereken ülkede iktidarın, devletin gereken öğrenci yurtlarının sonuna kadar oluşturması, hiçbir öğrencinin mağdur olmaması ama bunun karşılığında da eğer ki sivil toplum faaliyeti yapan cemaatler varsa bu insanların da eğitime bir katkısı olmasını istiyorlarsa
onların da yurdu açılmasının önünü kapatmamalı. Bunlar yargısız infazdır. Yarın öbür gün sizin de çalıştığınız bir kurumda bir tecavüzcü çıkar, iğrenç bir fiile imza atar. O zaman o kurumu kapatmak mı gerekir arkadaşlar? Gerçekten adaletten ayrılmamak gerekir. Bu kolay bir iş değildir. Başka böyle çok yerde tanıyorum ben. Evet son derece çirkin bir fiildir. Ağır bir şekilde cezasının verilmesi lazım. İkinci husus Ümitcan uygun da olsa. İşte benim insan haklarımın farklılığı burada. Hangi suçlu olursa olsun. Suçu ayrıdır. Onu cezalandırırsınız. Atarsınız cezaevine cezasını çeker ama insan haklarına aykırı iş yapamazsınız. Yani bir ters kelepçe vurup topluma bir imaj vermek için onu dövmek suçlu olduğuna inansanız bile bir insana yapılmamalı. Mediatik bir linç, vay terörist vay alçak gebertin şunu vay katil deniliyor. Üç gün sonra adamın masum olduğu ortaya çıkıyor.
Ve bir sürü yediği hakaret, linç, ters kelepçeler, çıplak aramalar, çıplak arama gerçeğini biliyorsunuz Türkiye’de ben ortaya çıkardım. Ve bundan dolayı da yemediğim linç kalmadı. Ama ben herkes için bunu ortaya çıkardım. Ve aslında bakın bir ihlale karşı çıktığımız için o kadar büyük bir güzellik oldu ki zamanında bunu da lütfen anlatmama müsaade edin. Çıplak arama meselesini ortaya çıkardığımda biliyorsunuz büyük bir linç yedim ben. Ama gerçekti. Sayın Kılıçdaroğlu’yla da görüştüm.
Ömer Bey haklısın dedi. Partimizde çıplak aramaya uğrayan birisi de çıkıp bu konuyu anlatacak dedi. Kim çıktı? Sayın Tuncay Özkan. Tuncay Özkan’la ben bir eski program dolayısıyla tartışmıştım ve mahkemelik olmuştum. Fakat Sayın Özkan sağ olsun hakkı önde tuttu. Çıplak arama konusunda kimsenin bana inanmadığı bir zamanda çıktı. Silivri cezaevinde kendisinin uğradığı çıplak aramayı göz yaşları ile mecliste anlattı. Arkadaşlar işte bu hakkaniyettir. Ben de Sayın Özkan’a teşekkür ederim. Kendisiyle mahkemeleşmiştik. Beni zor durumda bırakabilir de anlatmayabilirdi. Ama dedi ki ben buna uğradım. Bu adam doğru söylüyor. Linç etmeyin bu adamı. Benim varmak istediğim yer burası işte. Birbirimizden çok farklı düşünebiliriz. Mahkemeleşebiliriz fakat hakkaniyet noktasında ortak bir payda da yer alabiliriz. Ben bununla iftihar ediyorum Ümitcan Uygun konusundaki tavrımdan dolayı.
Çünkü ben kimsenin boş yere ters kelepçiye uğramasına, çıplak aramaya uğramasına, işkenceye uğramasına razı değilim. Hayatım bunlarla mücadele ile geçiyor. Cumhurbaşkanı adayı hep şu söyleniyor. Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı aday olursa HDP destekler Mansur Yavaş. Aday olursa desteklemez gibi bir söylem var. Bugün muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Mansur Yavaş olursa HDP destekler mi, desteklemez mi? Destekleriz veya destekleriz. Tabii bu konuda partimiz resmi açıklama yaptı. Desteklemeyeceğini beyan etti.
Peki Recep Tayyip Erdoğan ile Mansur Yavaş yan yana kalırsa? O zaman hani ona göre bir tavır belirlenir. Biz şu anda tavrımızı net bir şekilde ortaya koyduk. Başka belki seçenekler olur ama Sayın Erdoğan’ı desteklemek gibi bir düşünce yok şu an. Anladım. Tamam teşekkür ediyorum. Buyurun. Halkların kardeşliği diyorsunuz ama partinizdeki bazı milletvekillerinizin daha da terör örgütü mensupları ile fotoğrafları mevcut. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Fotoğrafı olan milletvekillerinizin, milletvekillerin dokunulmazlığının kaldırılması talebi doğru bir karar mıdır?
İkinci merak ettiğim şey ise sokakta bir röportajınızı izledim bugün. Sokakta bir vatandaş yanınıza gelip Allah beni de sizin gibi terörist yapsın diyor ve terör örgütü programandası yapıyor ve elinizi öpmeye kalkıyor. Daha sonrasında polisimiz bu olaya müdahale ediyor ve vatandaşı gözaltına alıyor programanda yaptığı için ve siz kameralar karşısında polise hedef gösterip görüyorsunuz diye bir ithamda bulunuyorsunuz. Aynı ithamı evinizde gözaltına alındığınız zaman da göstermiştiniz. Şimdi size şunu soruyorum. Buradan bakacak olursak terörist hıfınızı kendinize yediriyor ve kabul ediyor musunuz?
Ve emir kulu olan polisinize tutumunuz neden böyle? Ve son olarak size fazla humanizmin neler doğuracağıyla alakalı olan Hande Hanım’ın yaptığı sessiz istilayı tavsiye ediyorum. İzlemenizi öneriyorum. Teşekkürler. Ne yazık ki keşke o görüntüleri dikkatle ve vicdanla izleseydiniz. Çünkü o görüntüler tabii yurt dışında da çok izlendi. Çünkü bir milletvekili bir şeyler konuşuyor, vatandaş yanına geliyor, polis vatandaşı vekile teşekkür edip elini öpmek istediği için yanından alıp götürüyor.
Bu olay bu. Bu olay nerede yaşandı? Harbokulu öğrencileri bir açıklama yaptı. Öğrencilerin velileri. Bizim çocuklarımız masumdur dedi ve beni davet ettiler. Tek vekil olarak ben oraya katıldım. Polis geldi. Çok yani normal bir basın açıklamasıydı Ankara’da. Yaşlı başlı teyzeler, amcalar 70-80 yaşındaki insanlar açıklama yapıyor. Yani ne yapacak bu insanlar? 5 dakika bir metni okuyup dağılıp gidecekler ve çocukları da haksız bir kararla müebbet almışlar. En temel hakları sesleri de çıkmıyor.
Polis geldi müdahale etti. Dağılın dedi. Zaten o bir şey bilmez böyle işlere hiç girmemiş hayatında. O yaşlı teyzeler, amcalar dağıldı. Benim de vicdanım sızladı. Dedim ki sizin yapamadığınız açıklamayı ben yapacağım. Orada basına açıklama yaptım. O öğrenci velilerinden birisinin babası yanıma geldi Fuat Bey. Bana teşekkür etti. Ver elini öpeyim. İronik bir şekilde işte bir terörist senin elini öpecek falan gibi bir ironi yaptı orada.
Ve polis oradan herkese uzaklaştırmaya çalışıyordu. Türkiye’de ifade özgürlüğünün ne olduğunu fotoğrafa çıktı orada. Polis ne yapacağını bilemiyordu. Bir milletvekiline derdini anlatmaya çalışan bir vatandaşı aldı, derdest etti oradan götürdü. Ben de şaşırdım. Bütün dünya da buna şaşırdı. Siz şaşırmamışsınız. 84 milyonun vekiliyim. Bakın polisle alıp veremediği olan bir insan değilim. Ama polis yanlış iş yaparsa, ihlal yaparsa eleştiririm. Polislere 3600 ek gösterge verilmesi için teklif veren bir insanım. Polis intiharları var şu anda. Mecliste bu konuyu dile getiren bir iki milletvekilinden birisi benim biliyor musunuz? Neden? Çünkü polisler bu Süleyman Soylu yönetiminde mobbing’e uğruyorlar. Çünkü şiddeti esas almış bir yönetim. Kendi memuruna da şiddet uyguluyor ve şu anda normal toplumdaki intihar oranlarının 5 katı polis intiharları ve bu benim gündemimde. Polis memurun hakkını savunan bir HDP’li vekilim. Biraz garip geliyor değil mi? Ama böyleyim işte. Çünkü benim için insan esas. Bakın müsaadenizle geri gelmişken bir şey daha söyleyeyim. Gare’de bir vaka yaşandı değil mi? Gare’de askerlerimiz hayatını kaybetti. Ben bu askerler için şu gördüğünüz Semih Özbey. Bakın Semih Özbey için tweet attım ben. Niye attım? Bu bir asker. Ben bu askerin hayatı için aylarca uğraştım biliyor musunuz? Milletvekiliyken. Neden? Çünkü yakınları bana başvurdular. Örgütün elinde askerler ve onların kurtarılması için gayret sarf eder misin?
İnsan hakları savunucusu olduğunu söylüyorsun. Tamam dedim. Elimden geleni yaparım ve aylarca, yıllarca bunun için önemli bir uğraş verdim. Bakın ben onlar için bir tweet attım. Çünkü çok uğraştığım için Gare katliamının olduğu gün bir tweet attım ve bundan dolayı hakkımda soruşturma başlatıldı. Ne demişim tweette arkadaşlar? Allah rahmet eylesin. Üzgünüm. Keşke bu topraklarda çözüm, barış çabamıza bir karşılık görebilseydik.
Esir askerlerden birisi 2.5 sene önce bunları diyordu. Mesele kim olursa olsun insanı yaşatmak olmalıydı. Ölümle çözüm olmaz. İnsanlarımızı yaşatmalıyız. Böyle bir tweet attım ve medyada linç edildim. Vay askerimizi işte devlet asker öldürdü dedin şunun dedi. Böyle bir şey mi demişim? Öyle bir şey yok. Polisin engellemesine karşı sizin polisin yanında değil vatandaşın yanında olmanız lazım. Çünkü orada hakkı gasp edilen o vatandaş vekiliyle konuşamıyor.
Sanırım burada şöyle bir durum var hemen araya gireyim konuyu kapatayım. Orada arkadaşımızın söylemek istediği bazı EDP’li vekillerin polisimize kullandığı sert üsluptur. Çünkü bu olayı ben de izledim. Evet. Hanımefendiye verelim o zaman.
Terörle mücadelede aktif görev yapmış olan bir polisin çocuğuyum. Biz zamanımızda yerimizden edildik. EDP’nin hücre evinde ele geçirilen bizim evimizin krokisi, okullarımızın krokileri vs. Biz polisler askerler bu tarz şeyler yaşadık. Birçok konuda imzanız var mecliste. Bunun için de 3600 ek gösterge var. Polislerle ilgili her şeyler var ama.
Öte yandan terörle mücadele eden askerlere, polislere ilişkin ödüllendirme mekanizmasının kaldırılmasıyla ilişkili de bir imzanız var. Bu nasıl oluyor o zaman? Yani hem PKK bir terör örgütü müdür değil midir? Bir yandan bunu konuşuyorsunuz. Bir yandan polislerin hakkını savunuyorum diyorsunuz. Bir yandan da bu terörle mücadele edenlere ödüllendirme mekanizmasının kaldırılmasına ilişkin bir yasada imzanız var.
Buyrun. Böyle bir yasa konusunda inanın ki program sonrası tekrar bakayım. Ben bu konuda net bir şey söyleyemem ama bakın Ceylan Pınar’da öldürülen iki polis vardı biliyorsunuz. Çözüm sürecinin bitiminde. Ben bu cinayetin neden işlendiği konusunu belki en yoğun araştıran vekillerden birisiyim. Bu polislerin katili olarak gösterilen gençler oradaki Kürt gençler iki yıl kadar içerde kaldıktan sonra serbest kaldılar çünkü onlara dendi ki ya sizin bir suçunuz yokmuş. Fakat öyleyse bu polislerin katili kim?
Bu sorunun cevabını Türkiye Cumhuriyeti’nde kimse vermiyor. Ben bunun peşindeyim. Soruyorum bu polislerin katili kim? Yani bakın öyle ödül verme şubu inanın ki ben onu tekrar bakacağım ama zaten benim samimiyetimi görüyorsunuz. Bana bir sürü polis de başvuruyor. İhrac edilen binlerce polis de başvuruyor. Elimden geleni de yapıyorum.
Ben bunu meclis internetten buldum. Siz dilerseniz bunu araştırıp bir tweet atarsınız. Tamam. Çünkü orayı da çok aktif kullanıyorsunuz. Söyle. Ben bir şey daha söylemek istiyorum. Sonuçta siz bu partiyi kurarken bir şekilde iktidara da oynuyor olmanız lazım. Olur da iktidara gelirseniz Türkiye’de Türk gençlerine Türkiye Cumhuriyeti kavramını ne bekliyor? Bunu çok merak ediyorum. Teşekkür ederim. Sağ ol. Biz iktidara gelirsek sanırım şu andakinden çok daha mutlu Türkler ve Kürtler olacak. Bundan emin olabilirsiniz. Teşekkür ediyorum. Buyurun. Pardon bir saniye.
O tabi bizim artık kendi aramızda yapacağımız şey. Devam edecek misiniz? Soruyu başka soru alayım. Evet devam edelim. Tamam teşekkür ederim. Sayın Gerger Lioğlu iyi akşamlar. Öncelikle ben şu konuyu değinmek istiyorum. Sizin konuşmanızı baştan itibaren pür dikkat dinledim. Ancak askerlerle ilgili ölenler katledilenler ibarelerini kullandınız. Evet doğru onlar öldü. Onlar katledildi. Onlar öldürüldü. Ancak onlar bu devletin askeri olduğu için bu devleti savunmakla görevli olduğu için ve bu görev başında öldürüldükleri için zaten şehit ünvanını kazanıyorlar. Sizin de bu ünvanı baştan beri bir türlü kullanmamak için etrafından çevirdiğiniz kelime oyunlarını şiddetle kınıyorum. Bunu ilk olarak söylemek istedim. Soruyu alalım.
HDP’nin PKK’nın siyasi uzantısı olduğu herkesin malumu 2019 seçimlerinde PKK elebaşının TRT’de okutulan mektubunda PKK’nın Binali Yıldırım’ı destekleyeceği söylenmişti. Ancak gördüğümüz üzere HDP İmamoğlu’nu destekledi. Peki PKK’nın siyasi ayağı olarak şu soruyu cevaplamanızı istiyorum. PKK pardon HDP artık apoyu mu umursamıyor yoksa PKK, AKP ile el ele de bizim mi bundan haberimiz yok?
Teşekkürler. Ya ölümleri kutsamak doğru bir davranış değil. Herkes kendi ölüsünü kutsayarak bir yere varacağını sanıyor fakat ölümler devam ediyor. Can kayıpları devam ediyor. Bir de ön yargılı bir soru soruyorsunuz. Biz defalarca örgütle bağımız olmadığını söylüyoruz ve bunun üzerinden bir yargılama yapıyorsunuz. Ben çok samimi bir şekilde söylüyorum.
Yani insanların ölümünün devam etmesini istemiyorum ya. Bu kadar bu kadar. Evet.
Evet. Sürekli PKK ile fotoğraf vermeleri sürekli. Tamam bir saniye açıklayayım. Tamam. Bölgenin sosyolojisiyle alakalı bir durumdur. Bakın Semra Güzel’in nişanlısıydı ve katılım göstermiş örgüte katılmış.
Sözüm süreci sırasında da gidip ziyaret etmiş. Olay bu. Burada birisi ölmüş diğerinde dokunulmazlığı düşürülmüş vekilliği düşürülmüş. Çok özür dilerim. Yine müdahale etmek istemiyorum biliyorsunuz. Yanlış anlamayın da beni burada bir taraf olduğum için söylemiyorum ama gerçekten birazcık bu çocukların bu gençlerin de aklıyla alay ediliyormuş gibi ya. Yani çünkü hayır hayır hayır hayır. Sizin lütfen tamam bunun için yapmıyorum bunu. Bir saniye gerçekten akıllarıyla alay ediyorlar. PKK terör örgütüyle bağlantılarının olmadığını söyledikleri her seferinde ya kandildan ya dağdan ya bir kalashnikovla ya bir roket atarla fotoğraf görüyoruz. Fotoğraf görmek de yetmiyor. Açıklamalar duyuyoruz. Bir HDP milletvekili çıkıyor diyor ki T.C. karşı geleceksiniz diyor. Biz gerçekten paronayak değiliz. Aptal da değiliz. Sadece tek istediğimiz bu bağlantının farkındayız. Bunu artık hani bağlantımız yok denildiği zaman da bu gençler inanmayacaklar buna zaten.
Artık bunu geçtik. Ha tamam bağlantı var da bağlantı varsa madem bizi salak yerine koymak yerine diyorlar ki madem çözüm istiyoruz madem barış istiyoruz o zaman biz kabul ediyoruz her şeyi. Bütün tanımların farkındayız. Neden onlar kabul etmiyorlar. Bu yüzden siz mesela ne kadar iyi niyetle gidiyorsunuz asker cenazelerine de şehit cenazelerine de gidiyorsunuz taziyelerde bulunuyorsunuz. Ben bizzat sizi siz de bilin lütfen beyefendiyi çok araştırdım. Yani ekstra programa konuk alacağım diye değil. Çok çok öncesinden de araştırdım.
Fakat şu anda mensubu olduğunuz parti alenen PKK’nın sözcülüğünü yaparken ve alenen dağda teröristlere çiçekler karanfiller gönderirken ve buradaki şehitlere şehit diyemezken bu insanları da barış yani çözüm sürecine ulaştıracak cümlelere ortak etmeleri mümkün değil. Bunu ben bir youtuber olarak bir hadsiz vasıfsız bir herif olarak söylüyorum. Yani ki aramızda bir sürü bu işin uzmanı okumuş genç arkadaşımız var. Onları beni dahi inandıramıyorken nasıl inandıracak HDP. O beni çok üzüyor. Evet çözümü ben de çok istiyorum. İnanın bana çok dayak yedim.
Ben de konuşalım. Hadi diyalog kuralım istiyorum ama ben salak yerine koyulduğum bir diyaloğu da kabul edemiyorum. Sanırım onlar da kabul edemiyor. Size de tepki veriyorlar. Partiye de tepki veriyorlar. Alkışlıyorlar. Hayır şunu söylemediniz bunu söylemediniz diyorlar. Bu onların kafa tasçılığından değil. İnanın bana. Vardır bugün salona gelenleri arasında kafa tasçı da vardır ona eminim. Ama ben değilim. Birçok insanın da olmadığının farkındayım. Tek istedikleri galiba ciddiye alınmak. Çünkü barışmadan önce yalanları bir tarafa koyup barışacağımız konuda sinirlensek bile uzlaşmamız gerekmiyor mu? Lütfen hayır teşekkür ederim.
Şunu söyleyeyim. Bakın bir sosyoloji olayını söylüyorum. Evet onu. Bunu arkadaşlar bir düşünsün lütfen. Örgüt partiden sonra çıkmadı ki. Önce çıktı. Çünkü bir sosyolojik gelişim vardı ve iş kavgaya dönmüştü. Ve sonrasında bir çözüm için parti ortaya çıktı. Ve bölgede binlerce insanın yakını hayatını kaybetti. İşte dağda şurada burada zindanda şurada burada. Yani bununla mı çözüme kavuşacaksın diyorsun. Hayır ben size sosyoloji diyorum. Ortada bir vaka var. Bütün bu vakaları görerek hareket edelim diyorum. Bir vekilimizin işte dağda fotoğrafının çıkması şu bu. Bütün bu sosyolojinin getirdiği bir hadise arkadaşlar. Niye işte terörist cenazesine gittin şu bu. Ya bu öne alınamaz bir olay. Yani 100 yıldır 200 yıldır devam eden bir filmin sonu bu.
Aklı başına çok zeki bir insansınız. Siz de görüyorsunuz konuyu. Siz de konuyu gördüğünüz için ben bizim söylemek istediğimizi en azından anlatabildiğimi düşünüyorum size. Bunu kameralar aracılığıyla ben HDP’ye duyurmak istiyorum. Sanırım bir çözüm isteniyorsa kimseye salak yerine koymamak lazım. Birazcık daha sanırım gerçekçi konuşmana zamanı geldi. Eğer barışacaksak onu demeye çalışıyor arkadaşlarım da. Tamam ben anlıyorum sizi fakat yani bu yanlışlık yapılıyorsa ben de kabul etmem. Bravo onu söylemeye çalışıyorum. Ama yapıldığını çok fazla görmedim. Ama yapılıyorsa kabul etmiyorum.
İnanın bana yapılıyor. Bir ara ben size özel olarak da konuşmayı çok istiyorum. Tamam çünkü benim ilkelerimi biliyorsunuz. Ama şunu da arkadaşlarımız bilsin. Yarın öbür gün siz de Kürt olabilirsiniz arkadaşlar. Yani bakın Türk olarak doğmak bir avantaj değil. Kürtler de bu dünyaya yani böyle dezavantajlı bir şekilde gelmeyi tercih etmeyebilirlerdi. Başlarına gelmeyen kalmıyor. Evet arkadaşlar bir saniye. İnsanı sevmek lazım. Ben yine bir ufak anekdot anlatacağım. Yine bir gün hekimim hastanedeyim. Asansörde bir roman kadın ve kucağında bir bebek. Toplum roman kadınla ve bebeğine nasıl bakar hepimiz biliyoruz. Aşağılar yani. Genelde böyledir. Ben de bir an yani üstü başı dökülen bir kadın ve belki öyle baktığımı düşündüm. Aşağılayarak baktığımı düşündüm.
Ve sonra kendi nefsimle hesaplaştım. Ya dedim bir insanı nasıl aşağılayabilirsin ki onun nezdinde kucağındaki bebek kadar değerli bir şey yoktu. Bebeğine o kadar sevgiyle bakıyordu ki. İnsanın değerini anlıyorsun orada. Sizden birisi olmayabilir. Ama bir anne için kucağındaki o bebek çok değerli. Ve siz o anda anlıyorsunuz ki karşınızda bir insan var. Bir etnisite yok. Bir din yok. O insan ve onun en sevdiği bebeği var karşısında.
İşte insani açıdan bakmak bu arkadaşlar. Yani Kürtün yaşadığını hissetmeyebilirsiniz. Bir gün Kürt olduğunuzda bunu hissedersiniz. Anlarsınız ama en azından Kürtler adına karar vermeyin. Bakın bunu da çok net söyleyeyim. Evet buyurun. Öncelikle çok kısa şunu söylemek istiyorum. Yayının başından beri Gergelli Oğlu’nu dinliyorum ve önce PKK’nın ardından FETÖ Törör örgütünün savunuculuğunu üstlendi.
Gergelli Oğlu insan haklarını savunduğunu ve bir aktivist olduğunu belirtti. Acaba bu pek kıymetli insan hakları savuncusunun ve aktivistinin bu güne kadar Suriyeliler tarafından katledilen, öldürülen hangi Türk gencinin yanında yer aldı? Ailesinin yanına tazeye gitti ve onların acılarına ulaştı. Şöyle söyleyeyim. Ben sizin adınıza cevap vereyim. Ben bizzat şahit oldum. Bütün bu meselenin genelini ele alıp beyefendi tweetler attı, konuşmalar da yaptı. Onu biliyorum isterseniz. Keşke araştırsaydınız.
Yok ben gördüm. Çok araştırdım. O yüzden söylüyorum. Çok güzel bir soruydu ama cevabı da bu. Biliyorum yani gördüm. Yani beyefendi keşke beni biraz iyi araştırsaydı. Gebze’nin Pelitli köyü var. Orada bir Afganlı tarafından saldırıya uyan bir genç kız vardı. Biliyor musunuz onu? Ayşegül vefat etti. Ben o olayı çok yakından takip ettim. Babasına beni sorun. Neler yapmışım? Ve hatta onun sağlığı için, sağlık müdürlükleri, hastaneler için nasıl gayret sarf etmişim? Bunu biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Keşke bir araştırsaydınız. Ümit Bey’le karşı karşıya gelmeleri bir politikadır. O başka bir şey. Şimdi şöyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti oldu molası çok etnik kökenli bir devlet oldu her zaman. Yani Lazlar, Çerkezler, Arnavutlar vs. falan filan. Hatta siz de söylemenizde Kürtlerin de Türklerle birlikte savaşıp bu memleketi kurmakta yardımcı olduğunu söylediniz az önce söylemenizde.
Şunu soruyu sormadan önce belirtmek istiyorum. Bir buçuk sene Bulgaristan’da yaşadım. Oradaki Bulgaristan Türkleriyle beraber sürekli Türkçe konuşarak Bulgarca bilmediğim halde bütün işlerimi halledip devlet kurumlarına gittiğimde Bulgarca konuşmak zorundaydım. Çünkü orası Bulgaristan Cumhuriyeti idi. Çözüm süreci çözüm süreci ve çözüm çözüm diyorsunuz fakat çözümün Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve resmi dili Türkçe olan bir devletin varlığını kabul edip bunun altında yani altında demeyeyim de şöyle Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşıyoruz.
Ve bu ülkenin resmi dili Türkçe yani burada Lazlar, Çerkezler vs. Azeriler de yaşıyorken ve hepsi bunu kabul ediyorken Kürt kökenli insanların da bu devleti bu şekilde kabul ederek bir çözüme varabileceğini düşünmüyor mu? Ya mutsuz mu eder bu evet yani bu bir denge sağlamaz mı sizce de? Herkes tabii ki evinde Kürtçe konuşabilir, Kürtçe eğitim alabilir. Bugün nasıl insanlar Fransızca, İngilizce eğitim alabiliyorlarsa insanlar da tabii ki Kürtçe eğitim alsınlar ama yani bu dilin yok olup gitmesinden bahsetmişsiniz. Ona da çok hak veriyorum tabii ki kimsenin dili yok olup gitmesin evinde konuşsun arkadaşlarla sohbet etsin ama bir devlet kurumuna gittiği zaman okuluna gittiği zaman da devletin resmi dili olan Türkçe konuşsun dediklerinde mesela hayır ya biz burada çok eziliyoruz gibi bir durum var mı gerçekten sizce? Kültürel asimilasyon oluyor yıllar içinde incelediğiniz zaman Kürtler dillerini unutuyor. Ben dillerin çok değerli şeyler olduğunu düşünüyorum gerçekten muazzam bir şey dil bir dile bakıyorsunuz binlerce kelime var bir başka dile bakıyorsun binlerce kelime var ve insanlar birbirleriyle anlaşıyor.
Yani Allah’ın insana verdiği çok büyük bir güzellik aslında müthiş bir iletişim yolu. Yani evde ailesiyle konuştuğu zaman da yok oluyor mu yani unutur mu? Evet şimdi bakın Kürtler açısından olayın nasıl olduğunu bir Türk olarak ben anlatmıştım.
Polikonik sekreterlerimin halini görerek niye bu insanlar dilini unutsun? Çok da büyük bir güzellik. Kürtçe çok da güzel bir dil. Ya bakın ta dünyanın öte tarafında Kanadalı şarkıcı Justin Bieber, Hakkari Şemdinlili, Sofia Ömer’in videosunu paylaşıyor onun Kürtçe şarkılarını halayını ne kadar güzel buluyor. Bu bir güzellik değil mi arkadaşlar ya? Biz bu kültürü niye yok edelim? Niye asimile olmasına göz yumalım? Teşekkür ediyorum buyurun buyurun.
Oğuz Bey iyi akşamlar. Oh gerçekten ses müthiş buyurun. Teşekkür ederim. Programın ilk bölüme gelemedik. Yadapazarı’ndan gelirken bir kaza falan varmış. Kusura bakmayın vaktinizi de alıyorum. Estağfurullah buyurun. İlk iki bölümü kaçırdık. Neyse şunu söyleyeceğim. Beyefendi şimdi barış falan süslü kelimeler söylüyor. Ben samimiyetsiz olduğum. Soruyu alayım. Soru şu Kürtlerle Türkleri barıştıracak bir yerde yıllardır yüzyıllardır. Ben bu arada Kürtler ve Türklerin düşman olduğunu da düşünmüyorum. Ben de öyle düşünüyorum.
Soru şu beni öz yeğenimle hangi kafa neyin kafasıyla barıştırma niyetinde öz yeğenimle beni nasıl barıştıracak? Şimdi kız alıp veriyoruz ya bana bunu açıklayabilir mi? Öz yeğenimle beni nasıl barıştıracak? Kız almışız kız vermişiz annesi Kürt veya Türk babası Kürt veya Türk bu çocukla beni nasıl barıştıracak? Yani bu neyin kafasıdır yani?
Bakın hemen cevaplayayım. Hızlıca ben Türkler Kürtler birbirine düşman demedim. Devlet uygulamaları Kürtlere ayrımcılık yaptı dedim. Yoksa hakikaten etle tırnak gibi birbirine geçmiş iki farklı ırktır Türkler Kürtler. Bu devlet uygulamalarından dolayı oluyor dedim size. Aslan Erzurumluyuz. Ağır doğumluyum. Aynı arabada aynı halde 5 kişi gidiyoruz. Benim kimliğimi alıp askerler gvt yapıyorlar. Burada sizin savunduğunuz arkadaşların suçu yok mu sizce? Yani bu devlet uygulamasından ziyade ağırdan gelenin tehlikeli biri olabileceğini düşündürtmek sizin veya sizin savunduğunuz kişilerin günahı değil mi?
Yani bu devlet kullanarak bütün Kürtleri zan altında bırakıyor olmuyorlar mı demek? Cevap vereyim. Şiddet ortamında tabi ki halk zarar görüyor. Herkes zarar görüyor. Ama bakın bunu durdurmak üzerine konuşmalıyız. Niye bunun dedikodusunu yapıyoruz? Ben diyorum ki durdurabiliriz.
Güney Afrika’yı biliyor musunuz? Siyahlar beyazlar birbirlerini öldürdü yıllarca. Neler neler. Katliamlar yaşandı. Güney Afrika’da şu anda barız sağlandı. Biz Türkiye’de bunu sağlayamıyoruz. Kolombiya’da sağlandı. İrlanda’da sağlandı. Filipinler’de sağlandı. Tüm bu çözüm süreçlerini ayrıntılı bir şekilde inceledim, okudum. Oralarda, Türkiye’den çok zor bölgelerde bunlar sağlanmış. Ama Türkiye’de niye bu konus devam ediyor? Niye insanlar ölüyor? Bizim beceriksizliğimiz. Ben demiyorum ki Kürt Türk arasında mesela
bir mesele var ama devlet uygulamaları da maalesef ki Türkiye toplumunun gözünü kör ediyor. Nedir yani Kürtler ikinci sınıf vatandaş mı? Ana dillerinde bir şarkı söylemeye hakları yok mu? Ben bir Türk olarak buna itiraz ediyorum.
HDP’nin bir şekilde PKK’dan ayrılması gerekiyordu ve ayrılamadı ve bu yüzden HDP bunu sağlayamayacak. Bunu ne sağlayacak biliyor musunuz? Bence bunu Türkiye’deki sığınmacılar sağlayacak. Çünkü Doğu’da benim gördüğüm bir sürü Kürt kardeşim o sığınmacılara tepki gösteriyor şu anda. O sığınmacılar yüzünden ekonomileri bozulmuş. O sığınmacılar yüzünden gerçekten sokaklarında rahat yürüyemeyen Kürtlerle ben görüşüyorum ve biz de burada buna tepki gösteriyoruz ve bir gün o sığınmacılar sanırım bizi barıştırıp bir araya getirecek. Olsan bey burada ben de size itiraz ediyorum. Lütfen edin buyurun. Çünkü inanın ki bu tür söylemler gerçekçi değil. Çünkü
ama biz Türk ve Kürt olarak Çanakkale’de 7 milleti göndermişiz. 2 tanecik milletin lafı mı olur efendim? Lütfen. Estağfurullah sağ olun. Ben de bir anekdot anlatacağım. Bir gün doktorum falan. Hayır öyle değil.
Mardin’de Kızıltepe’de askeri bir üstteyim. Babam iljandarma komutanıydı. Teller vardı dikenli teller. Yanımızda bir Kürt köyü vardı. Biz de askerinin içerisindeydik. İpler vardı. İplere tırmanırdık askerlerin eğitim alanı. Başka ne yapabildik ki? Orada eğleniyorduk. Bir gün Mahmutlarla tanıştım. Şeytan Mahmut diyorduk ona çünkü çıplak ayaklarıyla 0’dan 100’e 5 saniyede çıkıyordu. Çocuk inanılmazdi. Müthiş futbol oynuyordu. Kürt köyünden bir arkadaşım. Ben onları o dikenli tellerin içinden askeri bölgenin içine almaya başladım. İplere tırmanıyoruz bir gün ateş ediyoruz birbirimize. Öldüm hadi biz pek havalı ol
bir gün baş yavuş geldi. Biz iplerde oynarken o iplere tırmanan Kürt çocuğa dedi ki baş yavuş. Aa Oğuzhan aferin dedi. Bunları eğit de dedi. İleride gelsinler kafamıza sıksınlar dedi. Mesela şimdi oradaki çocuğun yerine kendimi daha orada koydum. Utancımdan öldüm. Sonra askeri kantine girdik hep beraber. Hepsine topgek ısmarladım. Tabi babamın hesabını yazdım param yok. Babam da bu arada örgüde yardım etmiş olabilir şu anda. Topgek ısmarladım. Çünkü biz aynı dili konuşuyorduk ve çok tatlıydık. Onlar Kürtçe konuşuyordu kendi arasında. Ben gıcık oluyordum ne diyorsunuz oğlum bana da söyleyin falan diyordum. Orada yine laf yediler ve ben o çocukları çok üzüldüm. Sonra ben onların köyüne geçtim. Onların böyle ateli makinaları vardı. Suriye’den kaçakçılık yoluyla gelen 3 cd’li müzik setleri daha bizde yoktu bu arada. Yirmi kişilik bir aile oturduk. Dövmeli anneler. Ben dövmeyi ilk defa görüyorum. Çok küçüğüm ve o esnada her şey bana çok enteresan geliyor. Bana sofralarını açtılar.
Ve o gün birisi gelip bana dedi ki sen bu TC’nin katil evladını bu eve niye getirdin? Bana dendi bu. Sabah o çocuğa edilen lafın aynı sınıf farklı bir versiyonu bana edildi akşam. Biz beraber olduktan sonra arkadaşımız son suda kadar devam edecek dedim. Ve benim sığınmacıları Afganları kovalayan arkadaşlarım işte o arkadaşlarım. Buradan da onlara selam olsun. Hala görüşürüz. 20-25 yıl oldu. Hala görüşürüz. Bu yüzden söyledim. Yani bunları bizzat oradan duyduğum için bu kadar net anlattım.
Bu o bölgede yaşanmışlıkları yaşayarak hissettiğiniz için şunu da görmüşsünüzdür. İlkokula Türkçe’den başka bir dil bilmeden gittiği için Türkçe öğreneceksin evladım. Bak, Kürtçe konuştum bugün diye cezalandırılan çocukları da duymuşsun. Bu yanlış ama dersinde Türkçe konuşması gerekiyor tabi. Şimdi nasıl itiraz etmez? Ya anasının dili ilkokula gidiyor Türkçe bilmiyor. Kürtçe konuştuğu için öğretmen cezalandırıyor. Burada sorunu çözemezsiniz arkadaşlar. 100 milyarlarca liralık silah alırsınız. Mesele çözülmez. İşte ben diyorum ki çok basit aslında çözülür. Yani insanların hakkına, hukukuna, diline saygı gösterin. Bu mesele çözülür. Vallahi de benim için çok basit. Yani elimden geleni de yaparım. Bu işi de çözeriz. Teşekkür ediyorum. Hanımefendi buyurun. Siz ve partiniz özellikle her zaman biz savaşa karşıyız diyorsunuz, barış istiyoruz diyorsunuz. Ben de size şunu soruyorum. Devletle beraber parti olarak bir adım atın. Devletimizle beraber PKK karşısında savaşmanızı, savaş demiyorum onları ortadan kaldırmayı teklif ediyorum size. Bunu kabul ediyor musunuz? Bu birinci sorum. Bu şekilde eğer yaparsanız. Çünkü hiç PKK diye bir problem kalmaz. Kürt Türk sorununda zaten yok. Bu sorunla kimsenin inandığını düşünmüyorum. İkinci sorum da şu. Kürtler asimili oluyor diyorsunuz dil konusunda. Bu yüzden insanların dağlara çıkıp savaştığını söylüyorsunuz. Bu ülkede Kürtler haricinde Lazlar da var, Çerkezler de var, farklı ırklardan herkes var. Onlar da biz asimili oluyoruz. Neden Türkçe konuşuyoruz deyip dağlara çıkmalı mı sizce? Bakın ben Mazlum Dergenel Başkanı iken arkadaşlarımla dini ve etnik ayrımcılığı çalışması yaptık. Baya kalın bir kitap ve rapor oluşturduk.
Bunu biliyorum. Herkesle de konuştuk. Lazlarla da konuştuk. Diğer Çerkezlerle dini, etnik her grupla da konuştuk. Şu anda bizim Karadeniz’de Karadenizli Laz bir sürü parti üyemiz var. Çerkezler var, Aleviler zaten önemli destek veriyor ve diğer birçok farklı kesimin verdiği destek var. Biz zaten bu kesimlerin yaşadığı haksızlıklara karşı elimizden gelen tüm mücadeleyi sergiliyoruz. Teşekkür ederim. Buyurun. Ben sizin söylemlerinizden şöyle bir çıkarımda bulundum. Anayasanın ilk dört maddesinden rahatsızlık duyuyorsunuz sanırım. Daha kapsayıcı olmasını istiyorsunuz. Esmidil Türkçe değil de başka işte Bayraktır, İstiklal Maaştır falan. Bununla ilgili bir anayasa revizyon çalışması yaptınız mı ya da yaptıysanız herhangi bir partilerle yaptınız mı Cumhur İttifakı’ndan ya da Millet İttifakı’ndan? Bir de ilaveten şunu soracağım. Programın ilk başında bir masal anlattınız. Bir katliamdan bahsettiniz. Bu ağır taraflarından.
Zilan katliam. Masal değil. Hayır şöyle söyleyeceğim. Orada sizin anlattıktan sonra kısa bir araştırma yaptım. Orada bir ayaklanma olmuş ve Ağır Cumhuriyeti kurmaya kalkmışlar 1930’lu yıllarda. Arkadaşlar Tunceli’de de Mehmet Çükür’ü böyle kaynayan kazanlarda yaktılar. Bu tarihe geçmiş şeyler bunlar zaten. Evet bu ayaklandırmayı devlet bastırmış. Tunceli’deki gibi aynı vatan, aynı şeyh Said gibi. Evet. Yani bunu… Orada siviller öldü. Zilanda da, Dersim’de de, Koşkiri’de de siviller öldü. Dersim… Bakın bu ülkenin başbakanı Dersim katliamı dolayısıyla özür dileriz. Onun tabi. Yani bakın… Şahsi şeyde. Bakın bu ülkede bunlar yaşandı. Teşekkürler. Hemen hızlıyalım. İlk sorumun cevabı. Anayasa ile ilgili mesela bir değişiklik düşünüyor musunuz? Ve bir herhangi bir partime çalışmanızı… Bakın Anayasa madde 66’ı Türk Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür diyor. Siz burada hakkaniyet, adalet görüyor musunuz? Evet. Bakın siz burada sadece bir Türklüğü esas alarak diğerlerini de asimile etmeyi düşünürseniz yanlış yaparsınız. Biz bununla ilgili teklif de verdik. Anayasa tartışmaları yapıldı fakat kabul edilmedi. Bu teklifler, gelin arkadaşlar bu ülkeyi bölelim falan diye verilmedik. Dendi ki herkesi kuşatan, Kürdü dışarıda bırakmayan ve diğer ayrımcılığa uğradıklarını düşünenlere dışarıda bırakmayan değişiklikler yapalım. Nedir yani Anayasa’da Allah’ın emri mi? Yani insanlar yapmış insanlar değiştirir. Bizim mutluluğumuz, huzurumuz esastır. Hepimizin. Bu arada PKK terör örgütünün halen ayakta olmasının sebebi de beş parmağın beşi bir değil. Bu ordunun içinde de nasıl tipler olduğunu, aldıkları gücü nasıl kullananlar olduğunu biliyoruz. Bunu reddedersek biz de çok ayıp etmiş oluruz. Fakat Türk ordusu her zaman bölge halkını önce refahını düşünmüştür. Yoksa yani Türk ordusu bilmiyor mu orada herkesi terörist diye almayı.
Ama Türk ordusunun içindeki bazı gruplar kendini mafyalaştırmış, çeteleştirmiş bazı grupların işlediği cinayetler yüzünden Türk ordusu zan altında kaldı. Bugün PKK’nın yaptığı bazı şeyler yüzünden de HDP ile gerçekten PKK’yı ayırabilen birçok insan zan altında kaldı. Ama biz ne olursa olsun finalde devletin kazanması gerektiğini ve bütünlüğümüzün korunması gerektiğini biliyoruz. O yüzden söylediğin soru bir tık yorumdu. Bunu da ben kendi yorumumla bitirmiş olayım. Çok teşekkür ederim. Merhaba ben Melih. Merhaba Melih. PKK terör örgütü olarak görmediğinizi zaten hepimiz anladık. Peki terör örgüt tanımını neye göre yapıyorsunuz?
Şimdi El-Kaide bir terör örgütü mü sizce o zaman? Ya da Amerika bu terör örgütü dediği zaman siz onunla da karşı çıkıyor musunuz? Amerika’da herhangi bir senatör El-Kaide terör örgütü demediği zaman orada senatör olabiliyor mu? Mecliste girebiliyor mu? Bunu merak ediyorum. İkinci olarak da sizin geçen de Taksim’de Kürtçe şarkı söylüyorlar diye polis müdahale etti. Kürtçe şarkı söylenmesine izin vermiyor sokak tanıçlarına diye açıklama yaptınız. Ama bu olayın aslında tramvayın geçmesine engel olan o izleyicilerin olmasından dolayı müdahale edilmişti.
Ama siz burada direkt hemen atlıyorsunuz diyorsunuz ki Kürtçe şarkı söyledikleri için müdahale ediyorlar. Taksim’e gitseniz her gün her saat Kürtçe şarkı söylendiğini görebilirsiniz. Ama gitmemişsiniz demek ki. Düşmanlaştırmayı ve kışkırtmaya vesile olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Birazcık daha ağır başlı davranmanız gerekmiyor mu böyle açıklamalar yapmadan önce? Teşekkürler. Evet sanırım bunu bir özür dili de yaparsınız çünkü. Yok yok. Ben yaşanmış vakaları biliyorum. Vakalar dışında bu Taksim’deki olaydan bahsediyor. Evet Taksim’den geçiyorum. Kürtçe şarkılar duyuyorum. Ama görüntülere de yansıyor. Kürtçe şarkıların engellendiğini de görüyorum. Birçok farklı ilde de bunun yapıldığını biliyorum. Ben de videoları da var gelip gösterebilirim. Bursa’da, merkezde, kent merkezinde Kürtçe şarkı söyleyen bir gencin nasıl susturulduğuyla ilgili görüntüleri de gösterebilirim. Daha bunun gibi bir sürü görüntü. Ya arkadaşlar bakın siz bu ülkeyi tanımıyorsunuz. Kürt anneleri, babaları üniversiteye giden çocuklarına ne diyor biliyor musunuz? Biradın bak, toplu taşım araçlarında Kürtçe konuşma. Sana saldırabilirler. Türkçe konuş. Bizimle telefonda konuşurken falan. Sağında solunda insanlar varsa. Şimdi siz o analar babalar adına mı karar veriyorsunuz? İnsanlar bir şeyler yaşamışlar ve tedirginlik hissediyorlar. Kendilerine ayrımcılık yapıldığını hissediyorlar. Ve siz programın başında söyledim. Adamın karnı ağrıyor. Sen diyorsun benim karnım ağrımıyor. Sen karnımı ağrıyor diyerek halkı kandırıyorsun. Ya adam karnının ağrısından ölmek üzere.
Bakın biraz empati yapalım. Bu bilinçaltı korkularınızdan kurtulun. Kürtçe kimseye zarar vermez. Kürtçe ana dilde eğitim olsun, şarkısı olsun. Bunlar serbest bırakıldığında bu ülke bölünmez daha da bütünleşir. Çok net söylüyorum. Ama bizim ülkemizde böyle bir bilinçaltı olduğu için zaten işte bütün bunlar tartışılıyor. Olsan Bey, çok özür diliyorum. Hızlıca toparlayacağım. Lütfen. Şurada bir oraya takıldım. Diyorsunuz ki orada siviller öldü. Orada siviller öldü. Yani bir katliamla ilgili konuşurken sizin tabirinizle söylüyorum. Orada siviller öldü diyorsunuz. Şimdi ben gerçekten size medya haberi tavsiye ediyorum. Değilse de ben videoları size gönderebilirim. Fatma Kurtulan yine sizin milletvekiliniz. Ömer Öcalan yine sizin milletvekiliniz. Irak’ta yaşanan PKK ve Türk ordusu çatışmalarında Alenen çıkıp bir kere Kürtistan’ın savun başlığı altında bir propaganda yapılıyor. Aylarca yapıldı ve sivillere şunu söylediler. Geri’yle yalnız bırakmayın. Türk ordusuna karşı Geri’yle birlikte savaşın. İkisinin de ben size videolarını gönderebilirim. Şimdi hal buyken tabi artık teknoloji çok gelişti Allah’tan ki kötü şeylere çok da böyle mahal vermemiş oluyoruz. Bu söylemler bugünün söylemleri değil. Evvelki yıllarda da, önceden de tarihe kayıt düşülen olaylarda da. Demek ki bizim şimdi YouTube’da ben bunu bulup da tabi yorumlayabiliyorum.
Yorumlayamadığımız, göremediğimiz, duyamadığımız sokak propagandalarıyla, bunlar yapıldıktan ve sivil halk tabi ki bir kalkan olarak kullanıldıktan sonra katliamlar ister istemez olacaktır. Şimdi ben bir şey merak ediyorum. Hemen toparlayıp bunu sorayım. İşte Kandil’e konuşmalarınızdan şöyle bir şey sezdim. HDP’nin diyelim ki Kandil’le herhangi bir bağlantısı yok. PKK’yla da bir bağlantısı yok. Öyleyse anlıyorum ki iktidara da oynayan bir parti olarak.
Biz AK Parti gitti. İşte çözüm sürecini engelleyen kanallardan ayaklardan biri de gitti. Artık iktidarda değil. Siz iktidar olsanız demek ki siz de Kandil’e diş geçiremeyeceksiniz. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz? Bilemiyorum. Yani ben konuşmalardan öyle çıkarttım. Çünkü olmadı, yapamadık, olmadı, yapamadık diyorsunuz. Mesela Dilek Öcalan, Ömer Öcalan gibi isimleri bünyenizde barındırmanıza rağmen bunu söylüyorsunuz. Şimdiden diş geçiremiyorsanız bu hassas isimler bünyenizdeyken siz iktidar olduğunuzda Kandil’le nasıl mücadele edeceksiniz ya da nasıl barışacaksınız? Demek ki sizin de HDP olarak bu noktada sizin söylemenizden yola çıkarak söylüyorum. Kandil’le ilgili ufak sıkıntılarınız var diye tahmin ediyorum. Doğru mu? Teşekkürler. Şimdi Sayın Fatma Kurtulan ve Sayın Ömer Öcalan’la ilgili iddialarınızla ilgili benim bir bilgim yok.
Varsa çıkarın. Bunlar tartışılır fakat kabul etmiyorum. Bunu da size söyleyeyim. Tamam. Şunu da söyleyeyim. Yine aynı yere geliyoruz. Bence biz meseleyi çözmeden hakikaten örgüt bildiğini okur. Zaten ben de insanlar dişini geçiriyor, istediğini yaptırabiliyor demiyorum ki. Meselenin bir hekim olarak kökenine vurgu yapıyorum. Ben semptomatik tedavi yapmıyorum. Gerçekten hastalığın kökenine yönelik tedavi yapmaya çalışıyorum.
Belirtilerine göre değil. Gerçekten böyledir. Palyatif tedavi yaparsınız. Boş yere geçici pansuman tedaviler yaparsınız. Hiçbir yere varmaz. Evet, bu gerçeklik devam ediyor. Dinlemiyor, çözüm sürecide bitiyor ve çatışmalar devam ediyor. Ne yapabiliriz? Bunun için başa dönmek zorundayız. Yani bir vatandaşlık tanımı konusunda hakkaniyete dönmemiz gerektiğini defalarca söylüyorum. Zor mu? Ne olacak yani? Nereye gidiyorsunuz? Adiler sattınız beni şu an. Gidiyor musunuz? Hadi bakalım. Teşekkür ederiz.
Soru kalmadı. İyi. Oh bak bu iyi bir şey. Buyurun. Önce şunu söyleyeyim. Doğudan bir genç batıya güle oynaya geliyorsa, batıdaki bir genç doğuya Allah’a emanet gidiyorsa, faşist olan biz değiliz, ırkçı olan da biz değiliz. Ben hiçbir Kürt gencinin bu ülkede aidiyet problemi yaşadığını düşünmüyorum. Çünkü bizim hiçbir Kürt’le bir problemimiz yok.
Ancak PKK bu ülkenin bölünmez bütünlüğüne zarar vermek adına olan emellerini Kürtler üzerinden yürüttüğü için bizi Kürtlerle problemi varmış gibi lanse etmeye çalışıyor. Ben Manav diyorlar bize, ada pazarının yerlisi olana veya Laz, Lazca konuşmak istemese de Türkçe konuşmaktan da utanmıyor. Kürt de aslında Türkçe konuşmaktan utanmıyor. Ama PKK emellerine giden yolda Kürtleri bir araç olarak kullandığı için ki dağdaki PKK kadrosunun çoğunun Ermeni olduğunu hepimiz biliyoruz. Evet. Türk de çok. Ermeni de çok ama Kürt’ün hiçbir kabahati yok. PKK emeline giden yolda taş olarak koymaya çalıştığı için Kürtleri sizler bizim Kürtlerle problemimiz var zannediyorsunuz. Hiçbir Türk gencinin hiçbir Kürt genciyle problemi yok aslında. Bu sizin bilinçaltı semptomunuz. Bize yansımaya çalıştığınız, bize yamamaya çalıştığınız şey aslında sizde var. İkincisi siz Ömer Faruk Gergerli oğlu olarak bu kadar hümanizseniz rica ediyorum HDP’den ayrılın tek başınıza hümanist takılın.
Sorulan sorulara hümanizm ile cevap verirken ben ben ben ben diyorsunuz. HDP adına sorulan sorulara sürekli kaçamak cevap veriyorsunuz. Sizin hümanistliğiniz HDP’de yok kusura bakmayın. Yani HDP olarak sorulan sorulara şahsi cevap veriyorsunuz. Ama burada sizin şahsınız için gelmedik biz. Biz HDP’nin bu ülkede neyi amaçladığını anlayabilmek adına geldik. Sizin kişisel PR çalışmanız için burada değiliz hiçbirimiz. Onun için cümleleri ben ben ben ben diye anladım. Şöyle bir şey konuşuldu bu programın başında.
HDP’nin amacı Kürtistan kurmak mıdır ülkeyi bölmek midir hayır dendi. Yani yarın bir gün HDP bununla ilgili bir yani tabii ki harekette bulunabilir ama bununla ilgili bir ortaya bir şey koyduğu zaman biz yine bugünü hatırlayacağız. Anlatabiliyor muyum söylemek istediğimi elbette kişisel olarak çok fazla konuştu ama hemen hemen soruma geçiyor. İslam dinini aşağılayan namazla alay eden çoluk çocuk hatta bebek bile öldürebilen bir terör örgütünün lideri için başkan diyen heykelini dikmeyi hayal eden bir siyasetçinin partisinde vekillik yapan siz polis geldiğinde yarım kalan abdestinizden demogji yaratmıştınız. Aldığınız abdest ile hangi Allah’a ibadet ediyorsunuz? İbadetinizin savunduklarınız ile vicdanınızda birleşmesi için hangi duaları okuyorsunuz? Teşekkür ederim. Şunu yine baştan söyleyeyim ki maalesef empati yapamıyorsunuz keşke yapabilseniz. Ben saatlerce burada empati yapmanız için uğraş veriyorum ama yine saatlerce de veririm hiç bıkmam bunda. Çünkü ben biliyorum ki bu konu zor bir konu zamanında da az çok ben de sizin gibi düşünüyordum. Meselleri tanıdıkça, Kürtlerin yaşadıklarını anladıkça değişim geçirdim ve daha farklı düşünmeye başladım. Siz de biraz araştırın ben size Türkler Kürtler birbirine düşman dedim mi? Hayır. İkinci husus ben evet İslami hassasiyeti olan bir insanım. Bir takım ön yargılarla benim sahtekarlık yaptığımı falan söylediniz. Biliyorsunuz ben mecliste bana yapılan haksızlığa karşı direndim. Nedir? Barış istediğim için vekilliğim düşürülmeye çalışılıyordu. Tamamen bir ayak oyunuydu. Yargıtay’da 5 hakim bu benim dosyama baktı. Bir tanesi 16 sayfalık bir metin yazdı ve dedi ki Gergerlioğlu’na yapılan büyük bir hukuksuzluktur. Arpa İnsan Hakları Sözleşmesini çiğnemektir, Yargıtay iştahatlarını çiğnemektir diye yazdı. Buyurun okuyun. Ona rağmen Yargıtay bu kararı onadı ve ben de buna karşı direndim ama partimle beraber direndim. Ve sonuçta ne oldu? Evet namaz kılan bir insanım, 5 vakit namazını kılmaya çalışan bir insanım ve mecliste de abdesti alırken sabah namazı vaktinde polisler geldi başıma dikildi.
Abdesimi aldıktan sonra dedim ki herhalde namazıma müsaade ederler beni alıp götürecekler. Tamam dedim beni götüreceksiniz ama iki dakika müsaade edin namazımı kılayım daha sonra alıp götürürsünüz. Hayır dediler müsaade etmiyoruz seni alıp götüreceğiz karakolda kılarsın vakit geçer desem de dinlemediler. Bunu nereden görebilirsiniz? O sırada beni kameraya çeken polis kameralarından görebilirsiniz.
Hani İslami hassasiyeti falan yüksek olan diye iddia eden bir iktidar var ve haksızlık edip zorla meclisten attığı bir vekilin sabah namazı kılmasını bile engelleyen bir iktidar bu. Din istismarıcısı bir iktidar, çifte standartçı bir iktidar. Daha size ne anlatayım arkadaşlar? Ben burada Oğuzhan Bey de hakkı teslim etti hem kendi yaptığım çalışmaları anlattım hem de her sorunuzda partimin görüşlerini açıkladım.
Hiçbirisinde eksik tutmadım. Ben HDP vekiliyim. Kendi evet şahsi görüşlerim de var ve bir şahsi geçmişim var ama şu anda HDP vekiliyim. 4 yıldır partimle halkımıza hizmet veriyoruz ve görüşlerimizi de burada ben parti yöneticisi değilim ama parti adına buradaysam elimden geldiği kadar bunları açıklamaya çalıştım. Çok çok teşekkür ederim. Daha fazla yormamak için kısa kısardık son. Şu gözlük arkadaşımız bekliyordu buyurun. Bu arada bir şey sorabilir miyim? Şu minvalde soru var mı? Yani PKK’ya böyle yaptınız, askere böyle yaptınız, şunu böyle yaptınız, bunu niye böyle yaptınız gibi bir soru var mı?
Artık öyle bir soru kalmadıysa çünkü hep aynı şeyler dönmeye başladı farkındayız. Anlıyorum tabii hassasiyetiniz ama buyurun. Sürekli insan hakları savunucusu olduğunu söylüyorsunuz fakat terörle beraber iş yapan bir parti de bulunduğunuzu da söylüyorsunuz. Parti de böyle devam ederken nasıl insan hakları savunucusu olduğunu söyleyebiliyorsunuz onu çok merak ediyorum. Bu zaten soruldu. Evet diğer sorun da şu. Sakin olun buyurun.
Bir sorun olduğunda işte humanizm insanları ben işte terörizmden ondan bundan öldüğü diye yargılamam, cenazesine gittiğimde terörist diye yargılamam diyorsunuz. Fakat her olayda işte bu Kürttür, bu Türk’tür işte Kürtler böyle olduğu için onlara yanaştık falan diyorsunuz. Hani bir olaya bakarken humanizm yönünden yaklaşıyorsunuz fakat iş terör cenazesine ya da bir doğuda yaşanan bir engellsizlik olduğu zaman Kürt diye bir başlık açarak giriyorsunuz.
Yani bunun sebebini söylüyorum yani bir Batı’da ölen birisi Batı’da zorluk yaşayan birisi varken o vatandaş oluyor fakat doğuda aynısı yaşandığını eden Kürt kardeşim ya da Kürtler yaşıyor diyerekten konuşmamı arayınca başlıyorsunuz. Çünkü etnisitesinden dolayı ayrımcılık yaşıyor. Bakın herkes haksızlığa uğrayabilir. Ama kimileri etnisitesinden dolayı ayrımcılığa uğramıştır ve ona da vurgu yapmak gerekir.
Adamın parası gasp edilmiştir. Demişimdir ki binlerce soru önergemde vatandaş Sakarya’lı vatandaşın parası gasp edilmiş devlet kurumları ne güne duruyor gerekeni yapsın. Ama Kürt kimliğinden, dilinden, etnisitesinden dolayı ayrımcılığa uğradığı zaman da buna vurgu yaparım hanımefendi bir soruşun buyurun. Biraz önce söylediniz başından beri de söylüyorsunuz ana dil Kürtçe istiyoruz doğru mu? Evet.
İngiltere’de İngilizce ana dildir. İskoçya’ya gittiğiniz zaman İskoçya’da aynı şekilde. Türkiye’de yani Türk devleti olarak TC olarak geçiyorsak Türkiye’de de ana dil Türkçedir. Şimdi ana dil Kürtçe derseniz doğuda bu şekilde eğitim olsun, ana dil Kürtçe olsun diye düşünürsek doğudaki arkadaşlar, arkadaşlarımız ben arkadaş olarak görüyorum Kürt, Türk ben çünkü Arnavut’um hatta babam Bulgaristan göçmeni, annem Yugoslav göçmeni. Ve Türkiye’de yaşıyorum ve Türkçe konuşuyorum ama ailem de evde Bulgarca’da konuşuluyor, Yugoslavca’da konuşuluyor, Arnavutça’da hepsi konuşuluyor. Biz hiçbir zaman için Arnavut olarak söylüyor muyuz ya da Bulgar göçmeni olarak söylüyoruz. Bu şekilde ana dil istiyoruz demedik ya da Lazlar demedi. Neden Kürtler sadece Kürt problemi var, Kürt sorunumuz var, bizi eziyorlar diyorsunuz ben bunu anlamıyorum.
Bir de çok özür dileyerek dediğim gibi oradaki arkadaşların sorum aslında bu. Kürtçe ana dil olsun dediğiniz için söylüyorum. Batıya geldikleri zaman onların dediğine göre Türkiye’ye hani orası Fürtistan, burası Türkiye ya İstanbul’a geldikleri zaman bir işe girmek istedikleri zaman Kürtçe konuşarak bir işe girebilirler mi ana dil olarak? Türkçe konuşmak zorundalar. Evet. Ben Farazi’yi konuştum yani İskoçya’yı bilmiyorum öyle söyleyeyim. Benim demek istediğim şu bu tarafa geldiklerinde Batıya geldiklerinde Kürt arkadaşlar ana dil orada Kürtçe konuştukları için Kürtçe’yi nereden öğrenecekler? Bu ülkede yaşıyorlar, Türkiye’de yaşıyorlar. Öğrenirler şimdi arkadaşlar ben… Şimdi öğrenirler değil o Kürt arkadaşım gelecek doktor olacak ve benim karşıma geçecek. Hani siz oraya gittiniz ya doktorsunuz Kürtçe konuşan bir yaşlı teyze geldi ve anlamadınız. O yüzden de bir yardımcı gerekti size. Buraya gelen bir Kürt arkadaş doktor olan bir Kürt arkadaş ki Suriyeli doktorlar var şu anda maalesef geldi ve bana Kürtçe konuştu. Dedim ki ben ona karnım ağrıyor ve o dedi ki bana ney? Nağla almayacak. Yani Kürtçe bana o da cevap verdi.
Ben bu doktoru nasıl anlayacağım? Bu ayrımı nasıl yapacaksınız ben onu algılayamadım. Ana dil Kürtçe istediğiniz için soruyorum bu soruyu. Bu ülkedeki az çok erkek olan, genç veya orta yaşlı olan Kürtlerin çoğu Türkçe’yi çok iyi bilir. Hatta bazen Türklerden bile daha iyi bilirler. İnanın ki böyle çok iyi konuşan Kürtleri tanıyorum. Diller bir çiçek bahçesi gibidir. Niye biz o çiçekleri eksik tutalım ki? O çiçekler bol miktarda olsun. Lale, sümbül, gül, hepsi olsun. Ve bu bir engel teşkil etmez. Zaten Kürtler Türkçe’yi öğrenmiş durumda ama ana dilde eğitim şundan istiyor. Asimile olmak istemiyor, kültürünü unutmak istemiyor. Ne olacak bu eğitim verilse? Yani ne kaybedilir? Bakın herkes de aynı sorunu yaşıyor ve ben sadece Kürtler için bunu istemiyorum. Aziz Nesni’nin bir kitabı vardı değil mi?
Bulgaristan’da Türkler, Türkiye’de Kürtler. Yani bir şey anlatmaya çalışıyordu. Uyghur Türkleri neye yaşıyor biliyor musunuz? Doğu Türkistan’dan bir anne Türkiye’deki Uyghur Türkünü telefonla ararsa ve Uyghur Türkü diliyle konuşursa o ülkede terörist ilan ediliyor. Ve hatta Türkiye’ye gelip de çocuğunu ziyaret etmek istediğinde daha katmerli bir terörist oluyor. Niye? Çin Devleti Uyghur Türklerini asimile etmek istiyor. Bakın aynı şeyin bir benzeri oralarda da yaşanıyor. Dili, Uyghur Türklerinin dili yok edilmeye çalışılıyor ve evet biz Türkiye’deyiz. Türkiye’de bunun bir manisi yok. Suriye’yle doktor geliyor. Suriye’yle doktorlar geliyor burada çalışmaya başlıyor. Bir müddet sonra gayet iyi Türkçe öğreniyor. Bir sıkıntı yok. Keşke ben de Kürtçe öğrenebilseydim. Şimdi siz aslına bakarsanız çok haklı ama teknik bir şey soruyorsunuz. Yani mesela ilk başta burada Şafak Hanım da dedi ya ana değil nasıl bununla ilgili bir hazırlık yaptınız mı? Bu koca bir partinin çalışmasıyla alakalı bir şeydir.
Ben de tatmin edici bir şey hiç duymadım daha önce. Çünkü HDP demek ki bununla ilgili henüz ortaya tatmin edici bir çalışma çıkartmadı. Ama arzularının bu olduğunu biliyoruz. Doğal olarak şimdi biz dersek ki bununla ilgili nasıl yapacaksınız, ana dili nasıl olacak? Peki oraya gelen doktor bak bu artık tekniğe giriyor. Onu da sanıyorum partinin bununla ilgili çalışan insanları vardır. Bununla ilgili çalışan insanları var ve arkadaşlarım da insan hakları savunuşusudur. Ve bu konunun net bir şekilde beyanını ortaya koyuyorlar. Evet çalışmalarla yani. Ben onlara da çok hak veriyorum çünkü diyorlar ki ben de Arnavut’um ve ben evde konuşuyorum unutmuyorum diyor. Ama bu dediğim yine söylüyorum bu bir teknik meseledir. Bir gün HDP bu vaadini ana dil vaadini açıklarsa biz ana dil istiyoruz diye değil. Biz şunları düşündük şu sistemle ana dile geçmek istiyoruz diye bir paket açıklar. O paket üzerine tartışabiliriz şu an çünkü konu çok teknik olur. Öyle değil mi? O zaman siz sorunuzu sorun cevap almayacağım. Siz sorunuzu sorun siz de sorunuzu sorun. Topluca bir cevap vermiş olacaktır. Sayın Gergerlioğlu hızlıca konuyu kapatacağız çünkü saat de çok geç oldu. Buyurun. Soracağım soru sizin tanımınızla ilgili değil, tavrınızla ilgili. Size program başından beri sorulan net bir soru var dolayı veya net bir şekilde. PKK bir terör örgütü müdür? Buna evet veya hayır gibi asla bir cevap vermediniz. Biz net bir şekilde söyleyebiliriz PKK terör örgütüdür. Bunu söylememenizi arkada güç mü var bunu söylettirmeyen yoksa bu şekilde mi yönlendiriliyorsunuz? Ben bir milletvekili olarak bundan korkmanızı veya buna cevap vermemenizi, bundan kaçmanızı istemiyorum. Çünkü bizi temsil ediyorsunuz. Teşekkür ederim. Teşekkürler buyurun.
Bu da Görkem Özdemir. Ben Kürdüm, Kürt kökenliyim ama bir Atatürk genciyim. İki saattir burada benim etnik kimliğimi istismar ediyorsunuz. Etnik kimliğim üzerinden siyaset yapıyorsunuz. Biz vatanperver Kürtlere kalsa sizin istiklal mahkemelerinde yargılanmanız lazım. Sorum şu. Soruya gelelim. Madem bu kadar Kürtperversiniz, 1915’te Hınçak ve Taşnak Ermeni çetelerinin öldürdüğü Türk Kürt bebekler var. Türkler ve Kürtler verdi o Anadolu’da.
Bütün bunlara rağmen nasıl hala Ermeni soykırım yalanını savunabiliyorsunuz? Teşekkür ederim. Buna bir cevap alalım. Sözde soykırımla ilgili sizin de açıklamanız var. Bu bir de benim hiç tasvip etmediğim insanlar tarafından yalan olduğu da kanıtlandı. Yani aslında Avrupa’daki arşivler ortaya çıktı. Birçok tarihçi oturup bunun bir soykırım olmadığını anlattı. Fakat ülkelerin siyasi dengeleri ve güç dengeleri yüzünden buna bir şekilde soykırım dendi. Siz neden desteklediniz? Evet ondan başlayayım. Lütfen. Ben konuyu araştırdım. Bu konuda kitaplar da okudum. Tarihçilerle de konuştum. Genelkurmay kayıtlarında 800 bin Ermeninin hayatını kaybettiği yazılı. Ben yazmadım bunu. Genelkurmay kayıtlarında kayıtlı. Düşünün siz Ermeni meselesi var ve bu meseleyi bir şekilde devlet olarak çözmek istiyorsunuz. Ve çözüm olarak alıp sürelim bu Ermenileri Deir Zor çöllerine, Suriye’deki Deir Zor çöllerine diyorsunuz.
Ve sadece doğudaki Ermenileri değil Bursa’daki, Kocaeli’ndeki, Batı’daki, İstanbul’daki Ermenileri de alıp sürüyorsunuz. Bir yola koyuyorsunuz. Biz sabah uyanıyorlar hadi bakalım yola düşeceksiniz. Daha eşyasını toparlamadan insanlar kervanlarla yola diziliyor. Düşünün Bursa’dan Kocaeli’nden yola çıkmışsınız. Bir yerde trenle gidiyorsunuz, orada iniyorsunuz, kervanlarla hareket ediyorsunuz.
Bakın aradan 100 yıl geçti biz hala ister istemez 1915’i konuşuyoruz. Korkunç can kayıpları var. Maalesef ki korkunç suçlar var. Suç derken bu sadece benim kelimem değil. Mahkemeler bu konuda maalesef ki yani bu katliamlara imza atan kaymakamları cezalandırdı. O dönemdeki çetelerin o kadar büyük zararları ve o kadar öldürülen bebekler bunlar da tarih sahne içinde. Evet bakın ben şunu da çok…
Ermeniler de o sırada Türk halkından çok kişiyi öldürdü. Devlet kararıyla siz 100 binlerce kişiyi devlet kararıyla verilmiştir bu. Bakın Ermeni tehşiri kararı devlet kararıdır. Devlet kararıyla 100 binlerce kişiyi bir sabah uyandırıp taaa düşünün Bursa’dan yola çıkmış o insan. Gece gündüz gitmiş trenlerle yürüyerek o sıcak havalarda en sonunda günler aylar sonra bir kısmı Deir Zor çöllerine varmış ve şimdi diyoruz ki ne var ortada? Ya ne var ortada var mı arkadaşlar? Eğer ki dedelerimiz böyle bir şey yapmışsa bundan üzüntü duyuyorum ve oturup bunları konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. O zaman biz de dediğim gibi tarihçilerimizle bir gün bir program yaparız. Sizi de davet ederim. Çok mutlu olurum hatta. Olduğunu düşünen insanları da buraya davet ederiz. Karşılıklı tatlı tatlı madem konuşmayı öğrendik, diyalog kurmayı öğrendik. Buyurun artık alalım soruyu.
Şimdilik şekilde bir çok soru soruldu. Haliyle defalarca soruları güncelledim kafamda ama kapanışa doğru sadece şunu sormak istiyorum. Açıkçası bir tarafta Fethullahçı Terör örgütü, öbür tarafta PKK, ben bir Güneydoğlu bir kardeşiniz olarak şunu söylemek istiyorum. İki terör örgütünün arasına sıkıştırılmak istedik yıllar boyunca. Yani ya da çıkma muhabbeti vardı ya da hani böyle daha dini bütün olan, vatanını milletini seven insanlarda Fethullahçı Terör örgütünün ağına çok rahat bir şekilde hele bir de garibansanız rahat bir şekilde düşürüldüler. Sonrasında ortaya çıkan bir nesil kaybı. Bunu bu şekilde adedebilirim. Hatta Fethullahçı Terör örgütünün iddia ediyorum kurtuluş savaşından daha fazla zarar verdiğini düşünüyorum bu memlekete. Çünkü bizim yaşlarımızdaki birçok genç öncesi sonrası mağdur edilenler bunu zaten saymaya gerek yok. Sadece şunu söyleyeceğim bu terör örgütünün özellikle Fethullahçı Terör örgütünün sebebiyet verdiği hak kayıpları yani bunu sadece KPSS mağdurlarından bahsetmiyorum. Ya da Ergenekon davaları, Balyoz davaları adı altında içeride çürütülen komutanlarımızla sınırlandırmıyorum. Bunu daha da açabilirsiniz. Aklınıza gelebilecek her türlü kötülüklerin zaten buradaki birçok insanın zihninde, yüreğinde, ruhunda derin yaralar açmış bir terör örgütü.
PKK’nınkini sabahtan beri konuşuyoruz zaten. Bu insanların hak ve hukuk mefhumuna dair söyleyeceğiniz neler vardır ben bunları çok merak ediyorum. Zira iki açıdan bir mağduriyete oluşmuş oluyor. Bir taraftan bunlar yüzünden küçücük bir Bankasya hesap hareketinden ötürü boşu boşuna içeride yatan darbe girişimine katılmamış ya da FETÖ terör örgütünün hani Sayın Cumhurbaşkanı böyle üç bölüme ayırmıştı ya.
Bir adet ihanet bir de bir şey vardı şu an aklıma gelmedi. Haliyle oradaki en alt tabakada kalan insanlar içerideyken diğerleri dışarıdayken içeridekilerin mazlumluğu üzerinden dışarıdaki terör örgütü liderlerinin aklanmasına nasıl ön ayak olunabiliyor ve bunun önü nasıl kesilebilir ve bu kadar hak mağduru varken nasıl bir helalleşmeden söz edilebilir. Teşekkür ederim. Arkadaşımızın da sorusunu alayım.
Ben iki tane soru soracağım ama birbirine bağlı sorular. İlk önce HDP milletvekili beyi genel başkanı Sezai Temerli Van İpek yolunda şöyle bir açıklama yaptı. Çözümün yolu ancak İmral’dan geçer dedi. Bir insan haklıları savunucusu olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Onun karşısına çıkıp çünkü aynı parti siz grup toplantısı yapıyorsunuz ve genel merkezde de görüşüyorsunuzdur.
Ona çıkıp Sezai Bey ben bir insan hakları savunucusu. Millet bize yetki verdi. Bebek katili ve insanların en temel hakkı olan yaşam hakkını alan bir kişinin olduğu hapishane değil. Milletin bize verdiği yetkiyle beraber ancak biz bunu mecliste çözüm yoluna kavuşuruz dediniz mi? Bir insan hakları savunucusu olduğunuz için. Bunu sordunuz mu? İkincisi de geçen ay CHP’nin acil toplanma çağrısıyla çağrılan sağlık çalışanları için olağanüstü toplantı talep edildi ve İYİ Parti milletvekilleri ve CHP milletvekilleri katıldı. HDP milletvekilleri katılmadı. Siz bir aynı şekilde samimi bir doktor olduğunuzu da iddia ettiniz bu akşam. Buna karşı parti içinde herhangi bir çaba gösterdiniz mi? Parti içinde çaba göstermenisiniz bile hipokrat yemininiz var ya da bir doktor olduğunu söylüyorsunuz. Buna karşı çıkarak asla ben de bir sağlık personeliğim diye meclise gitmeyi düşündünüz mü? Bu iki sormada evet derseniz ben sizin çok samimi bir insan hakları savunucusu olduğunuzda ve çok samimi bir doktor olduğunuza inanacağım. Teşekkür ederim. Teşekkürler. Eğer cevap vermek ister misiniz yoksa bir son bir iki soru daha alayım. Toplu uca mı kapatalım? Bunlara cevap vereyim. Şimdi zamanında ergenekon soruşturmaları, KPSS, skandallara şu bu. Bütün bunlarla ilgili herkes hesap vermeli. Evet.
Hesap ve hizmet eleştiriler yapılmaları, hesaplar verilmeli bütün bunlar bir gerçeklik. Hiç kimse liyakatı olmadan iktidarla kol kola girerek devlette yükselmenin hesabını yapmamalı. Demokratik bir hukuk devleti istiyorum ben. Evet bu toplumda sevmediğiniz gruplar da olabilir. Bakın bunu da çok net söylüyorum. Bu insanlar eğer ki devlet içinde yer alacaksa işte adil sınavlardan geçerek oralarda yer almalı.
Yoksa bizim grup, bizim cemaat, bizim tarikat şurada yer alsın iktidarla bir kol kola yıllardır bunlar yapılıyor yanlış. Hepsiyle de yüzleşmek lazım. Sağlık çalışanlarının çözümü için bizim verdiğimiz önergelere bir dönüp baksınlar. HDP onlarca önerge verdi, binlerce belki konuşma yaptı ama bunlar kabul edilmedi. Bir günde halledilecek bir mesele değil ki hekimlerin meselesi. Ben hekimim bakın en başta. Ben şunu sormuştum. Bir milletvekili olarak toplantıya gitmediniz.
Kanunelik ilkesi gereği eğer o zaman gitseydiniz iktidar partisi mensupları olmadığı için muhalefet geçirebilirdi. Bunu sağlayamadınız. Diğer bir sorum da şuydu. İnsan hakları çok hani iddia ettiniz insan hakları savunucusum diye, humanistim diye ben de aynı şekilde Barado İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim. Ama insan hakları bazı insan hakları minvalinde olmaz. İnsan hakları tamamen insan haklarıdır. Sezai Bey’e çözümün… O Sezai Bey’e. Sezai Bey’e sorununuz mu?
Ya onunla ilgili partimiz de açıklama yaptı. Sayın eski genel başkanımızın bu açıklamasından sonra biz çözümün yasal yasama anlamındaki adresinin HDP olduğunu net bir şekilde söyledik. Ama toplantı sırasında da söyledim. Ana adres meclistir. Fakat bir de kendi başına çatışan bir örgüt var. Onunla da oturup çatışma meselesini çözmeniz lazım. Olay budur. Buyurun. Merhaba. Ben Buse Karaca. 2017’de Kürdistan bağımsızlık referandumu Türkiye’yi Böler mi adında bir yazı yazmıştınız.
Bu yazıda İsrail’i referanduma destek vermekle verdiği için aslında tatdir ederken yıllardır aynı sebeplerle ülkesi bölünmesin diye binlerce şehit vermiş Türk halkını sevinmemekle suçlamıştınız.
Bunun yanında yıllardır yaptığınız siyasette ılınlı İslam’ı olan yakın tutumunuzu da göz önüne aldığımızda Amerika’nın Yeşil Kuşak projesi ve yine Amerika’nın desteklediği İsrail’in Orta Doğu’daki ülkeleri iç karışıklıklarla güçsüzleştirip Orta Doğu’nun başat güç olma projesini desteklediğinizi düşünebilir miyiz? Bir gün sıra Türkiye’ye geldiğinde hangi tarafta duracaksınız? Teşekkürler. Hemen şu an Efendim’in sorusunda olalım. Finalde de senin soruna geleceğim. Ömer Bey, Sedat Peker’in videolarıyla ilgili söylediği ne?
Bakın Twitter’ı. Olmuyor böyle. Buyurun, görüyorum. Evet. Sedat söyleyin mi? Buradan böyle bilirim geliyor beyefendi. Ben sizi takip ediyorum lütfen. Sedat Peker’in videolarıyla ilgili söylediklerinin doğru buluyor musunuz? Evet, hayır. Bu iki soruya hemen cevap alalım. Sonra bir kardeşimiz var. Bekletiyorum sabahtan beri. Devamını da alayım o zaman. Mehmet Ar hakkında ne düşünüyorsunuz? Teşekkürler. Bu iki soru da aklınızla aysa. Kısaca lütfen hemen cevap verelim. Son sorumuzu da alalım sonra.
Kürtistan bölgesel yönetimin referandumunu destekledim. Çünkü o bölgede bir çatışma ortamı vardı ve bir çözüm bulunması gerekiyordu. Ve zaten bölgesel bir yönetim var. Siz yani o bölgedeki Kürtlerin neler yaşadığını biliyor musunuz? Mesela Esad’ın yönetimindeki Suriye’deki Kürtlerin kimlikleri yoktu ya. Kimliği yok adam. Adamın varlığı hepten iptal edilmiş. Ve hatta Irak’ta. Halepçe katliamı diye bir şey var arkadaşlar.
Korkunç bir katliam. Şimdi siz böyle bir ülkedesiniz ve sonuçta bir mücadele sergilemişsiniz. Yaşadığınız bölgedeki halkınız için ve bunun için bir yere gelmişsiniz. Eskiden daha iyi olan bir şeyi talep ediyorsunuz. Bu insanlara destek vermek lazım. Ben insanım. Yani kimliği olmayan bir insanın yanında olurum arkadaşlar. Halepçe katliamına uğramış bir insanın yanında olurum. O acılar. Düşünün bir iki saatte 5000 kişi ölüyor. Serebronika’da 9000 kişi öldü. Hepsine karşı. Amerika ve İsrail’in politikalarını destek. E bakın şimdi Amerika’nın da orada hesabı var. İsrail’in de hesabı var. Evet. Ama o bölgedeki mazlum insanların da hakları var. Bazen kesişimler de olabilir. Ben o insanların haklarını esas alıyorum. Amerika’dır, İsrail’dir. Beni biraz inceleyin. Amerika’ya, İsrail’e karşı nasıl mücadele ettiğimi görürsünüz.
Sedat Peker videolarını Evet Türkiye kamuoyu tartışmalı. Adam konuşuyor ve gerçekten hiç kimse yalanlayamıyor. Görünen doğru söylüyor. Mehmet Ağar hakkında. Mehmet Ağar hakkında da hiçbir zaman iyi düşünmedim. Derin devletin bir insanı olarak gördüğüm çok suçları olduğunu düşünüyorum. Gerektiği şekilde cezalandırılmadığını düşünüyorum. İnanılmaz suçlar işlendiği iddia ediliyor. Yargılansın diyorum. Derin devlet ortaya çıksın. Evet. Bir şey söylüyor adam Sedat Peker diyor ki çok derin işler var. İnanılmaz iddialarda bulunuyor. Ve buradaki dönem para dolabı da bizim cebimizden çıkıyor arkadaşlar. Bu devlet hazinesi, hepimizin hazinesi. Yani niye biz sorgulamayacağız? Tabii ki sorgulayacağız. Ama öylesine bir ortam var ki bakın siz konuşmadığınız zaman bile cezalandırılıyorsunuz. Biliyor musunuz? Ben, Terwin Buldan başkanımız konuşurken, Fezleke yiyen bir bekilim mesela. Tek kelime çıkmadı Oğuzhan Bey ağzımda. Bir Diyarbakır’da toplantı oldu. Ya ülkenin haline bakın. Bana sonra Fezleke geldi. Terwin Buldan konuşurken niye itiraz etmedin Fezlekesi? Yani niye sustun? Susarak ifade özgürlüğü gaspı çiğnemişim. Sedat Peker en sonunda çıktı konuştu. Peki zamanında niye konuşmadın Sedat Peker? Niye konuşmadın? Vallahi programımızı izliyor öyle demeyin de ne olur ne olmaz yarın videomuz çıkmasın.
Çok selamlar. Buyur kardeşim benim. Abi kolay gelsin. Sağol canım benim. Abi iki tane sorum olacak benim. Birincisi, hende kooperasyonunda çok sivri şehit verdik. O şehitlerin çoğu İdris Balubüken’in sokağa çıkma yasağından uyumaması ve insanları oraya sokağa çıkmasını yönlendirmesi. Birinci sorum bu. İkinci sorum da İsveç veya İsveç ya Finlandiya’nın sizin partinizin niye istememesi. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin NATO’ya konuşamadığı kusura kalmayın. Hiç kurban olurum sana. NATO’ya istemiyorsunuz herhalde benim anladığım. NATO’ya istemiyorsunuz gitmesini.
Biz onlardan, oh unuttum ne diyeceğim ben. Yani NATO, NATO kalsın istiyorsunuz. Aynen aynen. Bizim onlardan istediğimiz HDP, yani nasıl diyeyim, terör örgütlerinin hepsini bize geri iade etmesi. Siz bunu hayır verdiniz. Niye verdiniz? Ben onu istiyorum. Yani evet, biz terör örgütü üyelerini geri iadesini istedik. Siz de bu konuda destek olabilirsiniz. Sorunuzu tam anlayamadım. İdris Balubüken’in hende kooperasyonlarında çok sivil zayiat verdiniz dediler. Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerde insanları sokağa çıkarsanız sivil zayiat çok olur. Neden insanları sokağa çıkmasını teşvik ettiniz böyle operasyonlar varken? Bu arada en son NATO’ya ne zaman gittiniz? Nereye? En son NATO’ya ne zaman gittiniz? NATO’ya en son iki yıl önce falan gitmiş olabilir. Çünkü nasıl diyeyim size, insanlar niye bayrağınlaşmaya gitmediğini size onu söyleyeyim. O zaman Kobani’de sivil, insanları sivil kalkon olarak kullanıyorlardı. Ben size onu söyleyeyim. Şimdi bayrağınlaşmaya gidebiliyorlar. Biliyünüz olsun. Teşekkür ediyorum. Çözüm süreci bittikten sonra çatışma dönemi başladı ve bu dönemde de maalesef ki çok sivil de hayatını kaybetti.
Bu bir gerçek. Bakın bu… Bakın Helen Shen’i biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Aaa dur bakalım. Bakın ben incelemeden konuşmam. Helen Shen Diyarbakır Suriç’inde bir genç çocuktu. Çatışmalar durmuştu ve annesiyle beraber yürüyerek bakkaldan ekmek almaya gidiyordu.
Bir asker ateş açtı ve Helen Shen’in kafasından giren kurşun beynini parçalayarak, beynini yere dökerek ölümüne yol açtı. Ben Helen Shen’in vurulduğu yere gittim. Orada onun oyun arkadaşlarının Helen Shen’in kafasına kurşunun nasıl girdiğini anlattıklarını dinledim. Helen Shen’in kafatası parçalarını yerde gördüm. Kan izleri daha toplanmamıştı, temizlenmemişti. Helen Shen’in davasına katıldım. Diyarbakır’a gittim. Her şey apaçık ortadaydı.
Bir dakika bekleyin. Helen Shen’i vuran polisin bilerek isteyerek vurduğu ortadaydı. Taksi renmi, şu mu bu mu tartışması yapılıyordu. Bakın anlatıyorum ben size olayı. Helen Shen meselesi yıllardır çözülmüyor. Gidin bir Diyarbakır’a Helen Shen’in annesinin, babasının, kardeşlerin haline bakın. İçiniz sızlar. Çünkü ekmek almaya giden bir çocuk, maalesef ki böyle uzaktan bilerek nişan alınarak öldürülmüş.
Bunu şu anda mahkemede kabul ediyor. Mahkemede kabul ediyor. Durun bir dakika. Mahkemede bunu kabul ediyor ve halen bir ceza verilmemiş. Aradan kaç yıl geçmiş bakın 7 yıl geçmiş bir anne adeta psikiyatri hastası olmuş ve ceza verilmemiş. Ben bunu gördüm ve yıllardır bu vakayı da takip ediyorum. Daha bunun gibi de maalesef birçok sivil var. Evet bakın ben diyorum o günkü o çatışmalar yanlışlı ve tümden karşıyım.
Ama o çatışma ortamlarında maalesef ki bu şekilde hayatını kaybeden çocuklar oldu. Ve bunlar şu anda mahkeme süreçlerinde süründürülüyor ceza verilmiyor. Gidin bir Diyarbakır’a gidin Helen Shen’in annesini dinleyin. Yüreğiniz parçalanmazsa ben ne olayım? Siz de şeyt-i rüşvim korucun nasıl şeyt edilirni bir bakın. Ailesi de şanlı olur. Ben herkesi dinliyorum. Ben herkesi dinliyorum. Ama siz de bir gün gidip Helen Shen’in annesini bir dinleyin lütfen.
Hiç bir HDP vekili orada insanların ölmesini istemiyordu. Ama o bölgedeki çatışmalarda gerçekten orantısız bir güç kullanıldı. Ya bana silah sıkan abi ben ne yapayım taş mı atayım ya? Ve maalesef ki siviller zarar gördü. Ben bakın Suriç’ine gittim. Sokağa çıkma yasakları bittikten sonra da gittim ve gerçekten sivillerin çok önemli bir derecede zarar gördüğünü gördüm. Ben gözlerimle gördüm ve bununla ilgili yazılarım da var. Lütfen okuyun.
Yine ne demiştiniz? Filan diye ve İsveç’in niye Betül verdiğinizi. Bakın burada da Türkiye böyle bir şart ileri sürüyor değil mi? Evet. Benim için çok iyi. Devlet düşmanlarınızı, devlet düşmanını tekrar da cezasını almak için. Devlet düşmanı falan değil. Kimse devlet düşmanı değil. Ama devlet politikalarını biz yanlışsa eleştiririz. Böyle şablonikte kimse konuşmasın. Kimse devlet düşmanı falan değil.
Herkesin dedesi, babası bu uğurda, kimisi Çanakkale’de, kimisi Kore’de hayatını kaybettiği, mücadele ettiği kanı döküldü bu topraklara. Hepimiz mücadele ettik. Kimse buranın sahibi değil. Kürtler buranın misafiri değil. Hepimiz buranın sahibiyiz arkadaşlar. Bir kere ilk önce böyle bakalım meseleye. Ben burada, bakın NATO’ya giriş konusunda da terörist tanımının yanlış kullanılabileceğini düşünüyorum. Yani bakın insanlar bir şekilde yurt dışına çıkmak zorunda kalmış. Burada… Çıkmadılar, kaçtılar bu arada. Kaçtı veya çıktı. Merişte, Ege’de insanlar çocuklarla beraber öldü. Çünkü adalet yoktu ülkede. Bugün hangi vatandaş bu ülkenin adaletinden memnun? Haksız, hukuksuz binlerce karar verildi. İnsanlar da çarna, çar kendilerini dışarı attılar. Şu an dışarı Ege’den, Meriş’ten kaçmaya, çıkmaya çalışırken ölenlerin 15-16’sı bebek ve çocuk.
Şimdi iktidarın politikalarından dolayı ülke dışına çıkmış her insanı siz terörist ilan edip, vay sen onu nasıl vermiyorsun derseniz burada bir yanlışlık olur. Bunu size söyleyeyim. Arkadaşlar saat 2.30 oldu artık. Bundan sonrası artık şeye girecek. Yani sorular da çok akıllıca değil, cevaplar da çok şey olacak, yavaş olacak. Biz buradayız, konuşacağız. Biz buradayız, konuşacağız. Madil sorular zaten çok soruldu. Sayın Gerger’le oğluna çok teşekkür ederiz.
Bu saate kadar değerli için. Bak konuğum gidiyor. Sor, sor, sor. İmral Dağı’ki gayrimeşhur çocuğuna saygı duymak insanlığın neresindedir sayın Gerger’le oğlu? Efendim? Olmadı dur beklediğin etkiyi de yaratamadın. Dur önce mikrofonu al, sonra kolundakini bir yere bırak. Hah aynen şimdi şöyle yap bak. Çünkü tam burayı paylaşacaksın belli ki. Buyurun. Ben de şöyle çekileyim. Ateş et, buyur. Hadi sor. Şimdi bütün terör örgütlerini bir şekilde insanlık ad altında savundunuz burada saatlerce.
Hiçbirinin de insanlıkla yan yana gelecek zerre kadar sıfatı olmadığını, aklı, beyninin vicdanı olan herkes net bir şekilde biliyor. Burada insanların aklıyla saatlerce alay ettiğinizi net bir şekilde gördük. Bir saniye dur. Son soruma geliyorum. Soruma geliyorum. Ve bu terör örgütlerinin yani narko terör örgütü, insan kaçakçısı, fuuş operasyonları yapan, sıralayabileceğin tüm pislikleri yapan, İmral Dağı’ki gayrimeşhur çocuğuna sayın demeyin ne zaman bırakacak bazıları ve bunları ne zaman terör olarak tanıyıp insan olma sıfatına geleceksiniz diye soruyorum.
Aslında bütün program da bunun üzerine döndü. Çok teşekkür ederim. Çünkü bu kadar zaman hakikaten burada dayandığınız için de çok teşekkür ederim. Biz buradayız ama konumuzu alkışlayalım. Çok teşekkür ediyoruz. Çok sağ olun. Çok teşekkürler. Sizlerle baş başa buradayız. Salınma politikalarını soruyor. Ben sana… Ne? İyi ki sana söz vermemiştim ben. Şu an çok mutluyum. Burada kameranın başındaki arkadaşlarımızı gözlüyorum. Bir önceki bölümde teşekkür edemedim mikrofonu götüren arkadaşlarımız. Yani düşünün biz oturup yoruluyoruz. İnsanlar koşturuyorlar. Kameranın önünden birileri geçiyor. Sen delirdin. Ekibime çok büyük bir alkış istiyorum yani. Çok teşekkür ederim. Kolay bir iş değil. Çünkü burada birinin lafı kaçsa, bir soru sorarken kamera onu yakalayamasa hepimiz tehlikeye gireriz. Hani siz bak görüyor musun soru soranın yüzü yok. Yoksa falan derler. Filiyorsunuz Twitter’da nelerle karşılaştım. Bunlar kayıtta mı? Kayıtta. Bana bir sigara getirsene. Çok zararlı da olsa öleceğim artık. Sor kurban olduğum sor. Öyle deme. Ne diyeyim oğlum. Nasıl bir sevgi göstermem istiyorsun mesela. Sen bu LGBT’ler hakkında ne istiyorsun? Nasıl yani? Bu nasıl bir sor oğlum? Yavrum herkesin tuttuğu kendine… Sana ne? Yani bize ne? Mesela kime ne? Herkes… Oooo sen mümük yaptın.
Abicim aptal evladım. Ha kamera kayıtta değil mi şu anda? Bu kameraya konuşabilir miyim? Ulan geri zekalılar. Ben bu programı niye yapıyorum? Şu kameradan devam edeyim. Ulan aptallılar. Siz… Size bakmayın ben şehlayım. Ben kameraya bakıyorum. Size bakıyormuşum gibi gözüküyor. Kusura bakmayın. Ne? Ben miyim aptal? Değilsiniz. Buyurun. Oh! İçimi döktüm ya. Eşşoğlu eşekler iki haftadır beni delirttiler ya. Twitter’da böyleyim. Salaksın sen de salaksın. Sen aptalsın. Oğlum ben böyle bir de değilim Twitter’da. Twitter’da bir ağırlığım vardı benim. Yok ettiler ya. Buyurun.
Problem eksanslı da oldu. Bakarsın birazdan. Ne oldu? Yani bak salondan birileri çok uzun sürdüğünü yazmış. PKK’lı birilerinden sonuçlar ararsın. Ya bu geri zekalılar var ya. Bak bu geri zekalılar… Ben buradan PKK’ya da sesleniyorum. Bak. Bu geri zekalıları örgütü alın. Bu kadar zararlı tipler olamaz ya. Olsan Bey. Bu programı 2023 seçiminden önce yapmayı bilerek mi… Abi Şahangök Bakar’ın suçu ya. Çünkü buraya gelmeyenlerin büyük büyük oy kaybetme potansiyeli var şu anda.
Yok biliyor musun? Yok. Yok abi. Yok. Bir programla bir YouTube programıyla ya da bir televizyon programıyla kimsenin oy kaybetmeye inanma. Pornos’a çıkmıyorsa kimse oy kaybetmez abi. Bu geri zekalılar bazı partileri takım tutar gibi tutan geri zekalılar yüzünden… Lan adamın hatasını sergiliyorsun. Hangi partinin olduğunun hiçbir önemi yok. Bak umrumda da değil. Bilmem ne partisi. Şu partisi bu partisi. Adamın soruyu gösteriyorsun diyorsun ki hata yapıyor. Olabilir. Sen de böyle yaptın. Sen de böyle yaptın. Ben en son sen de böyle yaptın denilen bir kavgayı 5 yaşımda yaptım.
Ya bir hata varsa o hata konuşulmuyor da o hatayı sana söyleyenin hatası ortaya çıkartılıyor. Bu programları uzun zamandır yapıyorum biliyorsun. Yani Sayın Binali Yıldırım’ı konuk aldım. Yumuşak G’ye. Yumuşak G’ye niye yazamadın? Sormadın. Sormadın. Kıbrıs’a sormuşum. Gizli Oylama’yı sormuşum. İki sene sonra haber oldu biliyorsun. Manşet oldu. O programda bana dediler ki, sana soruları verdiler. Ulan geri zekalı programın montajını ben yapıyorum. İstesem koymazdım orayı. Size demek istedim ki bakın bana soru veriyorlar. Herkes elinde bayrakla böyle böyle gezdiği için maalesef kimsenin oyu düşmeyecek, kimsenin de oyu artmayacak. Ama inşallah en azından bak 3.5 milyon insanı izlemiş 5 günde bu programı. 3 milyon 700 bin hatta. 3 milyon 700 bin insan içerisinde 5 bin tanesi eğer konuya vakıf olursa, ayılırsa zaten o 3.5 milyon insan o 5 bin kişi yönetiyor. O yönetecek 5 binin içine de onlar dahil olursa başka bir şey istemem. Ama dediğim gibi o milyonlar fikirlerini bu programlarla falan değiştirmiyorlar. Çünkü hakikaten takım tutar gibi parti tutuyorlar. Söyle kurban olduğum ekonomi ekonomi diye bir oradan şey yaptın.
Charlie Chaplin’in bir filminden kesit var diyor ki halkı… Allah Allah sesli mi çekiliyordu oğlum? Halkı diğerlerine karşı kışkırtırsak karınların açlığını unuturlar diyor. Evet, tiktatör. Bence biz de böyle olduğumuzu düşünüyordum. Sabahtan beri tabii herkes kendine göre sorularını sordu ama kimse asıl sorunun ekonomi olduğunu, asıl sorunun eğitim sistemi olduğunu soramadık maalesef. Bana da fırsat gelmedi. Hani iktidarı gelmeyi düşünen bir partinin milletvekili bununla alakalı ne düşünüyordu işte bununla. Bence düşünmüyordu bu arada.
Bu arada bir beyefendinin çok aktif kullandığı bir Twitter adresi var. Partinin sürekli zaten yaptığı açıklamalar var. Bu açıklamalardan tatmin olmak ya da bu açıklamaları takip etmek senin seçimindir. Mesela burada fark ettiyseniz bir soru soruyorsun cevap geliyor ve siz diyorsunuz ki ya bir dakika falan. Abi önemli değil. Sen bunun farkında mısın? Yani tamam işte o milyonların izleyeceği bir program da altda yorum olarak böyle şıl a aksi dökülecektir zaten. Yani burada senin aslında yaptığın şey soruyu sorup cevabı ortaya çıkartmak. İnan bana o soru belki de milyonların aklındaki soru. Ama hiç cevap ortaya çıkmamıştı. Bugün burada cevaplar ortaya çıktı.
Onu da sağa ile solu ile değerlendirecek olan gerçekten çok büyük bir kalabalık ekran başında zaten bunu izleyecek. Ekonomi de keşke sorulsaydı. Ama yani çünkü… Tabii bravo bravo. Buyurun buyurun dedikoduya devam. Ben buraya ikinci kez geliyorum adım Mehmet Koçakoç. Kocaeli’den geliyorum. Kabil’in torpili’sin misin? Hayır. İlkinde soru soramadığım için bir daha istedim bir daha verdim. Ümit Özdağ ve Liküçük bağlantısını soracaktım. Parti’nin ihracını söylemişti. 2006’da ihrac nedeni ve Liküçük bağlantısıydı.
İkinci sorum Ömer Bey’e de. Ona da Oslo sürecini soracaktım. Aslında kendisi HDP milletvekili ama 2011-12’de Kocaeli adaya dayı AK Parti’den. İki süreci de biliyor ve ikisini de açıklayamadı. Oslo süreci çok kirli bir süreç. Devletin tam bir kara kutusu. Burada ne yapacağını ve nasıl bir HDP’nin nasıl bir rol oynadığını soracaktım. Bak şimdi aslında sorunun içinde cevabım da vardı. Maalesef. Abi benim kızın adına reansiyordu değil mi? Ya Sıcak tabi. Kurban olurum ya. Kimseyi bırakır mıyız? Bak burada bu arkadaşlarımız saatlerdir. Koşunamayın. Kim konuşuyorsa şak uzunluyorlar ona. Olsan abi kusura bakma biraz sana karşı bir yorum mu olacak? Yanlış anlama lütfen. Kötü bir amaçla söylemiyorum. Buraya gelen kişi benim babama kurşun atan kişinin siyasi kolu. Ben o yüzden çok sinirliyim. Bir soru da soramadım. Yani bu sana karşı bir şeyim değil. Çok insan vardı. Beni yanlış anlama. Ama 7-8 kere dur dedim. Artık dedim ne zaman gelecek bu mikrofonu? Ben de artık burada gerçekten şu anda bak 3 tane beyin hücrem kaldı. Birini işemeye, birini eve gitmeye kullanacağım. O diğerini de şu anda dinlemeye kullanıyorum. Yani çok özür dilerim. Problem yok abi o konuda ama ben gerçekten kimsenin sormada bir soru soracaktım ve bu imkan elime geçmedi. Bir dahaki programa gel diyeceksin ama benim sorum zaten bir HDP’li vekili olmasını bekliyordum. Ki iyi ki de açıkladınız geldim dedim vesaire. Ama bir soru soramadım. Çok içimde kaldı. Neydi? Sorumu söyleyeyim mi abi? Sürekli çözüm sürecinden bahsetti. Sürekli böyle olacak şöyle olacak dedi. Yasa değişecek dedi. Ama hangi yasanın değişeceğini söylemedi. Kürtlere bir ayrımcılık yapılıyor dedi ve ben arkadaşımla bu programı konuşuyordum. Adıyaman da şu an kendisi. Bana minibüste Kürtçe müzik dinlerken video attı. Dedi ki ya nasıl Kürtçe müzik dinleyemiyoruz biz dedi. Hani Kürtlere karşı bir ayrımcılık yok dedi. Ben bunu arkadaşımla dalga geçerek konuştum. Dedim ki ya işte öyleymiş soracağım bakalım dedim. Nasıl ip olmadı? Sen de ne olursun hakkaniyetli davran. Zaten bu sorunun cevabını da tahmin etmedin mi? Ben sadece abi yasada neyi değiştirmek istiyor yani? Bak ben de şunu söylemeye çalıştım. Mesela biraz önce hanımefendiye de söylemiştim hani ana dil konusunda da şunu söylemeye çalışmıştım. Şimdi bu Ümit Özdağ’da mesela burada Mehmet Akif Ersoy’un sorusu soru sora şöyle cevap verdi dedi ki beni dedi yayına çağırın. O aslında bir şeyden kaçtığı için değildi o cevap. O cevap şu sebeptendi ben burada birebir gördüğüm için söylüyorum. Yani şimdi bir partiyi tek başına yönetiyorsun ama kadroların var. F35 ile ilgili bir soru geldiği zaman o kadrolar bununla ilgili çalışmış oluyor. Sana cevabı o kadrolar vermiş oluyor. Ya da sen onlar üzerinden cevap vermiş oluyorsun. Ana dilde mesela tek başına beyefendinin bunu cevaplandırması mümkün değildi.
Çünkü ortada bir çalışma olması gerekiyor ve o çalışma üzerinden galiba HDP’li vekillerin o çalışmayı anlatması gerekiyor ya da ona anlatması gerekiyor o da size anlatsın. Ama sanıyorum böyle bir çalışma da yok şu anda. Çünkü İlber Ortaylı zaten böyle bir çalışmanın ne kadar zor olacağını da söylemişti. Şimdi senin soruna da teknik bir cevap vermek zorunda anladın mı? O yüzden diğer vekilleri de ilgilendiren bir cevaptı aslında. Ama zaten inan bana bence siz de hak verirsiniz senin sorun muadili çok soru soruldu burada ve alacağın cevap da diğer sorulara verilen cevaplarla aynı olacaktı.
Bir de Olsan abi ben şu konuya değineceğim kendisi gitti yani dedikodu kısmı burası zaten. Dedikodu evet. Sürekli sorulara kaçamak cevaplar verdi ben çok rahatsız oldum. Ben ilk defa oy kullanacak bir insanım. 18 me daha yeni giriyorum. Oh kurban olayım. Onların sürekli istediği şeyi genç nesli kazanacağız, genç nesli kazanacağız. Kazanamazlar. Böyle yaparlarsa kazanamazlar. Ben istediğim soruyu soruyorum ama istediğim cevabı alamıyorum. Bu sadece gergerli olduğu için de geçerli değil. Ama bu zaten senin için bir cevaptır. Sadece sayın gergerli olduğu için değil diğer siyasilerin de bunu yaptığını söylüyorsun. İşte bu senin için bir cevaptır zaten. Yani cevabını alamıyorsan kararını ona göre vereceksin. Diyeceksin ki kimse cevap vermiyor. O da zaten bizim basiretsizliğimiz. Onu da üzerine konuşurduk. Teşekkür ederim tekrar. Ben teşekkür ederim. Canım kardeşim. Abi öncelikle seni çok seviyorum bunu söylemek istiyorum ve bu programı yaptığın için de çok teşekkür ediyorum. Ben şunu sormak istiyorum. Karşınızdaki insan bize hep hayatından örnek verdi ya. Bu onun sorulardan kaçma yöntemi miydi yoksa soruyu dağıtma yöntemi miydi ya da cevaplama mıydı? Yani neydi sence neydi ben sence soruyorum. Hepsi. Aynen yani hepsi olabilir.
O tabii bir üslup ve tarz meselesidir. Onu bilmiyorum ama şu abiler gitmeden mikrofonu verelim de dayak yemeyelim onlardan. Abi şimdi masanın konumuyla ilgili bir yanlışlık var. Masanın konumu oraya doğru dönük ve %80 sorular oradan geldi. Programı editlerken dikkatini kesecekti. Yönetmen duydun mu? İki ses içinde sıcaklıktı sen yaptın. Üçüncü daha bizi görmedin burada. Biz Suriyeliyiz anlamadık ki yani. Buraya soru sormaya geldik. Benim amacım. Suriyeli olsan ilk seni görürdüm. Benim amacım bu adamın yalanlarını dinlemek değil kendi sorumu sorup onun orada çaresizliğini izlemekte olmadı. Ha oldu. Teşekkür ederim. Bunu ben de yapmak isterdim. Tamam. Bu arada Beylikdüzü’ne de sen bırakacaktın söyledin orada. Oğlum bizim oradan her söylediğimize inanma. Masanın yeri çok yanlış abi. Bu ekipten çok özür diliyorum. Hakkınızı helal edin. Gerçekten gelmeden önce programa bir Twitter savaşı yaşadım. Twitter savaşından sonra buraya çıkıp hani bir de bugün Allah hepinizden razı olsun. Çünkü ben buraya gelene kadar herkes şuna emindi.
Oraya şimdi tipler gelecekler slogan atacaklar. Bilmem ne yapacaklar. Ben dedim ki hayır abi pırıl pırıl gençler gelecekler sorularını soracaklar. Çok teşekkür ederim ya. Yani çünkü gerçekten şunu başarabileceğini kimse düşünmediği için bu programı yapmıyordu. Hiç kimse cesaret edemiyordu. Biz bu programı dediğim gibi sizi de beraber yaptık ve siz en ufak bir olay bile çıkartmadınız. Çok teşekkür ediyorum ya. Çok sağ olun. Vallahi çok teşekkür ederim.
Estağfurullah. Estağfurullah. Koltuğa bile sığamadım. Evet. Siyaset meydanı yapanların başına neler geldiğini biliyorsun. Buyurun. Sen soru sordun pis. Tamam dur o da gelir sana da gelir. Allah beni kahretmesin. Masayı bundan sonra buraya koyalım. Buradan devam edeceğim ben. Evet. Lazer lazım. Lazer mi?
Abi benim önerim şu şimdi burada söz alamıyor insanlar. Yani aslında bu seninle alakalı değil zaten ortam bazen geriliyor. Bazen çok uzatıyor konuk. Bir mobil uygulama olsa ya da bir web uygulaması olsa. Ha bu sefer ne diyecekler? Random random verecek tamamen random verecek sayı ve herkes hangi sırada konuşacağını bilecek. Bir de cevaplardan sonra bu seni takmin etmedi tamam olabilir ama herkes tepki veriyor sesli bir şekilde.
Onun yerine uygulamadan 1 ve 5 arasına bir sayı verse sonunda da. Ya bu yeni nesile ne olmuş ya. Hakkınızı helal edin gerçekten kusura bakmayın. Herhangi bir bilerek yaptığım bir şey değil. Eyvallah. Hadi eyvallah yolunuz uzun. Eyvallah görüşürüz mikrofonu ver eve götürecek. Olsun Maltepe güzel. Hadi fotoğrafımızı çekin biz de gidelim uyuyalım.
Aynen kamerada şu anda büyük ihtimalle yazılar akıyor. Yine sevgili kardeşim Tuğrul Enbaş’a bakın yazdı gidiyor. Evet teşekkürler. Ayaklarınıza sağlık çok teşekkür ediyorum. Bak burada bir sürü delikanlı var böyle söylemeseydin iyiydi. Amfenini ben bırakayım falan hadi hoşçakalın. Tamam tabi ki tabi ki. O sahnelişiklerim çok teşekkür ederim. Bir dahaki bölüme dağ kadrosunu çağıralım da yaparız.
Teşekkürler. Seni demek Rasim Ozan Kütahya’yı benzettiler ha. A aaa. Olsun Kader’in benzemesine al. Ayaklarınıza sağlık çok teşekkür ederim.
Hadi.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir