Linki kullanabilirsiniz https://youtu.be/HgSbSaQDRoU” target=”_blank” rel=”noopener”>30 Yaşına Gelmeden Yapılması Gerekenler | İlber Ortaylı Cahille Sohbeti Kestim videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için tıklayınız.
Bir insanın 30 yaşına gelmeden önce muhakkak yapmış olması gereken şeyler nelerdir? Coğrafyanız kitaptan hakikate dökülmüş olması gerekir. Herkes göçmen olmaz, bazıları olur. Onu bilmek zorundasın. Yani gıdanın pahalılığı Yunanistan’da da söz konusu, İtalya’da da söz konusu ama böyle bir şey görmedim. Gıda fiyatları, restoran masrafları hemen hemen Yunanistan’ın geçmişte neredeyse İtalya’yla falan yarışacak durumda. İlber hocam, iki dakika sonrasını tahmin edemediğimiz şu dünyada gelecek için planlar kurmak ne kadar mantıklı? Vallahi hiç plan kurmayıp yatmak daha tehlikeli onu söylüyorum. Daha yeni verdi utanmaz adam. Yeni görüyorum. Ya nasıl yeni verdim hocam? Yeni verdi, yok benden bahseden bir kitap kötü olamaz yani. Hocam hoş geldiniz. Sağ ol. Nasılsınız?
Sağ ol, çok iyiyim. Bir insanın 30 yaşına gelmeden önce muhakkak yapmış olması gereken şeyler nelerdir? Bir kere tabii spor işini halledecek. Yani bu maalesef çocuğun bilinçsiz olduğu devirlerde bizde ne devlet ne de ailesi buna çok diktat ediyor sistematik şekilde. Tamamen tesadüflerle veya çocuğun nadiren kendi aşırı isteğiyle gidiyor. Mesela bana kalırsa ki bütün az gelişmiş ülkelerde böyledir. Eskilim şampiyon olacak, bilmem Alpinist şampiyon olacak. İşte efendime söyleyeyim yüksek atlama da şampiyon olabilecek bir gövde, bir kabiliyet, bir zihin. Çünkü o zeka meselesidir aynı zamanda. Böyle bir çocuk futbol oynuyor, mahallede top koşturuyor. Yani niçin futbolcu da basketbolcu değil? Niçin futbolcu da eskilim şampiyonu veya yüksek atlamacı, pentatloncu değil? Burada maalesef ailenin, devletin, okulun sistematik olarak bu kabiliyetleri tespit edip götürmesi gerekir. Bu olmadığı için herkes top koşturuyor. Oradan kaç futbolcu çıkarsa bir, ikincisi herkes futbolcu olabilir mi yani o da ayrı bir şey.
İkincisi işte lisan. Lisanın işinin halledilmesi lazım. Bu da tabi gene bir düzen meselesi. Üçüncüsü de buna mümasil bir şeydir, musikiğdir. Çok kötüydü bu. Hatta Ankara ve İstanbul’daki insanlar piyano hocası olmadığı için doğru düz tahsil görmemişlerdi. Musikiğ derken neyi kastediyorsun? Bir enstrüman çalma kabiliyetini mi? Enstrüman çalma ve dinleme ve öğrenme. Allah’tan işte bu Sovyetler Birliği yıkıldı da o zaman şey geldi. Oradan bilhassa Azerbaycan, Kazan, Tataristan gibi yerlerden iyi müzisyenler ve öğretmenler geldi. Bill Kent’in akademisi bile öyle kuruldu. Şimdi o zaman toparlayacak olursak bir spor becerisi, alışkanlığı ve kültürü, iki enstrüman çalma becerisini de dinle. Öğrenmek, dinlemek, bilmek o erken yaşlarda olacak şey. Üçüncüsü lisan. Türkçe ve yabancı dil halledilecek.
Efendim sonra olmaz mı? Olmaz öğrenirsin unutursun. Peki 40 yaşına gelmeden önce? 40 yaşına gelmeden önce yapılacak hiçbir şey yok. Temel dünya bölgelerini gezmiş olmanız gerekiyor. Mesela? Coğrafyanız kitaptan hakikata dökülmüş olması gerekiyor. Yani bunlar tarih okuması, coğrafya okuması, hafıza isteyen bilgiler tamamlanmış olacak ve tatbik edilmiş olacak. Yani 40’ından sonra insana ancak sajes, hikmet, bilgelik dediğimiz şeye geliyor. Yani yaşlı insan, orta yaşlı insan, yaşlı insan güzel düşünmeye, sentez yapmaya, dengeyi bulmaya geliyor. Bu söylediğiniz mesela dünyanın temel yerleri merkezi yerleriniz ya. Bunlar mesela Paris, Londra, Roma, değil mi? Neresi olursa olsun niye Afrika değil, niçin? Sonrasında mı? Afrika değil tabii. Yani bu böyle. Fakat şimdi tabii şöyle bir şey var. İnsanların mesleklerine göre oluşmaları var. Kimse 40’ından sonra, 30’undan sonra hekim olamaz, mühendis de olamaz. Yani o işlerin de daha erkenden iyi bir matematik, tabiat bilimleri öğretisine tabi olarak. Yani oralarda iyi bir eğitim verebilirseniz veremiyorlar çünkü. Yani pek alakabiliyetli bir çocuk matematik hocası bulamıyor hayatında iyi yahut fizik, kimya öğretecek. Bunları yapan insanlardan da tabii böyle hekimler, mühendisler falan çıkıyor. Düğünüz gibi 20 yaşından evvel vatandaşımızı tamamlamak zorundayız. Şimdi siz dediniz ki dünyanın belirli merkezlerini görmüş olmak şart 40 yaşına kadar. Yani coğrafya bilginizi gerçeğe taşımanız lazım. İyi dediniz de hocam, şimdi mesela 4 kişilik bir ailenin bir hafta bir yere tatile gittiler diyelim. Karayolu ile kaldılar, herhalde yediler, içtiler, gezdiler, geldiler. 4 kişilik bir ailenin minimum 1 haftalık tatil bedeli kaç paraya gelmiş biliyor musunuz? Çok gelir Cem. 15’li 20 bin TL arası. Yani şimdi hayat şartları, gıdanın pahalılığı falan bir gerçek. Fakat başka bir gerçek daha var, burası tahılın ve sebzenin çok, tebzenin ve tahılın çok iyi yetiştiği bir ülke. Böylesi yok. Yani şimdi bana Ukrayna ve Rusya dediğin zaman buğdayla çavdar çıkıyor oradan. Senin alıştığın tipteki kara buğday bile iyi değil orada. Sebze falan, meyve falan yok öyle bir şey. Yani Ukrayna dediğin vişnoyu sat, vişne bahçeleridir. Elması şu kadardır, çeşit çeşit meyve yoktur. Sebzenin bilmem çok sınırlıdır, lahana ağırlıklı. Burada bir de alası sebzenin ve meyvenin yetişiyor. Sen şimdi böyle bir toprakta yiyecek bir kere pahalı olmaması gerekir. Nasıl olmaması hocam? Enflasyon rakamlarını gördün mü siz? Gördüm. Niye pahalı? Niye pahalı acaba? Madde bir bir kere her şeyden evvel politikayı iyi ayarlayamıyorlar. Yani köyde tarımı geliştirecek, tarım faaliyetini yürütecek nüfusu koruyamıyorlar. Buna mesela hepimizin çok hücum ettiği göçmen politikası da dahil. Herkes göçmen olmaz, bazıları olur. Onu bilmek zorundasın. İkincisi tabii ki meyvenin dağıtımında, sebzenin dağıtımında, satımında kesin kontrol olacak. O kontrol, belediye zabıtasının sopasıyla araya girmek değil, mekanizmalara ayarlayacaksınız. Kooperatifçilikleri, alım satımları bilmem nelere. Bu kadar pahalılık sorun iyidir. Tamam da hocam bu şimdi söyledikleriniz yeme içme gıda fiyatları. Peki tatile gitme fiyatı? Siz bu önceki bölümlerde anlattınız.
Ev kiraları. Gittiği zaman da olur, ev kiraları da olur. Şimdi bunun çaresi bütün dünyada tatili bir şekilde endividüel bir hale getireceksiniz. Kendinize yönelik bir şekilde götüreceksiniz. O şekilde gezeceksiniz. Yani uyku tulumuyla, karavanla bilmem neyle falan. Daha ucuz yerlerde kırsalda kalmaya çalışacaksınız. Mesela Türkiye artık yaylalara ve dağlara çıkmak zorunda yazın. Yürüyerek vesaire sporu geliştirmek zorunda. Böyle herkes alıştığı gibi, ilk aklına geldiği gibi gidip bir otele ve aşağıdaki restorana kapanırsa çok çabuk istismar piyasası doğuyor. Yani gıdanın pahalılığı Yunanistan’da da söz konusu, İtalya’da da söz konusu ama böyle bir şey görmedim. Görmedim yani ben size bunu açık söylüyorum. Yani gıda fiyatları, restoran masrafları hemen hemen Yunanistan’ı geçmiştir. Neredeyse İtalya ile falan yarışacak durumda. Bilal Buğra Genç sormuş size diyor ki, İlber hocam 2 dakika sonrasını tahmin edemediğimiz şu dünyada gelecek için planlar kurmak ne kadar mantıklı? Ya yatıp ya valla hiç plan kurmayıp yatmak daha tehlikeli onu söylüyorum. Durduğun yerde çürürsün, çürüp de yavaş yavaş çürürsün o da tatsızdır. Canın çıkar onun için siz yine bir planlar kurmanızı tavsiye ediyorum. Yani yoksa hakikaten oturup da beklenecek bir yer değil. Ben size söyleyeyim 15. yüzyılın İtalya’sında oturup beklesen iyi olurdu. Güzel manzaralar var, güzel resimler var, hakiki sebze, gıda var, mantar toplar yersin en iyisinden. Şimdi mantarların bile canı çıkmış vaziyette endüstriyel kirlilik. Ve bir şey yapmamak hakikaten üstüne sıçrayan kıvılcımı, koru, ateşi atmamak gibi bir şey çok kötü. Onun için plan yapmak zorundasınız. Ya nasıl bu cendereden çıkarım, memnun olmadığım konumumdan falan bunu düşüneceksiniz. Ayşenur Kabah size bir soru sormuş. Diyor ki, İlber hocama sorum değerli büyük gazeteci, kıymetli yazar, usta, entelektüel, bilge kişilik. Kim ben bahsediyorum size? Ben bilmiyorum, kim o? Bunların hiçbir tanesi söylemiyor tabii.
Candaş Tolgaş’ın liyakat kitabını okudu mu? Okuduysa görüşleri nedir? Sana mı diyorum bunu? Aferin kız seni beğendi, aferin. Hayır bunların hiçbir tanesi demiyorum, ben uyduruyorum. Yani o baştaki sıfatların hiçbirini söylemiyor. Ayşenur Hanım direkt kiseyi sormuş ama. Candaş Tolgaş’ın liyakat kitabını okudu mu? Okuduysa görüşleri neler diye soruyor. Daha yeni verdi utanmaz adam, yeni görüyorum. Ya nasıl yeni verdim hocam? Yeni verdi, yok ben böyle bir kitap masamda görmedim. Ya oradakiler sana sabotaj yapıyor. Herhalde güzel gidiyor. Beni de kullanmış bir kere. 3-4 yerde siz de varsınız. Tabii ya benden bahsedeyim bir kitap kötü olamaz yani mümkün değil. Kitabı yazma gerekçelerinden bir tanesi de sizsiniz hocam. Sizin bu liyakat, özellikle Türkiye’deki nepotizm meselesiyle ilgili yaptığınız tespitler ve gösterdiğiniz istikamet araştırmaya sevk etti. Elinizdeki kitap şu anda kendimi mutlu hissediyorum. 5. baskısına giriyor. Siz sağ olun daha okumamışsınız ama. Kitap 5. baskıya giriyor. İşte resimlerinden belli değil mi? Şunu koyan, şu karikatürü. Evet, korkunç. Geneviz Kalesi bu, Geneviz Kalesi. Herhalde böyle bir şey yapmıyor. Genevizliler herhalde böyle bir kale yapmıyor. Restorasyona bak. Korkunç bir şey değil mi hocam? Ya bunu Hollywood’daki bulamaz vallahi. Konuşan kale burcu gibi. Hani var ya karton filmler. Ondan sonra buradan da zaten çıkmış Deniz’den biri de onlarla konuşuyor. Ya ama hocam korkunç bir şey değil mi? Sonra şuraya bak. İstanbul’da bu manzara biliyorsunuz. Zavallı getirmiş buraya. Cami modernize etmiş yani. Hangi sivri kafalıdır bu herif?
Göz kanatan liyakatsizlik o bölümün başlığı. Yani tarih ve özellikle restorasyon alanında bu işi yapanlar ne kadar bilgisiz. Tabii çok kötü. Kim bilir kimin akrabası hocam o işi yapan? İhaleler. Onlar oraya giriyor. Birbirlerini destekliyor. Onun yağcısı falan. Fakat yani neticede ortaya çıkan şeyleri görüyorsunuz. Bozulan bir mozaik. Yani çok kötü. Bozulan bir mozaik ve olur olmaz şeyler. Hocam benim kitabımın reklamını yeteri kadar yaptık. İstiyorsanız yapmayalım daha fazla. İtici olmayan çok teşekkür ederim. Ama okuyun lütfen. Okuyun. Hatta okuduktan sonra da üstüne konuşalım. Kafa TV Yarı Cahil’le Sohbeti Kestim programı devam edecek. Abone olduğunuz takdirde görüşeceğiz.
İlk Yorumu Siz Yapın