21. Bölüm | Seks ve Ölüm (Yeraltından Notlar)
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=XAp2C-_gMTI.
… Şimdi diyeceksin ki bu ne böyle, ne alaka bu kuş sesi? Mevzu şu, eskiden Hawaii adalarında yaşayan Kauai diye endemik bir kuş türü vardı. Bu kuşların dişisi de erkeği de birbirlerine söyledikleri şarkılarla ünlüydü.
Lakin ada nüfusu arttıkça ve gelen insanlar beraberinde fare, domuz ya da sivrisinek gibi başka hayvanlar getirdikçe……adadaki doğal seleksiyon bozuldu. Çünkü kuşlar nesiller boyunca bu hayvanlarla karşılaşmadığı için……onlardan bulaşabilecek bir hastalığa karşı bağışıklık geliştirmemişti. Ve özellikle sivrisinekler kuşlara sıtma ve frengi gibi hastalıklar taşıyordu. Derken küresel ısınmanın da etkisiyle bu kuş türü epey zarar gördü. Ve en sonunda geriye son bir tane Kauai kuşu kaldı. Bu erkek kuşun dişisine, olmayan dişisine seslendiği yeryüzündeki son ses kaydı ise……ada fotoğrafçısı olan David Boynton adında bir adam tarafından kaydedildi. Yani düşün, uzay boşluğu gibi devasa bir hiçliğe çağrı yaptığını ancak cevap verecek kimsenin, kimsenin kalmadığını düşün. Yalnızlığın birçok cümlesi, tanımı, resmi ya da fotoğrafı var.
Bu ise yalnızlığın sesi, müzeyidir benim için. Şimdi bir de bu gözle dinle. Bilmenin, öğrenmenin farkıyla dinle. Şimdi gelelim bu bölümün konu başlığına. Maslow diye bir psikolog var.
Onu ihtiyaçlar hirarşisi ismini verdiği piramitten hatırlarsın. Bu piramidin ilk basamağındaki temel ihtiyaçlar listesinde yemek, barınmak ve cinsellik vardı. Yani cinsellik seni her sabah yatağından kaldıran, yaşamına devam etmeni sağlayan en önemli detaylardan biri. Buradaki anahtar kelime ise libido. Türk dil kurumuna göre libido’nun tanımı şu. İnsan davranışlarının temelini oluşturan cinsel içgüdü. 8. bölümde uzun uzun Schopenhauer’dan bahsetmiştim. Schopenhauer, erkekler şöyledir, kadınlar da böyledir diyerek sadece üremek için tasarlandığımızı söylemişti. Bu arada erkeklerin her 7 saniyede bir seks düşündüğüne dair de bir dedikodu var ama yok daha memeler. Sonra Freud çıktı ortaya ve insanların bundan daha karmaşık bir yapıya sahip olduğunu, cinselliğin sadece üreme amaçlı bir eylem olmadığını söyledi.
Zechmond Freud’e göre hayatta iki önemli dürtü vardır. Yaşam ve ölüm dürtüsü. Yaşam enerjisi libido’dur. Ölüm dürtüsü ise yaşayan diğer canlı türlerinin aksine sadece insanlarda olan ölüm bilincidir. Yani hayatın temelinde seks ve ölüm vardır. Ki zaten yaşamın kendisi de seksin bir sonucudur. Şimdi gelelim Freud’ün en parlak öğrencilerinden biri olan Theodor Reik isimli psikoloğa.
Bu adamın aşk ve şehvet üzerine diye bir kitabı var. İlk çıktığında hem çok beğenilmişti hem de çok eleştirilmişti. Çok eleştirildi çünkü adam sevgi ve cinsellik kavramlarını ayrı ayrı ele alıyordu. Reik cinsel dürtü diyordu. Zevk ve doygunluk peşindedir. Oysa sevgi neşe ve mutluluk arar. Seks ayrım yapmaz. Bir kadın ya da bir erkek ister. Oysa sevgi mutlaka seçim yapar. Şu kadını ya da şu erkeği ister ve sevgi nesnesi olarak dönüp başkasına bakmaz. Çünkü doyuma ulaşıldıktan hemen sonra cinsel obje sıkıcı hatta önemsiz bir hale dönüşebilir. Oysa sevgi objesi için aynı şey söylenemez. Çünkü onda bir kişilik, bir karakter vardır. Dolayısıyla cinsellik, bencillikken sevgi daha kişisel bir ilişkidir. Belki de bu yüzden çok sevdiğim bir yazar olan Milan Kundera, var olmanın dayanılmaz hafifliğinde şöyle yazmıştı. Bir kadınla sevişmek ve bir kadınla uyumak iki ayrı tutkudur. Çünkü aşk çiftleşme arzusunda, yani sonsuz sayıda kadına kadar uzanabilecek bir tutku da duyurmaz kendini. Uykuyu paylaşma arzusunda duyurur. Yani tek bir kadınla sınırlı olan arzuda. Şimdi bu Reik denen adam, cinslerin duygusal farklılıkları konusunda çok kafa yormuş.
Eskiden avcı toplayıcı toplumlarda adam ne yapıyordu? Gidip en büyük hayvanı avlıyor, getiriyor. Sonra ortamdaki en güzel kızı tavlıyordu değil mi? Sonra ne oldu peki? Sanatı ve bilimi keşfettik mesela. Peki dünya tarihine baktığımızda, yerçekimini bulan, uçağı icat eden ya da uzaya çıkanlar falan neden çoğunluklu erkekti? Kadınların çalışmasına engel oluyorlardı da ondan. Doğru. 12. bölümde bu ayrımcılığı da anlattım. Ama Reik’e göre tek sebebi bu değildi
ve bir varsayım olarak şöyle yazmıştı. Bana göre erkeğin hemen doyuma kavuşturulması gereken cinsel güdüsü, belki de onun zayıf biyolojik doğasının bir ifadesi olan yaşam açlığıdır ve bu onun huzursuzluğunu açıklar. Kadının kendi kendinden daha hoşnut ve pasif doğasına karşın erkeğin huzursuz ve doyumsuz kişiliği, onu artistik ve bilimsel bir dürtüye, serüvenci ve arayışçı bir ruha, kısacası başarma eğilimine kadınlardan daha çok itebilir. Yani tabii ki Picasso o resimleri kadınlar için çizmedi ya da Shakespeare o kadar şiiri kadınlar onu daha çok sevsin diye yazmadı. Ama Reik’e göre libido’nun her şeyde olduğu gibi sanat üretimindeki etkisi de çok kuvvetliydi. Ki en nihayetinde sana bölümün başında dinlettiğim o kuş da dişisi için söylüyordu o şarkıyı. Yalnız burada bir parantez açacağım. Yazar libido’nun erkeklerdeki dönüştürücü ve yapıcı etkisinden bahsetmiş ama yıkıcılıktan söz etmemiş. Halbuki Dostoyevski’nin kitapları neden bu kadar iyidir biliyor musun? Çünkü onun kitapları insanın içinde her tür adiliğin en yüce duygularla birlikte bulunabileceğini kanıtlar. Bak bu Paul Tibbets, Hiroshima’yı bombalayıp saniyeler içinde 65 bin kişiyi öldüren pilot. Bu Hitler onu anlatmama bile gerek yok. Ya da bu Charles Manson. Ve gördüğün gibi bunlar da erkekti. Bilmem anlatabiliyor muyum? Son olarak bir de Oscar Wilde kulak verelim. O da demiş ki, hayatta her şey seks içindir. Seks hariç. Seks güç istenci içindir. Peki neden? Neden? Neden? Soruyorum. Gene alengirli bir cümle bu. Ama ben bu cümleyi şöyle yorumluyorum. Hani avcı toplayıcı toplumda, en güçlü avcı, en güzel kızı tavlıyordu ya. Şimdi de şu saçma sapan Amerikan dizilerinde mesela, okulun en sosyal ve en sportmen çocukları, gene okulun en popüler kızlarıyla çıkmıyor mu? Çünkü birlikte olduğun kişinin egonu da okşaması lazım anladın mı? Hani çift dediğin şey aslında iki değil de, üç kişiden oluşuyordu ya. Sen, Manit’an ve öteki, işte o öteki toplumdur.
Ve Manit’anın, toplum gözünde de bir değeri olmalıdır ki, senin güç istencini karşılayabilsin. Yani işin özü hep ego bunlar. Peki bir telefon bağlantımız varmış dinleyelim. Kanka bir soru mu olacak sana ya? Buyur. Ya benim kızı arayan çok kötü. Kitap falan okusam sence işler açılır mı? Yaş kaçtı senin? 26. Yani buna 16 sene önce falan başlasan iyiydi ama,
biraz geç kaldı sanırım. Olsun ama sonuçta niçenin de dediği gibi, öldürme yanacı güçlendirir beni. Evet ama süründürebilir. Olsun sonuçta kafkanla dediği gibi, benim kendimden başka hiçbir eksiğim yok. Sen nereden buluyorsun bu aforizmaları ya? Twitter’dan, bayağı yürüyor bunlar. Nasıl potansiye var mı sence bende? Arkadaşı alalım hatta. Ya bir dur ya bari yazar falan önerseydin okumalı.
Göteyle başlasan. Göte mi? Cevapsız sorulara geçelim. Üçünü de doğru bilene, gene hiçbir şey vermeyeceğim. 1. Aşağıdakilerden hangisi Sabahattin Ali’nin kitabıdır? A. Kürk mantolu Madonna. B. Parmak arısı terlikli Acun. C. Work work work Rihanna. D. Şakira Şakira.
2. Kadınlar şairlere aşık olur ama müteahhitlerle evlenir. Sözü hangi şaire aittir? A. Ali Ağoğlu. B. Muhsin Ünlü. C. Ece Ayhan. D. Ece Erken. 3. Bil mukabele ne anlama gelmektedir? A. Aramadığım yer kalmıyor seni. B. Sabahtan yatana kadar. C. Sanırım hep seni sevecek kalbim.
D. Bence de aynen öyle.
İlk Yorumu Siz Yapın