"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ayasofya’nın Sırları – 1500 YILLIK TAPINAK

Ayasofya’nın Sırları – 1500 YILLIK TAPINAK

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=0uoqv5y7Q3Q.

Ayasofya. Anlamı kutsal bilgelik. Gizli geçitleri, sembolleri, ilginç melek tasvirleri ve birçok inanca konu olmuş olan rivayetleriyle günümüzde hala büyük bir sır küpü. Hazırlanın. 1500 yıllık bir maceraya çıkıyoruz. İnşaatında 10.000 işçi, 5 yıl boyunca ter döktü. 537 yılında ibadeti açıldığında ise o güne kadar yapılmış en büyük tapınak ortaya çıkmıştı. Hatta İmparator Custanius’un Kudüs’teki Süleyman Tapınağını kast ederek ”Ey Süleyman, seni geçtim.” dediği rivayet edilir. Uzun yıllardır Ayasofya’nın altında yeraltı tüneli olduğu iddia ediliyordu. 1998 yılında ilk defa bu tünellere giriş yapıldı ve kayıtları tutuldu. Gerçekten de bu tüneller ilginç bir sarmalım parçalarıydı.
Hatta Dan Brown’ın kitaplarına dahi konu oldu. Tünellerin bazı bölümleri o kadar dar ki ilerlemek için sürünmeniz gerekiyor. Ve gittikçe daha büyük mekanlar, gizli yazışma odaları, bir takım kimlere ait olduğu hala şüphe içeren mezarlar ve kripto odaları var. Yerin 30-40 metre altında dahi ilerlemeye devam eden tünellerin en ilginç tarafı ise yönünüzü kaybederseniz bir daha kolay kolay bulamayacak olmanız.
Şu an bu tünellerin nerelere kadar uzandığı bilinmiyor. Çünkü birçok gizli geçit, şehir Türkler tarafından kuşatıldığı aylarda kapatılmış. Dan Brown’ın Cehennem isimli kitabında şöyle bir cümle de geçiyor. Haini Venedik lükasını ara, o ki atların başlarını kesti. Haini Venedik lükası kim mi? O adam Henrikus Dandolu. 1204 yılında, bizden 250 yıl önce İstanbul’u almıştı. Şu anda mezarı Ayasofya’da bulunmaktadır ve yürürken muhtemelen onun kemikleri üzerinde dolaşıyorsunuz. Dandolu’nun mezarında onun kişisel eşyaları ve zırhı da vardı. Fatih Sultan Mehmed ise bilindiği gibi bir resim hayranıydı ve özellikle İtalyan ressamlara çok değer verirdi. Dandolu’nun zırhını ve bazı eşyalarını da kendi tablosunu yaptırdığı İtalyan ressam Bellini’ye hediye etmiştir. Bu gördüğünüz bir Seraphim Meleği. Pek de sevgi dolu baktığı söylenemez. Yüzü kapatılmadan önce onu en son Sultan Abdülmecit ve restorasyon yaptırdığı İsviçreli mimar Gaspar Fossati görmüştü. 6 kanatlı Seraphim Meleğinin cennetin bekçilerinden olduğuna inanılıyor.
Meleğin yüzündeki ürkütücü ifadenin en etkileyici yönü ise hangi tarafta olursanız olun sizin gözlerinize bakıyormuş gibi durmasıdır. Evliya Çelebi’nin Seyahat Namisi’nde anlattığına göre o yıllarda henüz birçok resmin üzeri açıkmış ve seyredenlerin hayretten parmakların ısırdığını yazmıştır.
Peki İstanbul’un 15 tılsımı olduğunu duymuş muydunuz? Romalılar süreç içerisinde İstanbul’u inşa ederken farklı amaçlarla şehrin çeşitli yerlerine tılsımlar yerleştirmişler. Örneğin Çemberlitaş bu tılsımlardan biridir. Ya da Arkadius Sütunu. Bugün Cerrahpaşa’da bulunan sütun Evliya Çelebi’nin de seyahat namisine konu olmuş. Çelebi’nin anlattığına göre sütunun tepesindeki peri yüzlü heykel yılda bir kez feryat figan bir çığlık koparıyor ve çevredeki bütün kuşlar ölüyormuş. Tabii ki Evliya Çelebi’nin mitolojik efsaneleri zaman ve mekan içinde kurgulaştırdığı bilgisini de unutmamak gerekiyor. İstanbul’un 14. tılsımı olarak bilinen diğer önemli tılsım ise Ayasofya’nın içindeki, üzerinde Azrail, Cebrail, İsrafil ve Mikail kabartmaları bulunan dört sütunlu anıt.
İnanca göre Cebrail kanat çırpıp bağırınca, doluda bolluk, İsrafil kanat çırpınca, batıda kıtlık yaşanırmış. Mikail kanat çırpınca kuzeyden bir kahraman çıkar, Azrail kanat çırpınca tüm dünyada veba salgını olurmuş. Fakat işinde garip bir kısmı var. Bu tılsımlar dünyadaki ley hatları üzerine yapılmış. Ley hatları, dünya üzerindeki bir nevi manyetik çizgilerin geçtiği noktalardır. İyi ve kötü enerji noktaları olarak bilinen, paralel ve meridyenler benzeri sistemlerdir. Örneğin Giza piramitleri, tarihin önemli tapınakları ve İstanbul tılsımları bu ley hatları üzerine kurulmuştu. Daha da garibi ise, ley hatlarının ilk defa 1920’de tartışılmaya başlandığı gerçeği. Ancak ley hatları üzerinde bulunan dünyadaki diğer büyük tapınaklar ise binlerce yıl önce paganlar tarafından inşa edildiler. Bunu nasıl bilmişlerdi acaba? Burası bir Hıristiyan tapınağı olarak yapıldı. Ancak inşa edenlerin hala pagan inanışlarından kopamadığı da bariz ortada. Örneğin bazı yerlerine işlenmiş Poseidon’un üç başlı yabasını görebilirsiniz. Bunun yapıyı depremlerden korumak amacı güktüğü düşünülüyor. Tapınağın içinde bir de kutsal kâsiye tasviri var. Kutsal kâsiye Hıristiyanlığın en önemli mitlerinden biridir ve kimilerine göre Ayasofya’da saklanmış hatta Ayasofya’nın kendisi kutsal kâsedir. Ayasofya sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda semboller dizgezidir. Örneğin mimarisi kare olarak tasarlandı. Kare, dünyayı ve yeryüzünü sembolize ediyor. Duvarlardaki resimlerde kutsal kişilerin kare kutulara bastığını görüyoruz. Bunun anlamı, ayaklarım yerde başım ise gökte demektir.
Zaten kubbe, dünyayı saran gökyüzünün sembolüdür. Bakın burada bir şeyler yazıyor. Bizanslılar da Osmanlılar da bunu mermerde oluşan çatlaklar sanmışlardı. Fakat aslında orada Haldın buradaydı yazıyor. Haldın İstanbul’a gelmiş olan bir viking komutanı. Muhtemelen bir pagandı Hıristiyan ayinini izlerken sıkılıp bıçağıyla bu yazıyı kazıdı. Ve ancak günümüzde okunabiliyor. Bir de Ayasofya hakkında uydurulan onlarca gerçek dışı hikaye var. Madem işin gizemli noktalarını inceliyoruz, bunlara da bakmak tarafsız bir gerçeklik oluşturacaktır diye düşünüyorum. Ayasofya’nın kapısının Nuh’un gemisinden getirilen tahtalardan yapıldığı inancı günümüzde hala yaygındır. Fakat aksine Ayasofya’da kullanılan ahşap malzemeler genellikle Kuzey Afrika’dan getirilen meşe ağaçlarından yapılmıştır. Bu inançlar sadece Bizanslı ortodoks Hıristiyanlar için değil Müslümanlar için de günümüze kadar ulaşmış inançlardır. Ayasofya’nın inşaatı o devir için imkansız gibi görünen bir sürede yani 5 yılda tamamlanmış. Rivayete göre bu, inşaatta çalışan binlerce işçinin yanı sıra manevi işçilerle yani cinler, devler ve perilerle başarılmış. Süleyman Peygamber’in emriyle işte bu devler, periler, cinler, Kaf Dağı’ndan çeşit çeşit renkli mermer sütunlar kesip getirmişler. İşte Ayasofya’nın sütunları da bunlarla yapılmış.
Devlerden biri de benim de burada izim kalsın diye mermere vurarak orada elinin izini bırakmış. O iz hala Ayasofya’daki o mermerde durur. Ancak bu iz gibi birçok el ve ayak izi o dönemin tarihi eserlerinde mevcuttur. Bunlar hem pagan inancının kalıntıları hem de inşa yaptıran imparatorların ellerinin kalıpları çıkarılarak mermere işlenmesiyle atılan bir nevi imzalardır.
Yani işin içinde ne periler, ne devler, ne de Kaf Dağı var. Başka bir iddiaya göre Peygamberimiz doğduğu yıllarda Ayasofya’nın kubbesi sürekli yıkılıyor ve yapılamıyordu. Bunun üzerine Bizanslı elçiler Arap diyarında bir peygamber olduğunu söyleyerek kraldan izin alıp Mekke’ye gittiler. Hz. Muhammed ise Mekke topluğuna tükürüp bunu inşaatta kullanın bir daha yıkılmaz dedi ve bu sayede Ayasofya yıkılmaz oldu.
Aslında gerçek bundan daha farklı. Bugünkü Ayasofya bilinenin dışındaki 3. Ayasofya’dır. Öncesinde aynı yere yapılan iki küçük Ayasofya vardı ve yağmalar ya da yangınlar nedeniyle çok tahrip olmuşlardı. 537 yılında ise son Ayasofya yapıldı. O tarihten 21 yıl sonra yani 558 yılında kubbede bir yıkılma oldu. Ayasofya’daki son kubbe yapımı o zaman gerçekleşti ve bir daha da böyle bir hasar görmemiştir. Yani peygamberimizin doğumundan yıllar önce Ayasofya kubbesi son inşasını yaşamış oldu. İttihalardan bir diğeri de Ayasofya’nın kapılarının her sayışta farklı çıktığı ya da yenisinin keşfedildiğidir.
Gerçek şu ki oradaki bütün kapılar en ince ayrıntısına kadar listelenmiş şekilde biliniyor ve düzenli olarak bakımları yapılıyor. 1000 yıl boyunca bu görkemli eser kralların taç gime törenlerine hizmet etti. Günümüzde ise dünyanın en önemli mimari yapılarından biri olarak kabul ediliyor. Ve yılda 3 milyondan fazla turist tarihin yaşayan en büyük tanıklarından biriyle buluşmak için buraya geliyor.
Peki İstanbul halkının %98’inin Ayasofya’nın içini görmediğini biliyor muydunuz? Sanırım biz toplum olarak tarihi gerçekliği görme heyecanıyla değil hayallerimizdeki efsanelerle yaşamayı seviyoruz. Daha fazla içeriye ulaşabilmek için kanalıma abone olabilir, beni Instagram hesabımdan da takip edebilirsiniz.
İyi seyirler.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir