Yasser Arafat nasıl Filistin’in sembol ismi oldu?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=yBdIUrljIR0.
Ölümünden 17 yıl sonra Filistin Peril’in en tartışmalı ve şüphesiz en ünlü figürlerinden biri olmaya devam ediyor.
Birçok insan için Filistin bağımsızlık mücadelesinin sembolü. Vefatının doğal yollarla mı olduğu yoksa bir konfloya mı kurban gittiyse hala tartışılıyor. Takipçilerinin taktığı isimle Türkçe’de kurucu baba anlamına gelen Ebu Amar. Doğduğu isimle ise Muhammed Abdurrahman Abdürrahman Arafat el Kudva el Hüseyin’i.
Bu iki isimde pek çoklarınızda yabancı geliyordur çünkü biz onu kısa ismiyle tanıdık. Karşınızda Yasir Arafat’ın profili. Takvimler 7 Kasım 2013’ü gösterdiğinde uzun yıllardır birçok kişinin şüphelendiği veya inandığı bir şey
İsviçreli bir grup bilim insanının hazırladığı resmi raporlarla doğrulandı. Arafat’ın radyoaktif kimyasal kolonyumla zehirlendiği teorisini destekleyen kanıtlar var. Peki Yasir Arafat kim ve birileri neden onu zehirlemek istedi?
Adu Ammar ya zahir al-Arab Adu Ammar şafet nâr-ı lehat Her şeye en baştan başlayalım. Yasir Arafat 1929’da dünyaya geldi.
Araştırmacılar onun Mısır’ın başkenti Kahre’de doğduğunu söylüyor.
Arafat bağımsız Filistin mücadelesiyle çok küçük yaşta tanıştı. 1948 savaşı sırasında üniversiteyi bırakarak Filistin’e gitti ve İsrail’e karşı savaşan Arap kuvvetlerine katıldı. 1949’da ise Kahre’ye geri dönerek inşaat mühendisliği okudu. 1952’den 1956’ya kadar Filistinli Öğrenciler Birliği’nin başkanlığını yaptı.
50’li yılların sonlarındaysa Arafat Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi yani kısa ismiyle El Fethi’nin kurucumiyelerinden biri oldu. Bu noktada Arafat ve El Fethi’nin amacı İsrail tarafından ele geçirilen topraklar dahil olmak üzere tüm Filistin’de Filistin devletinin kontrolünü yeniden tesis etmekti.
Ve satakul la’lil ruku’l, la’lil istislam ve n’am lil kita’l. 1969’da Arafat çeşitli Filistin direnişçisi gruplarından oluşan ve FKÖ kısa ismiyle bilinen Filistin Kurtuluş Örgütü’nün başkanlığını devraldı. Bu olaydan sonra Arafat Filistin direnişini askeri çizgiden daha siyasi bir çizgiye kaydırmaya başladı. Arafat’ın bu siyasileşmesi karşılığını verdi ve 1974 yılında FKÖ Birleşmiş Milletler tarafından Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanındı. Arafat ise aynı yıl resmiyete devlet başkanı olmadan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap eden ilk sivil oldu. 1987 yılına geldiğimizde birinci intifada ilan edildi. Büyük bir askeri başarıyla 15 Kasım 1988’de Filistin bağımsızlık bildirisi yayımlandı ve bağımsız Filistin devletinin kuruluşunu Cezaeride ilan etti. Nihayetinde bu karar Filistin’e Batı Şeriat ve Gazeteki sivil işlerde kısmi kontrol sağlayan 1993 Oslo Anlaşmaları’na yol açtı.
Bu ilk resmi barış anlaşmasıydı ve dönemin İsrail Başbakanı İza Krabin Beyaz Sarayı’nın bahçesinde Arafat’ın elini sıktı. 1994 yılında Arafat 26 yıl sonra ilk kez Filistin’e ayak basıp özel yönetimini kurdu.
1998 yılında İsrail’den Filistin’e toprak devrini de içeren By River Anlaşması’nı imzaladı ancak işler umduğu gibi toz pembe gitmedi. 2000 yılında İsrail’i politikacı Ariel Sharon, Hudüsteki Harem-i Şerife provokatif bir ziyaret gerçekleştirdi.
Bu ziyaret ardından ise 2. intifada başladı. Arafat’ın tüm diplomatik çabalarına rağmen İsrail yıkıcı politikaları terk etmedi. 2002 yılında Arafat İsrail avlukası sebebiyle Ramallah’daki Mukata’ya hapsoldu.
Bu tarihten sonra İsrail hem askeri hem de diplomatik olarak baş edemediği Arafat’a daimi sürgün teklif etti. Arafat ise bu teklife Filistin’i terk etmektense ölürüm yanıtını verdi. Bu baskıyla Arafat yardımcısı Mahmut Ablası Filistin Başbakanı yaptı. 2004 yılında ise hasta olduğunu açıkladı ve tedavi için Fransa’ya gitti. Paris’te kaldığı hastanede yaşamını yitirdi. Arafat’ın ölümünün resmi nedeni büyük bir felçti. Ancak Fransız doktorlar hastalığının kaynağını belirleyemediklerini söylediler. Filistin’in hem diplomatik hem de askeri önderi olan Yasir Arafat’ın elbette ki pek çok düşmanı vardı.
Arafat’ın eşi Süha Arafat, Reuters’a verdiği demeçte suikast iddialarını onaylamasa da düşmanları olduğunu kabul etti ve eşinin kendisine çok yakın kişiler tarafından zehirlenmiş olabileceğini söyledi. İsviçre Öncülüğü’nde yapılan incelemede merhum lidere zehirli polonyum verilmiş olabileceğini ortaya koydu. Her geçen gün artan şüphelere rağmen Arafat’ın ölümünün bir suikast mı olduğu sorusu hala resmi olarak bir cevap bulabilmiş değil.
Kesin olan bir şey var ki, fikirler ölmüyor ve Yasir Arafat hala Filistin’in haklı mücadelesinde yaşıyor.
İlk Yorumu Siz Yapın