"Enter"a basıp içeriğe geçin

Sultan Süleyman’ın Alamadığı Çılgın Ülke MALTA ve Müthiş Hikayesi

Sultan Süleyman’ın Alamadığı Çılgın Ülke MALTA ve Müthiş Hikayesi

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=8H4U6E3Z-K0.

Sultanlar orayı almak istedi. Sokakları bugün bile bizim hikayelerimizle dolu. Akdeniz’in ortasında küçük bir ada ülkesi. Her sokağı, her caddesi ayrı bir macera.
Orası şövalyelerin ülkesiydi. Orası Kanuni Sultan Süleyman’ın hayalıydı. Şimdi ise Avrupa’nın en çekici yerlerinden biri. Malta. Bu duvarlara iyi bakın çünkü her tuğlasında biz varız. Akdeniz’de beş adadan oluşan Malta bugün yaşam standartlarının en yüksek olduğu yerlerden biri. Başkenti Valetta. İsmi nereden mi geliyor? Öğrenince şaşırabilirsiniz. Türklere karşı adayı koruyan Jan de la Valetta’nın adı verilmiş. Çünkü tarihlerindeki en büyük olay, adanın Osmanlı tarafından kuşatılmış olması. Çok ilginç izler ve hikayeler barındırıyor. İnanın bana dolu dolu bir video sizleri bekliyor. Bir zamanlar Türk ordusu burayı alabilmek için zorlu bir mücadele vermiş ama başarılı olamamıştı. Eğer başarabilseydik Avrupa’nın fethi için önümüzde engel kalmayacaktı. Öyle ki bizim yenilgi günümüz Maltalılar için bir kutlama tarihi olarak kabul ediliyor. Size Malta’yı anlatmadan önce Kanuni Sultan Süleyman’ın Malta hayalini anlatmak istiyorum. Tarih 1565. Osmanlı Devleti tüm Akdeniz’deki en büyük güç. Başta Kanuni Sultan Süleyman var. Dünya ona muhteşem Süleyman diyor. Fakat bir sorun var. Daha önce Rodos Adası’ndan gönderdiğimiz Senjan Şövalyeleri Malta Adası’na yerleşmiş ve Osmanlı gemilerine saldırılar düzenliyor. Bu saldırıların boyutu o kadar ciddi ki Osmanlı Sarayı’nın harem ağası, birçok Osmanlı valisi şövalyeler tarafından esir alınmış. Sonucunda da Osmanlı donanması Akdeniz hakimiyetini tekrar sağlamak için şövalyelerin merkezi olan Malta’ya geniş çaplı bir harekat düzenler. Önce Türk casuslar tacir kılığında girerek adada incelemelerde bulunur ve kuşatma başlar. Fakat Malta halkı ve şövalyeler kanlarının son damlasına kadar burayı savunacaklardır. Öyle ki şehrin surları da hem geniş hem de yüksektir.
Osmanlı askerleri zaman zaman şehrin merkezine kadar ilerlese de, sokak aralarında kanlı çatışmalar yaşansa da yaklaşık 6 ay süren kuşatma Malta’lıların zaferi ile sonuçlanır. Çatışmalar o kadar kanlıydı ki şövalyeleri esir alan Osmanlı askerleri onları haçlara çivileyerek denize bırakıyor, şövalyeler ise sulardaki toplardan gülle yerine esir alınan Türk askerlerini fırlatıyordu.
Savaş acımasız yüzünü göstermişti. Bugün Malta’nın her yerinde Osmanlı kuşatmasına dair izler görebilirsiniz. Örneğin bu tabelada bu bölgenin Sinan Paşa’nın işgali sırasında öldürülenlerin atıldığı bir mezarlık olduğu yazılı. Malta’nın neresine giderseniz gidin tarihlerindeki en önemli olaylardan biri olarak Osmanlı kuşatmasının izlerini göreceksiniz. Ya da sohbet ettiğiniz herhangi bir Malta’lı size kuşaktan kuşa aktarılan hikayeleri anlatacaktır. Malta, Senjan şövalyelerinin geliştirdiği ticaret ve mimarı ile bugünkü şeklini kazanmış ve şu anda Avrupa’nın refah seviyesi en yüksek ülkelerinden bir tanesi. Toplamda 5 adanın birleşiminden oluşuyor ve her bir yerleşim yeri ince ince işlenerek yapılmış.
Öyle ki Malta’da geçirdiğim bir hafta boyunca neyin fotoğrafını çekeceğimi bile şaşırmıştım. Örneğin bakın bu orta çağdan fırlamış gibi görünen yer Malta’nın Medina şehri. Game of Thrones izleyicileri dizideki birçok bölümün burada çekilmesinden dolayı Medina şehrini tanıyabilirler. Şehir hala yüzyıllar önceki gibi korunmuş ve bakımlı. İçeriye özel izne mensup birkaç araç dışında araç girişi yasak. At arabalar ise oranın bir parçası. Her yıl burada düzenlenen orta çağ festivalinde kendinizi modern zamanlardan kopmuş hissediyorsunuz. Malta halkı da bu tür etkinliklere büyük önem veriyor. Ülkede refah seviyesi yüksek olmakla beraber halk genellikle çok rahat ve çok sıcakkanlı. Orada tanıştığım bir abone bana, dünya 10 dakika sonra yok olacak olsa Malta’lılar yine gülmeye ve eğlenmeye devam ederler demişti. Çünkü halkın ekonomik sorunu yok. Ülkede suç neredeyse sıfır ve durum böyle olunca da insanlara sadece eğlenmek düşüyor. Ülkedeki askeri ücret 2022 yılı itibariyle 780 euro. Bu diğer Avrupa ülkelerine göre düşük bir rakam. Ama askeri ücretle çalışan bir Malta’lıya denk gelmeniz çok zor. İşçi sınıfını genellikle Filipinli ve Hintliler oluşturduğu için Malta’lılar daha yüksek seviyelerdeki mesleklere sahip. Aynı zamanda ülke online kumarında dünyadaki merkezlerinden biri ve öğrendiğime göre ciddi kazanç elde ediyorlar. Burası Valetta, ülkenin başkenti.
Malta’lılar buraya beyefendiler tarafından beyefendiler için yapılan şehir diyorlar. Avrupa’daki en renkli şehirlerden biri olduğu aşikar. Malta halkı dindar olduğu için hemen her köşede melek tasvirleri, aziz heykelleri var. Hatta evlerin pencerelerinde ve duvarlarında da İsa ve Meryem ana tasvirlerine sıklıkla denk gelebilirsiniz.
Neredeyse bütün evler ve kurum binaları yüzlerce yıl önceki gibi korunmuş ve insanlar buralarda yaşıyor. Sercan şövalyeleri tarafından şekillendirilen Valetta’nın inşaatında, Osmanlı kuşatmasında ele geçirilen birçok Türk esirde çalıştırılmış. Kısaca bu şehrin her kalesinde bizden bir hatıra bulmak kolay. Her gün belli saatlerde sembolik olarak turistler için top atışı yapılıyor.
Bu gördüğünüz yer ise Senjan Katerrali. Zemindeki şekillere dikkat ettiniz mi? Bunlar şövalyelere ait mezarlar. Bir çoğu Osmanlılara karşı savaşmış olan şövalyeler. İçeride muhteşem bir tablo var. Karavadjoz tarafından imzalanmış tek tablo olan Vafdizci Yahya’nın başının kesilmesi tablosu orijinal haliyle burada sergileniyor. Bu gördüğünüz yer ise Büyük Üstat Sarayı.
Osmanlı kuşatması sırasında üstün başarı gösteren Jean Parisotte Valetta’ya yapılmış. İçeride şövalyelere ve Osmanlılara ait sayısız eşya sergileniyor. Aynı zamanda ülkenin Cumhurbaşkanı’nın da çalışma ofisi. İlginçtir ki siz burayı gezerken birileri içeride ülkeyi yönetiyor. Malta halkının Avrupa’nın en dindar halklarından biri olduğunu söylemiştik. Öyle ki ülkede boşanma Katolik Hristiyanlığı aykırı olduğu için ancak 2011’de yasalara girmiş. Fakat buradaki dindarlık insanların kendi içlerinde yaşadığı tarzda bir dindarlık. Kimsenin kimseye karışmak gibi bir durumu yok. Herkes özgürce kendi halinde yaşıyor. Hem burada birçok Türk ile karşılaşabilirsiniz. Nasıl mı anlatayım?
Malta ülkenin önemli gelirlerinden biri eğitim alanı ve dil okulları ile ünlü. Malta bizden vize istediği için oraya turist olarak gitmek isteyip de gidemeyen birçok Türk, dil okulları aracılığıyla burada birkaç yıl geçirme şansına sahip oluyor. Gördüğüm kadarıyla en bilinen ve Türklerin en çok tercih ettiği dil okullarından bir tanesi Club Class Malta Dil Okulu. Her yaştan Türk burada.
Öyle bir dil okulu ki 5 yıldızlı otel mi okul mu anlamak bile zor. Çünkü Felton Monaylı. Bu da konaklamanın ve standartların yüksek olduğunu gösteriyor. Okulun açık yüzme havuzu ve sahunası bile var. Ayrıca Oxford Universities tarafından Malta’da tanınan ilk ve tek dil okulu da Club Class Malta Dil Okulu. Malta’ya gittiğimde burada eğitim alan Türklerle karşılaştım.
Ve hem fiyat açısından diğer okullara göre uygun olması hem de bünyesinde Türklerin de çalışıyor olmasından dolayı tanıtmak istedim. Eğer vizyadan dolayı Malta’ya tatile gidemiyorsanız ya da Avrupa’da dil eğitimi alarak çok çeşit ülkelerden gelmiş insanlarla sosyalleşmek istiyorsanız diye bu okulun iletişim bilgilerini ve internet sitesini video açıklamasına yazdım. Belki Malta’da güzel bir sene geçirirsiniz. Malta’ya girdiğiniz andan itibaren otomobillerin küçüklüğü dikkatinizi çekebilir. Sağdan direksiyonlu olan bu arabalar genellikle şehir sokaklarının yüzlerce yıl önce dar yapılmış olmasından dolayı insanlar tarafından küçük olarak tercih ediliyor. Mesela burası Birgu şehri. Malta’nın büyük bölümü gibi koruma altında olan dar ve ilgin sokaklarla dolu. Bu dar sokaklardaki küçük otomobilleri izlemek insana ayrı bir keyif veriyor. Birgu şehrinin sahil kısmında ise küçük bir balıkçı kasabası var. Luzuz adı verilen balıkçı tekneleri normal balıkçı teknelerine göre daha göze alıcı ve parlaktır. Binlerce yıl öncesine dayanan bir gelenekle teknelerin önüne eski Mısır’da koruma sembolü sayılan horusun gözü tasvir ediliyor.
Malta halkının dili maltaca ama herkes İngilizce de biliyor ve genellikle İngilizce konuşmayı tercih ediyorlar. Maltaca benim kulağıma İtalyanca gibi gelmişti ama bazıları Arapçaya da benzetiyorlar. Ayrıca önemli bir İtalyan etkisi de var. Bunu özellikle yemeklerde görüyorsunuz. Porsiyonlar devasa. Malta’lıların en sevdiği etkinliklerden biri uzun süren yemekler ve sohbetler.
Öyle ki ülkenin tarım ürünlerinin çoğu İtalya’dan et ve süt ürünlerinin önemli bir kısmı da Fransa’dan geliyor. Tabii ki GDO’suz ve doğal. Geçirdiğim bir haftada 4 kilo alarak Türkiye’ye dönmüştüm. Euro kullanıldığı için yemekler bize göre pahalı ama Euro ülkelerine göre çok uygun. Her şeyin doğal olmasından ötürü tavuğun, etin ve sebzelerin lezzetini hissediyorsunuz.
Türkiye’nin en zengin aileleri aynı zamanda Malta vatandaşı. Örneğin sabancılardan birçok isim Malta vatandaşlığına da sahip. En az 650.000 euro maliyetle Malta vatandaşı olabiliyorsunuz. Malta vatandaşlığınız varsa Avrupa Birliği üyesi bir ülke olduğu için dünya ülkelerine vizesi seyahat edebiliyorsunuz.
Türk zenginler servetlerini buraya taşıyarak Türkiye’de ödedikleri birçok vergiden muaf olabiliyorlar. Her şey o kadar doğal ki. Bakın tuz üretimi nasıl yapılıyor. Akteniz’in dalgalarıyla kayalıklarda biriken su sıcak mevsimde kuruyor ve tuz halini alıyor. Burada tuz üreten aileyle de tanışma şansını yakaladım.
Ülkede yoğun sanayi üretimi olmadığından doğası ve kaynakları temiz ve arı. Özellikle Malta’da üretilen gıdalar, kaynaklardan çıkan sular, adanın havası ve iklimi sağlıklı bir hayat için ömür uzatacak niteliktedir. Her yıl ada denizinden alınan örneklerde şehir merkezindeki denizin dahi neredeyse sıfır mikrop barındırdığı bilinmektedir.
Yetişen her ne olursa olsun temiz bir şekilde sofraya geliyor. Bu gıdalar sayesinde olacak 70 yaşında ölenler için çok genç ölçü dediklerini duyabilirsiniz. Ülkenin görsel zenginliği nedeniyle Hollywood tarafından da sıklıkla tercih ediliyor. Sadece Game of Thrones değil, Brad Pitt’in başrolünde oynadığı Truva,
Büyük İskender, Da Vinci’nin şifresi gibi sayısız film yine burada çekilmiş. Peki Malta’da sosyal hayat nasıl? Malta’da sosyal hayat oldukça çeşitli. Özellikle dil öğrenimine gelen öğrenci nüfusu ve Avrupalı genç turistlerin tercih ettiği bir yer Malta. Gündüz genellikle deniz turizmi ve kültürel geziler yoğunlukta iken,
akşamları da müzikli gece hayatı, kalabalık yemekler ya da gösteriler eğlence hayatının temelini oluşturuyor. Bir ada ülkesi olması nedeniyle deniz turizmi büyük öneme sahip. Ülkenin her yeri neredeyse sıfır kirlilik oranındaki plajlarla çevrili ve çok hoş sahil kasabaları var. Şok olmaya hazırlanın, bu sahil köylerinden bir tanesi çizgi filmlerde izlediğimiz temel reisin köyü.
Evet şu anda Popeye köyünü görüyorsunuz. Sık sık düzenlenen karnavalları da sosyal hayatın önemli bir parçası. Örneğin her yıl Nisan ayı sonunda düzenlenen Malta Hawaii Fişek Festivali, tüm dünyadaki en güzel görsel şölenlerden biri olarak kabul ediliyor.
Bir diğer önemli bir karnaval olan Malta Karnavalı ise 500 yıldan beri devam ediyor. Malta’nın bir de gizemli bir yanı var. Gördüğüm zaman beni merak ve heyecan içerisinde bırakan bir yan. Göbekli Tepe bulunana kadar dünyanın en eski tapınakları olarak bilinen Hakkarkin ve Minajra tapınaklarının yapımı milattan önce 4000 yılına kadar uzanıyor ve enteresan bir şekilde güneşe, yıldızlara göre konumlandırılmış. Öyle ki açılan deliklerden içeri giren güneş ışığı belli saatlerde belli noktalara uğruyor. Üzerlerinde yıldızları sembolize eden büyüklü küçüklü sayısız oyuk var. İlkel insanların yıldızlar ve güneşle böylesine bir bağ kurması ve bazıları 20 tona ulaşan dev taşlardan bu yapıları inşa etmesi insana gizem ve ürperti veriyor. Bence bir o kadar ilginç olan ise şekil olarak Göbekli Tepe’ye çok ama çok benziyor oluşları. Malta’nın bizim için bir önemli yönü daha var. Milli mücadeleden önce İstanbul’u 5 yıl kadar işgal eden İngilizler, İstanbul’da göze batan Türk vatanseverler için Malta’yı bir sürgün yeri olarak kullanmışlar. Ziya Gökalp gibi 147 Türk vatanseveri Malta’da uzun müddet sürgün hayatı yaşamış. Malta’da geçirdiğim günler benim için çok değerli ve verimliydi. Ben Roseli otelde kaldım.
Başkent Valetta’da merkezi bir konumda olmasından dolayı çoğu yere yürüyerek ulaşabilme şansım oldu. Şunu sizlere kesinlikle söyleyebilirim. Eğer turistik olarak ya da dil okulları aracılığı ile Avrupa’ya gitme şansınız olursa ilk tercihinizin Malta olması tavsiyesini rahatlıkla verebilirim. Ve eğer yolunuz oraya düşerse Malta kuşatmasından beri varlığını koruyan Türk şehitliğine de uğramayı unutmayın.
Umarım ben de bir daha giderim. Ben Engin Deniz. Kanalıma abone olmayı ve beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın.
Görüşmek üzere.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir