400 Yıldır Hiç Değişmeyen Tarikat – AMİŞLER
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=ytyF7yfdr2U.
Amerika’nın ortasında ilginç giyimli bu insanlarda kim? Onlar Amişler ve ortaçağı hayatı sürdüren ilginç bir tarikata mensuplar ve Türkiye’ye de çok derin sıra dışı bir bağları var. Amişler aslında Avrupa’da ortaya çıkan Hristiyan bir grup. Ancak 1600’lü yıllarda gördükleri baskılar nedeniyle Amerika’nın Pensilvanya bölgesine göç ederek burada komün bir yaşam kurdular. O kadar içlerine kapanıklar ki İngilizceyi bile tam olarak hakim değiller. Kendi aralarında hala Almancan’ın Kuzey Lehçesi ile konuşuyorlar. Teknolojinin insanlara dünyayı sevdirdiğini düşündükleri için kesinlikle kullanmıyorlar. Elektrik yok. Akşam olunca mum ışığında oturuyorlar. Kadınlar çamaşırları ve bulaşıkları ellerinde yıkıyor. Otomobil yerine ulaşım için at arabası ya da bisikleti tercih ediyorlar. Hiçbir evde telefon bulunmuyor. Sadece her köyde bir tane var ve o da ancak acil durumlarda kullanılmak üzere bekletiliyor. Eğer bıyıksız ama sakallı bir erkek görürseniz bilin ki bu o kişinin evli olduğunun işaretidir. Sosyal hayatlarında iş bölümüne dayalı bir yaşam felsefesine sahipler. Bu anlayışa göre erkekler tarım yaparak ev ihtiyaçlarını karşılamakla görevli, kadınlarsa aile ve çocuk işleriyle.
Amişler enteresan bir şekilde askerlik, politika ve vergi vermeyi reddettikleri için bir dönem Amerika’da baskı altında tutuldularsa da halkında desteğiyle kendi yaşam tarzlarını korumayı başardılar. Kesinlikle vergi ödemiyorlar. Askerlik yapmadıkları gibi savaşlara karışmayı, hatta savaşlar üzerine konuşmayı bile reddediyorlar. Eğer bir Amiş köyüne giderseniz fotoğraflarını çekmenizden rahatsız olduklarını görebilirsiniz.
Çünkü inançlarına göre İncil’de resim yasak olduğu için fotoğraf çekilmek doğru değil. Çocukların erken yaşta yaşam tarzlarına alışmaları gerek. Çünkü çoğu Amiş genci 18-20 yaş arasında evleniyor. Fakat 18 yaşına geldiği zaman çocukların Amiş olup olmamasına kendilerinin karar vermesine müsaade ediliyor. Kesinlikle kendi cemaatleri dışından biriyle evlenmek yasak. Evlilikler genellikle görücü usulü ya da gençlerin pazar hainlerinde tanışıp anlaşmalarıyla gerçekleşiyor. Bunun dışında kız ve erkeklerin bir araya gelmesi yasak. Bekar olan kızlar siyah başörtüsü, evli olanlarsa beyaz başörtüsü takıyor. Ve her evde en az 7-8 çocuk var. Çünkü onlara göre çok çocuk bereket demek. İsa peygamberi marangoz olmasından dolayı bu mesleği çok geliştirmişler.
Dünyanın en iyi marangozlarından oldukları kabul ediliyor ve yaptıkları ürünlerde çivi ya da vida yok. Özelliği ise geçmeli şekilde tasarlanmış olması ve Amerika’da çok pahalı fiyatlara satılıyor. Amişlerin Türkiye’yle de derinden gelen duygusal bir ilişkileri var. 1600’lü yıllarda Avrupa’da katolikler tarafından öldürmeye başlandıklarında cemaatin önemli bir kısmı İstanbul, İzmir ve Kars’a yerleşmişler.
Dönemin padişahları onları memnuniyetle kabul etmiş ve Osmanlı Devleti’nin istedikleri yerinde yaşama özgürlüğü sunmuş. Burada yerel alp tarafından çok sevilmelerine rağmen İstanbul, Kadıköy, Hasanpaşa civarında yaşayan amişlerin öldürülmeye başlanması üzerine ülkemizden de gitmek zorunda kaldılar.
Bugün Kars kaşar peyniri olarak bildiğimiz ve tadına doyamadığımız lezzet İsviçre’den gelip Kars’a yerleşen amişlerin Anadolu’ya bıraktıkları izlerden biridir. İzmir’den Amerika ve Kanada sınırına yerleşen amişler burada İzmir’in antik ismi olan Simir’in adında bir de şehir kurdular. O bölgeye gidecek olursanız Türk olduğunuzu duyduklarında sizi daha içten karşılayacaklardır.
Amişlerin çıkış noktası İncil’deki dağdaki vaiz bölümüdür ve kendi yaşamlarını orada yazanlara göre düzenlemeye çalışıyorlar. İncil’in etkilendikleri ve hayat fâsifesi olarak belirledikleri bölümü ise şöyledir. İsa kalabalıkları görerek dağ çıktı. Oturduktan sonra öğrencileri yanına geldi. Onlara seslenip şöyle ders vermeye başladı.
Ne mutlu ruhtan yoksun olanlara göklerin egemenliği onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara onlar teselli edileceklerdir. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara onlar yeryüzünü miras alacaklar. Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara onlar doğrulacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu yüreği temiz olanlara onlar tanrıyı göreceklerdir.
Ne mutlu zulüm görenlere göklerin egemenliği onlarındır. Göze göz dişi dişlendiğini duydunuz ama ben size diyorum ki kötülüğe karşı kötülükle cevap vermeyin. Sadece bizi sevenleri seversek sevginin ne anlamı kalır? Dünyadaki bütün din ve cemaatler yayılma amacı güder. Fakat amişlere göre inanç, bireylerin özgür tercihi olmalı.
Bu nedenle insanları herhangi bir dine davet etmeyi yanlış bir davranış olarak kabul ediyorlar. Eğer bir yabancı amiş olmak isterse genellikle kabul etmiyorlar. Çünkü ilkel bir hayatı yaşamak diğer insanlar için zor. Ama yine de kendi içlerini alıp uzun bir süre sınava tabi tutuyorlar. Eğer yaşlılar heyeti ikna olursa yeni kişi de amişlerin arasına katılabiliyor. Çok zor bir süreç.
Kendi hallerinde yaşam süren mezhepteki herkes sade bir giyim tarzına sahip. Makyaj yapmanın ve gösterişli şeyler giymenin günah olduğuna inanan kadınların yaşamlarını, eşlerine hizmet etmeye ve çocuk yetiştirmeye adadığı biliniyor. Aynı zamanda hiçbirinin sosyal sigortası da yok. Hasta olanlar kendi içlerindeki ilkel yöntemlerle tedavi ediliyor. Ancak çok önemli bir durum olursa hastaneye gidebiliyorlar. Ve hastane masrafları cemaatin kendi içinde topladığı ortak parayla ödeniyor. Onlarda ortak para çok önemli. Çünkü her şey imece usulü işliyor. Örneğin evlenen gençlerin evleri bütün amiş köyünün ortak çalışması ve ortak harcaması ile inşa ediliyor. Ayrıca at arabası kullandıkları için Amerikan hükümeti onlara özel trafik kuralları da uyguluyor. Mesela onların köylerini çevreleyen yollarda hız limitleri var. Otomobiller yavaş ilerlemek zorunda ve korna çalmaya da müsaade yok. Sonuçta atlar ürkebilir ve kötü sonuçlar olabilir. Amerika’da sivil silahlanma büyük ölçüde serbest. Yine de amişler silah satın almıyorlar. Şiddet karşıt oldukları için sembolik olarak kürek kullanıyorlar. Amişleri modern toplumlardan ayıran en önemli özellikleri ise eğitim konusundaki katı tutumları. Lise eğitimi almanın dünyevi zevk ve hırslara sürükleyeceğine inanan amişler sadece 8 yıllık bir eğitimin yeterli olduğuna inanıyorlar. Bu 8 yılı da kendi kiliseleri tarafından işletilen, okuma yazmanın yanında İncil derslerinin verildiği, genellikle bir odalı ve yine bu okullarda okumuş 16-17 yaşındaki genç kızların öğretmenlik yaptığı okullarda alıyorlar. ABD kanunlarına aykırı olan bu durum 1972 yılında amiş çocuklarının 8 yıllık eğitimin ardından okulu bırakmamaları ve eğitimlerine devam etmeleri için bir dava açılmasına sebep olmuş. Halkın da desteğiyle mahkeme bu azınlığın lehine karar vermiş ve 8 yıldan fazla okumak istemeyenlerin eğitimini sonlandırmalarına izin verilmiş.
Buna rağmen bazı modernist amişler çocuklarının okumalarından yana oldukları için ait oldukları topluluktan herhangi bir baskı görmeden çocuklarını okula göndermeye devam etmişler. Aslında yaşadıkları köyler turist takımına uğruyor fakat bundan pek memnun değiller. Sürekli tarımla uğraşmaları gerektiği için bir de turistlere vakit ayırmak onları yoruyor.
Ama özellikle dünyanın en ünlü reçel, peynir ve %100 doğal sebze meyve yetiştirecilerinden oldukları için insanlığa onların ürünlerini alabilme amacıyla köylerini akın ediyorlar. Şu anda nüfusları 300 bin civarında ve yoğun üremelerinden dolayı 2026 yılında 500 bini geçecekleri düşünülüyor. İşin enteresan kısımlarından biri de amişlerin 18 yaşına gelen çocuklarına amiş olmak ya da olmamak arasında özgür bir seçim sunmasına rağmen gençler arasında seçimi cemaatten yana yapma oranı %95. Belli ki izole ve ilkel yaşantı cemaatin gençlerini de kesinlikle tahmin ediyor.
Sonuçta kolay bir hayat değil. Televizyon yok, oyuncak yok, bilgisayar, internet, araba, facebook, instagram, makyaj yok. Sosyal hayatında kendi aralarında konuşabilecek dedik konular bile çok sınırlı. Oyuncakların hepsi el yapımı ve hiçbirinde yüz yok. Oyuncak bebeklerin suratları boş bırakılıyor. Giyeceğiniz kıyafetlerinizi bile elde dokunmak zorundasınız. Sabahın ilk ışıklarında uyanıp marangozluk, demircilik gibi işleri aksatmadan yapmak işten bile değil. Sonuçta bir gün bile hayvanlarla ilgilenmemek birçok soruna neden olabilir. Bu nedenle sıkı disiplinli ve düzenli bir çalışma hayatları var. Kasabalarında polis yok, belediye yok, siyasi parti kuruluşları yok, yönetici yok. Her şey cemaatin kurallarına göre yaşlılar ayetinin yönlendirmesiyle yapılıyor. Müzik dinleyebileceğiniz CD ya da kasetçalar yok. Sadece dini şarkılar söylenip çalınıyor. Bunlar da canlı performans olarak kilisedeki hainlerde yapılıyor. Tatile çıkmak istediklerinde ise ancak at arabasının onları götürebileceği kadar ileriye gidebiliyorlar. Ve kimse de New York sokaklarında atlarla dolaşıp dikkatleri üzerine çekmek istemez sanırım. Yine de küreselleşen dünyamızda böylesine barış sever ve dünyanın tüm dertlerinden uzak,
ilkel hayata mensup marjinal küçük grupların varlığı insanlık için sosyolojik birer değer olduğu kesin. Daha fazla içeriye ulaşabilmek için kanalıma abone olabilir, beni Instagram hesabımdan da takip edebilirsiniz.
İyi seyirler.
İlk Yorumu Siz Yapın