"Enter"a basıp içeriğe geçin

Rusya Dağılıyor mu? | 1993

Rusya Dağılıyor mu? | 1993

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=a1qEm3i463w.

Sevgili seyirciler, Rusya’da iktidar mücadelesinde beklenmedik bir gelişme yaşandı. Ve sarsılmaz sanılan Yeltsin parlamentoya yenik düştü. Tabii bundan böyle iç mücadelenin boyutları giderek artacak. Biz bu önemli gelişmeden hemen önce Rusya’daydık. Uzun süredir yanı başımızdaki dev komşu Rusya’da ne olup ne bittiğine doğrusu pek bakmamıştık. Oysa ekonomik, sosyal ve politik gelişmeler her yönden büyük bir krizin işaretleriyle doluydu. Moskova’da büyük tartışmalar var.
Durum o kadar kötü ki sık sık sorulmaya başlanan soru, komünistler acaba geri gelebilirler mi şeklinde? Rusya bizi son derece yakından ilgilendiriyor. Üstelik son dönemlerde Rusya’yı yöneten bazı çevrelerde Türkiye’ye bakışlardaki kuşku ve kaygılar da artıyor. Bazıları Türkiye’yi adeta bir tehdit gibi görüyorlar.
İşte size bu dosyayı açıyoruz.
Rusya neresinden bakılırsa bakılsın, şu sıralarda ne kadar zor durumda bulunursa bulursun yine de büyük devlet. Süper güç değil ancak büyük devlet. 20 milyon metrekarelik toprağa, 150 milyonluk nüfusu yerin altındaki ve üstündeki son derece değerli cevheriyle büyük bir potansiyeli oluşturuyor. Ülkenin bir yanından öbürüne giderken tam 11 ayrı zaman diliminden geçiyorsunuz.
Rusya tek başına dağılan Sovyetler Birliği’nin yüzde 76’sını temsil ediyor. Bu sahneler artık tarihe karıştı ancak Rusların askeri gücü hala muazzam. 4 milyon asker, 6 bin füze, 3000 denizaltı, 1600 uçak ve 11 bin nükleer başlığı ile müthiş bir potansiyel. Ancak gelin görün ki bütün bu zenginliğe rağmen Rusya fakir.
İnsanları umutsuz ve şikayetçi, günlük hayatın nereye gittiği de belli değil. Bugün Moskova sokaklarında alışveriş yapmaya çıktığınız zaman hayretler içinde kalıyorsunuz. Zira fiyatlar neredeyse her gün değişiyor. Düşünebiliyor musunuz enflasyon yılda %2000. Eğer cebinizde dolarınız varsa sorun yok. Yoksa işte o zaman çok kötü. Koskoca bir ülke göz göre göre fakirleşiyor. İnanılır gibi değil Rusya’da yaşananlar herkesi şaşırtıyor.
Bugünkü asgari ücret sadece 4 dolar yani sadece ayda 36 bin Türk lirası. Kişi başına milli gelir Afrika’nın en fakir ülkeleri düzenlinde. 120 dolar. Nüfusun yarısı ayda 92 bin Türk lirası kazanıyor. Bununla kira vermek, ısınmak ve bir aileyi doyurmak imkansız. Üstelik yıllık enflasyon yani fiyatların artışı yılda %1000’in üstünde. Bir örnek vermek gerekirse ev kiraları bu yıl tam 43 misli artacak.
Benzine %200 zam gelecek. Durum böyle olunca da yolsuzluk, karaborsa, hırsızlık büyük bir hızla artıyor. Moskova sokaklarında ilk defa dilenciler görünmeye başladı. En çok etkilenenler de tabii emekliler ve yaşlılar. Yeni kurulmaya başlanan düşkünlere bakım merkezleri dolup taşıyor. Yatsın hükümetinin ekonomik reform paketinin yani sistemi komünizmden serbest piyasaya dönüştürme çabalarının faturasını halk ödüyor.
Üstelik işler de hiç iyi gitmiyor. Rusya’nın dış borcu 82 milyar dolar zaten bunu da ödeyemiyor. Ekonomin çarklarını çevirebilmek için Batı’dan beklediği 24 milyar dolardan sadece 1 milyarını alabildi. Oysa ihtiyacı en aşağı bunun 5 misli. Taze para gelmedikçe de üretim artmıyor. Üretim artmadıkça işsizlik ve fakirlik giderek büyüyor. Tam bir kısır döngü. Halk üzerindeki baskı da yaygınlaşıyor. Bu durumu en yakından izleyenlerden biri de Gorbachev’un sağ kolu ve kapanmadan önceki dönemde Komünist Partisi’nin en önde gelen liderlerinden biri sayılan Igor Ligachev. Rusya bunalım içindeydi. Şimdi kargaşa başladı. Hemen önlem alınmazsa patlama olur ve insanlar sokağa dökülebilirler. Yani 1993 yılı Yeltsin’in son yılı mı demek istiyorsunuz? Yeltsin’in kaderi yine Yeltsin’in elinde. Eğer gidişi bugün değiştiremezse önünde birkaç ay daha kalıyor. 1993 sadece onun için değil, Rusya için de çok tehlikeli. Yeltsin öncesinde Gorbachev’un son başbakanı Nikolay Ryshkov da gelişmeler karşısında son derece kaygılı. Özellikle halkın büyük tepkisinden korkuyor. Halk bugün artık hiçbir şeye ve hiç kimseye inanması oldu. Prestroika ilk başladığında Gorbachev’a ümitler bağlanmıştı. Bu artık kalmadı. Ancak dikkatli olmak gerekir. Halkın bu sabrının süreciğini sanmak aldatıcıdır. Sabrında bir sınırı vardır. Bir gün patlayabilir. Sonuçta çok kötü olur. Rus toplumunda öylesine bir gerilim ve gözde görülen bir fakirleşme var ki
herkes bu durumdan bir çıkış arıyor. Oysa siyasi hayatta da tam anlamıyla bir tıkanma söz konusu. Yeltsin ile Parlamento arasında büyük bir yetki kavgası var. Üstelik 1041 adet parlamenter kendi işlerinde 20 ayrı gruba ayrılmış durumdalar. Hatta herhangi bir fraksiyona katılmayanlar dahi bir araya gelip fraksiyonsuzlar grubu oluşturmuş durumda. Yani bir parti veya bir kişinin yönetimin dizginlerini tam anlamıyla ele alması imkansız.
Yeltsin ile Parlamento arasındaki savaşın nasıl sonuçlanacağı da hala belli değil. Bu manzarada toplumdaki bıkkınlığı giderek artırıyor. Moskova sokaklarında dolaştığınız zaman insanları çok rahatlıkla duyuyorsunuz. Brezhnev dönemi olsaydı evet biraz güçlükler olurdu ama hiç değilse karnımız doyardı diyorlar Rus toplumu. Yoksa artık bu dönem kapandı mı diyorsunuz? Halk artık açıkça konuşmaya başladı. Eskiden daha iyi yaşadıklarını anlıyorlar. Daha da önemlisi komünistler ve diger muhalif gruplarda kendi aralarında birleşmeye başladılar. Yani şunu söyleyebilir miyiz komünistler tekrar geri gelecek der mi? Tek başlarına gelemezler. Digerler de gelemez. Güç birliği yapmak zorundayız. Ayrıca komünist partisi de artık eskisi gibi değil değişti. Bizde bir söz vardı aynı nehre iki defa girilmez deriz.
Geçmişten ders aldık aynı hataları tekrarlamayacağız. Yani bir yerde komünist partisi dektar iktidara gelirse Gorbachev’u yargılar mısınız? Gorbachev mutlaka yargılanacaktı. Zaten hakkında bir halk mahkemesi dahi kuruldu. Yaptığı yanlışlar inceleniyor. Zira bugüne gelmemizin sorumlusu odur.
Bu yüzden biz de demokrasi projesini yüklendireceğiz. Rusya’nın bugünkü duruma düşmesinde sorumluluğu Gorbachev’a yükleyenlerin sayısı az değil. İktidara ilk gelişinde omuzlarda taşınan bu insan şimdi ters bakışlarla izleniyor. Ancak Nikolay Ryshkov yargılama konusunda eski patrona hakkında daha ılımlı konuşuyor. Gorbachev’u tarih yargılayacaktır. Ben ilke olarak eski yöneticilerin yargılanmasına karşıyım.
Çünkü herkesin hatası vardır. Herkesten şikayetçi olunabilir. Ancak yargılanmayı tarih yapmalıdır. Gorbachev bu ülkenin ve dünyanın gidişini değiştirmiş bir insandır. Tarihe artıları ve eksileriyle giricidir. Aslında Yeltsin Gorbachev’u eleştirerek geldi ve serçekil de eleştirerek geldi. Bugün bir yerde Yeltsin Gorbachev’un durumuna düşmedi mi? Gorbachev’un son dönemlerine düşmedi mi? Doğrudur.
Her şey tekrarlanıyor. Yeltsin Gorbachev’u yerden yere vurarak iktidarı elde etti. Beni de ve başkanı olduğum hükümeti de çok ağır biçimde eleştirdi. Şimdi iktidarda ve daha fazla eleştiriliyor. Durumu da çok güç. Tek çıkış yolu parlamento ile yetkiler konusunda bir uzlaşmaya varmasıdır.
Aksi halde çok kötü durumlarla karşılaşacağız. Bütün bu kargaşa içinde bir de Moskova’nın Ankara’ya bakışı var. Son aylarda gittikçe garipleşen bir bakış bu.
Bir bölümü kıskançlık, öbür bölümü kuşku ve kaygı dolu bir bakış. Rusya toprakları içinde 14 ayrı Türk kökenli toplum var. Kimi özel bölge, kimi bağımlı ancak içten içe gelen bir kaynamada söz konusu. Herkesin bakışları da Ankara’ya dönük. İşte Rusya’nın en büyük kaygısı da bu. Sovyetler birliğinin dağılmasından sonra şimdi de Rusya’nın dağılması.
Türkiye bu haltlarla çok derine inen bir ilişki kurmak istemiyor. Kışkırtmaya girişmesi de tabi söz konusu değil. Ancak Rusya’da özellikle aşırı milliyetçi çevreler, Türkiye’nin Orta Asya Cumhuriyetleri ve Kafkaslar’da etkinlik sahasını yaygınlaştırmasını kaygıyla izliyorlar. Hele Bosna Hersek’te Sırplara karşı cephe alınması aynı çevreleri çok rahatsız ediyor. O tarihi düşmanlığı adeta geliyormuş gibi bir kaygıyla bakılıyor.
Türkler ne yapıyorlar diye, nereden kaynaklanıyor bu kaygı sizce? Türkiye’ye kaygıyla bakanlar giderek artıyor, korkuluyor. Bu büyük bir tehlikedir ve kısa sürede önlemelidir. Tek yolu da Rusya, Kafkaslar, Orta Asya Cumhuriyetleri ve Türkiye arasında sıkı bir ekonomik ve siyasal işbirliği kurulmasıdır.
Bazı çevreler Türklere dikkat edin diye uyarıda bulunuyorlar. Eğer üzerinde durulmazsa bu bölge patlar. Karabağ, Gürcistan ve Çeçen savaşlarını durdurmanın başka çaresi yoktur. Aslında bu kuşku dolu havayı dağıtmak için Düşüşleri Bakanı Hikmet Çetin’in ay başında Moskova’ya yaptığı güven tazeleme gezisi de aynı sonuç çıktı. Türkiye’yle ilişkin kuşku ve kaygıları yayanlar aşırı radikal yaklaşılırlar. Eski Başbakan Rişkov, Türkiye’yle ilişkilerin sağlamlaştırılması için en çok çaba harcamış liderlerden biri. Bu kuşkunun kaynağını her iki tarafta da buluyorlar. Hem Rusya hem de Türkiye sorumludur. Rusya’daki kaygı Türkiye’nin Orta Asya Cumhuriyetleri ve Kafkaslar’daki aktif bir politika uygulamasından kaynaklanıyor. Aslında bunu kimse yasaklayamaz. Hakikaten. Hatta bu yaklaşım diğer ülkelerin çıkarlarına da uykumdur. Ancak sorun sizin aynı yoğun çabaları Rusya ile ilişkilerde göstermemenizden kaynaklanır. Bunu gören Ruslar da Türkiye’den kuşkulanıyor. İlişkilerinizi dengele deniz mi sorun kalmaz. Türkiye, Rusya ile ilişkilerini geliştirmek için büyük çaba harcayan ülkelerin başında geliyor. Türk yetkililer bütün ısrarlara rağmen hala karşıdan yeterli yankı elde edemediklerini söylüyorlar. Zaten Yeltsin hükümetinin de Türkiye’nin niyetlerinden pek bir kaygısı olmadığını belirtiyorlar. Yine de bölgede Türkiye ve İran’ın faaliyetleri Moskova’da sürekli izleniyor. Dev komşumuz Rusya bir yandan kendini bir yandan da dış ilişkilerini düzenleme çabasında. Türkiye ile ilişkilerinde güvensizlikten çok yakın ve iyi niyete dayanan bir denge kurulması da
her iki ülkenin temel çıkarlarına çok daha uygun.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir