15 TEMMUZ 2016… BİR DİRENİŞ GECESİNİN ANILARI… MEDYA TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMLİ SAATLERİN ÖYKÜSÜ…
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=WpAa9ryrN6E.
Evet herkese yeniden merhaba. 15 Tevmuz 2016 gecesiyle ilgili konuşacağım. Çünkü benim 40 yıllar şan meslek hayatımın gururla hatırladığım ve büyük bir dönüm noktası olarak değerlendirdiğim bir gece ile ilgili anılarımı biraz da geleceğe ve torunlarıma, çocuklarıma miras kalsın. Genç meslektaşlara da birazcık günü geldiğinde millet için bir gazetecinin üstleneceği sorumlulukları tam olarak aktarması açısından örnek olsun diye biraz sohbet edeceğim sizlerle. Kısa. Ama bilin. Kendinize sorana kadar da izleyin. Ve nasıl bu işler oluyor zaman zaman onun takibini yapmanız açısından. Şimdi bizim Kanal 24’te 2016 yılında moderatör gece ekibimiz gayet kısıtlı bir ekipti. Sağ kolum
cahöz. Habercilikte zirve isimlerden biri gayet sağolgun yaşıyla da meslek hayatıyla da. O Azime Ural gayet başarılı bir prodüktör, editör. Enes Çıplak gayet başarılı bir prodüktör. Ki Azime ile Enes şu anda TRT Haber için çalışıyorlar. Bundan da gurur duyuyorum açık söyleyeyim. Böyle küçük bir kadromuz var. Gelinden gelen haberleri alıyoruz. Gece yaşanılan gelişmelerle birleştiriyoruz, harmanlıyoruz ve izlenilme oranı kanalın genelinden çok yüksek bir program yapıyoruz. Biraz da övünelim. Yani öyle. Öyle. Yapacak bir şey yok. Gerçeğe gerçek. Neyse enesinde adını
bile bilmediğim fakat hayatımda önemli bir yer kaplayan bir kuzeni var. Kuzen Enes’ten biraz genç, üniversitede okuyor. Akşamları taksiye çıkıyor İstanbul’da. Haziran 2016 idi sanıyorum veya Mayıs sonu Haziran başı. Neyse. İşit, Daesh. Yeşilköy havalimanına saldırdı biliyorsunuz. O gün yine ben çalışmalarımı yapıyorum. Enes geldi. Dedi ki abi benim kuzenim takside çalışıyor. Öğrenci Atatürk havalimanına şey bırakmış dedi. Fakat içeri tam girememiş. İçeriden silah sesleri ve patlamalar. Oğlum sen ne diyorsun? Daha hiç bir tane bile haber yok ajanslarda.
Tabii ciddi aldım. Çocuk birinci derece tanıklık olarak bildiriyor. Hemen yolladık işte canlı yayın ekiplerini falan. Hakikaten o kanlı baskını Türkiye ilk bizden öğrendi. Canlı yayına erken girdik falan filan. Böyle bir durum geldi geçti. Aradan bir bir buçuk ay geçti. Çok da uzun bir zaman değil. Biz yine böyle şeyden önce saat dokuz buçuk falan. Şeyde Tuncay Özlü oturmuşuz. Sohbet ediyoruz. Kahve içiyoruz falan. Ondan sonra Enes geldi yine. Dedi ki abi beni kuzen aradı dedi. Oğlum dedim eyvah. Yine neresi patlamış dedim. Yok dedi bir patlama falan yok da dedi. Bizim dedi kuzen Boğaz Köprüsü’nden geçerken dedi tank görmüştü. Ne tankı dedi. Tank dedi. Tank abi dedi. İki üç tane tank bir de askerler varmış dedi. İşte dedi Avrupa yakasını tutmuşlar falan. Oradan diyor yol zor gidiyormuş falan. Anlatıyor böyle. Tuncay’la göz göze geldik. E ben tabii yirmi yedi Mayıs bin dokuz yüz altmış ihtilalini beş yaşında yaşayıp gayet iyi hatırlayan bir kuşrağın elemanıyım. Bin dokuz yüz yetmiş birde on altı yaşındayım. Bin dokuz
yüz yaksan darbesinde üniversiteyi yeni bitirmiş. Yirmi dört yaşında bir adamım falan. Yani hayatımız zaten bunlarla geçmiş. Tank çıktı mı tamam duracaksın. Tuncay’ın da yaşayayım. Abi de olmaz dedi ya. Olur mu dedi. Tatbikat falan vardır dedi. Yani bir şey olmuştur dedi. Yani böyle bir
hikaye yok dedi yani. Olmaz. Oğlum dedim on beş Tevmuz günü, cuma akşamı millet boğaza yemeğe gidiyor. Şunu yapıyor, bunu yapıyor. Yaz vakti. Ne tankı ne tatbikati dedim. İbrahim dedim bizim haber müdürü. Güneş. Çok severim çocuğu. Selamlarımızı şöyle ileteyim buradan. Ondan sonra
dedim sana herhangi bir şey bıraktı mı? Yok dedi. Hiç böyle şey valilikten bir açıklama var mı? Yok. İyice huylandı. Beni dedim Melik Yiğite’yle bir bağlayın dedim. Melik başarılı bir gazeteci. Ankara temsilcimiz hatta taa yıllar önce iki bin yediydi galiba veya iki bin sekiz. Bizim gruba
temsilcimizin de ben sağlamıştım hani. O zaman ben Ankara temsilcisiydim onu almıştım. Hiç de pişman değilim. Başarılı bir genç. Neyse Melik dedim durumlar nasıl Ankara’da? Ne var abi dedi. Bir şey soracağım dedim ama dikkatli cevap ver ona göre dedim bunların. Nedir abi dedi. Hava da dedim. Helikopter bir uçak uçuyor mu? Abi uçuyor dedi. Helikopter çok uçuyor. Uçaklar da uçuyor
dedi. Kapattım. Melik dedim sen hemen büroya git. Ekibi çağır. Bir anormalite var. Boğazının ortasında tanklar var. Asker dedim boğazı kesmiş vaziyette. Bir şey dönüyor dedim. Tabii adını koyamıyorsun. Tuncay bu laflardan sonra dedi ki Arda abi dedi tecrübemiz gösteriyor ki burada askeriye de bir kontrol dışı bir durum var. Darbe midir değil midir sonra anlarız ama dedi. En azından birinci ordu müdahale eder dedik değil mi abi falan. Oğlum dedim sen şimdi bu kadar kakafoni içinde şey yapma. Biz tedbirimizi alalım. Ben dedi işte Murat Çiçek’i arıyorum. Onlar da tatilde yani millet tatile çıkmış. Temmuz ayı. İşte genel yayın yönetmeniyle genel koordinatör hatta dedim patronu da arayın. Patronu da arayın dedim. O zaman patronun Etrem Sancak patronu da
dedim. Bilgilendirin bir işler dönüyor burada falan. Ama ben dedi ben de bu arada Azim’i ve Enes de şeyi yürütüyorum. Yani canlı yayın ekibini çıkıyoruz falan. İşte böyle devam ediyor. Saat yirmi iki otuz falan olduğunda artık ben iyice emin oldum. Fakat bir türlü şey alamıyoruz. İngilizcesi feedback yani perde arkasında ne oluyor, ne bitiyor, bir şeyler oluyor ama ne falan. Ankara’da millik kimseye ulaşamıyor. Cumhurbaşkanı yok, ülkenin başbakanı yok. Ortada tanklar ve uçağın uçaklar var. Yani böyle de bir kaotik bir durum. Doğal olarak Tuncay’la ben yayını kesip giremiyoruz. Yani bir şekilde bir yerden bir şey alsak, bir işaret birine ulaşabilsek, desek ki evet darbe oluyor arkadaşlar ama falan dalacağız yayını. Ama şey değil. Çünkü ortalığı alevlendiririz bir yaz akşamı. Bizim dediğimiz gibi çıkmazsa da sorumluluğu yüksek. Hani milleti niye sokağa döktün derler. Neyse.
Ama artık 22.45-22.50 civarında iyice ortalık alevlendi. Biz de kanaat ettik ki iş kötüye gidiyor. Ben girdim, gravatı falan takmışım. Besmeleyle girerim. Besmeleyi çektik girdik stüdyoya. Oturdum yerime. Hiç ayakta açarım genelde. Direkt oturdum. Çocuklar dedim iki tane de şey var. Kameraman, reji. Hepsi genç. 20’li yaşlarında. 30’lu bile değil. Çocuklar dedim bir dakika beni dinleyin.
Hepsi dinliyoruz ağabeyleriler rejide. Şimdi dedim ben birazdan jenerik dönecek bir konuşma yapacağım. Bu konuşma benim geriye dönemeyeceğim bir konuşma şahsi. Aynı zamanda bu kurumun da geriye dönemeyeceği bir konuşma olacak. Çünkü sonuç itibariyle bu kurumun şu anda ekranda ben temsil ediyorum. Sizler gençsiniz. Bazılarınızın yeni evlendiğini bazılarınızın yeni baba olduğunu hepsini biliyorum dedim. Bana diyebilirsiniz ki Ardan ağabey ben de çok isterdim ama şu şu şu nedenlerden dolayı eşimin çocuğumun,
anamın, babamın yanına dönmem lazım diyen olursa Allah size inandırsın. Gönül koymadan alnından öpüp yollayacağım dedim. Çünkü dedim bundan sonra ne olacağını ben de bilmiyorum dedim. Ya öleceğiz belki yakalacağız.
Böyle bir durum mu dedim? Cevap ağabey soruna kadar seninleyiz oldu.
Ne zaman 15 deyemez olsa o gencecik reji odasında kameramanların, editörlerin hepsinin o cevabını hatırlıyorum. Millet olmak böyle bir şey. Millet olmak milletin dara düştüğü yerde önüne ardına bakmadan çıkar hesabı yapmadan,
güne geldiğinde saniyesi geldiğinde millet adına ölmeyi göze alarak hareket etmek demek. Rejen erik döndü. Kanal 24’ten iyi akşamlar ben Ardan Zentürk.
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yerleşmiş bir avuç cuntacının saldırısıyla karşılaştık diye başlayan bir cümleyle ben yayını açtım. Tesadüf ben yayını açtıktan 1-2 dakika sonra dönemin başbakanı Binali Yıldırım aynı cümlelerle açıklamasını yaptı ve ondan sonra direniş yayınımız,
direniş yayına 13 saat en az sürdü de 23 de sabah o Boğaziçi Köprüsü’nü şimdi şehitler köprüsü olarak anılan köprüyü tutmuş olan askerler böyle teslim olana kadar saat 6.44’tü.
Tam 7 saat 44 dakika o stüdyodan çıkmadım. Zaman zaman gençler ağabey çık bir su iç bir şey yap falan dediklerinde de bir daha bana bu stüdyodan çık derseniz hepinizin kalbini kıracağım.
Ben bu iş başladığı yerde bitmeden bu stüdyodan çıkmayacağım dedim. Hepsi şahittir. Lütfen onlar böyle çıkınca genç arkadaşım geldi.
Çok yorulmuştum açık söyleyeyim yani sonra eve gittim öğleden sonra dediler ki Arda abi bu akşam gelmesen yani şey hakikaten durumum vayı bütün vücudumun ağrıdığını hatırlıyorum yani bütün eklemlerim her yerim sanki böyle 42 km maraton koşsam o kadar ağır çekmezdim. Şimdi o gün Türk medyası açısından önemliydi. CNN türkü bastılar ama öncesinde şöyle bir durum oldu tabi helikopterle geliyorlar bunlar bizi de basmaya birden bire benim kameramanlar kayboldu ortadan.
Dedim yani bir vtr girmişti kameraman nerede dedim öğretmen dedi ki Hasan da yani dinliyorsa dedi ki Arda abi dedi Cem Uzan’dan bu binada dedi bir helikopter pesti miras kalmış dedi üstüde dedi bomboştu adamlar tam inecekti bizimkiler bir varil yetiştirmişler dedi.
Şimdi bütün güvenlik kameraman genç ne kadar adam varsa buldukları her şeyi dedi pistül üzerine koyuyorlar ki helikopterler inmesin diye dedi.
Nitekim o helikopterler CNN türkü indiler ve Ferhat Borat aldı o zaman genel müdür ben onu canlı yayına bağladım Ferhat dedim sakın çıkma canlı yayından ekrana da CNN türkün sabit kamerasını verdim sürekli Ferhat’a çünkü kendileri yayın yapamıyordu o sırada yani durmuştu yayın hak durumları.
Ferhat sürekli benim ekranım üzerimden Türkiye’ye mesaj verdi aynı durumu Gökay’la dönemin TRT genel müdürü Erol muydu Şen oluydu ya çok özür dileyerek söylüyorum çünkü hep ikisini de karıştırdım.
Neyse o da değerli bir arkadaşımızdır onunla da aynı şeyi yaptık ve dedik ki TRT’ye baskınında da yani hem CNN türk baskınında hem TRT baskınında Kanal 24 medyanın amiral gemisi gibi davrandı.
Bütün o baskınların atlatılmasında canlı yayınlarla falan ortaya güzel bir sonuç çıkardık İbrahim Kalın bağlandı.
Hande Fırat’a bağlanmadan önce biz Erdoğan’a ulaştık. Mersem Erdoğan zaten biz 9.5’larda bu darbe ile ilgili şeyleri aldığımızda Marmaris’te medyaya açıklama yapmış ama o günün Anadolu Ajansı yönetimi bunu vermedi bize.
Gelmedi bize o görüntüler. Gelse 9.5’ta yıkacağız ortalığı. Nereden öğrendik? 24 saat sonra Marmaris’te yerel bir meslektaşımız var değerli bir genç.
O Facebook’ta koymuş yani Erdoğan’ın o Marmaris’te yaptığı ilk açıklamayı ama bize Anadolu Ajansı’ndan gelmeyince biz nereden bilelim? Hande’ye bağlandı CNN Türkiye. Biz Osa’ya da yakalamıştık Erdoğan’ı. Ne dedi ki? Demiş ki bizzat Ethem Bey’e herhalde dedi ben Osa’da yayındayım. Ben şu anda CNN’e bağlanıyorum. Arda Abdullah Gül’e bağlansın demiş eski Cumhurbaşkanı.
Nitekim Abdullah Gül bağlandı. Sonra İbrahim Kalın bağlandı. MİT’ten bağlantımız oldu. Polat bağlandı. Yiğit Bulut bağlandı. Yani sonuç itibariyle hem halk hem canlı yayın hem yetkililerle topyekün güzel bir yayın yaptık.
Benim Twitter hesabımın sabitlenmiş şeyidir. Yaklaşık 10 saatlik bir yayın orada duruyor. Onun 7 saat 44 dakikası bana ait ve arkadaşlarıma ait. Halime Kökçe, Fatime Özkan, Sevinur Yeva, İlhami Işık bu arkadaşlarımız. Tesadüf bizimle beraberdiler olaylar olmaya. Çünkü bizden önceki bir programda kadınlar meclisi İlhami sonra geldi gerçi.
Kızlar yani ben öyle diyorum. Benim silah arkadaşım diye atlandırırım hepsini. Hanım arkadaşlarımız zaten bir önceki programdan bina içindeydiler. Galiba Halime Hanım başka bir şekilde geldi ama Fatime Özkan oradaydı. Hatta o programa görevli olan bir genç bayan ismini vermek bile istemiyorum. Biz burada canlı yayınlarla meydan muharebesi verirken içeride bir kanepe bulup uyumuş bir kadındı. Sonra gazetecilikten çekti gitti. Nereye gitti onu da bilmiyorum. Herhalde Amerika’ya gitmiştir. Böyle bir durumdu. Gurur gecemizdir. Medyanan 100 akı bir gecedir.
Genç meslektaşlarıma da şunu söylüyorum açık ve net olarak. Meslek hayatınızın bir noktasında bir seçimle karşılaşabilirsiniz.
O seçim bir stüdyoda tek başınıza kalma pahasına da olsa milletiniz vatanınız bayrağınız için gerekirse ölümü göze alarak tam bağımsız bir Türkiye yolunda kuvvay milliye ruhuyla hesapsız kitapsız geleceğe dönük olarak içten bile pazarlıksız görev yapmanızı gerektirebilir.
15 Temmuz 2016’da yapılmış olan yayınları belirli bölümlerine en azından iletişim fakültelerinde gazeteci olmayı arzu eden genç kardeşlerime hocalarının öğretmesi göstermesi lazım ki bir nesil gazeteci olarak bu bilinçte gelsin.
15 Temmuz 2016’ı benim çocuklarıma, torunlarıma ve soyuma bırakacağım bir gurur gecemdir. Bir adım geri atmam, kimseyle en ufak bir konuyu bile tartışmam.
Amerika Birleşik Devletleri Avrupa hattında planlanmış, NATO karargahlarında düzenlenmiş, İsrail ve Birleşik Arap Emirliklerinin desteğinde ve yapılanmasında yürütülmüş, Keriminin tam anlamıyla Türkiye’nin bağımsızlığını ve layık demokrasisini ortadan kaldırmaya hedefli işgal amaçlı bir saldırıdır.
Şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum. Gazilerimizi sevgi ve saygıyla anıyorum. Aci şifalar diliyorum. Evlatlarını bu mücadelede kaybetmiş değerli şehit ana babalarını en kalbi saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum.
Ve gençlere bir tek sözüm var, bu coğrafya belalı coğrafyadır. Gün geldiğinde görevinizi hakkıyla ve kuvvai milliye ruhuyla yapmanız gerekecektir. Hoşçakalın.
İlk Yorumu Siz Yapın